26 Mart 2016 Cumartesi

HAKKARİ ELDEN ÇIKTIMI - YENİ BOTAN HAKKARİ VE TARİHİ - İSYANLARI BÖLÜM 2






HAKKARİ  ELDEN  ÇIKTIMI - YENİ  BOTAN  HAKKARİ VE  TARİHİ - İSYANLARI  BÖLÜM 2

















YENİ BOTAN HAKKÂRİ 

ZEYNEP ECE ÜNSAL

Türkiye’nin Doğu Anadolu bölgesinin en ucunda, Irak ve İran sınırında bulunan Hakkâri ili, son yıllarda terör örgütünün bu ile yönelik benimsediği yeni politikalar sonucunda adından sıkça söz ettirir olmuştur. Hakkâri Türkiye’nin özellikle en dağlık yörelerinden biridir. Yüksek plato ve dağlar, genellikle kuzeyden güneye ve doğudan batıya uzanan havzalarla parçalanmış olmakla birlikte, vadilerin çok dar, dik ve genç olması nedeniyle, ovalık alanlar son derece sınırlıdır2. 
Hakkâri adı, Eskiden Van gölünün güneyinde ve bir bölümü de İran’a doğru uzanan yörelere yerleşmiş “ Hakkar ” kabilesinin isminden gelmekte dir. 1514’de Çaldıran zaferinden sonra Osmanlı topraklarına katılan bu bölge, 1933 yılında Van iline bağlanmış, 1936 yılında da yeniden il statüsü almıştır3. 

Eski adı “ Gever ” olan Yüksekova ilçesi, Kanuni Sultan Süleyman döneminde Osmanlı topraklarına katılmıştır. Yüksekova'nın toplam nüfusu 2010 yılı itibariyle 108,546 kişidir. Bu nüfusun 61,712'si ilçe merkezinde, 46,834'ü ise köylerde yaşamaktadır. Nüfus artışı diğer yerleşim yerlerine göre yüksektir. Terör nedeniyle köy ve mezralardaki nüfusun büyük çoğunluğunu ilçe merkezine göç ettiğinden, göç nedeniyle işsizlik sorunu yaşanmaktadır. Tarımsal üretim çok azdır. İlçede iki adet un fabrikası ile bir adet süt ve süt ürünleri fabrikası 
bulunmaktadır 4. 

Eski adı “Şemdinan” olan Şemdinli ilçesinin toplam nüfusu 2010 yılı itibariyle 52.159'dur. Toplam nüfusun 11.211'i ilçe merkezinde, 40.948'i köylerde yaşamaktadır. Kuytu ve ormanlık bir derede bulunan Şemdinli tamamıyla dağlıktır. Şemdinli, sanayi bakımından gelişmemiştir. En önemli geçim kaynağı hayvancılıktır5. 

Eski adı “Çal” olan Çukurca ilçesinde ise, 2010 itibariyle toplam nüfus 11.021 kişidir. Gündeş ve Çığlı köyleri dışındaki köyler terör olayları nedeni ile boşaltılmıştır. Çukurca'dan sanayi kuruluşu yoktur. Hayvancılık köyler boşaltıldığı için oldukça gerilemiştir, bu durumda geçim kaynağı olarak memurluk, koruculuk ve küçük esnaflık sıralanabilmektedir. Tarıma elverişli arazinin yokluğu da tarımın ancak aile tüketimine yönelik olarak yapılabilmesine olanak tanımaktadır6. 

Hakkari’de Kışları sert ve uzundur. Ekim ayı sonunda düşen kar Nisan ayı sonuna kalkmaktadır. Oldukça zor coğrafi, iklim ve yaşam koşullarına ve bir o kadar da kültürel güzelliklere sahip bu il, ne yazık ki son dönemde PKK terör örgütünün hain planlarına karşı koyamamakta ve örgütün yeni uygulamaya koyduğu stratejilerin birincil hedefi haline gelmektedir. 

Bu çalışmanın amacı, PKK’nın Hakkari’yi “kurtarılmış bölge” yama stratejisini ortaya koymaktır. 2011 yılı içerisinde Hakkâri ili terör örgütü tarafından amaçlarını gerçekleştirmek için pilot bölge seçilerek farklı bir konuma yerleştirilmiştir. Bu nedenle, Hakkâri değerlendirilirken elde edilen yayınlanmış kaynakların yanı sıra özellikle yazılı basından toplanan ikincil verilere de yer verilecektir. Çalışmanın kapsamı bakımından, Hakkâri, son iki yıllık veriler kapsamından incelenerek bir değerlendirme yapılacaktır. Makalede ilk olarak 
terör örgütünün dayandığı teorik temeller incelenerek Botan eyaleti örneği ele alınacaktır. Daha sonra, Hakkâri’nin neden örgüt tarafından seçildiği incelenecektir. Sonraki bölümde ise örgütün Hakkâri iline yönelik son iki yılda gerçekleştirdiği saldırı ve eylemler incelenecek ve hükümetin bu süre zarfında bölgeye yönelik uygula [yama]dığı politikalar ele alınacaktır. Son bölümde ise genel bir değerlendirme ile “ Hakkâri yeni Botan mı? ” sorusunun cevabı aranacaktır. 

PKK’nın TEORİK TEMELLERİ ve BOTAN 

Düzenli ordulara karşı, askeri eğitim almamış diğer bir ifadeyle, gerilla tarzında mücadele eden terör örgütleri açısından, en çok kabul edilen strateji, Mao7’nun gerilla savaşı stratejisidir. PKK terör örgütü de Mao’nun stratejisini benimseyerek bir mücadele gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Bu stratejinin bazı temel unsurları ve aşamaları bulunmaktadır. Mao’nun Uzun Süreli Halk Savaşı üç evreden oluşmaktadır. Bunlar Stratejik Savunma, Stratejik Denge ve Stratejik Saldırıdır. Stratejik savunma evresinde ise silahlı propaganda, silahlı çatışma ve ileri/gelişmiş gerilla aşamaları bulunmaktadır8. 

Mao’ya göre Gerilla Savaşının temel stratejik ilkeleri şunlardır; 

. İnsiyatifi kullanma, 
. Savunma halindeyken saldırılarda bulunmak için esneklik ve planlama, 
. Uzatmalı savaşta çabuk sonuçlu muharebeler, 
. İç hat haraketında dış hat harekatıdır. 9 

Mao ya göre gerilla birlikleri stratejik savunma yaparken aynı zamanda taktik savunma da yapmaktadır ve yapmalıdır da. Bu durumda taktik savunma nedir ? Taktik savunma; düşmanı yok etmek amacıyla, dar geçitlerde, stratejik noktalarda, nehirlerde ya da köylerde, direnmek için kuvvetlerin yerleştirilmesi dir. Ancak gerilla savaşı için en önemlisi, baskınlar şeklinde olan, diğer bir ifadeyle gösteri yaparcasına sergilenen saldırılardır10. 

Stratejik savunma aşamasında harekâtlarla kazanılan birçok zaferin birikimi bulunmaktadır ve bu sayede saptanılan hedefe ulaşılabilir. Stratejik denge aşamasına gidilirken bir yandan da uluslararası konjonktürdeki değişimleri beklenip, diğer yandan da direnme gücünü arttırmak için zaman kazanılmakta dır. 

Mao’nun gerilla savaşı teorisine göre 

Stratejik saldırı aşamasında düşmana olabildiğince çok kayıp verdirmek gerekmektedir. Çünkü gerilla ve düşman arasında nispi bir güç farkı bulunmaktadır. Gerilla savaşında inisiyatifi ele geçirmek her koşulda çok önemlidir. Bu nedenle stratejik saldırı aşamasında gerillanın inisiyatifi ele geçirmesi daha kolaydır 11.

Bu stratejiye göre, silahlı mücadelenin yapılacağı bölgenin sosyal ve coğrafi yapısı önem arz etmektedir. Bölge, köylülüğün yoğun olduğu, devlet egemenliğinin tamamen etkin olamadığı bir alan olmalıdır. Diğer bir ifade ile bu yöntemin temel dayanağı ve hedefi köylü olmalıdır. En önemli amaç ise köylüyü bir şekilde ikna etmektir. Silahlı mücadele ilk böyle bir bölgede başlatılmalıdır. Devletin etkisinin az olduğu bu bölgede uygulanacak şiddetin etkisiyle, hem halk devletten uzaklaştırılabilecek hem de devlet bölgeye yönelik bilgi akışını 
kaybedecektir. Seçilen bu kırsal bölgelerde propaganda yapılacak, bu propagandalar yer yer “ Silahlı Propaganda” ya dönüşecektir. Kırsal bölgeler bu yolla ele geçirildikten sonra, devlet şehirlere hapsedilmeye başlanacak ve güvenlik amacıyla bütün önlemler şehirleri çevreleyen ulaşım yollarına yöneldikçe, adım adım kırsal bölgeler örgütün kontrolüne geçecektir. Ayrıca 
bölgede devlete bilgi verebilecek unsurlar bölgeden temizlenecektir. Sonuçta örgüt kendisine her türlü yiyecek, barınma, silah temini sağlayabileceği güvenli bölgeler oluşturabilecektir12. 

Gerilla savaşında üs bölgelerinin kurulması önemli bir strateji sorunudur. Mao’ya göre gerillanın kaybettiği toprakların geri alınması için geniş çapta gelişecek stratejik karşı saldırının beklenmesi gerekmektedir. Bu nedenle gerillanın savaşını, işgal altındaki bütün bu geniş bölgeye yayması ve düşmanın gerisini bir cephe haline getirerek, düşmanı işgal ettiği bütün bu topraklarda durmadan savaşmak zorunda bırakması gerekmektedir. Gerillanın stratejik karşı saldırısı başlayana kadar düşmanın gerisinde uzun bir süre savaşını sürdürmesi 
bir mecburiyettir. Bu nedenle bu savaş uzatmalı bir savaştır. Üs bölgeleri olmadan düşman hatları gerisinde gerillanın bu savaşı sürdürmesinin olanağı bulunmamaktadır. Bu nedenle üs bölgeleri kurulmasını söyleyen Mao, üs bölgelerini şu şekilde tanımlamaktadır; “Üs bölgeleri, gerilla kuvvetlerinin stratejik görevlerini yerine getirmede kendilerini koruma ve genişletme, 
düşmanı imha ve ülkeden sürüp çıkartma amaçlarına ulaşmada dayandıkları stratejik üslerdir. Bu stratejik üsler olmaksızın, stratejik görevlerimizi yerine getirmede yada savaşın amacına ulaşmada güvenebileceğimiz hiçbir şey yok demektir. Düşman hatlarının gerisindeki gerilla savaşının bir özelliği, gerisi olmaksızın savaşmasıdır; çünkü gerilla kuvvetleri, genellikle, ülkenin gerisinden kopmuş durumdadır. Ama gerilla savaşı, üs bölgeleri olmaksızın ne uzun zaman sürebilir, ne de gelişebilir. Aslında, gerilla savaşının gerisi üs bölgeleridir.”13 

Savaşın uzun zaman sürdürülebileceği yerler ve direnme savaşı için tahkim edilmiş önemli yerler düşman hatları arkasındaki bütün dağlık yerlerdir ve gerilla savaşının buralarda geliştirilmesi ve üs bölgelerinin buralarda kurulması gerekmektedir. Bu çerçevede, gerilla savaşının gelişimi ve üs bölgelerinin kurulma olanakları açısından dağlık yerler diğer bölgelerden çok daha uygundur. Ayrıca çevresi düşman tarafından kuşatılmış olup da orta kesimleri işgal altında olmayan ya da düşmandan geri alınmış bölgeler, gerilla birliklerinin 
gerilla savaşını geliştirmede kolayca kullanabilecekleri hazır üslerdir14. 

Örgüt sırasıyla yeni gerilla ve üs bölgeleri oluşturacaktır. Gerilla üsleri ile gerilla bölgeleri arasında farklar bulunmaktadır. Gerilla savaşı başladığı sırada, gerillalar bu yerleri bütünüyle işgal edemediler, yalnızca sık sık baskınlar yapabildiler. Buralar gerilla oradayken onların, gerillalar gidince de kukla yönetimin söz geçirdiği bölgelerdi. Bundan dolayı buralar gerilla üsleri değil gerilla bölgeleridir. Bu durumdaki gerilla bölgeleri gerilla savaşına özgü bazı dönemlerden geçtikten sonra üs bölgeleri halini alacaktır. Diğer bir ifadeyle çok sayıda düşman birliği burada imha edildiği ya da kukla yönetim yok edildiği, halk yığınları harekete geçirildiği, kitle örgütleri kurulduğu, yerel silahlı halk kuvvetleri geliştirildiği ve düşmana karşı bir politik iktidar kurulduğu zaman, buralar üs bölgeleri olacaktır. Üs bölgelerinin büyümesi ile de kurulmuş olan üslere bu gibi bölgelerin katılması kastedilmektedir. Silahlı mücadele geliştikçe üst bölgeleri birleştirilerek “ Kurtarılmış Bölge ” ler kurulacaktır. Örgüt egemenliğindeki bu kurtarılmış bölgeler “ Kızıl Kurtarılmış bölge ”ler olarak adlandırılmaktadır. 
Bir sonraki aşamada ise şehirler kuşatılmaya başlanacak burada da farklı nitelikte eylemler yapılarak, büyük çaplı isyanlar başlatılacaktır. Zaman içerisinde yapılan bu silahlı mücadeleler ile beraber örgütün güçlenmesinde halkın örgütlenmesi en önemli unsurlardan biridir15 Eğer öngörülen ayaklanma olmazsa bu durumda mücadelenin denge safhası uzatılacak ve düzenli orduların oluşturulmasına başlanarak örgüt stratejik saldırı ile son darbeyi vurarak zafer kazanabilecektir 16 

Üs bölgesi kurmak için bazı şartların yerine getirilmesi gerekmektedir. İlk önce düşmana karşı silahlı kuvvetlerin bulunması ve bu silahlı kuvvetlerin düşmanı yenilgiye uğratmak ve halkı eyleme geçmek için halkı ayaklanmaya ikna etmekte kullanması gerekmektedir. Bu durumda bir silahlı kuvvet meydana getirmek bir üs bölgesi kurmanın ilk koşuludur. Bir diğer koşulu ise düşmanı yenmek için silahlı kuvvetlerin halk ile koordinasyon halinde kullanılmasıdır. Üçüncü bir koşul ise düşmana karşı mücadele etmek için halk yığınlarını ayaklandırmak amacıyla bütün güçlerin mücadele sırasında silahlandırılmasıdır. Bu mücadele sırasında kitle örgütleri kurmak, işçileri, köylüleri, gençleri, kadınları, çocukları, esnafı ve meslek sahiplerini düşman saldırısına karşı mücadele etmek üzere çeşitli kitle örgütleri içinde düzenlemek ve bu örgütleri genişletmek gerekmektedir. Halk, örgüt olmaksızın düşmana karşı direnme gücünü ortaya koyamamaktadır. Gerilla savaşı için bir üs bölgesi ancak bu üç temel koşulun yerine getirilmesi ile gerçekten kurulabilmektedir. Burada 
coğrafi koşulların da öneminin vurgulanması gerekmektedir. Özellikle üs bölgelerinin geniş olması yani her yanı ya da üç yanı birden düşmanla sarılmış yerlerde uzun süre direnebilecek üs bölgelerinin kurulması için dağlık kesimler elbette en iyi koşulları taşır ancak asıl aranacak koşul gerillaların manevra yapabilmesi için yeteri kadar yer olması yani bölgenin geniş olmasıdır. 17 

PKK kuruluşundan bu yana ideolojik, örgütsel yapı ve eylemleri açısından Mao’nun “Uzun Süreli Halk Savaşı” stratejisini benimsemiştir. Kızıl kurtarılmış bölgelerin oluşturulmasının ardından, kargaşa ve ayaklanmaların çıkarılmasını planlayan PKK, profesyonel bir ordu oluşturduktan sonra Türk ordusunu bozguna uğratarak, sözde Kürdistan’ı kurmayı planlamaktadır18. Mao’nun stratejisinin ilk evresi olan stratejik savunmada, PKK’nın Türk ordusuna karşı savunma durumunda olması, stratejik dengede örgütün yavaş yavaş üstünlüğü ele geçirmeye başlaması ve stratejik saldırıda da Türk ordusunun savunmaya geçmesi planlanmaktadır19. 

Terör örgütü 1980’lerin sonunda stratejik savunma evresinin son aşaması olan ileri/ gelişmiş gerillaya geçmiştir. Özellikle köylere saldırılar ve baskınlar düzenleyen örgüt Siirt-Hakkâri-Van üçgeninde kurtarılmış bölge oluşturmak için çalışmıştır. Bu dönemde ayrıca güvenlik güçlerinin PKK’nın etkin olduğu köylerde köylülere karşı şüpheyle yaklaşmaya başlaması da, stratejinin hedeflediği devlet ile köylü arasındaki bağları koparmada etkin olmaktaydı 20. 1990’lı yıllara gelindiğinde stratejik savunma evresinin son aşamasını da tamamladığını düşünen örgüt stratejik denge evresinin ilk aşaması olan “hareketli savaş”a geçmeyi planlamaktaydı. Bu aşamada PKK sınır bölgelerindeki taktiğinin değiştirerek askeri kışlalara ve karakollara yok etme amaçlı saldırılar düzenleyerek, yine kurtarılmış bölge oluşturma hedefine girmişti. Yaygın halk desteği de bulmaya başlayan örgüt, “Botan-Behdinan” bölgesinde “kızıl kurtarılmış bölge” oluşturmak için gerekli koşulların oluştuğuna karar vermiştir 21. 

