23 Ekim 2018 Salı

II. KÖRFEZ SAVAŞINDAN SONRA IRAK EKONOMİSİ VE IRAK PETROLLERİNİN IRAK EKONOMİSİNDEKİ YERİ VE GELECEĞİ., BÖLÜM 6

II. KÖRFEZ SAVAŞINDAN SONRA IRAK EKONOMİSİ VE IRAK PETROLLERİNİN IRAK EKONOMİSİNDEKİ YERİ VE GELECEĞİ., BÖLÜM 6




İKİNCİ BÖLÜM 

II. KÖRFEZ SAVAŞINDAN SONRA IRAK EKONOMİSİ 

1. BAAS YÖNETİMİNDEN KALAN EKONOMİ 

    Baas yönetiminin sona ermesinden sonra Irak'ın yeniden yapılandırılması, yeni iş alanlarının oluşturulması, güvenli bir büyümenin sağlanması için Irak geçici hükümetinin yaptığı harcamalar yeterli olmamıştır. Irak’a yabancı ülkelerden elde edilen yardım ve bağışlarda yeterli olmamıştır. Irak'ta çalışanların yaklaşık üçte biri, Saddam dönemindeki gibi devlet tarafından istihdam edilmektedir. Petrol dışı sektörlerdeki temel ekonomik faaliyetlerin büyük şehirlerde yoğunlaşması, tarım sektörünün GSYİH'ye katkısını azaltmıştır. İmalat sektörünün gelişimi ise 2003 yılı sonrası artan şiddet olayları nedeniyle yavaşlamıştır.85 Irak ekonomisi büyük oranda kayıt dışıdır. Ancak Irak’ın Amerikan işgalinden sonra yapılan araştırmalarda Irak'ta işsizlik oranı yaklaşık %60 civarında olduğu tahmin 
edilmektedir. Daha sonra, işsizlik oranında nisbi iyileşme gözlense de, Irak Devlet Planlama Teşkilatı'nın açıklamasına göre işsizlik oranı 2005 itibariyle %28 civarındadır.86 


Tablo1 
Kaynak: The Economist Intelligence Unit, Ülke Profili: Irak 2008, s.19’dan derlenmiştir. 



Tablo2 
Kaynak: The Ekonomist Intelligence Unit, Ülke Profili: Irak 2008, s.22’dan Derlenmiştir. 


Yukarıdaki Tablo 2’de görüldüğü gibi Irak’taki Baas rejiminin yıkılışıyla birlikte Irak da temel ekonomi büyük bir iyileşme göstermiştir. Tablo 2 de 2004 yılının 
Reel GSYİH’sı, 2003 yılına göre %23,0 düzeyinde artış oranlarına yükseliş gerçekleştirerek %56,1 oranında artış meydana gelmiştir. Bu artışın başlıca nedenleri: 

Irak İşgali sonrası başlangıç nedeni Irak işgali sonrasında, işgal güçlerinin Irak’ı özgürleştireceği vaadi ve politikasıyla geri dönen göçmen Iraklılar’ın ekonomiye 
olumlu katkısı ve ABD’nin Irak’ın yeniden yapılandırma programı kapsamında açtıkları ihaleler istihdam yaratmanın yanı sıra, Irak için öngörülen bütçedir. Irak’ın yeniden inşası için Amerikan Kongresi tarafın tahsis edilen bütçenin Birleşik Devletler Barış Enstitüsü tarafından 18,4 milyar Amerikan Doları olduğunu açıklamıştır.87 Tüketici fiyat enflasyon ortalamasında düşüş sağlanarak 2004 yılı itibariyle %31,7 düzeyine düşmüştür. Ancak, Irak’ın savaş durumundan kaynaklanan mal, hizmet ihracatı ve transferiyle toplam ihracatı arasındaki farkı gösteren Cari İşlemler Dengesi 2004, yılı itibarıyla –9 676 milyon Dolar civarına gerçekleşmiştir. Irak dinarı ise ABD karşısında değer kazanarak 1,453 seviyesine çıkmıştır. Tüm bunlar olurken, toplam dış borç 2004 yılı itibariyle 118 400 milyon Dolar olmuştur. 

1.1 Milli Gelir ve Üretim 

Irak’taki ekonomik veriler 2003 yılı itibariyle çok büyük farklılıklar göstermektedir. BM, IMF ve DB’nin yapmış olduğu ekonomik tahminler bu durumu doğrulamıştır. IMF, 2004 yılı verilene göre, Irak’ın GSMH’nin 15,3 milyar Dolar dolaylarında tahmin ederken, DB’si, 26 milyar Dolar tahmin etmektedir. Aradaki 11 milyar Dolarlık fark göz ardı edilmiştir. Bu da sağlıklı tahmin edilmemesinin göstergesidir.88 

Alttaki grafik 1 de görüleceği gibi Irak Ekonomisindeki Kamu sektörünün payı oldukça büyüktür. Özel sektör gelişimi rol bakımından sınırlı olmakla beraber, Irak sermayesindeki payı 1989 ile 1990 yılları arası dışında hep 2000 milyon Doların altında seyretmiştir. 1991 yılı I. Körfez Harekatı sonrasından, 1991 ile 1992 yılları arasında savaşın verdiği olumsuz etkiyle Özel ve Kamu sektörü ciddi düşüş kaydederek aynı düzeye gelmiştir. Daha sonraki yıllarda, Irak’a uygulanan ekonomik ambargodan dolayı her iki sektör de düşük seyri göstermiştir. 

----- Özel Sektör 

...... Kamu Sektörü 




Grafik1: Brüt Sermaye Bilgisi (1980-2001). 


Kaynak: Christopher Foote, William Block, Keith Crane, Simon Gray, Economic policy And Prospects 
İn Iraq,Public Policy Discussion Papers, Federal Reserve Bank Of Boston, No:04-1, s.34. 
http://www.bos.frb.org/economic/ppdp/2004/ppdp0401.pdf (25.04.2009). 

İşgal sonrasında yeterli olmayan altyapının çökmesi, bazı temel gıda ürünlerinin temin edilememesi, BM gibi uluslararası yardım kuruluşlarının yardım 
paketlerini dağıtımındaki güçlükler ve ABD Doları değerindeki dalgalanmalar gibi nedenler 2003 yılı sonrasında enflasyonist baskılara yol açmıştır. Mart-Temmuz 2003 arasında Irak Merkez Bankası (CBI) tarafından aylık tüketici fiyat enflasyonu verileri yayınlanmamış olmasına rağmen, 2003 yılı için ortalama enflasyon oranının %33,6 olarak gerçekleşteği tahmin edilmektedir.89 




Grafik 2: Irak Dinarının Değiş Tokuş Oranı. 
Kaynak: Christopher Foote, William Block, Keith Crane, Simon Gray, Economic policy And Prospects 
İn Iraq, Public Policy Discussion Papers, Federal Reserve Bank Of Boston, No. 04-1, s.36. 
http://www.bos.frb.org/economic/ppdp/2004/ppdp0401.pdf (25.04.2009). 

Yukarıdaki grafik 2’de görüleceği gibi, 2003 yılı ortalarındaki Saddam Dinarının değişimini göstermektedir. 5 Mayıs 2003 tarihli karşılığı Irak Dinarının Döviz 
Kuru 2500’den 2.000’da düşmüş olduğu halde Döviz kuru 10.000 dan 250 civarında duraklamıştır. Döviz Kurundaki değişim 250/10.000 oranındaki ara dalgalanmaları %15 ile %35 arası gerçekleşmesini 7 Temmuz tarihindeki banknot değişim duyurusu takip etmiştir. Bu döviz açığı, 2003 Eylül ayının ilk haftasından sonra sona ermiştir. Döviz Kurundaki bu iyileşme öncesi birkaç hafta öncesi döviz hareketinin bu iki etki yaklaşık 2.100 değerinde ticari baskı oluşturmuştur. Dinar ise, Dolara karşı kuvvetlenerek 1.450 dolaylarına gelmiştir. 15 Ekim 2003 tarihinde, yeni dinarla döviz değişimi başlamıştır. Irak’taki para değişimi terörist saldırılar sonucu zorluklarla karşılaşırsa bile üç ay sonra ülkenin tamamında tedavüle konulmuştur.90 

2003 Irak İşgali sonrası Yeni Irak Dinarı'nın (NID) piyasaya sürülmesinin ilk etkileri deflasyonist olmuştur. NID itibar kaybetmesiyle birlikte, eski dinarın yerine geçmiş ve ithalat enflasyonunu hafifletmiştir. İşleyen bir kamu sektörünün kademeli olarak yeniden kurulması ve altyapı hizmetlerinin yavaş da olsa yenilenmesi darboğazları ortadan kaldırmıştır. Özel sektör ücretlerinin artmasıyla birlikte ülke genelinde ve kırsal alanlarda satın alma gücünün ani şekilde yükselmesi, yüksek işsizlik oranları ile denetlenmiş olsa da tüketici talebini net olarak artırmıştır. Rafine ürünlerde karaborsanın üstesinden gelmek için yurt içine yönelik yakıt sübvansiyonları kolaylaştırılmış, bu uygulama da enflasyonla sonuçlanmıştır.91 

Saddam dönemi bütçe harcamalarında şeffaflık yoktur. Yatırımlar, işletme harcamaları, kuzey valilikleri ve cumhurbaşkanlığı harcamaları altında ayrılan Irak bütçesinin; Başkanlık Makamı'ndan mütemadiyen yapılan müdahaleler yüzünden yılsonunda hedeflenen dengelerinin tutturulması mümkün olmamıştır. Bütçede yapılan değişiklikler, bütçe dışı harcamalar ve son hesaplar gizli tutulduğundan Irak'ın geçmiş bütçelerinden bugüne dair yapısal bir inceleme yapmak zordur.92 

Finansal işlemlerin neredeyse tamamen nakit üzerinden döndüğü Irak'ta, nakit ödeme dışındaki işlemler oldukça ilkel ve verimsizdir. Kuzey Irak dışındaki bölgelerde, mali piyasa ve politikaların aciz hali dolayısıyla nakit dolaşımı 2001'de %2, 2002'de ise %44 artarak işgal yılına girilmiştir. 2003 yılı öncesi, 1990 sonrası basılan Saddam Dinarı ile 1979-1989 arasında basılmış olan Kürt Bölgelerinde tedavülde olan İsviçre Dinarı Irak'ta dolaşan başlıca para birimidir. 1979-1989 yılları arasında İsveçre’de basılan Irak Dinarı, Irak’ın genelinde tedavüldeyken, Saddam 1990 da yeni bastığı Saddam Dinarı tedavüle sunulmuştur. Ancak İsviçre Dinarı olarak adlandıran para birimi, Kuzey Irak’a çekilerek tedavüle sunulmuştur. Böylece Irak’ta iki ayrı para birimi geçerli hale gelmiştir. Kuzey Irak Dinarı Güneye göre satın alma gücü bakımından 
yüksek olması, para ikilemi doğurmuştur. Bu paralar üstünde Merkez Bankası'nın doğrudan müdahalesi de bulunmamaktaydı. Bundan dolayı güvenilir ödemeler dengesi rakamlarının ortaya çıkmasını da engellemiştir. Irak, ödemeler dengesi hesaplanmalarında farklı kurları kullanmıştır. Bundan dolayı cari işlemler dengesini sıhhatli bir şekilde analiz etmek mümkün değildir. Irak'ın Paris Kulübü'ne cezalar ve faizleriyle birlikte, 2003 senesi itibariyle, toplam borcu 42 milyar Dolardır. Böylece, Irak dünyanın en fazla dış borç oranına sahip olan ülkeleri arasındadır.93 

Irak Merkez Bankası (CBI), 1991-2003 verilere göre, 1991 yılında reel GSYİH'de yıllık %56 oranında bir düşmüştür. 1991'deki Körfez savaşı altyapıda büyük 
hasarlara ve sanayi ve hizmet sektörlerinde de büyük zarara yol açmıştır. 
Bir yandan yaptırımlarla boğuşan ülke, 1996 yılında uygulanmaya başlayan petrol karşılığı gıda programına kadar ekonomik anlamda bir türlü toparlanamamıştır.94 

Petrol karşılığında Gıda programı kapsamında imalat sanayi tam toparlanmaya başladığı dönem olan 2003 yılında ülke yeniden savaşa sürüklenmiştir. Fiziki altyapı kapsamında petrol ve elektrik üretimi 2003 işgalinden en fazla hasar gören alanlar olmuştur. İşgal öncesinde ham petrol üretimi günlük 2,5 milyon varil iken, 2003 yılı 
Nisan ayında neredeyse hiç üretim gerçekleşmemiş, aynı yılın Haziran ayına kadar hiç petrol ihraç edilememiştir.95 


Grafik 3: 1968 – 2001 Yılları Arasında Irak’ın Kişi Başına Düşen GSYİH. 
Kaynak: Christopher Foote, William Block, Keith Crane, Simon Gray, Economic policy And Prospects 
In Iraq, Public Policy Discussion Papers, Federal Reserve Bank Of Boston, No. 04-1, s.32. 
http://www.bos.frb.org/economic/ppdp/2004/ppdp0401.pdf (25.04.2009). 


