BOP etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
BOP etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Aralık 2019 Cuma

SURİYE’DEN TÜRKİYE’YE GÖÇ: TEHDİTLER ve FIRSATLAR., BÖLÜM 2

SURİYE’DEN TÜRKİYE’YE GÖÇ: TEHDİTLER ve FIRSATLAR., BÖLÜM 2




 Suriyelilere yönelik sağlık konuları kapsamında;19.02.2011 tarihinde 
yürürlüğe giren Afet ve Acil Durum Yönetim Merkezleri Yönetmeliğine 
istinaden AFAD ilk olarak gelen yabancıların barınma ve beslenme gibi 
temel ihtiyaçlarını diğer bakanlıklarla koordine ederek yürütmüştür (GİGM 
Göç İstatistikleri, 2018). Bu bağlamda, bütün sağlık giderleri AFAD 
tarafından karşılanmaktadır. 2013/08 numaralı genelge ile sağlık ve diğer 
hizmetlere erişim kapsamı genişletilmiş, Türkiye genelinde 11 ilden 81 ile 
çıkarılmıştır. 

 Sağlık hizmetleri halen AFAD tarafından yayımlanan 2015/8 sayılı genelge ve Sağlık Bakanlığı 04.11.2015 tarihli ve 9648 sayılı “Geçici Koruma Altına Alınanlara Verilecek Sağlık Hizmetlerine Dair Esaslar” yönergesi çerçevesinde yürütülmektedir. Sağlık Bakanlığı tarafından birinci basamak koruyucu, tanı ve tedavi edici sağlık hizmetleri kapsamında; ayaktan tanı ve tedavi, bağışıklama, bulaşıcı hastalık ve salgın ile mücadele, tüberkülozla mücadele, çevre sağlığı, kadın ve üreme sağlığı, çocuk ve ergen sağlığı hizmetleri verilmektedir. 
Bu hizmetlerin sunumu, GBM’lerde toplum sağlığı personeli, dışında ise başvurdukları aile ya da toplum sağlığı merkezi personeli tarafından gerçekleştirilmektedir. Bu sağlık hizmetlerinin alımı AFAD ile Sağlık Bakanlığı arasında imzalanan protokol ile sağlanmaktadır. Protokol sağlık hizmetlerine; yurt dışından getirilmesi gereken ilaçların bedellerinin geri ödeme kuralları içinde başkanlık tarafından ödenmesi, yurt dışı kemik iliği/kök hücre/kordon kanı getirilmesi, üniversite ve araştırma hastaneleri tedavi giderlerinin ve organ nakillerinden kemik iliği nakil bedelinin ödenmesi, kısırlık tedavisi vb. bazı katkılar da sağlamıştır. 

 Yukarıda kısa hatlarıyla ifade edilen ve ilgili mevzuattan da görüleceği üzere önceleri krizin yönetimi hem devlet kurumları hem de ulusal/uluslararası kuruluşlar tarafından yönetilmiş, 2014 yılından itibaren GİGM asıl yetkili olarak devam etmiştir. AFAD ve Kızılay ilk başlarda kriz müdahalesi şeklinde ve sonraları barınma merkezlerinde görev almıştır. 
Alanda AFAD, İçişleri Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), Sağlık Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (ÇSGB), Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve Kızılay ile başta Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) olmak üzere birçok ulusal ve uluslararası Sivil Toplum Kuruluşu (STK) yer almıştır. 

3. Suriyelilerin Türkiye’ye Etkileri, Tehditler ve Fırsatlar 

 Suriyelilerin Türkiye’ye Etkileri kapsamındaki araştırmalar, Türkiye’de Suriyelilere karşı toplumda yüksek düzeyde kabul gördükleri ancak bazı alanlarda önemli hassasiyet ve tereddütlerin de olduğunu göstermektedir. Bunlar; Kamu hizmetlerindeki yetersizlikler (eğitim, sağlık, belediye gibi), Ekonomik endişeler (işsizlik, düşük gelir, kira artışı vb.), 
Güvenlik kaygıları (Şahsi, asayiş, tedirginlik, toplumlar arası gerginlik gibi), 
Temel haklar ile ilgili endişelerdir (çalışma ve oturma izni, vatandaşlık gibi) 
(Tunç, 2015:58). 

 Bu makalede yapılan araştırmalara uygun olacak şekilde ekonomik, eğitim, güvenlik ve diğer (sağlık, barınma, kapasite yetersizliği ve uyum konularını içeren) başlıklarda olmak üzere Suriyeliler kaynaklı etkiler, tehditler ve fırsatlar tespit edilmeye çalışılacaktır. 

3.1. Ekonomik 

 Suriyelilerin genelde Türk ekonomisine özelde ise yerel ekonomiye 
belli açılardan katkı sunduğu söylenebilir. Özellikle sınır illerinde talep 
arttıkça temel gıda maddeleri, konut kiraları ve ev fiyatları yükselmiş, eski 
kiracıların çıkarılarak yenilerinin alınmasına neden olmuş, hayat pahalılığı 
ortaya çıkmıştır. Çocuk işçiliği artmıştır. Ekonomik alanda dile gelen bir 
konu Suriyelilerin sanayide, tarımda ve küçük çaplı işletmelerde kaçak 
yollarla ucuz işgücü olarak çalıştırılmasıdır. Diğer taraftan Gaziantep, 
Mersin ve Kahramanmaraş gibi sanayinin nispeten geliştiği illerde özellikle 
Türk Vatandaşlarının çok tercih etmediği vasıfsız yeni işgücü ihtiyacını 
Suriyeliler doldurmuştur. Ayrıca barınma merkezlerinde yaşayanların temel 
ihtiyaçları yerel firmalar tarafından tedarik edildiğinden özellikle tekstil, 
gıda alanlarındaki firmalara ekonomik getiri sağlamıştır. Uluslararası 
toplumun Suriye’ye gönderdiği yardımlar da bu firmalar aracılığı ile 
gönderilmektedir. Bu iki husus ekonomik bir fırsat yaratmıştır (ORSAM 
Raporu 195, 2015:17-18). 

 2010-2016 yılları Türkiye Geneli işsizlik oranlarına bakıldığında % (11,1), (9,1), (8,4), (9,0), (9,9), (10,3) ve (10,9) gibi dalgalanmalar olsa da ciddi bir değişikliğin olmadığı görülmektedir. 12 ilde (Hatay, Kahramanmaraş, Osmaniye, Gaziantep, Adıyaman, Kilis, Şanlıurfa, Diyarbakır, Mardin, Batman, Şırnak, Siirt) ayrıca bu hususa bakıldığında ise % (13,6)’dan (14,4)’e, % (12,1)’den (14,3)’e, % (13,1)’den (17,2)’ye, % (11,8)’den (28,3)’e çıktığı görülerek bölgesel bir artıştan söz edebiliriz. 
Buradan Suriyelilerin Türkiye geneli işsizlik oranları üzerinde etkisinin 
olmadığı ya da sınırlı olduğu ancak bölgesel etki yarattığı kanaati ortaya 
çıkmaktadır (Duruel, 2017:214-215). 

 İstihdam oranı ise, Türkiye genelinde 2010-2016 yıllarında % (41,3), 
(43,1), (43,6), (43,9), (45,5), (46,0) ve (46,3) olmak üzere sürekli artış 
göstermiştir. 12 ilde ise istihdam; % (42,6)’dan (39,4)’e, % (39,4)’den 
(38,7)’e, % (29,1)’den (37,4)’e, % (31,8)’den (28,0)’a değişmiştir. Burada 
Şanlıurfa ve Diyarbakır hariç diğer illerde artış görülmemiştir (Duruel, 
2017:214-215). 

 İşgücüne katılıma bakıldığında; Türkiye genelinde 2010-2016 yıllarında % (46,5), (47,4), (47,6), (48,3), (50,5), (51,3) ve (52,0) olmuştur. 
12 ilde ise işgücü; % (49,3)’den (46,0)’a, % (44,8)’den (45,2)’ye, % 
(33,5)’den (45,2)’ye, % (36,0)’dan (39,1)’e değişmiştir. İşgücüne katılımda 
Şanlıurfa, Diyarbakır, Mardin, Batman, Şırnak ve Siirt illerinde Türkiye 
geneli paralelinde artış görülmüştür (Duruel, 2017:214-215). 

 Suriyelilerin genel olarak 7 yılı aşkın süredir Türkiye’de bulunmalarında en ön plana çıkan sorun ekonomi kaynaklıdır. Beraber getirilen hazır birikimler ya bitmiş ya da bitmek üzeredir. 2016 yılında çıkarılan çalışma izni mevzuatı hem kısıtlı hem de bürokratik işlemleri çok olan prosedürler gerektirmektedir. İzin alınarak çalışma izni sayıları Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (ÇSGB) tarafından yıllık olarak yayınlanmaktadır. Bu raporlara göre hazırlanan Tablo-5’te görüldüğü gibi 2011 yılında toplam 17.466 yabancı çalışma izni almış, bunların 118’i Suriyeli olarak kayıtlanmıştır. Suriyelilerin 2016 yılına kadar artan sayıda 
izin aldıkları görülmekle beraber dikkat çeken husus yabancı izinlerinin bir 
önceki yıla göre 2011 yani Suriyelilerin gelişinden itibaren % (85), (42), 
(14), (23), (14) oranlarında artışına karşılık Suriyelilerin izin alma artışının 
bu oranlardan çok daha büyük oranlar olan % (86), (261), (220), (58), (231) 
oranlarda olmasıdır. Bir başka husus ise toplam yabancılara verilen izinlerin 
içerisinde Suriyelilerin aldığı izinlerin de oransal olarak ciddi yükseliş yaptığıdır % (0,68’den 18,07’e). 2016 yılında toplam yabancılara verilen izinlerin %18,07’sini kaplayarak ciddi miktarlara yükselmesi çalışma hayatında Suriyelilerin potansiyelini göstermektedir. 


Tablo-5: Türkiye’de Yabancılara Verilen Çalışma İzni Sayıları (ÇSGB Çalışma Hayatı İstatistikleri, Tablodaki İstatistikler Yabancıların Çalışma İzinleri 2011-2016 Yılları Raporlarından üretilmiştir) 
* Bir önceki yıla göre artış yüzdesi 
** Suriyelilerin toplam yabancılara verilen izin miktarı içerisindeki yüzdesi 

    Suriyelilerin ekonomiye diğer katkısı Ortadoğu ülkeleri ile son derece iyi ilişkilere sahip Halepli tüccarların Türkiye’den ticaret yapmasıdır. 

   Türkiye’nin makro-ekonomik göstergelerine bakıldığında, Suriyelilerin 
genel bütçe ve işsizlik oranlarına etkisi görülmektedir. Bütçeden harcanan 
para 2015 itibarı ile 4,5 milyar dolar civarıdır. 2014 Kasım işsizlik oranı 
10,1 gibi bir rakama yükselmiş, nedeninin Suriyeliler olması ihtimali yüksektir (ORSAM Raporu 195, 2015:18-19). 

 Gaziantep, Adana, Kahramanmaraş ve Mardin’de mülteci akımı sonrası ihracat ve ticaret dengesinde (ihracat ile ithalat arasındaki fark) olumlu bir gelişme gözlemlenmiştir (ORSAM Raporu 196, 2015:33). 

 Suriyeliler, başta Gaziantep çoğu sınır illerinde işgücü açığını kapatmaktadır. Suriye'den yatırımcılar, sermayelerini Türkiye'ye taşımıştır. 
Gaziantep'te Suriyeli firmalar iç savaş öncesinde 60 iken 2014'te 209'a, 
Mersin'dekiler ise 2009'da 25 iken 2014'te 279'a yükselmiştir. Bu tüccarların 
Türk mallarını, Ortadoğu pazarına kendi ağlarını kullanarak pazarlamaları 
savaşın sınır illerinin ihracatı üzerinde yarattığı olumsuz etkiyi azaltmış 
görülüyor (Oytun, 2015). 

 Türkiye’ye gelen Suriyelilerin yasal ve yasa dışı olmak üzere 3 milyar dolar getirdikleri, bankalarda 1.2 milyon TL tuttukları bilinmektedir (Sağıroğlu, 2016:136). 

 Suriyeliler daha 2013 yılında iş gücü piyasasına katılmayı isteyip istemedikleri sorulduğunda % 77 oranında kadın-erkek iş aradıklarını ve çalışmak istediklerini beyan etmişler, meslek edindirme ile ilgili bir kurs düzenlenirse katılmak ister misiniz? sorusuna da %47 oranında katılmak istediklerini belirtmişlerdir (AFAD, 2013). 

 Genel hatlarıyla Suriye’deki iç savaş sonrası iki ülke arasındaki ekonomik ilişkiler düşüştedir. Temel neden güvenli nakliye imkânının kalmamasıdır. Ticaret hacmine bakıldığında; 2010’da 2 milyar 297 milyon dolar 2011’de 1 milyar 946 milyon dolar ve 2012’de 400 milyon dolara gerilediği görülmektedir. Sosyo-ekonomik dengeyi yerle bir etmiş yapı göze çarpmaktadır (Canyurt, 2015:139). 

 Suriyelilerce yoğun illerde işçi ücretlerinin düştüğü ve enformel sektörlerde yerel halkın işsiz kaldığı gözlemlenmektedir (ORSAM Raporu 196, 2015:33-34). 

 Çalışma hayatındaki esas problem mevzuattan kaynaklanmaktadır. 
2013 ve 2014 yıllarında Suriyelilerin çalışma izniyle ilgili yönetmeliklerde 
bahsedilmesine rağmen gerekli veya yeterli işlem tesis edilerek çalışma izni 
verilememiştir. 2016 yılındaki yönetmelik çalışma hayatına katılımı 
düzenlenmiş, ancak prosedürleri, sayısal kısıtlama ve süreli verilen izin 
hakkının fazla tercih edilmemesi sonucunu doğurmuştur. Kayıtsız çalışma 
normal algılanan çalışma şekli halini almıştır. 

3.2. Eğitim 

 Türkiye’de son on yılda eğitim kapsamında sınıf büyüklüklerinin azaltılması alanında önemli gelişmeler sağlanmıştır. Fakat Suriyelilerden sonra Gaziantep, Hatay, Kilis, Şanlıurfa, Mersin, Adana, Kahramanmaraş, Osmaniye ve Mardin’de sınıf büyüklükleri ortalama 1-5 öğrenci artarak olumsuz etki yaratmıştır (ORSAM Raporu 196, 2015:33). 

 Suriyeli çocukların barınma merkezlerindeki okullara gitme oranı % 90 seviyesinde olmakla beraber bu oran tüm Suriyeli çocuklar içerisinde % 13’e denk gelmekte ve oranın çok düşük olduğu görülmektedir. 
Ekonomik zorluklar eğitim yerine çocukların çalıştırılmasına sebep olmaktadır. Türk okullarında Türkçe eğitim verilmesi de lisan yetersizliğinden çocukların devamını etkilemektedir. Bu konudaki bir diğer sorun ise uyum problemidir (Öztürk, Çoltu, 2015:193). 

 Suriyelilere özellikle çocuklara yönelik eğitim öğretimin sağlanması için çalışmalar yürütülse de Türkiye’de toplamda 708 bin okul çağındaki Suriyeli çocuğun 400 bininden fazlasının okula gitmediği rapor edilmiştir (Human Rights Watch, 2015:22). 

 Suriyelilerin eğitimi büyük bir problem alanıdır. Türkiye’nin okuryazar olmayan oranı % 3,78’dir. Suriyelilere bakıldığında en iyimser haliyle % 18’den fazladır (Erdoğan, 2017:27). Büyükler istatistik dışı bırakılırsa zorunlu eğitim çağında 1.150.791 (veriler doğru kabul edilirse) Suriyeli bulunmaktadır. Murat Erdoğan ’ın araştırmasına göre bu çocukların % 60’ı okula kayıtlı olmasına rağmen çoğu devamsızlık yapmaktadır. Ayrıca Suriye ve Türk müfredat olması hem uyum hem de dil problemi yaratmaktadır. Bunun yanında ciddi bir tehdit de okullardaki kapasite yetersizliği, buna ayrılacak bütçe sorunu ve eğitim kalitesidir. Okul çağı çocukları için ilave 28.545 derslikten oluşan 1.189 okul gerekmektedir.  Maliyeti ortalama 2 milyon avrodur (Erdoğan, 2017:27). 

 Kayıp kuşakların olmaması, iki toplumun birbirini anlayarak huzurlu bir ortak gelecek yaratmak için çocukların eğitimi en öncelikli konu olmalıdır. Ancak böyle tehdit görülen hususlar gelecekte fırsata dönüşebilir. 

3.3. Güvenlik 

 Açık kapı politikası ve insani duygularla uygulanan Suriyelilerin kabulü, özellikle 2013 ve 2014 yılından itibaren sadece Esad’ın zulmünden kaçanların değil değişik örgüt ve tehditlerden dolayı da yer değiştirenlerin ülkemize girmesine neden olmuştur. Bu kontrolsüzlük güvenlik konusunda zafiyet olduğu izlenimi yaratmıştır.

İstanbul, Sultanahmet, Suruç, Ankara Tren Garı, Ankara Devlet Mahallesi, Ankara Kızılay Meydanı, İstanbul İstiklal Caddesi, Gaziantep, Kayseri, Akçakale, Cilve Gözü Sınır Kapısı, Reyhanlı, Kilis, Diyarbakır, Ağrı Doğubayazıt, İstanbul Dış Hatlar Terminali, Diyarbakır Bölge Trafik, Van Polis Merkezi ve Gaziantep Şahinbey   gibi yerlerde meydana gelen bombalı saldırılar, havan tacizleri ve canlı bomba eylemlerinin, kayıtsız bir şekilde ülkemize alınan kişiler tarafından gerçekleştirildiğine yönelik bir kanı oluşturmuştur. 

 Gelinen noktada; kontrolsüz ve kayıtsız geçişlerde Suriyeliler kaçakçılarla işbirliği halinde sınırı geçerek gelmişlerdir. Kayıt altına alınanlarda vizenin kalkması ise giriş çıkışları artırmış ve kontrolün sağlanmasında kaotik bir durum oluşturmuştur. Suç olduğu bilinen hırsızlık, yan kesicilik ve dilencilik gibi adi suçlarda görülen artışın da Suriyelilerden kaynaklandığı görüşü toplumda ortaya çıkmaya başlamıştır. 

 Ülkelerindeki çatışmalardan kaçarak Türkiye’ye sığınan Suriyelilerin, adli olaylara karışma ve suç oranı 2011’den 2014’ün Haziran dönemine kadar on binde otuz üç olmuştur. Neden olması muhtemel en ciddi güvenlik riski yerel halk arasında var olan tepkinin bir provokasyon neticesinde şiddet içeren kitlesel tepkiye dönüşmesidir. Suriye’de konuşlanmış terör örgütleriyle bağlantılı olabilecekleri veya yardım yataklık yapabilecekleri algısı toplumların arasının gergin olmasına neden olmaktadır (Ağır, Sezik, 2015:116). 

 2011 yılından bu yana Türkiye’de meydana gelen terör saldırılarında kayıt dışı bulunan Suriyeliler kaynaklı olabileceği algısı yerleşmiştir. Ayrıca kalma süreleri arttıkça ekonomik kaygılar Suriyelilerde de kaygı yaratmıştır. 
Bu kaygılar karşılıklı olarak iki toplum arasında asayiş sorunu yaratma 
potansiyeli bulunmaktadır (Öztürk, Çoltu, 2015:194). 

3.4. Diğer 

 Suriyelilerin kendi ülkelerine yakın bölgelerden başlamak üzere yoğunlukla yaşadığı sınır illeri yoğun klinik hizmeti vermekte zorlanmışlardır. 
Psikolojik rahatsızlıklar en öne çıkan rahatsızlık bağlamında öncelikle psikolog ve diğer uzman doktor yetersizliği ile kapasite sorunu göze 
çarpmaktadır (Öztürk, Çoltu, 2015:193). 

 Fiziki şartlar ve sağlık çalışanları bağlamında kapasite sorunu yaşanmaktadır. Sağlık hizmetleri ile ilgili diğer etki; Türkiye’de görülmeyen aşısı bile artık kullanılmayan çocuk felci, kızamık ve şark çıbanı grubu bazı hastalıkların sınır illerinde görülür hale gelmesi toplum sağlığını bozmasıdır (ORSAM Raporu 195, 2015:20). 

 İlk andan itibaren Barınma Merkezlerine yönlendirilen ancak göçün kitlesel boyutlara ulaşmasıyla Türkiye’nin dört bir tarafına dağılan Suriyelilerin kaldığı konutlar (barınma merkezlerindeki çadır, konteynerler dâhil) kendilerinin de ifade ettiği gibi ailelerine yeterli hacim ve evsafta değildir. Kendileri için güvenli olmayan, iklim şartlarına da çok uygun olmayan yerlerde hayatlarını idame ettirmektedirler (AFAD, 2013:36). Bu şartlardaki konutlarda kalmalarının ana sebebinin kira olduğu, kirayı ödeyemedikleri gibi temel ihtiyaçlar olan giyecek, battaniye, ayakkabı gibi malzemelerden de eksik oldukları ve parklarda geceledikleri tespit edilmiştir (Yüksel, Bulut, Mor, 2014:9). 

 Suriyelilerin gelmesiyle il veya ilçelerindeki nüfus sayısı (Türk Vatandaşı) oranında bütçe alan belediyelerin çöp toplama, toplu taşıma, trafik, su temini ve dağıtımı, şehir temizliği, zabıta hizmetleri, inşaatların kontrolü, kültürel faaliyetler gibi görevleri artmıştır. İlave olarak şehirlerin yol, şu şebekesi, kanalizasyon sistemi vb. altyapısı bu birden artan nüfusa göre inşa edilmemiştir (ORSAM Raporu 195, 2015:20). 

Sonuç 

 2011 yılında 252 Suriyeli ile başlayan göç, sonraları kitlesel bir hale dönüşmüş, yedinci yılında 3.5 milyonu aşan miktara ulaşmıştır. Kısa sürede gerçekleşen göç, Türkiye'de değişik etkiler yaratmıştır. Türkiye Suriyeli sığınmacıları (hukuki adıyla geçici koruma altındaki kişileri) en baştan itibaren komşuluk ilişkileri, akrabalık ve zalimden kaçan mazlumlar olarak algılayarak “açık kapı politikası” ile ülkemize almıştır. Bu kabul ile beraber karmaşık bir süreç ile bölgesel konumunu ciddi etkileyen bir duruma girmiştir. Ülkeye alınan sayısı 3.5 milyonun üzerinde olan Suriyeliler Türkiye’ nin birçok konudaki özellikle kalkınmadaki istatistiklerinin düşmesine neden olmaktadır. 

 Kitlesel akın devletin her türlü merkezi ve yerel mekanizmalarını etkilemiş ve politikaların değişimine sebep olmuştur. Ekonomi, eğitim, güvenlik, sağlık ve uyum gibi temel konularda değişimin izleri görülmeye başlanmıştır. 
Yedinci yılını dolduran misafirlik süresinin daha ne kadar süreceği belli olmadığından kalıcılığın da olabileceği düşünülerek hem iç hem de dış politikaların değişime uğrayabileceği anlaşılmaktadır. 

 Uyum ve entegrasyon düşünülürken sorunların en az bugün yaşanan kadar olabileceği, daha da artabileceği kabul edilerek dil, kültür, yaşam farklılıkları olan iki toplumun dikkate alınması gerekmektedir. Özellikle sınır bölgelerinde, yoğunluklu Suriyelilerin yaşadığı yerlerde boşanmaların arttığı, çok eşliliğin çoğaldığı, çocuk işçilerin yaygınlaştığı, etnik-mezhepsel kutuplaşmaların yer yer görüldüğü unutulmamalıdır. 

 Sosyal uyum problemi olarak algılanan Suriyeliler; farklı dil, kültür ve yaşam tarzları ile çok eşliliğin ortaya çıkması, buna bağlı boşanmaların artması, kadın ve çocuk istismarının yaşanması, bazı şehirlerde etnik ve mezhepsel kutuplaşma ları körüklemesi ya da yaratması, çarpık yapılaşma ortaya çıkan toplumsal etkiler yaratmışlardır (ORSAM Raporu 195, 2015:16). 

 Suriyelilere yönelik yerel halkın tepkisini önlemeyi içeren geniş kapsamlı bir politika hayata geçirilmelidir. Konu bir sosyal uyum sorunu olarak ele alınmalı bütüncül bir politika uygulanmalıdır (ORSAM, 2015:9). 

 Suriyelilerin genel olarak emek piyasası başta olmak üzere Türkiye ekonomisine etkileri olduğu muhakkaktır. Benzer şekilde ekonomiye etkilerin emek piyasasına da yansımaları vardır. Suriyeliler için yoğun olarak yaşadıkları bölgelerde merkezi ve yerel yönetimler ile ulusal ve uluslararası yardım kuruluşlarının yaptığı harcamaların toplam talebi büyütme, üretim ve istihdamı artırdığı söylenebilir. Türkiye, BM ve Uluslararası toplum Suriyeli sığınmacıların yaralarının sarılması ve yeniden normal hayata tutunmaları için 25 milyar dolar, 12 milyar dolar, 500 milyon dolar gibi açıklanan miktarları harcamışlardır. 

Bu harcanan miktarlar genel anlamı ile bölgede ekonomiyi canlandırmış ve hareketlendirerek katkı sağlamıştır. İşsizlik üzerine sınırlı etkisi tespit edilmiştir. 

 Emek piyasasında düşük ücretlere ve sigortasız olarak çalışıldığı gerçeği yerinde bir tespittir. Suriyelilerin kayıt dışı çalıştıkları, işverenlerin verdiği her ücreti kabul ettikleri de doğrudur. Bu Türk işçileri için kötü bir durum yaratmakla beraber Suriyelilerin yürürlüğe geç giren çalışma izni mevzuatı dolayısıyla bu duruma düştüğü anlaşılmaktadır. Yaşları genç olan Suriyeli nüfusun ileride çalışma yaşına geldiklerinde iyi bir yönlendirme ve politika ile boşta bulunan veya yok olmakta olan emek piyasasına ciddi katkılar yapabilme potansiyeli de bulunmaktadır. 

 Göçün önemli nedenlerinden biri olan işsizlik sorunu, göç olayından sonra da önemli bir sonuç olarak ortaya çıkmaktadır. Göçün ekonomik sonuçlarında işsizlik kadar önemli bir diğer nokta da, istihdam biçimi ile ilgilidir. 

 Eğitim konusunda öncelikle zorunlu eğitim yaşındakileri derhal sonrasında geriye kalanlar ile ilgili tedbirler alınarak Türkiye ortalamalarına ve ötesine çıkacak bir strateji geliştirilmelidir. Kampların dışında yaşayan Suriyeli mültecilerin eğitim öğretim hizmetlerine erişiminin kolaylaştırılması için çalışmaların yasal düzenlemeler ile yapılması, sürecin sağlıklı olarak sürdürülebilirliği ve geniş kitlelerin desteğinin sağlanması açısından daha fazla kamuoyu desteği kazanma konusunda çalışmaların yapılması gerekmektedir. 

 HRW Mülteci Hakları Programı araştırmasının da vurguladığı gibi Türkiye'ye Suriyeli çocuklara gerekli eğitimlerin uygun bir biçimde verebilmesi için uluslararası çevrelerin de bu çabalara mutlaka destek vermesi ve bir an önce hükümetlere harekete geçme çağrısı yapılması (Human Rights Watch, 2015). 

 Güvenlik ve asayiş diğer önemli bir husustur. Algı olarak Türklerde, bu tür sorunları Suriyelilerin çıkardığı gibi yanlış bir eğilim vardır. Yapılan araştırmalar bunun doğru olmadığını göstermektedir. Adli olaylara karışma oranları oldukça düşüktür. Ancak Türklerin davacı olma oranı yüksektir. Bu konu ileride iki toplumu karşı karşıya getirebilecek provokasyon niteliğindeki güvenlik risklerini beraberinde getirmektedir. Kaygı duyulan terör içerikli olayların beraber yaşanan günlük hayatta seri, şeffaf ve adaletli bir şekilde çözülmesiyle üstesinde gelinebilir. Uzun vadede dikkatli, titiz ve kamuoyunu tatmin eden ortak akıl ürünü çözümler getirilirse bu tehdit fırsata dönüşebilir. 

KAYNAKÇA 

Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (Başbakanlık) (AFAD), Türkiye’deki Suriyeli Sığınmacılar, 2013 Saha Araştırması Sonuçları. 

Ağır, O., Sezik, M., “Suriye’den Türkiye’ye Yaşanan Göç Dalgasından Kaynaklanan Güvenlik Sorunları”, Birey ve Toplum Dergisi, Bahar 2015, 
Cilt:5, Sayı:9. 

Canyurt, D., ‘‘Suriye Gelişmeleri Sonrası Suriyeli Mülteciler: Türkiye’de Riskler’’, Akademik Bakış Dergisi Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E- Dergisi, 
sayı:48, Mart-Nisan 2015. 

ÇSGB Çalışma Hayatı İstatistikleri:Yabancıların Çalışma İzinleri 2011-2016 YıllarıRaporları,
yabanci calismaizinleri/>,Erişim Tarihi:22.07. 2018. 

Duruel, M., “Suriyeli Sığınmacıların Türk Emek Piyasasına Etkileri Fırsatlar ve Tehditler”, Uluslararası Ekonomik Araştırmalar Dergisi, Haziran 2017, 
Cilt:3, Sayı:2. 

Erdoğan, M., (2015), Türkiye’deki Suriyeliler: Toplumsal Kabul ve Uyum (1.Baskı), Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul. 

GİGM Göç İstatistikleri, 
, Erişim Tarihi:06.04.2018. 

Geçici Koruma Yönetmeliği (2014), 13.10.2014 tarihli 2014/6883 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı. 

GİGM Suriyelilerle İlgili Çalışmalarımız, www.goc.gov.tr, Erişim Tarihi:06.04.2018. 

Human Rights Watch, (2015), “When I Picture My Future, I See Nothing: Barriers to Education for Syrian Refugee Children in Turkey”, USA. 

Kızılay Suriye Krizi Genel Bilgiler, , Erişim Tarihi:06.04.2018. 

ORSAM Suriyeli Sığınmacıların Türkiye’ye Etkileri Raporu, No:195, Ocak 2015, Ankara. 

Oytun, O., “Suriyeli Sığınmacıların Türkiye’ye Etkileri”, ORSAM Ortadoğu Araştırmacısı Yazısı, 2015. 

Öztürk, S., Çoltu,S.,”Suriyeli Mültecilerin Türkiye Ekonomisine Etkileri”, Balkan Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt:7, Sayı:13,ss.188-198. 

Sağıroğlu, A.Z. (2016). “Not Only A Burden But Also A Contribution: Impacts Of Syrians On Turkish Economy”, Eroğlu, D. Cohen, J.H., Sirkeci, I. (eds.), 
Turkish Migration 2016 Selected Papers, London. 

Tunç, A.Ş., “Mülteci Davranışı ve Toplumsal Etkileri:Türkiye’deki Suriyelilere İlişkin Bir Değerlendirme”, Tesam Akademisi Dergisi, Temmuz 2015, 2 (2), 
29-63. 

Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu (YUUK), 6458 sayılı Kanun, 2013. 

Yüksel,U., Bulut, M.N.,Mor, Z., “Türkiye’de Bulunan Suriyeli Mülteciler”, İnfografik Rapor, Uluslararası Barış Araştırmaları Merkezi, Ankara, 2014. 


 ***

SURİYE’DEN TÜRKİYE’YE GÖÇ: TEHDİTLER ve FIRSATLAR., BÖLÜM 1

SURİYE’DEN TÜRKİYE’YE GÖÇ: TEHDİTLER ve FIRSATLAR., BÖLÜM 1




Hakan Ömer TUNCA 1, 
Ahmet KARADAĞ 2 

1 Doktora Öğrencisi, İnönü Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü, e-mail: 
hotunca@hotmail.com, ORCID:0000-0002-1180-2549 

2 Prof. Dr. İnönü Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü, e-mail: karadag.ahmet@ inonu.edu.tr, 
ORCID:0000-0002-4031-0295 

Geliş Tarihi / Arrived : 30.09.2018 
Kabul Tarihi / Accepted : 18.10.2018 


Özet

  Tarihte coğrafi koşullar ve iklim nedeniyle dünyada yer değiştiren insanoğlu; modern çağda insan hakları ihlalleri, hakların eşit dağıtılmaması, nüfus artışı, kaynakların yetersizliği, daha iyi bir yaşam ve iç savaşlar dolayısıyla göç etmektedir. Göçler gidilen coğrafyadaki toplumun sosyal, ekonomik, siyasal, güvenlik ve toplumsal konularda etkilemektedir. 
  Bu etkiler göçün başında tehdit olarak algılanırken ilerleyen zamanda bir fırsata dönüşme potansiyeli taşımaktadır. Göçlerin son yıllardaki örneği Suriye iç savaşı ve Suriyelilerin başta çevre ülkeler olmak üzere kitlesel göçüdür. Bu makalede mevcut araştırmalar ışığında Suriyelilerin Türkiye üzerindeki ekonomik, eğitim, güvenlik ve diğer (sağlık, barınma, kapasite yetersizliği ve uyum konularını içeren) başlıklarında etkileri araştırılacak ve Suriyeliler kaynaklı etkiler, tehditler ve fırsatlar kapsamında tespit edilmeye çalışılacaktır. Sonuç kısmında politika üreticilere bazı tavsiyelerde bulunulmaya çalışılacaktır. 


Giriş 

 Göç, insanların dünya üzerindeki hareketliliğini ifade eden bir kavram 
olarak karşımıza çıkmaktadır. İnsanlık, tarih boyunca hareketliliğini 
sürdürmüştür. Bu hareketlerin sebeplerinden en başta gelenleri, kışların 
sertliği ve yazların kuraklığı gibi iklim ve yer üstü-altında bulunan 
kaynaklarda oluşan coğrafi şartlardır. İçerisinde yaşanılan bölgenin değişen 
hava koşulları ve mevcut veya potansiyel yeraltı-üstü kaynakları insanları 
bir bölgeden diğerine gitmeye teşvik etmiştir. İçinde bulunulan zamanın 
şartlarına da uygun olarak kabileler arasındaki anlaşmazlıklar ve bunlara 
bağlı çatışmalar, modern devletin kurulmasından sonra iç savaşlar, ülke 
işgalleri, din ve millet ayırımları, siyasal sistemlerin değişiklikleri, özellikle 
insan hakları ihlalleri ve bu hakların eşit bir şekilde dağıtılmaması, salgın 
hastalıklar başta olmak üzere sağlıkla ilgili sorunlar, nüfus artışı ve 
bağlantılı olarak kaynakların yetersizliği nedenleriyle duyulan kaygılar 
insanların doğup büyüdükleri yerlerden başka coğrafyalara yer değiştirmesi 
sonucunu doğurmuştur. 

 Anadolu coğrafyası, hem dünyadaki jeopolitik konumu hem de yeraltı-üstü kaynakları ile insan hareketliliklerinin tarih boyunca yaşandığı bir bölge olmuştur. Bireysel veya kitlesel olarak Anadolu coğrafyasına yakın doğudan batıya Avrupa’ya, güneyden Afrika’dan Kuzey Avrupa’ya gelişmiş ülkelere göç sürekli bir hal almıştır. Özellikle modern devletlerin kuruluşundan sonra meydana gelen dünya savaşları nedeniyle imparatorlukların ortadan kalkması ve sömürge devletlerin bağımsızlıklarını kazanması göçe sebep olmuştur. 
Bu göçlerden Türkiye de nasibini almıştır. 

 Uluslararası toplum, BM şemsiyesi altında ana felsefesi göç dolayısıyla mağdur olabilecek insanları korumak olan “Mültecilerin Hukuki Statüsüne ilişkin Sözleşme (1951) ve Mültecilerin Statüsüne ilişkin 1967 Protokolü” ile bu konuda bazı kararlar almıştır. Bu sözleşmede sığınmacı ve mülteci kavramları ile bu statüdekilere nasıl davranılacağı belirlenmeye çalışılmıştır. Söz konusu sözleşmede mülteci; ırkı, dini, tabiiyeti, belirli bir sosyal gruba mensubiyeti ve siyasi görüşleri yüzünden haklı bir zulüm korkusu nedeniyle vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve söz konusu korku yüzünden ilgili ülkenin korumasından yararlanmak istemeyen kişi, sığınmacı ise; İlgili ulusal ya da uluslararası belgeler çerçevesinde bir ülkeye mülteci olarak kabul edilmek isteyen ve mültecilik statüsüne ilişkin yaptığı başvurunun sonucunu bekleyen kişi olarak tanımlanmıştır. Bu tanımlara uyan kişiler Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) korumasından yararlanmaya hak kazanan kişilerdir. Ülkeler ve BMMYK bu durumdaki kişilerin geri gönderilmemesi ve koruma altına 
alınmasını taahhüt etmişlerdir. Türkiye bu sözleşmeye taraf olmuş, ancak 
coğrafi çekince koymuştur. Bu coğrafi çekince, doğudan gelenlerin Türkiye 
Cumhuriyeti tarafından mülteci kabul edilmeyeceğini ifade etmektedir. 

 Göç ile gelen kişilerin tarihsel süreçte yaşanılan göçlerde topluma sosyal, ekonomik, siyasal, güvenlik vb. birçok konularda etkilerde bulundukları görülmüştür. Bu makalede özellikle Suriyeliler bağlamında Türkiye’ye etkileri ve bu etkilerin “tehdit mi yoksa fırsat mı” olduğu yayımlanmış kitap, rapor, resmî devlet kuruluşları beyanları yardımıyla araştırılmaya çalışılacaktır. 

1. Türkiye’deki Suriyeliler 

 Suriye’de 2011 yılında başlayan huzursuzluklar, kısa zamanda çatışmalara ardından da sayısız aktörü olan bir iç savaşa dönüşünce, ciddi insanlık krizlerinden biri yaşanmaya başlanmıştır. Halen devam eden bu durum kısa ve orta vadede Suriye ve çevre ülkelerde değişik etkiler yaratabilir. 

Suriye’den Türkiye’ye yönelik ilk toplu nüfus hareketi, 29 Nisan 
2011 tarihinde Hatay ili Yayladağı ilçesinde Cilvegözü sınır kapısında 
gerçekleşen 252 Suriyeli vatandaşın sınırdan içeri alınmasıyla başlamıştır (Erdoğan, 2015:5). Suriyelilerin kitlesel olarak gelmesinde başta insani gerekçeler olmak üzere, coğrafi yakınlık, inanç ve kültür yakınlığı gibi 
sebepler ile Türkiye “Açık Kapı Politikası” uygulamıştır (Duruel, 2017:208). İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü (GİGM)’nün 

Tablo-1’ de görülen resmi kayıtlarına göre 2011 yılı sonunda 14.237, 2012 yılı sonunda 224.655, 2013 yılı sonunda 1.519.286, 2014 yılı sonunda 2.503.549, 2015 yılı sonunda 2.834.441, 2017 yılı sonunda 3.426.786 ve 24.05.2018 tarihi itibarı ile 3.589.384 Suriyeli koruma altına alınmıştır (GİGM, 2018). 




Tablo-1: Türkiye’deki Suriyeliler (GİGM Verisidir. 24.05.2018 tarihi itibarı ile) 


 Türkiye; açık kapı politikası gereği Suriyelileri ülkeye kabul etmiş, ilk 
gelenlerden itibaren barınma merkezlerine yönlendirmiş, kitle göçü haline 
geldiğinde ise ülkede istedikleri yerlere yerleşmelerine izin vermiştir. 
Suriyelilerin en fazla yaşadığı iller ve miktarları Tablo-2’de görülmektedir. 




Tablo-2: Suriyelilerin İllere Göre Sayısal Dağılımı (GİGM Verisidir. 24.05.2018 tarihi itibarı ile) 

 Suriyelilerin illere göre sayısal dağılımına bakıldığında bazı illerde 
yüksek rakamlar göze çarpmaktadır. Bunun yanı sıra bazı illerde Türk nüfus 
ile Suriyelilerin neredeyse aynı sayılara ulaştığı görülmektedir. İllerdeki 
yoğunluk hakkında bir kanaat edinebilmek için o ilde yaşayan Suriyelilerin 
Türk vatandaşlarına oranına bakmak daha uygun olacaktır. Örneğin 
İstanbul; 560.959 Suriyeliyi barındırmakla beraber 15.029.231 Türk nüfus 
içerisinde bu oransal olarak % 3,73 ile Türkiye ortalaması olan % 4,44’ün 
altında kalmaktadır. Oransal olarak Gaziantep (%19,18), Hatay (%28,29), 
Kilis (%95,91), Mardin (%11,48), Mersin (%11,59), Osmaniye (%10,34), 
Şanlıurfa (%23,97) illeri yüksek oranlarda Suriyeliyi misafir ederken 
Suriyeliler kaynaklı etkilerin en fazla hissedildikleri yerler olmaktadır. 
Diğer bir konu ise bu illerde Suriyelilerin nerede yaşadıkları ile ilgilidir. 
Erdoğan araştırmasında kentlerde yoksul kitlelerin yaşadıkları semtlerde 
yoğunlaştıkları sonucuna ulaşmıştır (Erdoğan, 2017:23). 

 Hâlihazırda Türkiye’de bulunan Suriyelilerin 228.221 (% 6)’i barınma 
merkezlerinde (10 ilde 21 adet), kalan 3.195.986 (% 94) Suriyeli ise Tablo-
3’te görüldüğü gibi Türkiye’nin dört bir tarafına dağılmış durumdadır. 




Tablo-3: Suriyelilerin Geçici Barınma Merkezleri Dağılımı (GİGM Verisidir. 24.05.2018 tarihi itibarı ile) 

 Yaş durumları ise Tablo-4’te görüldüğü gibi genç nüfustan oluşan bir 
topluluk şeklinde görülmektedir. Suriyelilerin okul öncesinde 505.904, 
Türkiye’de zorunlu eğitim yaşında olan (5-18) 1.150.791, çalışma yaşında 
olan (18-65) 1.863.414 kişi oldukları görülmektedir. Bu rakamlardan 
hareketle Türkiye’de doğmuş Suriyeli çocukların sayısının 500 binin 
üzerinde olduğu, erkeklerin 1.947.053 (% 55) ve kadınların 1.642.331 (% 
45) kişi oldukları göze çarpmaktadır. 


Tablo-4: Suriyelilerin Yaş Dağılımı (Göç İdaresi Genel Müdürlüğü Verisidir. 24.05.2018 tarihi itibarı ile) 

 Yaşlara 15-39 yaş aralığına bakılırsa en fazla kadın erkek arasındaki 
sayı farklılığı göze çarpmaktadır. Bu da dünyada yaşanan hareketliliklerde 
yaşanan temel sorun yalnız genç erkek gerçeğini ortaya koymaktadır. 
Bu sorun Murat Erdoğan’ın da belirttiği gibi özel riskler yaratma potansiyeli 
taşıdığı söylenebilir (Erdoğan, 2017:25). 

2. Suriyelilerin Türkiye’de Bulunuşlarına İlişkin Yapılan Düzenlemeler 

 Türkiye’ye Suriye’den 29 Nisan 2011’de gelen ilk grup, ilk çadır kent 
alanı olarak Yayladağ merkeze yerleştirilmiş, daha sonrasında devam eden 
girişler üzerine ise 09 Haziran 2011 tarihinde Altınözü ve 12 Haziran 2011 
tarihinde Boynuyoğun Çadır Kentleri kurulmuştur. Türk Hükümeti, T.C. 
Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) ve Türk 
Kızılay’ı aracılığıyla ilk girişlerin olduğu günden itibaren bölgede, zaman 
zamanda “sıfır noktası” olarak tabir edilen Türkiye sınırı dışındaki bölgede 
insani yardım faaliyetlerine başladı (Kızılay Suriye Krizi Genel Bilgiler, 
2017). Türk hükümeti, Suriye’den ilk kafile girişinden 11 ay sonra krizle 
mücadele etmenin yasal ve idari çerçevesini çizen bir yönergeyi yürürlüğe 
koymuştur. 30 Mart 2012 tarihinde İçişleri Bakanlığı tarafından “Türkiye’ye 
Toplu Sığınma Amacıyla Gelen Suriye Arap Cumhuriyeti Vatandaşlarının 
ve Suriye Arap Cumhuriyetinde İkamet Eden Vatansız Kişilerin Kabulüne 
ve Barındırılmasına İlişkin Yönerge” ile ortaya çıkan bu kitlesel göç akınını 
yönetmenin esaslarını belirlemiştir. Sürecin yönetilmesi için “T.C. Başbakanlık Suriyeli Sığınmacılar Genel Koordinatörlüğü” oluşturulmuş ve 20 Eylül 2012 tarihli Başbakanlık genelgesi ile “Türkiye’de bulunan Suriyeli sığınmacılar konusunda kamu kurumları arasındaki her türlü konunun koordinasyonuyla ilgilenmek üzere” Gaziantep’te görev yapan bir Koordinatör Vali atanmıştır. 

 Hem Türkiye’de ortaya çıkan ihtiyaç hem de başta AB olmak üzere uluslararası kurumlardan gelen talepler dikkate alınarak yapılan hazırlıklar sonrasında, mülteciler-sığınmacılar konusunda içinde Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün (GİGM) kurulumunu da sağlayan ilk kapsamlı yasal düzenleme 2.2.2013 tarihli 6458 Sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu (YUKK) ile gerçekleş tirilmiştir. GİGM, yasanın 11 Nisan 2013 tarihinde yayımı itibari ile diğer düzenlemeler ise yasanın yayımı tarihinden 1 yıl sonra 11 Nisan 2014’te yürürlüğe girmiştir. Yasa çerçevesinde kurulan ve sürecin sivilleşmesi bakımından son derece önemli olan GİGM’nin, iltica ve göç yönetimine ilişkin sorumluluğu kademeli olarak o tarihe kadar yabancılar konusundaki işlemleri yürüten Emniyet Genel Müdürlüğü’nden devralması öngörülmüştür. GİGM, Genel Müdüre bağlı Merkez Teşkilatı (Göç Politikaları ve Projeleri, Hukuk Müşavirliği, Eğitim, Bilgi Teknolojileri, Yabancılar, Strateji Geliştirme, Uyum ve İletişim, Destek Hizmetleri, Uluslararası Koruma, İnsan Ticareti Mağdurlarını Koruma, 
İnsan Kaynakları, Dış İlişkiler Daire Başkanlıkları) ve Sürekli Kurul ve Komisyon lar (Göç Danışma ve Düzensiz ile Mücadele Kurulları ile Uluslararası Koruma Değerlendirme Komisyonu) ve Taşra Teşkilatı (81 İl Göç İdaresi Müdürlüğü) ve Yurt Dışı Teşkilatlarından (Göç Müşavirlik ve Ataşelikleri) teşkil edilmiştir (YUUK, 2013). 

 Uluslararası koruma bakımından 11 Nisan 2013’te yürürlüğe giren YUKK; Türkiye mevzuatında daha önce yer almayan uluslararası koruma çeşitleri olarak “mülteci”, “şartlı mülteci”, “ikincil koruma” ve “geçici koruma” terimlerini getirmiştir. 1951 BM Sözleşmesinde Türkiye’nin getirdiği coğrafi çekince kuralından vazgeçilmeyerek bu terimler tanımlanmış, özellikle YUKK temelde özellikle Suriyelilere yönelik “geçici koruma” getirmiştir. Bu Kanunun 91’inci maddesi gereğince 22 Ekim 2014’te “Geçici Koruma Yönetmeliği” Türkiye’deki ve sonradan gelecek Suriyelilere yapılacak işlemleri içerecek şekilde hazırlanmıştır (Geçici Koruma Yönetmeliği, 2014). Yönetmelikte 1’inci madde Suriyelilerin geçici koruma altında olduğunu özel olarak ifade etmektedir. Yönetmelik ile 
Suriyeliler için geçici koruma hukuki zemine dayandırılmıştır. Yönetmelik 
15’inci maddesi ile Bakanlar Kuruluna geçici korumanın sınırlandırılması 
ve durdurulabilmesi yetkisini vermiştir. Yönetmelik, bu tür kayıt altına alma 
konusunda yaşanan ve yaşanacak sorunları da ortadan kaldırmak amacıyla 
yabancılara adres kayıt sistemine kayıt yaptırma zorunluluğu getirmiştir. 
Yabancılara, ancak kayıtlı oldukları illerde bulunmaları şartı ile temel hizmetlere ve diğer sosyal yardımlara erişim hakkı sağlamıştır. 

Yönetmelikte kadın ve çocuklar konusunda özel koruma önlemlerinden söz 
edilmektedir (Erdoğan, 2015:55-56). 

 GİGM’nin teşkilatlanmasının ardından Göç İdaresi (GİGM Suriyelilerle İlgili Çalışmalarımız, 2017) tarafından çıkarılan 13.08.2014 tarihli ve 22 sayılı Genelge, 17.10.2014 tarihli ve 29 sayılı Genelge, 15.12.2014 tarihli ve 36 sayılı Genelge, 25.07.2014 tarihli ve 2014/429 sayılı Talimat yazı, 23.11.2014 tarihli ve 98022 sayılı Talimat yazı ile Suriyelilerin kayıtları, temel hizmetleri, sosyal yardımlar, güvenlik, acil durum işlemleri düzenlenmiştir. 

 AFAD tarafından krizin başından itibaren kurulan GİGM’ye bağlı Barınma Merkezleri ile ilgili 22.04.2014 tarihinde Kabul ve Barınma Merkezleri ile Geri Gönderme Merkezlerinin kurulması, yönetimi, işletilmesi, işlettirilmesi ve denetimi hakkında yönetmelik çıkarılmıştır. 

 Suriyeli çocukların Türk okullarına ve Geçici Eğitim Merkezlerine (GEM) kayıt olmalarına ilişkin yasal çerçeve MEB’in 2014/21 genelgesiyle belirlenmiştir. GEM, geçici koruma altında bulunan Suriyeliler için kurulan eğitim kurumlarıdır. 2018 yılından itibaren MEB, barınma merkezlerinde yaşayanların merkezlerde bulunan okullarda, diğer çocukların ise Türk eğitim sistemi içerisinde eğitim alacağını belirtmiştir. MEB; 23 ve 26 Eylül 2013 tarihli genelgeler, AFAD ise 18 Aralık 2014 tarihli genelgeler ile eğitimi yürütmektedir. 

 YUUK 89’uncu madde iş piyasasına erişim ile ilgili olarak; 

 • Başvuru sahibi veya şartlı mülteci, uluslararası koruma başvurusu 
tarihinden altı ay sonra çalışma izni almak için başvurabilir, 

 • Mülteci veya ikincil koruma statüsü sahibi, statü alma tarihinden 
itibaren bağımlı veya bağımsız olarak çalışabilir, 

 • Mülteci veya ikincil koruma statüsü sahibinin iş piyasasına erişimi, durum ve çalışma hayatındaki gelişmeler ile istihdama ilişkin sektörel ve ekonomik şartların gerekli kıldığı hallerde, belirli bir süre için, tarım, sanayi veya hizmet sektörleri, belirli bir meslek, iş kolu veya mülki veya coğrafi alan itibari ile sınırlandırılabilir, 

 • Usul ve esaslar bakanlığın görüşü alınarak ÇSGB tarafından belirlenir. 

 Yükümlülükler kapsamında ise başvuru sahibinin çalışma durumuna ait güncel bilgileri otuz gün içinde bildirmesi, gelirlerini, taşınır ve taşınmaz mallarını otuz gün içinde bildirmesi, adres, medeni hal değişikliklerini 20 iş günü içinde bildirmeleri; kendisine sağlanan hizmet, yardım ve diğer imkânlardan haksız olarak yararlandığının tespit edilmesi halinde, bedellerini tamamen ve kısmen geri ödemekle yükümlüdür (YUUK, 2013). 

 Geçici Koruma Yönetmeliği 29’uncu madde; 

 • Geçici korunanların çalışmalarına ilişkin usul ve esaslar bakanlığın 
görüşü alınarak ÇSGB teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca belirlenir, 

 • Geçici koruma kimlik belgesine sahip olanlar çalışma izni için 
ÇSGB’ye başvurabilir, 

 • Yabancıların çalışamayacağı iş ve mesleklere ilişkin mevzuattaki 
hükümler saklıdır, 

 • Verilen çalışma izinlerinin süreleri, geçici koruma süresinden fazla 
olamaz, geçici koruma sona erdiğinde izin sona erer, 

 • Verilen çalışma izni kanunda düzenlenen ikamet izinleri yerine 
geçmez (GKY, 2014). 

 Ayrıca Bakanlar Kurulu tarafından 11.01.2016 tarihinde 15.01.2016 
tarihli “Geçici Koruma Sağlanan Yabancıların Çalışma İzinlerine Dair 
Yönetmelik” çıkarılmıştır. Bu yönetmelik; 

 • Çalışma izni başvurusu geçici koruma sağlanan yabancıları 
çalıştıracak işverenler tarafından yapılır, 

 • İş yerinde geçici koruma kapsamında çalışan sayısının, aynı iş 
yerinde çalışan Türk vatandaşı sayısının % 10’unu geçmemesi, 

 • Sağlık meslek mensupları için Sağlık Bakanlığı’ndan, eğitim meslek 
mensupları için MEB’den veya YÖK’ten izin alınması, 

 • Çalışma izni başvurusuna ilişkin Bakanlıkça değerlendirmenin 
sonucu, işverene ve İçişleri Bakanlığına çevrimiçi olarak bildirilmesi, 

 • Çalışma izni verilen geçici koruma sağlanan yabancının, işinin 
gereği olarak farklı bir ilde bulunmasının zorunlu olduğu hallerde Göç 
İdaresi İl Müdürlüğüne bildirmekle yükümlü olması, 

 • Geçici koruma sağlana yabancının çalışma izin muafiyeti veya izni 
olmaksızın Türkiye’de çalışamayacağı/çalıştırılamayacağı, 

 • Her seferinde en fazla bir yıl süreli izin verileceği hususlarını 
kapsamaktadır demektedir. 

2.Cİ  BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,


***

5 Aralık 2017 Salı

ORTADOĞU’DA ABD POLİTİKALARI VE BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ BÖLÜM 10

ORTADOĞU’DA ABD POLİTİKALARI VE BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ BÖLÜM 10


 Sonuç olarak Körfez Savaşı’ndan sonra ABD bölgenin en önemli gücü olmuş ve tüm bölgeyi denetimi altına almıştır. ABD bu savaştan sonra Ortadoğu‘da hayati 
çıkarlarını oluşturan, İsrail‘in güvenliği, bölgedeki ABD çıkarlarına bir başka devlet tarafından meydan okunmasının engellenmesi ve petrolün uluslararası piyasalara sürekli ve makul fiyattan akısının sağlanması gibi konularda önemli aşama kaydetmiştir. 1948 yılından beri devam eden Filistin-İsrail arasındaki çatışmalara çözüm bulunması maksadıyla ABD’nin kontrol ettiği Filistin-İsrail barısının çerçevesi çizilmiş ve çok sayıda anlaşma yapılmıştır. 
Irak’ın, Kuveyt‘ten çıkarılması sağlanmış, bölgede Amerika’nın çıkarlarının korunması ve bölge petrolünün denetim altına alınması için bölgeye birçok ABD askeri yerleştirilmiş ve üsler kurulmuştur.247 

Başkan Bush, Irak işgalinin ardından uzun yıllardır planlanan ve üzerinde çalışılan Büyük Ortadoğu Projesi’ni dünya kamuoyu ile paylaşmıştır. Başkan Bush bu proje ile Ortadoğu bölgesinde istikrarın sağlanacağını, terörün önleneceğini, enerji kaynaklarının ve İsrail’in güvenliğinin sağlanacağını söylemiştir. Bu bağlamda bölge ülkelerindeki halkların demokratik daha insanca bir yaşam süreceklerini ve diktatörlerin boyunduruğundan kurtulacaklarını iddia etmiştir. Yıllar sonra dönemin Dışişleri Bakanı Colin Powell’ın Birleşmiş Milletler (BM) oturumunda açıkladığı gibi, kendisine verilen bilgilerin yanlış olduğu ve açıklanamadığı anlaşılmıştır. 

 Büyük Ortadoğu Projesi’nin planlayıcılarının iddia ettiği gibi, Ortadoğu’da hızlı bir biçimde demokrasiye geçişi sağlamasının beklenmemesi gerekir. Bu 
konuyu Mahir Kaynak şu şekilde açıklıyor. “Demokrasi bu ülkelerde mümkün olmayan bir şey, çünkü demokrasi insanların gelişme seviyeleri ile ilgili değildir. 
Demokrasi ekonomik bir hadisedir. Başından beri şunu söylüyorum; bir ülkede demokrasi olması için rakip tarafların olması lazımdır. Bu rekabet ekonomik güç 
ile ortaya çıkar. Amerika Birleşik Devletleri'nde çok sayıda ekonomik güç olduğu için, bunların arasındaki rekabet, siyasi partileri doğurur. Oysa ekonomik gücün 
tek olduğu ülke de demokrasi olmaz. Çünkü bütün kaynaklar elindedir. Suudi Arabistan'da herkes Oxford'tan mezun olsa yine demokrasi olmaz. Çünkü 
ekonomik kaynak tektir. O da petroldür. Petrol kimin elinde ise, bütün basın yayın organlarına, eğitim sistemine hâkim olacaktır. Rakiplerini boğar. Hatta hiç kimse onunla rekabete cesaret edemez, çünkü ekonomik olarak kaybeder. O halde ekonomik kaynaklar tek elde olunca, siyaset de tekelde olmak zorundadır. Bunu kimse bozamaz. Demokrasi talepleri aslında burada daha özgür bir yaşamı teşvik etmek için değil, iki amaçla yapılmaktadır. Birincisi mevcut siyasi kadroların el değiştirmesi, ya bir seçim ile ya da bir darbe ile değiştirilir, çünkü her ülkede hâkim olan bir sınıf zümre vardır. Demokrasi olduğunda şu sonuç olur; kim organize ise, kim onlara para akıtabiliyor ise, kim medyayı kontrol edebiliyorsa o seçilir. O başa çıkar. İkincisi buradaki demokrasiler görünür gelecekte ideolojik farklılıklara dayanmayacaktır. Irk ve din temeline dayanacaktır. Kesinlikle, buradaki farklılıklar biraz evvel söylediğim batıdaki ekonomik güç farklılaşmasına benzemeyecektir. Mesela, Irak'ta gördüğünüz gibi, Kürt ile Sünnî veya Şii çatışacak. Şimdi bunun demokratik bir yanı var mıdır? Batı demokratik normlarıyla hiçbir ilişkisi var mıdır? Öyleyse bütün bu bölgede çok büyük bir farklılaşma ve ayrışma olur. Farklılaşma, burada yerel, o ülkeye has güçlerin oluşmasını engeller. Ve dışarının güdümü, dışarının bu ülkeyi yönlendirmesi son derece kolay olur. Irak Baas rejimi aslında bir bütündür ama demokrasi geldiği zaman üç parçalıdır. Grupların her hangi birine nüfuz ederek, ittifak yaparak, başka gurupları bertaraf edebilirsiniz. Birini öne çıkarır, birini geriye artırabilirsiniz. Yani o ülkeyi kesinlikle yönlendirebilirsiniz. Kim yönlendirir? İki özeliği olan güç yönlendirir. Birincisi ekonomik gücü olacak, ikincisi organizasyon gücü olacak. Ve tecrübesi olacak. Bu da Amerika Birleşik Devletleri'nde fazlasıyla var ve başka bir güç de görünmüyor şu anda”.248 
Görüldüğü üzere Ortadoğu’da ABD’nin iddia ettiği gibi bir demokrasi anlayışının yerleşmesi bir hayli zor görülmektedir. Kaynağın işaret ettiği açıdan Irak’ı göz 
önüne alacak olursak, demokrasi söylemi ile girilen ülke günümüzde etnik ve mezhepsel farklılıklardan dolayı paramparça ve her gün meydana gelen patlamalar ve can kayıplarıyla sarsılmaktadır. 

 Ortadoğu’da söz konusu demokrasi gelmesinin zorlukları düşünüldüğü zaman bu projenin bölge insanı üzerinde meydana getirdiği ve getirmesi muhtemel 
sonuçları yine Mahir Kaynağın dikkat çektiği gibi iç karışıklıklar olarak değerlendirebiliriz. Mahir Kaynak iç çatışmaları etnik ve dini çatışmalar olarak 
nitelendirerek şu şekilde açıklıyor. “Mısır'da mesela kökten dincililerle, mutediller arasında çatışma oluyor. Benim söylemek istediğim, yakınlaşmaları fazla 
görmeyeceğiz, çatışmaları daha fazla göreceğiz. Çünkü bu çatışmalar oradaki mahalli güçlerin, oralara has güçlerin etkinliğini azaltır ve müdahale imkânı 
doğurur. Biz bunu Türkiye'de de görüyoruz. Mesela Türkiye'de de bu farklılaşmalar ve bu çatışmalar arttıkça ve iki taraf birbiriyle uzlaşmaz duruma 
düştükçe herkes desteği dışarıda aramak zorunda kalmaktadır. Burada demokrasi dediğiniz şey aslında barışı değil, çatışmaları tahrik edecektir. Ve dışarının nüfuzunu arttıracaktır. Çünkü bu ülkelerde yanlış veya doğru bir siyasi otorite vardır”.249 Kaynak’ın ifade ettiği eskilerin “en kötü devlet devletsizlikten iyidir” ifadesi ile bire bir örtüşmektedir. Günümüzde BOP etkisi ile otoriteleri yıkılmış devletlere bakıldığı zaman, insanların günlük yaşantılarında can ve mal 
güvenliğini kendi imkânları ile korumak zorunda kaldıklarını ve çoğu zamanda buna pekte muvaffak olamadıkları görülmektedir. Bu ülkeleri günümüz itibariyle 
düşünecek olursak Irak’ın Saddam’lı, Libya’nın Kaddafi’li günlerini, o dönemlerde yaşadıkları baskılara rağmen, bugünkü durumlarından daha iyi 
durumda oldukları genel kabul görmüş bir fikir olduğu söylenebilir. Mısır’da günümüzde gerçekleşen hadiselere baktığımız zaman, Mahir Kaynağın 2004 
yılında bu konuda ne kadar isabetli bir ön görü de bulunduğuna şahitlik etmiş oluyoruz. 

 2004’te yapılan öngörünün günümüzde gerçekleşmesi esasında Büyük Ortadoğu Proje’sinin sistemli bir şekilde uygulandığını ve yukarıda verdiğimiz proje haritasında Türkiye’nin de sınırlarının değiştiğini göz ardı etmememiz gerekir. 
Bu bağlamda bizi ilgilendiren asıl mesele plan uygulanırken, Türkiye üzerindeki uygulama şekli ne tür olacağıdır. Projenin asıl hedefi çatışma değil ele geçirmek olduğundan dolayı projenin tatbiki ülkeden ülkeye farklılık arz edecektir. Mahir Kaynağın konu ile ilgili değerlendirmeleri ise şu şekildedir. 

“Diyoruz ki, konu ele geçirmektir. Burada eğer önünde bir engel var ise, orada yerleşmiş bir yapı var ise, demokrasi adına oraya müdahale edilecektir. Oradan 
demokrasi talep edilecektir. Demokraside de tarafların çatışma nedeni sadece dini ve etnik nedenler olacaktır. Batıdaki nedenlerin hiç birisi burada söz konusu 
olmaz. Bizim anladığımız manada farklı çözümler üreten siyasi partilerin ortaya çıkması söz konusu değildir. Mesela, İran'da radikaller ile mutedillerin, ekonomi  ye bakışlarında, dış politikaya bakışlarında bir farklılıkları var mı? Bunu kimse bilmiyor. Belki de yoktur. Nedir, mutedilsin veya radikalsin fark buradan 
kaynaklanıyor. Türkiye'de de giderek o hale getiriliyor. Türkiye'nin ekonomik meselelerinin çözümünde farklı bakışlar söz konusu değil. Laikler, muhafazakâr  lar veya radikaller diye bir takım ayrımlara gidiliyor. Bu demokrasinin genel tarifinin dışında bir olay. Bu ülkelerde dikkat ediniz çözümlere veya dünyanın algılanmasına yönelik dış politikaya yönelik farklılıkların hiç birisini göremeyeceksiniz. Ama insanlar birbiri ile sabahtan akşama kadar kanlı bıçaklı savaş halinde olacaklar.”250 

 Büyük Ortadoğu Projesi’nin bölge ülkeleri üzerinde ki ekonomik etkisi konusunda da Mahir Kaynak hiç iyimser bir tablo çizmiyor ve şunların belirtiyor. 

“Suudi Arabistan'a baktığınız zaman, vatandaşlarının hayat standardı birçok ülkenin vatandaşlarından çok daha iyi şartlardadır. Yani akmasa da damlar 
cinsinden, bal tutan parmağını yalamaktadır ama buradaki zenginliklerin çok önemli bir kısmı Batıya akacaktır. Burada söz konusu olan, aslında petrolün, 
enerjinin kıtlığı değildir, kıtlık üzerine bir tartışma ve çatışma yok, Amerika Birleşik Devletleri'nin belki de en önemli sorunu bolluğu sınırlamaktır. Şu anda 
dünya üzerinde bir petrol sıkıntısı yoktur. Aksine yeni bir takım kaynakların devreye girişi, doğalgazın kullanılışının artması, Orta Asya doğalgazının Batıya 
doğru gitmesi bir bolluk yaratacaktır. Bu bolluğun kontrol edilmesi gerekir. Bu bolluğun kontrol edilmesi kolaydır, mümkündür. Mesela bazı alanlar devreden 
çıkarılır. Amerika Birleşik Devletleri, kendi ülkesinde tarım ürünleri fazla olduğu zaman, çiftçiye şu kadar para al ekme diyor. 

Ama burada onu yapmaz. 

Ne yapar? 

Bu bölgede bir iç savaş çıkarır. Ve arada bir müdahale yapar. O alan kullanılamaz. Öylece bir planlama yapılabilir rahatlıkla”.251 

Büyük Ortadoğu Projesi’nin hedeflerinin; enerji kaynaklarının güvenliği, bölgede istikrarın sağlanması, terör tehdidinin önlenmesi ve İsrail’in güvenliğinin 
sağlanması olduğunu yukarıda belirtmiştik. Hedeflerine baktığımız zaman petrol güvenliğini ABD’nin kendi adına kısmen sağladığını ancak bunun dışındaki hedeflere ulaşamadığını bilakis tam tersi etki oluşturduğu görülmüştür. 

 2014 yılına gelindiğinde Ortadoğu’nun belli başlı ülkelerine bakıldığında ortaya çıkan tablo oldukça olumsuz bir durumu ortaya koymaktadır. Örnek vermek icap ederse Irak iyi bir örnek teşkil edebilir. ABD Irak işgali ile Saddam Hüseyin’in diktatör yönetimini yıkıp yerine insan haklarının ve özgürlüklerinin getirileceği iddia etmiş ancak yaşanan olaylar Irak halkının eskiye nazaran çok daha kötü şartlar altında yaşamak zorunda kaldıklarını göstermiştir. İşgal sonrasında Haber bültenlerinde, genel olarak tüm Irak’ta meydana gelen bomba yüklü araçlarla düzenlenen saldırılar sonucunda, birçok sivilin öldüğü olaylara çokça yer bulmuştur. 

 Diğer bir örnek de Afganistan’dır. Afganistan’ı Taliban baskısından kurtaracağını iddia eden ABD ve Batılı güçler, orada gerçekleştirdikleri savaş sonunda 
Afganistan’ı savaş mağduru bir ülke haline getirmekten kurtaramamıştır. 

Büyük Ortadoğu Projesi’nin planları ve temeldeki mantığı gereği ulus devletler yerine etnik veya dini olarak bölünmüş küçük özerk yönetimler oluşturmuştur. Irak’ta bunun en somut örneğini görmek mümkündür. Mesele etnik olarak ele alınacak olursa Irak’ta şu anda Araplar, Türkmenler ve Kürtler olarak yalnız üç ayrı grubun olması gerekirdi. Şu anda ise Irak, ırk ve mezhepsel olarak birçok gruplara bölünmüştür. Irak’ta meydana gelen can kayıplarının büyük çoğunluğunun da mezhep çatışmaları sonucunda yaşandığı görülmektedir. 

 İstikrar bağlamında “Arap Baharı” şeklinde başlayıp daha sonra hiçbir ülkede neticesi bahar olmadığından ismini “Arap Ayaklanmaları” veya “Ortadoğu İsyanı” şeklinde değiştiren olayların da incelenmesi önem arz etmektedir. Nitekim başlangıçta özgür halk hareketi gibi gözüken olayların aslında tamamen organize, neo-renkli devrimler olduğu görülmüştür. Bu devrimler neticesinde İsrail için tehlike arz edebileceği farz olunan bazı ülkeler istikrarı bozulmuş ve İsrail için tehdit olamaz hale getirildikleri zaman içerisinde anlaşılmıştır. Örnek vermek gerekirse Arap ayaklanmalarının ilk etapta İsrail aleyhine sonuç doğuracak şekilde gerçekleştiği Mısır’da, bir sene sonra istenen sonuç alınamadığından dolayı karşı devrim gerçekleştirilmiş ve İsrail yanlısı bir yönetimin iş başına getirildiği görülmüştür. 

 Bölgeye bakıldığında izlenen gelişmeler, bölgede terör ve yıkım olaylarının yıllar içinde şiddetini arttırdığı ve daha sıklıkla gerçekleştiğini ortaya koymuştur. 
Özellikle dış güçlerin bölgeye girdiği 2003 yılı ile mukayese edildiğinde, bu artış ve bu artışın sonuçlarının bölge devletleri ve milletleri için çok yıkıcı hale geldiği 
gözlemlenmektedir. Bu ve benzeri birçok örnek ABD’nin, Büyük Ortadoğu Projesi ile iddia ettiği gibi terörü önlemek gibi bir niyeti olmadığını göstermiştir. 

 Bu çalışma, ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesini, insan hakları ve demokrasiyi yaygınlaştırmak maksadı ile uygulamaya koyduğu iddiasının gerçeği yansıtmadığını, asıl maksadının Ortadoğu Bölgesi’ne ve enerji kaynaklarına hâkim olma isteği olduğunu göstermeyi amaçlamıştı. Bu çerçevede Ortadoğu bölgesinin neden önemli olduğu ve ABD’nin bu projeyi uygularken Ortadoğu’da uyguladığı politikaları incelenmiştir. Bu bağlamda Irak ve Afganistan örnekleri üzerinde durularak uygulanan politikaların neticesinin neleri getirdiği gösterilmeye çalışılmıştır. Ortadoğu Bölgesinde bulunan Irak ve Afganistan örneklerinden yola çıkılarak tüme varım metodu kullanılmak suretiyle, Büyük Ortadoğu Projesi’nin asıl maksadı ortaya konmaya çalışılmıştır. Irak üzerinden tüme varım yapacak olursak, bir Ortadoğu ülkesi olan Irak’a özgürlük ve demokrasi getirme vaadi ile girilmiş ve neticesinde Irak petrolleri üzerinde Amerikan şirketlerinin söz sahibi olması sağlanmış, Irak’ta kalıcı ABD üsleri kurulduğu görülmüştür. Bunlar gerçekleşirken, yukarıda da belirttiğimiz gibi operasyon için ortaya konulan gerekçelerden çok daha kötü durumda bir ülke 
ortaya çıktığı görülmüştür. 

 Benzer çıkarımı Afganistan için de yapmak mümkündür. 

Afganistan’a Taliban baskısından kurtarma gerekçesi ile giren ABD, 2001-2014 yılları arasında ülkeye yerleşmiş görünmektedir. 
2015 itibariye askeri güçlerini tamamen Afganistan’dan çekeceğini söyleyen ABD askeri birlikler yerine Afganistan’da sivil güçler bırakmayı planladığını ifade etmiş bulunmaktadır. Amerikan varlığının bu şekilde devam ettirileceği planlanmaktadır. Zaten şu anda yönetimde olan Afgan idaresi de ABD'nin ülkeden tamamen çekilmesini net olarak arzu etmemektedir. 

Bu örneklerden hareketle ABD’nin Ortadoğu’da uyguladığı politikalarda asıl maksadının bölgeye yerleşmek ve enerji kaynaklarını kontrolü altına almak olduğu söylenebilir. 

BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

247 Serhat Erkmen, Irak Krizi, ASAM Yayınları, Ankara, (2003), s.104, 
248 Kaynak-Gürses, A.g.e, ss.16-17 
249 A.g.e, ss.17-18 
250 A.g.e, ss.18-19 
251 A.g.e, s.19 


KAYNAKÇA: 

 KİTAP VE SÜRELİ YAYINLAR 

-ABASCAL, Eenesto Gomez, Ortadoğu’da İmparatorluğun Sonbaharı, (Çev.) Süleyman Altunoğlu-Barış Yıldırm, NoteBene Yayınları, Ankara, (2013) 

-ACAR, Sadık, “Orta Doğu’nun Dünya Ticareti Bakımından Önemi ve Körfez Bunalımı Sonrası Beklentiler”, DEÜ, İİBF Dergisi, Cilt: 7 Sayı:1, (1992) 

-AKAR, Atilla, Büyük Ortadoğu Kuşatması, Timaş yayınları, İstanbul, (2004) 

-AKBAŞ, Zafer, Irak Sorununun Uluslararası Boyutu ve Türkiye, Barış Kitap, Ankara, (2011) 

-AKDOĞAN, Hüseyin- KÂHYA, Yavuz- ALTUN, Nurullah, Ortadoğu’daki Siyasal Gelişmeler ve Güvenlik, Polis Akademisi Yayınları, Ankara, (2012) 

-AKMARAL, Kemal, Ben Bush, Evangelist Bush, Şimdi Yayınları, İstanbul, (2005) 

-AKYOL, Hakan, “Büyük Ortadoğu Projesi ve Projenin Demokratikleşme Yaklaşımları Açısından”, Bahçeşehir Üniversitesi, Değerlendirilmesi, 
            Uzmanlık Projesi, İstanbul, (2008) 

-ALP, İlker, Şark Meselesi veya Emperyalizmin Türk Meselesi, Eser Matbaacılık, Edirne, (2008) 

-ALTIOK, Metin, “Uluslararası Sermayenin Krizi, Hegemonya Savaşları Ve Türkiye”, Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, C.3 sayı. 12, Bahar, (2005) 

-ALTUĞ, Yılmaz, Çin, Vietnam, Çekoslovakya ve Orta Doğu Sorunları, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Gazetecilik Enstitüsü Yayınları, İstanbul, (1970) 

-ALTUNIŞIK, Meliha Benli, “Ortadoğu ve ABD: Yeni bir Döneme Girilirken”, Ortadoğu Etütleri, Cilt 1, Sayı 1, (2009) 

-ARAS, Bülent ve BACIK, Gökhan (der.), 11 Eylül Öncesi ve Sonrası, Etkileşim yayınları, İstanbul, (2006) 

-ARDA, Erhan, Sosyal Bilimler El Sözlüğü, Alfa Yayınları, İstanbul, (2003) 

-ARI, Tayyar, Geçmişten Günümüze Ortadoğu: Siyaset, Savaş ve Diplomasi, Alfa yayınları, İstanbul, (2007) 

-ARI, Tayyar, Irak, İran ve ABD, Önleyici Savaş, Petrol ve Hegemonya, Alfa yayınları, İstanbul, (2004) 

-ATEŞ, Toktamış, Türk Devrim Tarihi, Der Yayınları, İstanbul, (1998 

-AVCI, Gültekin, Doğu’nun İstilası Medeniyetler Savaşı’na Doğru, Birey Yayıncılık, İstanbul, (2006) 

-AYAN, Ergin, Ortadoğu’ da Yap-Boz, Karadeniz Dergi Yayınları, Ankara, (2010) 

-AYDIN, Mustafa ve ÖZCAN, Nihat Ali, Riskler ve Fırsatlar Kavşağında Irak’ın Geleceği ve Türkiye, TEPAV, Ankara, (2007) 

-AYDIN, Mustafa, “Amerika Dünyadan Ne İstiyor? ABD'nin Yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi ve Dış Politikası”, Stradigma, Sayı 4, (2003) 

-AYDIN, Dilek ve TEKBIYIK Arif, “İran Nükleer Programının Türkiye’nin Güvenliğine Etkileri”, Güvenlik Stratejileri Dergisi, (2007) 

-AYDOĞAN, Metin, Türkiye Nereye Gidiyor, Umay yayınları, İzmir, (2006) 

-BERİŞ, Yakup ve GÜRKAN, Aslı, TÜSİAD ABD Temsilciliği Değerlendirme Raporu, Temmuz (2002) 

-BİLBİLİK, Erol, NATO-İstanbul Zirvesi ve Geniş Ortadoğu Stratejisi, Otopsi Yayınları, İstanbul, 2004 

-BORAN, Yıldırım, El-Fetih, Hamas, Hizbulla Ortadoğu’da Direniş, Siyah Beyaz Kitap, İstanbul, (2011) 

-BOSTANOĞLU, Burcu, Türkiye-ABD İlişkilerinin Politikası, İmge Kitapevi Yayınları, Ankara, (1999) 

- BOZARSLAN, Hamit, Ortadoğu: Bir Şiddet Tarihi, İletişim yayınları, İstanbul, (2010) 

-BOZTEMUR, Recep, “Irak Savaşı Sonrası Ortadoğu”, SAREM 5. Uluslararası Sempozyum Bildirileri, Ankara, Genel Kurmay Başkanlığı Basımevi, 2008 

-BULUT, Faik, Ortadoğu’nun Solan Renkleri, Berfin Yayınları, İstanbul, (2002) 

-CHOMSKY, Noam, ABD’nin Irak Politikası; Güdüler ve Sonuçlar, Amerika’nın Irak Savaşı, Aram Yayıncılık, İstanbul, 2003 

-CÖHCE, Salim, “Büyük Orta Doğu Projesi Bağlamında Hindistan ile Ortadoğu Arasındaki Tarihi Bağlar ve Güncel İlişkiler”, Gazi Akademik Bakış, Cilt. 2, Sayı 3, (2000) 

-ÇANDAR, Cengiz, Ortadoğu Üzerine Aykırı Düşünceler, Bir yayıncılık, İstanbul, (1984) 

-ÇEÇEN, Anıl, Türkiye’nin B Planı, Toplumsal Dönüşüm Yayınları, İstanbul, (2006) 

ÇELEBİ, Özlen, “1990’lardan 2000’lere Türk Dış Politikası ve ABD İle İlişkiler: Stratejik Ortaklık, Model Ortaklık Ve sonrası”, Türk Dış Politikası Son On Yıl, Palme 
            yayıncılık, Ankara, (2011) 

-ÇELENK, Nazmi, Amerika’nın İslâm’ı, İlgi Yayınları, İstanbul, (2006) 

-ÇELİK, Serkan - GÜRTUNA , Anıl, Büyük Ortadoğu Projesi ve Türkiye’ye Etkileri, Global Strateji Enstitüsü, Ankara , (2005) 

-ÇETİNKAYA, Hikmet, Amerikan Mızıkacıları, Cumhuriyet Kitapları, İstanbul, (2008) 

-ÇETİNKAYA, Hikmet, Soros’un Çocukları, Cumhuriyet Kitapları, İstanbul, (2007) 

-ÇETİNSAYA, Gökhan, SETA Irak Dosyası, Irak’ta Yeni Dönem, Orta Doğu ve Türkiye, SETA Yayınları, Ankara, Nisan (2006) 

-ÇEVİK, Halis, Kadim Toprakların Trajedisi: Uluslararası Politikada Ortadoğu, İkia Yayıncılık, İstanbul (2005) 

-ÇİFTÇİ, Kemal, “Soğuk Savaş Sonrasında ABD: Rızaya Dayalı Hegemonyadan İmparatorluk Düzenine”, ZKÜ Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 5, Sayı 10, (2009) 

-ÇUBUKÇU, Mete, Ortadoğu’nun Yeniden İşgali, Kalkedon Yayınları, İstanbul, (2006) 

-DAVUTOĞLU, Ahmet, Stratejik Derinlik, Küre Yayıncılık, İstanbul, (2004) 

-DEDEOĞLU, Beril, Ortadoğu Üzerine Notlar, Derin Yayınları, İstanbul, (2002) 

-DEMİRKIRAN, Özlem, “Soğuk Savaş Sonrası Ortadoğu Ekseninde Türk-Amerikan İlişkileri”, Yüksek Lisans Tezi, Süleyman Demirel Üniversitesi, Isparta, (2005) 

-DENİZ, Şadiye, “Ortadoğu’nun Yeniden İnşaasının Yapı Bozumu: Büyük Ortadoğu Projesi Üzerine Bir Analiz”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Cilt:5, 
            Sayı:20, (2012) 

-DENİZ, Taşkın, “Mekânsal Paylaşım Açısından Büyük Ortadoğu Projesi ve Türkiye”, Marmara Coğrafya Dergisi, Sayı:26, İstanbul, (2012) 

-DURSUN, Davut, Ortadoğu Neresi, İnsan Yayınları, İstanbul, (1995) 

-DUMANLI, Cihangir, Ulusal Güvenlik Sorunlarımız, Bizim Kitaplar Yayınevi, İstanbul, (2007) 

-EKİNCİ, Arzu Celalifer, İran Nükleer Krizi, USAK Yayınları, Ankara, (2009) 

-ERCEYLAN, Mustafa, “Büyük Ortadoğu Projesinde İran’ın Önemi”, Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Kocaeli, (2007) 

-ERDÖNMEZ, Hüseyin, “Avrupa Devletlerinin Orta Doğu Politikası İle ABD’nin Büyük Orta Doğu Projesi”, Yüksek Lisans Tezi, Trakya Üniversitesi, Edirne, (2010), 
           ss.63-64 

-ERKMEN, Serhat, Irak Krizi, ASAM Yayınları, Ankara, (2003) 

 -ERSİN, Nihat, Ortadoğu Savaşlarının Perde Arkası, Gündem yayınları, İstanbul, (2003) 

-EVCİOĞLU, Kemal, Amerika Birleşik Devletleri’nin Büyük Ortadoğu Projesi, Umay Yayınları, İzmir, (2005) 

-GERGER, Haluk, ABD, Ortadoğu, Türkiye, Ceylan Yayınları, İstanbul, (2006) 

-GÖNENÇ, Selami, Güneybatı Asya “Ortadoğu” Ülkeler Coğrafyası, Çantay Yayınları, İstanbul, (1999) 

-GÖKÇE, Orhan, Terörün Görüntüleri, Görüntülerin Terörü, Çizgi Kitapları, Konya, (2004) 

-HARMAN, Ömer Faruk, “Yeni Ahid’de Din ve Din Anlayışı”, Dinler Tarihi Araştırmaları II. sempozyumu, 20-21 Kasım, Konya, (1998) 

-HAN, Ahmet K., Irak Savaşı; Oyunun Adı Petrol mü?, ABD Dış Politikasında Yeni Yönelimler ve Dünya, Der. Toktamış Ateş, Ümit Yayıncılık, İstanbul, (2004) 

-HOLLİDAY, Fred, Ortadoğu Hakkında 100 Mit, Can Cemgil (Çev.), İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, (2008) 

-İDRİSOĞLU, Railya Elif, “Rusya’nın ve ABD’nin SSCB Sonrası Ortadoğu Politikası”, Yüksek Lisans Tezi, Konya, Selçuk Üniversitesi, (2010) 

-KAPAN, İsmail, Irklar, Dinler ve Mezhepler Mozaiği Ortadoğu’da Bahar Sancısı, Babıali Kültür yayınları, İstanbul, (2012) 

-KARAASLAN, Tufan, Ortadoğu’nun Coğrafyası, Atlas kitapevi, Konya, (1998) 

-KARABULUT, Bilal, Uluslararası İlişkilerde Anahtar Kavramlar Serisi, Strateji, Jeostrateji, Jeopolitik, Platin yayınları, Ankara, (2005) 

-KASIM, Kamer, Soğuk Savaş Sonrası Dönemi ABD-İsrail İlişkileri, Avrasya Dosyası, Cilt 6, Sayı. 2, (2000) 

-KAYNAK, Mahir-GÜRSES, Emin, Büyük Ortadoğu Projesi, Timaş Yayınları, İstanbul 2008 

-KAYNAK, Mahir, Büyük Ortadoğu Projesi ve Türkiye Üzerine Stratejik Analizler, Truva Yayınları, İstanbul, (2005) 

-KESER, Ulvi, Dünyanın Kaynayan Kazanı Ortadoğu, Motif Matbaacılık, Ankara, (2012) 

-KHAN, Mujeeb R., The Tragedy of the Modern Middle East: The Systemic Basis of War and Authoritanism in The Regime, Milletlerarası Orta Doğu: 
           Kaos mu Düzen mi?, Hazırlayan: Ali Ahmetbeyoğlu, TADAV Yayınları, İstanbul 

- KİBAROĞLU, Mustafa, “İran Bir Nükleer Güç Mü Olmak istiyor?”, Avrasya Dosyası-İran Özel Sayısı, Cilt. 5, Sayı.3, (1999) 

- KOCAOĞLU, Mehmet, Uluslararası İlişkiler Işığında Ortadoğu, Genelkurmay Basımevi, Ankara, (1995) 

- KULOĞLU, Armağan, Türkiye’nin Stratejik Yeraltı kaynaklarının Ulusal Güvenliğe Etkisi, Ankara, (2010) 

- KONA GÜNGÖRMÜŞ, Gamze, “Yeni Ortadoğu ve Düşündürdükleri”, Görüş Dergisi, No:54, (2003) 

- LAÇİNER, Sedat-EKİNCİ, Arzu Celalifer, 11 Eylül Sonrası Ortadoğu, USAK Yayınları, Ankara, (2011) 

- LATİF, Hüseyin, ABD’nin Türkiye’ye Biçtiği Rol, Bizim Avrupa Yayınları, İstanbul, (2007) 

- LEWİS, Bernard, Ortadoğu, İki Bin Yıllık Ortadoğu Tarihi, Selen Y.Kölay (Çev.), Arkadaş yayınevi, Ankara, (2000), 

- LOCKMAN, Zachary, Hangi Ortadoğu? Oryantalizm. Tarih. Siyaset, Burcu Birinci (Çev.), Küre yayınları, İstanbul, (2010) 

- LUTSKİY, Borisoviç, Arap Ülkelerinin Yakın Tarihi, Turan Keskin (Çev.), Yordam Kitap, İstanbul, (2011) 

- MAHALLİ, Hüsnü, Ortadoğu’da Kanlı Bahar, Destek Yayınevi, İstanbul, (2012) 

- MAHAN, Alfred Thayer, Deniz Gücünün Tarih Üzerindeki Etkisi, Kerem ve Melahat Fındık (çev.), Q-Matris yayınları, İstanbul, (2003) 

- MEMİŞ, Ekrem, Kaynayan Kazan Orta Doğu, Çizgi Kitapevi, Konya, (2002) 

- MÜTERCİMLER, Erol, Yüksek Stratejiden Etki Odaklı Harekâta Geleceği Yönetmek, Alfa Yayınları, İstanbul, (2006) 

- NYE, Joseph, Amerikan Gücünün Paradoksu, Gürol Koca (Çev.), Literatür Yayıncılık, İstanbul, 2003 

- ÖNGÖR, Önder, “Soğuk Savaş Sonrası Dönemde ABD’nin Ortadoğu Coğrafyasında Uyguladığı Güvenlik Politikaları Ve Bu Politikaların Türkiye Üzerine Yansımaları”, 
             Yüksek Lisans Tezi, Gebze, (2005) 

- ÖZDAĞ, Ümit, Yeniden Yapılanan Ortadoğu, Irak Krizi (2002–2003), Ankara, Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi Yayınları, (2003) 

- ÖZER, Ahmet, “11 Eylül, Bölünen Dünya, Huntington ve Çatışma”, Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi, Cilt 4, Sayı 2, (2007) 

- ÖZEY, Ramazan, Dünya Denkleminde Ortadoğu, Aktif yayınevi, İstanbul, (2004) 

- ÖZEY, Ramazan, “Jeopolitik Açıdan Akdeniz’i İkiye Ayıran Ülke: Tunus”, Altınoluk Dergisi, sayı. 137, İstanbul, (1997) 

- ÖZMEN, Süleyman, Ortadoğu’da Etnik, Dini Çatışmalar ve İsrail, IQ Kültür Sanat yayıncılık, İstanbul, (2001) 

-ÖZTÜRK O. Metin-SARIKAYA, Yalçın, NATO Büyük Ortadoğu ve Türkiye, POLSAR, Ankara, (2004) 

-PAPPE, Ilan, Ortadoğu’yu Anlamak, Gül A.(Çev.), NTV yayınları, İstanbul, (2009) 

-PINAR, Babür ve ULUTAŞ, Recai, Ortadoğu Yalancı Bahar, Nitelik Kitap Yayınevi, Ankara, (2012) 

-PARLAR, Suat, Ortadoğu Vaat edilmiş Topraklar, Mephisto yayınları, İstanbul, (1997) 

-PEHLİVANOĞLU, A.Öner, Ortadoğu ve Türkiye, Kastaş Yayınevi, İstanbul, (2004) 

-PEKÖZ, Mustafa, Küresel Güçlerin Ortadoğu Stratejisi, Kalkedon Yayınları, İstanbul, (2007) 

-SANDER, Oral, Siyasi Tarih: 1918–1994, İmge Kitapevi, Ankara, (2002) 

-SANDER, Oral, Siyasi Tarih (İlkçağlardan 1918’e), İmge Kitapevi Ankara, (1992) 

-SANDIK, Atilla ve DAĞCI, Kenan, Büyük Ortadoğu Projesi: Yeni oluşumlar ve değişen dengeler, İstanbul, (2006) 

-SAYIN, Ümit, Küresel Terörün Perde Arkası: Gizli Örgütler, 11 Eylül ve Büyük Ortadoğu Projesi, Neden Kitap, İstanbul, (2006) 

-SEDEF, Serpil, “Genişletilmiş Ortadoğu Projesine karşı uzman aydınların tutumu”, Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi, İstanbul, (2009) 

-SEVER, Ayşegül, ABD’nin İkili Çevreleme Politikası ve Türkiye, Büke yayınları, İstanbul, (1997) 

-SİNKAYA Bayram, “İran’ın Nükleer Programına Arap Ülkelerinin Yaklaşımı”, Orta Doğu Analiz, Cilt. 2, Sayı. 15, (2010) 

-SÖNMEZOĞLU, Faruk, Uluslararası ilişkiler Sözlüğü, Der Yayınları, İstanbul, (2000) 

-ŞAHİN, Abdullah, Büyük Ortadoğu Projesi ve Türkiye, İstanbul, Temmuz 2004 

-ŞEFİK, Münir, Emperyalizmin İslam Dünyasına Girişi ve Ortadoğu Sorunu, Cemil Akpınar, (Çev.), Risale Yayınları, İstanbul, (1983) 

-ŞAFAK, Hasan, Büyük Orta Doğu Projesi, İsrail’in İmparatorluk Planı, Profil Yayıncılık, İstanbul, (2006) 

-TAŞLI, Ömer, Ortadoğu’ya Süper Güçlerin Etkileri, Fikir Yayınları, İstanbul, (1986) 

-TAŞDEMİR, Fatma, Uluslar Arası Terörizme Karşı Devletlerin Kuvvete Başvurma Yetkisi, USAK Yayınları, Uluslar arası Hukuk Serisi:3, Ankara, (2006) 

-TURAN, Ömer, Tarihin Başladığı Nokta Ortadoğu, Yaydağ yayınları, İstanbul, (2002) 

-TURHAN, Talat, Küresel İhanetin İçyüzü ve Arap Baharı, Destek Yayınları, İstanbul, (2012) 

-TÜRK, Hakan, Türkiye Ateş Çemberinde, Akademi TV Yayın, İstanbul, (2004) 

-TÜRKMAN, Sayim, ABD, Ortadoğu ve Türkiye, Nobel Yayınevi, Ankara, (2007) 

-TÜRKMEN, İlter, Türkiye Cumhuriyeti’nin Orta Doğu Politikası, BİLGESAM Yayınları, No: 4, (2010) 

-USLUBAŞ, Fevzi, SSCB’den Sonra Rusya’da mı? Afganistan, Küresel Terör ve ABD İmparatorluğun Bataklığı, Toplumsal Dönüşüm Yayınları, İstanbul, (2005) 

-UŞAKLI, Ali Bülent, “Savaşın Dönüşümünde Teknolojik Gelişmelerin Etkisi”, Atılım Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, (2007) 

-VARLIK, Ali Bilgin, “Küreselleşme ve Küreselleşmenin Orta Doğu’ya Etlileri”, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Siyasal Bilimler Fakültesi Uluslararası 
              İlişkiler Ana Bilim Dalı, Doktora Tezi, 2009 

-VATANDAŞ, Aydoğan, Arabulucu Amerika Konuşmaları, Kara Kutu Yayınları, İstanbul, (2012) 

-YAPICI, Utku, “Uluslararası Hukukta Terörizme Karşı Kuvvet Kullanımı Sorunu”, Uluslararası Hukuk ve Politika, Cilt 2, No: 7, (2006) 

-YENERER, Vedat, Düşman Kardeşler: ABD İşgalindeki Irak’ta Arap, Kürt ve Türkmen Çatışması, Bulut Yayınları, İstanbul, (2004) 

-YEŞİLTAŞ, Murat, ABD’nin Uluslararası Terörizme Yaklaşımı, ABD’nin Haydut Devletleri, Ed. Kemal İnat, Değişim Yayınları, İstanbul, (2004) 

-YILDIZ, Yavuz, Ortadoğu’da Silahlanma ve Militarizm, Bağlam yayınları, İstanbul, (1993) 

-YILDIZ, Yavuz Gökalp, Global Stratejide Ortadoğu, Der Yayınları, İstanbul, (2000) 

-YILDIZ, Yavuz Gökalp, “Bush Doktrini Ve Irak Üzerine Savaş”, New Perspectives Quarterly Türkiye, Cilt: 4, Sayı: 4, Yıl: 2002 

-YİNANÇ, Refet ve TAŞDEMİR, Hakan (der.), Uluslararası Güvenlik Sorunları ve Türkiye, Seçkin Yayıncılık, Ankara, (2002) 

-ZEHİR, Cemal, Son Gelişmeler Işığında Ortadoğu’da Su Meseleleri, Milletlerarası Ortadoğu: Kaos mu? Düzen mi?, Konferansı Bildiriler Kitabı, 
            Tarih ve Tabiat Vakfı Yayınları, İstanbul, (2004) 


İNTERNET YAYINLARI;


-AKBAŞ, Zafer-BAŞ, Adem, “İran'ın Nükleer Enerji Politikası ve Yansımaları”, History Studies, 
            http://www.historystudies.net/DergiPdfDetay.aspx?ID=594 , 2013, 16.03.2014 

-ATİKER, Mustafa, “Ortadoğu, Petrol ve ABD”, http://www.kto.org.tr/d/file/ortadogu_rapor.pdf, 12.03.2014 

-BAĞCI, Hüseyin ve SİNKAYA, Bayram, “Büyük Ortadoğu Projesi ve Türkiye:AK Parti’nin Perspektifi”, 
           http://www.akademikortadogu.com/belge/ortadogu1%20makale/huseyin_bagci_bayram _sinkaya.pdf, ss.21-22, 20.03.2014 

-ERALP, Yalım, “Obama’nın Konuşması: Ankara-Kahire Farkı”, 
            http://www4.cnnturk.com/Yazarlar/YALIM.ERALP/Obama.nin.Konusmasi.Ankara.Kahire.Farki/39.490/index.html, 08.06.2009, 25.02.2014 

-EROL, Hikmet, “Geçmişten Günümüze ABD’nin Ortadoğu Politikası”, 
          http://www.tuicakademi.org/index.php/kategoriler/amerika/252-gecmisten-gunumuzeabdnin-ortadogu-politikasi, 06.08.2010, 12.03.2014 

-ERSOY ÖZTÜRK, Tuğçe, “Yeni Dönem Türkiye - ABD İlişkileri: Fırsatlar ve Riskler”, 
          http://www.tasam.org/Files/PDF/abdsonucraporu.pdf, s.29, 16.03.2014 

-ERSOY ÖZTÜRK, Tuğçe, “ABD’nin Yumuşak Güç Kullanımı: Barack Obama İmajı Üzerinden Amerikan Dış Politikasının Yeniden İnşası”, 
           http://kamudiplomasisi.org/pdf/abdninyumusakguckullanimi.pdf, 12.03.2014 

-GERGER, Haluk, “Ortadoğu’da Düş Ve Karabasan: Ortadoğu Nereye?”, 
           http://forum.memurlar.net/konu/615441/, 19.03.2014 

-GÖKBAŞ, Seval, “Çok Kutuplu Yeni Dünya Düzeninde Güvenlik Algısı”, 
           http://www.tasam.org/tr-TR/Icerik/1113/cok_kutuplu_yeni_dunya_duzeninde_%E2%80%98guvenlik_algisi, 30.07.2009, 19.03.2014 

-GÜNAL, Altuğ, “Büyük Ortadoğu Projesi ve Türkiye”, 
            www.medyaokuryazar.com/wp-content/2012/12/bop.pdf, 24.02.2014 

- GÜNEY, Çetin, “Büyük Orta Doğu Çerçevesinde İslam ve Demokrasi”, 
            http://dusuncetarihi.files.wordpress.com/2010/01/buyuk-orta-dogu-cercevesinde-islamve-demokrasi.pdf, s.6, 22.03.2014 

- GÜNGÖRMÜŞ KONA, Gamze, “Üzgünüm Abede: Yeni Orta Doğu, Türkiye ve Rusya Federasyonu Olmadan Olmaz”, 
            http://www.politikadergisi.com/makale/üzgünüm-abede, 09.11.2008, 14.03.2014 

-KESKİN, Arif, “İran’ın Nükleer Çabaları: Hedefler, Tartışmalar ve Sonuçlar”, TURKSAM, 
            http://akademikperspektif.com/2012/01/10/iranin-nukleer-cabalarihedefler-tartismalar-ve-sonuclar/, 10.01.2012, 16.03.2014 

KİBAROĞLU, Mustafa, “İran’daki Gelişmelerin Türkiye’nin Güvenliğine Etkileri ve Alınabilecek Tedbirler”, 
         http://www.mustafakibaroglu.com/sitebuildercontent/sitebuilderfiles/Kibaroglu-HarbAkademileri-Sempozyum-Iran-Mart2006.pdf, Mart 2006, 16.03.2014 

-KÖSE, Talha, “İran’ın Nükleer Programı ve Orta Doğu Siyaseti Güç Dengeleri ve Diplomasinin İmkânları”, SETA Yayınları, Ankara, (2008), s. 23, 
          http://file.setav.org/Files/Pdf/iran-nukleer-programi-ve-orta-dogu-siyaseti-gucdengeleri-ve-diplomasinin-imkanlari.pdf, 16.03.2014 

-KULOĞLU, Armağan, “Türkiye’nin Stratejik Yeraltı kaynaklarının Ulusal Güvenliğe Etkisi”, Ankara, (2010), s.3, 
          www.beykent.edu.tr/WebProjects/Uploads/kulogluocak%202010.pdf, 06.03.2014 

-MUSAOĞLU, Neziha ve EFEGİL, Ertan, “Ortadoğu’da Büyük Ortadoğu Projesi uygulanabilir mi?”, 
         http://www.akademikortadogu.com/belge/ortadogu2%20makale/neziha_musaoglu_ertan_efegil.pdf, 18.03.2014 

-ORUÇ, Mehmet, “İslam’a karşı topyekûn savaş sürüyor”, 
         http://www.mehmetoruc.com/detay.asp?i=104, 12.03.2014 

- TURAN, Aslıhan P., “Hazar Havzasında Enerji Diplomasisi”, 
         http://www.bilgesam.org/tr/images/stories/makaleler/Hazar%20Havzasinda%20Enerji%20Diplomasisi.pdf, s.183, 28.03.2014 

-YAŞAR, Ali, “Büyük Ortadoğu Projesi ya da paylaşımın yeni adı”, 
         http:www.ozgurlukdunyasi.org/arşiv, 12.02.2014 

-Dünya üzerindeki önemli boğazlar ve kanallar,
        http://www.dünyabülteni.net, 12.02.2014 

-Arap İsrail savaşları, 
       http://forum.lotr.oasgames.com/viewtopic.php?f=105&t=80004, 28.02.2014 

-Ortadoğu, 
       http://tarihdersnotlari.blogcu.com/ortadoğu, 12.02.2014 

-İslamiyet gelmeden önce Arabistan’da hangi dinler hâkimdi?, 
        http://sorularlaislamiyet.com/article/16135, 03.12.2011, 15.02.2014 

- İslam’ın doğuşunun eşiğinde İran’ın dini ve siyasi durumu 
      http://farsca.blogcu.com/   15.02.2014 

-Sünnilik mi? Vehhabi/ Selefilik mi?, 
       http://blog.milliyet.com.tr/sunnilik-mi--vehhabi--selefilik-mi-/Blog/?BlogNo=433897, 27.10.2013, 25.03.2014 

-Fransa'nın Mısır'ı İşgalinden 1. Filistin İntifadası'na Kadar Ortadoğu Siyasi Tarihi 1800-1990, 
       http://eski.bgst.org/keab/keab140705bol1.asp, 01.03.2014 

- Pax Americana yolda yollar kapalı, 
      http://www.diplomatikgozlem.com/TR/belge/1-6906/pax-americana-yolda-yollar-kapali.html, 11.09.2002, 15.03.2014 

-11 Eylül saldırısı ve 5 komplo teorisi, 
      http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2011/08/110829_nine_eleven_conspiracy.shtml, 26.08.2011, 15.03.2014 

-ABD’nin Irak’tan Çekilme Süreci Ve Bölge Dinamikleri Açısından Değerlendirilmesi, BUSAM , İstanbul 2009, 
      http://busam.bahcesehir.edu.tr/rapordosya/080109abdiraktan-cekilme-sureci.pdf, 26.03.2014 

-Birleşmiş Milletler Kamusal İletişim Dairesi, Birleşmiş Milletler Hakkında Her şey, 
      http://www.unicankara.org.tr/everything_Turkish_final.pdf, s.36, 16.03.2014 

-Hasan Ruhani: Nükleer program konusunda gerekli tüm adımları atmaya hazırız, , 
      http://tr.euronews.com/2014/01/23/hasan-ruhani, 23.01.2013, 24.02.1024 

-Dünya Bülteni, Barack Obama’nın ilk röportajı, 
       http://www.dunyabulteni.net/index.php?aType=haber&ArticleID=64993, 30.01.2009, 25.02.2014 

-Barack Obama’nın Kahire konuşması, 
       http://xa.yimg.com/kq/groups/17875166/445506459/name/Barack+Obama%26%2339%3Bs+Cairo+speech.doc, 04.06.2009, 25.02.2014 

-Başkan Obama’nın TBMM’deki Konuşması, 
       http://www.yenidenergenekon.com/98-baskan-obamanin-tbmmdeki-konusmasi-turkce-tam-metin/#sthash.GWHxrEo0.dpuf, 07.04.2009, 25.02.2014 

- Büyük Ortadoğu Projesi, 
       http://trtr.facebook.com/note.php?note_id=154231004611127&id=104439666258769, 18.03.2014 

-Meclis araştırmaları önergesini metni, 
http://www2.tbmm.gov.tr/d24/10/10-163458gen.pdf, 12.12.2012, 19.03.2014 

-Din dağılımı dünya haritası, 
       http://aygunhoca.com/cografi-haritalar/76-dinselharitalar/511-din-dagilimi-dunya-haritasi.html, 19.03.2014 
-      http://haber.gazetevatan.com/rice-sekiz-yil-once-22-ulkenin-siniri-ve-rejimi-degisecekdemisti/361082/4/yazarlar, 23.02.2011, 26.02.2014 

- Rice, sekiz yıl önce ‘22 ülkenin sınırı ve rejimi değişecek’ demişti! 
         http://haber.gazetevatan.com/rice-sekiz-yil-once-22-ulkenin-siniri-ve-rejimi-degisecekdemisti/361082/4/yazarlar, 23.02.2011, 26.02.2014 

- Zbigniew Brzezinski,Büyük Ortadoğu’ya Dikkat, 
          http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=109124, 10.03.2004, 26.02.2014 

- Bush G-8 zirvesine Erdoğan’ı neden davet etti, 
         http://eski.bianet.org/2004/05/28/35726.htm, 29.05.2004, 22.03.2014 

- George Friedman Ve Zbigniew Brzezinski’ye göre 21. Yüzyılda Türkiye’nin Konumu ve Önemi, 
         http://politikaakademisi.org/george-friedman-ve-zbigniew-brzezinskiyegore-21-yuzyilda-turkiyenin-konumu-ve-onemi/,   13.03.2013, 26.02.2014 

- Sykes-Picot: http://www.osmanakbasak.com/Sayfalar/Syses_Picot.htm, 10.05.2014 

- Dünya Ham Petrol ve Doğal Gaz Rezervleri, 
         http://www.pigm.gov.tr/dunya_ham_petrol_ve_dogalgaz_rezervleri.php, 07.05.2014 

- Orta Doğu’da Etnik Yapı ve Din, 
        http://www.toplumsalbilinc.org/forum/index.php?topic=1475.0, 10.05.2014 

Büyük Ortadoğu Projesi Haritası: http://bopnedir.blogspot.com.tr/2013/03/buyukortadogu-projesi-haritasi.html, 10.05.2014 

Johnson Mektubu: 
        http://www.akintarih.com/turktarihi/cumhuriyetdonemi/johnson_mektubu/johnson_mektubu.html, 11.05.2014 

- Türkiye, İran anlaşmasının neresinde? 
        http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2013/11/131126_iran_turkiye.shtml,   26.11.2013, 15.03.2014 

- Sosyal Darwinizm: 
        http://www.turkcebilgi.com/ansiklopedi/sosyal_darwinizm, 10.05.2014 


ÖZGEÇMİŞ; 
Kişisel Bilgiler 
Adı Soyadı : Hamit ÇELİK 
Doğum Yeri ve Tarihi : Mardin/1979 
Eğitim Durumu 
Lisans Eğitimi : Fen- Edebiyat Fizik 
Yüksek Lisans Öğrenimi : Uluslararası İlişkiler 
Bildiği Yabancı Diller : İngilizce 
İş Deneyimi 
Çalıştığı Kurumlar : 
Pozisyon : Memur 
İletişim 
E-Posta Adresi : hamitcelik3545@hotmail.com 


***