Hamit ÇELİK etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Hamit ÇELİK etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Aralık 2017 Salı

ORTADOĞU’DA ABD POLİTİKALARI VE BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ BÖLÜM 2

ORTADOĞU’DA ABD POLİTİKALARI VE BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ BÖLÜM 2



 BÖLÜM 1 _ ORTADOĞU KAVRAMI VE ORTADOĞU’YA GENEL BAKIŞ 

1.1.Ortadoğu Kavramı 

 Ortadoğu kavramı Avrupa merkez kabul edilerek, dünyanın diğer bölgelerini bu merkeze uzaklıklarına göre; yakın, orta ve uzak şeklinde kategorize eder. Coğrafi bir kavramdan ziyade siyasi bir içeriğe sahip olan Ortadoğu kavramını ilk defa 1902 yılında Amerikan deniz tarihçisi Alfred Thayer Mahan, Arabistan ile Hindistan arasındaki bölgeyi ifade etmek için kullanmıştır.6 Bölgeyi haritada incelediğimiz zaman Mahan’ın, bu kavram ile Süveyş‘ten Singapur‘a kadar uzanan deniz yolunun bir bölümünü kapsayan ve sınırlarının kesin şekilde belirtmediği bir bölge karşımıza çıkmaktadır.7 

 Ortadoğu sınırlarının tanımlanması üzerine farklı pek çok görüş bulunmaktadır. Bu görüşlerin farklı olmasının temel sebebi ise çeşitli sosyal bilim dallarında 
uzmanlaşma farkının etkileridir. Bu farklı uzmanlaşma alanları kendilerine özgü şekillerde bölgeyi birbirlerinden farklı şekilde tanımlamaktadır. Coğrafyacılar coğrafi görüş açısı ile bakmakta meseleye bölgesel coğrafya yönünden değerlendirmekte ve Asya kıtasının bütününü temel alarak Ortadoğu’yu Güneybatı Asya olarak tanımlamayı uygun bulmaktadırlar.8 

Bölgeyi siyasi açıdan tanımlayan Cemal Zehir, İngiltere ve Fransa gibi geçen yüzyılın ortalarından beri yeni sömürgeler elde etmek ve yayılmacı politikalar izleyen Avrupa devletlerinin, Avrupa’yı merkez kabul ederek buranın doğusunda kalan dünyayı üçe ayırmışlardır9 değerlendirmesini yapmıştır. 
Akdeniz kıyısındaki Türkiye, Suriye, Mısır, İsrail, Lübnan devletleri ile Arabistan, Irak ve İran’ı kapsayan alan Ortadoğu içerisine alınmakta ve Ortadoğu terimi 
çoğunlukla Yakındoğu adıyla ifade edilen bölgenin tamamı için kullanılmakta dır.10 

 Ortadoğu tabir edilen bölgeyi farklı kaynaklardan incelediğimiz zaman, coğrafi bölge sınırlarının, kaynaklara göre farklılık gösterdiğini görülmektedir. Örneğin Ahmet Davutoğlu Ortadoğu’yu; Hindistan’ın batısından başlayarak Kuzey Afrika’da Mısır’ı da içine alan bir hattaki bölgeleri kapsayan alanlar için güncel alanda kullanılan bir kavram şeklinde tanımlamaktadır.11 

Başka bir kaynağa göre ise Ortadoğu, batıda Fas, Tunus, Cezayir, Libya, Sudan ve Mısır‘dan başlayarak, doğuda, körfez ülkeleri, kuzeyde, Türkiye, Kafkasya, Orta Asya Türk Cumhuriyetleri, İran, Afganistan ve Pakistan’ın güneyde, ise Suudi Arabistan ve Yemen‘in de dâhil edildiği coğrafya olarak tanımlamaktadır.12 

Bu tanımlamalar ışığında Ortadoğu coğrafyasının geniş tanımı: Türkiye, Afganistan, Suriye, Lübnan çizgisinden başlayıp Kuzey Afrika devletlerini de 
kapsayarak Uzakdoğu sınırına dayanan ve Arap Yarımadası’nı içine alan bölgedir. Dar tanımı: Kuzey Afrika ülkeleri, Afganistan ve Pakistan’ı içine almayan 
Bahreyn, Irak, Ürdün, Kuveyt, Lübnan, Umman, Katar, Suudi Arabistan, Suriye, Birleşik Arap Emirlikleri, Yemen, Filistin ve Mısır olmak üzere 
12 Arap ülkesi ile İsrail’i esas alan bölgedir.13 

 Kona’ya göre ise Ortadoğu 

“Orta Doğu terimini İngiltere geliştirmiş ve bu kavramın içine Arap devletleriyle birlikte İsrail, Kıbrıs, Türkiye ve İran’ı da eklemiştir. 
Ancak, Amerikalılar tarafından geliştirilen ‘Yakın Doğu’ terimi yalnızca İsrail ve İsrail’e komşu Arap devletlerini ifade etmektedir” şeklindedir.14 

1.2. Ortadoğu’nun Tarihi: 

 Ortadoğu diye tabir edilen bölge dünya üzerinde çok özel bir öneme sahiptir. Ortadoğu kültürel özellikleri ve coğrafi konumuyla medeniyetlere ev sahipliği yapmış ve tarihe birçok defa yön vermiştir. Tarihte insanların yaşamını etkileyen birçok gelişmenin, ilk olarak bu bölgede gerçekleştiği bilinmektedir. Örnek vermek gerekirse ilk yerleşik hayat, ilk tarım faaliyetleri, ilkyazı, ilk yazılı kanunlar ve ilk dinler hep bu bölgede ortaya çıkmış ve dünyaya yayılmıştır. Ortadoğu’nun stratejik öneminin tam olarak anlaşılabilmesi için bölgenin tarihi sürecine kısaca göz atmak faydalı olacaktır. 

 Ortadoğu’nun tarihini ve tarihi akışını belirleyen en önemli öğelerden biri de dinlerdir. Ortadoğu bölgesinde ortaya çıkan ilk semavi din Yahudiliktir. Yahudilik 
günümüzde de bölgeyi oldukça etkilemektedir. Özelikle Yahudilik temelli, laik bir anlayışla 19. yüzyıl ile birlikte ortaya çıkan Siyonizm, bugün için belki de bölgeyi en çok etkileyen unsurdur. Yahudilikten sonra ise Hz İsa ile birlikte Hıristiyanlık etkisi söz konusudur. Hıristiyanlık ancak Roma’nın resmi dini olduktan sonra bölgeyi siyasi açıdan etkilemiştir. Ancak bu din Ortadoğu bölge halkların arasında çok fazla yayılmış değildi. Örneğin Suudi Arabistan’da putperestlik hâkimdi.15 İran’da yaygın din ise Mecusilik ti. (Zerdüştlük) 16 

İslamiyet Ortadoğu bölgesini en çok etkileyen dindir. Mekke‘de ortaya çıkan İslam çok kısa bir zamanda güçlenmiş devletleşmiş ve imparatorluk kurmuştur. 4 Halife döneminden sonra ise yönetim saltanat haline gelmiştir. İslam’ın imparatorluk sınırları ise sürekli genişlemiş ve Emeviler Endülüs’e kadar yayılmıştır. Emeviler ve onların saltanatına son veren Abbasiler döneminde İslam içinde Arapların hâkim olduğu bir dönem yaşanmıştır. İslam içerisinde siyasi fikir ayrılıkları zamanla İslam‘da mezheplerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu bölünme içinde ilk ayrışma Hz Ali’nin hilafeti ile ilgili yaşanan hadiseler sonucu Şiilik ve Sünnilik şeklinde olmuştur. 

Siyasi anlamda diğer bir ayrışma da Vahhabiliktir. Bugün için Şiilik, Sünnilik ve 
Vahhabilik Ortadoğu’daki Müslüman devletleri etkileyen temel dinsel bölünmeyi ifade etmektedir.17 

 Osmanlı İmparatorluğu, Ortadoğu’da 16. Yüzyıldan itibaren dört yüz yıl boyunca İslam dini adına hüküm sürmüştür. Arap âleminde Osmanlı hâkimiyetinin 
başlangıcı 14. yüzyıla dayanmaktadır. Bağdat’tan Kahire’ye tecrit edilen Abbasi İmparatoru’nun İslamiyet’in kutsal topraklarının yönetimi ve muhafazasını Mısır 
seferinden sonra Yavuz Sultan Selim’e devretmesiyle 1517’de resmen Müslümanların liderliği Osmanlı Devleti’ne geçmiştir.18 Osmanlı hâkimiyeti zamanında, Irak, Suriye, Lübnan ve Filistin topraklarını içeren bölge İmparatorluğun doğrudan doğruya merkeze bağlı vilayetlerini kapsamaktadır. Suudi Arabistan’da ise, imparatorluğa bağlı ancak yönetimi Arap şeriflere bırakılan bazı şeyhlikler ve emirlikler bulunmaktadır. 

Bu emirliklerden en önemli olanları Necid ve Hicaz emirlikleridir.19 

Osmanlı hâkimiyeti yalnızca Hicaz’ın belirli kasabalarında ve Tihama limanında garnizonlar kurmuştur ve Türk paşalarının otoritesi bu yerlerde sınırlandırılmış tır.20 
Osmanlı Devleti Türk kökenlidir ve günümüzdeki Ortadoğu yöneticileri gibi etnik köken üzerinden hâkimiyet egemenlik kurma çabası içerisinde olmamışlardır. 
Osmanlı yönetimi başkalarının etnik kökenine ve dinî tercihlerine karşı hoşgörülüdür. Aynı zamanda bu hoşgörü hem bir dinî hüküm hem de siyasal yaşamın bir parçasıdır Osmanlı Devleti’nin uzun yıllar boyunca hükümet merkezinden çok uzak ülkelerde hüküm sürmesine getirilebilecek en mantıklı açıklama etnik kökene dayalı siyaset yapmamış olmasıdır.21 Osmanlı İmparatorluğu’nun Ortadoğu’da doğru politika izlediğini gösteren en önemli hususlardan biri de bölgeden çekilmek zorunda kaldıktan sonra, Ortadoğu’da günümüze kadar huzur ortamının tesis edilememiş olması ve sakin bir siyasi zemin oluşturulamamış olmasıdır.22 İslam dininin doğduğu topraklar 
olan Ortadoğu’nun, tarihsel bütünlük ve Osmanlı’nın bölgeye kattığı değerler açısından, Osmanlı’nın Ortadoğu’da hâkimiyet dönemi günümüzde de çok önemli görülmektedir. Ortadoğu bölgesinde Osmanlı Devleti’nin ekonomi ve toplum konularında devletin önceliği üzerine geleneksel duruşu, bölgenin yapısını anlamak üzere yapılan tartışmalarda vazgeçilemez bir delil olarak kullanılmaktadır. Osmanlı’nın son dönemlerinde bölgede açıkça gözüken olumsuz özelikler genel hatlarıyla; verimsiz yönetim, ekonominin kötü idaresi ve yolsuzluk olarak karşımıza çıkmaktadır.23 Bunlara rağmen Ortadoğu’da en rahat ve istikrarlı dönem bölgede Osmanlı hâkimiyeti olduğu devirlere rastlamaktadır. 

 1900’lerin başında Araplar İngiliz desteği ile ayaklanmış ve Osmanlı Devleti bölge üzerindeki hâkimiyetini yitirmiştir. Mekke Şerifi Hüseyin, Osmanlı ve Britanya arasında gidip geliyordu. Osmanlı’nın yaklaşan savaştan Almanya ile birlikte galip çıkma olasılığı ve Sünnilik, Halifeye karşı savaş kararını zorlaştırıyor du. Ancak dönemin sonuna doğru İttihat ve Terakki Cemiyeti iktidarının merkezi ve Türkçü politikaları Şerif Hüseyin’i Osmanlı’dan uzaklaştırdı. Arabistan’ı birleştirmeyi hedefleyen “Büyük Arabistan” isyanı hazırlıklarına, meşhur Lawrence’ın de çabalarıyla İngiltere ile bir arada girişen Hüseyin, bölgenin geleceğini şekillendiren önemli aktörlerden biri oldu.24 Savaş başlayınca İngilizlerin ayaklanmayı körükleme çabalarında artış görülmüştür. İngilizlerin Şerif Hüseyin ile yaptıkları anlaşmadan sonra Araplar Osmanlı’ya karşı saldırıya geçmiştir.25 İngiltere ile Şerif Hüseyin arasındaki görüşmeleri ve anlaşmayı öğrenen Fransa Ortadoğu’yu ele geçirme girişimine hız vermiştir. Daha sonra Fransa İngiltere’ye baskı yaparak Sovyetler birliğinin onayıyla gizli bir antlaşma imzalamıştır. 

Fransa ve İngiltere arasında Sykes-Picot 26 Planı üzerinde anlaşmaya varılmıştır. 

Bu plana göre bölge üç ülke arasında büyük oranda paylaşılmıştır. Ancak Fransa, sahiplendiği bazı bölgelerde beklediğinin üzerindeki direnişi kıramayarak, bu 
bölgelerden çekilmek zorunda kalmıştır.27 

İngiltere ve Fransa savaş sırasında Ortadoğu hakkında ortak bir bildirge yayınlamıştır. Bildirgede “Uzun zamandan beri Türk zulmü altında yaşayan halkların kurtuluşlarına yardım etmek için savaştıklarını” belirten bu iki devlet “ Ortadoğu halklarının kendi kaderini tayin hakkını” uygulayacaklarını ve Ortadoğu ülkelerinde kendi serbest seçimlerine dayanan ulusal hükümetler kuracaklarını bildirmişlerdir.28 Ancak İngiltere ve Fransa söylediklerinin aksine bölgedeki çıkarlarını korumak ve sömürgelerini sürdürebilmek için bölgenin geçmişten gelen tarihsel yapısını değiştirebilecek boyutlarda bölge ülkelerinin siyasal, sosyal ve ekonomik yapılarına müdahalelerde bulunmuşlardır. Bölgenin siyasal bütünlüğünü parçalara ayırarak bölge devletleri arasındaki dinsel ve mezhepsel ayrılıkları derinleştirmiş, küçük birimler oluşturmuş, dar bölgeci zihniyetleri aşılayarak kökleştirip parçalamaya yeni boyutlar kazandırmışlardır. Bu böl ve yönet taktiği ile bölgeyi İkinci Dünya Savaşı sonuna kadar kontrolleri altında tutmayı başarmışlardır.29 

 İkinci Dünya Savaşından sonra dünyadaki güç dengeleri yeniden şekillenmeye başlamış, eski güçlü devletler Fransa, İngiltere, Almanya ve Japonya’nın yerini SSCB ve ABD almıştır. Almanya’yı savaşta yenmek için ABD’den silah ve teknolojik destek alan SSCB bu sayede ABD’ye denk bir süper güç olmuş ve dünya iki kutuplu bir hal almıştır. 

Savaş nedeniyle askeri ve ekonomik olarak güç kaybeden İngiltere ve Fransa’nın egemenliği altındaki Ortadoğu devletleri sırayla bağımsız olmaya ve İngiltere ve 
Fransa’nın egemenliğinden kurtulmaya başladılar. 1948 yılında İsrail Devleti’nin Filistin’de kurulması, sömürge devletlerinin Araplar arasında pekiştirdiği ayrışmaları unutturmuş ve Ortadoğu’daki devletleri birleştirici etki yapmıştır. İsrail kurulur kurulmaz Arap-İsrail Savaşı patlak vermiştir. Bu savaşta İsrail kazançlı çıkmış, günümüze kadar sürecek olan sorunların ortaya çıkmasına neden olmuştur.30 

İsrail’in kurulması ile birlikte Filistin’de Araplar örgütlenmeye başlamış, Filistin Mücadelesini denetimleri altında tutmak isteyen Arap devletlerinin oluşturduğu Filistin Ulusal Konseyi, Kudüs’te Filistin Kurtuluş Örgütü’nü kurmuştur.31 Ancak bu örgütler tek ses olamamıştır. 1967‘deki Altı Gün Savaşları ile İsrail büyük başarı sağlamış ve artık bölgeye tamamen yerleştiğini ve bir daha ayrılmayaca ğını göstermiştir. Bu savaşta ABD, İsrail’i desteklemiş ve Arap devletleri ABD ile ilişkilerini kesmiş, SSCB ise Arap devletlerini desteklemiştir. Arapların İsrail ile “çözüm, görüşme ve barış yok” sloganını netleştirmiştir.32 “Takip eden yıllarda Araplar arasında ve uluslar arası arenada Filistin halkının tek ve meşru temsilcisi kabul edilen FKÖ, Arap-İsrail çatışmasına son vermek amacıyla teklif edilen fakat Filistin ulusal özlemlerini tatmin etmeyen her türlü çözüm teklifini engellemeye çalıştı.”33 

İran-Irak Savaşı, Soğuk Savaşın sonlarında yaşanan savaşlarının en önemlisiydi. Saddam Hüseyin’in nedeni pek anlaşılamayan şekilde İran’a saldırması ile savaş 
başlamış ve tam sekiz sene sürmüştür. Savaşta ABD, Irak’ı desteklemiş, Irak müttefiklerinden aldığı kimyasal silahlarla Halepçe’de binlerce sivil insanı katletmiştir. 
1988’e kadar karşılıklı füze atışlarıyla devam eden savaşta iki devlette hiçbir şey kazanmamıştır.34 İran içerde rejimini güçlendirmiştir. Suriye, İran‘ı desteklemiştir. 
ABD Irak‘ı açıktan destekleyerek İran’ın rejim ihracına karşı olduğunu ortaya koymuştur.35 Irak Savaştan zararlarını gidermek için Kuveyt’i işgal etmiş, bu hareketi karşısında dünyadan çok büyük tepkiler almıştır. ABD, BM Güvenlik Konseyi işbirliği ile Kuveyt’ten çekilmesini istemiş, çekilmeyince ABD öncülüğünde harekât başlamıştır. 

Harekât sonucunda Kuveyt kurtulmuş, Irak’a ise ağır ambargo, çevreleme politikası uygulanmıştır.36 

En nihayet 11 Eylül 2001 terör saldırılarından sonra dünya yeni bir döneme girmiş, tehdit ve güvenlik algısı yeniden şekillenmiştir. Bu süreçte ABD’nin Afganistan ve Irak’a müdahalede bulunmuştur. Günümüzde de devam eden Arap ayaklanmaları neticesinde Ortadoğu’ya ne olacağı dünyanın birinci gündemi haline gelmiştir. 

1.3. Ortadoğu’nun sosyal ve demografik yapısı: 

 Tevrat hikâye ve efsanelerinin ete kemiğe büründüğü, Musa, David, Süleyman ve Lût peygamberlerin kendi kavimlerine kıydıkları çölün bulunduğu yer olan 
Ortadoğu, nüfusu, etnik gruplar dil ve din açısından bir hayli karmaşık ve parçalıdır.37 Bu Ortadoğu’nun uzun tarihi geçmişi sonucu ortaya çıkan bir durumdur. Bölgede azınlık pek çok grupla birlikte dört büyük ve etkin etnik grup bulunmaktadır. Bunlar; Türkler, Araplar, Acemler ve Yahudilerdir.38 Bu ırklara ek olarak Çerkez ve Kürtlerin de bölgede etkili olduğunu söyleyebiliriz. Ortadoğu’da yaşayan etnik gruplar genel itibari ile farklı devletlerde birbirlerinden bölünerek ayrılmışlardır. Bunun yanı sıra aynı devlet sınırları içerisinde farklı etnik grupların birlikte yaşadığı devletler de vardır. Ortadoğu insanının birçoğu genelde geleneklerine bağlı ve muhafazakâr yapıdadır. 
Toplumlarının birçoğu genelde geleneksel ve muhafazakâr yapıdadır. Ortadoğu halkları arasında toplumsal sınıflar arasındaki uçurumlar büyüktür, okur-yazarlık oranı ise düşük seviyelerdedir.39 
Ortadoğu’nun toplumsal dokusunda göze çarpan bu olumsuz özellikler pratikte de birçok sorun yaratmaktadır. Örnek verecek olursak eğitim düzeyinin düşüklüğü insanların politik eksiklikleri kavrayamamalarına ve liderlerinin hatalarını görememelerine neden olmaktadır. Arap ülkelerindeki liderlerin uzun yıllar başta kalabilmelerinin nedenlerinden biri olarak eğitim düzeyinin düşüklüğünü sayabiliriz. Başka bir sorun da maddi imkânların orantısız dağılmasından dolayı toplumun büyük çoğunluğunun yoksul olmasıdır. Bu insanlar sıkıntısı ve gelecek kaygısı yanı sıra güvenlik gibi sorunlarla uğraşmak zorundadır. İnsanlar bu gibi sıkıntılar altında yaşam sürmek zorunda bırakılmaktadır. Böyle şartlar altında ve böyle bir ortamda Ortadoğu halklarının bölgede iyi bir şeyler yapabilmek adına projeler ve planlar üretip uygulamaya koymaları zorlaşmaktadır.40 

Bölgedeki sosyal yapı etnik ve dinî mezhepler açısından çok parçalıdır. Etnik açıdan hâkim olan unsurlar belirttiğimiz üzere İranlılar, Türkler, Araplar ve 
Yahudilerdir. Dinî açıdan, Müslümanlar, Hıristiyanlar ve Museviler etkilidir. Müslümanlar da Sünni, Şii ve Vahabilerin etkin olduğu bölünmüş bir yapıya sahiptir.41 
Bölgenin dünyanın dinî merkezi olması, Ortadoğu sosyal yapısında egemen kültürolarak ruhçuluğu ağırlıklı kılmaktadır. Pek çok sayıda peygamber bu bölgede zuhur etmiştir. Bölge halklarının kendilerini anlatma alışkanlıkları Peygamberlik, nebilik, velilik gibi değerler üzerinden yapılmaktadır. Batı toplumunun fikir ve sözlerine referans ve dayanak olarak filozof, sanatçı ve düşünürleri göstermelerine karşı Ortadoğu halkları peygamberleri, velileri göstermekte, kendilerini bu şekilde ifade etmektedirler.42 

Bölgenin toplumsal yapısını anlamaya etki eden bir başka unsur ise dildir. Dil bakımından etnik yapıdaki söz konusu karmaşıklık devam etmektedir. Bölgede en çok konuşulan dil Arapçadır. İkinci önemli dil ise Türkçedir. Bölgede İran dışında az da olsa Farsça kullanılmaktadır. Bu önemli dillerin yanı sıra Ortadoğu’da: İbranice, Ermenice ve diğer azınlık dilleri de bulunmaktadır.43 Ortadoğu’da öncede belirttiğimiz gibi baskın dili Arapçadır. Bu dil Arabistan’da gelişmiştir ve Etiyopya dilleriyle Sami dillerinin güney bölümünü oluşturur. Arabistan dışında Arapçanın yayılması İslamiyet’in doğal bir sonucudur. 
Bir diğer Ortadoğu dili de Türkçedir. Türk dili Orta Asya kökenli bir dildir. 
Türk dili bölgede azınlık hâlinde İran ve Sovyet ülkelerinde de konuşulmaktadır. Bölgede konuşulan büyük diller kategorisine ekleyeceğimiz bir diğer dil de Farsçadır. 
Hint-İran dil ailesinden gelen bu dil Arapça harflerle yazılmaktadır. Dördüncü bir Ortadoğu dili Kürtçedir. Son olarak da İbranice bölgede konuşulmaktadır ve İsrail’in resmi dilidir. Bölgede sınırlı olarak Ermenice, Aramice gibi diller de bulunmaktadır.44 

Buraya kadar olan kısımda bölgenin etnik yapısı, kültür ve dil değerlendirmesini kısaca ele aldık. Bölgenin sosyal yapısında son olarak nüfusun değerlendirmesi ni de ele alacak olursak; 

“2008 itibarıyla Ortadoğu’nun nüfusunun 280.109.581 olduğu tahmin edilmektedir. 
Bu nüfus yaklaşık olarak, Türkiye’nin 4 katına, AB’nin 0,6’sına, ABD’nin 0,9’una, Güney Kafkasya’nın 18, Balkanlar’ın 5, Orta Asya’nın (Çin ve Afganistan hariç) 4,6 katına, Kuzey Afrika’nın (Mısır hariç) 3,3 katına, dünyanın 1/24’üne karşılık gelmektedir 

Bölge nüfusunun yaklaşık olarak % 66’sı Arap (181,14 milyon), % 13’ü Acem (34,6 milyon), % 7’si Türk (18,84 milyon) (Azeri, Türk, Türkmen, Kaşkari vb.), % 4’ü Kürt (11,6 milyon), % 2’si Yahudi (5,33 milyon)dir. İran, İsrail ve Lübnan dışında Araplar, yaşadıkları ülkelerde çoğunluğu oluşturmaktadırlar. Nüfusun geri kalanı Ermeniler, Asurîler, Berberiler, Lurlar, Bahaîler, Beluciler, 
Keldaniler, Afrikalılar ve diğer halklardan oluşmaktadır. 

En büyük azınlık grubunu oluşturan Azeriler (16,5 milyon) İran’da, Kürtler Irak’ta devlet yönetimini ellerinde bulundurmaktadırlar. Filistinliler (10,6 milyon)’in büyük çoğunluğu Gazze, Batı Şeria, Ürdün ve İsrail’de yaşamaktadır. Bunlardan sadece 4,2 milyonu UNHCR’ın gözetimi altındadır. Körfez Savaşı sonrasında ülkedeki terör ve istikrarsızlık nedeniyle toplam 3,4 milyon Iraklı ülkeyi terk etmiştir. Bunlardan 1,8 milyonu komşu ülkelerde, 1,6 milyonu ise ülke içerisinde yerlerinden edilmiş olarak yaşamaktadırlar. Petrol üreticisi devletlerde çalışan çoğu Asya kökenlik halk; Suudi Arabistan’da nüfusun % 10’unu, Umman’da % 17’sini, Bahreyn’de % 33’ünü, Kuveyt ve BAE’de % 60-67’sini, Katar’da % 75’ini oluşturmaktadırlar. 

Toplam nüfusun % 57’sini Sünniler, % 34’ünü Şiiler, % 5’ini Hıristiyanlar, % 2’sini Museviler, oluşturmaktadır. İran, Umman ve Bahreyn’de Şiiler, Suudi Arabistan, Mısır, Ürdün, BAE, Kuveyt ve Katar’da Sünniler çoğunluktadırlar. İktidarın Sünnilerde olduğu Irak’ta Şiiler (% 60), Alevilerin elinde olan Suriye’de Sünniler (% 74) çoğunluktadır.”45 


BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

7 Davut Dursun, Ortadoğu Neresi, , İnsan Yayınları, İstanbul, (1995), s. 1. 
8 Selami Gözenç, Güneybatı Asya “Ortadoğu” Ülkeler Coğrafyası, Çantay Yayınları, İstanbul, (1999), s.5 
9 Cemal Zehir, Son Gelişmeler Işığında Ortadoğu’da Su Meseleleri, Milletlerarası Ortadoğu: Kaos mu? Düzen mi? Konferansı Bildiriler Kitabı, 
   Tarih ve Tabiat Vakfı Yayınları, İstanbul, (2004), s.278 
10 Mehmet Kocaoğlu, Uluslararası İlişkiler Işığında Ortadoğu, Genelkurmay Basımevi, Ankara, (1995), s.5 
11 Ahmet Davutoğlu, Stratejik Derinlik, Küre Yayıncılık, İstanbul, (2004), s.119 
12 Tayyar Arı, Geçmişten Günümüze Ortadoğu: Siyaset, Savaş ve Diplomasi, Alfa yayınları, İstanbul, (2007), s.25 
13 Beril Dedeoğlu, Ortadoğu Üzerine Notlar, Derin Yayınları, İstanbul, (2002), s.1 
14 Gamze Güngörmüş Kona, “Yeni Ortadoğu ve Düşündürdükleri”, Görüş Dergisi, (2003), No:54, Sayı:55, s.16 
15 İslamiyet gelmeden önce Arabistan’da hangi dinler hâkimdi?, 
http://sorularlaislamiyet.com/article/16135, 03.12.2011, 15.02.2014 
16 İslam’ın doğuşunun eşiğinde İran’ın dini ve siyasi durumu, http://farsca.blogcu.com/, 15.02.2014 
17 Sünnilik mi? Vehhabi/ Selefilik mi?, 
http://blog.milliyet.com.tr/sunnilik-mi--vehhabi--selefilik-mi- /Blog/?BlogNo=433897, 27.10.2013, 25.03.2014 
18 Ilan Pappe, Ortadoğu’yu Anlamak, Gül A.(Çev.), Ntv yayınları, İstanbul, (2009), s.19 
19 Ramazan Özey, “Jeopolitik Açıdan Akdeniz’i İkiye Ayıran Ülke: Tunus”, Altınoluk Dergisi, sayı. 137, İstanbul, (1997), s.19 
20 Borisoviç Lutskiy, Arap Ülkelerinin Yakın Tarihi, Turan Keskin (Çev.), Yordam Kitap, İstanbul, (2011), s.137 
21Pappe, A.g.e, s.19 
22 Tufan Karaaslan, Ortadoğu’nun Coğrafyası, Atlas kitapevi, Konya, (1998), s.43 
23 Pappe, A.g.e, s.24 
24 Fransa'nın Mısır'ı İşgalinden 1. Filistin İntifadası'na Kadar Ortadoğu Siyasi Tarihi 1800-1990, 
http://eski.bgst.org/keab/keab140705bol1.asp, 01.03.2014 
25 Yılmaz Altuğ, Çin, Vietnam, Çekoslovakya ve Orta Doğu Sorunları, İstanbul Üniversitesi İktisat 
Fakültesi Gazetecilik Enstitüsü Yayınları, İstanbul, (1970), s. 262. 
26 Sykes-Picot: I. Dünya Savaşı sırasında, 29 Nisan 1916'da Kut'ül Ammare Kuşatması sonrasında İngiliz 
kuvvetlerinin Osmanlı 6. Ordusu karşısında bozguna uğramasından 17 gün sonra 16 Mayıs 1916 
tarihinde İngiltere ve Fransa arasında yapılan ve Türkiye'nin Orta Doğu topraklarının paylaşılmasını 
öngören gizli antlaşmadır. http://www.osmanakbasak.com/Sayfalar/Syses_Picot.htm, 10.05.2014 
27 Ekrem Memiş, Kaynayan Kazan Orta Doğu, Çizgi Kitapevi, Konya, (2002), s.33 
28 Dedeoğlu, A.g.e , s.16-17 
29 Ömer Taşlı, Oradoğu’ya Süper Güçlerin Etkileri, Fikir Yayınları, İstanbul, (1986), s.9 
30 Oral Sander, Siyasi Tarih: 1918–1994, İmge Kitapevi, Ankara, (2002) , s.300. 
31 Yıldırım Boran, El-Fetih, Hamas, Hizbulla Ortadoğu’da Direniş, Siyah Beyaz Kitap, İstanbul, (2011), s.87 
32 Sander, A.g.e, s. 537. 
33 Zachary Lockman, Hangi Ortadoğu? Oryantalizm. Tarih. Siyaset, (Çev.), Burcu Birinci, Küre yayınları, İstanbul, (2010), ss.238-239 
34 Arı, A.g.e, s. 552 
35 A.g.e, s. 556 
36 A.g.e, s. 570 
37 Faik Bulut, Ortadoğu’nun Solan Renkleri, Berfin Yayınları, İstanbul, (2002), s.15 
38 Ramazan Özey, Dünya Denkleminde Ortadoğu, Aktif yayınevi, İstanbul, (2004), s.51 
39 Yavuz Yıldız, Ortadoğu’da Silahlanma ve Militarizm, Bağlam yayınları, İstanbul, (1993), ss.46-47 
40 Güngörmüş Kona, A.g.m, s.20 
41 A.Öner Pehlivanoğlu, Ortadoğu ve Türkiye, Kastaş Yayınevi, İstanbul, (2004), s.41 
42 Süleyman Özmen, Ortadoğu’da Etnik, Dini Çatışmalar ve İsrail, IQ Kültür Sanat yayıncılık, İstanbul, (2001), ss.109-110 
43 Özey, A.g.e, s.51-52 
44 Orta Doğu’da Etnik Yapı ve Din, http://www.toplumsalbilinc.org/forum/index.php?topic=1475.0, 10.05.2014 
45 Ali Bilgin Varlık, “Küreselleşme ve Küreselleşmenin Orta Doğu’ya Etlileri”, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Siyasal Bilimler Fakültesi 
     Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı, Doktora Tezi, 2009, s.222 

3 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR


*****

ORTADOĞU’DA ABD POLİTİKALARI VE BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ BÖLÜM 1


ORTADOĞU’DA ABD POLİTİKALARI VE BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ BÖLÜM 1

Süveyş Krizi,Hamit ÇELİK,ortadoğu,körfez savaşı, petrol savaşı,Türkiye, Suriye, Mısır, İsrail, Lübnan,Arabistan,Irak,İran,Fas, Tunus, Cezayir, Libya, Sudan, ABD,BOP,Enerji, Afganistan,


Yüksek Lisans Tezi 
Hazırlayan 
Hamit ÇELİK 
Tez Danışmanı 
Prof. Dr. Oya AKGÖNENÇ 
Ankara, 2014 
T.C Ufuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı 

BİLDİRİM 

Yüksek lisans tezi olarak sunduğum “Ortadoğu’da ABD Politikaları ve Büyük Ortadoğu Projesi” başlıklı çalışmanın, kendi çalışmam olduğunu ve her alıntıya kaynak gösterdiğimi taahhüt eder, kâğıt ve elektronik kopyalarının Ufuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü arşivlerinde aşağıda belirttiğim koşullarda saklanmasına izin verdiğimi onaylarım: 

. Çalışma sadece Ufuk Üniversitesi yerleşkelerinden erişime açılabilir. 

. Çalışma 1 yıl süreyle erişime açılmasını istemiyorum. Bu sürenin sonunda uzatma için başvuruda bulunmadığım takdirde, tamamı her yerden erişime açılabilir. …..2014 
Hamit ÇELİK 

Bu tezi hazırlarken çok büyük destek ve sabır gösteren eşim Gülten’e, kızlarım Hatice Kübra, Fatıma Zehra’ya ve bebeğimiz Mehmet Faik’e çok teşekkür ediyorum. 

ÖZET 

ÇELİK Hamit, Ortadoğu’da ABD Politikaları ve Büyük Ortadoğu Projesi, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2014 

İnsanlık tarihinin en eski yerleşim yerlerinden olan Ortadoğu; coğrafyası, tarihi, zengin kültürü, semavi dinlerin doğduğu topraklar olması ve ekonomik değerleri gibi pek çok özelliği nedeniyle yüzyıllardan beri çeşitli olaylar yaşamıştır. Birçok devlet, kıtalar arasında bir köprü konumunda olan bu bölgede söz sahibi olabilmek için çok büyük mücadeleler vermiş ve politikalar geliştirmiştir. Özellikle zengin enerji kaynaklarına sahip olduğunun anlaşılması ve sanayileri gelişmiş ülkelerin enerji ihtiyaçları Ortadoğu’ya olan ilgiyi artırmıştır. 

Bu tez çalışmasında Ortadoğu Bölgesi kavramsal, coğrafi ve tarihsel açıdan incelenerek bir çok açıdan büyük öneme sahip Ortadoğu’ya ABD’nin hâkim olabilmek için uygulamaya koyduğu Büyük Ortadoğu Projesi’nin tarihsel arka planı incelenmiştir. ABD Ortadoğu’da yaşayan halkları yönetenlerin kendi halklarına karşı izlemiş oldukları antidemokratik tavır ve davranışlarını öne sürerek Ortadoğu’da yaşayan halklara sahip olmaları gereken hakların verilmesi konularından yola çıkarak, bölgede bir projenin gerekliliğine ihtiyaç duymuştur. ABD, hukuk ihlallerini önlemek, dinsel ve ulusal azınlıkların kendi yazgısını belirlemek, bütün bölgede hüküm süren ideolojileri bastırmak ve eğitimdeki gerekli gelişmeyi sağlamak maksadıyla yıllardır Ortadoğu’da yapmış olduğu faaliyetlere bir isim koyarak Büyük Ortadoğu Projesini başlatmıştır. 
ABD bu projenin amacını, özgür olmayan geri kalmış bölgelere demokrasi getirmek olarak açıklamıştır. Bu politikalarını gerçekleştirebilmeyi de, bölgede askeri üsler kurmaya ve askeri varlığını devam ettirmeye bağlamıştır. 

Bu çalışmada güdülen amaç, Büyük Ortadoğu Projesi’nin, ABD’nin iddia ettiği gibi hümanist temellere dayanıp dayanmadığını göstermeye çalışmaktır. Bu amacı gerçekleştirebilmek için Afganistan ve Irak işgal örnekleri üzerinde durulacaktır. 

Anahtar Kelimeler: Ortadoğu, ABD, Büyük Ortadoğu Projesi, Enerji, Afganistan, Irak 


İÇİNDEKİLER 

KABUL ve ONAY...……………………………………………………...………….......................i 

BİLDİRİM……………………………………………………………………………….…………....ii 

ÖZET…………………………………………………………………………………………….........iv 

ABSTRACT…………………………………………………………………………………...………v 

İÇİNDEKİLER..………………………………………………………………………….……..........vii 

KISALTMALAR…………………………………………………………………………..…...…….ix 

GİRİŞ……………………………………………………………………………….………………...1 

 1. BÖLÜM  ORTADOĞU KAVRAMI VE ORTADOĞU’YA GENEL BAKIŞ 

 1.1. Ortadoğu kavramı……………………………………………………………….…………. 5 

 1.2. Ortadoğu’nun tarihi……………………………………………………………….……….. 7 

 1.3. Ortadoğu’nun sosyal ve demografik yapısı……………………………………….………..12 

 1.4.Uluslararası Politikalarda Ortadoğu...………………………………………………………15 

1.4.1. Ortadoğu’nun jeostratejik önemi……………………………………………………………...16 

1.4.2. Ortadoğu’nun jeopolitik önemi………………………………………………………………..17 

1.4.3. Ortadoğu’nun dini ve kültürel önemi…………………………………………………….……19 

1.4.4. Ortadoğu’nun enerji kaynakları bakımından önemi…………………………………..……….21 


 2. BÖLÜM ABD’NİN ORTADOĞU POLİTİKALAR 

 2.1. Ortadoğu’nun ABD açısından önemi……………………………………………………...24 

 2.2. ABD’nin ”yayılmacı siyasetinin” Ortadoğu’da yansımaları……………………….……...29 

 2.3. 11 Eylül terör saldırısı sonrası ABD’nin yeni Ortadoğu politikası………….……….…….32 

 2.4. Kitle imha silahları ve ikinci Irak müdahalesi……………………………….…………….38 

 2.5. ABD’nin, İran nükleer programına karşı politikaları…………………………..…………..43 

 2.6. Başkan Obama dönemi ABD politikaları………………………………………..…………50 


 3. BÖLÜM BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ (BOP) 

 3.1. BOP’ un tanımı……………………………………………………………….……………55 

 3.2. BOP coğrafyasının kapsamı ve özellikleri……………………………………………...…..58 

 3.3. BOP’ un çıkış noktası ve tarihi süreci……………………………………………….….….61 

 3.4. BOP’ un hedefleri…………………………………………………………………..……...65 

 3.5. Arap ülkelerinin projeye bakışı……………………………………………………..……..70 

 3.6. BOP için destek arayışları…………………………………………………..………..…....75 

 3.7. Türkiye’nin Ortadoğu tarihi ve ABD ile Türkiye’nin BOP ilişkileri……………...…..…...79 

SONUÇ ve DEĞERLENDİRME.…………………………………………………………….………. 87 

KAYNAKÇA……………………………………………………………………………….…………..99 

ÖZ GEÇMİŞ..…………………………………………………………………………….……………111 


KISALTMALAR 

ABD: Amerika Birleşik Devletleri 

BM: Birleşmiş Milletler 

BOP: Büyük Orta Doğu Projesi 

CIA: Merkezi Haber alma Ajansı (Central Intelligence Agency) 

NATO: Kuzey Atlantik Anlaşması(North Atlantic Treaty Organization) 

BOP: Büyük Ortadoğu Projesi 

BMGK: Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi 

UAEK: Uluslar Arası Atom Enerjisi Kurumu 

M.Ö: Milattan önce 

OPEC: Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü(Organization of Petroleum Exporting Countries) 

SSCB: Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği 

BAE: Birleşik Arap Emirlikleri 

OECD: Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü(Organisation for Ekonomic Cooperation and Develoment) 

RF: Rusya Federasyonu 

UNHCR: BM Mülteciler Yüksek Komiserliği(The UN Refugee Agency) 

EIA: Enerji Bilgi İdaresi(Energy Information Administration) 

UAEA: Uluslar Arası Atom Enerjisi Ajansı 

NPT: Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması 

GSMH: Gayri Safi Milli Hâsıla 

F.K.Ö: Filistin Kurtuluş Örgütü 

PKK: Kürdistan İşçi Partisi(Patîye Karkerên Kürdîstan) 

K.İ.S: Kitle imha silahı 

vb.: ve benzeri 

cc: Santi metre küp(cm3) 

bkz: Bakınız 

A.g.e: Adı geçen eser 

A.g.m: Adı geçen makale 

Çev.:Çeviren 


 GİRİŞ 

 Ortadoğu bölgesi tarih boyunca her zaman stratejik bir öneme sahip olmuştur. Roma ve Pers İmparatorlukları gibi eski uygarlıklara ev sahipliği yapan Ortadoğu, birçok medeniyetin kültür mirasını barındırmaktadır. Ortadoğu’ya bu kadar önem verilmesinin nedenleri arasında bölgesinin tarihsel, dinsel ve ekonomik olarak önemli bir konumda bulunması sayılabilir. Bu özelliklerinin yanı sıra jeopolitik öneme sahip bir coğrafyada yer alması da Ortadoğu’yu önemli kılmıştır. Karmaşık ve zengin kültürel ve sosyal yapıya sahip bölge, uluslararası alanda söz sahibi olmak isteyen ülkelerin ilgisini üzerine çekmiştir. 

 Ortadoğu’daki ilk çekişme sebebi, üç büyük din olan “Yahudilik”, “Hıristiyanlık” ve “İslamiyet”in bu topraklarda doğmuş olması ve üç dine mensup 
insanların da kendileri için kutsal olan bu topraklara hâkim olma isteği olarak bakılabilir. Kutsal topraklarda egemen olabilmek ve peygamberlerinin doğduğu 
topraklara sahip olmak her üç dinin mensuplarının ortak amacı olmuş, bu uğurda birçok savaşlar yapılmış, karşılıklı bedeller ödenmiştir. 

 Ortadoğu’da yaşanan bu güç mücadelesine bölgenin coğrafi olarak kıtalar arası köprü olma özelliği ve jeopolitik konumu eklenince bölge daha kritik bir hal aldığı görülmüştür. 

Özellikle Cebeli Tarık, Süveyş, Aden, Hürmüz gibi boğaz ve körfezlerin bölgede olması egemen güçlerin bu bölgeye hâkimiyet hırsını daha da artırmaktadır.1 
Tarihe ve günümüze baktığımız zaman dünya devletlerinin jeopolitik konuma ne kadar önem verdiğini ve bu konuma hâkim olabilmek için neleri göze alabilecek lerini birçok örnekte görülebilmektedir. Örnek vermek icab ederse Süveyş krizi, jeopolitik konumun öneminin anlaşılması ve devletlerin bu konuda neleri göze alabileceğinin anlaşılması adına önemli bir örnek sayılabilir. 

“Süveyş Krizi, 1956 yılında İsrail, İngiltere ve Fransa'nın oluşturduğu gizli ittifak ile Mısır arasında yapılan savaştır. Mısır lideri Nasır'ın Süveyş Kanalını 
millileştirdiğini açıklamasından sonra çıkan savaş, Sovyetler Birliği'nin Londra ve Paris'e atom bombası atma tehdidi karşısında İngiltere ve Fransa'nın geri adım 
atmasıyla sonlanmıştır. 
Süveyş Krizi, İkinci Dünya Savaşı öncesinde dünyaya egemen olan Batı Avrupalı devletlerin mutlak egemenliğinin son bulduğunu ve artık Amerika'nın desteği 
olmadan hareket edemeyeceklerini göstermiştir”.2 Burada Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB)’nin yaptığı tehdit, jeopolitik konuma verilen önemin anlaşılması açısından önemli bir gösterge sayılabilmektedir 

 Ortadoğu’nun önemi bu saydığımız hususlar yanında özellikle 20. Yüzyılda sanayileşmenin gelişmesi ile birlikte önemi artan karbon yakıtları dolayısı ile artmıştır. 
Ortadoğu petrol rezervleri bakımından dünya rezervinin yaklaşık %60’ına, doğalgaz rezervi bakımından ise %43’üne sahiptir.3 Bu özelliğinden dolayı sanayileşmiş enerji ihtiyacı duyan ülkelerin Ortadoğu ile ilgili politikalar geliştirdikleri görülmüştür. 

Ortadoğu yukarıda belirttiğimiz petrol ve doğal gaz gibi zengin enerji kaynaklarına sahip olması, hem deniz ve kara yollarının geçiş noktası üzerinde olması hem de dini ve kültürel yapısıyla bir odak noktası olması bölgeyi dünya üzerinde çok özel ve değerli bir konuma geçirmektedir. Soğuk Savaş sonrasında devletlerin karşılıklı olarak güvenlik endişelerinden kurtulup, ekonomik atılımlara yöneldikleri görülmüştür. 

Bu durum sanayi ve teknoloji üreten devletleri yeni kaynak bulmaya itmiştir. Bu sanayileşmiş devletler enerji ihtiyaçlarını karşılayabilecek kaynağı Ortadoğu 
bölgesinde bulmuşlardır. Bu dönemde Amerika Birleşik Devletleri ile Avrupa’nın güçlü devletlerinden İngiltere ve Fransa başta olmak üzere, sanayileri gelişen egemen güçlerin, Ortadoğu bölgesi üzerinde hâkimiyet kurmak ve kontrol sağlamak için politikalar ürettiği ve çeşitli faaliyetlerde bulundukları görülmektedir. 

 Egemen güçlerin Ortadoğu üzerindeki bu politika ve faaliyetleri bölge ülkelerini derinden etkilemiştir. Bölge üzerinde uygulanan politikaların, günümüzde de pek çok örneğine tanık olunan terörist faaliyetlere, güvensizlik ortamına, can kayıplarına ve savaşlara neden olduğu görülmektedir. Bütün bunlar bölge ülkelerinin güvenliğini ve istikrarını tehdit etmektedir. 

 Büyük devletlerin politikaları ile ilgili diğer bir konu ise, bu devletlerin bölge üzerindeki asıl amaçlarını gizleyerek, politikalarını demokrasi getirmek, insan hakları, bireysel hakların ve modern yaşamın yaygınlaştırılması perdesi altında yürütmeleridir.4 

 Ortadoğu’da, ABD’nin politikalarının bu çerçevede şekillendiği görülmektedir. ABD Ortadoğu’da yaşayan halkları yönetenleri halklarına karşı izlemiş oldukları 
demokratik olmayan tavırları, kadınların bir eşya gibi görülüp kadın haklarını hiçe sayan tavır davranışlarını öne sürerek Ortadoğu’da yaşayan halklara sahip olmaları gereken hakların verilmesi konularından yola çıkarak bir politika geliştirmiş ve geliştirmiş olduğu bu politikaları projeye dönüştürmüştür. ABD, hukuk ihlallerini önlemek, dini ve etnik azınlıkların kendi kaderlerini belirlemek, terörü bastırmak ve eğitimdeki gerekli atılımların yapılabilmesini sağlamak amacıyla geçmişten beri Ortadoğu’da yapa geldiği faaliyetlerin bütününü bir isim altında birleştirmiş ve Büyük Ortadoğu Projesini (BOP) başlatılmıştır. ABD, Büyük Ortadoğu Projesi’nin ana amacının özgür olmayan geri kalmış bölgelere demokrasi getirmek olduğunu açıklanmış, yüzyılın medeniyet ve uygarlık projesi olarak takdim edilmiştir.5 

 Ortadoğu ile politik olarak ilgilenen ABD'nin ilk yaklaşımı daha çok hukuk, insan hakları ve özgürlükler üstünden olmuştur. Bu ülkelerde en çok bu hususlarda 
eksiklikler olduğunu tespit eden çalışmalar sonucunda, ABD bu konulara yönelmiştir. Bu sosyal tavsiyeler ve vaatler daha sonra gerçekleştirilen askeri müdahaleler için de bir zemin hazırlamıştır. Bu daha sonraki politik ve askeri gelişmelerden anlaşılmaya başlamıştır. 

 Bu tez çalışmasının araştırma konusu, ABD’nin Ortadoğu’da başlattığı Büyük Ortadoğu Projesi ile aslında neyi amaçladığı, projenin arka planının ne olduğudur. Çalışmada ABD’nin Ortadoğu’ya neden üstler kurarak yerleşmeye çalıştığı, Büyük Ortadoğu Projesi ile aslında neyi hedeflediği, projenin Ortadoğu’da demokrasi ve insan haklarını yaygınlaştırmak dışında bir nedenin olup olmadığı, gizli bir arka planı varsa bunların neler olduğu sorularına cevap aranacaktır. Bu araştırmanın amacı derinlemesine kaynak taraması yaparak, ABD’nin politikalarının yıllardır değişmediğini ve her zaman asıl hedefi gizleyerek politikalarını yürüttüğünü göstermektir. 

Bu araştırma, ABD’nin değişmeyen politikasının anlaşılması açısından önemlidir. Araştırma, ABD’nin yalnız Ortadoğu Bölgesi’ndeki belli başlı politikaları ile 
sınırlandırılmıştır. Bu bağlamda Büyük Orta doğu projesi kapsamında yalnız Afganistan ve Irak işgal örnekleri incelenecektir. 

Bu çalışmada tüme varım yöntemi ile derinlemesine kaynak taraması tekniği kullanılmıştır. Araştırma için gerekli veriler kitaplardan, bilimsel makalelerden, 
gazetelerden, yüksek lisans tezleri, doktora tezleri ve İnternetten elde edilmiştir. 

Tez çalışmasının birinci bölümünde Ortadoğu Bölgesi’nin, tarihten günümüze neden önemli olduğunun anlaşılabilmesi için, bölge’nin tarihi, coğrafyası, doğal 
kaynakları, sosyal ve etnik yapısı ve hakkında bilgi verilecektir. İkinci bölümde BOP’un ne olduğu, nereleri kapsadığı, çıkış noktası ve hedefleri verilerek projenin arka planı göz önüne çıkarılmaya çalışılacaktır. Çalışmanın üçüncü bölümünde ABD’nin Ortadoğu politikaları üzerinde durulacaktır. 
Üçüncü bölümde özellikle Afganistan ve Irak işgal örnekleri ve sonuçları üzerinde tüme varım yapılarak ABD’nin bu proje ile gerçek maksadının bölge ve enerji 
kaynaklarının hâkimiyeti olduğu aydınlatılmaya çalışılacaktır. 


BU  BÖLÜM DİPNOTLARI;

1 Dünya üzerindeki önemli boğazlar ve kanallar, http://www.dünyabülteni.net, 27.04.2011, 12.02.2014 
2 Arap İsrail savaşları, http://forum.lotr.oasgames.com/viewtopic.php?f=105&t=80004, 28.02.2014 
3 Dünya Ham Petrol ve Doğal Gaz Rezervleri, 
http://www.pigm.gov.tr/dunya_ham_petrol_ve_dogalgaz_rezervleri.php, 07.05.2014 
4 İlker Alp, Şark Meselesi veya Emperyalizmin Türk Meselesi, Eser Matbaacılık, Edirne,(2008), s.114 
5 Ali Yaşar, “Büyük Ortadoğu Projesi ya da paylaşımın yeni adı", http:www.ozgurlukdunyasi.org/arşiv,   12.02.2014 
6 Serkan Çelik ve Anıl Gürtuna, Büyük Ortadoğu Projesi ve Türkiye’ye Etkileri, Global Strateji Enstitüsü, Ankara , (2005), S.17 

2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,


***