Körfez Savaşı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Körfez Savaşı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Kasım 2018 Çarşamba

ARMAGEDON Türkiye-İsrail Gizli Savaşı BÖLÜM 5

ARMAGEDON Türkiye-İsrail Gizli Savaşı BÖLÜM 5




Tevrat ve Körfez Savaşı 

BİLİM Araştırma Grubu'nun (B.A.G.) araştırmasına göre Körfez Savaşı'nın çıkması ile Tevrat'taki efsaneler arasında birebir bir ilişki bulunuyordu: 
"Ve Sion'da gözlerinizin önünde yaptıkları bütün kötülükleri Babil'e (Bağdat) ve Kildaniler diyarında (Irak) oturanların hepsine ödeyeceğim."(Yeremya Bölümü, 51/24) Yahudi sermayeli ABC Televizyonu tarafından savaştan 3,5 ay önce savaş senaryoları üretilmeye başlanmıştı.Cumhuriyet Gazetesi'nin 5.10.1990 tarihinde ABC televizyonundan alıntılayarak "Savaş Senaryosu" manşetiyle duyurduğu haberinde savaş senaryosu çoktan hazırdı bile. 
"Ve Babil üzerine gelecek bütün kötülüğü, BABİL İÇİN YAZILMIŞ OLAN 
BÜTÜN SÖZLERİ YEREMYA KİTABA YAZDI. Ve Yeremya Seraya'ya dedi: Babil'e vardığın zaman bak, ve bütün bu sözleri oku, ve de: Ya Rab, bu yerde ne adam ne de hayvan oturan olmasın fakat ebedi vİrane olsun. Ve bu kitabı okumayı bitirince sen ona bir taş bağlayacaksın ve Fırat ırmağının ortasına atacaksın ve ona diyeceksin: BABİL BÖYLE BATACAK ve onun üzerine getire- ceğim kötülük yüzünden bir daha kalkmayacak. Ve onlar yorgun düşecekler. Yeremya nın sözleri buraya kadardır." (Hezekiel Bölümü, 9/5) B.A.G'ye göre, Körfez Savaşı'nda muharref Tevrat'ın hükümleri birer birer uygulanmıştı. Savaşta asıl hedef olarak Bağdat şehrinin seçilmesi, Tevrat'ta Babil ve Kildaniler diyarı olarak geçen yerin Irak'ın bulunduğu yere tekabül etmesiydi. National Geographic Mayıs 1991 sayısında, Kildaniler diyarı ve Babil'in günümüzdeki Bağdat olduğu belirtilmiştir. Oxford Bible Atlas, sayfa 75'te de Kildaniler diyarı ve Babil'in günümüzdeki Bağdat olduğu belirtilmişti. Türkiye Diyanet Vakfı'nın İslam Ansiklopedisi 4. ciltteki Babil maddesinde Babil'in günümüzdeki Bağdat olduğu anlatılmaktaydı. Meydan Larousse'un Bağdat maddesinde Babil'in günümüzdeki Bağdat olduğu aynı şekilde anlatılmaktaydı.(Cilt. 2, sf.50/ B.A.G,sf, 334) 

Amerika'da yayınlanan, "The Rise Of Babylon - Babil'in Yükselişi" adlı kitabın kapağı ilginç bir şekilde şu sözlerle başlıyordu: 

"Saddam Hüseyin Babil'in kaybolan şehrini tekrar inşa ediyor. Tevrat Babil'in son zamanda tekrar inşa edileceğini söylüyor. Bu bizim son neslimiz olabilir mi? Babil'in Yükselişi, 'Son Zamanların işaretidir' başlığı ile başlıyor." Saddam'ın savaşının gizli tarihine "Jnholy Babylon - Kutsal Olmayan Babil" adlı kitapta Körfez Savaşı ile ilgili dört soruyla dikkat çekiliyordu. Bu dört soru Körfez Senaryosu'nun boyutlarını gözler önüne sermek açısından son derece önemliydi: 

1. İsrail'in ordu yardımı ve zekice kullanılan yanlış istihbarattaki rolü neydi? 
2. Batı nasıl ve niçin Saddam Hüseyin'in insafsız diktatörlüğünü destekliyor ve onun ilerleme hırsını dikkate almıyordu? 
3. İngiltere ve Amerika, Saddam Hüseyin'in Kuveyt'in istilasını planladığına dair raporları niçin ısrarla önemsemiyordu? 
4- Hangi Avrupa şirketleri Irak'a kanun dışı ordular gönderdiler ve hükümetler, diğer servisler bunun ne kadarını biliyorlardı? 
"Babil (Bağdat) kralı Nebukadnezar beni yedi, beni ezdi, beni boş bir kap etti, canavar gibi beni yuttu, güzel yemeklerimle karnını doyurdu, beni kovdu, Sion'da oturan diyecek: Bana ve etime edilen zorbalık Babil'in boynunda olsun ve Yeruşalim dikecek: Kanım Kildanilerin dinarında oturanların boynunda olsun. 
Bundan dolabı Rab şöyle diyor: İste davanı ben göreceğim ve senin öcünü alacağım ve onun denirini kurutacağım." (Yeremya Bölümü, 51/35-37, B.A.G., sf, 333) Charles H. Dyer, Babil'in Yükselişi adlı kitabında konu ile ilgili olarak bakınız neler söylüyordu: 

"Irak'ın gücünün artması Nebukadnezar'ın gücünün artmasına benzerdir. Saddam Batılılar'a göre oldukça mantıksız ve garipti. Acaba onun istekleri ve amaçları neydi? Onun şimdiki faaliyetleriyle Kitab-ı Mukaddes'teki kehanetler ve Yehova'nın dünya için planları arasında nasıl bir ilişki vardı? Saddam acaba Armageddon'a uzanan zincirin bir halkası mıydı? Yoksa yalnızca dünyayı fethedecek uzun zincirin halkalarından en sonuncusunu mu oluşturuyordu? Saddam Hüseyin'in sırrı Babil'de odaklanmıştır." 

Armagedon'a gelince? Armagedon, Yahudiler'in dünya hakimiyetine ulaşmak için yapacaklarını düşündükleri son kutsal savaşın adıydı. Bu savaş Yahudiler'in galibiyetiyle sonuçlanacak ve Yahudiler amaçlarına ulaşmış olacaktı. 
İşin garip tarafı, Saddam Hüseyin kendisini gerçekten de tüm dünyaya son Babil Kralı Nebukadnezar gibi tanıtmasıydı. "Tevrat'ta Eski Ahid'in vuku bulduğu yer bu çölün altında yatıyor. Saddam Hüseyin kendini son Babil Kralı Nebukadnezar'ın mirasçısı olarak tanıtıyor." (Bume, 10 Ocak 1991, sh. 55, B.A.O., s. 336) "Babil( Bağdat) Kralı ürerine bu meseli söyleyip, dikeceksin; Gadreden nasıl yok oldu! Altın Şehri yok oldu." (İşaya Bolümü, H/4) 
"Ve Allah Sodom'u ve Gomora'yı yıktığı gibi ülkelerin izzeti, Kildani'lerin gururunun süsü olan Babil'de (Bağdat) yok olacak. İçinde ebeddiyyen oturulmayacak ve nesilden nesile meskun olmayacak." (İşaya Bölümü, 13/19-20) 

"Babil (Bağdat)'ın ortasından kaçın ve herkes canını kurtarsın, onun fesadı içinde helak olmayın; çünkü Rabbin öç alma vaktidir; ona karşılık ödeyecek olan odur. Babil Rabbin elinde, bütün dünyayı sarhoş eden bir kase oldu; milletler bundan dolayı çıldırdılar. Babil (Bağdat) ansızın düşüp kırıldı. Onun için uluyun; sancısı için merhem alın; belki şifa bulur. Babil'e şifa vermek istedik: fakat şifa bulmadı: onu bırakın ve gidelim, herkes kendi memleketine; çünkü onun hükmü göklere erişiyor, ve asumana yükseldi." (Yeremya Bolümü, 51/69) 

"... Babil(Bağdat) alındı. Bel utandı. Merodak yıldı, onun dikili taşları utandılar, putları yıldılar deyin çünkü ona karşı şimalden bir millet çıkıyor ONUN DİYARINI VİRAN EDECEK." (Yeremya Bölümü, 50/2-4) 

"İşte, Babil'e karşı ve Leb'kamay'da oturanlara karşı HELAK EDİCİ BİR YEL uyandıracağım. Ve Babil (Bağdat)'e harman savuranlar göndereceğim ve onu savuracaklar; ve onun diyarını bos bırakacaklar; çünkü kötü günde her taraftan onun üzerine gelecekler. Yay kurana karşı, ve zırhı ile övünene karsı okçu 
yayını kursun; ve onun gençlerini esirgemeyin; hep onun ordusunu bütün bütün yok edin, ve vurulanlar Kildaniler diyarında, ve yaralılar onun diyarında düşecekler..." (Yeremya Bölümü, 51/1-4) 


Bilindiği gibi ABD, Irak'a karşı operasyonu gece yarısı başlatmıştı ve adına "Çöl Fırtınası" denmişti... "Kildaniler ürerine ve Babil(Bağdat)'de oturanlar ürerine ve reisleri ürerine ve hekmetleri üçerine kılıç... yiğitleri ürerine kılıç ve onlar yılacaklar.. .ve onlar kadın gibi olacaklar." (Yeremya Bölümü, 50/35-37) 

"Babil(Bağdat) yiğitleri cenk etmekten el çektiler, hisarlarında oturuyorlar, güçleri tükendi, kadın gibi oldular, onun meskenlerine ateş verildi, kapı sürgüleri kırıldı. Şehir her taraftan alındı ve geçitler tutuldu. KAMIŞLIKLARI YAKILDI." (Yeremya Bölümü, 51, 30-32) 

"Irak Haber Ajansı (IRNA) dün yaptığı açıklamada ABD uçaklarının, Musul'un kuzeyindeki buğday ve arpa tarlalarına yangın bombası atarak, binlerce hububatı yaktığını iddia etti. Irak'ın BM temsilcisi Abdülemir El Anbari de BM 
Genel Sekreteri Butros Gali'ye bir mektup göndererek, ABD uçaklarının.." . "Ve Babil'in üzerine göklerde, yerde ve onlarda olanların hepsi sevinçle terennüm edecekler çünkü şimalden onun üzerine helak ediciler gelecekler..." (Yeremya Bölümü, 51/48) 
"Babil'in yükü, onu Amots'un oğlu /saya gördü.. .Dağlarda kalabalığın gürültüsü, büyük bir kavmin gürültüsü gibi biraraya "BÎRİKMİŞ MÎLLETLER" ülkelerinin kargaşalık gürültüsü! Orduların Rabbi cenk için orduyu yokluyor. Bütün memleketi vİran etmek için, Rab ve gazabının silahları uzak bir diyardan 
göklerin ucundan geliyorlar." (İşaya, Bölümü, 13/1-6) 

"Uluyun! Çünkü Rabbin günü yakındır: herşeye kadir olan tarafından bir yıkım gibi geliyor, bundan ötürü eller gevşeyecek... Memleketi çöl etmek için ve onun içinden suçlu olanlarını helak etmek için. işte Rabbin günü, acımayan gün, gazapla ve kızgın öfkeyle geliyor. Çünkü göklerin yıldızları ve onların yıldız kümeleri ışıklarını vermeyecek." (İşaya Bolümü, 13/6-10) 

"İşte Şimal'den bir kavim geliyor, ve büyük bir millet ve çok krallar yerin uçlarından uyanacaklar. Ellerinde yay ve kargı var; insafsızdırlar ve merhametleri yok; sesleri deniz gibi gürlüyor ve atlara binmişler 
ve her biri sana karsı dizilmiş, cenkçi gibi. Ey Babil kızı Babil kralı onların haberlerini işitti ve elleri gevşedi; onu sıkıntı, doğuran kadın gibi ağrılar tuttu." (Yeremya Bölümü) 


"Babil'in içinden kaçın ve Kildaniler diyarından çıkın ve sürünün önünde ergeçler gibi olun çünkü iste Babil'e karşı büyük milletler cumhurunu şimal diyarından ben uyandırıp çıkaracağım ve ona karsı dizilecekler ve o yandan alınacak onların okları HÜNERLİ YİĞİDİN OKLARI GIBÎ OLACAK VE HİÇBİRİ BOŞ DÖNMEYECEK). (Yeremya Bölümü, 50/8-9- Şeytan'ın Dini Masonlu);, Bilim Araştırma Grubu, sh. 333-347) 

Gerçekten de Tevrat'ta bahsedildiği gibi BM hedefinden sapmayan üstün teknolojiye sahip füzeler kullanmıştılar. Tüm bunlar Körfez Savaşı'nın sadece Saddam'la açıklanamayacağını gösteriyor. Daha da önemlisi Körfez Savaşı bir "Kuzey Irak" yaratması ve ardından da Çekiç Güç'ün bölgeye gelmesi ile sonuçlanan "Kürt Devleti" sürecinin başlatılmasıydı. Şöyle diyordu Muharref Tevrat: "Mısır ırmağından büyük ırmağa, FIRAT nehrine kadar bu diyarı senin zürriyetine verdim." 

Özal Oyunu Görüyor 

ÖZAL, ABD-İsrail ikilisinin bölgedeki hedefini görmüş ve tâbi devlet olmaktansa sözkonusu politikaları kendisi belirlemeyi ve uygulamaya koymayı yeğlemişti. Onlarla beraber, onların zamanlamasıyla, onların yönlendirmesiyle bu misyonu gerçekleştirmeye çalışmak, Türkiye'yi reaksiyoner politikalar izlemek zorunda bırakabilirdi. Türkiye, inandırıcı olmayan, başkalarına entegre konumda hareket eden bir duruma geçebilirdi. Türkiye gibi merkezdeki bir ülke için bu son derece tehlikeli olabilirdi. 

İşte bu yüzden Özal, Çekiç Güç'ten yana görüntüsü vermiş ve bu bölgede bir Kürt devletinin kurulması faaliyetlerine görünürde ses çıkarmamıştı. Özal'ın Amerikancı olduğu iddiaları tam anlamıyla bir yanılsamadan ibaretti. Diğer taraftan Özal, ABD'nin bölgede yeni bir yapılanmaya gittiğini görüyor ve 
bunu elinden geldiğince Türkiye'nin lehine sonuçlanacak alternatif senaryolara dönüştürmeye çalışıyordu. 

Özal, Misak-ı Milli sınırları konusunda da Atatürkçülerle sadece bir konuda ayrılıyordu. O da Misak-ı Milli sınırlarının değişmezliği ile ilgiliydi. Kafasında bir Musul-Kerkük meselesi oluşmuştu. Buraları Türkiye'ye katmak, en azından oralar üzerinde tasarruf yetkisi almak istiyordu. Türkiye'den bazı parçaların gitmesi konusunda ne düşünüyordu? Özal buna taraftar değildi. Güneydoğu'da bir Federe Kürt Devleti filan istemiyordu. Çünkü bunun olmazlığını görüyordu, ispat etmek istediği de bunun olmazlığından ibaretti. 

Özal'ın Musul-Kerkük meselesini bu kadar çok düşünmesinin belki de en büyük sebebi ABD-İsrail ikilisinin bölgedeki niyetini görmesi ile ilgiliydi. Özal bu tehlikeli dostlarının Türkiye'yi Güneydoğu'sundan ayırmak konusundaki ciddiyetini görmüş ve bu yüzden "en azından Musul-Kerkük'ü Türkiye topraklarına 
nasıl katarım"m hesabına girmişti. işin daha da ilginci Milliyet'in Washington muhabiri Turan Yavuz, Çekiç Güç'ün bu bölgede konuşlanmasından tam bir yıl önce bu bölgede son derece gizli yürütülmüş bir operasyondan bahsediyordu. Bu operasyon son derece gizliydi ve Irak'ın Kuveyt'i işgalinden de önceye dayanıyordu. 

Yavuz'un söyledikleri o kadar ilginçti ki daha Çekiç Güç gelmeden ABD-İSRAİL ikilisinin bölgedeki niyeti belli oluyordu. 

Çekiç Güç'ün Gerçek Misyonu 

1991 MAYIS'I idi. Washington'dan Ankara hükümetine gönderilen nota, varış noktası Kuzey Irak olarak bildirilen ve 600 askerden oluşan bir özel tim grubunun Türkiye'ye getirileceğini bildiriyordu. Kuzey Irak'ta oluşturulan tampon bölgeye ABD askerleri yerleşmişlerdi bile. Acaba Washington neden ek bir 
gücün daha bölgeye gönderilmesi için istekte bulunuyordu? Daha sonra, bu iki gücün özelliği neydi? Adı İngilizce "Special Forces" olarak bilinen bu gücün Kuzey Irak'ta işi neydi? 

Sözkonusu özel güç ABD'nin ortaya çıkardığı ilk güç değildi. Bundan önce Vietnam, Lübnan, Panama, gibi çeşitli dönemlerde, dünyanın sıcak noktalarında kullanılan bir güçtü. Hatta, Irak, Kuveyt'e saldırmadan önce de sözkonusu güç Irak'ta bir hayli faal durumdaydı. Bu gücün bir özelliği de şuydu, işgal edilen topraklarda kendilerine yakın gördükleri insanlarla ilişki kurup, mahalli idare ve hükümete karşı koyma, çeşitli sabotaj ve kontrgerilla taktiklerini öğretme görevini de üstlenmiş olması. 

Sözkonusu özel güçte yeralan askerlerin bazılarının Arapça ve Kürtçe konuşabilir olması da başka bir ilginç yöndü. Özel Güç, Kuzey Irak'ta 6 ay kaldı ve Provide Comfort harekatının birinci süresinin sona erdiği Aralık 1991 tarihinde de geldiği gibi sessizce Kuzey Irak ve Türkiye'den ayrılarak ABD'deki üssüne geri döndü. Bu özel grupta askerlerin dışında kimler vardı? Irak'a denetimsiz neler soktular? Altı ay boyunca Irak'ın kuzeyinde neler yaptılar? Hangi konumda kimleri eğittiler, ne tür taktikler verdiler? 


Bunları kimse bilmiyor." (Turan Yavuz) 

Çekiç Güç'te İsrailli Subaylar 

TURAN YAVUZ'UN, Çekiç Güç ve İsrail arasındaki ilişkiyle alakalı verdiği bilgiler ise çok daha çarpıcıydı: 
"Öğleden sonra Washington'daki Türkiye Büyükelçiliği'nin numarasını çeviren Amerikalı yetkili oldukça sinirliydi. Ankara'daki büyükelçiliklerinden gelen bir kripto, sinirlerini germiş ve adeta çatacak bir yer arıyormuş gibi, Türkiye Büyükelçiliği'ne ulaşmaya çalışıyordu. Ankara'dan gönderilen bilgi, Refah Partisi 
Genel Başkanı Necmettin Erbakan'ın o günkü gazetelerde yer alan demeci ile ilgiliydi. Erbakan, Türkiye'nin Güneydoğu'sunda konuşlandırılan Çekiç Güç'e bağlı ABD askerlerinin çoğunun Musevi asıllı olduğunu ileri sürüyor ve bunu da Washington'un bölgedeki gizli emellerine bağlıyordu. ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilisi, ahizenin öbür ucundaki Türk diplomatına beklenmedik şu öneriyi 
getiriyordu: "Çekiç Güç'e dahil bir çok Amerikalı asker var. Sayın Erbakan'a söyleyin, Çekiç Güç'e bağlı bütün askerlerimizi incelesin, içlerinde Musevi asıllı tek bir asker bulursa, biz askeri bir helikoptere bindireceğiz ve on bin metreden aşağıya atacağız..." 
Amerikalılar, Çekiç Güç'ün İsrailli subaylarla ilişkilendirilmesinden son derece rahatsız olmuşlardı. Oysa Turan Yavuz, aslında Çekiç Güç'e bağlı ABD askerleri arasında Yahudi olanların var olduğunu, hatta incirlik Üssü'nde Çekiç Güç komutasında ulunan ABD askerleri arasında adı Israilî olan subayların bile 
bulunduğunu belirtiyordu. (Türkiye için Milli Strateji, sh. 65) 

Bölgede bir Kürt devletinin kurulması İsrail açısından kaçınılmaz bir stratejik hedefti.
 Birincisi kurulması planlanan bu Kürt devleti, İsrail'in vade-dilmiş topraklarına giriyordu, İsrail, Kürtler vasıtasıyla bu emellerine ulaşabilirdi. Çünkü Kürtler'in bir devlet geleneği bulunmadığı için bölgede bir garantör devlete ihtiyaçları olacaktı ki o kuşkusuz İsrail'di. "Kenan diyarından Fırat ırmağına kadar olan bütün toprakları senin zürriyetine verdim." (Tekvin /18) 

 İkincisi, kurulması planlanan bu Kürt devleti, bölgenin en stratejik yeraltı ve yerüstü zenginliklerine sahipti. Su (Fırat ve Dicle) ve Petrol... 

Üçüncüsü, kurulması planlanan bu Kürt devleti, ABD'nin baş düşmanı, İsrail'in güvenliğini tehdit eden ülkelerin bölünmesiyle sonuçlanıyordu: Iran, Suriye, Irak... Aslına bakılırsa İsrail'in Yahudilerle ilişkileri hakkında oldukça ilginç bazı bulgular da bulunuyordu, İsmail Beşikçi'nin Kürt Aydını Üzerine Tezler adlı eserinde şöyle deniliyordu: "Kürtler'in Ortadoğu'da Yahudiler'e karşı düşmanlık hisleri beslemesinin hiç bir yararı yoktur. Kürtler Yahudi toplumuyla daha sıcak ilişkiler kurmak durumundadırlar. Yahudi toplumunun demokratik kurumlarını görmezden gelemezler. 

Yahudi toplumu Ortadoğu'da Kürtler'in doğal ittifakçısıdır." 

Dr. A. Medyalı, Kürdistanlı Yahudiler adlı kitabında Kürtler ile Yahudiler arasındaki tarihsel bağa dikkat çekerek, iki halkın Ortadoğu'da müttefik olmaları gerektiğini öne sürer. (Türkiye İçin Milli Strateji. sh. 48) 

"16. ve 17. yüzyıllarda Kürdistanlı hahamlar tarafından yazılmış ulan çeşitli belgeler ve el yazması kitaplar, genel olarak Kürdistanlı Yahudiler'in başta dinsel olmak üzere, sosyal ve ekonomik yaşantıları hakkında ayrıntılı bilgilerin yanısıra Kürdistan'la ilgili bazı dolaylı bilgiler de içermektedir. Bu dönemlerde kimi 
Yahudi toplulukları Kürdistan halklarının genel yoksulluk tablosu içlerinde yer alırken, öte yandan özellikle ünlü Barzani Ailesi'nden gelen hahamlar Kürdistan'ın birçok yerinde dinsel çalışmalar yapmış ve eğitim için 
merkezler kurmuşlardı. Bu dini merkezler Mısır ve İsrail gibi uzak yerlerden bile öğrenci kabul ediyorlardı." (A. Medyalı, Kürdistanlı Yahudiler, Behrem Yayınları, sh. 64) 

Tüm bunlar ABD-İSRAİL ikilisinin bölgedeki hedeflerini anlamamızı kolaylaştırıyor ve bu ikilinin bu projeyi gerçekleştirmeye çok daha önce ve de son derece planlı-programlı bir şekilde başladıkları gerçeğini ortaya koyuyordu. Güneydoğu'da görev yapan subaylar son derece belirgin verilerden yola çıkarak bölgedeki yabancıların PKK'yı apaçık desteklediklerine dair raporlar hazırlıyorlardı. 

"Güneydoğu'da görev yapan subaylarımız PKK'nın Kuzey Irak kamplarında bizzat Amerikalı ve İsrailli uzmanların askeri eğitim yaptırdıklarını açıklıyor, hatta bombalanan kamplara girildiğinde, bunlardan bir kısmının cesetlerine rastladıklarını da ekliyorlardı. Çekiç Güç'ün Türkiye içindeki PKK yuvalarına olan 
malzeme yardımları ya İncirlik'ten kaldırılan C-130 uçakları vasıtasıyla paraşütle atılıyor ya da yine aynı meydandan veya Diyarbakır'dan kaldırılan helikopterlerle ulaştırılıyordu. En sarp dağ tepelerinde ele geçirilen ve 'Buralara kadar nasıl taşımışlar' diye herkesi hayrette bırakan ağır silahların sırrı buradaydı. 
Bizim sevgili müttefiklerimiz bunları PKK'nın ayağına kadar getiriyorlardı." (Ferruh Sezgin, Siyah Beyaz) Batı'nın Kuzey Irak'ta ne tür bir yapılanmaya gittiğini gören eski başbakan, deneyimli politikacı Bülent Ecevit 2 Hazİran 1991 tarihinde Bağdat'ta Saddam'ı ziyaret ettiğinde, Irak'a uygulanan ambargonun  Türkiye tarafından dikkate alınmamasını istiyordu. Ecevit oyunu görüyordu: Kuzey Irak'ta Batı eliyle kurularak bir Kürdistan devleti. Bununla birlikte Ecevit Kuzey Irak'taki özerklik girişimlerinin PKK'yı güçlendireceğini belirtiyordu. Bazı stratejistlerin görüşü, bir dönem başbakanlık yapmış olan bir Bülent Ecevit'in Saddam'ı ziyareti ve yapmış olduğu bu açıklamaların "münferit bir olay gibi" 
değerlendirilemeyeceği şeklindeydi. Yani Ecevit, Türkiye Cumhuriyeti adına resmi olmayan yollarla hem Türkiye sınırına asker yığmaya başlayan Irak'a "aslında bizim sizinle bir problemimiz yok" mesajı veriyor, hem de Çekiç Güç'le ilgili şüpheler bir şekilde kamuoyuna duyuruluyordu. Ecevit, 6 Ağustos 1991 tarihinde yapmış olduğu bir başka açıklamasında da, Kuzey Irak'ta Kürtler'e 
güvence bahanesiyle Müttefiklerin gözetiminde bir PKK üssü oluşturulduğunu öne sürüyordu. O günlerde yenilir yutulur gibi olmayan bu iddiaların kısa bir süre sonra gerçek olduğu anlaşılacaktı. 

Bazı askerler de, ilk başlarda her ne kadar Kuzey Irak'ta kurulacak böyle bir Kürt devletine karşı değilmiş izlenimi verseler de, bu durumdan en fazla onlar rahatsızlık duyuyordu. Çünkü askerler herşeyi en kötü ihtimalle değerlendiriyor du. Nitekim o günlerin MGK toplantılarının en önemli konusu buydu. 

Türkiye son derece hassas bir dönemden geçiyordu. Bir taraftan dünyanın en büyük ekonomik ve askeri gücü olan ABD'nin bölgedeki politikalarının takipçisi ve uygulayıcısı olmak, diğer taraftan bu politikaların Türkiye'nin bölünmesiyle sonuçlanacağı düşüncesi Turgut Özal'ı da, Başbakan Demirel'i de, askerleri de 
endişelendiriyordu. Türkiye ABD'ye karşı gelemezdi, geldiği taktirde neyle karşılaşacağı belli olmazdı. 

Karşı gelmese büyük bir ihtimalle bu, Türkiye'nin bölünmesiyle sonuçlanacaktı. Dönemin Cumhurbaşkanı Özal bir taraftan devleti temsilen "konfederasyon dahil her şeyi tartışalım" diyerek ABD'ye "sizinleyiz" mesajı verirken, diğer taraftan da Türkiye'de konuşlandırılan Çekiç Güç'le amaçlanan Birleşik Kürt Devleti'ni engellemenin yollarını arıyorlardı. Türk devleti belki de tarihinin en önemli dönemecinden geçiyordu. 

Turgut Özal'ın ölümünden sonra Cumhurbaşkanı olan Süleyman Demirel'e 28 Hazİran 1995 tarihinde, Harp Akademileri Komutanlığında, sadece üst düzey subaylara verilen özel bir konferansta, bir kurmay yarbay tarafından sorulan bir soru konunun ciddiyetini gösteriyordu: 

Demirel Harp Akademileri'nde: "İran ile İşbirliği İçindeyiz!" 

SORU: Kuzey Irak'ta bir Kürt devleti oluşturma yolunda Batılı ülkelerin artan faaliyetleri karşısında, Türkiye'nin -basında açıklananlar dışında- alabileceği tedbirler neler olabilir? 

CEVAP: Türkiye bu meseleye karşı fevkalade hassastır. Eğer Irak parçalanırsa, K. Irak'ta bir Kürt devleti kurulmak suretiyle burada meydana gelecek olan ihtilaf, yalnız Filistin-İsrail meselesinde olduğu gibi 50 sene değil 100 sene sürer. Binaenaleyh, burada kurulacak bir Kürt devleti evvela bir bağımsız devletin ülkesinde kurulacaktır. Yani biz sınırımızı geçip bizim insanlarımızı şehit eden, fakir fukara masum sivil insanlarımızı öldürenleri takip için üç gün Irak'ın içine girdik diye dünyanın kıyametini kopardılar. Yani onun içindir ki, burada bir bağımsız devlet kurulması hali İran'ı da, Türkiye'yi de, Irak'ı da, Suriye'yi de 
rahatsız ettiği gibi, dünya çözemediği pekçok sorununa bir yenisini eklemek gibi bir durumla karşılaşır. Bu çeşit düşünceler var. Ve bu şimdi enternasyonalize olmuştur. Bu düşünceler daha çok biraz önce anlatmaya çalıştığım serbest toplumlarda çeşitli kişilere mal olmuştur. Basında da vardır. Başka ülkelerin 
basınında, aydınlarında hatta parlamentolarında vardır. Ama gayet tabii ki, böyle bir şeye karşı Türkiye'nin ne kadar hassas olduğunu herkes biliyor. Sanıyorum ki Türkiye'nin hassasiyeti Türkiye güçlü kaldığı müddetçe caydırıcılıktır. Tabii ki bunu söylemekle yetinmiyoruz. Diplomasinin verdiği bütün imkanları 
Türkiye kullanacaktır. Burada yapılacak bir şey çok büyük sıkıntılara sebep olur. Türkiye'yi rahatsız edecek birtakım tavır ve tutumlara da bazı ülkelerin girmemesi lazımdır. Onun içindir ki biz kendi gücümüzü ve kendi kudretimizi muhafaza ettiğimiz sürece, sanıyorum ki, kimse böyle bir şeye cüret ve 
cesaret edemeyecektir. 

Cumhurbaşkanı Süleyman Demirci, İran'la ilgili olarak bir kurmay albay tarafından yöneltilen bir soruya, iddiaların tam aksine, tarihî öneme haiz şu cevabı veriyordu: 

SORU: Yunanistan, Suriye ve İran'ın PKK'ya ve Türkiye aleyhtarı her türlü verdikleri destekleri de göz önünde bulundurarak Türkiye'nin takip ettiği dış politika hakkında değerlendirme yapar mısınız? 

CEVAP: İran'da devlet var. Bu devlet uzun zamandan beri var. Rejim değişse bile devlet geleneği var. Devletten devlete söylenen şeyler ikili söz olamaz. 
Çünkü söylenen şeyin doğruluğu yanlışlığı ortaya çıkar. Benim söylediğim şey Türkiye'yi bağlar. Ben Türkiye adına konuşurken 100 seneyi düşünerek konu- şuyorum. Yani 100 sene içinde benim söylediğimin yanlışlığı iddia edilememeli dir. Biz İran'la fevkalade iyi münasebetler içerisindeyiz. Devlet Başkanı Sn. Rafsancani ile ben şahsen birçok kere bu meseleyi konuştum. Ve kendilerinin bu PKK çetesine, bu canilere en ufak şekilde göğüs açmamalarını, en ufak bir şekilde destek vermemelerini söyledim. Ama söylediği şudur: Bunlar bizde yok. Gösterin, nerede varsa gidip biz onları lazım geldiği şekilde tedip edelim. Ama bu o kadar kaygan bir olay ki şuradadır dediğin gün bir yerde ertesi gün başka 
yerde. Bizim dağlar gibi onlarda da var. Binaenaleyh, o dağlarda birtakım adamlar var. Biz bu adamları her defasında İran'a söylüyoruz. Şu dağda var. Şurada var. Burada var. Binaenaleyh, İran'ın bunlara destek verdiği şeklindeki bir yorum yerine, İRAN ÎLE TÜRKİYE BU MESELELERDE FEVKALADE İŞBİRLİĞİ İÇERİSİNDEDİR diyebiliriz. VE BU İŞBİRLİĞİ BAŞARIYA  GÖTÜRECEKTİR. Iran bizim 360 senedir hiç silahlı çatışmamız olmamış bir komşumuzdur; Kasr-ı Şirin'den beri. Binaenaleyh Iran, hem büyük devlettir hem de büyük komşumuzdur. 

Demirel: "Apo'nun Telefon Numarasını Hafız Esad'a Verdim!" 

CUMHURBAŞKANI Süleyman Demirel, Suriye konusunda V_>da oldukça ilginç bir anısını anlatıyordu karşısındaki üst düzey subaylara: 

"Suriye'ye gelince ben kendim gittim. Başbakan olarak Sayın Hafız Esad'a Türkiye'deki çocukları, kadınları, askerlerimizi, polislerimizi, öğretmenlerimizi şehit eden bu çeteye destek olma' dedim. "Kesinlikle. Ben hiç Türkiye'deki kardeşlerimizin kanının dökülmesini ister miyim?" dedi. Sonra dedim ki 
"Bunların başı olan zat Suriye'dedir". "Hayır" dedi. Ben de şöyle bir kağıt çıkardım. Kendisine dedim ki: 

"işte telefon numarası. Lazkiye'nin filanca köyünde şu telefonda, aniden şuradan telefonu çevirenin karşına çıkacaktır. Aldı cebine koydu ve konuşmayı başka bir safhaya taşıdı. Suriye açıklıkla söylüyorum ki bunlara destek vermiyorum diyor. Hep onlarla da konuşuyoruz, ama biz biliyoruz ki, bu adamların önemli 
bir kısmı burada barınıyor." 

Cumhurbaşkanı Demirel'e askerler tarafından sorulan sorular konunun ne denli hassas ve ne denli ciddiye alındığını gösteriyordu. Diğer taraftan Cumhurbaşkanı Demirel Türk kamuoyunun bildiklerinin aksine kurulması planlanan Kürt devleti projesine karşı Türkiye'nin İRAN'LA İŞBİRLİĞİ İÇERİSİNDE OLDUĞUNU söylüyordu. Suriye ile ilgili olarak da PKK'yı açıkça desteklediğinden ziyade, PKK'nın Suriye'de barındığından bahsediyordu. Oysa Türkiye'nin en önemli müttefiki ABD'nin niyetinin hiç de iyi olmadığını gösteren yığınla belge bulunuyordu Genelkurmay'ın kasalarında... 

Oramiral Erkaya: "Savaşın Eşiğindeyiz" 

EMEKLİ Oramiral Güven Erkaya, 12 Eylül 1995 tarihinde göreve gelmesinden kısa bir süre sonra, Kuzey Deniz Saha Komutanlığı personeline Türk devletinin bu konuya ne denli hassas olduğunu şöyle anlatıyordu: 

"Kuzey Irak'taki Kürt meselesi, federasyon mu kurulacak, konfederasyon mu kurulacak, yoksa özerk, müstakil bir devlet mi kurulacak, Saddam giderse ne olacak, gitmezse ne olacak? Saddam giderse Kuzey Irak ne hale gelir? Bu bölgedeki gelişmeler Türkiye'yi hem PKK terörü açısından hem de burada 
oluşacak yeni bir siyasi oluşum nedeniyle çok yakından ilgilendiriyor. Türkiye'nin veya Irak'ın veya Suriye'nin istemediği bir siyasi oluşum olursa, bunun bölgeyi tekrardan sıcak bir savaşın eşiğine getirmesi mümkündür. Türkiye'nin buradaki politikası, Irak'ın devlet bütünlüğünün, toprak bütünlüğünün sağlanmasıdır. Ancak bu toprak bütünlüğünün nasıl, hangi modelde sağlanacağı henüz net bir şekilde ortaya konulabilmiş değildir. Müstakil bir Irak 1990 öncesi Irak'ı mı olur, yoksa yeni bir Irak mı olur, Saddam'ın yerine gelecek olan kişi seçilmiş mi olacaktır, yoksa seçilmemiş mi olacaktır? Seçilmemişse, bu nasıl bir Irak meydana getirecektir? Talabani ile Barzani şu anda Amerika ile nasıl bir anlaşma yapmıştır? Saddam gittikten sonra nasıl bir Kuzey Irak çıkacak ortaya? Kuzey Irak'taki petrol nasıl paylaşılacak? Bunların hepsi şu anda cevabı olmayan sualler, Hepsinin yakinen takibi ve değerlendirilmesi gerekir. Çünkü gelişmeler Türkiye'nin tam istediği şekilde ortaya çıkmayabilir. Ve bu da Türkiye'yi bir oldubitti ile karşı karşıya bırakabilir. Bu karşı karşıya kalış sonunda Türkiye silahlı çatışmaya girer mi girmez mi, buna cesaret eder mi etmez mi, buna müsaade ederler mi etmezler mi, bu Türkiye'yi uğraştıracak olan çok 
önemli konulardan bir tanesidir." 

6 CI BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,


***

ARMAGEDON Türkiye-İsrail Gizli Savaşı BÖLÜM 1

ARMAGEDON Türkiye-İsrail Gizli Savaşı BÖLÜM 1


Aydoğan VATANDAŞ 
İÇİNDEKİLER 
DÖRDÜNCÜ BASKI İÇİN TAKDİM 



ÖNSÖZ YERİNE 

Birinci Bölüm 

TÜRK-İSRAİL YAKINLAŞMASI YA DA SONUN BAŞLANGICI 

Askerler Refah'ı Destekledi mi? 
PKK Anlaşmanın Merkezinde 
Tarih ya da Düşünce Kimyaasının Yarattığı En Tehlikeli Ürün 

İkinci Bölüm 

ABD'NİN ORTADOĞU POLİTİKASI VE İSRAİL 

Ortadoğu: Egemenliğin Rolü 
İsrail PKK'yı Destekliyordu 
İsrail, Genelkurmay Belgelerinde 
Suriye İllüzyonu 

Üçüncü Bölüm 

YENİ ORTADOĞU RESMİ, MİTLER VE TÜRKlYE 


Kurmay Albay'ın Lobi Yorumu 
Emekli Korgeneral İhsan Gürkan: "Israil Bir Din Devletidir" 
İsrail Nasıl Kuruldu? 
Efsane'nin Kudreti 


Dördüncü Bölüm 

VE HERZOG TÜRKİYE'YE GELİYOR 


Abdullah Öcalan: "ABD'ye Karşı Değiliz" 
Özal Amerikancı mıydı? 
Çekiç Güç'ü Türkiye'ye Kim Getirdi? 
ABD Tehdit Ediyor: "Sakın Engellemeye Çalışmayın!" 
Körfez Savaşı'nı Yeniden Okumak 
Tevrat ve Körfezz Savaşı 
Özal Oyunu Görüyor 
Çekiç Güç'ün Gerçek Misyonu 
Çekiç Güç'te İsrailli Subaylar 
Generated by ABC Amber LIT Converter, http://www.processtext.com/abclit.html
Demirel: "İran ile İşbirliği İçindeyiz!" 
Demirel: "Apo'nun Telefon Numarasını Hafız Esad'a Verdim!" 
Oramiral Erkaya: "Savaşın Eşiğindeyiz" 
Çekiç Güç'ün Ettikleri 
Türkiye'ye Biçilen Rol 

Beşinci Bölüm 

ABD VE İSRAİL UYARIYOR 

1. MUAVENET OLAYI 

Kaza İhtimali Sıfır Türkiye, ABD'nin Restini Görüyor 

2. EŞREF BİTLIS OLAYI 

Rapor Değiştiriliyor 
17 Şubat l993 
Tarık Bitlis: "Babamla, Uğur Mumcu'nun Ölümü Arasında Bağlantı Var!" 

3. UĞUR MUMCU OLAYI 

ABD İtraf Ediyor 
Türkiye Cevap Verdi mi? 

4. SUSURLUK ve KÜRT DEVLETİNE GİDEN YOL 

Tasfiyeci Güç Kim? 
Refah-Yol'un Çekiç Güç Direnişi 
"Fabrikatör" 
Meral Akşener: "l980 Öncesinin Rövanşı Alınıyor!" 
Hedef Hüseyin Kıvrıkoğlu muydu! 
Solcu Cunta, İsrail'le Elele 
Hanefi Avcı: "Amaç, İran'la Savaş" 
"Turkiye Suriyeleşiyor mu?" 
Hasan Celal Güzel Neyi Açıkladı? 

SON SÖZ YERİNE / 

Üst Düzey Bir Askeri Yetkilinin Konuşması 

BELGELER 

(Ek Bölüm KİTABIN MAHKEME SERÜVENi) 

Dördüncú Baskı için Takdim 

AYDOĞAN Vatandaş, küçük sayılabilecek yaşında Deniz Askeri Lisesi'ne girerek orta öğretim hayatına başlamış ve yüksek tahsil dönemini de Deniz Harp Okulu'nda devam ettirmiş; ancak muhtelif ve özel sayılabilecek sebeplerle kendi istek ve iradesi ile çok sevdiği Askerlik mesleğine ve askeri okul hayatına 
-bir bakıma- son vermiştir. Bu ocakta edindiği güzel hasletler, özellikle mertlik, dürüstlük ve topluma faydalılık noktasında onu bir takım teşebbüslerde bulunmaya sevk etmiştir. Bu cümleden olmak üzere basın hayatına atılmış ve ülkemizin hatırı sayılır yayın organlarından Aksiyon dergisinde araştırmacı 
gazeteci olarak çalışmaya başlamıştır. 

Genç yaşına ve basın hayatındaki kıdem durumuna rağmen üstün bir performans göstermiş yerli ve yabancı görsel ve yazılı basından, her biri ayrı bir araştırma mahsulü olan bilgi ve belgelerden derlediği "ARMAGEDON / Türkiye-İsrail Gizli Savaşı" adlı kitabı yazmıştır. Bu muhtevada bir kitap da kaliteli yayını şiar edinmiş olan Timaş Yayınları tarafından neşredilmiştir. Genç yazar tarafından hazırlanan bu eser, hacmi küçük olmasına rağmen tabiri caiz ise çok büyük bir gürültü çıkarmış ve büyük tepki vermiştir. Genç yaşında piyasanın "yapamazsın, bu işlerin adamı değilsin" 'lerine aldırmadan araştırarak; 
aklı, mantığı ve hakikatleri ön planda tutarak _derin devlete_ dair araştırma cesaretini gostermiş ve karanlık noktalara gözüpeklikle atılması ile delikanlılığını bu yönde kullanmıştır. Yayınlanması ile, adeta bir koyundan birden ziyade post çıkarılmak istenircesine adli ve askeri yargıda olmak üzere hakkında muhtelif vasıflı beş ayrı dava açılmıştır. Bu kitapla sunulan bilgilerle, kamuoyunu  yakından alakadar eden ve hep merak edilen, belki de gerçek yönleri tam bilinemeyen ve birileri tarafından bilinmesi de istenmeyen olaylar adeta mercek altına alınarak değerlendirilmiş ve tahlil edilmiştir. 

Yazarı hakkında başlatılan soruşturma ve gerçekleri yansıtmaktan ve kamu oyunu bilgilendirmekten başka gayesi olmayan kitabın toplatılması ile ilgili ve müteakip adli işlemler, gerek Askeri gerekse Adli yargının bagımsızlığına dair bir takım düşünceleri celbetmiş tir. 

Yazar kitabında bilhassa 1991 yılındaki _Körfez Savaşı_ sonrasındaki gelişmeleri ve bunun Türkiye üzerindeki etkilerini ayrıntılı olarak ele alıp değerlendirmiştir. Kitap bir bütün olarak ele alınmalı, tahlil ve değerlendirme de bu zaviyeden yapılmalıdır. Kitabın yazarının maksadı ancak bu şekilde anlaşılır ve yanlış yoruma sebebiyet verilmemiş olur. 

Önemli olan karanlığa küfretmek değil, eline feneri alıp aydınlatmaktır. Aydoğan Vatandaş, karanlığa küfretmedi... Bütün zorluklara, esen ve estirilen rüzgara rağmen elindeki fenerle aydınlattı. Bedelinin ağırlığına rağmen... 

Ahmet Cengiz TANGÖREN 
(Dava Avukatı) 

Önsöz Yerine 

BEAUJEU'DAN sonra, Tarikat, varlığını bir an bile ara vermeksizin sûrdürdû. Aumont'dan günümüze dek. Tarikat'ın kesintisiz bir dizi Büyük Üstad'ını biliyoruz. Bugün Tarikat'ı yöneten, onun yüce görevlerini yürüten gerçek Büyük Üstad'ın ve gerçek Üstler'in adları ve oturdukları yer bir giz, yalnızca gerçek 
aydınlanmışlarca bilinen erişilmez bir giz olarak kalmışsa, bunun nedeni, Tarikat'ın saatinin henüz gelmemesi, vaktin henüz dolmaması dır... 

(1760 tarihli i el yazması. G.A. Schiffmann, Die Entstehung der Rittergrade in der Freimauerei um die Mitte des XVIII Jahrhunderts, Leipzig, Zechel. 1882, s. 178-190) 

Plan'la ilk uzaktan tanışmamız böyle olmuştu. O gün başka bir yerde olabilirdim. O gun Belbo'nun bürosunda olmasaydım, şimdi... kimbilir, belki de Semerkant'ta susam satıyor. Braille alfabesiyle yayımlanan bir dizinin editörlüğünü yapıyor, Frans Joseph'in ülkesinde ilk Ulusal Banka'yı yönetiyor olurdum. Öncül yanlışsa, koşullu önerme her zaman doğrudur. Ama o gün oradaydım. Bu yüzden de 
şimdi neredeysem oradayım. 

Birinci Bölüm 

TÜRK-İSRAİL YAKINLAŞMASI YA DA SONUN BAŞLANGICI

23 ŞUBAT 1996 tarihinde, Türkiye, (kimilerine göre stratejik bir kayma olarak değerlendirilen, kimilerine göre son derece rasyonel bir politik sürecin gereği olarak) Ortadoğu'nun sorunlu bölgesindeki en güçlü ama aynı zamanda en suçlu ülkesi İsrail ile tarihî bir anlaşmaya imza atıyordu. Anlaşma Ortadoğu 
ve Türkiye'de geniş çalkalanmalara yol açarken, anlaşmanın askerî niteliği ilgililerin merakını daha da artırıyordu. Her iki ülkenin demokrasi ile yönetilmesi ve aynı zamanda Batı'ya yönelmiş olmasından bu yakınlaşmanın son derece doğal olduğunu söyleyenler, bir türlü inandırıcı bulunmuyordu. 

Anlaşmanın kamuoyuna sızış tarihi ile İsrail'in Lübnan'daki Hizbullah üslerine yönelik başlattığı operasyonun aynı döneme rastlaması, Meclis'te konuyla ilgili önergeler verilmesine kadar varan gelişmelere sebep oluyor, milletvekilleri Türkiye'nin yeni Ortadoğu politikalarını belirleyen böylesine önemli bir anlaşmadan habersiz olduklarından, rahatsızlıklarını kamuoyundan gizlemiyorlar dı. Nitekim Harp Akademileri'nde öğretim üyeliği yapan bir kurmay albay tarafından hazırlanan "Türk-İsrail Yakınlaşması" konulu bir raporda konu ile ilgili olarak şöyle deniyordu: "Taraflar arasında gizli kalması gereken anlaşma İsrail Yediot Aharonot Gazetesi tarafından kamuoyuna duyurulmuş ve bundan sonra da anlaşma üzerinde büyük tartışmalar başlatılmıştır. Ortadoğu ve Türkiye'de yoğun eleştirilere, aynı zamanda tepkilere de sebep olan anlaşmayla ilgili tartışmalar hâlâ sona ermiş değildir. Askerî niteliği ve taraflar arasında 31 Mart 1994'te imzalanan 'Güvenlik/Gizlilik Anlaşması' hükümlerine tâbi olması nedeniyle ancak kısmen kamuoyuna yansıyan anlaşmanın tam olarak bilinememesi "spekülasyonları" beraberinde getirmiştir." 

Sözkonusu anlaşma sadece bir eğitim anlaşması idiyse neden gizli kalması gerekiyordu? Ve neden ilk önce bir İsrail gazetesinde açıklanmıştı? 
5 yıllık bir süre için imzalanan bu Askerî ve Eğitim İşbirliği Anlaşması, savaş uçak ve gemilerinin karşılıklı ziyaretleri, tatbikatların izlenmesi, askerî tarih, askerî müze gibi sosyal ve kültürel alanlarda işbirliği gibi gözükse de, 1990 yılında başlayan görüşmeler göz önüne alındığında, Türkiye'nin bilinçli (ya da zorunlu) bir tercihinin sözkonusu olduğu daha net bir şekilde anlaşılabiliyordu. 
Başkanlığını Çevik Bir Paşa'nın yaptığı Türk heyeti anlaşmadan üç gün önce İsrail'e gidiyor, İsrail Genelkurmay Başkan Yardımcısı Tümgeneral Matan Vilnai, Genelkurmay Başkanı Korgeneral Ammon Lipkin Shakak ve Savunma Bakanlığı Genel Direktörü David İvry ile bir dizi görüşmeler yapıyordu. Türk tarafını temsil eden Orgeneral Çevik Bir 1993-1994 yıllarında Somali'de Birleşmiş Milletler gücünü yönetmiş olmasından, özellikle Batı kamuoyunda da oldukça tanınan ve takdir edilen bir komutandı. 

Çevik Bir gerçekleştirdiği bu görüşmelerde, Türkiye-İsrail ve Ürdün arasında stratejik bir istişare mekanizmasının kurulmasını, her iki ülkenin terörle ilgili sorunlarının varlığını ve bir İstihbarat Protokolü imzalanmasının gerekli olduğunu belirtiyordu. Türkiye'nin Doğu ve Güneydoğu sınırlarını korumak için elektronik bir koruma sistemine ihtiyaç duyduğunu, İsrail'in bu konudaki tecrübesinden yararlanmak istediklerini, F-16 Üretilen TAI uçak tesisleri yakınında helikopter üretmeyi düşündüklerini, bu noktada işbirliği yapabileceklerini ifade ediyordu. 

İsrail ise bu taleplere karşılık, Türkiye-İsrail-Ürdün istişare mekanizması için öncelikli sürecin Türkiye-İsrail arasında başlatılmasını, sonra Ürdün'ün buna dahil edilmesini, istihbarat işbirliğinin kendilerine de yarayacağını, sınırlarda elektronik koruma sistemiyle ilgili olarak da Türkiye'ye yardımda 
bulunabileceklerini belirtiyordu. 

İsrailli yetkililerin, görüşmeler sırasında Türk yetkililere sorduğu sorular ise son derece ilginçti ve nitelik olarak da farklılık arz ediyorlardı. Birinci soru, Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkilerin nasıl olduğuydu. İkinci soru ise, Türk ordusu seçimlerle birlikte ortaya çıkacak yeni tablo karşısında, -örneğin muhtemel bir 
Refah Partisi iktidarı söz konusu olduğunda- nasıl bir tutum izleyecekti? 

2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

23 Ekim 2018 Salı

II. KÖRFEZ SAVAŞINDAN SONRA IRAK EKONOMİSİ VE IRAK PETROLLERİNİN IRAK EKONOMİSİNDEKİ YERİ VE GELECEĞİ., BÖLÜM 9

II. KÖRFEZ SAVAŞINDAN SONRA IRAK EKONOMİSİ VE IRAK PETROLLERİNİN IRAK EKONOMİSİNDEKİ YERİ VE GELECEĞİ., BÖLÜM 9



3. IRAK PETROLLERİNİN GELECEĞİ 

3.1 OPEC Yönünden 


   Dünya da yaşanan hızlı teknolojik gelişmesiyle beraber petrol’e olan ihtiyaç gün artıkça artmıştır. Bu petrol ihtiyacını karşılayan en büyük kaynak ise OPEC’tir. 
2007 yılı itibarıyla OPEC, dünya petrol ihtiyacının %44.9’unu karşılamaktadır.164 2004 yılı Uluslararası Enerji Kurumu tahminlerine göre: 2030 yılında OPEC’in Dünya petrol ihtiyacının %53’ünü karşılayacağını açıklamıştır.165 OPEC’in resmi verilerine göre, 2007 itibariyle Irak’ın ham petrol üretimi, toplam OPEC’in 32.077 milyon varil günlük miktarından 2.183.7 milyon varil günlüğünü oluşturmaktadır.166 Bu miktar ise, OPEC’in toplam 731.101 milyar Amerikan Dolarlık petrol ihracat hacminin 37.300 milyar Amerikan Dolarlığı demektir.167 

Tüm bu veriler Irak’ın OPEC içindeki önemli yerini göstermektedir. Petrol fiyatındaki yükselişle beraber yeni petrol alanlarına ihtiyaç duyulmuştur. Bu ihtiyaçlara cevap vermek için, uluslararası petrol firmaları Irak topraklarında petrol arama ve işletme imtiyazı elde etmek için adeta yarışmışlardır. Buda, ileriki yıllarda yeni petrol alanları keşif etmek demektir. Irak içinde yeni petrol alanların keşfiyle beraber, günlük petrol ihracatında yükselme demektir. Irak’ın petrol ihracatının artması ise, OPEC içindeki konumunun güçlenmesine dolaysıyla petrol üzerinde etkinliğinin artacağı anlamına gelir. Bunu gören yabancı yatırımcılar, Irak’ın istikrarı için gereken tüm politik altyapının hazırlanması için çalışmışlardır. 

Irak petrol endüstrisinin özel şirketlere açılmasıyla birlikte OPEC’in etkinliğinin de büyük bir yara alacağı ve OPEC’in petrol sektörü üzerindeki gücünü  kaybedebileceği öne sürülmektedir. Özellikle Suudi Arabistan’ın üretim ve fiyat üzerindeki gücünün Irak’taki üretim ile dengelenebileceği belirtilmektedir. 

Bu bağlamda Amerikan merkezli çok uluslu petrol şirketlerinin Irak’ı OPEC ve diğer üretici güçlerin petrol üretimi ve fiyatı üzerindeki etkisini sınırlamak için 
kullanabileceği ileri sürülmektedir.168 

3.2 ABD Ve Müttefikleri Yönünden 

2003 Martında başlayan Amerikan-İngiliz saldırısı karşısında güçlü bir direniş gösteremeyen Irak ordusu, kısa sürede dağılmıştır. Amerikan askerleri 9 Nisan’da Bağdat’a girmiş ve 1 Mayıs’ta da Başkan Bush Irak’taki savaşın bittiğini tüm dünyaya ilan etmiştir. Amerikan güçlerinin Bağdat’ta ilk işgal ettiği yerler arasında Petrol Bakanlığıdır Bağdat’ta denetimi ele geçirdikten sonra zaman kaybetmeksizin harekete geçen Washington yönetimi, Irak’a uygulanan denetimlerin sona ermesini ve Irak’ın dış borçlarının bir kısmının silinmesini talep etmiştir. Bush yönetimi açıkça bu ülkeleri, ya kurulacak yeni Irak yönetimi ile ilişkilerini iyi tutmaya ya da Irak’taki petrol ayrıcalıklarını kaybetme ve Saddam döneminden kalma borçlarından vazgeçme gibi bir ikilemle karşı karşıya bırakmıştır. Karar ayrıca işgal güçlerini, petrol gelirlerinin kontrolü dahil olmak üzere Irak’ın siyasi ve ekonomik anlamda yeniden imarı sürecinde en yetkili otorite olarak tanımlanmıştır. Böylelikle Irak’ın petrol gelirlerinin dağıtımı 
ABD-İngiliz işgal otoritesinin denetimine geçmiştir.169 

2003 yılında Irak’ın yeniden yapılandırılması çerçevesinde yapılan mukavelelerin en az 3/2’sini Amerikan şirketleri hiçbir ihale veya rekabet olmadan elde 
etmişlerdir. Mukavelede aslan payını kapan Amerikalı şirketlerdir. Bunların başında ise Irak’taki kazançları sayesinde yıllık geliri 11 milyar Dolar civarında olan ve bir dönemler Dick Cheney’in danışmanlığını yürüttüğü Halliburton şirketidir. Amerikan yönetimi; Irak’ta yeni idari ve siyasi yapılandırma süreci ile, Orta Doğu’daki zengin petrol kaynaklarını denetim altında tutma arasında güçlü bir bağlantı kurmaktadır. Bush yönetimi, Irak Savaşı ile birlikte Basra Körfezinde başlayan rejim değişikliğini bir başlangıç olarak görmüştür. Amerikan enerji çıkarları gerektirirse, sürecin petrol zengini diğer ülkeleri de içine alabileceğini; diğer devletlerin (Rusya, Çin veya Fransa) Basra Körfezi’ndeki etkilerinin önemsiz olduğunu; enerji kaynakları konusunda güvenli erişim hakkının ABD açısından ne kadar önemli bir mesele olduğunu göstermiştir.170 

Irak’taki yeni petrol düzeni, bir süre sonra tüm Orta Doğu ülkelerine dayatılabilecek niteliktedir. Buna göre, Washington’un Irak petrollerinin işletilmesinde yabancı şirketlere ağırlık verilerek, Irak petrol endüstrisinin özelleştirilmesi ve yabancı sermayeye açılmasını desteklemiştir. Özelleştirmenin, petrol gelirlerinin şeffaf ve tüm taraflara adil dağılımını sağlamak ve aynı zamanda merkezi otoritenin petrol gelirlerini tek başına kullanarak, yine Amerikan karşıtı bir rejime dönüşmesini engellemek için desteklendiği ileri sürmüştür.171 

Uluslararası camia, Amerika ve Müttefiklerinin Irak’tan çekilmeleri durumunda, olası bir kaos ortamından çekinmektedirler. Çıkabilecek böyle bir kaos ortamın, özellikle petrol arzını, dolayısıyla petrol fiyatlarının yükselmesine neden olacaktır. Amerikan güçleri, Irak’tan çekilmeden önce geride güvenlik risklerini 
minimize edebilecek ulusal güçlü bir ordu oluşturmaya çalışmışlardır. 

3.3 Körfez Bölgesinin Güvenliği Yönünden 

Körfez ülkeleri (Suudi Arabistan, İran, Irak, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar), Dünyanın %65 ile70 arasında petrol rezervine sahiptirler. Körfez bölgesi, enerji tedariki bakımından dünya için vazgeçilmez konumdadır. Ancak, İsrail-Arap savaşı, Arap-İran savaşı, ABD-Irak savaşı ve Arap-Arap savaşı sayesinde, Körfez Ülkeleri’nin güvenliği sürekli istikrarsız durumdadır.172 

1980 li yılların İran-Irak savaşı döneminde, körfez bölgesindeki bazı petrol tesisleri zarar görmüştür. Bu zararlardan dolayı, uluslararası petrol piyasası olumsuz olarak etkilenmiştir. 173 Olumsuz etkilenmeleri bertaraf etmek için, körfez bölgesinde hali hazır vurucu güç barındırmak gerekmektedir. Bu vurucu askeri güç Ocak 1983 yılında “ABD Merkez Komutanlığı” adı altında kurulmuş, bu askeri birliğin temel amacı, bölgede istikrarı sağlamak ve bölgeyi muhtemel askeri saldırılardan korumaktır.174 Irak, Basra Körfezini kullanarak güneyden çıkarılan ham petrolleri satmaktadır. Irak, yeni petrol alanları çalıştırarak, Basrada bulunan limanların kapasitesini arttırmaya gidebilecektir. Böylece, Körfez üzerinden ihraç edilen petrol miktarının artacaktır. Böylece Irak ekonomisi için, körfezin güvenliğinin önemi olabilecektir. 

3.4 Irak’ın İç İstikrar Yönünden 

İçinde bulunduğumuz dönemde Irak’ın iç istikrarını tehdit eden en önemli unsur petrol tesislerine yönelik terör saldırılarıdır. 2003 yılı Amerikan işgali sonrası 
tırmanan terör faaliyetleri, petrol tesislerini hedef alarak, Irak’ın petrol üretim ve ihracatını olumsuz yönde etkilemişlerdir. Küresel Güvenlik Analiz Enstitü verilerine göre, 12 Haziran 2003 yılı ile 27 Mart 2008 yılı arasında, Irak’ın sadece petrol tesislerine yapılan terörist saldırı sayısı 469 olarak geçekleşmiş tir.175 Irak, petrol gelirlerine bağımlı bir ülkedir. Irak’ın petrol sektörü gelişebilmesi için bu gibi terör saldırılarının önlemesine gereği mevcuttur. 

Bugün Irak ekonomisini ve dolaysıyla, petrol sektörünün önünde en büyük tehdit: terördür. Irak’ta petrol tesislerine yapılan terör saldırıları, petrol arzını 
etkimektedir. Bu etkileşim, dolaylı ya da doğrudan uluslararası petrol fiyatları üzerinde olumsuz etkiler bırakacağı unutulmamalıdır. 

SONUÇ 

Osmanlı İmparatorluğu bölgesi, jeopolitik ve doğal kaynaklar bakımından dünyanın en zengin bölgelerinden birisiydi. Batı ekonomilerinin gelişmesiyle birlikte doğal kaynak (hammadde ve enerji kaynağı) ihtiyaçları artmıştır. Özellikle, petrolün bulunması, sosyal ve ekonomik hayat içinde artan hızda kullanılması bölgenin önemini ve bölgeye gelişmiş ülkelerin ilgisini gün geçtikçe arttırmıştır. Osmanlı topraklarında zengin bir şekilde bulunan petrol; bölgeye İngiliz ve Fransızlar başta olmak üzere gelişmiş ülkelerin ilgisini çekmiştir. Bu amaçla, Osmanlı İmparatorluğu’nun bölgedeki hâkimiyetlerine son vermek için Sykes-Picot gizli anlaşması; İngiliz, Fransız ve Çarlık Rusyası arasında 1916’da imzalanmıştır. Çarlık Rusyası’nın, Bolşevikler tarafından ihtilalle devrilmesinden sonra Rusya, söz konusu anlaşmayı ifşa etmiştir. Böylelikle, Osmanlı İmparatorluğu ve Dünya bu anlaşmadan haberdar olmuş, buna rağmen anlaşma maddelerine dayanan şekilde bölgenin parçalanmasına ve yeniden şekillendirilmesine devam edilmiştir. Anlaşmaya göre, bölgenin yer altı ve yer üstü kaynakları, İngiliz ve Fransızların mandater yönetimine geçmiştir. 

Osmanlı İmparatorluğunun üç vilayeti olan Musul’un, Bağdat’ın ve Basra’nın birleşiminden oluşan ve ‘Sykes-Picot’ anlaşmasıyla teyit edilen Irak devleti kurulmuştur. Irak kurulduğu günden bugüne istikrarsızlıklarla boğuşmaktadır. 

1958’den sonra oluşan Irak Cumhuriyet yönetimi, 1970’lerde Saddam Hüseyin’in ihtilal ile yönetime el koymasıyla son bulmuştur. Yeni bir yönetim, yeni bir 
dikta anlayışı Irak’ta hakım kılınmıştır. Saddam Döneminde Irak; çeşitli sosyal, ekonomik ve etnik çalkantılar yaşamıştır. Bu çalkantılar Saddam Hüseyin’in dikta yönetim anlayışı ile bastırılmıştır. Özellikle 1973’ten sonra artan petrol fiyatlarıyla beraber, Irak ekonomisinde, petrol gelirlerin girdisine paralel olarak büyük gelişmeler gözlenmiştir. Zamanla bu gelişim bölgede dış kışkırtmalar ile birlikte çatışmaya dönüşmüştür. Çatışmaların en önemlisi İran-Irak savaşı olarak karşımıza çıkmaktadır. 

İran-Irak savaşın sona ermesinden sonra, Irak’ın Kuveyt’i işgal etmesi, I. Körfez Savaşına neden olmuştur. Müttefiklerin Irak yönetimine uyguladıkları askeri baskı ile Kuveyt işgali sona ermiştir. Başlatılan bu savaş ve özellikle savaş sonrası ambargonun ardından, Irak ekonomisi olumsuz biçimde etkilenmiştir. Petrol gelirleri uygulanan ambargo ile BM tarafından kısıtlanmıştır. Bu kısıtlamalar sonucunda, Irak’ın zorunlu maddeler dışında petrol ihracına izin verilmemiştir. Saddam yönetiminin, yanlış uygulanan Devletçi-Planlamacı yönetim anlayışının bir sonucu olarak, Irak ekonomisi devlet tarafından tayin edilen sektörlerde petrol gelirlerinin desteği olmasına rağmen sürekli gerilemiştir. Yönetim, savaş malzemelerinin üretiminde ikameye yönelerek büyük gelir kaynakları israf etmiştir. 

2003’de ABD ve Müttefikleri, Irak’ın teröre verdiği destek ve BM kararlarlarını yerine getirmediği gerekçeleriyle II. Körfez Savaşını başlatmışlardır. II. 

Körfez Savaşını başlatan ABD ve İngilizlerin hedefi Irak petrol üretimi ve üretim tesisleri olmuş, Irak’ın işgali ile ilk başta Irak’ın Petrol Bakanlığı ablukaya alınarak 

korumaya alınmıştır. Irak petrollerinin gelir ve giderleri, işgal kuvvetlerinin eline geçmiştir. İşgal kuvvetleri, Iraktaki faaliyetlerindeki giderlerini, Irak’ın sattığı petrol gelirlerinden karşılamaktadırlar. Böylec; ABD ve İngiliz askeri harcamaları daha az mali kaynağa ihtiyaç duymuşlardır. 
Irak’ın II. Körfez Savaşıyla beraber, çöken ekonomik yapısı ve piyasası, yeni yeni düzelmeye başlamıştır. Bu düzelme, güdümlü bir düzelmedir. Yeni rejimde, halkın elinde daha fazla para geçmiştir. Bununla beraber, sosyal bunalım iç ekonomik istikrarsızlıklar devam etmektedir. 

Bölgenin güvenliği ve Irak petrollerinin geleceği hala tartışma konusudur. Irak, dünya rezervlerinin %10’nuna sahiptir. Petrolün çıkarma maliyeti diğer ülkelere göre daha ucuzudur. Böyle olması işgalci ülkelerin dikkatini çekmekle birlikte, üretim ve fiyat istikrarını da kontrol altına tutmaktadır. 1960’ta kurulan OPEC’in faal üyesi olan Irak, 1991 den 2003 yılına kadar OPEC içi faaliyeti en azken, 2003’ten sonraki dönemde ise özellikle Amerika kontrollü ile OPEC içerisindeki faaliyetlerini sürdürmektedir. 
Bölgeden ABD askerinin çekilmeye başlamasından sonra bile, Irak’ın istikrarı ve petrol gelirlerinin durumu hala açıklığa kavuşmamış durumdadır. Sürekli 
çatışmaların olduğu Irak’ta, ABD’nin ayrılmasıyla yeni bir ekonomik ve siyasal durum ortaya çıkacağından; yönetim çatışmaları ve istikrasızlıkları devam edecektir. Elde edilen petrol gelirlerinin geleceği ve paylaşımının nasıl olabileceği açıklığa kavuşmuş değildir. İstikrasızlık sürüp giderken, bölge barışının da olumsuz yönde etkilemesine devam edecektir. 

Tüm bu etkenler göz önünde bulundurularak hem Irak yönetiminin ve halkının, hem çevre ülkelerin, hem de petrolün dünya ekonomisindeki önemi ve Irak’ın petrol üretim gücü unutulmadan, değişikliklerin süreci ve tüm bu muhataplar açısından konjonktürel önemi mercek altına alınmalıdır. Irak halkının çıkarları ve Irak ekonomisi, Irak istikrarı açısından değerlendirilmeli ve güncellenmelidir. Bunun oluşturulmasında iç dinamikler göz ardı edilemez güçtedir. Yine komşu ülkelerin tüm bu süreçlerden etkilenmesi durumu söz konusudur. Çevre ülkeler de kendi çıkarları ve durumları açısından gelişmeleri yakından takip etmek ve kendilerini değişen koşullara göre hazırlamak zorundadır. Petrolün ve Irak petrollerinin dünya ekonomisindeki yeri ve büyüklüğü de tüm ekonomik ve siyasal yapılar tarafından göz arı edilemeyecek güçtedir. Yapılan müdahaleler, değişiklik ve tekrar yapılandırma çalışmaları ve biçimlendirme faaliyetlerinin de bölgenin ekonomik, kültürel ve sosyal istikrarı üzerinde suni ve olumsuz sonuçlar doğurabileceği unutulmamalıdır. 


KAYNAKÇA 

Kitaplar: 

Anthony H. Cordesman, The Gulf And The Search For Strategic Stability, Saudi Arabia, The Military Balance İn The Gulf, And Trend İn The The Arab-İsraeli 
Military Balance, Westview Press, London, 1983. 
David Seddon, A Political And Economic Dictionary Of The Middle East, Europa Publications, London, 2004. 
Fulya Atacan (hzl.), Değişen Toplumlar Değişmeyen Siyaset: Ortadoğu, Bağlam Yayınları, İstanbul, 2004. 
Kayis, Salih Al-Badri, Takwim Al-Naşatat Al-masrifiya Fi Al-İrak, Al-İktisat Al-İraki Wal-Mutaghayirat Al-Bia Al-Arabiya Waldwaliya, Bağdat, 2002. 
Leonardo Maugerı, The Age Of Oil, The Mythology, History,And Future Of The World’s Most Controversial Resource, Praeger Westport Connecticut, London, 2006. 
Mesut Özcan, Sorunlu Miras Irak, Küre yayınları, İstanbul, 2003. 
Robert Benewick, Philip Green, 20.Yüzyıl Politik Düşünceleri, Timaş Yayınları, İstanbul, 2000. 
Robert Springborg, Oil And Democracy in Iraq, SOAS Middle East Series, London, 2007. 
Suphi Abdulhamit, Asrar Thawrat 14 Tammuz 1958 (14 Temmuz 1958 Devrim sırları), İkinci Baskı, Dar Al-Arabiya Bi-Mawsuaat, Lübnan, 1994. 
Suphi Saatçi, Tarihi Gelişim İçinde Irak’ta Türk Varlığı, Tarihi Araştırmalar Ve Dokümantasyon Merkezleri Kurma Ve Geliştirme Vakfı, İstanbul, 1996. 
Tayyar Arı, Geçmişten Günümüze Ortadoğu Siyaset, Savaş ve Diplomasi, İstanbul, 2007. 
Tayyar Arı, Irak, İran, ABD ve Petrol, 2.Baskı, Alfa Yayınları, İstanbul, 2007. 
Ümit Özdağ, Sedat Laçiner, Serhat Erkmen, Irak Krizi (2002-2003), Asam Yayınları, 2003. 
William R. Polk, Irak’ı Anlamak, Nurettin Elhüseyni (çev.), NTV Yayınları, 2007. 
Yves Lacoste, Büyük Oyunu Anlamak Jeopolitik: Bugünün uzun Tarihi, NTV Yayınları, İstanbul, 2007. 

Dergiler: 

A.F Alhajji, The Oil Weapon: Past, Present, And Future, Oil & Gaz Journal; May2, 2005; 103, 17; ABI/INFORM Global. 
Michael Makovsky, Iraq’s Oil Progress, The weekly Standard, 25 Ağustos 2008, 13, 46, Academic Research Library. 
Şevki Özbilen, Kaynakların Paylaşımı ve II. Körfez Savaşı, Finans Dünyası, Sayı: 160, Nisan 2003. 

Raporlar: 

Alrubaie, Falah, An Evaluation to Industrial Developmentin Iraq ”During 1975-1990”, MPRA Paper No. 8331, 19. Nisan 2008. http://mpra.ub.uni-
muenchen.de/8331/1/MPRA_paper_8331.pdf (02.03.2009). 
Christopher Foote, William Block, Keith Crane, Simon Gray, Economic policy And Prospects İn Iraq,Public Policy Discussion Papers, Federal Reserve Bank Of 
Boston,No. 04-1. 
İnci Selin Aydın, “Irak Cumhuriyeti ülke Raporu”, T.C. Başbakanlık, Dış Ticaret Müsteşarlığı, İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi, Ankara,2009. 
Jonathan E. Sanford, RL31944 ,Report for Congress ,Iraq's Economy: Past, Present, Future, Congressional Research Service, The Library of Congress, 2003. 
http://www.au.af.mil/au/awc/awcgate/crs/rl31944.pdf (03.05.2009). 
Manfred Horn, Oil Production İn Iraq: Persisting Decline Or Upswing?,Economic Bulletin, Springer Berlin/Heidelberg, 2003. 
Mustafa Aydın, Nihat Ali Özcan,Neslihan Kaptanoğlu, Riskler Ve Fırsatlar Kavşağında Irak'ın Geleceği Ve Türkiye, Tepav Ortadoğu Çalışmaları, 2007. 
Taha Özhan, “Irak Ekonomi-Politiği”, Siyaset, Ekonomi Ve Toplum Araştırmaları Vakfı Dosyası, 2006. 
Task Force to Improve Business and Stability Operations in Iraq Industrial Revitalization Initiative , Overview For Effort, Nisan 2007. 
United States Department of State Bureau of Near Eastern Affairs, Iraq Weekly Status Report 14 Jan 2009. 
http://2001-2009.state.gov/p/nea/rls/rpt/iraqstatus/index.htm (01.06.2009). 
United States Department of State Bureau of Near Eastern Affairs, Iraq Weekly Status Report 6.May 2009. 
http://2001-2009.state.gov/p/nea/rls/rpt/iraqstatus/index.htm (01.06.2009). 
United States Department of State Bureau of Near Eastern Affairs, Iraq Weekly Status Report 21 March 2007. 
http://2001-2009.state.gov/p/nea/rls/rpt/iraqstatus/index.htm (01.06.2009). 
United States Department of State Bureau of Near Eastern Affairs, Iraq Weekly Status Report 27 December 2006. 
http://2001-2009.state.gov/p/nea/rls/rpt/iraqstatus/index.htm (01.06.2009). 
United States Department of State Bureau of Near Eastern Affairs, Iraq Weekly Status Report 28 December 2005. 
http://2001-2009.state.gov/p/nea/rls/rpt/iraqstatus/index.htm (01.06.2009). 
Vural çekinmez, Irak Ülke Profili, T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı, İhracatı Geliştirme Etüt Merkezi.2006. 


İnternet: 

Abrief Modern Political History of Iraq. 
http://www.e-book.com.au/iraqhistory.htm (16.01.2009). 
Irak Tarihi,2007. 
http://www.webhatti.com/tarih/54371-irak-tarihi.html (06.01.2009). 
İndustrialization. 
http://countrystudies.us/iraq/56.htm (13.05.2009). 
Saddam Hussain. 
http://www.gwu.edu/~nsarchiv/NSAEBB/NSAEBB107/iraq02.pdf. (26.01.2009). 
The Coalition Provisional Authority’s Experiencewith Economic Reconstruction in Iraq. 
http://www.usip.org/pubs/specialreports/sr138.pdf (25.04.2009 ). 
The Department of State, Bureau of Near Eastern Affairs. February 2008. 
http://www.state.gov/r/pa/ei/bgn/6804.htm (03.05.2009). 
The Revolutionary Command Council. 
http://lcweb2.loc.gov/cgi-bin/query/r?frd/cstdy:@field(DOCID+iq0071) (22.02.2009). 
The Sykes-Picot Agreement.1916. 
http://www.bu.edu/mzank/Jerusalem/tx/Sykes-Picot.htm (06.01.2009). 
Library of Congress, Federal Research Division, Country Profile: Iraq. August 2006. 
http://lcweb2.loc.gov/frd/cs/profiles/Iraq.pdf (03.05.2009). 
The Emergence Of Saddam Husain, 1968-79. 
http://lcweb2.loc.gov/cgi-bin/query/r?frd/cstdy:@field(DOCID+iq0023) (22.02.2009). 
1973 Petrol Krizi. 
http://www.genbilim.com/index2.php?option=com_content&do_pdf=1&id=2472   (29.05.2009) 
Iraq Energy Data, Statistics and Analysis - Oil, Gas, Electricity, Coal, Country Analysis Briefis Iraq, 2007. 
www.eia.doe.gov (30.05.2009). 
Curt Tarnoff, Congressional Research Service, Iraq Reconstraction Assistance March 12 2009. 
http://www.fas.org/sgp/crs/mideast/RL31833.pdf (30.05.2009). 
Bilgay Duman, Irak Petrolü Ve Efsane Projeler. 
http://www.haber10.com/makale/ArticlePrint.aspx?id=9854 (01.06.2009). 
Tayyar Arı, Washington’un Orta Doğu Politikası Yeni mi?. 
www.tayyarari.com/download/eskiyazi/abdninortadogupol.doc (01.06.2009). 
United States Central Command. 
http://www.centcom.mil/ar/about-centcom/our-mission/ (02.06.2009). 
Energy Security,Attacks on Iraqi pipelines, oil installations, and oil personel. 
http://www.iags.org/iraqpipelinewatch.htm (01.06.2009). 
Falah Khalaf Al-robayi, Alsınaat Al-saghira we Almutawasita fi İrak, 
http://www.alsabaah.com/paper.php?source=akbar&mlf=interpage&sid=18475  (14.05.2009). 

Bültenler: 

Irak Limitet Petrol Şirketi, “Maat Hakika we HAkika An Şarikat Naft Al-İrak Al mahduda”,(Orijinal Metinden) 
Şamil Şen, Tuncay Babalı, Energy Policy, Security concerns in the Middle East for oil supply:Problems and solutions,19 june 2006. 
www.elsevier.com/locate/enpol   (02.06.2009). 
The OPEC Annual Statistical Bulletin 2007. 
http://www.opec.org/library/Annual%20Statistical%20Bulletin/pdf/ASB2007.pdf (02.06.2009). 

Bilimsel Tezler: 

Aslıhan Anılar, Russian Foreign Policy Towards Iraq In The Post-Cold War Era, (Ortadoğu teknik Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek 
Lisans Tezi), Ankara, 2006. 
Atilla Uğur, Geçmişten Günümüze Kuzey Irak’ın Beşeri Coğrafyası ve Sosyal Yapısı, (Fırat Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Elazığ, 2002. 
Erol Umut, Musul Meselesinde Petrol Faktörü, (Ankara üniversitesi, Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara, 2007. 
Mustafa Çaykuş, Kuzey Irak’ın Yapısı, Bölgedeki oluşumlar, Bölge İçi ve Bölge Dışı devletlerin Amaçları ve Etkileri, (Atılım Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara, 2005. 
Neda Kordestani, The Political Role Of Oil İn The Middle East, (In Partial Fulfilment Of The Requirements For Degree Of Master Of Art In International Relations), San Diego, 1998. 
Sott M. Corbett, America’s Reliance On Oil: Economic, World And Environmental Effect, (Requirements For the Degree Of Master Of Arts In Business And Polcy 
Studies),State University Of New York Empire State College, 2007. 
Veysel Ayhan, Petrol ve Güvenlik: Ortadoğu’daki Krizlerin Ekonomik Politiği, (Uludağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler, Yayınlanmamış Doktora Tezi), Bursa, 2005. 
Yusuf Turan Çetiner, The Baghdad Pact: An Anglo-American Quest For Policy In The Middle East, (Bilkent Üniversitesi, Sosyal Bilimler ve Ekonomi Enstitüsü, 
Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi) Ankara, 1996. 


BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

164 The OPEC Annual Statistical Bulletin, 2007,s.22. 
http://www.opec.org/library/Annual%20Statistical%20Bulletin/pdf/ASB2007.pdf (02.06.2009). 
165 Iraq Energy Data, Statistics and Analysis - Oil, Gas, Electricity, Coal, Country Analysis Briefis Iraq, 2007. 
www.eia.doe.gov (30.05.2009). 
166 The OPEC Annual Statistical Bulletin 2007,s.21. 
http://www.opec.org/library/Annual%20Statistical%20Bulletin/pdf/ASB2007.pdf (02.06.2009). 
167 The OPEC Annual Statistical Bulletin 2007,s.13. 
http://www.opec.org/library/Annual%20Statistical%20Bulletin/pdf/ASB2007.pdf (02.06.2009). 
168 Veysel Ayhan, Petrol Ve Güvenlik: Ortadoğu’daki Krizlerin Ekonomik Politiği, (Uludağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler, Yayınlanmamış Doktora Tezi ), Bursa, 2005,s.219. 
169 a.g.e., s.215. 
170 a.g.e., s.216. 
171 a.g.e., s.219. 
172 Şamil Şen, Tuncay Babalı, Energy Policy, Security concerns in the Middle East for oil supply:Problems and solutions, 19 june 2006. 
www.elsevier.com/locate/enpol (02.06.2009). 
173 Anthony H. Cordesman, The Gulf And The Search For Strategic Stability, Saudi Arabia, The Military Balance İn The Gulf, And Trend İn The The Arab-İsraeli Military Balance, Westview Press,London 1983, s.541. 
174 United States Central Command. http://www.centcom.mil/ar/about-centcom/our-mission/ (02.06.2009). 
175 Energy Security,Attacks on Iraqi pipelines, oil installations, and oil personel. 
http://www.iags.org/iraqpipelinewatch.htm (01.06.2009). 


***

II. KÖRFEZ SAVAŞINDAN SONRA IRAK EKONOMİSİ VE IRAK PETROLLERİNİN IRAK EKONOMİSİNDEKİ YERİ VE GELECEĞİ., BÖLÜM 8

II. KÖRFEZ SAVAŞINDAN SONRA IRAK EKONOMİSİ VE IRAK PETROLLERİNİN IRAK EKONOMİSİNDEKİ YERİ VE GELECEĞİ., BÖLÜM 8



3. BAAS DÖNEMİ SONRASI IRAK EKONOMİSİ 

3.1 Milli Gelir ve Üretim 

  Irak, 2003 yılında Amerika ve müttefikleri tarafından işgal edilmiştir. İşgal dönemlerinde Irak’ta negatif bir büyüme olmuştur. Durum aşağıda tablo 5’te görüleceği gibi 2003 yılında reel GSYİH büyümesi %–33,1 oranında gerçekleşmişken 2004 yılında ise pozitif bir büyüme ile %23,0 düzeyine ulaşmıştır. Bu artışta, işgal güçlerinin Irak’ı özgürleştireceği vaadi ve politikasıyla geri dönen göçmen Iraklılar’ın ekonomiye olumlu katkısının yanı sıra ABD’nin Irak’ın, yeniden yapılandırma programı kapsamında açtıkları ihaleler istihdam yaratmaların yanı sıra, Irak için öngörülen bütçedir. Ancak, bu artış daha sonraki yıllarda düşmüştür, Irak’ta şiddetin baş gösterdiği 2005–2006 yılları arasında Irak’ın GSYİH’di önemli bir düşüş göstererek 2006 yılında %1,9 düzeyine ulaşmıştır. 



Tablo 5 
Kaynak: The Economist Intelligence Unit, Report: Iraq 2008, s.22 ve Irak 2009, s.8’dan derlenmiştir. www.eiu.com (23.05.2009). 

    Bu düşüşün arkasında en büyük etken Irak’ta sivil ve iktisadi tesislere yönelik yükselen terör saldırılardır. Bu saldırılardan kaynaklanan zararlar Aşağıda grafik 5’te gördüğümüz gibi Haziran 2006 yılında en yüksek düzeyine ulaşmıştır. 2007 yılında petrol tesisle yönelik yapılan saldırıların yükselmiştir. Böylece, Irak’ın iktisadi ve güvenliğine yönelik olumsuzluklar 2006-2007 yılları arasında doruk noktasına varmıştır. Bunun sonucu olarak, Irak hükümeti bir dizi politik açılımlar yaparak ülke içindeki karışıklık ortamını dindirmeye çalışmıştır. Bu sayede Irak içinde nisbi bir istikrar sağlayarak ekonomik göstergeleri olumlu hale gelebilmiştir. Tablo 5 den de anlaşıldığı gibi 2008 yılında ekonomideki reel GSYİH büyüme %7,8 şekilde olmuştur. 2009 yılına geldiğimizde, bu oran %5,4 yükseleceği tahmin edilebilmektedir. 

Grafik 5: Haziran 2003 ile Eylül 2008 Yılları arasında Şiddet Göstergeleri 
(Aylara göre Petrol Sektörüne Yönelik Saldırılar). 
Kaynak : İMF Country Report No. 08/383, Iraq: Second Review Under the Stand-By Arrangement and Financing Assurance Review—Staff Report; Staff Supplement; Press Release on the Executive Board Discussion; and Statement by the Executive Director for Iraq, Aralık 2008, s. 5. 


Aşağıda, tablo 6’da görüleceği gibi, 2003 yılından sonra Irak’ın GSYİH’inde tarım sektöründe en fazla %14,3 oranında gerçekleşirken, bu durum, sanayide %60,2, hizmet sektöründe ise%27,8 gerçekleşmiştir. Savaştan yıkılan alt yapı ve yetersiz donanım ve terör olaylarından dolayı sektörde olumsuzluklar devam etmiştir. Yukarıda sayılan bu olumsuzluklardan dolayı GSYİH’sindeki payı sınırlı olmuştur 


Tablo 6 
Kaynak : The Economist Intelligence, Unit, Report: Iraq 2008, s.19’dan derlenmiştir. www.eiu.com (23.05.2009). 


3.2 Dış Ticaret Yapısı 


   1950'li yıllardan beri Irak'ın ihraç ettiği ürünlerin başında petrol gelmektedir. Irak’ı yöneten Hükümetlere bir gelir kaynağı olarak petrole bağımlılığı arttıkça, diğer muhtemel gelir kaynakları göz ardı edilmiştir. Dünya petrol fiyatlarında ve dolayısıyla Irak'ın petrol gelirlerinde meydana gelen dalgalanmalar, ödemeler dengesinde Irak için önemli gelir haline gelmiştir. Nitekim 2006 yılında petrol ihracatı, toplam ihracat gelirlerinin %97,4'ünü oluştururken; 2007 yılında bu oran % 96,4 olarak 

gerçekleşmiştir. Irak'ın ihracat gelirlerinde petrol fiyatlarına bağlı olarak dönemsel düşüşlere rağmen, 2003 yılından bu yana genel olarak bir artış yaşanmaktadır. Birleşmiş Miletler Güvenlik Konseyi'nin 2003 yılı Mayıs ayında yürürlüğe giren 1483 sayılı kararı ile 1990 yılından itibaren Irak'a uygulanan ambargolar kaldırılmıştır. 1990 yılından itibaren petrol haricindeki ürünlerin de ihracatına izin verilmiştir. Ancak işgal sonrası yaşanan altyapı ve güvenlik sorunları nedeniyle tarım ve petrol dışı sektörlerde endüstriyel gelişimin henüz tamamlanamamış olmasının ve artan petrol fiyatlarının etkisiyle, genel olarak her türlü ihtiyaç maddesi dışarıdan ithal edilmektedir.136 

3.3 Para Politikaları 

Irak, 2005–2008 yılları arasında mali hesaplarında büyük fazlalık elde etmiştir. 2008 yılı, çoğu petrol fiyat ve üretimdeki artıştan GSYİH nin %44 gelir elde etmiştir. 
2009 yılında, bütçe hesaplamaları üç defa indirime gitmiştir. Bunun nedeni ise beklenen mali harcama miktarıdır. Böylece, sermaye harcamaları kısılmıştır. Ancak, harcamaların kısılmasına rağmen, bütçedeki yeri büyümeye devam etmiştir. Özellikle kamu sektörü ve güvenlik harcamamaları bu yükselişte büyük rol oynamıştır. Mali hesaplara göre, bu harcamalar, 2008 yılı itibarıyla 12 Milyar Amerikan Doları (GSYİH’nin %14) olmuşken 2009 yılı bu miktar 23 Milyar Amerikan Dolarına (GSYİH’nin %33 ne) yükselmesi beklenmektedir. Bütçedeki bu açıklık Irak’ın mali kapasitesini zorlamıştır.137 

3.4 Fiyatlar 

Irak Devletinin, Bankalar üzerinde zayıf etkiye sahip olmuştur. Bu yüzden, Devlet bir takım ekonomik programlar uygulamak suretiyle piyasayı denetlemeye çalışmıştır. Böylece, Irak Merkez Bankası minimum rezerv ihtiyacı, günlük döviz tedavülü ve Devlet Güvenlik Piyasasını kullanarak likiditeyi daha etkin biçimde kullanmaya çalışmıştır. 2006 ile 2008 yılları arasında birkaç kez faiz oranı yükselmeye geçmiştir. Irak Merkez Bankası, faiz oranı politikasını Şubat 2008 yılında 9 yüzde noktası kesintiye uğratarak, faizin %11’e gerilemesini sağlamıştır.138 

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM 

II. KÖRFEZ SAVAŞI’NDAN SONRA IRAK PETROLLERİ VE GELECEĞİ 

1. II. KÖRFEZ SAVAŞI ÖNCESİ IRAK PETROLLERİNİN GENEL DEĞERLENDİRMESİ. 

1.1 II. Körfez Savaşı Öncesi Irak Petrollerin Genel Durumu 

    Irak, 1972 yılında petrolü millileştirmiştir. Petrolden elde edilen gelirden istifade edilerek ekonomide iyileşme gerçekleşmiştir. Ancak, 1980’li yıllarda Irak 
ekonomisi birçok baskıya maruz karmıştır. Bu baskıların en önemli iki nedeni vardır. İlki, Irak’ın İranla girdiği savaş ve Irak kaynaklarındaki düşüş olmuştur. Ekonomik sıkıntıların üstesinden gelebilmek için Irak, bir yandan borç öte yandan petrol ihracat kapasitesini artırmak zorunda kalmıştı. Irak, petrol ihracatını artırması için izleyeceği en önemli yol, petrol alıcılarına petrol temin etme yollarının kapasitesini artırmaktır. Bundan dolayı, Irak Kızıl denize yaklaşık 1,5 mv/g (milyon varil/günlük) , Irak-Suudi boru hattıyla Kızıldeniz’e petrol sevkiyatı gerçekleşmiştir. 1980’li yıllarda Irak’ın toplam petrol üretimi 2 mv/g (milyon varil/günlük) civarında gerçekleştiğini göz önünde bulundurduğumuzda, elde ettiği gelirin önemli miktarını savaş giderlerine harcamıştır.139 

Irak, 1991 Körfez savaşını takip eden yıllarda petrol üretiminde düşüş yaşanmıştır. Bunun nedeni ise, yaşanan savaş ve bu savaş sonucu ülkedeki petrol altyapısının zarar görmesiydi. Bunanla beraber, BM tarafından Irak’a uygulanan ambargo uygulamıştır. Tüm bu olumsuz etkenler, Irak’ta petrol sektörünü gerilemiştir. 
1996 yılının sonunda, Irak ile BM arasında petrole karşı gıda Anlaşması imzalanarak, Irak’a kısıtlı şekilde petrol ihracı izni verilmiştir. 2002 yılına gelindiğinde, Irak’ın petrol üretimi 2 mb/g (milyon varil/günlük) düzeyinde gerçekleşmiştir.140 

1.2 Irak’ın Petrol Rezervi Ve Ham Petrol Üretimi 

Irak, körfez bölgesinde üç değişik savaşa girmiştir. Bunların, ilki Irak’ın İranla savaş ikincisi ise, I. Körfez Harekatı ve üçüncüsü II. Körfez Savaşı olmuştur. BM 
tarafından çarpıtılan ambargolar nedeniyle uluslararası enerji otoritelerince tam olarak petrol potansiyeli bilinememiştir. 2004 yılı hesaplamalarına göre, Irak’ın yaklaşık 134,0 milyar varil doğalgaz ve petrol rezervine sahiptir. Bu rezervin yaklaşık 115,0 milyar varili petrol oluşturuyordur.141 

Grafik 6: Irak’ın Petrol Üretimi ve Kaynak Kapasitesi (II. Körfez Savaşı Öncesi). 
Kaynak: Deutsche Bank, Global Oil & Gaz, Baghdad Bazaar Big Oil In Iraq?, 21.Ekim,2002, s.7’den derlenmiştir. http://www.stopesso.com/pdf/baghdad_bazaar.pdf (24.05.2009). 


Grafik 6’da görüldüğü gibi, 1979 yılında Irak, ham petrol üretimini en yüksek seviyesi olan 3,5 mv/g (milyon varil/günlük) gerçekleşmiştir. Irak’ın ham petrol üretimi, İran-Irak savaşı esnasında inişe geçerek 1,0 mv/g (milyon varil/günlük) düzeyine düşmüştür. Irak, İran’la ateşkes yaptığında petrol üretimi yükselişe geçerek, 1988 yılında tekrar 3 mv/g (milyon varil/günlük) düzeyine çıkmıştır. Bunun sebebi, ateşkesten kaynaklanan petrol güvenliğidir.1990 yılı körfez savaşı gerçekleşince, Irak’ın petrol üretimi en düşük seviyesi olan 0,3 mv/g (milyon varil/günlük) inmiştir. Daha sonra BM ambargosundan dolayı, Irak petrol üretimi düşük seviyede üretilmeye devam etmiştir. 1996 yılında Irak’ın BM ile yapmış olduğu petrol karşılığı gıda anlaşması ile, Irak petrol üretimi tekrar yükselerek 2,5 mv/ (milyon varil/günlük) seviyesine ulaşmıştır.142 

1.3 Irak’ın Petrol Rafineriler 

Irak, I. Körfez Savaşı öncesi toplam 0,7 mv/günlük (milyon varil/günlük) kapasitesinde 10 petrol rafinesine sahipti. Savaş ve BM tarafından uygulanan yaptırımları, rafinelerin onarımı ve yenilenmesini imkansız hale getirmiştir. Böylece, 2000 Yılında rafinelerin toplam 0,4 mv/günlük (milyon varil/günlük) kapasiteyle çalışabilmiş tir. Savaş ve ambargo kaynaklı rafineri bakımsızlığı, BM uzmanları, rafinelerin çevre ve çalışanlara zarar verebileceği yönünde açıklamalar yapmışlardır. 
Petrol rafinerine en büyükleri ise, 150.000 v/g kapasitesinde Kuzey Baiji rafinelerisi, 140.000 v/g kapasitesinde Basra rafinerisi ve 100.000 v/g kapasitesinde Daura rafinerisi dir.143 Bu durum aşağıdaki tablo 7’de gösterilmiştir. 
Tablo 7 
Irak’ın Petrol Çıkarma, Rafineri ve Taşıma Kapasitesi.(II. Körfez Savaşından Önceki veriler). Kaynak: Manfred Horn, Oil Production İn Iraq: Persisting Decline Or Upswing?,Economic Bulletin, SpringerBerlin/Heidelberg, 2003, s.114.‘dan derlenmiştir 
.http://www.springerlink.com/content/rhmm3gdatcjvw43b/fulltext.pdf (24.05.2009). 

(1) 1 v/g = (varil günlük ) – (2) 1.5 – 1.6 mv/g (milyon varil/günlük) – (3) 1990 yılında Suudi Arabistan tarafından kapatılan. – (4) 1982 yılında Suriye tarafından kapatılan ancak şu anda onarılmıştır.- (5) kuzey ile güneyi petrol kuyularını bağlayan yerel boru hattıdır. İki taraflı nakille yönetiliyordur. 

1.4 Irak’ın Petrol Taşıma Kapasitesi 

Tablo 7’de görüldüğü gibi Irak, Amerika, Asya ve Avrupalı petrol alıcılarına petrol sevkiyatı için birkaç yola sahiptir. Bu yollar, Basra Körfezi, Suriye, Suudi 
Arabistan ve Türkiye üzerinden gerçekleşmektedir. Irak, petrol sevkiyatını gerçekleştirdiği boru hatları, İran–Irak ve Kuveyt savaşı gerçekleştirdiği sırada hasar görmüştür. Yukarıdaki tablo 7’deki verilerden anlaşılacağı üzere, Irak’ın kuzeyi ile güneyini bağlayan stratejik boru hattı toplam 1,4 mv/g (milyon varil/günlük) kapasitesiyle gerçekleşiyordur. Bu boru hattı 2001 yılında onarılmıştır. Irak, kuzey petrollerini Kerkük-Ceyhan boru hattıyla, 0,9 mv/g (milyon varil/günlük) kapasiteyle Türkiye üzerinden pazarlamaktadır. Bununla beraber, Irak’ın güney petrollerini 1990 yılında Suudi Arabistan tarafından kapatılan IPSA 1,2 boru hattıyla, 1.65 mv/g (milyon varil/günlük) kapasiteyle Suudi Arabistan üzerinden Kızıldeniz’de petrol ihraç etmekteydi. Diğer boru hattı ise, 1982 yılında Suriye tarafından kapatılan ancak 1999 yılı onarılan Banias/Tripoli boru hattı Suriye üzerinden Akdeniz e Irak petrolünü taşımaktadır.144 
Irak, ham petrol ve petrol türevleri ihracatını Basra Körfezinde bulunan üç tanker limanını aracılığıyla gerçekleştirmiştir. Bu limanların ilki, ham petrol yükleme donanımlı Umm Qasr limanı. İkinci Liman ise, 1,2 -1,3 mv/g (milyon varil/günlük) ham petrol yükleme kapasitesine sahip olan ancak ham petrol depolamaya elverişli olmayan Mina-Al-Bakr limandır. Üçüncü ise, onarımda olup çalışmalar bittikten sonra 0,5 ile 0,7 mv/g (milyon varil/günlük) kapasitesinde çalışabilecek Khor Al-Amaya terminalidir.145 

1.5 Irak ve OPEC’in Kuruluşu 

OPEC, ilk kurucu beş ülkeden olmuştur. Bunlar; İran, Irak, Kuveyt, Suudi Arabistan ve Venezuela’dır. Bu kuruluşa daha sonra Katar 1961’da, Endonezya 1962’da (Ocak 2009’dan beri üyeliği askıya alınmıştır), Libya 1962’da, Birleşik Arap Emirlikleri 1967’da, Cezayir 1969’da, Nijerya 1971’da, Ekvator 1973’da (Aralık 1992 yılı ile Ekim 2007 yılları arasında üyeliği askıya alınmıştır), Angola 2007’de ve Gabon 1975-1994 yılları arası katılmışlardır. OPEC, ilk toplantısının İsviçre’nin Cenevre kentinde yapmış, beş yıl sonrada 1 Eylül 1965 yılında merkezini Viyana’ya taşımıştır.146 

OPEC bir kartel niteliğinde olup bağımsız petrol üretici ülkeler arasında işbirliğini geliştirmeye amaçlayan bir kuruluştur. Tam bir kartel olduğunu söylemek 
mümkün değildir. Irak, OPEC üyeliğinin ilk gününden 1991 yılına kadar toplantılara bir fiil iştirak etmiştir. 1991’dan sonraki Irak’ın işgal döneminde ise, ABD güdümünde yeni Irak hükümeti tarafından temsil edilmeye çalışılmıştır.147 Irak, OPEC’in kurucu üyesidir. Irak, 1991 yılında bile OPEC’in müzakerelerinde bulunmuştur. Irak’ın OPEC üyeleriyle olan coğrafi yakınlığı ve gittikçe büyüyen petrol üretimiyle petrol fiyatlarını etkilemesi, OPEC açısından önemlidir. 2003 yılı öncesi OPEC, Amerikalıların Irak’a bir müdahalede bulanacağı anlamıştır. Müdahale halinde Irak’ın dünya petrol üretimine katkısının bir süre ortadan kalkması durumunda, yaklaşık 2 milyar varil olan açığı kapatabileceğini ABD yönetimine bildirmiştir. Bununla beraber, Kuveyt Petrol Bakanı Şeyh Ahmet El Fahd El-Sabah’ın 30 Aralık 2002 tarihli The Economic Times’e yaptığı 
açıklamada, “Eğer petrol fiyatları yükselirse OPEC’in olağanüstü toplanarak üretim artışına gidebileceğini garanti ederim”, diyerek tavrını belirlemiştir. OPEC’in günlük olarak devreye sokabileceği ve üretimi 4- 4,5 milyon varildir. Burada en büyük pay Suudi Arabistan’ındır. Yine OPEC üyesi Venezüella da -dünyanın 5. en büyük petrol üreticisidir. Süren grev üretimi 2,3 milyon varil/gün seviyesinden, 340 milyon varil/gün’e düşürmesine neden olmuştur. Böylece, dünya petrol arzında önemli bir daralma yaşanmaya başlanmıştır. Bundan dolayı OPEC olağanüstü toplantı yaparak 12 Ocak 2003 tarihinde üretimini %7 oranında (günlük 1,5 milyon varil) artırarak günlük 24,5 milyon varil seviyesine yükseltme kararı almıştır.148 Böylece, II. Körfez Savaşından kaynaklanan petrol arzının dengesizliği önlenmiş olmuştur. 2003 yılı sonrası Irak’ın petrol üretimi Amerikalılar tarafından kontrol edilmiştir. ABD, Irak’ın tekrar yapılandırma sürecinde OPEC’in karar ve petrol stratejilerine uymasını istememiştir.149 

2. II. KÖRFEZ SAVAŞI SONRASI IRAK PETROLLERİNİN GENEL DEĞELENDİRMESİ. 

2.1 II. Körfez Savaşı Sonrası Irak Petrollerin Genel Durumu 

II. Körfez Savaşı sonrası Irak petrol tesisleri yatırım ve modernizasyon çalışmalarına ihtiyacı olmuştur. Irak’ın petrol rezervi 115 milyar varil civarında olduğu tahmin edilmektedir. Irak’ın yaklaşık 22 petrol alanına sahiptir. Bu alanların 9’u 5 milyar varil büyüklükte rezerve sahip süper dev petrol alanıdır. Irak’ın güneydoğusundaki petrol alanı, ülkenin kanıtlanmış petrol rezervlerinin %70 ile %80 ni oluşturan süper dev petrol sahaları oluşturmaktadır. Bu sahalar, Dünyada bilinen benzeri dev sahaların en büyüğüdür. Irak’ın kuzeyinde ise, Kerkük, Musul ve Hanekin yakınlarında Irak’ın %20 petrol rezervleri mevcuttur. 150 Amerikan Kongresi Araştırma Servisinin 12 Mart 2009 yayımladığı verilere göre: Amerikan Savunma Bakanlığı, Irak Petrollerinin onarılması için 802,0 milyon Amerikan Doları olarak yardımda bulunduğu belirlenmiştir. Irak petrolleri için harcanan 802,0 milyon Amerikan ı yardım sadece 2003 yılında tahsis edilmiştir.151 

Irak Petrol Bakanlığının amaçladığı 6 milyar varil günlük hedefini tutturabilmesi ihtiyacı olan 25 ve 75 milyar Amerikan Doları değerinde yatırım gerçekleştirmek le ancak mümkün olacaktır. Irak, 2003 yılına kadar olan dönemde toplam 577.500 varil günlük kapasitesinde rafinerilere sahipti. Ancak artan terörist 
saldırlar sonucunda, bu kapasite düşerek yeni rafinerilere ihtiyaç duyulmuştur. Yeni rafineri çalışmaları 2010 yılına kadar, Dohuk, Kürt Bölgesinde, Nassiriyah, Karbala, Kwsengeq, Amarah, Basrah bölgelerinde gerçekleşmesi planlanmıştır.152 

Aşağıda tablo 7’de görüldüğü gibi, Irak’ın petrol tüketimi istikrarlı bir büyüme gerçekleştirmiştir. Irak’ın petrol üretimi, İran-Irak savaşı öncesi, sonrası ve 2000 yıllarında en yüksek düzeyinde seyir etmiştir. Irak’ın petrol üretimi, 1998 ile 2004 yılları arasında en şiddetli iniş çıkışlarından birini yaşamıştır. 



Grafik 7: 1980–2007 Yılları arasında Irak’ın Petrol Üretimi ve Tüketimi. 
Kaynak : Iraq Energy Data, Statistics and Analysis - Oil, Gas, Electricity, Coal, Country Analysis Briefis Iraq, 2007. www.eia.doe.gov (30.05.2009). 

2005 yılı Irak’ın ham petrol üretim hedefi Irak’ın Petrol bakanlığı tarafından 2,5 milyon varil/günlük olarak belirlenmiştir. Ancak 2005 yılı itibariyle Irak’ın ham 
petrol üretimi belirlenen hedefin altında seyretmiştir. 2005 yılında Irak’ın petrol ihracatından elde ettiği gelir ise, 23,5 milyar Amerikandır. 2006 yılında, Irak’ın ham petrol üretimi, Petrol Bakanlığının hedeflenen düzeyine, 2,33 milyon varil/günlük düzeyinde gerçekleşmiştir.153 2007 yılında Irak Petrol Bakanlığı, ham petrol üretim düzeyi hedefini 2,1 milyon varil/günlük düzeyine indirmiştir. Böylece, ham petrol üretimini Şubat ayında hedeflenen miktarı aşarak 2,14 milyon varil/günlük düzeyinde üretilmiştir.154 Irak’ın ham petrol ihracatından elde ettiği geliri 2006 yılında 31,3 milyar Amerikan Dolarıdır, bu miktar 2007 yılında ise bu miktar 41,0 milyar Amerikan Doları, 2008 yılında 61,9 milyar Amerikan Doları olarak sıralayabiliriz.155 2008 yılında, Irak Petrol Bakanlığının belirlediği hedef, 2,2 milyar varil /günlük olarak gösterilmiştir. Ham petrol üretimi ise, belirlenen miktarın üstünde seyir ederek, Aralık ayı 2,42 milyon varil/günlük seviyesine ulaşmıştır.156 

2.2 Petrolün Silah Olarak Kullanılması 

Petrolü silah olarak kullanma sözcüğü ilk önce Ekim 1973 Petrol ambargosu ile beraber türemiştir. Bazı Müslüman liderlerin yanı sıra Irak ve İran gibi ülkeler, 
petrolün İsraillin, Filistin topraklarından çekilmesi için kullanmışlardır. Petrol üreticisi Arap ülkeleri, 1956, 1967 ve 1973 yıllarında petrolü politik bir baskı aracı olarak kulanmışlardır. 1956 yılında, Mısır lideri Cemal Abdulnasırın Süveyş kanalının millileştirme kararını aldığında, İngiltere, Fransa ve İsrail tarafından saldırıya uğraması üzerine, Suudi Arabistan, Mısırla olan güvenlik anlaşması gereği, İngiltere ve Fransa’ya olan petrol ihracatına ambargo uygulamasını empoze etmiştir. Fakat petrol üretimini kesmemiştir. Diğer taraftan, Suriye’deki milliyetçi bir grubun, Irak petrol şirketine ait petrol pompalama istasyonunu patlatması ile Irak’ın petrol üretimi kesilmiştir. 1956 yılı ambargosunun bedeli petrol fiyatlarının varil başına 25 sent yükselmesi olmuştur.157 

1967 yılında ise, İsrail’in Mısır askeri havaalanını bombalaması sonucunda ABD, İngiltere ve Batı Almanya’ya petrol ambargosu uygulanmıştır. 1967 yılında 
uygulanan ambargo kararı, söz konusu devletlerin İsrail’e sağladığı askeri yardımlardan dolayı alınmıştır. Ambargo, 4 Haziran 1967 yılında başladı, 29 Ağustos 1967 yılında sona ermiştir. 158 1967 savaşı sonunda nasıl Araplar ve Filistinli gerillalar İsrail'e karşı bir yıpratma savaşının vasıtası olarak kullanmaya karar vermişlerdir. 1973 Savaşı'nın sonunda da, petrolü İsrail'e karşı değil, fakat Batı’ya karşı siyasi silah olarak kullanmaya karar verdiler ve bunun neticesinde de bütün dünyada bir petrol krizi ortaya çıktı. Aslına bakılırsa, 1973 petrol krizi doğrudan doğruya 1973 Arap-İsrail Savaşı'nın sonucu değildir. Bu savaş bu krizi hızlandırmıştır. 1973 Ocak ayında varili 2,59 olan Arap petrolü, 1973 Ekiminde 5,11 ve 1974 Ocak ayında da 11,65 a çıkmıştır. Bu, bir yıl içinde dört katından fazla bir artış demekti. Bu fiyat artışları bilhassa Batı Avrupa'da ve Japonya'da bir paniğe sebep olmuştur.159 

ABD ve Hollanda’ya uygulanan Ekim 1973 yılı petrol ambargosu, bir OPEC ambargosu olmadığı gibi bir Arap ambargosu da değildi. Bunun nedeni ise, Irak ve Omman gibi Arap devletler ambargoya katılmamışlar. Ambargo uygulayan devletlerin hedefi ise, İsrail-Arap savaşında Amerika’nın İsrail’e verdiği desteğin kesilmesi ve uluslararası kamuoyunu etkileyerek, İsrail’in 1967 yılı sınırlarına çekilmesini öngören BM’lerin 242 nolu kararın kabul edilmesidir.1973 petrol ambargosu, 2 ayda Dünyanın petrol giderlerinde %5 lik bir azalmaya yol açmıştır. 1973 petrol ambargosu sona erdiğinde, petrol fiyatı ambargo öncesi seviyesine dönmüştür.160 

2.3 Irak Petrolünün Bölge Açısından Önemi 

Petrolün enerji kaynağı olarak yerini tutacak başka bir seçenek bulununcaya kadar, dünya ekonomisi ve siyaseti üzerinde erişilmesi çok güç olan etkisini her zaman koruması muhtemeldir. Petrol, tüm geçmiş boyunca daima pazarlıklara konu olmuş, hayati önemdeki kararların temelini oluşturmuş ve günümüz dünyasında da ilerleme ve hakimiyetin sembolü haline gelmiştir. Bu nedenle savaşlar çıkmış, ülkeler işgal edilmiştir. Uluslararası platformda da 2003 yılında ABD’nin Irak’a girmesinin ve işgal etmesinin en büyük sebebinin enerji ve enerji nakil hatlarının kontrol edilmesi olduğu belirtilmektedir. Enerjiden kasıt temel anlamda petroldür. Bu bağlamda neden Irak sorusu akıllara gelmektedir. Dünya üretilebilir petrol kaynakları yaklaşık 1200,7 milyar varildir. Bunun yaklaşık 743 milyar varili Ortadoğu’dadır. Irak’ın kanıtlanmış petrol rezervlerinin ise yaklaşık 115 milyar varil olduğu bilinmektedir. Bu miktar dünya petrol rezervlerinin yaklaşık %10’una, Kuzey Amerika kıtasının üretilebilir petrol rezervlerinin ise yaklaşık iki katına denk gelmektedir. Irak petrolü, üretim maliyeti açısından dünyanın en ucuz petrollerinden birisidir. Irak petrolünün varil başına 
maliyeti ortalama 2,5 dır. Dünya ortalamasının varil başına yaklaşık 7-8 olduğu düşünüldüğünde Irak petrolünün önemi ortaya çıkmaktadır. Bugün için ABD, dünyada üretilen petrolün yaklaşık %24,1’ini tek başına tüketmektedir. Öte yandan ABD’nin petrol üretim oranı her geçen yıl gerilemekte petrol ithal etme oranı ise artmaktadır.161 

İran ve Irak’ın kuşatılması politikasının yanında, petrolün güvenliği ve petrol kaynakları üzerindeki denetimin sürdürülmesi, ABD açısından 1990’lı yıllar boyunca da temel bir politika olmaya devam etmiştir. Ancak, Reagan ve Bush döneminde gelişen ilişkilerin aksine, Suudi Arabistan ile ilişkilerde bir gerileme söz konusu olmuştur. 

Özellikle Arap-İsrail barış sürecinde söz konusu olan tıkanma ve Suudi Arabistan’ın Dünya Ticaret Örgütü’ne üyeliğine ABD’nin destek vermemesi, iki ülke arasındaki ilişkileri olumsuz yönde etkilemiştir. Bütün bunların yanında, özellikle 1990’lı yılların ortalarından itibaren bir Suudi petrol milyarderi olan Usame Bin Ladin’in liderliğindeki El-Kaide örgütünün Amerikan hedeflerine saldırılar düzenlemesi ilişkilerin gerginleşmesinde katalizör rolü oynamıştır. Suudi Arabistan’ın 1998’de Irak’a düzenlenen “Çöl Tilkisi Operasyonu” sırasında ve 2001’de Afganistan’a düzenlenen “Sınırsız Özgürlük” operasyonu esnasında topraklarının kullanılmasına izin vermemesi ABD’yi yeni alternatifler bulmak zorunda bırakmıştır. Bu süreçte, 1990’ların sonuna doğru devreye giren Katar’ın El-Udeid hava üssünü özellikle belirtmekte yarar vardır. 

Bilindiği gibi, ABD’nin Irak’a düzenlediği saldırı esnasında Katar’ın sağladığı bu üssün, karargah ve harekat merkezi olarak kullanılması söz konusu olmuştur.162 

Irak, doğal kaynak ve coğrafi konumu bakımdan bölge açısından önem arz etmektir. Irak, Türkiye, İran, Suriye, Ürdün, Suudi Arabistan ve Kuveyt’le komşu olan bir ülkedir. Irak halkının söz konusu ülkelerle akrabalık bağıyla bağlı olmasının yanı sıra, bu akrabalıktan doğan önemli ticari münasebetler de mevcuttur. 2003 yılı sonrasında ise Türkiye gibi komşu ülkeler için önemli ticari Pazar haline gelmiştir. Irak’taki petrol sektörünün gelişimiyle beraber, bölge için daha fazla istikrar, Irak halkının alım gücü yükselmesinden kaynaklanan daha fazla ticari ilişkiler ve aynı zamanda petrol sektörüne yapılan yatımlardan bölge üzerinden yeni boru hatlar yapılması muhtemeldir. Böylece, bölgeyi enerji sektörünün yumağı haline getirecektir. 

Irak petrolünün ihraç yollarının çeşitlendirilmesi hem ABD ve uluslararası petrol şirketleri hem de Irak ekonomisi için önemlidir. Basra Körfezinin açıldığı 

Hürmüz Boğazının kontrolünü elinde bulunduran İran’ın herhangi bir durumda burayı kapatması, Irak’ın petrol ihracatını durma noktasına getirebilir. Bu da bütçesinin yaklaşık %98’ini petrol gelirlerinin oluşturduğu Irak ekonomisine büyük zarar verebilir.163 

BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

136 İnci Selin Aydın, a.g.r., ss.20-21. 
137 The Economist Intelligence Unit, Country Report: Iraq Nisan 2009, s.16. www.eiu.com (23.05.2009). 
138 The Economist Intelligence Unit, Country Report: Iraq Nisan 2009, s.16. www.eiu.com (23.05.2009). 
139 Walt Leo G.B., The East’s Changing Economy, Managment Review, Şubat 1987, ABI/INFORM Global, s.65. 
140 Manfred Horn, a.g.e., s.111. 
141 Leonardo Maugerı, The Age Of Oil, The Mythology, History,And Future Of The World’s Most Controversial Resource,Praeger Westport Connecticut ,London, 2006, Appendix. 4. 
142 Deutsche Bank, Global Oil & Gaz, Baghdad Bazaar Big Oil In Iraq?, 21.Ekim,2002, s.7’den derlenmiştir. 
http://www.stopesso.com/pdf/baghdad_bazaar.pdf (24.05.2009). 
143 Manfred Horn, a.g.e., s.113. 
144 a.g.e., s.114. 
145 a.g.e., s.114. 
146 The Organization of the Petroleum Exporting Countries. http://www.opec.org/aboutus/history/history.htm (01.06.2009). 
147 http://www.ilgilisite.com/haber_detay.asp?haberID=670 (28.05.2009). 
148 Şevki Özbilen, Kaynakların Paylaşımı ve II. Körfez Savaşı, Finans Dünyası, Sayı 160, ss.18-24.Nisan 2003. 
http://www.econturk.org/Turkiyeekonomisi/Kaynak%20payla%20m.doc (28.05.2009). 
149 Jonathan E. Sanford, RL31944 ,Report for Congress ,Iraq's Economy: Past, Present, Future, Congressional 
Research Service, The Library of Congress, Jun 2, 2003.ss.CRS.20- CRS 21. 
http://www.reliefweb.int/rw/RWFiles2003.nsf/FilesByRWDocUNIDFileName/OCHA-64BT5P-us-irq-30jun.pdf/$File/us-irq-30jun.pdf (28.05.2009). 
150 Iraq Energy Data, Statistics and Analysis - Oil, Gas, Electricity, Coal, Country Analysis Briefis Iraq, 2007. www.eia.doe.gov (30.05.2009). 
151 Curt Tarnoff, Congressional Research Service, Iraq Reconstraction Assistance, March 12 2009,s.4. 
http://www.fas.org/sgp/crs/mideast/RL31833.pdf (30.05.2009). 
152 Iraq Energy Data, Statistics and Analysis - Oil, Gas, Electricity, Coal, Country Analysis Briefis Iraq, 2007. www.eia.doe.gov (30.05.2009). 
153 United States Department of State Bureau of Near Eastern Affairs,, Iraq Weekly Status Report, 28 December 2005,s.19,. 27 December 2006.ss.19-20. http://2001-2009.state.gov/p/nea/rls/rpt/iraqstatus/index.htm (01.06.2009). 
154 United States Department of State Bureau of Near Eastern Affairs,, Iraq Weekly Status Report, 21 March 2007.s.17. http://2001-2009.state.gov/p/nea/rls/rpt/iraqstatus/index.htm (01.06.2009). 
155 United States Department of State Bureau of Near Eastern Affairs,, Iraq Weekly Status Report, 14 Januuary 2009.s.18., 6.May 2009,s.8. http://2001-2009.state.gov/p/nea/rls/rpt/iraqstatus/index.htm (01.06.2009). 
156 a.g.r.,s.17. 
157 A.F Alhajji, The Oil Weapon: Past, Present, And Future, Oil & Gaz Journal; May2, 2005; 103, 17; ABI/INFORM Global. S.22. 
158 a.g.m., s. 23. 
159 1973 Petrol Krizi, http://www.genbilim.com/index2.php?option=com_content&do_pdf=1&id=2472 (29.05.2009). 
160 A.F Alhajji, a.g.m., ss.24-25. 
161 Bilgay Duman, Irak Petrolü Ve Efsane Projeler. http://www.haber10.com/makale/ArticlePrint.aspx?id=9854 (01.06.2009). 
162 Tayyar Arı, Washington’un Orta Doğu Politikası Yeni mi?. 
www.tayyarari.com/download/eskiyazi/abdninortadogupol.doc (01.06.2009). 
163 Bilgay Duman, Irak Petrolü Ve Efsane Projeler, http://www.haber10.com/makale/ArticlePrint.aspx?id=9854 (01.06.2009). 

9 CU BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR

***