Yukarıdaki Grafik 3’te göreceğimiz gibi, Irak İstatistik Merkezinden alınmış verilerden yararlanarak Irak’ın GSYİH’ni gösteren grafik hazırlanmıştır. Grafiği 
hazırlarken 2002 yılı, yani yine Irak işgalinin önceki yılı (1 Amerikan Doları = 1955,25 Irak Dinarı) Döviz kuru temel alınmıştır. Aynı zamanda, 1991 yılı sonrası uçuşa yasak bölge kapsamında olan Kürt bölgesi verileri dahil edilmemiştir. 1970 yıllarında petrol ve petrol dışı sektörler hızla büyüme sağlamıştır. O yıllarda Dünyada petrol fiyatları yüksek olmakla beraber Irak’ın petrol üretimi 1970 itibariyle 1.5 mv/g’ten (milyon varil/günlük) 1979 yılında 3.5 mv/günlük üretimle en yüksek düzeyine çıkmıştır. Irak devleti, petrolden elde ettiği gelirleri petrol dışı yatırımlara harcayarak; petrol dışı sektörde gelişmesini sağlamıştır. Eylül 1980 tarihinde, İran’la başlattığı savaşla Irak ekonomisinde düşüş başlamıştır. Irak-İran savaşının başlamasıyla birlikte, petrol üretimi durmuş ve körfezdeki petrol limanları tahrip edilmiştir. 1981-1985 yılları arasında üretim 1 mv/günlük üretimden 3 mv/günlüğe yükselmiştir. Irak’ın petrol sektörünün aldığı ikinci başlıca engel ise I. Körfez Savaşı sırasında gerçekleşmiştir. Körfez Harekatı, Irak petrol üretimini sona erdirmiştir. I. Körfez Savaşından sonra ise, BM ambargosu ve onu takip eden olaylar sonucu, 1996 yılında Irak petrol üretiminin yıllık 500,000 v/günlük iç tüketim düzeyin gerçekleşmiştir.96 1990’lardan sonra, Irak’la BM arasında petrole karşılık gıda anlaşmasıyla nisbi iyileşme yaşanmıştır. 2001 yılında ise, petrol çıktısından elde edilen gelirlerle GSYİH yıllık 960 Amerikan Doları düzeyinde gerçekleşmiştir. 2001 yılı itibariyle, Kürt bölgesi dışında Irak nüfusu 22 Milyon göz 
önünde tutarak GSYİH 21 Milyar Amerikan Doları olmuştur.97 

Irak’ın doğal kaynaklarındaki zenginlikten dolayı, Irak ekonomisi savaş dönemleri dışında, istikrarlı GSMH trendi yakalamıştır. Irak'ta GSMH'nin gelişimi 
neredeyse tamamen petrol gelirleri ile doğru orantılıdır. Petrol fiyatlarında yaşanan artışa GSMH'nin toparlanması doğaldır. Ancak, özellikle işgal yıllarında petrol üretiminin ve dağıtımının sıklıkla kesintiye uğramıştır, 2004 öncesi için bu iyileşmeyi de hemen sağlayamamıştır.98 

Savaş sonrası ülkede patlak veren isyanlar daha çok yabancıları ve Iraklı müteahhitleri hedef almıştır. Bu kişilerden bazıları rehin alınmış ya da öldürülmüştür. Bu olaylar ülkedeki yeniden yapılanması sürecini zayıflatmış ve birçok ülke kendi vatandaşlarına Irak'ı terk etmelerini ya da Irak'a seyahatlerini ertelemelerini tavsiye etmiştir. 2003 yılından itibaren sabotaj eylemleri ve güvenlik sorunları devam etmekte olduğundan, yıllık ortalama Petrol üretimi 1,9-2.0 milyon varil düzeyinde gerçekleşmektedir.99 

1.2 Dış Ticaret Yapısı 

1997 ile Mart 2003 arasında Irak’ın sadece Rusya ile yaptığı dış ticareti 7,7 milyar Doları bulmuş, ambargo yönetimi altında ticari faaliyetlerini sürdürmeye 
çalışmıştır. Rusya, Saddam Hüseyin döneminde imzaladığı ticari anlaşmaların Irak işgal ile birlikte geçersiz sayılmıştır. Bu anlaşmalardan dolayı Rusya, 2,5 milyara yakın zarara uğramıştır. Rusya, Ağustos 2002'de imzaladığı 5 yıllık ekonomik işbirliği anlaşmasının meyvelerini de, ambargo dönemi boyunca uluslar arası piyasada rekabet gücü olmayan Volga otomobillerini, tarım makinelerini ve elektrik santrallerini Irak'a düzenli olarak satmıştır. Ocak 2003 tarihinde Rusya’nın Irak’la anlaşmaya varması sonucunda Rusya Irak’ın petrol, elektrik ve demir yollarına ait sektörlerden ihaleler almıştır.100 

Irak savaşı sonrası, Rus şirketi olan Lukoil ile olan anlaşmasını tek taraflı olarak feshedince, Rusya ile olan ticari ilişkileri gerilmiştir. Irak İşgali öncesi dönemde 
Irak piyasasında oldukça büyük bir dilimin sahibi olan Fransa, endüstri ürünleri, telekomünikasyon ve elektrik sektörlerinde Irak’a araç gereç ve teknoloji ihraç etmiştir. 
Ticari ilişkilerin oldukça iyi olduğu işgal öncesi yıllarda, Saddam rejimi Fransa ile olan ticaretini daha da derinleştirerek Irak'ın Paris Büyükelçiliği'nde yeni bir Ticaret Ataşeliği açmıştı. Kasım 2003'te Bağdat'ta yapılan yıllık ticaret fuarına Fransa'dan 90 ın üstünde firma katılmıştı. Fransız petrol devi Total (eski ismiyle Total Fina E\F) Irak hükümetiyle 7,4 milyar Dolarlık petrol yatırım sözleşmesi imzalamıştı. İşgal öncesi Amerika ile Fransa arasında da ciddi bir sorun olan bu sözleşme işgal ile birlikte geçersiz hale gelmiştir. İşgal sonrası Irak petrollerinin kontrolünü kendi firmaları denetiminde ele alan Amerikan GKY, Kellog Broum ve Root (KBR) gibi Amerikalı firmalara ilk petrol yapılandırma işlerini ihale etmiştir. Yeniden yapılanma programı altında Amerika-Irak ticari ilişkilerinin de canlandığı bu dönemde, sadece 2003 içerisinde Amerika Irak'tan 4,4 milyar Dolarlık petrol ithal etmiştir. ABD bu ithalatına karşın Irak'tan 347 milyon Dolarlık ihracatta bulunmuştur.101 

İşgal öncesinde birçok Uzakdoğu ülkesi de Irak'la olan dış ticaretlerini korumuşlardı. Özellikle Vietnam pirincinin en büyük ithalatçısı olan Irak, Tayvan ve Tayland ile de ticari anlaşmalar imzalamıştır. Çin’in ulusal Petrol Şirketi, Çin Kuzey Endüstrileri Şirketi ile birlikte güney Irak petrol bölgesinde petrol çıkarmak üzere 1,3 milyar Dolarlık anlaşmayı 1997'de imzalamıştır. Aynı şekilde Hindistan'dan Oil And Natural Gas Corporation Limited (ONGC), Endonezya'dan Pertamina ile de 2000 yılında Irak Batı Çölü bölgesinde petrol çıkarma anlaşmaları imzalamıştır. Pirinç ticaretini petrole de taşıyan Vietnam'ın, Petro Viyetnam şirketi de Amara bölgesinde petrol çıkarma sözleşmesi imzalamıştır. İşgalden hemen sonra Japonya'nın Itochu ve Mitsubishi şirketleri Irak'ta petrol çıkarma anlaşmasına vardıklarını açıklamışlardır.102 

1.3 Para Politikaları 

Bütçe sorunlarının aksine 2004 senesi içerisinde Irak Merkez Bankası'nın harici rezervlerinin genişlemesinden de anlaşılacağı üzere, para rezervleri hızla artmış 
ve ‘Avrupa Ödemeler Danışmanlık Derneği’ anlamına gelen The European Payments Consulting Association, (EPCA) projeksiyonlarını yakalamıştır. 2004 senesi içerisinde para rezervlerinde yaşanan artış %117’dir. Hükümete borç vermesi yasaklanan Merkez Bankası, rezervlerdeki artışın nerdeyse hepsini harici rezervler vasıtasıyla sağlamıştır. 103 

Ancak Savaş döneminde döviz belli bir baskı altına girmiştir. Nisan ortasından bu yana hızlı bir artış ile günlük 50 milyon düzeyinde işlem hacmine ulaşmıştır. Merkez Bankası'nın harici rezervleri EPCA'nın 2004 senesindeki 4 milyar tahmininin oldukça üstüne çıkıp, Ocak 2005'te net 7,4 milyar Dolara ulaşmıştır. Satışlarındaki yükseliş ve Merkez Bankası'nın tam anlamıyla istikrarlı olmayan rezervleri, para talebinin azalmaya başladığını göstermiştir.104 

1.4 Borçlar. 

Irak'ın borçları konusunda oldukça spekülatif veriler bulunmakla birlikte, veriler arasında homojenlik bulunmamaktadır. 21 Kasım 2004'te Paris Kulübü'nün 
borçların %8o kadarını üç aşamalı bir program dahilinde düşüreceğini açıklamıştır. Paris Kulübü planının ilk aşaması, hayata geçtikten sonra Irak'ın borcundan 78 milyar Dolar düşmektedir. Bu durumun bir diğer anlamı, Irak'ın borcunun GSMH'sinin üç katı olduğudur. Paris Kulübü ile yapılan anlaşma tam anlamıyla hayata geçse bile, Irak'ın borcunun Paris Kulübü içinde olan ülkelere ödenmesi, erteleme sonrası, 2011'de başlayacak ve 2038'de bitecektir. Ek başka bir borç azaltılması yapılmaksızın 2010'da Irak'ın dış borç stoku, GSMH'sinin %170'ine, yani 103 milyar a ulaşacaktır. Bu miktarın bir kısmı büyük oranda 2005-2010 arasında faiz ödemelerinin aktifleşmesinden kaynaklanmaktadır. II. ve III. Aşamalarda ise dış borç stokunun 34 milyar Dolara kadar düşmesi planlamaktadır.105 



Tablo3 
Tahmini Olarak 2004-2010Yılları Irak Dış Borç Stoku (Milyar Amerikan Doları). 
Kaynak: Taha Özhan, Irak Ekonomi-Politiği, Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı Dosyası, Ankara, 2006, s.19 dan derlenmiştir. 

Paris Kulübü dışında kalan ülkelerin borçlar konusunda nasıl bir politika izleyecekleri belirsizdir. Genelde savaş sonrası ve gelecek için iyimser bir tablo çizmeye çalışanlar Paris Kulübü ertelemesi üzerinde gereğinden fazla durmaktadırlar. Oysa Paris Kulübü dışında kalan borçlar hususunda bir anlaşma sağlanmış değildir. Irak'ın toplam borcu hakkında net bir rakama sahip değiliz. Farklı kaynaklardan, hesaplamalardan ve iddialardan elde edilen bilgiler oldukça farklı bir tablo çıkarmaktadır. 
80-135 milyar Dolar arasında değişen tahmin ve iddialar bulunmaktadır. Jubilee'nin yaptığa kapsamlı çalışmadan faydalanarak hazırlanmış aşağıdaki genel tablo, Irak'ın UNCC (United Nations Conference Centre) tazminatlarını içermemektedir. İlk tabloda özet ana borçlar, ikinci tabloda ise borçların detaylarına yer verilmiştir.106 



Tablo4 
Alınacak Miktara Göre Irak’ın Toplam Dış Borcu. 
Kaynak: Taha Özhan, Irak Ekonomi-Politiği, Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı Dosyası, Ankara, 2006, s.21. 


1.5 Fiyatlar 

2003 yılı rakamlarına göre 2004 yılındaki reel GSMH'de yaşanan büyüme, petrol üretiminin altyapısındaki iyileştirme çalışmalarının mesafe kaydetmesinden ve 
Irak fiyatlarına göre petrol fiyatlarının tavan yapmasından kaynaklanmaktadır. Irak petrol üretimimin 2,2 mv/gün (milyon varil/günlük) gerçekleştiği bu dönemde, 1,5 mv/gün'lik kısım ihracata gitmiştir ve hacmin artırılması için çalışmalar devam etmektedir. Petrol-dışı GSMH'nin ise 2002 senesinin altında bir düzeyde gerçekleştiği görülmektedir.107 



Grafik 4: Tüketici Fiyatlar Endeksi. 
Kaynak: Taha Özhan, “Irak Ekonomi-Politiği”, Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı Dosyası, Ankara, 2006, s.11. 

Kamu sektörü ise, bu dönemde belirsizliğini korumaktadır. Irak'ın şok bir müdahale ile yaşadığı ekonomik liberalizasyon sürecinde bu sektörlerde bir çeşit 
küçülme yaşanmıştır. Birçoğu atıl olan kamu kurumları, savaş sonrası yatırım ve yeniden yapılanma kontratları ile birlikte, ekonomik faaliyette hem eski paylarını alamadılar, hem de özelleştirmeye tabi tutulduklarından küçülmüşler dir. EPCA (Savaş Sonrası Acil Yardım Programı) tahmininin (%7) çok ötesinde çıkan enflasyon rakamı 2004 senesi için 9631,7 olarak gerçekleştir.108 

2005 bütçesi için yapılan tahminler de petrol gelirleri ve fiyatları üstünden yapılmıştır. 2005 senesi için EPCA Irak petrol satış fiyatı ortalamasının 26 olacağını tahmin etmekteydi. Petrol ihracatının da günlük 1,8 mv/gün'e çıkacağı tahmin edilmekteydi. Petrol gelirleri 2005'in ilk beş ayında program dahilinde gerçekleşti. 2005 Mayıs ayı sonrası düşük petrol ihracat hacmini ise petrol fiyatlarındaki yükseklik (2005 tahmini fiyatının üstüne çıkarak 36,4 den satılmıştır) tazmin etmiş oldu. 2005'in ilk beş ayında petrol ihracat hacmi 2004 senesi ile aynı düzeyde, 1,4 mv/gün (milyon varil/günlük) (program hedefinin oldukça altında bir düzeyde) olarak gerçekleşmiştir. 

Irak petrolünde bu dönemde yaşanan fiyat artışı genel petrol fiyat artışından oldukça aşağıda kaldı. Bu ise doğal olarak Irak petrolünün dünya ortalama petrol fiyatı karşısında rölatif olarak derin fiyat farkı pozisyonunda kalmasını sağladı. Oysa Dünya Enerji Organizasyonu'nun, Brent, Batı Teksas ve Dubai petrollerini baz alarak ortaya çıkardığı mukayeseli petrol fiyatları, 2004 senesinde varil başına 6,4, 2005'in ilk çeyreğinde 13,4 ve Nisan-Mayıs 2005 arasında da 8,6 yükseliş göstermişti.109 

EPCA'nın yerli rafineri petrol ürünleri fiyatlarını artırmak üzere ortaya koyduğu hedefler gerçekleştirilemedi. Bu ürünlerin resmi fiyatlandırılması uluslararası 
fiyatların oldukça altında tutulmaktadır. Devlet destekli fiyat politikasının dışında da, ithal edilen petrol ürünleri iç piyasada desteklenmiş fiyatlarla satılmaktadır. 
Bu ise 2004 senesi içindeki gayri safi hasılada ciddi zarara yol açarak, takriben GSMH'nin %30'u, yani 8 milyar a yakın bir bütçe maliyeti oluşturmuştur. Irak iç piyasa petrol satışlarının yerli ve uluslar arası fiyatlardan değerlendirilmesi aşağıdaki tabloyu ortaya çıkarmaktadır. Bu değerlendirmede petrol üretimi için 2004 rakamları, fiyatlar içinse Haziran 2005 rakamları dikkate alınmıştır.110 

BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

85 İnci Selin Aydın, Irak Cumhuriyeti ülke Raporu, T.C., Başbakanlık, Dış Ticaret Müsteşarlığı, İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi, Ankara, 2009, ss.10-11. 
86 Taha Özhan, Irak Ekonomi-Politiği, Siyaset, Ekonomi Ve Toplum Araştırmaları Vakfı Dosyası, 2006, s.1. 
87 The Coalition Provisional Authority’s Experiencewith Economic Reconstruction in Iraq, 
http://www.usip.org/pubs/specialreports/sr138.pdf (25.04.2009 ) 
88 Taha özhan, a.g.e.,s.6. 
89 İnci Selin Aydın, Irak Cumhuriyeti Ülke Raporu, T.C. Başbakanlık, Dış Ticaret Müsteşarlığı, İhracatı Geliştirme 
Etüd Merkezi, Ankara, 2009, s.12. 
90 Christopher Foote, William Block, Keith Crane, Simon Gray, Economic policy And Prospects In Iraq, Public Policy Discussion Papers, Federal Reserve Bank Of Boston, No. 04-1, s.20. 
91 İnci Selin Aydın, a.g.e.,.s.12. 
92 Taha Özhan, a.g.e.,s.7. 
93 Taha Özhan, a.g.e.,s.7. 
94 İnci Selin Aydın, a.g.e.,.s.11. 
95 a.g.e., s..11. 
96 Christopher Foote, William Block, Keith Crane, Simon Gray, a.g.r., s.4. 
97 a.g.r., s.5. 
98 Taha Özhan, a.g.e., s.9. 
99 İnci Selin Aydın, a.g.e., s.12. 
100 Taha Özhan, a.g.e.,s.24. 
101 a.g.e., s.24. 
102 a.g.e., s.24. 
103 a.g.e., s.15. 
104 a.g.e., s.16. 
105 a.g.e., s.20. 
106 a.g.e.,s.20. 
107 a.g.e., s.11. 
108 a.g.e., s.11. 
109 a.g.e., s.13. 
110 a.g.e., s.14. 


7 Ci BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR

***

II. KÖRFEZ SAVAŞINDAN SONRA IRAK EKONOMİSİ VE IRAK PETROLLERİNİN IRAK EKONOMİSİNDEKİ YERİ VE GELECEĞİ., BÖLÜM 5

II. KÖRFEZ SAVAŞINDAN SONRA IRAK EKONOMİSİ VE IRAK PETROLLERİNİN IRAK EKONOMİSİNDEKİ YERİ VE GELECEĞİ., BÖLÜM 5



2.6 Irak–İran Savaşı Sonu ve Kuveyt’in İşgali 

   Temmuz 1988 tarihinde savaşın sona ermesiyle birlikte Saddam Hüseyin Irak içinde pozisyonunu sağlamlaştırmaya başlamıştır. Özellikle Irak gizli servisinin
uygulamalarıyla insan hakları ihlalleri yaygın hale gelmiştir. Kasın 1988 tarihinde Irak politik reform ilan ederek çok partili sisteme geçmiştir. Ocak 1989 tarihinde komitenin yeni anayasa taslağı ilan edilmiştir.57 Irak ile Kuveyt arasında gerginliğin, Kuveyt’in petrol fiyatında oynaması, Bağdat’ın ihtiyacı olan 10 milyar ı vermemesi ve Irak’ın talebi üzerine Irakla Kuveyt arasında Bubyan ve Vearba adalarını kapsayan sınır anlaşması imzalamayı reddetmesi sonucunda başlamıştır.58

   Ağustos 1990'da, Saddam Hüseyin, sınırlı sayıda askeri güçle Kuveyt'i aniden istila etti. Saddam’a göre Kuveyt'in, Irak'ın Körfez'e açılmasını mümkün olduğuncaengellemek İçin Britanyalı sömürgeciler tarafından kurulduğunu iddia etmiştir. Bu iddiaya dayanarak Irak, Kuveyt’i ilhak etmiştir. Birleşmiş Milletler, kendi üyesi birdevletin yok olmasını kabul etmeyerek; İsrail gibi kendisini tehdit altında hisseden Arabistan'ı da korumak için, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi bir uluslararasımüdahale gücü oluşturulmasına kararlaştırılmıştır. 

   Bu güç Amerika Birleşik Devletleri komutası altında, İngiliz, Fransız, Suudi, Mısırlı ve Suriyeli birliklerden oluşmaktaydı.59 Bütün ihtarlara aldırış etmeyen Saddam Hüseyin, BM tarafından ekonomik ambargoya tabi tutulmuştur. Ağustos 1990 ile Ocak 1991 tarihleri arasında yapılan diplomatik ve siyasi baskılar sonuç vermeyince, Çöl Fırtınası Operasyonu başlamıştır.60 Amerika hava güçleri operasyona başlayarak kısa sürede Irak ordusunu ezmiştir. Ama başkan Bush (baba), BM kararına uygun biçimde, koalisyonun kara güçlerinin büyük kısmını Irak'ın güney sınırı üzerine durdurma ve Saddam'a düşman hareketleri (güneyde Şiiler, kuzeyde Kürtler) desteklememe kararı alarak, Saddam’ın yönetimde kalmasına izin vermiştir.61 Böylece, 16-17 Ocak 1991 tarihinde Kuveyt özgürlüğüne kavuşmuştur.62

3. I. KÖRFEZ SAVAŞI VE SONUÇLARI 

3.1 I. Körfez Savaşının Doğurduğu Yeni Koşullar 

1991 Körfez Krizi sonrasında dünyada ve Orta Doğu'da yaşanan gelişmeler gerek uluslararası alanda gerekse bölgede dengelerin yeniden oluşmasına yol açarkenbazı aktörler siyaset sahnesinden silinmiş, bazıları ise siyasetin merkezine oturmuştur. Özellikle Sovyetler Birliği'nin ve Doğu Bloğu’nun dağılması iki kutuplu yapıyı sona erdirirken, bölgede ABD'yi uluslararası ve bölgesel politikanın belirleyicisi veya aktif öğesi konumuna getirmiştir. Aynı şekilde Körfez Krizi Irak'ı bölgede etkin bir güç olmaktan çıkarırken, Filistin sorununu ve Yaser Arafat'ı dengeleri etkileyen ve bölgede politik gündemi tayin eden bir konuma getirmiştir.63
ABD’deki Clinton yönetiminin Irak'ın potansiyel bir tehdit unsuru olduğunu göstermesi, İran ve Irak'ın kuşatılmasını öngören ‘Çifte Kuşatma’ politikasını
uygulamaya koymuştur. Bu politik; BM vasıtasıyla kitle imha silahların denetlemesi ve ekonomik yaptırımlar uygulayarak sürdürmüştür.64

3.2 BM. Yaptırımları ve Irak’ın Kitle İmha Silahları 

Körfez Harekâtından sonra, Irak'ın Askeri gücü sıfırlanarak bütün nükleer ve kimyasal tesisleri yok edilmiştir. Ayrıca, BM Güvenlik Konseyinin, 3 Nisan 1991
tarihinde kabul ettiği 687 sayılı kararı ile belirlenen ateşkes koşulları uyarınca, Irak'a uygulanan ekonomik yaptırımlar devam edecekti. Buna göre, Irak'ın sahip olduğu nükleer, kimyasal ve biyolojik silahların tamamen ortadan kaldırılacağı gibi, Irak'ın bu tür silahlar geliştirip geliştirmediği de BM Özel Komisyonu (United Nations Special Commission: UNSCOM) ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (International Atomic Energy Agency: IAEA) tarafından sürekli denetlenip imha edilecektir.65 Ekonomik yaptırımların Irak ekonomisini ciddi biçimde yıpratmıştır. Özellikle komşuları ile olan ekonomik münasebetlerin sınırlandırılması Türkiye gibi komşu ülkelerin Irak pazarından mahrum kalması ve maddi kayıplara neden olmuştur. Irak’a uygulanan 12 yıla aşkın ambargodan dolayı Türkiye’nin yaklaşık 50 milyar Amerikanı kaybına neden olmuştur.66

3.3 Çekiç Gücü ve Keşif Gücü 

Güvenlik Konseyi'nin 2982 oturumunda kabul edilen S/RES/688 (1991) sayılı  kararla, kurtarma ve yardım ile sınırlı olan ‘Huzur Operasyonu’nun birinci aşaması  devreye girmiştir. Bu kararla, güvenli bölge oluşturulması (her ne kadar kararda böyle  bir kavramdan söz edilmemiş olsa da) ve Çekiç Güç veya Huzur Operasyonu gibi  uygulamaların temel dayanağını oluşturulmuş.67 




Harita 3: Uçuşa Yasak Bölgeler. 

Kaynak: Mustafa Aydın, Nihat Ali Özcan, Neslihan Kaptanoğlu, Riskler ve Fırsatlar Kavşağında Irak'ın Geleceği ve Türkiye, Tepav Ortadoğu Çalışmaları, Ankara; 2007, s.27. 

Nisan 1995’de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 986 sayılı kararıyla  Irak’ın gıda ve ilaç satın almasına olanak verecek şekilde kısmen petrol ihracatına başlamasına onay verilmiştir. “Petrol karşılığı gıda programı” olarak adlandırılan bu  uygulamayla Körfez Savaşı’ndan sonra uygulamaya konan Birleşmiş Milletler ambargosu yumuşatılmıştır O sırada, Irak’ın kuzeyinde, kendi aralarında çatışmakta  olan Kürt gruplardan KDP’nin (Barzani) davetiyle Irak askeri güçleri Ağustos 1996’da kuzeydeki uçuşa yasak bölgeye girerek Erbil’i almıştır. Bundan dolayı, ABD, kuzeydeki  uçuşa yasak bölgeyi Bağdat’ın hemen güneyine 33. paralele kadar genişletmiştir.68 

Saddam kuvvetleri, Talabani’den aldıkları Erbil’i, Barzani’nin peşmergelerine  devrederek geri çekilmişlerdir. Bu durum Kürtler arası dengeleri Barzani lehine 
bozmuştur. Ancak, ABD, Saddam Hüseyin’e karşı Kuzey Irak’ta oluşturduğu ve eğittiği  muhalif Irak’lılardan oluşan silahlı grupların bir kısmı Saddam Kuvvetlerinin eline geçmiştir. ABD, geri kalan oluşturduğu muhalif grubu aileleri ile birlikte Türkiye  üzerinden önce Hint okyanusundaki Guam adasına, oradan da ABD’ye götürmüştü. Türkiye bu sürecin başında Kuzey Irak’ta inisiyatifi geçici olarak ele geçirmiş olup,  Barzani ve Talabani güçleri arasındaki çatışmaları durdurmak için Türkmenler ve Asurilerden oluşan “Ateşkes İzleme Gücü”nü kurdurmuş ve eğitmiştir. Bu oluşturulan  gücün masraflarını İngiltere ve ABD üstlenmiştir.69 

Körfez Savaşı ardından, Irak’ın BM silah denetçileriyle ilişkileri de inişli- çıkışlı seyir göstermiştir. Nisan 1991’de kurulan UNSCOM’un çeşitli gerilimler ve 
zorluklar sonunda, 1998’de ülkeden çekilmesini takiben “Çöl Tilkisi” operasyonuyla  ABD ve müttefik güçler yaygın hava bombardımanıyla Irak’ı BM’yle işbirliğine zorladılar ve 1999’da BM Silah Denetleme Komisyonu (UNMOVIC) kurularak  denetlemelere yeniden başladı. Clinton yönetimi bu süreçte “Irak Kurtarma Yasası”nı çıkartarak bazı askeri ve politik hazırlıklara başladı. Bu hazırlığın en önemli ayağını,  Talabani ve Barzani’yi bir araya getirmek ve Saddam’a karşı ittifak kurmak oluşturdu.70 

Türkiye'de kamuoyunda oluşan rahatsızlık dolayısıyla Çekiç Güç'ü tamamen  kaldıramayan Refah yol Hükümeti, 1997 başında adını Keşif Güç olarak değiştirerek görev süresini, altı aylığına uzatmıştır. Ancak, Keşif Gücünün, İncirlik’te üslenmekle  beraber Kuzey Irak'taki Kürtlere yardım amacı taşımamaktan ziyade Irak'ın BM kararlarına uyup uymadığını denetlemek amacıyla görev yapmıştır.71 

3.4 Irak’ın Kitle İmha Silahları ve Savaş Hazırlığı 

Irak, BM denetlemelerine her fırsatta direnmesi, ABD’ye önemli bir fırsat  vermiştir. Temmuz 2002’de, Irak’ın BM Genel Sekreteriyle görüşmeleri sonunda, nihai olarak silah denetçilerinin ülkeye gelişlerini reddetmesi dönüm noktası oldu. ABD  Kongresi, Ekim 2002’de, Başkan Bush’a Irak’a karşı savaş açma yetkisi tanınmıştır. 8 Kasım 2002’de BM Güvenlik Konseyi’nin 1441 sayılı kararıyla silah denetçilerinin  yetkileri arttırılırken, Irak’a da işbirliği yapmaması durumunda “ciddi sonuçlarla karşılaşacağı” uyarısı yapılmıştır. Takiben denetçiler Irak’a dönerken, süreci fırsata  çevirmek üzere harekete geçen ABD, savaş hazırlıklarına hız verdi. Başkan Bush, 17 Mart’ta, Saddam Hüseyin ve oğullarına ülkeyi terk etmek için kısa süre tanıyan bir  kesin uyarı vermiştir. 20 Mart’ta ABD öncülüğündeki koalisyon güçleri “Irak’ı kitle imha silahlarından arındırmak, Saddam Hüseyin’in teröre verdiği desteği kesmek ve  Irak halkını özgürleştirmek” gerekçeleriyle saldırıya geçti. 9 Nisan’da başkent Bağdat'a 
giren koalisyon güçleri Saddam Hüseyin iktidarını devirmiş ve 15 Nisan’da Irak’ın  tümünü ABD önderliğinde koalisyon güçlerinin denetimine geçmiştir.72 

4. II. KÖRFEZ SAVAŞINDAN ÖNCE IRAK’IN EKONOMİK YAPISI 

Irak devleti kurulduğunda, tarım ve hayvancılık ekonomik yapının temeliyken, petrolün ülke ekonomisinde sınırlı bir rolü vardır. 1950’lilerde petrol, Irak için 
vazgeçilmez bir ekonomik kaynak haline gelmiştir. Irak’ın ilk kurulduğu yıllarda, içine kapalı tarım toplumu iken, Süveyş Kanalı'nın açılmasından sonra buharlı taşımacılığın Fırat ve Dicle nehirlerinde kademeli bir şekilde uygulanmıştır. Irak, Körfez Bölgesi ve Hindistan'a tahıl ihraç etmeye başlamıştır. İhracattaki bu artışın, ekilen tarımsal arazilerin kıymetlenerek, artmasına neden olmuştur. Bunun sonucunda da Irak, sadece kendine yeten bir ekonomi olmaktan çıkarak dünya ekonomisine eklemlenmeye başlamıştır.73 

Merkezî planlamaya göre yönetilen Irak ekonomisi, petrolden elde edilen gelirlere bağımlı durumunu sürdürecektir. Geleneksel olarak döviz kazançlarının 
%95'ini petrol gelirlerinden sağlamaktadır. Ayrıca petrol sektörü Gayri Safi Millî Hasılanın %60'nı oluşturmaktadır. 1980'li yıllar boyunca Irak'ta finansal sorunlar yaşanmaya başladığı gibi, yaşanan finansal krizlerin başlıca nedeni İran'la 8 yıl süren savaşın kaynakları tüketmesi gösterilmektedir. Ayrıca bu süreçte Irak petrol ihracatı yapamadan borçlanmak zorunda kalmıştır.74 

4.1 Krallık Döneminin Ekonomik Yapısı 

İngiliz Mandası ve monarşi dönemlerinde büyük toprak sahipliği rejimin, Irak’ın sosyal tabanını oluşturmasının yanı sıra, büyük toprak sahipleri Irak’ın güney 
bölgelerinde yoğunlaşmışlardır. Bu bölgedeki topraksız köylüler geçim sıkıntısı yaşamalarından dolayı Bağdat gibi büyük şehirlere göç etmişlerdir. Irak, dünya 
ekonomisine önce tahıl ihracatçısı sonra da petrol ihracatçısı olarak eklemlenmiştir. Kırsal alandaki, arazilerin, şehirlerdeki ticaret ve endüstriyel üretimin gelirleri belli ellerde toplanmıştır. 
Bu durum, Irak halkında memnuniyetsizlik yaratarak, 1936-1941 yılları arasında kabile ayaklanmalarına neden olmuştur. İngiltere, İkinci Dünya Savaşı 
sırasında ülkeyi kontrol altında tutarak, tüccarlar ve büyük toprak sahiplerine servet ve güç kazandırmıştır. Petrol Endüstrisinin Irak ekonomik üzerindeki etkisinin 1950'li yıllara kadar sınırlı olmuştur. Irak'ın petrolden elde ettiği gelir 1940 yılında 6.44 milyon dolaylarındayken 1958 yılında 224 milyona yükselmiştir.75 

4.2 Cumhuriyet Dönemi Ekonomik Yapı 

1958 darbesini yapan Abdülkerim Kasım önderliğinde askerlerin orta sınıf kökenli olup sosyal eşitliğe önem verenlerdendiler. Darbeden 1968'e kadar olan on yıl içerisinde Irak'ta uzun süreli istikrarlı bir yönetim ortaya çıkmamıştır. Çünkü bu on yıllık süre içinde Abdülkerim Kasım'ın (1958-1963), Abdüsselam Arifi’in (1963-1966) ve Abdurrahman Arif’in (1966-1968) dönemlerinde farklı ekonomik uygulamalar gerçekleşmiştir. Ancak, bu alanda en önemli uygulamalar arasında, Ekim 1958 tarihli tarım reformu olmuştur. Bu reformda Mısır örneğinin takip edilmesi çeşitli zorluklara neden olmuştur. Bunun yanında tarımda uzman sıkıntısı, toprak sahiplerinin ciddi muhalefeti ve üst üste iki yıl yaşanan kuraklık sıkıntılar arasındadır. Bunun yanı sıra yine aynı dönemde hizmet sektörünün kalitesinin artırılması ve petrol endüstrisinin geliştirilmesi için de ciddi miktarda para harcanmaya başlamıştır. Toprak reformu 1970'li yıllarda Irak’ın Kuzey bölgelerine de uygulanmış ve bu reform, büyük toprak sahipliğini sona erdirme ve onların siyasetteki etkinliğini kırmayı amaçlamıştır.76 

1958'de tarımda çalışan nüfusun %15'i toprak sahibi iken, 1971 'de bu oran %95'e ulaşmıştır. Bu dönemde yönetimin en büyük başarısı olarak büyük toprak sahibi sınıfın gücünün kırılması gösterilmektedir. Böylece siyasi ve ekonomik yapı şehirli orta sınıf lehine düzenlenmiştir. Yönetimi ele geçiren Abdülkerim Kasım ve arkadaşlarının, diğer önemli çalışması da endüstriye verdiği önem olmuştur. Bu çalışma için beş yıllık planlar yapılmış ve endüstrileşme ile birlikte, tarım ve diğer sosyal hizmetler için petrol gelirinin %50'si ayrılmıştır. 1966'ya kadar devam eden bu planlamalar, 1966'da petrol gelirlerinde ortaya çıkan düşüşle zarar görmüştür. Petrol gelirlerindeki düşmenin yanı sıra kuzeydeki Kürt isyanlarını bastırmak amacıyla yapılan harcamalar, yönetimi temel harcamaları kısmak ve vergileri artırmak zorunda bırakmıştır. Bu ise orta sınıfın yönetime olan desteğinin azalmasına neden olmuştur. 1968 yılında Baas Partisi'nin kansız bir darbe ile yönetimi ele geçirmesine giden süreçte bu gelişmelerin önemli rolü olmuştur.77 

4.3 Irak-İran Savaşı Dönemi Irak Ekonomisi 

1968'de yönetimi ele geçiren Baas Partisi, 1973'e kadar parti üyesi olmayan kişilere destek sağlayabilmek için yönetimde söz sahibi olma hakkı verse de, bu tarihten itibaren kontrolü tamamen ele almıştır. Yönetimini sürdürebilmek için baskı ve korku politikaları uygulamıştır. 1968 sonrasında Ahmed Hasan El-Bekr Devlet Başkanı, Başbakan ve Ordu Komutanı olarak siyasi ve askeri gücü elinde tutmuştur. Saddam Hüseyin ise, parti içerisinde en etkili kişiydi. Saddam Hüseyin 17 Temmuz 1979'da Bekr'in İstifasıyla Devlet Başkanı olarak yönetime gelmiştir.78 

Baas yönetimi sanayileşmeye öncelikli bir önem vermiştir. İran-Irak Savaşı'na kadar olan dönemde Baas yönetimi demir, çelik, alüminyum ve Petro-Kimya gibi sermaye yoğun alanlara yatırım yaptı. Yapılan yatırımlar endüstriyel bir büyüme sağlamıştır. Ekonomik anlamda ise yatırımlar ciddi bir işgücü istihdamı sağlamamıştır. Tarımda çalışan nüfusun azalmasıyla birlikte ortaya çıkan işgücü fazlası büyük ölçüde inşaat sektöründe çalışmaya yönlendirilmiştir. 
Bu bağlamda, devlet hizmetlerinde çalışan nüfusun oranı da gitgide artmıştır.79 

Irak Yönetimi, 1973 tarihinde Irak’taki Petrol Şirketi'ni millileştirerek petrolden elde ettiği gelirden devlete fon sağlamıştır. Buna da 1973 petrol krizi 
eklenince petrol fiyatlarını ciddi oranda artmıştır. Böylece, Irak'ın petrolden elde ettiği gelirin artırmasına neden olmuştur. Bu gelişmeler, tarım ve ihracat artışı, Irak’ı temel maddeler ihracatında zengin olan ülkeler listesinde yer almasını sağlamıştır Bu dönemde, Irak ekonomisindeki büyümede petrol gelirlerinin yansıra ekonomik politikanın da büyük rolü olmuştur.80 Millileştirme ve petrol şoku öncesinde Irak'ın 1968'de 488 milyon Dolar olan petrol geliri, 1974'te 5.7 milyar Dolardan, 1980'de 26.5 milyar Dolara ulaşmıştır. Elde edilen gelirin bu kadar fazla olması, Baas yönetimine istediği her alanda harcama yapabilme imkanı vermiştir. Bu anlamda endüstri, tarım, eğitim, altyapı hizmetleri ve savunma harcamaları artmıştır.81 

İran-Irak Savaşı sırasında Irak ekonomisi açısından çok ciddi sonuçları doğurmuştur. Savaş sırasında silahaltındaki insan sayısı 950.000'i bulmuş, bir başka deyişle işgücünün %20'si savaşmak zorunda kalmıştır. Ekonomik kaynaklar sekiz yıl boyunca savaşa harcanarak, hizmet sektörününde kalitesi düşmüştür. Ayrıca uzun vadeli ekonomik planlar yapılamadığından ekonominin petrole olan bağımlılığının giderek artmasına neden olmuştur. Savaş sırasında Irak'ta kişi başına düşen milli gelirin %40 oranında azaldığı belirlenmiştir. Bütün bu olumsuzlukların yanında; petrol fiyatlarının düşmesi ve Şattülarap suyolunun, batan tankerlerden dolayı kullanılamaz hale gelmesi de diğer olumsuz etkenlerdir. Bundan dolay, Irak'ın petrol ihracatı azalmıştır. Böylece, Irak’ın petrolden elde ettiği gelirde büyük düşüşler yaşanmıştır. Savaş sırasında Irak'ın petrol ihracatı 3,5 milyon varilden 700.000 - 900.000 varile düşmesi, sorunların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Irak'ın savaşı devam ettirebilmesi için gerekli kaynakları sağlamada Irak’ı başta Kuveyt ve Suudi Arabistan olmak üzere Arap ülkelerinin yanı, sıra Batılı ülkelerden borç almaya zorlamıştır. Savaş sonrasında bu borçların ödenmesi konusu Kuveyt'in işgaline zemin hazırlayan konulardan biri haline gelmiştir.82 

4.4 Ekonomik Yaptırımlar ve I. Körfez Savaşı Dönemi Ekonomik Yapı 

1990-1991 yıllarında Irak'ın yeni bir savaşa girişmesi ekonomiyi derinden etkilemiş ve ekonomik faaliyetlerin durmasına neden olmuştur. Bu dönemde Devlet Başkanı Saddam Hüseyin'in ekonomik kaynakları kendi rejimini ayakta tutabilmek amacıyla kullanması, Irak'ta 10 yıllık bir ekonomik gerileme dönemi yaşanmasına neden olmuştur. Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin'in Kuveyt'i işgali kısa sürmüş ABD önderliğindeki uluslararası güç Irak'ı bölgeden çıkardığı gibi, 661 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararıyla da bu ülkeye ambargo uygulanmaya başlanmıştır. 1997 yılında yürürlüğe giren "BM Petrol Karşılığı Gıda, İlaç ve İnsani İhtiyaç Maddeleri Programı Memorandum of Understanding: MOU" kapsamında uygulanmakta olan bu ambargo yürürlüğe girmiştir.83 

Irak'ın Kuveyt'i işgali sonrasında BM kararıyla uygulamaya konulan uluslararası ambargo, Irak ekonomisini iyice kötü hale getirmiştir. Ambargo sunucu, en 
önemli gelir kaynağı olan petrol satışından mahrum kalan Irak'a ambargo zaman içerisinde yumuşatılmıştır. BM tarafından alınan karala, gelirin, gıda ve sağlık 
hizmetlerinde kullanarak Irak'ın sınırlı miktarda petrol satışına izin verilmiştir. Irak ise, komşularına kaçak yollardan petrol satışına devam ederek elde ettiği geliri Saddam yönetimi güvenliği sağlamlaştırmak için kullanmıştır.84 


BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

57 David Seddon, a.g.e.,s.264. 
58 Neda Kordestani, The Political Role Of Oil İn The Middle East, (In Partial Fulfilment Of The Requirements For Degree Of Master Of Art In International Relations), 
San Diego, 1998, s.56. 
59 Yves Lacoste, Büyük Oyunu Anlamak Jeopolitik: Bugünün Uzun Tarihi, NTV Yayınları, İstanbul 2007, s.78. 
60 David Seddon, a.g.e.,s.264. 
61 Yves Lacoste, a.g.e.,s 78. 
62 David Seddon, a.g.e.,s.264. 
63 Tayyar Arı, a.g.e., s.458. 
64 a.g.e., s.458. 
65 a.g.e., s.452. 
66 a.g.e., s.455. 
67 a.g.e., s.455.- s.459. 
68 Mustafa Aydın,Nihat Ali Özcan,Neslihan Kaptanoğlu, a.g.e.,s.7. 
69 a.g.e.,s.7. 
70 a.g.e.,s.7. 
71 Tayyar Arı, a.g.e., s.462. 
72 Mustafa Aydın,Nihat Ali Özcan,Neslihan Kaptanoğlu, a.g.e., s.8. 
73 Fulya Atacan , a.g.e., s.162. 
74 Ümit Özdağ, Sedat Laçiner, Serhat Erkmen, Irak Krizi (2002-2003), Asam Yayınları, Ankara, 2003, s.351. 
75 Fulya Atacan, a.g.e., ss.162-163. 
76 a.g.e., s.164. 
77 a.g.e., s.164. 
78 a.g.e., s.164. 
79 a.g.e., s.165.
80 Alrubaie Falah. An Evaluation to Industrial Development in Iraq “During 1975-1990”. MPRA Paper No:8331, 19. Nisan 2008. 
http://mpra.ub.uni-muenchen.de/8331/1/MPRA_paper_8331.pdf (02.03.2009). 
81 Fulya Atacan, a.g.e., s.165. 
82 Fulya Atacan , a.g.e., s.166. 
83 Ümit Özdağ, Sedat Laçiner, Serhat Erkmen,a.g.e., s.352. 
84 Fulya Atacan, a.g.e., s.167. 


6 Ci BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR

***

II. KÖRFEZ SAVAŞINDAN SONRA IRAK EKONOMİSİ VE IRAK PETROLLERİNİN IRAK EKONOMİSİNDEKİ YERİ VE GELECEĞİ., BÖLÜM 4

II. KÖRFEZ SAVAŞINDAN SONRA IRAK EKONOMİSİ VE IRAK PETROLLERİNİN IRAK EKONOMİSİNDEKİ YERİ VE GELECEĞİ., BÖLÜM 4



2.3 Abdulrahman Arif Dönemi 

Abdulrahman Arif Irak yönetimine gelince, İngilizlere bağlılığıyla ünlü olan Abdulrahman Bezzaz’ı başbakanlığa getirmiştir. Bezzaz yönetim bakımdan çok zayıf görünümdeydi, 1966-68 yılları arasında iktidar zaafı, ABD ve İngilizleri Irak’ta kendi çıkarlarını koruyacak daha güçlü iktidar aramaya itmiştir. Bu dönemde Baas partisini destekleyerek yönetime gelmelerine yardımcı olmuşlardır.41. 

2.4 1968–1991 Baas Rejimi ve I. Körfez Savaşı 

Arap milletinin tekrar doğuşu anlamına gelen Baas düşüncesinin Irak içinde yayılmasında en çok Michel Aflaq rolünden söz edilebilir. Sosyalizmle ile milliyetçilik arasındaki ideal model olarak gören Alman Nasyonal Sosyalistlere hayranlığını gizlemeyen Aflaq, sıkı bir yandaşı olan Salahadin el-Bitar’ ile beraber 1940’larda Suriye’de Baas Partisine dönüşecek Hareketin temelini atmışlardı. Ancak 1966’da Baas karşıtı bir darbeyle Aflaq ve Bitar yönetimden uzaklaştırılmıştır. Bu darbeyle Irak ve Suriye’deki Baas yönetimleri arasında görüş ayrılığı doğmuştur. 1968 yılında Aflaq, Bağdat’a giderek Baas partinsin onursal başkanı olarak hayatının sonuna kadar yaşamıştır.42 1968 yılında, Ahmed Hasan El-Bekir liderliğindeki Baas partisi darbe yaparak Irak yönetimi ele geçtirmişlerdir. Bekir’in yardımcılığını yapan ve parti içinde etkili olan Saddam Hüseyin, 1979 tarihinde yönetimi ele geçirmiştir.43 

2.5 Saddam Hüseyin ve Irak–İran Savaşı 

2.5.1 Saddam Hüseyni’nin yönetime gelişi ve Irak 

Saddam Hüseyin, Bağdat’ın kuzey batısında bulunan Tikrit kentinde doğmuş; 1979-2003 tarihleri arasında Irak’ın Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık görevini 
yürütmüştür. 19 yaşındayken 1956 tarihinde Baas Partisinde katılarak iki yıl sonra hüküm yemiştir. Daha sonra rejim aleyhine çalıştığından dolayı altı aylık askeri hüküm yemiştir. 1959’da başbakan Abdülkerim Kasım’a başarısız suikast girişiminde bulunarak 1960 yılında gıyabında idam hükmüne çarptırıolarak önce Suriye, daha sonra Mısır’a kaçmıştır. Daha sonra 1963 tarihinde gerçekleşen Ramazan devriminden sonra Irak’a dönerek Baas partisinin liderlik kademesine katılmıştır. Fakat aleyhtar Baas Partisi üyeleri yanında yer almasından dolayı tutuklanmıştır. Hapishanedeyken Genel Sekreter pozisyonuna seçilmiştir. 1967 tarihinde hapishaneden kaçmıştır. Kasım 1967 tarihinde Devrim Komuta Konserliği Başkanlığı (Rvolutionary Command Council: RCC) sözcülüğüne seçilmiştir.44 

Saddam Hüseyin, Haziran 1972 Batılı şirketlerin kontrolünde olan Irak petrol kaynaklarını millileştirdiği gibi İran ile 1975 tarihinde Cezayir anlaşmasını imzalayarak sınır sorununa geçici bir çözüm getirmiştir. Haziran 1979 tarihinde Irak’ın Suriye ile birleşmeyi kabul etmesini gerekçe göstererek, dönemin Cumhur Başkanı Ahmed Hasan Al-Bakiri yönetimden alarak tüm yetkilerinden alıkoyduğu gibi ev hapsine de çarpıtmıştı.45 

Irak’ın Devrim Komuta Konseyi, Temmuz 1969 tarihinde kurulmuştur. Devrim Komuta Konseyi üyeleri, Baas rejimi süresince sayıca (örnek olarak 1988 tarihinde bu sayı on kişiden oluşmaktaydı) değişiklik gösterse bile Irak devletinin yönteminde kilit rol oynamıştır. Kurulduğu tarihinden itibaren yasama ve yürütme erkini elinde bulundurmuştur.46 1969 tarihinde kurulmuş olan Irak Devrim Konseyinin beş üyesinden üçü Tikrit kentinden olup akrabalık bağıyla ülkenin kilit pozisyonlarında görev almışlardır.47 

 2.5.2 İran-Irak Savaşı 

1979’da Gerçekleşen İran devrimi, İslam’ın Şii yorumu ile ve anti-Amerikancı söylemlerle kendilerini göstermiştir. Bu durum, bölgedeki Batı çıkarlarını ciddi biçimde zedelemiştir. Nitekim 4 Kasım 1979 Tarihinde yürüyüşe geçen kızgın üniversite öğrencileri Amerikan Elçiliğini basarak elçilik mensuplarını rehin almışlardır. Bu da rehine krizine yol açmıştır. İran’ın Devrim ihracı söylemleri, Suudi Arabistan gibi bölge ülkelerini oldukça tedirgin etmiştir.48 

Irak’ın 1970’li yıllarda SSCB ile iyi ilişkiler geliştirmesi ise İngiltere ve ABD’yi tedirgin etmiş, Irak’a şüpheyle yaklaşmalarına neden olmuştur.49 Oysa 20 
Aralık 1969’ta Bağdat’taki İngiliz Büyük Elçisinin, İngiliz Dışişleri Bakanlığı, Milletler Topluluğu Yakın Doğu Bölümüne gönderdiği bir belgede; Saddam Hüseyin’le yaptığı görüşmede, Irak ile SSCB arasındaki yakınlaşmanın Irak yönetimine uluslararası alanda destek vermesidir. Ancak, SSCB’nin Irak’taki Komünist Partiyle yakın ilişki kurmasından dolayı Irak yönetimi için tehlikeli bulunduğunu söylemiştir. Saddam Hüseynin diğer bir düşüncesi de Batının Filistin konusundaki tutumundan dolayı bir tepki olarak SSCB’ye yaklaşmasıdır.50 

İran’ın Şii tehdidini en çok ciddiye alan Irak olmuştur. Bunun en önemli nedeni; Irak’ın içindeki Şii nüfusun ağırlığı ile Irak’ın güneyindeki Şii dini merkezleri 
gösterilebilir. Bundan dolayı, Necef, Kerbela ve Bağdat’ta 1979 Şubatında ve 1980 başında yer yer olaylar çıkmıştır.51 Diğer yandan, Mısır’ın Camp David Anlaşması'yla birlikte Arap dünyasındaki liderliğinin ve Üçüncü Dünya ülkeleri arasındaki itibarının sarsılması ve İran’da Şah'ın düşmesi de Saddam'ın gerek Arap dünyasının ve gerekse Üçüncü Dünya'nın liderliğini yapma ve bölgede ortaya çıkan güç boşluğunu doldurma yönündeki isteklerini önemli ölçüde uyandırmıştır.52 

Baas döneminin en önemli sınır anlaşmasından bir tanesi Cezayir Anlaşmasıdır. İran-Irak arasındaki ilişkilerden daha ziyade İran’ın Kürtlere ve Şiilere 
yardımından dolayı Baas yönetimi bundan dolayı rahatsız olmaktaydı. İran’ın Kürtlere o zamana kadar yapmakta olduğu desteğe son vermesine karşılık Irak, 6 Mart 1975 Cezayir Antlaşmasını imzalayarak kabul etmiştir. Böylece Irak, Thalweg hattını kabul ederek Şatt-ül Arap'ın doğu yakasını İran'a bırakmaya razı olmuştur. Anlaşmaya göre: 

- Sınırların, daha önceden Osmanlı ile İran arasından gerçekleşen 1913 İstanbul sınır Anlaşması'na ve 1914'te oluşturulan sınır komisyonunun önerisine göre çizilmesi, 
- Nehir sınırlarını Thalweg hattına göre belirlenmesi, 
- Ortak kara sınırları boyunca güvenliğin ve karşılıklı güvenin yeniden oluşturulması ve her iki taraftan bölücü nitelikteki geçişlerin engellenmesi, 
- Her bir konunun, sorunun çözümünde vazgeçilmez şartlar olarak kabul edilmesi.53 


Harita 2: Cezayir Anlaşmasına Göre Şattülarap Sınırı. 
Kaynak: Mesut Özcan, Sorunlu Miras Irak, Küre yayınları, İstanbul 2003, s.138. 

Irak, Thalweg prensibini kabul ederek Şattülarap’ın yarısı üzerinde egemenliğini kaybetmiştir ancak 1975 Anlaşmasını imzalayarak güvenlikle ilgili
konularda oldukça rahatlama imkânı vermiştir. Bunu fırsat bilen Saddam yönetimi, Sovyetler Birliği ve Fransa’dan aldığı yardım miktarını artırarak bir güç haline gelmeyihedeflemiştir.54 Cezayir anlaşması, tartışmalı bir bölge olan Zeynü’l-Kavs üzerine ihtilaf sonucunda Irak tarafından, 17 Eylül 1980 tarihinde artık tanınmadığı ilanedilmiştir. İki ülke arasındaki sıcak çatışmalar 22 Eylül 1980’de Irak ordusunun 300 millik bir cephe boyunca İran’a karşı harekete geçmesiyle başlamıştır. 55

Sekiz yıl süren savaş sonunda ne Irak ne de İran amaçlarına ulaşabilmiştir. Savaşın başında Irak, İran topraklarının içlerine doğru ilerlemişse de, İran daha sonrakendini toparlamış ve savaş bir yıpratma savaşına dönüştürmüştür. Sonunda taraflar ateşkesi neredeyse savaşa başladıkları bir noktada kabul etmişlerdir. İran-Irak savası,İran'ın 18 Temmuz 1988'de BM'nin 598 sayılı kararını kabul etmesiyle son bulmuştur.56

BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

41 Mustafa Çaykuş, a.g.e., s.25.
42 Robert Benewick, Philip Green, 20.Yüzyıl Politik Düşünceleri, Timaş Yayınları, İstanbul, 2000, s.19-20. 
43 Fulya Atacan, a.g.e., s.161. 
44 David Seddon, A Polıtical And Economic Dictionary Of The Middle East, Europa Publications, London, 2004,s.263. 
45 a.g.e.,s.263. 
46 The Revolutionary Command Council, http://lcweb2.loc.gov/cgi-bin/query/r?frd/cstdy:@field(DOCID+iq0071) (22.02.2009). 
47 The Emergence Of Saddam Husayn, 1968-79. http://lcweb2.loc.gov/cgi-bin/query/r?frd/cstdy:@field(DOCID+iq0023) (22.02.2009). 
48 A brief Modern Political History Of Iraq. http://www.e-book.com.au/iraqhistory.htm (16.01.2009). 
49 Mustafa Aydın, Nihat Ali Özcan, Neslihan Kaptanoğlu, Riskler ve FırsatlarKavşağında Irak'ın Geleceği ve Türkiye, Tepav Ortadoğu Çalışmaları, Ankara, 2007, s.12. 
50 Saddam Hussain, http://www.gwu.edu/~nsarchiv/NSAEBB/NSAEBB107/iraq02.pdf (26.01.2009). 
51 Mesut Özcan, Sorunlu Miras Irak, Küre yayınları, İstanbul, 2003, s.22. 
52 Tayyar Arı, Irak, Iran, ABD ve Petrol, 2.Baskı, Alfa Yayınları, İstanbul, 2007 , s.397. 
53 Mesut Özcan, a.g.e., ss.97-98. 
54 a.g.e., s.99. 
55 a.g.e., s.101. 
56 a.g.e., s.102. 

5 Ci BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR

***

II. KÖRFEZ SAVAŞINDAN SONRA IRAK EKONOMİSİ VE IRAK PETROLLERİNİN IRAK EKONOMİSİNDEKİ YERİ VE GELECEĞİ., BÖLÜM 3

II. KÖRFEZ SAVAŞINDAN SONRA IRAK EKONOMİSİ VE IRAK PETROLLERİNİN IRAK EKONOMİSİNDEKİ YERİ VE GELECEĞİ., BÖLÜM 3



İşgalci güçlerin yönlendirmesi doğrultusunda, Osmanlılara karşı müttefiklerin yanında savaşan Araplar ifşa edilen anlaşma koşullarını öğrenince şaşırmışlardır ama kendilerine bırakılacağı vaat edilen Suriye ve Irak bölgesinin müttefikler tarafından paylaşılmasını da kabul etmişlerdir. 7 

Sykes-Picot anlaşması, taraflar arasında onaylanmasına rağmen, petrol meselesinden dolayı anlaşamıyorlardı. Petrol ihtiyaç duyan İngiltere için meselenin bir an önce çözülmesi gerekiyordu. Petrol ihtiyacı teminini sağlama bağlamak isteyen İngiltere, petrol talebini karşılayan şirketleri birleştirmeyi düşünmeye başlamıştı.8 Bu kaygılar sonucunda İngiltere, petrolle ilgili bütün çalışmalarda genel koordinatörlüğü devralmıştı.9 

Yukarıdaki bu anlaşmayla, Osmanlı imparatorluğu topraklarının Arabistan bölümü parçalanmıştır. Batılılar ve özellikle İngiltere, Fransa ve Çarlık Rusya 
parçalanan Arap Yarımadası Ortadoğu denilmiştir. Böylece yeni bir coğrafi parçanın adı ve politikası belirlenmiştir. 

Bugünkü Irak topraklarının Büyük Britanya Mandater statüsüne girmiştir. Büyük Britanya’nın esas amacı bölgedeki zengin petrol kaynaklarıydı. Ayrıca tarımsal 
potansiyelinin gücünü de biliyordu. Irak’ta ham petrol ve gıda, İngiliz imparatorluğunun gücünü arttırabilecek kaynaklardandı. Büyük Britanya, ekonomik yoldan finansal baskı altında olduğundan, Irak’a ucuz yoldan sahip olmak istiyordu, para ve askeri sevkiyat tasarrufu sağlamak için ordu, geçimini Irak’tan sağlayabileceği gelirle karşılayabileceğini düşünüyordu. Bu düşünce ile gıda üretiminin canlandırması için her türlü çabanın gösterilmesini sağlamış ve kısmen başarıya ulaşılmasına neden Büyük Britanya, yukarıdaki beklentilerinin aksine; Türklerle fiilen savaştıkları sürede, mali bakımdan yıprandı ve bu yıpranma sonucu 30 Ekim 1918’de ateşkes yapmaya zorunda kaldı.11 İngiliz işgal ordusu, Irak’ta halk tarafından istenmiyordu ve yoğun olmasa da geniş çaplı direnişle karşılaşmışlardı. Savaş dönemindeki Irak Ahdi adlı gizli dernek adına hareket eden küçük milliyetçi grup, Mayıs 1920’de Musul’u almaya çalışmışlardı. İşgalci güçlere, küçük ölçekli yenilgi tattı

Halk öfkesinin yoğunlaşması üzerine, İngiliz silahlı güçlerine tepki göstermişlerdir. Bu daha önce birbirlerine husumet duyan Sünniler ve Şiiler arasında yakınlaşmaları sonucunu doğurarak, Ramazan ayında düzenlenen ortak Sünni-Şii toplantılarında İngilizlere karşı birlik çağırıları dile getirilmiştir. Tehlike zamanlarında başvurulan geleneksel yöntemle, çarşılar kapamış; İngiliz askerler saldırılara uğramış; Şii cemaatinin önderleri başta güney aşiretler olmak üzere mezhep mensuplarını İngilizlere karşı ayaklanmaya çağırmıştır

Haziran 1920’de Rumeyse’de meydana gelen bir olay, ayaklanma hareketini su yüzüne çıkarmıştır. 4 Temmuz’dan itibaren genel bir ayaklanmaya dönüşen başkaldırı, Irak’ın birçok bölgesine sıçradı. Olayları bastırmak üzere İngilizlerin aldığı önlemler sonuçsuz kalınca, ayaklanma Irak’ta genel bir milli şahlanış görünümü kazandı. Rumeyse 20 Temmuz’da bastırıldı. Bu ayaklanmalar, Irak’ın öteki şehirlerine sırayla sıçramaya başladı. Türk yurdu olan Hanekin ve Kızlarbat’ta başlayan ayaklanmalar 14 Ağustos’a kadar sürdü.14 Musul’da faaliyet gösteren Türk Cemiyeti’nin fikri hazırlığını yaptığı ayaklanma, Irak’ın en büyük ilçesi olan Telafer’de milli dayanışma ve vatanseverliğin örnek sahneleri ile doludur. Telafer’in ileri gelen liderleri, kentin dışında toplanarak, ayaklanmanın planını ve hareket hatlarını kararlaştırdıktan s

İngiliz kışlasına yapılan baskın ile harekete başlayan Telaferliler, amansız bir mücadeleye girerek, İngiliz subay ve askerlerini öldürdüler. Daha sonra İngiliz 
ordusunun ayaklanmayı bastırmak üzere büyük birlikler hazırlığı haberi alınınca, Telafer halkı, yalnız yatalak ve yürüyemeyecek kadar yaşlı olan kimseleri bırakarak, çoluk-çocuk, kadın-erkek Telafer’i boşalttılar. Karaçuk Dağları’nın eteklerine sığınan halk, üç ay süreyle burada mevzilenmiş ve büyük sıkıntılar çekmiştir. Telafer’e giren İngilizler, kentin boşaltıldığını görünce, buradaki evlerin bir kısmını top ateşleriyle yıktılar; başta buğday ambarları olmak üzere, halkın gıda depoladıkları zahire ambarlarını ateşe verdiler.

   Daha sonra şartlı olarak yurtlarına dönen Telafer halkının ileri gelen lider ve aydınlarının birçoğu, tutuklanmış, bazıları işkence görmüş ve bir kısmı sürgün edilmiştir. Halkın arasında derin izler bırakan, bölge halkına acı günler yaşatan ve tarihe ‘Kaçakaç Yılı’ olarak geçen 1920 ayaklanması, Telafer Türkleri nin ölümsüz bir kahramanlık destanını günümüze kadar yaşatmıştır.15 1920 olayları bilançosu; yaklaşık 6,000 Iraklı ve 500 İngiliz askerinin hayatına mal olmuştur. 

Böylece, bu olaylardan elde edilen en önemli sonuç ise, İngilizler Milletler Cemiyetinden Irak için Mandater 1920 Ayaklanmasından sonra Wilson’un yerine Irak siyasi kimliğine asaleten atanan Sör Percy Cox, 1 Ekim 1920’de Bağdat’a geldi. Daha önce İngilizlerle anlaşan Şerif Hüseyin, bir Arap devleti kurulmasını ve bu devletin krallı olarak ta oğlu Emir Faysal’ın getirilmesini istiyordu. Suriye’de tutunamayan Faysal’ın İngiliz Sömürge Bakanlığı tarafından Irak’a Kral olması isteniyordu. Görevine başlayan yeni bir hakim Sör Percy Cox ise, bunun ancak halk oyuna başvurularak, durumun güçlendirileceğine inanıyordu. Yapılan halk oylamasında Irak’ın Kuzeyindeki Kerkük, Musul, Erbil ve Süleymaniye halkı, Emir Faysal’ın aleyhinde oy kulandı. Hatta Kerkük’te büyük tepki gösteren halk, oy sandıklarını dağıtarak, Emir Faysal’ın Türk toprakları üzerinde kral olmasının ve esasen bu bölgede böyle bir halk oylamasının düşünülemeyeceği yolunda itirazlarda bulundu. Böyle olmasına İngiltere Faysal ile ilişkisini sürdürürken onun bir İngiliz kuklası olduğu gibi bir görüntünün ortaya çıkmasından da (halkın tepkisine göstermesine yol açmasından korktuğu için) özenle kaçınmaktaydı. Manda yönetiminde değişiklik yapma gereği duyan İngiltere, Irak'la biri 1922'de diğeri 1930'da olmak üzere iki önemli antlaşma imzalamıştır. Bunlardan 1922'deki antlaşmayla özellikle Faysal'a içişlerinde özerk hareket edebilme olanağını tanımışsa da Irak'ın dış politikası ve savunması İngiltere tarafından gerçekleştirilmeye devam edilmiştir. 

1930'da yapılan antlaşma, 1922 antlaşmasına göre, Irak için çok daha fazlasını öngörmekle beraber yine de Irak'ın bütünüyle bağımsız olacağı anlamına gelmiyordu; ancak İngiltere (Mısır ile 1936'da yapılan antlaşmada olduğu gibi) Irak'taki askeri ve güvenlikle ilgili ayrıcalıklarını sürdürecekti. Bu şartlar altında 1932'de kağıt üstün de olsa bağımsız hale gelen Irak, Milletler Cemiyeti üyeliğine de kabul edilmiştir.18

1.3 Irak’ta Krallık Dönemi.,

   İngilizler, Suriye’den kovulan Emir Faysal’ı 1921'de Irak'a getirilerek Irak Kralı olarak tahta çıkarttı. 1925'te yapılan Anayasa da hükümet biçimi, seçimle oluşmuş çift meclisli bir parlamentoya sahip anayasal monarşi olarak tanımlanmıştır. 
Anayasaya göre İslâm, devletin resmi dini olarak kabul edilmekte;   Şeriat mahkemesinin hem bireysel davalarda, hem de vakıf davalarında yetkili kurum olmasına yer verilmiştir. 1921'de oluşturulan ve bu tarihte 7,500 dolayındaki İngiliz askerine Irak dayanan ordu 1932'deki bağımsızlıktan itibaren sayıları artırılmış ve 1930'ların sonlarına doğru bu sayı Irak halkının katılımı ile 26,000'e ulaşmıştır.19 Nitekim 1930‘da İngilizler Irak hükümetini bağımsızlığı karşılığında 25 yıllık (Anglo-Iraqi Treaty) anlaşmaya ikna etmiştir. Bu anlaşma ile İngilizler, Irak içinde bir takım ekonomik ve askeri ayrıcalıklar elde etmişlerdir.20 Bu yüzden söz konusu anlaşma İngilizler için çok önemliydi.21   

   İngiltere'nin Irak'taki ayrıcalıklı konumunu devam ettirmeye çalışmasının temel nedenlerinin başında, petrolden kaynaklanan çıkarları gelmektedir. 
Bu doğrultuda 1925'te İngiltere'nin baskısıyla Irak'la Türkish Petroleum Company (Türk Petrol Şirketi) ile 75 yıl süreli bir imtiyaz anlaşması yapılmıştır. 
Anlaşmayla Irak'ta çıkarılan petrole karşılık belli bir bedel ödenmekle beraber, Irak’ın şirket üzerinde herhangi bir şekilde hak sahibi olması söz konusu değildi. Irak’ın bağımsızlığını kâğıt üzerinde kazanan Faysal’ın 1933 tarihinde ölümünden sonra 21 yaşındaki oğlu Gazi tahta geçmiştir. 22

Ancak Gazi babasının politikalarından hoşnut değildi ve Irak halkı için daha fazla bağımsızlık özlemi taşımaktaydı.23  Gazi, devlet yönetimi konusunda fazla deneyimli   olmayan bir grup tarafından yönlendirilmekteydi

Kral Gazi'nin 1939'da bir otomobil kazasında ölümü üzerine yerine geçen üç yaşındaki II. Faysal'ın ülkeyi yönetemeyecek kadar küçük yaşta olması, ülkenin 
denetiminin Haşimi hanedanından Kral Naibi Prens Abdulilah ile ona en yakın politikacı olarak Nuri Said'in eline geçmesine yol açmıştır. Savaş çıktığında beşinci defa başbakanlık göreviyle işbaşında bulunan Nuri Said, savaşta İngiltere'yi desteklemenin ülkenin yararına olduğunu savunması dolayısıyla ordu ile ters düşmüş ve 1940'ta istifa ederek yerini bir koalisyon hükümetine bırakmak zorunda kalmıştı. İngiltere, İkinci Dünya savaşında Almanya’nın cephelerindeki ilerlemesinden hoşnut olmamış; üstelik Irak’taki konumu belirsizleştiğinden beri, ülke siyasetinde etkin bir şekilde rol oynamaya başlayan Raşit Ali, Albaylarında desteğini arkasına alarak başbakan olmuştur. Raşit Ali, İngilizlerin Irak topraklarını kullanma karşılığı askeri destek sağlama teklifine ret ettiği gibi Basra’daki İngiliz askerlerinin de ülkeyi terk etmesini istemiştir.24

İngiltere’nin çok geçmeden 1941 Mayısında duruma müdahale etmesi üzerine, İngiliz güçleri ile Raşid Ali'ye bağlı güçler arasında çatışma çıkmıştır. Aslında 
çatışmanın iki önemli nedeni vardı: Birincisi, Raşid Ali hükümetinin mihver yanlısı olması; ikincisi ise, 1930 Antlaşması'nın taraflarca farklı yorumlanması idı. Kısacası, Irak'ın tam bir bağımsızlığa (üslerin kullanımı da dahil) sahip olup olmadığı tartışmaya açılmıştır. İngiliz hükümetini, Raşid Ali hükümeti ile bu konuları tartışmaya bile gerek duymadan, Basra'daki üslere kuvvet yollamıştır. Böylece, Irak ordusunun 2 Mayıs 1941'de Bağdat yakınlarında bulunan İngiliz üssünü kuşatması üzerine İngiltere ile Irak arasında savaş başlamıştır. 1941 Mayısının sonuna gelindiğinde ise Raşid Ali hükümeti savaşı kaybetmiş, darbeciler ve Raşid Ali ülkeyi terk etmiş ve Irak yeniden İngiltere'nin denetimine girmiştir.25

Bu olayın arkasından tekrar Nuri Said tarafından kurulan hükümetle ülke İngilizlerin etkisi altında yönetilmeye devam etmiş, fakat muhalefet edebilecek siyasiliderler sürgünde olduğundan Irak'ta ciddi bir muhalefet boşluğu doğmuştur. Kral Naibi Prens Abdulilah ve Nuri Said bu ortamda ülkeyi 1958'e kadar yönetmişlerdir.26

1.4 Bağdat Paktı 1955

Bağdat Paktı 1955 yılının Şubat ayında kurulmuştur. Bağdat Paktı, Sovyetler Birliğinin Ortadoğu’ya sızmasını engellemek amacıyla NATO’nun küçük bir modeli olarak oluşturulmuştu.27 Başlangıçta Türkiye ile Irak sonra İngiltere ve Pakistan. Daha sonra İran’ın katılmasıyla oluşturulmuştur. 

Paktın kurulmasıyla birlikte diğer Arap ülkelerin katılmaları için yoğun baskı ve propaganda yapılmış, buna rağmen  Arap ülkeleri, bu çabaya karşılık vermemişler dir.28  İran, 3 Kasım 1955'te Pakta katılmıştır. Bağdat Paktı  böylece Arap devletlerinin muhalefetlerine rağmen, kurulmuştur. 

Irak'ta 14 Temmuz 1958'de ihtilal olması üzerine, Irak hariç diğer pakt üyelerinin Dışişleri Bakanları 28-29 Temmuz 1958'de Londra'da toplanmışlardır. Toplantı sonunda,Paktın merkezinin geçici olarak Ankaraya taşınmasına karar verilmiştir.  24 Mart 1959'da Irak, Bağdat Paktı'ndan çekildiğini resmen açıklanmıştır. Irakın ayrılmasından sonra Pakt'ın merkezi, Ankara olmuştur.29 

Bu ittifak için başlangıçta düşünülen, bütün Arap ülkelerini bu kurulan ittifak içinde girmeleridir. Bu ittifaka sadece Arap ülkelerinden Irak dahil olmuştur. Kurulan Pakt ile bölgede üç grup ülke belirlenmiştir. Bunlardan birincisi, Pakta üye olan ülkeler  (Türkiye, İran, Irak ve Pakistan), ikincisi ise pakta karşı olan ülkeler (Mısır, Suriye, Yemen ve Suudi Arabistan), üçüncü ise her iki gurubun dışında kalan Ürdün ve Lübnan gibi ülkelerden oluşmuştur. Yukarıdaki bölgesel bölünmeler Sovyetler Birliğinin Ortadoğu’ya girişini kolaylaştırmıştır. Halbuki Bağdat Paktı Ortadoğu’yu Sovyetlere karşı birleştirmek ve korumak amacıyla kurulmuştur.30 

2. 1958–1968 IRAK’TA DARBELER DÖNEMİ VE BAAS REJİMİ 

2.1 Krallık Yönetimin Sonu ve General Abdülkerim Kasım Darbesi 

Krallık döneminden, 1958 ihtilalına kadar birçok başarısız darbe girişiminde bulunulmuştur. Bu başarısız darbelerin hepsi İngilizler tarafından engellenmiştir.31 1958 tarihinde Lübnan da iç çatışmalar olmuştur. Bunun üzerine ABD ve müttefikleri yardım için Irak’tan Lübnan’a asker yollama talebinde bulunmuşlardır. Bunu uygun bulan Nuri Sait paşa 19. ve 20. tugaylara hareket emri vermiştir. Ancak Lübnan’daki Müslüman- Hıristiyan çatışmasında Hıristiyan yanlısı iktidara yardım etmesi Irak içinde tepkilere neden olmuştur. Bu kızgınlığı fırsat bilen askerler, yani Lübnan’a yollanılması için emir verilen tugaylar, Bağdat hükümeti üzerine yürümüşlerdir.32 

14 Temmuz 1958 tarihinde Radyo istasyonu devrimci askerler tarafından işgal ederek Cumhuriyeti ilan etmişlerdir. Darbe sırasında, veliaht Prens Abdülilah ve Kral II. Faysal öldürülmüş, kaçmaya çalışan Nuri Sait Paşa ise yakalanarak linç edilmiştir.33 Darbe ile Abdülkerim Kasımın yönetime gelmiş ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) ile gecikmeden ilişki kurmuştur. Bunun üzerine, 16 Temmuzda SSCB Irak Cumhuriyetini resmen tanıyarak pozitif ilişkiler kurmaya başlamıştır. Khrushchev Yönetimindeki Sovyetler, Batılı ülkelerin Irak’a müdahalelerine karşı ihtiyatlıydı.34 Buna uygun olarak çatışmasız ve problemsiz bir Irak’ın Moskova’nın öncelikli politikası haline gelmiştir. Bu bağlamda, Sovyetlerin destekledikleri Kürtler ile Irak yönetimi arasındaki problemleri çözme yönünde önemli adımlar atmışlardır. Abdül Kerim Kasım, Barzani’ye bir heyet göndererek, Irak’a dönmesini istemiştir. Ayrıca, Barzani’nin partisi olan IKDP’yi tanıyarak meşruiyet kazandırmıştır. Öte yandan Kerkük’te Türkmen ailelerin sahip olabileceği toprak büyüklüğü 1000 dönümden 300 dönüme düşürülmüştür. Bununla yetinmeyip, Kerkük’e Arap göçünü teşvik ederek demografik yapının Türkler aleyhine değiştirilmesine çalışmıştır.35 Bu düşmanca politika 1959 Kerkük’te Türkmen katliamıyla sonuçlanmıştır. 

2.2 Abdulselam Arif Dönemi 

İngilizlerin ve Baas partisinin desteğiyle 8 Şubat 1963’ta Tuğgeneral Abdulselam Arif, A. Kasım yönetimine bir darbeyle son vermiştir.36 Arif, 1963 sonunda 
kendisini destekleyen Badasçıları yönetimden tasfiye etmiştir.37 Abdulselam Arif’in ilk icraatlarından biri, 14-16 Temmuz 1959’da Kerkük’te Türkmen katliamı yapan ve A.Kasım Hükümeti’nin oyalamalarla cezalandırmaya yanaşmadığı guruptan 28 kişinin Kerkük meydanlarında idamı etmiştir. Başlangıçta Türkmenlere iyi davranan Arif, daha sonra Kürtlere de Türkmenlere de mesafeli olmuştur. Özerklik isteyen Kürtleri ve Kürtlere verilen hakların aynısını isteyen Türkmenlere oyalama ve sindirmeye yönelik bir politika izlemeye başlamıştır.38 Aynı zamanda, Arap ve İngiliz desteğiyle iktidara gelen Arif, Irak’ta beş binden fazla komünist katletmiş ve binlercesini hapsetmiştir. Komünistlere karşı bu denli düşmanca tavrın arkasında birkaç nedenlerden biri, Baas Partisi’nin kurucusu olan Mişel Aflak’ın komünizme olan muhalefetinin yanı sıra  İngiltere gibi Batılı ülkelerin bölgede bir figüranı oynamaktı. Nitekim Sovyetler Birliği, Arif hükümetinin bu tarz uygulamalarını bahane göstererek tüm siyasi gücünü Irak devletine karşı kullanmıştır. 
ABD ve İngiltere ise, Irak’a daha önceden durdurulan silah ihracını yeniden başlatarak Irak ordusunu yeniden güçlendirmeye başlamışlardır. 

Böylece Irak, küresel güçlerin hesaplaşma sahası haline gelmiştir.39 Bu hesaplaşmanın merkezindeyse, Kürt gurupları olmuştur. Öyle ki, yapılan hesaplar ve bölgedeki çekişmelerin odağında Irak devletinin merkezi denetimi dışı özerk bölge ve petrol gelirlerinden yüzde ellilik pay gibi talepleri vardır. 40 Abdulselam Arif, 13. Nisan 1966 tarihinde geçirdiği bir helikopter kazasıyla hayatını kaybetmiştir. Yerine ise kardeşi Abdulrahman Arif gelmiştir. 

BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

7 a.g.e., s.47. 
8 Erol Umut, Musul Meselesinde Petrol Faktörü, (Ankara üniversitesi, Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara, 2007, s.46. 
9 a.g.e, ss.46-47. 
10 William R. Polk, a.g.e, s.80. 
11 a.g.e., s.81. 
12 a.g.e., s.84. 
13 a.g.e., s.85. 
14 Suphi Saatçi, Tarihi Gelişim İçinde Irak’ta Türk Varlığı, Tarihi Araştırmalar ve Dokümantasyon Merkezleri Kurma ve Geliştirme Vakfı, İstanbul, 1996, s.185. 
15 a.g.e., s.186. 
16 A brief modern political History of Iraq. http://www.e-book.com.au/iraqhistory.htm (16.01.2009). 
17 Suphi Saatçi, a.g.e., s.189. 
18 Tayyar Arı, Geçmişten Günümüze Ortadoğu Siyaset, Savaş ve Diplomasi, İstanbul, 2007, ss.172-173. 
19 a.g.e.,s.172. 
20 A brief modern political History of Iraq. http://www.e-book.com.au/iraqhistory.htm (16.01.2009). 
21 Yusuf Turan Çetiner, The Baghdad Pact: An Anglo-American Quest For Policy İn The Middle East, (Bilkent Üniversitesi, Sosyal Bilimler ve Ekonomi Enstitü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi) Ankara, 1996, s.13. 
22 Tayyar Arı, a.g.e., s.173. 
23 A brief modern political History of Iraq. http://www.e-book.com.au/iraqhistory.htm (16.01.2009). 
24 Tayyar Arı, a.g.e., s.175. 
25 a.g.e., s.175 
26 a.g.e., s.176. 
27 a.g.e., s.42. 
28 a.g.e., s.43. 
29 Osman Nuri Özalp, a.g.e., s.63. 
30 a.g.e., s.43. 
31 Suphi Abdulhamit, Asrar Thawrat 14 Tammuz 1958, İkinci baskı, Dar Al-Arabiya Bi-Mawsuaat, Lübnan 1994, ss.13-30. 
32 a.g.e, s.80. 
33 a.g.e, s.80. 
34 Aslıhan Anılar, Russian Foreign Policy Towards Iraq In The Post-Cold War Era, (Ortadoğu teknik Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara, 2006, s.11. 
35 Mustafa Çaykuş, Kuzey Irak’ın Yapısı, Bölgedeki Oluşumlar, Bölge İçi ve Bölge Dışı Devletlerin Amaçları ve Etkileri, (Atılım Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara, 2005, s,18. 
36 a.g.e., s.20. 
37 Fulya Atacan(hzl.), Değişen Toplumla Değişmeyen Siyaset: Ortadoğu, Bağlam Yayınları, İstanbul, 2004, s.161. 
38 Mustafa Çaykuş, a.g.e., ss.20-21. 
39 a.g.e., s.22. 
40 a.g.e., s.21. 

4 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR

***

II. KÖRFEZ SAVAŞINDAN SONRA IRAK EKONOMİSİ VE IRAK PETROLLERİNİN IRAK EKONOMİSİNDEKİ YERİ VE GELECEĞİ., BÖLÜM 2

II. KÖRFEZ SAVAŞINDAN SONRA IRAK EKONOMİSİ VE IRAK PETROLLERİNİN IRAK EKONOMİSİNDEKİ YERİ VE GELECEĞİ., BÖLÜM 2


BİRİNCİ BÖLÜM 

 II. KÖRFEZ SAVAŞI ÖNCESİ IRAK TARİHİ VE EKONOMİK YAPISI 

1. 1916-1958 IRAK’IN KRALLIK DÖNEMİ VE IRAK’IN GENEL TARİHİ 

Iraklılar üzerinde yaşadıkları toprakların kalıntılarından büyük ölçüde etkilenmişlerdir, Bu geçmişte farklı etnik, dinsel ve kültürel yapılardan Asurlu Naram ‘Sin’in M.Ö. 2000’lerde, Bütünlük Kralı gibi gösterişli bir unvan aldığı, II. Sargon’un daha sonra Babil Kralı Kyros’un kendilerini Dünya Kralı ilan etmeleri bu topraklarda olmuştur.1 Irak’ın adı çeşitli kaynaklara göre değişik anlamlar taşımaktadır. Türkçe anlamı olarak ‘Irak’, merkezden uzak olarak tanımlanan yer olurken; aslen ‘Irak’ın isim anlamı Farsçadaki ‘erag’ yani ‘düzlük’ anlamına gelmektedir.2 

Irak’ın bulunduğu Mezopotamya bölgesi dünyanın ilk önemli yerleşim merkezlerinden biridir. M.Ö. 7. yüzyıla kadar Sümer, Akad, Babil ve Asurların elinde kalmış, bu tarihten sonra Perslerin eline geçmiştir. Bölgede İslamiyetten önceki Araplar da Main, Sebai ve Himyeri devletlerini kurmuşlardır. İslamiyetin doğuşu ve hızla gelişmesi ile birlikte Müslümanlar uzun süre bölgeye hakim olmuşlardır. Müslümanların dördüncü halifesi Hazret-i Ali’nin kabri Necef’te yer almaktadır. Oğlu Hazret-i Hüseyin de burada Kerbela’da şehid olmuştur. İmam-ı A’zam Ebu Hanife, Ahmed bin Hanbel, Abdülkadir Geylani gibi büyük alim ve veliler Bağdat ve Kufe’de yetişmişler, insanlığa ilim ve hikmet yaymışlardır. Bu üç zatın türbesi halen Bağdat’ta yer almaktadır.3 Bağdat 762’den itibaren yeni baştan imar edilerek Abbasilerin yani, İslam dünyasının başşehri ve dünyanın en önemli kültür merkezlerinden biri haline gelmiştir. Bilhassa 786-809 seneleri arasında halifelik yapan Harunürreşid ve oğlu Me’mun zamanında Irak dünyanın en parlak ilim ve kültür merkezi haline gelmiştir. Ancak 1258’de Irak’a giren Moğol hükümdarı Hülagü Han, şehirleri yakıp yıkmış, binlerce Müslüman öldürmüştür. Daha sonraki tarihlerde de eski günleri bulamayan Irak, sırasıyla Celayirliler, Timuroğulları, Karakoyunlular, Akkoyunlular ve Safevilerin 
hakimiyeti altında kalmıştır. 

  1515’te Kuzey Irak’ın Osmanlı topraklarına katılmasını takiben Kanuni Sultan Süleyman Han 1534’te ülkenin tamamını fethetmiştir. Irak, Osmanlı hâkimiyetinde kaldığı yaklaşık beş asırlık süre zarfında en parlak dönemlerini yaşamıştır. Bilim dünyasında kıymetli âlimler İstanbul’a götürülerek, çalışmaları için her türlü imkan temin edilmiştir. Osmanlı Sultanı Dördüncü Murad Han zamanında, Bağdat ikinci defa fethedilmiştir. Bu fetihte Padişah bizzat harbe iştirak ederek, kale kapısı yıkılırken elindeki gürz ile o da yardım etmiştir. Kalenin fethinden sonra Şiilerin yıktığı İmam-ı A’zam türbesini yeniden inşa ettirmiştir. Irak’a göz koyan İngilizler, Birinci Dünya Savaşı sırasında, 20 Kasım 1914’te Basra’ya girdiler. Ancak, 29 Mayıs 1916’da Irak ve Osmanlı Kuvvetleri ‘Selman Pak’ meydan savaşında İngilizleri yenerek tamamını esir almışlardır. Birinci Dünya Savaşından sonra, İngiltere ve Fransız ve Arap baskıları sonucu Osmanlılar bölgeden çekilmeye zorlanmıştır Çekildikten sonra İngiltere 1918’de Musul’u ve Irak’ı işgal etmiştir.4 

1.1 Sykes-Picot (1916 ) Anlaşması 

Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalara ayrılmasını dönemin güçlü ülkeleri tarafından (İngiltere, Fransa ve Çarlık Rusya) karşılıklı diplomatik notalarla teati 
edilerek, Arabistan Bölgesini parçalanmasını, İngiltere, Fransa ve Çarlık Rusya tarafından karar verilmiştir. Arabistan Bölgesini İngilizlere, Fransız ve Çarlık Rusya tarafından üçlü olarak yaptıkları Sykes-Picot Gizli Anlaşma ile parçalamışlardı. Ancak, 1917’de Çarlık Rusya’da meydana gelen ihtilal ile Bolşeviklerin iktidara gelmesi ile birlikte, daha önce yapılan İngiliz, Fransız ve Çarlık Rusya arasındaki anlaşmayı Bolşevikler açıklamışlardır. Böylece, Osmanlılar gizli anlaşmadan haberdar olmuştu. Arabistan Yarımadası bu şekilde parçalanmıştır. Yapılan Sykes-Picot gizli antlaşmasına göre: 5 

(1) Büyük Britanya ve Fransa, ilişikteki haritada (A) ve (B) olarak işaretlenmiş alanlarda, bir Arap başkanın yönetiminde bağımsız bir Arap Devletini veya bir Arap Devletler Konfederasyonunu tanıyarak korumayı amaçlamıştır. Ekte (A) haritada belirlenen alanında Fransa, (B) alanında da Büyük Britanya işletim ve yerel bölgelerde öncelikli kullanım hakkına sahip olacaktır. Arap Devletinden veya Arap Devletler Konfederasyonundan talepler gelmesi halinde; (A)Fransa ve (B) Büyük Britanya da alanlarında yabancıların isteği üzere Arap Devleti ya da Arap konfederasyon Devletleri danışmanlık yapılacaktır. 

(2) Arzu ettikleri ya da Arap Devleti veya Arap Devletler Konfederasyonu ile mutabakatın ardından tesis edilebilir gördükleri takdirde; mavi alanda Fransa, kırmızı alanda da Büyük Britanya, doğrudan veya dolaylı olarak yönetim ve kontrolü tesis edeceklerdir. 

(3) Kahverengi alanda kurulacak olan uluslararası yönetimin şekli, Rusya ile müzakerelerin ardından ve diğer müttefikler ve Mekke Şerifi’nin temsilcileri ile yapılan anlaşmaları müteakip karar verilecektir. 

(4) Büyük Britanya’ya verilenler 

(a) Hayfa (Haifa) ve Akabe (Aqaba) limanları; 

(b) (B) alanı için, (A) alanındaki Dicle ve Fırat’tan su ikmal garantisidir. 

Majeste’nin Hükümeti, kendi hesaplarına, Fransız Hükümetinin onayını almadan herhangi bir üçüncü bir güçle Kıbrıs’ın devri ile ilgili müzakerelere girmeyeceğini taahhüt ederler. 

(5) İskenderun limanı İngiliz İmparatorluğu’nun ticareti söz konusu olduğunda serbest bir liman olacaktır. İngiliz taşımacılık ve ticaretini etkileyen özel imtiyazların genişlemesinde veya liman harçları dikkate alındığında, muamelelerde herhangi bir ayrımcılık yapılmayacaktır. İngiliz mallarının 
İskenderun’dan ve demiryolu üzerinden Mavi alandan, bu mallar Kırmızı alan; (A) veya (B) alanlarından geliyor ya da o alanlara gidiyor da olsa, geçişi serbest olacaktır. Söz konusu alanlarda hizmet veren herhangi bir limandaki İngiliz taşımacılık ve mallarında veya herhangi bir demiryolundaki İngiliz 
mallarının giderlerinde, doğrudan ya da dolaylı olarak, muamelelerde herhangi bir fark olmayacaktır. 

Hayfa (Haifa) Fransa’nın, himayesindekilerin ve kolonilerinin ticareti söz konusu olduğunda serbest bir liman olacaktır. Fransız taşımacılık ve ticaretine yönelik liman harçları dikkate alındığında uygulan imtiyaz ve muamelelerde herhangi bir ayrım yapılmayacaktır. Hayfa’dan (Haifa)ve İngiliz demiryolları üzerinden Kahverengi alandan; bu mallar Mavi, (A) veya (B) alanlarından geliyor ya da o alanlara gidiyor da olsa, geçişi serbest olacaktır. Söz konusu alanlarda hizmet veren herhangi bir limandaki Fransız taşımacılık ve mallarında veya herhangi bir demiryolundaki Fransız mallarının giderlerinde, doğrudan ya da dolaylı olarak, muamelelerde herhangi bir fark olmayacaktır.  

(6) Fırat havzası boyunca Bağdat ve Halep’i birleştiren demiryolu tamamlanıp iki hükümetin de muvafakatiyeti alınana kadar; Bağdat Demiryolları (A) alanından güneye doğru Musul’un ötesine, (B) alanında kuzeye doğru Samarra’nın ötesine kadar genişletilmeyecektir. 

(7) Büyük Britanya’nın Hayfa ile (B) alanını birleştirecek bir demiryolu inşa etmeye, yönetmeye ve tek sahibi olmaya hakkı vardır. Bunun yanında, bu hatta daima asker taşıma ve daimi haklara sahiptir. Bütün hükümetler tarafından bu demiryolunun Bağdat ve Hayfa arasındaki iletişimi kolaylaştırmayı amaçladığı kabul edilir. Bunun ötesinde Kahverengi alandaki bu hattın bakımında karşılaşılan masraflar ve teknik zorluklarla kullanışsız hale gelmesi durumunda, Fransız Hükümeti Baniyas-Umm Qais-Sakhad-Tall ‘Osda-Mismieh’den oluşan çokgeni (B) alanına ulaşmadan aşmayı sağlayacak planları düşünmeye hazırlanacaktır. 

(8) 20 yıl boyunca mevcut Türk gümrük tarifeleri (A) ve (B) alanında olduğu gibi bütün Mavi ve Kırmızı alanlarda da yürürlükte kalacaktır. İki gücün anlaşması hali dışında, nispi vergi oranlarından sarih oranlara artış ya da değişiklik yapılmayacaktır. 6 Atilla Uğur, Geçmişten Günümüze Kuzey Irak’ın Beşeri Coğrafyası ve Sosyal Yapısı, (Fırat üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Elazığ, 2002, ss.48-49. Üstte belirtilen alanlar arasında dâhili gümrük engelleri olmayacaktır. Bölgeye yönlendirilmiş gümrük vergisine tabi mallar limanın girişinde toplanacak ve varış alanlarındaki idareye kadar aktarılacaktır. 

(9) Fransız Hükümeti’nin Mavi alandaki olası haklarından feragat etmesi ve haklarını devretmesi ile ilgili Majeste’nin Hükümetinin onayını almadan, Arap Devleti veya Arap Devletler Konfederasyonu dışında herhangi bir üçüncü güçle müzakereler başlatmayacağı kabul edilir. Majeste’nin Hükümeti de Kırmızı alan konusunda Fransız Hükümeti’ne benzer taahhütleri verir. 

(10) İngiliz ve Fransız Hükümeti Arap Yarımadasında üçüncü bir gücün toprak elde etmesine rıza göstermeyecekleri ve bundan kaçınacakları yönünde anlaşmışlardır. Bunun gibi, herhangi bir üçüncü gücün Kızıldeniz’in doğu kıyılarındaki adalarda bir deniz üssü inşa etmesine onay vermeyecektir. Ama bu durum gerekli görülmesi halinde, Türk saldırılarına karşı Aden çevresinde yapılacak düzenleme çalışmalarına engel olmayacaktır. 

(11) Arap Devleti veya Arap Devletler Konfederasyonu’nun sınırlarına dair Araplar ile yapılacak müzakereler de, iki güç adına geçmişteki gibi aynı kanaldan takip edilecektir. 

(12) Bunun dışında, Arap bölgesine yapılan silah dışalımlarındaki kontrol tedbirleri de iki hükümet tarafından düşünülecektir. 

Böylece, Sykes-Picot gizli anlaşması ile İngiltere, Musul hariç bütün Irak’ı 
kendine ayırmıştır. Anlaşmaya 19-21 Nisan 1917’de İtalya’da katılmış ancak, Musul sorunu ile ilgili İngiltere ve Fransa arasındaki ihtilaflara karışmamayı uygun bulmuştur 


Harita 1: 1916 Sykes-Pıcot Anlaşması 

Kaynak: The Sykes-Picot Agreement.1916. http://www.mideastweb.org/mesykespicot.htm (06.01.09). 


BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

1 William R. Polk, Irak’ı Anlamak, Nurettin Elhüseyni (çev.), NTV Yayınları,2007, s.xi. 
2 a.g.e., ss.36-37. 
3 Irak Tarihi. 2007. http://www.webhatti.com/tarih/54371-irak-tarihi.html (06.01.2009). 
4 Irak Tarihi. 2007. http://www.webhatti.com/tarih/54371-irak-tarihi.html (06.01.2009). 
5 The Sykes-Picot Agreement 1916. http://www.bu.edu/mzank/Jerusalem/tx/Sykes-Picot.htm (06.01.2009). 
6 Atilla Uğur, Geçmişten Günümüze Kuzey Irak’ın Beşeri Coğrafyası ve Sosyal Yapısı, (Fırat üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi),    Elazığ, 2002, ss.48-49.

3 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR

***