PKK üçlü bir örgütlenme modeli benimsemiştir. Parti (PKK), Silahlı Örgüt (Ordu/ARGK), Cephe Örgütü (ERNK). Bu örgütlenme biçimi ile PKK en küçük yerleşim birimlerine kadar ulaşmayı hedeflemekteydi. PKK, kendi stratejisi kapsamında bölgede eyaletler sistemi oluşturmuştur. PKK, kendi stratejisi kapsamında bölgede eyaletler sistemi oluşturmuştur. Bazı dönemlerde sayılarında değişiklikler olsa da, genel olarak sözde Kürdistan bölgesi on eyalete bölünmüştür. Bunlar; Botan Eyaleti, Behdinan Eyaleti, Mardin Eyaleti, Amed Eyaleti, Garzan Eyaleti, Devrimci GAP Eyaleti, Dersim Eyaleti, Erzurum Eyaleti, Serhat Eyaleti, Güney-Batı Eyaletidir22. Botan eyaleti; “doğuda Zap suyunu takip ederek Hakkâri’yi de içine alır. Hakkâri kuzeyinde Gürpınar’a kadar uzanır. Gürpınar’ın bir kısmını içine alarak Çatak’la birlikte Botan suyunu takiben Siirt’e dayanır. Buradan Kurtalan ve Beşiri’yi, içine alan eyalet Hasankeyf’in tamamını Gercüş ve Midyat’ınkırsal alanlarının yarısını sınırlarına katar. İdil’in tamamını içine alarak güney sınırına ulaşır. Güneyde (Kuzey Irak’ta) Haftanin, Zaho, ve Metina dağları ile birlikte tekrar Zap’a ulaşır.” 23 

PKK için Botan eyaletinde yapılması gereken iki önemli görev bulunmaktaydı. Bunlardan birincisi halkın örgütlenerek oluşturulan milis birliklerine katılması ve bu sayede de devlet ile halk arasındaki bağın koparılması, ikincisi ise Botan bölgesinde oluşturulan bu silahlı birliklerin yakın bölgelerdeki diğer gerilla birliklerine aktarılmasıdır.24 Körfez savaşının da etkisiyle (bu dönemde bölgedeki bütün dengeler değişmiş, Kuzey Irak’ta güvenli bir Kürt bölgesi oluşmuş, yaşanan toplu göçler ile PKK ile Irak ordusu arasında ilişkiler 
gelişmiştir vb25..) PKK Botan bölgesinde elde etmek istediği ikili iktidar durumunu tam olmasa bile, bir şekilde hayata geçirebilmiştir. Diğer bir ifadeyle, devleti bölgeden tamamen çıkaramamış olsa bile devletin bölgede varlığını sınırlayabilmiştir.26 

Aynı dönemde PKK cephe savaşına başlamış, Kuzey Irak’ı da cephe gerisi olarak kullanmayı hedeflemiştir ancak amaçlanan başarı elde edilememiştir. Özellikle Türk Ordusunun strateji değişikliğine giderek topyekûn savaş konseptini benimsemesi, tehdit önceliğinin ve tanımlamasının Yunanistan’dan teröre kayması ve alan hâkimiyeti konseptinin uygulanmaya başlanması bu dönemde PKK’ya karşı ciddi başarılar elde edilmesini sağlamıştır. Türkiye’nin elde ettiği başarılar karşısında terör örgütü “ Kurtarılmış Bölgeler ” oluşturmaya yönelik planlarından vazgeçmiştir.27 

Abdullah Öcalan’ın yakalandıktan sonraki süreçte örgüt özellikle Öcalan’ın cezaevi koşullarının düzeltilmesine ya da serbest bırakılmasını amaçlayan kitlesel şiddet eylemleri gerçekleştirmiştir. ABD’de gerçekleşen 11 Eylül 2001 terör saldırılarının da etkisiyle ABD ve AB başta olmak üzere birçok ülkede terör örgütleri listesine giren PKK, 2000’li yıllarda gerek isim gerekse strateji değişikliklerine gitmiştir. 2002 tarihinde örgütün ismi KADEK (Kürdistan Özgürlük ve Demokrasi Kongresi) olarak değiştirilmiş, 2003 tarihinde ise örgütün ismi KONGRA-GEL olarak değiştirilmiştir. Bu dönemde hem tek taraflı ateşkes uygulayan örgüt hem de etnik milliyetçi eksendeki söylemlerinden vazgeçerek demokrasi istismarını engellemeye yönelik söylemlere geçmektedir. Ancak örgütün ateşkes ilanları genellikle söylemde kalmakta, eylemler her şeye rağmen devam etmektedir. 2004 yılında ise örgüt ilan etmiş olduğu tek taraflı ateşkesi bozduğunu ilan ederek yeniden silahlı şiddet stratejisine başlayacağını açıklamıştır. Özellikle Mart 2003’de ABD’nin Irak’a girmesiyle bölgede 
yeniden bir otorite eksikliği doğmuş bu durumda örgütün eyleme geçmesine fırsat vermektedir. Yine aynı yıl AB’nin KONGRA-GEL’i terör örgütleri listesine alması ile örgüt yeniden PKK ismini almıştır 28. 

2005 sonrası PKK’nın eylemleri genellikle iç politikadaki kritik dönemlerde gerçekleşmektedir. Örgütün amacı böyle dönemlerde gergin olan iç politikayı daha da gergin bir hale getirerek, psikolojik alan hâkimiyetini kurmak ve toplumda yaratmayı istedikleri ayrışmayı yaratmaktır. Ayrıca bu eylemlerde çoğu kez Öcalan örgüt tarafından muhatap olarak gösterilmiş, böylelikle de Öcalan’ın mahkûmiyetiyle ilgili durumda bir değişiklik yaratılmak istenmiştir 29. 

Son olarak, 2005 sonrası dönemde Öcalan’ın açıkladığı yeni strateji ise dört ana başlıktan oluşmaktadır. Bunlar sırasıyla; 

. Kent Meclisleri 
. Demokratik Siyaset Akademisi 
. Demokratik Toplum Kongresi 
. Kooperatifler Hareketi’dir. 


Son birkaç yılda örgütün yeni yüzü olan KCK yapılanması da bu dört ana başlığı hayata geçirmeyi sağlamaya yönelik, özellikle de Kent Meclislerini faal hale getirmeyi amaçlayan çatı yapılanması olarak tanımlanabilmektedir. Kent meclisleri ile adım adım konfederal bir örgütlenmeye gidilmesi planlanmaktadır. Demokratik Siyaset Akademileri ile Kürt ulus bilinci bulunan kadroların yetiştirilmesi amaçlanırken, Demokratik Toplum Kongresi ile de yasama meclisi görevini üstlenen yapı oluşturulmuştur. Diğer bir ifade ile Demokratik Toplum Kongresi, demokratik özerklik, demokratik konfederalizm, Kürtçenin resmi dil olması gibi taleplerin dile getirici kurumu olmaktadır. Son olarak Kooperatifler 
Hareketi örgüte mali kaynak sağlamak amacıyla oluşturulmuştur30. 


NEDEN HAKKÂRİ? 

Hakkâri ili neden Terör örgütü tarafından pilot bölge olarak seçildi? Hakkâri ili pek çok açıdan dezavantajlı bir konumda olduğu için bu sorunun birden fazla cevabı bulunmaktadır. İlk olarak, coğrafi konumunu cevap olarak vermemiz mümkündür. Terör örgütünün kampları yıllar boyunca Irak, İran ve Suriye ile Türkiye sınırlarının geçiş noktalarına konuşlanmıştır. Irak ve İran’a komşu olan Hakkâri öncelikle dağlık coğrafyasının sonucu olarak güvenliğinin sağlanması zor bir konuma sahiptir. 
PKK kampları 31 ile çevrelenmiş durumdaki bu şehir doğal olarak teröristlerin Türkiye’ye geçiş yolu olarak kullanılmaktadır. Diğer bir ifade ile Hakkâri ili PKK’nın cephe gerisi olarak nitelendirilen Kuzey Irak’da ki kaplara çok yakındır. Hakkâri çevresindeki PKK kampları ise şu şekildedir; 

. Metina Kampı: :Hakkâri Çukurca'nın karşısında, Türkiye sınırına 15-20 kilometre uzaklıkta. 
. Avaşin Kampı: Hakkâri Dağlıca'nın tam karşısında. Kavaklı Kampı: Hakkâri’ye sadece 30 km mesafede. 
. Şehidan Kampı: İran-Irak sınırındaki kamp, Hakkâri Yüksekova’nın doğusunda Kırkşehitler olarak bilinen tepenin hemen arkasında. 


İkinci olarak, Hakkâri ilindeki yaşam koşullarının zorluğu ve terör örgütünün bu koşulları bu ilde kendi lehine kullanabilmesi durumu karşımıza çıkmaktadır. Öncelikle, yıllardır terör sorunuyla yüz yüze kalınan bölgede, devletin güvenlik amacıyla bazı yerleşim yerlerini boşaltması, tarım ve hayvancılık gibi geçim kaynaklarının dikkat çekici bir düzeyde düşüşüne neden olmuştur. Eğitim seviyesinin de düşük olması (hem eğitim olanakları bölgede sınırlı hem de bölgeye atanan eğitim personelinin terör tehdidine maruz kalması) insanların kolaylıkla kandırılmasına olanak vermektedir. Ayrıca, eğitim seviyesinin düşüklüğü bağlamında, tarım ve hayvancılık gibi geçim kaynaklarını da kaybetmiş, köylerinden il ve ilçe merkezlerine göç etmek zorunda kalan halkın işsizlikle ve ekonomik imkânsızlıklarla yüzleşmesi gerekmiştir. Devletten de bu konuda yeterli desteği alamayan halk, örgüt tarafından kandırılmaya müsait bir duruma gelmektedir32. 

Hakkâri’de her türlü kaçakçılık faaliyetine rastlanmakla beraber özellikle Kuzey Irak sınırında oluşu nedeniyle silah kaçakçılığı en sık görülen kaçakçılık türüdür. Bölgede uzun yıllardır devam eden çatışma ortamında yetişen genç nüfus, ailelerinin ve sosyal ortamın da etkisiyle terör örgütüne yakın bir politik duruş sergilemeye başlamıştır. Bu kapsamda KAÇAKÇILIK bölge halkı tarafından suç olarak algılanmak yerine, norfal bir faaliyet olarak değerlendirilmek tedir. Hakkari’de gerçekleşen kaçakçılık faaliyetlerinin tümü örgüt tarafından gerçekleştirilmemekte fakat örgütün bu faaliyetleri yürüten kişilerden haraç alma ya da vergilendirme yoluyla fayda sağladığı görülmektedir.33 


Üçüncü olarak, bölgede var olan sosyo-psikolojik sorunların terör örgütünün çıkarlarına hizmet ettiğini söylemek mümkündür. Terör örgütü bölgede gerçekleşen sorun ve eksiklikleri etnik milliyetçilik ekseninden değerlendirerek azınlık ve mağduriyet duygularını tetiklemiştir. Ayrıca devletin bölgeye yaptığı yatırımlarda örgüt tarafından suiistimal edilmiştir34. Devletin bölgedeki bu zaafları da terör örgütünün Hakkâri’yi pilot bölge olarak seçmesine neden olmaktadır. Burada amaç; Hakkâri ve benzeri bazı bölgeleri “kurtarılmış 
bölge” haline getirerek bir örnek oluşturmak, bu sayede de adım adım bu özerk bölgeleri genişleterek bağımsızlık talep etmektir. Bu amacını gerçekleştirmek için de örgüt bölgede farklı türde eylemler gerçekleştirmektedir. Bölgede etki sağlayabilecek imamların, öğretmenlerin, asker ya da polis güvenlik güçlerinin farklı eylem biçimleri ile etkisiz hale getirilmesi ve devletin bu bölgede gücü olmadığı, tek gücün kendileri olduğu imajının dayatılmaya çalışılması bu duruma örnek olabilmektedir35. Bu noktada terör örgütünün Hakkâri ilini pilot bölge seçme stratejisinde, bu şehirde özellikle son iki yılda gerçekleştirilen eylemler detaylı olarak incelenmesine geçilecektir. 

 ALINTIDIR;

http://www.21yyte.org/ozelrapor12-YENI_BOTAN_HAKKARI.pdf

3 CÜ  BÖLÜMLE DEVAM EDECEKTİR



**

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder