GÜNEŞİ DE SÖNDÜRÜRÜZ !.
Ortaçağ toplumlarının ilkeleri şunlardı: “ya sen başkalarını soyarsın ya da başkaları seni soyar; ya sen başkaları için çalışırsın ya da başkaları senin için çalışır; ya köle sahibi olursun ya da köle… Ben hele şu tarlamı süreyim de, başkaları ne halt ederse etsin; başkaları aç mı, çok iyi, ürünümü daha pahalıya satarım öyleyse.
Benim bir mesleğim olsun da, başkaları ne halt ederse etsin. Eğer bu gün güçlü olanlara yağcılık edip yaltaklanırsam, işimi koruyabilir, dahası yükselebilir ve zengin olabilirim”…
Bu yaşam tarzı ve ilkeler, bundan 700-800 yüzyıl öncesinde yaşayan toplumları meydana getiren insanlara aitti.
Size bir memleketi mi, hatırlatıyor yoksa?.
Size bir memleketi mi, hatırlatıyor yoksa?.
Çocuğun yürümeyi öğrenmesi için denge yasalarını bilmesine nasıl gerek yoksa, konuşmayı öğrenirken de dilbilgisi kurallarına ihtiyacı yoktur. Düşünce, maddi bir organizma olan beynin yerine getirdiği bir işlevdir. Zihinsel gelişme sürecinden geçmeden de akıl istenilen verimde çalışamaz.
Afrika’daki Buşmanlar bile bu süreci çoktan tamamladı!.
Süreci tamamlama şudur: Sıcak ve soğuğu, yaş ve kuruyu, hafif ve ağırı, karanlık ve aydınlığı, gündüz ve geceyi, yaz ve kışı, yaşam ve ölümü, özgürlük ve cesareti; bilgi, deney ve gözlemle kavrayıp adam olmak, kendine yatak açarak ilerleyen bir ırmağın bilincine sahip olmak demektir..
Özgürlük, insan yeteneklerinin en soylusudur. Bir vatandaş hakkı değil, bir insan hakkıdır. Baskıya boyun eğen bir halk, başkalarının özgürlüğünü de yok etmeye hazırdır. Borçlandırılarak, köleleştirilen insanlardan oluşturulan halk ise bir köle yığınından öte bir şey değildir..
Pigmelerin, halka sürekli yalan dolan masalları anlatmasının sebebi, “düzmece bilinç” yaratmanın yanında, genlerinden gelen büyük korkudur. Bu aynı zamanda, ters yüz edilmiş bir kişiliğin, yaşamda avunma arayışıdır. Kendilerini çocukların başvurdukları araçlarla korurlar, yalan söylerler, kırar dökerler, çalıp çırparlar..
Türkiye’de çok büyük anayasal ve kamusal suçlar işleniyor. “Yavan fikirler” ve “züğürt avuntusu” ile bu işlerin düzeleceğini sananlara artık, ne bir şey söylemek ne de yazmanın gereği de yoktur. “Ümmi adam” (nasıl doğduysa öyle kalmış) ya da “ispinoz gibi” susan adam, ikisi de aynıdır. Aklı normal rayda işlemeyen insan ikna edilemez..
Basının yüzkaralarının, ulusu yalanlarla zehirlediği, hiç kimsenin düşündüğünü söylemeye cesaret edemediği, ortaçağ hoş görmezliği ağına düşmüş Türkiye’yi, ancak Türk milletinin sağduyusu ve onuru kör kuyudan çekip çıkarabilir..
Ulusal onurumuz uğruna, ateşli bir yurtseverlik ve yurtseverlerin adalet çığlığı; uyduruk iktidarlar bir tarafa, kaleleri bile bir saman çöpü gibi kolayca delip geçecektir..
Eğer, topraklarımızın üzerinde; riyakarın, iki yüzlünün, hırsızın, şakşakçının, bölücünün, her türlü sömürücünün, onun bunun uşağının üzerine parlayacaksa!
Güneşi de söndürürüz!.
Osman Pamukoğlu
Hak ve Eşitlik Partisi
Genel Başkanı
Hak ve Eşitlik Partisi
Genel Başkanı
http://hepar.org.tr/gunesi-de-sondururuz.aspx
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder