ARAP BAHARI VE MISIR’DA YANSIMALARI 7
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
ARAP BAHARI SONRASI MISIR
4.1. ARAP BAHARI SONRASI MISIR DIŞ POLİTİKASI
Önceki anlatımlarda da belirtildiği üzere Cemal Abdül Nasır döneminde
pragmatik politikalar izleyen Mısır, bu doğrultuda ABD ve diğer batılı ülkelerle
ilişkilerini kesmiş ve daha çok SSCB’ye yakın bir politika izlemiştir. Bu bağlamda
Nasır döneminde Mısır’ın askeri gücü de daha çok SSCB’ye bağlı hale gelmiştir.
1970 yılı itibariyle Nasır’ın ölümü ile birlikte yönetimi devralan Enver Sedat ise,
batıya yakınlaşma politikaları ile dikkat çekmeye başlamıştır. Ancak bu doğrultu da İsrail ile de yakınlaşan Sedat, bu durumun bedelini hayatı ile ödemek durumunda kalmıştır.
Hüsnü Mübarek de dönemi itibariyle İsrail ile yakın ilişkiler içerisinde
bulunmaya yönelik Mısır politikalarının devam ettirilmesi adına hareket etmiştir.
Arap Baharı sonrası yaşanan gelişmeler doğrultusunda da Mübarek dönemi sona
ermiş ve Mursi Cumhurbaşkanı seçilmiştir. Bununla birlikte Mursi’nin Mısır’da
yönetimi devralması, İsrail ile yakın ilişkiler içerisinde bulunulması hariç, Mısır dış politikasında köklü değişimleri beraberinde getirmemiştir.322
322 Müge Küçükkeleş, “AB’nin Orta Doğu Politikası ve Arap Baharına Bakışı”, İstanbul: SETA Analiz Dergisi, Yıl: 2013, Sayı: 63, ss. 9-12.
Mursi dönemi Cemal Abdül Nasır dönemine göre farklılık göstermesine karşın, ABD’nin Mısır’ın hava kuvvetleri için talep ettiği uçakları sağlamaya yönelik olumsuz yaklaşımları dolayısıyla Mısır, yine daha çok Rusya’ya yakın bir görüntü
içerisinde olmuştur. Bu çerçevede Mısır hava kuvvetlerinde ABD yapımı uçaklar
bulunmakla birlikte, Rus yapımı uçaklar da önemli bir bölümü oluşturmakta dır.323
323 Yeşim Demir, “Müslüman Kardeşler Örgütü’nün Son Dönemde Orta Doğu’daki Etkinliği ve Siyaseti”, İstanbul: JASSS, December 2012, Volume: 5, Issue: 6, pp. 138-158.
324 Seyfi Kılıç, a.g.m., s. 6.
325 Meliha Benli-Altunışık, “Orta Doğu’da Bölgesel Düzen ve Arap Baharı”, İstanbul: Orta Doğu Analiz Dergisi, Yıl: 2013, Cilt: 5, Sayı: 53, ss. 71-78.
326 Örtlek, 25 Ocak Devriminin Üçüncü Yıldönümünde Mısır, s. 7.
327 Küçükkeleş, a.g.m., s. 11.
ABD’den uçak satın alımına yönelik yaşanan belirsizlik ortamı, Mısır’ın genel olarak da Rusya’ya yakınlaşmasını beraberinde getirmiştir. Bu doğrultuda kısa süreli Mursi döneminde Mısır, daha çok Türkiye ve Rusya ile ticari ilişkiler
içerisinde bulunmaya özen göstermiş ve bu temelde de zorunlu olarak sıcak siyasi ilişkiler içerisinde bulunma gayreti içerisinde olmuştur.324
Devlet Başkanı Muhammed Mursi, daha bağımsız bir dış politika
izlenebilmesi için, Mısır’ın dış ilişkilerinde özgür iradesinin yansıtılmasının önemli
olduğunu sıklıkla ifade etmiştir. Bu bağlamda İran’da yapılan Zirve’de Mursi,
ABD’yi ve batılı ülkeleri dışlayan ve İslam İşbirliği Teşkilatı bünyesinde tesis
edilecek olan Suriye Temas Grubu’nun kurulmasını önermiştir.325
Diğer ülkelerle de sıcak ilişkiler içerisinde bulunulmasının önemli olduğunu
belirten Mursi, bu kapsamda Çin, İran ve Brezilya’yı da ziyaret etmiştir. İslam
ülkeleri ile de, İslam âlemindeki işbirliğini yansıtan ilişkilerin şekillendirilmesi ve
geliştirilmesi için Mısır’ın her zaman katkı sağlamaya hazır olduğunu ifade
etmiştir.326
Mursi, Mısır’ın İslam devletleri ile diğer devletlerarasında karşılıklı bir
anlayış geliştirilmesine yönelik Medeniyetler Arası Diyalog girişimlerini de
desteklemiştir. Aynı anlayışla Mısır’ın Arap ülkeleri ile Afrika ülkeleri arasındaki
işbirliğinin ve koordinasyonunun merkezi olmasını talep eden Mursi, Körfez ülkeleri ile Mısır arasında dengeli ilişkiler kurulmasını ve Orta Doğu’nun nükleer silahlardan arındırılması gerektiğini vurgulamıştır.327
Bununla birlikte Mursi, özellikle de bölgede demokratikleşmenin ve istikrarın
geliştirilebilmesi için ABD ile iyi ilişkiler içerisinde bulunulması adına çaba
gösterilmesi gerektiğini belirtmiştir. Bölgedeki demokratikleşme çabalarının
desteklenmesi yönünde taleplerini dile getiren Mursi, aynı zamanda Mısır’ın ihtiyaç duyduğu mali yardımlar noktasında da ABD ile ilişkilerin düzeltilmesi gerektiğini düşünmüştür.328
328 Örtlek, 25 Ocak Devriminin Üçüncü Yıldönümünde Mısır, s. 5.
329 Benli-Altunışık, a.g.e., s. 74.
330 Küçükkeleş, a.g.m., s. 11.
Devletlerarası ilişkilerde karşılıklı saygı ve eşitlik temelinde hareket edilmesi
gerektiği esasını benimsemiş olan Mursi yönetimi, modern bir devletin inşa
edilebilmesi için de hukukun üstünlüğünün sağlanmasını ve insan haklarına saygının temel alınmasını önemsemiştir. Ulusal güvenliğin sağlanmasını sadece Orta Doğu ile sınırlandırmayan Mursi, hem genel olarak Arap dünyası ve İslam âlemi ile hem de Afrika ülkeleri ve diğer ülkelerle iyi ilişkiler içerisinde bulunulması gerektiğini ifade etmiştir.329
İsrail-Filistin sorununun çözümlenebilmesi için de tarafların müzakere yaparak çözüm bulmaları gerektiğini belirten Mursi, el-Fetih ve Hamas arasında da arabuluculuk rolünü üstlenebileceğini ifade etmiştir. Bu doğrultuda Filistin’in,
başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir devlet olmasını arzu ettiğini söylemiş ve
Suriye’deki duruma dışarıdan bir askeri müdahalede bulunulmasına karşı olmakla birlikte, bu ülkedeki insanlık dramının da bir an önce bitirilmesi yönünde uluslararası tedbirler alınması gerekliliği üzerinde durmuştur.330
Mursi, Müslüman Kardeşler Örgütü’nün desteği ile başkanlığı devralmıştır.
Ancak ABD, Müslüman Kardeşler Örgütü’nden memnuniyet duymamıştır. Mursi,
2013 yaz aylarında başlamış olan “Karşı – Arap Baharı” gösterileri kapsamında
iktidardan düşmüş ve hapse atılmıştır ki, bu durumun temelinde ABD’nin Müslüman Kardeşler Örgütü’ne ve Mursi’ye yönelik yaklaşımlarının yer aldığı
düşünülmektedir. Askeri gücü elinde bulundurmanın verdiği avantajla yönetimi ele geçiren Sisi ise öncelikli olarak, başkanlığı için zemin hazırlayacak olan meşruiyeti sağlama çalışmalarında bulunmaya başlamıştır.331
331 Alâeddin Yalçınkaya, “Rusya-Mısır Yakınlaşması ve Hibrit Politikalar”, İstanbul: Turkish News, 4 Mart 2014.
332 Yalçınkaya, Rusya-Mısır Yakınlaşması ve Hibrit Politikalar, Turkish News, 4 Mart 2014.
333 Mehmet Özkan. “Rusya-Mısır Yakınlaşması Geçici ve Çıkar Amaçlı”, İstanbul: SETA Analiz Dergisi, Yıl: 2014, Şubat Dönemi, ss. 1-3.
334 Yalçınkaya, Rusya-Mısır Yakınlaşması ve Hibrit Politikalar, Turkish News, 4 Mart 2014.
4.2. ARAP BAHARI SONRASI MISIR’IN DIŞ POLİTİKASINI
ŞEKİLLENDİREN UNSURLAR
Genel olarak değerlendirildiğinde, Arap Baharı’nın Orta Doğu’da dengelerin
değişmesine neden olduğu bilinmektedir. Bu doğrultuda ortaya çıkan tablo,
Rusya’nın SSCB sonrasında bölgede hâkim olma isteğine yönelik bir zemin
hazırlamış ya da yeni fırsatlar ortaya çıkarmış gibi görünmektedir. Rusya, Esad
rejiminin en büyük koruyucusu haline gelmiş ve Suriye’nin durumunun ne olacağı belirsizken Şam yönetimi ile Akdeniz’de ortak enerji anlaşması imzalamıştır.332
Bu süreçte Rusya, Mısır’ı da aynı yönde değerlendirilebilecek bir fırsat alanı
olarak görmektedir. Zira Mısır’da söz konusu olan acil yakıt ihtiyacı, Sisi’nin
iktidara gelmesi ile birlikte Suudi Arabistan ve diğer bazı Körfez ülkeleri tarafından karşılanmış olsa da, bu durum uzun vadeli bir çözüm olarak görülmemektedir.333
Tüm bunların yanında Mısır’da Arap Baharı kapsamında olaylar yaşanmaktay ken, batılı ülkeler neredeyse bu duruma tepkisiz kalmayı tercih etmişlerdir. Bununla birlikte Mısır’da yaşananlara yönelik birkaç batılı ülke başkentinde küçük çaplı gösteriler düzenlemişse de, hiçbiri ses getiren gösteriler olmamıştır.334
Bu durum da yine kaçınılmaz olarak Sisi’yi Rusya ile yakın ilişkiler içerisin de bulunmaya yöneltmiş ve Sisi ilk dış ziyaretini Moskova’ya gerçekleştirmiş tir. Putin bu ziyaret sürecinde, gelecekte yapılacak olan başkanlık seçimlerinde Sisi’nin aday olmasının Rusya tarafından istendiğini dile getirmiştir. Bu durum Sisi’nin darbenin meşruluğu konusunda Körfez ülkeleri dışında elde ettiği en
büyük dış destek olarak nitelendirilmektedir. Mısır bu süreçte, yeni yönetiminin
meşruluğunun desteklenmesi yönünde bir arayış içerisindedir. Neticesinde Rusya ile yakın ilişkiler içerisinde bulunması durumunda, direkt olarak Rusya’nın nüfuzundan da yararlanması ve meşruluğunun birçok ülke yönetimi tarafından desteklenmesi mümkün olabilecektir. Rusya da Mısır’ın bu yöndeki yaklaşımlarına sıcak yaklaşarak bunu değerlendirmeye çalışmıştır.335
335 Özkan, Rusya-Mısır Yakınlaşması Geçici ve Çıkar Amaçlı, s. 2.
336 Özkan, Rusya-Mısır Yakınlaşması Geçici ve Çıkar Amaçlı, s. 3.
337 Yalçınkaya, Rusya-Mısır Yakınlaşması ve Hibrit Politikalar, Turkish News, 4 Mart 2014.
Abdul Fettah el-Sisi, Moskova ziyaretinde başka birçok anlaşma yapmış
olmakla birlikte, Mısır’ın Rusya’dan silah alımına yönelik olarak 2 milyar dolarlık
bir anlaşma yapmıştır ki, bu anlaşma Mısır ve Rusya arasında yapılan en önemli
anlaşmalardan biri olarak değerlendirilmektedir.336
Rusya ile Mısır arasında dönem itibariyle söz konusu olan bu yöndeki
ilişkiler, Soğuk Savaş döneminde olduğu kadar olmasa da, küresel dengeler
açısından önemli addedilmektedir. Zira Rusya ile Mısır arasında yapılacak olan
anlaşmalar, mutlaka ki öncelikli olarak bu iki ülkenin çıkarlarının gözetilmesini
içermekle birlikte, özellikle de silah alımına yönelik anlaşmalar olması bakımından, sadece bu iki ülkeyi etkilemekle kalmış olmayacaktır. Rusya Soğuk Savaş döneminde söz konusu olan iki kutuplu dünya düzeninin yeniden tesis edilebilmesi için bu durumu bir fırsat olarak görmektedir. Ancak ABD’nin sürece ne yönde müdahil olacağı belirsiz olduğundan, Rusya ile Mısır arasındaki yakınlaşmanın ne denli uzun ömürlü olabileceği de aynı derecede belirsizlik taşımaktadır.337
Geleceğe yönelik çok yönlü öngörülerde bulunulamamakla birlikte; bugün
için görünen çerçevesinde, Mısır ve Rusya arasında karşılıklı olarak gerçekleştirilen ziyaretler ve imzalanan anlaşmalar temelinde ve hâlihazırda yaşanmaya devam eden Suriye ve Irak sorunları ile birlikte Orta Doğu’da yeni bir dönemin başladığını söylemek mümkündür. Bu gelişmeler, Arap Baharı’nın ne denli beklentileri karşılamaya yönelik sonuçları beraberinde getireceğini de açık ve net bir şekilde ortaya koymuş olacaktır. Zira Arap Baharı’nın Orta Doğu için gerçekten bahar mı, yoksa yeni bir kışın başlangıcı mı olacağını yaşananlar gösterecektir.338
338 Yalçınkaya, Rusya-Mısır Yakınlaşması ve Hibrit Politikalar, Turkish News, 4 Mart 2014.
339 Oktav, a.g.m., s. 70.
340 Ufuk Ulutaş. “Üç Yıl Sonra Arap Baharı’nı Konuşmak”, İstanbul: SETA Analiz Dergisi, Yıl: 2014, Şubat Dönemi, ss. 11-13.
4.3. 21. YÜZYILDA MISIR’IN ORTA DOĞU’YA YÖNELİK DIŞ
POLİTİKASI
4.3.1. Siyasi İlişkiler
Orta Doğu’da Aralık 2011’den bugüne dek devam eden siyasi tablo
doğrultusunda, uluslararası hâkim güçlerin bölgeye yönelik dış politikaları değişime uğramış ve bu durum zorunlu olarak bölge ülkelerinin de farklı iç ve dış politikalar benimsemesini gerekli kılmıştır. Tarihin her döneminde Arap dünyasının merkezi olarak görülen Mısır’da da, Mübarek yönetiminin yıkılması ve ayaklanmaların neredeyse bütün bölge ülkelerinde görülmeye başlaması ile birlikte, bölgesel rekabet de kendisini hissettirmeye başlamıştır.339
Özellikle Türkiye ile İran’ın bölgeye yönelik politikalarının çakışması, iki
ülke arasında söz konusu olan bölgesel rekabet anlayışının belirginleşmesine neden olmuştur. İran ve Türkiye arasında kendisini hissettirmeye başlayan bölgesel rekabet anlayışı; Suudi Arabistan, Katar, Kuveyt ve Birleşik Arap Emirlikleri bağlamında Körfez ülkeleri içerisinde de bir liderlik mücadelesine sahne olmaya başlamıştır. Neticesinde Körfez İşbirliği Konseyi bünyesinde yapılan toplantılarda Suudi Arabistan ile Birleşik Arap Emirlikleri, Katar tarafından Mısır’da Müslüman Kardeşler Örgütü’ne verilen desteğin karşısında yer aldıklarını açıklamışlardır.340
Zira Müslüman Kardeşler Örgütü’nün Mısır’da başarı elde etmesi, diğer
Körfez ülkelerindeki birtakım örgütlerin de farklı beklentiler içerisine girmesine
neden olacaktır yönünde bir endişe hâkim olmaya başlamıştır. Bu nedenle de
Müslüman Kardeşler Örgütü destekli olarak başkanlığı devralan Mursi yönetimi nin İran ve Katar ile iyi ilişkiler içerisinde bulunması Körfez ülkelerini, İsrail’i, ABD’yi ve diğer batı ülkelerini her zaman rahatsız etmiştir.341
341 Ümit Özdağ. “Türkiye’nin Mısır Politikası, Ahlaken Temelinde Doğru Olmakla Birlikte Bu Politikanın Ne Mısır’a Ne de Türkiye’ye Faydası Yok”, İstanbul: 21. Yüzyıl Türkiye Dergisi, Yıl: 2013, Ağustos Dönemi, ss. 1-5.
342 Örmeci, a.g.e., s. 12.
343 Özdağ, a.g.m., s. 4.
344 Örmeci, a.g.e., s. 12.
345 Özdağ, a.g.m., s. 4.
Bu gelişmelerin yaşandığı 3 Temmuz 2013 tarihinde Mursi askeri darbe ile
görevden alınmış ve yerine Anayasa Mahkemesi Başkanı Adli Mansur geçici
Cumhurbaşkanı olarak atanmıştır.342 Mansur, geçiş dönemi içerisinde Mısır’da
başkanlık seçimlerinin yapılabilmesi için 33 maddelik bir yol haritası yayımlamış,
ancak Mansur’un bu yöndeki girişimleri Müslüman Kardeşler Örgütü tarafından
kabul edilmemiştir.343
Mursi’nin askeri darbe ile görevden alınması, Mısır’ın dış ilişkilerinde
aşağıda verilen gelişmelerin yaşanmasını beraberinde getirmiştir;
. Türkiye, Mursi’ye yönelik askeri darbe neticesinde yönetimi devralan yeni
yönetime karşı tepkili bir duruş sergilemiştir. Bu durum, Türkiye’nin
özellikle Suudi Arabistan’la ve diğer Körfez ülkeleri ile Mısır bağlamında
bir rekabet yaşamaya başlamasını beraberinde getirmiştir. Bu gelişmeler,
Türkiye’nin bölgesel çıkarları açısından bir tehdit olarak değerlendirilmiş
ve Mısır ile ilişkilerin gözden geçirilmesi gerektiği gerçeği ortaya
çıkmıştır.344
. Mursi’nin askeri bir darbe ile görevden alınması, Mursi yönetimini
destekleyen Katar için de bir hezimet olarak nitelendirilmiştir. Zira bu
durum Katar’ın bölgedeki etkisinin azalmasına neden olmuştur.345 Katar’ın
bölgedeki nüfuzunun azalması, bugün için bölgede Suudi Arabistan,
Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır’ın içerisinde yer alacağı bölgesel bir
ittifak kurulacağı anlayışını beraberinde getirmiş ve Mısır’ın iç ve dış
siyasetinin belirlenmesinde söz konusu olan Katar etkisinin yerini, Suudi
Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri etkisi almaya başlamıştır. Buna
karşılık Katar yeni yönetime yaptığı ekonomik yardımlarla Mısır’da söz
sahibi olma isteğini devam ettirmeye çalışmıştır.346
. Müslüman Kardeşler Örgütü’nün, Mısır’ın yönetimini yürütecek olan
kişinin tespit edilmesinde bu denli önemli bir role sahip olması, ABD ve
İsrail ile birlikte Rusya’yı da rahatsız etmiştir. Neticesinde de söz konusu
olan bu ülkelerin rahatsızlığı nedeniyle Mursi’ye yönelik askeri darbe
kolaylıkla gerçekleşmiş ve Uluslararası toplumun ciddi bir tepkisi
olmamıştır.347
. Özel anlamda Mısır’da ve genel anlamda Orta Doğu’da Arap baharı
kapsamında yaşanan bu gelişmeler, İran’ın Şii Hilali Projesi’ne Türkiye,
Mısır, Suudi Arabistan, Katar ve Ürdün kapsamında söz konusu edilen
Sünni Hilali Projesi’nin rotası da değişim göstermiştir.348 Bu durum,
İran’ın bölgedeki yayılmacı politikalarının etkisini artıran bir etmen olarak
değerlendirilmektedir. Zira İran, Türkiye’nin Mursi’nin askeri darbe ile
görevden alınması neticesinde göreve gelen yeni yönetimi tanımadığını
açıklamasını kendi adına artı olarak değerlendirmiştir. Aynı şekilde Suudi
Arabistan’ın, Birleşik Arap Emirlikleri’nin ve Katar’ın yeni yönetimi ilk
tanıyan ülkeler olması ve Mısır’a toplamda 12 milyar dolarlık yardımda
bulunmaları, Türkiye ile bu ülkeler arasında Mısır bağlamında karşı
karşıya gelme ihtimalini beraberinde getirmiştir.349
. Mısır’da Mursi’ye karşı söz konusu edilen askeri darbenin, Orta Doğu’da
bugüne dek görülen ılımlı İslam anlayışının yerini Arap milliyetçiliğine
bırakmaya başlayacağı da alternatif düşünceler arasında yer almaktadır.
Zira Mısır’ın siyasi tarihi incelendiğinde görülmektedir ki; askeri darbelerin ardından her zaman bölgesel bir Pan-Arabizm ideolojisi yükselmeye başlamıştır.350
346 Seyfi Kılıç, a.g.m., s. 5.
347 Hasan Duran ve Çağatay Özdemir, “Türk Dış Politikasına Yansımalarıyla Arap Baharı”, Kütahya: Dumlupınar Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü Akademik İncelemeler Dergisi, Yıl: 2012, Cilt: 7, Sayı: 2, ss. 181-198.
348 Örmeci, a.g.e., s. 12.
349 Duran ve Özdemir, a.g.m., s. 187.
350 Özdağ, a.g.m., s. 4.
351 Mahalli, a.g.e., s. 57 vd.
352 Örmeci, a.g.e., s. 13.
353 Duran ve Özdemir, a.g.m., s. 188.
354 Örtlek, 25 Ocak Devriminin Üçüncü Yıldönümünde Mısır, s. 4 vd.
Bu belirlemeler neticesinde Mısır’da Mursi sonrası iç ve dış dinamikler, yine
karmaşa ile karşı karşıya kalmıştır. Örneğin; Mursi’nin yönetimden alınmasının
ardından söz konusu olan gösteriler güvenlik güçleri tarafından uzun süre kontrol altına alınamamış ve süreç darbe yanlısı gruplarla Müslüman Kardeşler Örgütü destekçilerinin çatışmalarına sahne olmuştur. İç çatışmaların tekrar alevlenmeye başlaması ihtimali ile karşı karşıya olan Mısır, demokrasiye geçiş sürecinin devam ettiği bu dönemde, seçilmiş bir yönetime darbe yapılması adına ekonomik ve siyasi açıdan büyük kayıplar yaşamıştır.351
Belirtildiği üzere Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar’ın
Mısır’a yaptıkları toplamda 12 milyar dolarlık yardım, Mısır’ı ancak 3-4 ay idare
edebilmiştir.352 Bugün içinse Mısır, ülkede Mübarek döneminden kalan sadece birkaç zengin insana sahiptir. Bunun dışında halk ayaklanmaları dolayısıyla büyük ekonomik kayıplar yaşadığından, tekrar ekonomik kalkınma içerisine girmek zorunda olabileceği yönünde değerlendirmelerde bulunulmaktadır.353
Bu gelişmeler doğrultusunda 21. yüzyıl bağlamında değerlendirildiğinde
Mısır; seçimle gelen devlet başkanı askeri darbe ile devrilen ve bunun neticesinde de ciddi siyasi, ekonomik ve güvenlik sorunları ile karşı karşıya olan bir ülke görünümündedir. Tekrar gösterilerin düzenlenmeye devam etmesi söz konusu olduğunda da, artık Mısır güvenlik güçlerinin ve yönetiminin bu durumun karşısında yer alamayacağı düşünülmektedir. Zira Mısır’da büyük bir güce sahip olan Müslüman Kardeşler Örgütü, durumu çok da fazla kabullenmediğini sıklıkla ifade etmektedir.354
Sonuç olarak da Mısır, her ne kadar sivil bir yönetim anlayışını tesis etmeye
yönelik bir yaklaşım sergilese de, belirtildiği üzere özellikle Mursi için söz konusu edilen askeri darbe dolayısıyla hem Mısır halkı hem de Arap dünyası nezdinde olumsuz bir görüntüye ve imaja sahip olmaya başlamıştır. Darbeye destek veren bazı kesimler dahi gelinen noktanın Mursi döneminden daha tehlikeli olduğunu ifade etmekte ve bu durum, birtakım olumsuzluklara sahip olsa da, Mursi’ye gerekli desteğin gösterilmemesinin pişmanlığını yaşamalarına sebep olmaktadır.355
355 Ulutaş, a.g.m., s. 12 vd.
356 Akbaş, a.g.m., s. 60.
357 Serhat Erkmen. “Orta Doğu’da Kilitlenen Güç Mücadelesi ve Yeni Çatışma Olasılığı”, İstanbul: Orta Doğu Analiz Dergisi, Yıl: 2013, Mart Dönemi, Cilt: 5, Sayı: 52, ss. 71-77.
4.3.2. Ekonomi Politikaları
Arap Baharı kapsamında Orta Doğu’da söz konusu olan halk
ayaklanmalarının genel olarak temelinde yer aldığı üzere, Mısır’da Mübarek
yönetiminin de devrilmesinin temelinde ekonomik yapının günden güne daha kötüye gitmesi yer almaktadır. Bu süreçte, Mısır’ın ekonomik gelirlerinin büyük bir kısmını oluşturan turizm sektörü zarar görmüş ve 25 Ocak 2011 tarihinden itibaren söz konusu olan olaylar nedeniyle ülke turizm sektöründen hiçbir gelir elde edememiştir.356
Belirtildiği üzere zaten Mübarek döneminden itibaren kötüleşmeye başlayan
Mısır ekonomisi, yaşananlar doğrultusunda da ekonomik ve siyasi yapının daha da istikrarsız bir hal almasına neden olmuştur. Hüsnü Mübarek döneminden kendisine bir anlamda enkaz kalmış olan Mursi, durumu Cumhurbaşkanlığı döneminde çözümleyememiş ve olumsuz gidişatın önüne geçememiştir. Bu durumun düzeltilebilmesi için Mursi tarafından yapılan girişimler başarısız olmuş, gerek IMF gerekse de Katar dışındaki Körfez ülkeleri kendisine gerekli desteği sağlamaktan kaçınmışlardır.357
Arap Baharı öncesinde Mısır ekonomisinde turizm gelirleri, milli gelirin %12’ si olarak ifade edilmektedir ve kayıt dışı ekonomi hariç, sektörde çalışan kişi
sayısı 2 milyon 800 bin kişi olarak belirlenmiştir.358 Turizm gelirleri ile desteklenen Mısır ekonomisinin 2011 yılında halk ayaklanmaları ile birlikte dolar rezervi 13 milyar dolar seviyesine gerilemiştir. Bu dönemde Libya ve Katar’ın yardımları ile dolar rezervi 16 milyar dolara yükselmiş olsa da, özellikle büyüyen cari açık ve enflasyon rakamları ile Mısır ekonomisi daha da kötüleşmeye başlamıştır.359
358 Oktay Salih Akbay. “Türkiye’nin Orta Doğu İle Ekonomik İlişkileri”, Tekirdağ: Namık Kemal Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 2013/1, Sayı: 1, Aralık Dönemi, ss. 87-101.
359 Uğur Yasin Asal. “Orta Doğu’da Güçler Dengesi Teorisi”, İstanbul: Uluslararası Stratejik Bakış Enstitüsü (USBED) Dergisi, Yıl: 2014, Mart Dönemi, s. 1-10.
360 Akbay, a.g.m., s. 89.
361 Asal, a.g.m., s. 4.
362 Erkmen, a.g.m., s. 73.
Ülkedeki enflasyon rakamları, Aralık 2012 tarihinde bir dönem kontrol altına
alınarak %5’e düşürülmüşse de, 2013 yılı sonu itibariyle bu rakam tekrar %8’e
yükselmiştir. Yükselen enflasyon rakamları doğrultusunda Mısır’da, Arap Baharı’nın yaşandığı diğer ülkeler kadar olmasa da, halk gıda ihtiyacını karşılamakta sıkıntılar yaşamıştır.360
2009 yılı itibariyle halkın %21’inin yoksulluk sınırının altında olduğu
açıklanmışken, Mursi döneminde bu rakamın %25’in üzerine çıkması üzerine halk, Mursi’ye tepki göstermeye başlamıştır. Bugün de 83 milyon nüfusa sahip olduğu açıklanan Mısır’da, her dört kişiden birinin yoksulluk sınırının altında yaşadığı belirtilmektedir.361
Mısır’da darbe sonrasında da devam eden bu durum, mutlaka ki diğer ülkelerle ekonomik ve ticari anlaşmalar içerisinde yer almasını engellemektedir.
Bununla birlikte Mısır, önceki anlatımlarda da yer verildiği üzere Rusya’dan silah
alımına yönelik büyük rakamlara endeksli silah alımları gerçekleştirmektedir ve bu durum, halkın yoksulluğunu çok daha fazla artırmaktadır.362
Tüm bu yaşananlardan kaçınılmaz olarak olumsuz etkilenen Mısır borsası da,
2013 yılı Haziran ayı itibariyle %14,2 oranında değer kaybetmiş ve yaşanmaya
devam eden elektrik ve su kesintileri doğrultusunda ülkenin sanayi üretimleri de
ciddi zararlara maruz kalmıştır. 2011 yılından itibaren yaşananlar doğrultusunda
sermaye sahiplerinin büyük meblağlar içeren malvarlıklarını yurtdışına çıkarmaları da, ülkede nakit sıkıntısı yaşanmasını beraberinde getirmiştir.363
363 Akbay, a.g.m., s. 90.
364 Ulutaş. a.g.m., s. 12 vd.
365 Yesevi. a.g.m., ss. 26-31.
Bununla birlikte darbe sürecinde akaryakıt sıkıntısı yaşanmaktayken,
darbenin hemen ardından bu sıkıntı bıçakla kesilmiş gibi sona ermiştir. Mursi
döneminde Mısır’da artık rutin olarak görülen uzun petrol kuyrukları da darbe ile
birlikte son bulmuş ve akaryakıt arzındaki problem de bir anda geçici bir süre de olsa çözümlenmiştir. Neticesinde bu gelişme de, yine Mısır için enteresan olarak
nitelendirilen durumlar arasında değerlendirilmektedir.364
4.3.3. Enerji Politikaları
Mısır’da Arap Baharı öncesinde ve sürecinde enerji politikaları bağlamında
söz konusu edilen uygulamalar, bugün gelinen noktaya zemin hazırlayan hususlar arasında yer almaktadır. Bu bağlamda Arap Baharı’na zemin hazırlayan enerji politikalarının uygulamaya konulmasından önce doğalgaz ihraç eden bir ülke konumunda olan Mısır, bugün için doğalgaz ithal eden bir ülke konumuna
düşmüştür. Bununla birlikte bugün için Mısır, üstün rafineri kapasitesine sahip
olmasına ve işlenmiş petrol ürünleri ihraç edebilecek nitelikte bulunmasına karşın, ancak işlenmemiş petrol ürünlerini ihraç etmekle yetinmek durumunda kalmıştır.365
Mısır’ın bugün için içerisinde yer aldığı bu durum, sadece günümüz açısından
değil, uzun vadede de Mısır ekonomisine olumsuz etkilerde bulunacaktır. Bu
doğrultuda Mısır’ın maruz kaldığı enerji sorununun çözümlenebilmesi için, doğalgaz ve petrol sahalarının yeniden işletilmeye başlanması ve nükleer enerji ve yenilenebilir enerji üretiminin de tekrar başlatılması gerekmektedir. Bu yönde hareket edilebilmesi için Mısır ekonomisi bugün için yetersizlikler içermektedir. Bu nedenle de bu kapsamdaki projelerin hayata geçirilebilmesi adına dış yatırımlara ihtiyaç duyulmakta ya da Mısır ekonomisinin dış kredilerle desteklenmesi gerekmektedir.366
366 Cenk Pala. “Irak: 21. Yüzyılın Yeni Enerji Deposu”, İstanbul: 21. Yüzyıl Türkiye Dergisi, Yıl: 2013, Temmuz Dönemi, ss. 47-51.
367 Yesevi, a.g.m., s. 27.
368 Pala, a.g.m., s. 50.
369 Ubeyd, a.g.e., s. 14 vd.
Enerji politikaları, bir ülke ekonomisinin gidişatının iyileştirilebilmesinden
güvenlik politikalarının ve dış politika bağlamındaki temel prensiplerin
belirlenmesine ve yatırımların gerçekleştirilebilmesine dek uzanan geniş bir
yelpazede önem arz etmektedir. Neticesinde bilinmektedir ki; enerji sektörü,
siyasetten arındırılamayacak denli siyaset ile iç içedir ve uluslararası ilişkilerde temel belirleyici rol dahi üstlenebilmektedir. Bu nedenledir ki tarihsel süreç içerisinde ülkelerin duydukları enerji ihtiyacı savaş sebebi olmuştur. Orta Doğu’da bu doğrultuda tarihsel süreç içerisinde neredeyse her dönemde tüm dünyanın temel enerji kaynağı olarak görülmüş ve bu yönde gelişen olaylara şahitlik etmiştir.367
Orta Doğu, dünyanın bir numaralı enerji rezervlerine sahip toprakları
bünyesinde barındırmaktadır. Ancak bu durum Orta Doğu’ya, her zaman
istikrarsızlığın da merkezi olması yönünde gelişmelerle dönmüştür. Bu nedenle
1970’li yıllar itibariyle Orta Doğu ülkeleri, dönemin Irak lideri Saddam Hüseyin ve Libya lideri Muammer Kaddafi önderliğinde, petrol ve doğalgaz zenginliklerini
kontrol altında tutabilmek amacıyla kamulaştırma yoluna gitmişlerdir.368
Enerji kaynaklarının devlet tarafından kamulaştırılması, mevcut iktidarların
ekonomik açıdan güçlenmesini sağladığından, bu iktidarlar siyasi açıdan da güç elde edebilmiş ve uzun dönemler ülkelerinde yönetimi ellerinde bulundurarak otoriter politikalarını devam ettirmişlerdir. Neticesinde Arap Baharı öncesinde ve sürecinde söz konusu olan nedenlerden biri de, halkın artık liderlerin bu yöndeki
zenginliklerine olumsuz bakmaya başlaması olmuştur.369
2012 yılı Ocak ayı itibariyle Mısır için açıklanmış doğalgaz rezervi, 2,1
trilyon metreküptür. Tüm AB ülkelerinin toplam doğalgaz rezervi ise, yine aynı
dönem itibariyle 2 trilyon metreküp olarak açıklanmıştır. Dünya geneli anlamında düşünüldüğünde ise Mısır, söz konusu edilen bu rakam doğrultusunda dünya sıralamasında 17. sırada bulunmaktadır. Afrika Kıtası kapsamında da Mısır, Nijerya ve Cezayir’in ardından doğalgaz rezervleri açısından 3. sırada yer almaktadır. Bu rakam, Mısır’ın tarihin her döneminde enerji zengini bir ülke olarak nitelendirilmesini sağlamıştır.370
370 Yesevi, a.g.m., s. 27 vd.
371 Pala, a.g.m., s. 50.
372 Sanem Özer. “Avrupa Birliği’nin Doğu Akdeniz Enerji Politikası”, İstanbul: 21. Yüzyıl Türkiye Dergisi, Yıl: 2013, Temmuz Dönemi, ss. 33-45.
373 Yesevi, a.g.m., s. 27 vd.
374 Yesevi, a.g.m., s. 28.
Orta Doğu geneli içinde değerlendirildiğinde Mısır’ın sahip olduğu doğalgaz
rezervi alt sıralarda yer almakla birlikte, dünya geneli adına hiç de azımsanmayacak bir rakamı ifade etmektedir. Zira belirtilen dönem itibariyle İran’ın doğalgaz rezervi 33 trilyon metreküp, Katar’ın 25 trilyon metreküp, Suudi Arabistan’ın 8 trilyon metreküp, Birleşik Arap Emirlikleri’nin 6 trilyon metreküp ve Irak’ın da 3,1 Trilyon metreküp doğalgaz rezervine sahip olduğu açıklanmış tır.371
Arap Baharı öncesinde, sadece 2010 yılı itibariyle Mısır 61,3 milyar
metreküp doğalgaz üretmiş ve bu rakamın 46,16 milyar metreküpünü iç tüketim için kullanıp, kalan 15,1 milyar metreküpünü ihraç etmiştir. Bu ihracat rakamı itibariyle Mısır, dönem çerçevesinde dünya doğalgaz üretimi sıralamasında 16. Olmuştur.372 Dolayısıyla da dönem itibariyle Mısır’ın doğalgaz ithal etmesi gerekmemiştir. Arap Baharı öncesi dönemde de Mısır, dünya geneli doğalgaz ihracatında 19. sırada yer almaktadır ve bu dönemde ürettiği doğalgazın büyük bölümünü kendi ülkesinde kullanan Mısır, doğalgaz üretiminde daha çok iç tüketimi hedeflemiştir.373
Petrol rezervleri açısından da Mısır, 2013 rakamları doğrultusunda 4,45
trilyon varil petrol rezervine sahip olduğunu açıklamıştır ve bu rakam ile de Mısır, dünya sıralamasında 28. sırada yer almaktadır. Arap Baharı sürecinin başlamasından önce de Mısır’da, 2011 yılı itibariyle günlük 750.000 varil kapasiteli 9 adet petrol rafinerisi bulunmaktaydı. Neticesinde bu rakamlar doğrultusunda görülmektedir ki; aslında Mısır, bugün için enerji sıkıntısı yaşamaması gereken bir ülkedir.374
Devrim süreci öncesinde Mısır, ülke içerisinde enerji stratejisi bağlamında
petrol tüketimini azaltmayı ve doğalgaz üretimini artırmayı hedeflediğini
açıklamıştır.375 Bu bağlamda Arap Baharı öncesi dönemde Mısır, enerji ihtiyacının %47’sini petrolden, % 48’ini de doğalgazdan karşıladığını belirtmiştir.376
375 Pala, a.g.m., s. 49.
376 Özer, a.g.m., s. 39.
377 Pala, a.g.m., s. 50.
378 Ubeyd, a.g.e., s. 14 vd.
379 Yesevi, a.g.m., s. 29.
Termik santrallerde petrol yerine doğalgaz kullanılmaya başlanması ile
birlikte belirli bir oranda petrol tüketimi azaltılıp doğalgaz tüketimi iki kat artırılsa da, istenilen noktaya erişilememiştir. Zira bu dönemden sonra Mısır’da petrol tüketimi, genel olarak nüfusun özel olarak da ticari ve özel araç sayısının artması ile birlikte öngörülenin aksine %30 artış göstermeye başlamıştır. Elektrik tüketiminin de, o döneme dek söz konusu rakamların yaklaşık %7 üzerine çıkması ile birlikte de, konu ile ilgili sorunlar yaşanmaya başlanmıştır.377
Mısır’da bugün için yaşanan enerji sorununun da bu kapsamda, son dönemde
söz konusu olan yerel üretim rakamlarının düşmesi ve bu doğrultuda artan enerji ihtiyacının karşılanamamasından kaynaklandığı ifade edilmektedir. Bu yönüyle Mısır’da 2008 itibariyle söz konusu olmaya başlayan enerji sorunu, bu dönemde tüketim rakamlarının üretim rakamlarının altında kalması ile birlikte gündeme gelmiştir. Ham petrol ve işlenmiş petrol ürünleri ithal edilmesi de, bu dönem itibariyle başlamıştır.378
Bununla birlikte Mısır hükümeti, “kaynak milliyetçiliği” olarak nitelendirilen
ve enerji şirketlerinin tamamıyla devletin elinde olmasını ifade eden bu durum
dolayısıyla, enerji kontrolünü elinde bulundurmaktadır. Dünya geneli ile mukayese edildiğinde yine de nispeten liberal bir yapı arz eden Mısır enerji sektörü, genel olarak Mısır Genel Petrol Şirketi temelinde bir devlet kurumu tarafından koordine edilmektedir. Mısır Genel Petrol Şirketi; enerji üretimi çerçevesinde lisanslama, üretim ve ürün işleme faaliyetlerini tek elden yürütmekte ve özel sektör desteği içermemektedir.379
2008 yılında Mısır doğalgaz boru hattı İsrail’e dek uzatılmıştır. Ancak bu hat
2011 ve 2012 yıllarında birçok kez saldırıya uğramış ve bu nedenle de doğalgaz akışı kesintiye uğramıştır.380 Bu durum, doğalgaz ihtiyacının %40’ını Mısır’dan karşılayan İsrail ile %80’ini karşılayan Ürdün gibi bölge ülkelerinin enerji ihtiyacının karşılanmasını tehdit etmiş ve hatta 2010 yılından sonra Ürdün’e gönderilen doğalgaz miktarı %60 oranında düşürülmüştür. 2012 yılında da Mısır hükümeti, satın aldığı doğalgazın ödemesini yapmadığı gerekçesi ile İsrail’e yapılan doğalgaz arzını tamamıyla kesmiştir.381
380 Özer, a.g.m., s. 39.
381 Yesevi, a.g.m., s. 27.
382 Pala, a.g.m., s. 50.
383 Yalçınkaya, Rusya-Mısır Yakınlaşması ve Hibrit Politikalar, Turkish News, 4 Mart 2014.
384 Özer, a.g.m., s. 40.
385 Yalçınkaya, Rusya-Mısır Yakınlaşması ve Hibrit Politikalar, Turkish News, 4 Mart 2014.
Mısır, Afrika’daki en büyük rafineri kapasitesine sahiptir, ancak bu niteliğini
bugün için kullanamamaktadır. Mursi yönetimi, ülkedeki petrol arzını artırmak için birtakım tedbirler almış ve bu doğrultuda Libya, Mısır ve Irak arasında görüşmeler yapılmıştır.382
Bu bağlamda Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile de Moskova’da bir
araya gelen Mursi, yaptığı görüşmelerde Putin’den 2011-2012 yılları arasını
kapsayan dönemde iki devlet arasındaki ticaretin, tarım ürünleri başta olmak üzere, %70 oranında artırılacağı yönünde söz almıştır.383 Bu arada Rus Lukoil Şirketi, Mısır’da petrol ve doğalgaz arama faaliyetlerini yürütmeye devam etmiş ve Gazprom da aynı sektörde projeler gerçekleştirmek üzere Mısır hükümeti ile anlaşmalar imzalamıştır.384
Bununla birlikte süreç içerisinde Mısır ile Rusya arasında doğalgaz, petrol ve
nükleer enerji konularında işbirliğine gidileceği yönünde açıklamalar yapılmış ve
barışçıl nükleer enerjiden elektrik üretilmesi ile deniz suyunun tuzdan arındırılması alanında koordinasyon içerisinde olunacağı belirtilmiştir. Böylece Rus teknolojisin Mısır’ın sanayi gelişimi için kullanılması amaçlanmıştır.385
Bugün için Mısır’da yapılması öngörülen, Akdeniz kıyısı ve ülkenin batısında yer alan çöllerdeki doğalgazın üretimine geçilmesidir. Zira Mısır’ın bu bölgelerdeki
enerji yataklarını kullanılabilir hale getirmemiş olması, bugüne dek izlediği yanlış politikaların bir neticesi olarak değerlendirilmektedir. Bununla birlikte Mısır, 2012 yılına dek İsrail’e doğalgazı pazar fiyatlarının altında satmıştır. Neticesinde halktan gelen tepkiler doğrultusunda İsrail ile bu yöndeki anlaşma Mursi döneminde Mısır bağlamında tek taraflı olarak feshedilmişse de, Mısır’ın uzun yıllar mağdur edilmesi söz konusu olmuştur.386
386 Ubeyd, a.g.e., s. 14 vd.
387 Yesevi, a.g.m., s. 27.
388 Pala, a.g.m., s. 50.
389 Yesevi, a.g.m., s. 30.
Yine günümüz itibariyle Mısır, içerisinde yer aldığı enerji darboğazından
uzaklaşabilmek adına nükleer enerji üretmeyi planlamakta ve bu kapsamda da yine Rusya ile görüşmelerde bulunmaktadır. Bu planı, Mısır’ın bir nükleer enerji ülkesi olma isteği olarak uluslararası kamuoyuna duyuran Mısır ve Rusya, Deba Santrali konusunda anlaşmaya varmıştır.387
Bu gelişmelerin yaşandığı süreçte Mısır, 2015 yılında gerçekleştirilecek olan
Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması Gözden Geçirme
Toplantıları’na katılmayacağını açıklamıştır. Aynı kapsamda Mısır, Güneydoğu
Sahra’da bulunan uranyum sahalarının işletilmesi ve hammaddenin çıkarılması nın sağlanması hususunda yine Rusya ile işbirliğine gidileceğini belirtmiştir. Bu gelişmeler de neticesinde, hem Mısır’ın nükleer enerji üretimi kapsamında enerji sorununu çözümlemesine hem de artık uranyum üretiminde de Mısır’ın adından söz edilmeye başlanacağına yönelik bir durum olarak değerlendirilmektedir.388
Bu süreçte Mısır, yenilenebilir enerji kaynaklarının da geliştirilebilmesi ve
elektrik üretiminde kullanılabilmesi için Rusya ile işbirliği yapma hazırlığı
içerisindedir. Konu ile ilgili olarak Mısır, yenilenebilir enerjinin Mısır enerji
tüketimindeki yerinin %12 olduğunu ve 2020 hedefleri anlamında da %20’ye
çıkarılmasının öngörüldüğünü açıklamıştır.389
Zira Mısır’da, özellikle Kızıldeniz kıyıları ve Süveyş Körfezi, rüzgâr enerjisi
elde etme potansiyeli yüksek olan bölgelerdir ve Mısır’ın yenilenebilir enerji
stratejisinde bu bölgeleri kullanmaya başlaması, verimlilik açısından büyük katkılar sağlayacak bir yol olarak nitelendirilmektedir. Güneş enerjisi kullanımı ile ilgili olarak da Mısır, bu konuda çalışmalarda bulunmayacağını, çünkü güneş enerjisinden faydalanabilmek amacıyla yapılacak olan masrafın elde edilecek olan enerjinin getirisinden daha fazla olduğunu açıklamıştır.390
390 Ubeyd, a.g.e., s. 14 vd.
391 Oktav, a.g.m., s. 71.
392 Ulutaş. a.g.m., s. 12.
393 Mahalli, a.g.e., s. 76.
.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder