7 Kasım 2018 Çarşamba

ARMAGEDON Türkiye-İsrail Gizli Savaşı BÖLÜM 1

ARMAGEDON Türkiye-İsrail Gizli Savaşı BÖLÜM 1


Aydoğan VATANDAŞ 
İÇİNDEKİLER 
DÖRDÜNCÜ BASKI İÇİN TAKDİM 



ÖNSÖZ YERİNE 

Birinci Bölüm 

TÜRK-İSRAİL YAKINLAŞMASI YA DA SONUN BAŞLANGICI 

Askerler Refah'ı Destekledi mi? 
PKK Anlaşmanın Merkezinde 
Tarih ya da Düşünce Kimyaasının Yarattığı En Tehlikeli Ürün 

İkinci Bölüm 

ABD'NİN ORTADOĞU POLİTİKASI VE İSRAİL 

Ortadoğu: Egemenliğin Rolü 
İsrail PKK'yı Destekliyordu 
İsrail, Genelkurmay Belgelerinde 
Suriye İllüzyonu 

Üçüncü Bölüm 

YENİ ORTADOĞU RESMİ, MİTLER VE TÜRKlYE 


Kurmay Albay'ın Lobi Yorumu 
Emekli Korgeneral İhsan Gürkan: "Israil Bir Din Devletidir" 
İsrail Nasıl Kuruldu? 
Efsane'nin Kudreti 


Dördüncü Bölüm 

VE HERZOG TÜRKİYE'YE GELİYOR 


Abdullah Öcalan: "ABD'ye Karşı Değiliz" 
Özal Amerikancı mıydı? 
Çekiç Güç'ü Türkiye'ye Kim Getirdi? 
ABD Tehdit Ediyor: "Sakın Engellemeye Çalışmayın!" 
Körfez Savaşı'nı Yeniden Okumak 
Tevrat ve Körfezz Savaşı 
Özal Oyunu Görüyor 
Çekiç Güç'ün Gerçek Misyonu 
Çekiç Güç'te İsrailli Subaylar 
Generated by ABC Amber LIT Converter, http://www.processtext.com/abclit.html
Demirel: "İran ile İşbirliği İçindeyiz!" 
Demirel: "Apo'nun Telefon Numarasını Hafız Esad'a Verdim!" 
Oramiral Erkaya: "Savaşın Eşiğindeyiz" 
Çekiç Güç'ün Ettikleri 
Türkiye'ye Biçilen Rol 

Beşinci Bölüm 

ABD VE İSRAİL UYARIYOR 

1. MUAVENET OLAYI 

Kaza İhtimali Sıfır Türkiye, ABD'nin Restini Görüyor 

2. EŞREF BİTLIS OLAYI 

Rapor Değiştiriliyor 
17 Şubat l993 
Tarık Bitlis: "Babamla, Uğur Mumcu'nun Ölümü Arasında Bağlantı Var!" 

3. UĞUR MUMCU OLAYI 

ABD İtraf Ediyor 
Türkiye Cevap Verdi mi? 

4. SUSURLUK ve KÜRT DEVLETİNE GİDEN YOL 

Tasfiyeci Güç Kim? 
Refah-Yol'un Çekiç Güç Direnişi 
"Fabrikatör" 
Meral Akşener: "l980 Öncesinin Rövanşı Alınıyor!" 
Hedef Hüseyin Kıvrıkoğlu muydu! 
Solcu Cunta, İsrail'le Elele 
Hanefi Avcı: "Amaç, İran'la Savaş" 
"Turkiye Suriyeleşiyor mu?" 
Hasan Celal Güzel Neyi Açıkladı? 

SON SÖZ YERİNE / 

Üst Düzey Bir Askeri Yetkilinin Konuşması 

BELGELER 

(Ek Bölüm KİTABIN MAHKEME SERÜVENi) 

Dördüncú Baskı için Takdim 

AYDOĞAN Vatandaş, küçük sayılabilecek yaşında Deniz Askeri Lisesi'ne girerek orta öğretim hayatına başlamış ve yüksek tahsil dönemini de Deniz Harp Okulu'nda devam ettirmiş; ancak muhtelif ve özel sayılabilecek sebeplerle kendi istek ve iradesi ile çok sevdiği Askerlik mesleğine ve askeri okul hayatına 
-bir bakıma- son vermiştir. Bu ocakta edindiği güzel hasletler, özellikle mertlik, dürüstlük ve topluma faydalılık noktasında onu bir takım teşebbüslerde bulunmaya sevk etmiştir. Bu cümleden olmak üzere basın hayatına atılmış ve ülkemizin hatırı sayılır yayın organlarından Aksiyon dergisinde araştırmacı 
gazeteci olarak çalışmaya başlamıştır. 

Genç yaşına ve basın hayatındaki kıdem durumuna rağmen üstün bir performans göstermiş yerli ve yabancı görsel ve yazılı basından, her biri ayrı bir araştırma mahsulü olan bilgi ve belgelerden derlediği "ARMAGEDON / Türkiye-İsrail Gizli Savaşı" adlı kitabı yazmıştır. Bu muhtevada bir kitap da kaliteli yayını şiar edinmiş olan Timaş Yayınları tarafından neşredilmiştir. Genç yazar tarafından hazırlanan bu eser, hacmi küçük olmasına rağmen tabiri caiz ise çok büyük bir gürültü çıkarmış ve büyük tepki vermiştir. Genç yaşında piyasanın "yapamazsın, bu işlerin adamı değilsin" 'lerine aldırmadan araştırarak; 
aklı, mantığı ve hakikatleri ön planda tutarak _derin devlete_ dair araştırma cesaretini gostermiş ve karanlık noktalara gözüpeklikle atılması ile delikanlılığını bu yönde kullanmıştır. Yayınlanması ile, adeta bir koyundan birden ziyade post çıkarılmak istenircesine adli ve askeri yargıda olmak üzere hakkında muhtelif vasıflı beş ayrı dava açılmıştır. Bu kitapla sunulan bilgilerle, kamuoyunu  yakından alakadar eden ve hep merak edilen, belki de gerçek yönleri tam bilinemeyen ve birileri tarafından bilinmesi de istenmeyen olaylar adeta mercek altına alınarak değerlendirilmiş ve tahlil edilmiştir. 

Yazarı hakkında başlatılan soruşturma ve gerçekleri yansıtmaktan ve kamu oyunu bilgilendirmekten başka gayesi olmayan kitabın toplatılması ile ilgili ve müteakip adli işlemler, gerek Askeri gerekse Adli yargının bagımsızlığına dair bir takım düşünceleri celbetmiş tir. 

Yazar kitabında bilhassa 1991 yılındaki _Körfez Savaşı_ sonrasındaki gelişmeleri ve bunun Türkiye üzerindeki etkilerini ayrıntılı olarak ele alıp değerlendirmiştir. Kitap bir bütün olarak ele alınmalı, tahlil ve değerlendirme de bu zaviyeden yapılmalıdır. Kitabın yazarının maksadı ancak bu şekilde anlaşılır ve yanlış yoruma sebebiyet verilmemiş olur. 

Önemli olan karanlığa küfretmek değil, eline feneri alıp aydınlatmaktır. Aydoğan Vatandaş, karanlığa küfretmedi... Bütün zorluklara, esen ve estirilen rüzgara rağmen elindeki fenerle aydınlattı. Bedelinin ağırlığına rağmen... 

Ahmet Cengiz TANGÖREN 
(Dava Avukatı) 

Önsöz Yerine 

BEAUJEU'DAN sonra, Tarikat, varlığını bir an bile ara vermeksizin sûrdürdû. Aumont'dan günümüze dek. Tarikat'ın kesintisiz bir dizi Büyük Üstad'ını biliyoruz. Bugün Tarikat'ı yöneten, onun yüce görevlerini yürüten gerçek Büyük Üstad'ın ve gerçek Üstler'in adları ve oturdukları yer bir giz, yalnızca gerçek 
aydınlanmışlarca bilinen erişilmez bir giz olarak kalmışsa, bunun nedeni, Tarikat'ın saatinin henüz gelmemesi, vaktin henüz dolmaması dır... 

(1760 tarihli i el yazması. G.A. Schiffmann, Die Entstehung der Rittergrade in der Freimauerei um die Mitte des XVIII Jahrhunderts, Leipzig, Zechel. 1882, s. 178-190) 

Plan'la ilk uzaktan tanışmamız böyle olmuştu. O gün başka bir yerde olabilirdim. O gun Belbo'nun bürosunda olmasaydım, şimdi... kimbilir, belki de Semerkant'ta susam satıyor. Braille alfabesiyle yayımlanan bir dizinin editörlüğünü yapıyor, Frans Joseph'in ülkesinde ilk Ulusal Banka'yı yönetiyor olurdum. Öncül yanlışsa, koşullu önerme her zaman doğrudur. Ama o gün oradaydım. Bu yüzden de 
şimdi neredeysem oradayım. 

Birinci Bölüm 

TÜRK-İSRAİL YAKINLAŞMASI YA DA SONUN BAŞLANGICI

23 ŞUBAT 1996 tarihinde, Türkiye, (kimilerine göre stratejik bir kayma olarak değerlendirilen, kimilerine göre son derece rasyonel bir politik sürecin gereği olarak) Ortadoğu'nun sorunlu bölgesindeki en güçlü ama aynı zamanda en suçlu ülkesi İsrail ile tarihî bir anlaşmaya imza atıyordu. Anlaşma Ortadoğu 
ve Türkiye'de geniş çalkalanmalara yol açarken, anlaşmanın askerî niteliği ilgililerin merakını daha da artırıyordu. Her iki ülkenin demokrasi ile yönetilmesi ve aynı zamanda Batı'ya yönelmiş olmasından bu yakınlaşmanın son derece doğal olduğunu söyleyenler, bir türlü inandırıcı bulunmuyordu. 

Anlaşmanın kamuoyuna sızış tarihi ile İsrail'in Lübnan'daki Hizbullah üslerine yönelik başlattığı operasyonun aynı döneme rastlaması, Meclis'te konuyla ilgili önergeler verilmesine kadar varan gelişmelere sebep oluyor, milletvekilleri Türkiye'nin yeni Ortadoğu politikalarını belirleyen böylesine önemli bir anlaşmadan habersiz olduklarından, rahatsızlıklarını kamuoyundan gizlemiyorlar dı. Nitekim Harp Akademileri'nde öğretim üyeliği yapan bir kurmay albay tarafından hazırlanan "Türk-İsrail Yakınlaşması" konulu bir raporda konu ile ilgili olarak şöyle deniyordu: "Taraflar arasında gizli kalması gereken anlaşma İsrail Yediot Aharonot Gazetesi tarafından kamuoyuna duyurulmuş ve bundan sonra da anlaşma üzerinde büyük tartışmalar başlatılmıştır. Ortadoğu ve Türkiye'de yoğun eleştirilere, aynı zamanda tepkilere de sebep olan anlaşmayla ilgili tartışmalar hâlâ sona ermiş değildir. Askerî niteliği ve taraflar arasında 31 Mart 1994'te imzalanan 'Güvenlik/Gizlilik Anlaşması' hükümlerine tâbi olması nedeniyle ancak kısmen kamuoyuna yansıyan anlaşmanın tam olarak bilinememesi "spekülasyonları" beraberinde getirmiştir." 

Sözkonusu anlaşma sadece bir eğitim anlaşması idiyse neden gizli kalması gerekiyordu? Ve neden ilk önce bir İsrail gazetesinde açıklanmıştı? 
5 yıllık bir süre için imzalanan bu Askerî ve Eğitim İşbirliği Anlaşması, savaş uçak ve gemilerinin karşılıklı ziyaretleri, tatbikatların izlenmesi, askerî tarih, askerî müze gibi sosyal ve kültürel alanlarda işbirliği gibi gözükse de, 1990 yılında başlayan görüşmeler göz önüne alındığında, Türkiye'nin bilinçli (ya da zorunlu) bir tercihinin sözkonusu olduğu daha net bir şekilde anlaşılabiliyordu. 
Başkanlığını Çevik Bir Paşa'nın yaptığı Türk heyeti anlaşmadan üç gün önce İsrail'e gidiyor, İsrail Genelkurmay Başkan Yardımcısı Tümgeneral Matan Vilnai, Genelkurmay Başkanı Korgeneral Ammon Lipkin Shakak ve Savunma Bakanlığı Genel Direktörü David İvry ile bir dizi görüşmeler yapıyordu. Türk tarafını temsil eden Orgeneral Çevik Bir 1993-1994 yıllarında Somali'de Birleşmiş Milletler gücünü yönetmiş olmasından, özellikle Batı kamuoyunda da oldukça tanınan ve takdir edilen bir komutandı. 

Çevik Bir gerçekleştirdiği bu görüşmelerde, Türkiye-İsrail ve Ürdün arasında stratejik bir istişare mekanizmasının kurulmasını, her iki ülkenin terörle ilgili sorunlarının varlığını ve bir İstihbarat Protokolü imzalanmasının gerekli olduğunu belirtiyordu. Türkiye'nin Doğu ve Güneydoğu sınırlarını korumak için elektronik bir koruma sistemine ihtiyaç duyduğunu, İsrail'in bu konudaki tecrübesinden yararlanmak istediklerini, F-16 Üretilen TAI uçak tesisleri yakınında helikopter üretmeyi düşündüklerini, bu noktada işbirliği yapabileceklerini ifade ediyordu. 

İsrail ise bu taleplere karşılık, Türkiye-İsrail-Ürdün istişare mekanizması için öncelikli sürecin Türkiye-İsrail arasında başlatılmasını, sonra Ürdün'ün buna dahil edilmesini, istihbarat işbirliğinin kendilerine de yarayacağını, sınırlarda elektronik koruma sistemiyle ilgili olarak da Türkiye'ye yardımda 
bulunabileceklerini belirtiyordu. 

İsrailli yetkililerin, görüşmeler sırasında Türk yetkililere sorduğu sorular ise son derece ilginçti ve nitelik olarak da farklılık arz ediyorlardı. Birinci soru, Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkilerin nasıl olduğuydu. İkinci soru ise, Türk ordusu seçimlerle birlikte ortaya çıkacak yeni tablo karşısında, -örneğin muhtemel bir 
Refah Partisi iktidarı söz konusu olduğunda- nasıl bir tutum izleyecekti? 

2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder