ABD Iraktan Çikis Senaryolari HARP AKADEMİSİ RAPORU Olasi Etkileri Tedbirler 2005 BÖLÜM 4
ABD'NİN IRAK'TAN ÇIKIŞ SENARYOLARININ EKONOMİK AÇIDAN DEĞERLENDİRİLMESİ
Yazan: Yrd.Doç.Dr. Güler ARAS
1. Giriş
Bilindiği gibi ABD’nin Irak’a müdahalesi, siyasi istikrarı sağlamak
amacını taşımaktadır. Bugüne kadarki gelişmeler, ABD’nin amacına
rejimi değiştirerek bir ölçüde ulaştığının, ancak hem siyasal hem de
sosyal açıdan istikrarın sağlanamadığının birer göstergesidir. ABD
müdahalenin sonrasında hızlı bir siyasi yapılanma ve devlet inşası
çabası içerisine girmiştir. Bazı görüşlere göre, eğer ABD Irak’ta
işleyebilir bir demokrasi yaratma ve sürdürme konusunda başarılı olursa,
bunu tarihsel eğilimlere karşı gerçekleştirmiş olacak; ancak ABD
başarısız olur ise, Irak halkını Baas şiddeti ve belirsizliğinden daha
şiddet dolu ve belirsiz bir siyasi geleceğe mahkum edecektir. (Stansfield;
2004, s. 190).
Tarihsel sürece bakıldığında, ABD geçtiğimiz on yılda uyguladığı
bölgesel politikalarla Orta Doğu’yu kendi öncelikleri doğrultusunda
yeniden düzenlemeye çalışmıştır (Özcan; 2004, s. 349). ABD’nin Irak’a
müdahaleyi tamamlaması sonrasında yeni sorularla karşı karşıya
kalınmıştır. Stratejistler, ABD’nin Irak işgali sonrası tutumunun “kendi
öncelikleri çerçevesinde” bundan sonra ne olacağını ve bunun
getireceği olası sonuçları tartışmaktadır. Bilindiği gibi, ABD’nin Irak ile
ilgili planlarında siyasi hedeflerin yanı sıra Irak’ın sahip olduğu petrol
rezervleri ve bunun getirdiği ekonomik değer de büyük önem
taşımaktadır. Hatta, ABD–Irak denkleminden petrolü çıkardığımız
zaman, sonuç neredeyse anlamsızlaşmaktadır. Zira, ABD için Irak’ın
ekonomik olarak varlığının öncelikle petrole odaklı olduğu öne
sürülmektedir. Ancak Amerikan toplumunu dahi ikiye bölen bu kadar
tartışmalı bir müdahalenin arkasında her ne kadar büyük bir ekonomik
güç olsa da, bu kadar açık ve yalın tek bir faktörün olduğunu düşünmek
de tedbirsizlik olacaktır. İşgalin sonrasında beliren yeni tablo, halkın
tutumu ve talebi, müdahalenin amaçları ile çok fazla çakışmamaktadır.
Bu nedenle, artık ABD sadece petrolü temel almadan yeni stratejiler
geliştirmek durumundadır. Öte yandan müdahalenin savaş yolu ile
gerçekleşmesi, savaşın ve sonrasının getirdiği yeni koşullar, sadece
ABD’nin değil, bölgedeki diğer ülkelerin de bu bölge ile ilgili yeni
stratejiler geliştirmelerine neden olmuştur.
Bu denklemde sorgulanması gereken şudur; işgalin
tamamlanması sonrasında petrolden doğrudan yararlanamayacak bir
ABD bu durumdan ne tür bir ekonomik çıkar sağlayabilir ve bu çıkarı en
yükseğe çıkarabilmek için ne tür stratejiler uygulayabilir? Bu çalışmanın
konusunu, ABD’nin Irak’ı işgali sonrasında ortaya çıkması muhtemel
yeni durumlar oluşturmaktadır. Bu ana başlık çerçevesinde çalışmanın
odak noktasını ABD’nin Irak’la ilgili olası senaryolarının ekonomik açıdan
değerlendirilmesi oluşturmaktadır. Bu amaçla çalışmada öncelikle, Irak
ekonomisinin genel görünümüne bakılarak, petrol dışındaki ekonomik
varlığı araştırılmıştır. Ardından, ABD’nin Irak’tan çıkış senaryoları ve
bunların olası sonuçları ekonomik perspektiften değerlendirilmiştir.
2. Irak Ekonomisinin Genel Görünümü
Irak, % 40’ı 0-14 yaşlarındaki çocuk ve gençlerden oluşan 25
milyonluk bir nüfusa sahiptir. Etnik dağılımına bakıldığında nüfusun;
%80’inin Arap, %15’inin Kürt ve %5’inin Türkmenlerden oluştuğu
görülmektedir (Tablo 1). Irak, Osmanlı yönetimi sonrasında İngiliz
manda yönetimi altına girmiş, 1932 yılında bağımsızlığına kavuşmuş ve
1958 yılında da cumhuriyet ilan edilmiştir. Ülke, 1979 yılından ABD
işgaline kadar geçen sürede Saddam Hüseyin’in önderliğini yaptığı Baas
Partisi tarafından yönetilmiştir. Saddam Hüseyin’in iktidarı ele
geçirmesinden sonra Irak, 1980-88 yılları arasında İran’la savaşmış,
1990 yılının Ağustos ayında ise Kuveyt’i işgal etmiştir. Bu işgal Birleşmiş
Milletler tarafından çok sert bir şekilde karşılanmış ve ABD önderliğinde
Ocak-Şubat 1991 tarihinde gerçekleştirilen müdahale ile Irak Kuveyt’ten
çekilmek zorunda bırakılmıştır. Ayrıca, bu dönemde, 661 sayılı Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyi kararıyla ambargo uygulanmaya başlanmıştır.
1997 yılında yürürlüğe giren bu ambargo, “Birleşmiş Milletler Petrol
Karşılığı Gıda, İlaç ve İnsani İhtiyaç Maddeleri Programı (MOU)”
kapsamında uygulanmıştır (The World Factbook 2003). ABD’nin Irak’a
saldırısından sonra, Saddam Hüseyin dönemi sona ermiş ve ekonomik
durum savaş ortamının getirdiği koşullara göre şekillenmiştir. Koalisyon
güçlerinin hâlâ varlıklarını devam ettirdiği ve yeni bir rejim yerleştirilmeye
çalışılan mevcut ortamda, henüz işleyen bir ekonomiden söz etmek
olanaklı değildir.
Tablo 1. Temel Sosyal Göstergeler
Kaynak : The World Factbook 2003, CIA.
The Economist Intelligence Unit,December 2003 Country Report.
Bilindiği gibi, Irak ekonomisi petrole dayanmaktadır. 2003 öncesini
değerlendirdiğimiz zaman, ülkenin döviz gelirlerinin yüzde 95’inin
petrolden sağlandığı görülmektedir. 1980’li yıllarda petrolden elde edilen
gelirlerin neredeyse tamamı sekiz yıl süren savaşın finansmanı için
kullanılmıştır. Bu dönemde aynı zamanda petrol ihracat olanakları da
büyük ölçüde kısıtlanmıştır. İran ile yapılan savaşın, Irak ekonomisine
olan maliyeti yaklaşık 100 milyar dolar civarında olmuştur. 1988 yılında
savaş sona erdiği zaman, petrol gelirleri ülkenin yeniden imarı için
önemli bir kaynak oluşturmuş ve dış ticaret hacminde önemli bir artış
gözlenmiştir. Ancak bu dönemde, Kuveyt’in işgal edilmesi sonrasında
Birleşmiş Milletler müdahalesi ve ambargo kararı Irak ekonomisini ciddi
olarak etkilemiştir. Savaş ortamı Irak’ın savunma harcamalarını
arttırmıştır. Askerî harcamaların millî gelire oranı 1991 yılında yüzde
75’e kadar yükselmiştir. 2001-2002 yıllarında, global ekonomideki
yavaşlama ve petrol fiyatlarındaki düşüş nedeniyle millî gelirde de bir
azalma söz konusu olmuştur (The World Factbook 2003). 2003 sonrası
ekonomideki göstergelerle ilgili tahminlerde önemli yanılma payı olsa da
temel göstergelerin tamamında önemli bir gerileme ve ekonomide ciddi
bir tahribat olduğu açıktır.
Savaş yılları boyunca, Irak savunma harcamalarını karşılamak için
önemli miktarlarda dış borçlanmaya gitmiştir. Ülkenin dış borç stoku
2001 yılında 62 milyar dolara, 2002’de ise 120 milyar dolara ulaşmıştır.
Irak’ın harcama kalemlerinde en önemli yeri tutan savunma
harcamaları; 2002 tahminî rakamlarına göre 1.3 milyar dolar düzeyinde
olmuştur (EIU, 2003).
Tablo 2. Irak Ekonomisinin Temel Göstergeleri
Kaynak: The Economist Intelligence Unit, December 2001-2003 Country Report. a: EIU tahmini b: Güncel.
Irak ekonomisi uygulanan ambargonun hafifletilmesi sonrasında
hızlı bir büyüme sürecine girmiştir. Sağlıklı verilere ulaşılamamakla
birlikte, GSMH’nın 1999 yılında %18, 2000 yılında % 4 büyüdüğü ve
ardından 2001 yılında %6, 2002 yılında ise %3 küçüldüğü tahmin
edilmektedir (EIU; 2003). Bu gelişmeler sonucunda, GSYİH’nın 2000
yılında 31,8 milyar dolara ulaştığı, 2001 yılında %6 oranında daralarak
28,5 milyar dolar olarak gerçekleştiği, 2002’de ise 27.6 milyar dolar
olduğu tahmin edilmektedir.
Irak ekonomisindeki büyümeye paralel olarak enflasyon oranının
da istikrarlı bir şekilde düştüğü görülmektedir. 1998 yılında % 90 olan
enflasyon oranının, 1999 yılında % 80’e, 2000 yılında % 70’e ve 2001
yılında ise % 60’a düştüğü tahmin edilmektedir. Ancak enflasyon oranı
2002 yılında tekrar %70’e çıkmıştır (EIU; 2003).
ABD saldırısı öncesi Irak ekonomisinde yaşanan diğer bir olumlu
gelişme ise, özel sektörün giderek daha aktif hâle gelmesi olmuştur.
Saddam Hüseyin 2000 yılı başlarında, özel sektör firmalarının sanayi
yatırımları yapmaları için teşvik edilmesi için önemli kararlar alınmasını
sağlamıştır. Bu gelişmeler, uzun yıllardır sosyalist ekonomik politikalar
uygulayan ve sanayi tesislerinin çok büyük bölümünün kamuya ait
olduğu Irak'ta daha liberal bir ekonomik düzene geçiş için adımlar olarak
değerlendirilmiştir. ABD işgali ile birlikte ekonomide bu tür radikal
dönüşümler de askıya alınmış durumdadır.
3. Enerji Dışında Irak Ekonomisinin Yapısı
Bilindiği gibi Irak ekonomisinin çok önemli bir ağırlığı petrol
gelirlerine dayalıdır. ABD müdahalesi öncesi ülkenin döviz gelirlerinin
yüzde 95’i petrolden sağlanmaktaydı. Öte yandan Irak’ın en büyük
giderleri savunma harcamalarından oluşmaktaydı. Uzun yıllardır savaş
ortamında olan ülkede petrolden elde edilen gelirler büyük ölçüde savaş
harcamalarının finansmanı için kullanılmıştır. ABD işgalinin de çok ciddi
bir maliyet yarattığı bilinmektedir.
Ekonominin önemli gelir kaynağının petrolden sağlanması diğer
alanların ihmal edilmesine ve son derece yavaş gelişmesine neden
olmuştur. Ekonominin petrol dışında varlığına bakıldığında, petrolden
tamamen bağımsız düşünemediğimiz sanayi ve ardından tarım kesimi
karşımıza çıkmaktadır. Savaş sonrası sağlıklı veriler elde edilemediği
için, buradaki değerlendirmeler savaşın hemen öncesini içermektedir. Bu
bölümde mevcut sektörler; sanayi, tarım, enerji, ulaşım alt gruplarında
ele alınmakta ve bu sektörlerin dış ticaret göstergeleri
değerlendirilmektedir. Burada petrol dışındaki sektörlerin varlığına
odaklanılmakla birlikte; enerji sektörü elektrik, doğalgaz ve bunların
içerisindeki payının görülmesi amacıyla da petrol alt sektörü olarak ele
alınmıştır.
a. Sanayi
Irak’ta savaş öncesinde gelişmiş sektörler olarak; petrol, kimya,
tekstil, inşaat malzemeleri ve işlenmiş gıda sanayisi varlık
göstermektedir. Irak’ta sanayi tesislerinin büyük bir kısmı kamuya ait
olmakla birlikte, savaş öncesinde özel kesim yatırım için teşvik edilmiştir.
Körfez Krizi sonrası zarar gören sanayi tesisleri, petro-kimya,
rafineri, tarım makineleri, kimya, demir-çelik, gıda, ilaç, elektrikli, makine,
inşaat malzemeleri ve tekstil başta olmak üzere, yedek parça, yarı
mamul ve hammadde sağlanamaması nedeniyle çok düşük kapasitelerle
çalıştırılabilmiş ve tesislerin bir kısmı da hammadde sıkıntısı nedeniyle
kapatılmıştır. Savaş öncesinde kapatılan tesislerin açılması ve işletilmesi
konusunda BM Petrol Karşılığı Gıda, İlaç ve İnsani İhtiyaç Maddeleri
Programı (MOU) sonrası, daha çok kaynak ayrılmıştır. Irak Savaşı
sonrasında ise, sanayi tesislerinde Körfez Krizinden çok daha fazla bir
tahribatın olduğu tahmin edilmektedir. Şu anda tahrip edilen bu tesislerin
yeniden yapılması ve işler duruma getirilmesi hem çok ciddi maliyeti,
hem de oldukça uzun bir zamanı gerektirmektedir.
b. Enerji
Elektrik Enerjisi: Körfez Savaşı sırasında Irak’ın elektrik
şebekesinin yüzde 90’ı yok edilmiştir. 1992 yılı başlarında 20 adet olan
güç istasyonlarının yüzde 75’i tekrar işler hâle getirilmiştir. 2001 yılı
rakamlarına göre Irak 36.01 milyar kwh elektrik üretmiştir. Aynı yılın
tüketimi ise 26,4 milyar kwh olarak gerçekleşmiştir. Enerjinin yaklaşık
değerlerle yüzde 55’i ulaşımda, yüzde 35-40’ı sanayide, yüzde 10’u ise
konutlarda kullanılmaktadır (EIU; 2003). 2003 öncesinde Irak; Çin, İsveç,
Fransa ve Rusya orijinli şirketlerle elektrik üretim istasyonları inşa etmek
üzere anlaşmalar yapmıştır.
Petrol: Irak 113.8 milyar varil petrol rezervi ile Suudi
Arabistan’dan sonra en büyük petrol rezervine sahiptir. Kuveyt Savaşı ile
birlikte petrol üretimi önemli ölçüde düşmüştür. Üretim 1997 yılında BM
Petrol Karşılığı Gıda, İlaç ve İnsani İhtiyaç Maddeleri Programının
yürürlüğe girmesiyle birlikte artmaya başlamış ve 1998 yılında günlük
2,11 milyon varile, 1999 yılında 2,52 milyon varile yükselmiştir. 2001 yılı
tahminî verilerine göre petrol üretimi 2,45 milyon varil/gün’e ulaşmış, 460
bin varil/gün petrol ise yine 2001 yılı tahminî verilerine göre iç tüketimde
kullanılmıştır. Bu dönemde yapılan hesaplara göre, petrol üretim
kapasitesinin, ülkeye uygulanan ambargonun tamamen kalkmasından
itibaren 4 ila 7 yıl arasında günlük 6 milyon varile çıkarılması
planlanmıştır. Bu dönemde, BM kararları dışında da ihracat
yapılmaktadır. Söz konusu kararlar dışında Ürdün'e karayolu üzerinden
100 bin varil/gün, Suriye'ye 30-40 bin varil/gün ve Basra Denizi’nden 50-
60 bin varil/gün Petrol ihracatı gerçekleştirildiği tahmin edilmektedir (EIU;
2003).
Doğal Gaz: Irak sahip olduğu doğal gaz rezervi ile dünyada
onuncu sırada gelmektedir. Irak 2002 tahminî verilerine göre 3,15 trilyon
kübik feet doğal gaz rezervine sahiptir. Fakat aylık olarak, ancak 300
milyon kübik feet doğal gaz üretiminde bulunmaktadır. Irak’ta yine 2003
verilerine göre 1.360 km doğal gaz boru hattına sahiptir.
Kaynak:www.globalsecurıty.net
Irak yönetimi, Birleşmiş Milletler’in ambargoyu kaldırmasından
itibaren üretimi artırmayı ve ihtiyaç fazlasını ihraç etmeyi planlamıştır.
1997 yılında Irak, 4,2 milyar dolar tutarındaki doğal gaz projelerine
yatırım yapmak üzere uluslararası şirketlere davette bulunmuştur. Bu
şirketler genellikle Irak’a uygulanmakta olan yaptırımların kaldırılması
yönünde çabalarda bulunan Fransa, Çin ve Rusya Federasyonu gibi
ülkelere mensuptur. Yönetimin tavrı bu şirketlerin imtiyazlar yoluyla
ödüllendirilmesi şeklindedir. Türkiye ile Irak arasında 1997 Mayıs ayında
Mansuriye sahasının geliştirilmesi ve çıkarılacak doğal gazın bir boru
hattıyla Türkiye'ye naklini öngören bir protokol imzalanmıştır.
c. Tarım
Irak’ın topraklarının %12’si ekilebilir araziden oluşmaktadır. Orta
Doğu Ülkelerine göre önemli bir tarımsal potansiyeli olan Irak tarımsal
alanlarında; buğday, arpa, pirinç, pamuk, hurma ve çeşitli sebze üretimi
yapılmaktadır. Savaş sonrası uygulanan ambargo nedeniyle, tarım
üretiminde hayati öneme haiz gübre, tarımsal ilaçlar ve çeşitli tarım
aletleri ithalatı gerçekleştirilemediği için, üretim olumsuz etkilenmektedir.
Bu nedenle buğday, un, kuru gıdalar, yağ, çay ve pirinç gibi temel gıda
ihtiyacının büyük bir bölümü ithalat yoluyla karşılanmaktadır. Ülke
topraklarının %9’u mera konumundadır. Meralarda sığır ve koyun
besiciliği de yapılmaktadır (EIU; 2003).
Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun, 1 Mart ve 29 Mart 2000 tarihli
kararlarına göre; “gıda sektörü”,”eğitim malzeme ve teçhizatı”, “tarım
sektörü” ve “sağlık sektörü” başlıklı listelerde yer alan çok sayıdaki
ürünün Irak’a ihracatında uygulanan Birleşmiş Milletler’den onay alma
zorunluluğu kaldırılmıştır. Petrol Karşılığı Gıda, İlaç ve İnsani İhtiyaç
Maddeleri Programı kapsamında gıda sektörünün rehabilitasyonu
amacıyla ayrılan kaynaklar da arttırılmıştır. Ancak, ABD işgali
sonrasında bu uygulamanın günümüze yansıyan etkisini tam olarak
gözlemlemek olanaklı değildir.
Ç. Ulaşım
Irak’ın 2003 savaş öncesinde, oldukça gelişmiş ulaşım ağına
sahip olduğu bilinmektedir. Bu dönemdeki verilere göre, karayolu
uzunluğunun yaklaşık 45.550 km civarında olduğu tahmin edilmekte ve
oldukça iyi bir karayolu altyapısına sahip bulunmaktaydı. Yine 2003 yılı
verilerine göre, ülkenin 1.963 km demiryolu ağı bulunmaktadır. 1015 km
olan denizyolu ile ulaşım için ise üç liman bulunmaktadır. Son savaştaki
tahribat tam olarak bilinmemekle birlikte havaalanı sayısının yaklaşık
150 tane olduğu tahmin edilmektedir. Ham petrol için 4.350 km, petrol
ürünleri için 725 km ve doğal gaz için de 1.360 km boru hattı
bulunmaktadır (The World Factbook 2003).
d. Dış Ticaret
Irak’ın dış ticareti içinde petrolün payı, 1950’lerden bu yana
giderek artmıştır. Petrol gelirlerinin önemli tutarlara ulaşması diğer ihraç
kalemlerinin ihmal edilmesine neden olmuştur. Petrol ihracatı ve dünya
petrol fiyatlarındaki dalgalanmalar, Irak’ın ödemeler dengesinin temel
değişkenleridir. 1990 yılında uygulamaya konan ambargo sonrası
sadece ham petrol ihracatına izin verilmektedir. 1980’lerin sonlarında
Irak’ın ihracatının %95’ini petrol oluşturduğu için, ambargo Irak’ın ihracat
yapısında fazla bir değişikliğe neden olmamıştır.
Tablo 3 Irak’ın Dış Ticaret Göstergeleri (Milyar $-2002)
Kaynak: The Economist Intelligence Unit, December 2001-2003 Country Report.
a EIU tahmini
Irak’ın ithalat ürünleri de çok fazla çeşitlilik göstermektedir. Irak’ın
yerli üretimi sınırlı olduğu için ihtiyaçlarının büyük bir kısmını ithalat
yoluyla karşılamaktadır. Ancak ithalatın BM Yaptırımlar Komitesi
tarafından onaya tabi olmasından dolayı, ithalat miktar ve çeşitliliği
büyük ölçüde sınırlanmıştır. 1997 yılında ambargonun hafifletilmesinden
sonra, Irak’ın dış ticaret hacmi hızla artmaya başlamıştır. Dış ticaret
hacmi 1999 yılında 19,5 milyar dolar olmuş, 2000 yılında 31,7 milyar
dolara yükselmiş, 2001 yılında 27,5 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir.
Dış ticaret dengesi sürekli Irak lehine fazla vermektedir. 1999 yılında 5,9
milyar dolar olan dış ticaret fazlasının, 2000 yılında 9,5 milyar dolar,
2001 yılında 5,5 milyar dolar, 2002’de ise 5.2 milyar dolar olarak
gerçekleştiği tahmin edilmektedir (Tablo 3).
Tablo 4 Irak’ın Dış Ticaretinde Başlıca Ülkeler (2002)
Kaynak: The Economist Intelligence Unit, December 2001-2003 Country Report.
a :Tahmini
Yıllar itibariyle ihracattaki artış, ithalattaki artışın üzerinde
gerçekleşmiştir. İhracat 1999 yılında 12,7 milyar dolar iken, 2000 yılında
yaklaşık % 66 artarak 20,6 milyar dolara yükselmiştir. 2001 yılı ihracat
miktarının 16,5 milyar dolar olduğu tahmin edilmektedir. Irak’ın
ihracatının büyük bir bölümü (tahminen yüzde 95’i) ham petrolden
oluşmaktadır (Tablo 7). Petrol ihracatından elde edilen gelirlerin yüzde
33’ü, ABD işgaline kadar Birleşmiş Milletler Tazminatlar Fonu ve idari
giderleri için kesilmiştir. Irak’ın ihracat yaptığı ülkelerin başında ABD,
İtalya, Fransa, İspanya ve Hollanda gelmektedir (Tablo 4). Bu ülkelere
ait firmalar Irak’tan ham petrolü alıp, petrol ithal eden ülkelere satmaktadır.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 1284 sayılı kararı ile Irak'ın
petrol ihracatına getirilen sınırlamanın kaldırılması, petrol üretim
kapasitesinin artırılması amacıyla önemli kaynak ayrılması ve petrol
fiyatlarının önceki yıllara göre yükselmesi, 2000’li yılların başında Irak'ın
ithalatının artmasına neden olmuştur. Irak’ın 2000 ithalatının bir önceki
yıla göre yüzde 38 artarak 11,1 milyar dolara yükseldiği ve 2001
ithalatının 11 milyar dolar düzeyinde olduğu tahmin edilmektedir. Bu
değerlerde 2002 yılında düşüş görülmüş; bu yıl tahminî olarak ithalat 13
milyar dolar, ihracat ise 7.8 milyar dolar düzeyinde gerçekleşmiştir. 2003
öncesi verilere göre; Irak’ın ithal ettiği başlıca ürünler temel gıda
maddeleri, dayanıklı tüketim malları, ilaç ve tıbbi malzeme ve cihazlar,
ulaşım araçları ve yedek parçaları, demiryolu malzemeleri, makineler,
elektrik malzemeleri ve teçhizat, içme suyu ve kanalizasyon sistemlerinin
yenilenmesinde kullanılan malzeme ve teçhizat, tarımsal alet ve
makineler, iş makineleri, telekomünikasyon malzemeleri, eğitim araç,
gereç ve malzemeleri, petrol üretiminde kullanılan malzeme ve
teçhizattır (Tablo 5). İthalatta ilk sıraları alan ülkeler, Fransa, Avustralya,
İtalya, Almanya, Çin ve Rusya’dır (Tablo 4).
Tablo 5 Irak’ın Başlıca İthalat Maddeleri
Kaynak: ITC-Interactive Trade Map
Tablo 6 Irak’ın Başlıca İhracat Maddeleri
Kaynak: ITC-Interactive Trade Map
Irak 2000’lerin başında, dış ticarette önemli gelişmeler kaydetmiştir. Irak ile Suudi Arabistan arasındaki Arar sınır kapısı, 2001 yılının Ocak ayında açılmıştır. Yine 2001 yılında Suriye ve Mısır’la Serbest Ticaret Anlaşması imzalanmış ve Dubai’ye günde iki kez gemi seferlerine başlanmıştır. Avusturya ise Bağdat’taki Ticaret Müşavirliğini yeniden açmıştır.
4. ABD’nin Irak'a İlişkin Ekonomik Hesapları
ABD’nin uluslararası çatışmalarının altında yatan en büyük faktörün ekonomik nedenler olduğunu ifade etmek yanlış olmayacaktır.
Bu nedenle, ABD’nin dış politika hedeflerinin temellerinin anlaşılabilmesi
için ekonomik nedenlere dikkati çekmek gereklidir. Ulusal güvenlik
politikalarının ekonomik sonuçlarının iki temel dayanağı olduğu ileri
sürülmektedir. Birincisi askerî araçların ekonomik etki yapmak üzere
kullanılması, ikincisi ise, ekonomik araçların askerî araçları tamamlar bir
biçimde veya onların yerine kullanılmasıdır. Birinci nedende araştırılması
gereken, askerî araştırma ve geliştirme çalışmalarının ticari açıdan değer yaratacak hareketlenmeyi nasıl sağlayacağının ortaya konmasıdır. Askerî gruplar, hava ulaşımı, lojistik, mühendislik ve tıbbi hizmetlerin, acil yardım, ekonomik kalkınma veya ulus inşa etmek için kullanılması ilk olarak akla gelen araştırmalardır. ABD askerî üretimi ve ihracat politikaları, diğer ülkelerin tehlikeli silahları üretmesini durdurmak için kullanılması, ABD istihbaratının ekonomik amaçlarla kullanılması gibi hususlar da bu konu kapsamında düşünülmüştür (Köni 2005; s. 400).
Bir başka açıdan değerlendirdiğimizde; Irak’a müdahalenin de bir parçasını oluşturduğu ABD’nin Büyük Orta Doğu Projesi dâhilinde, ABD’nin ekonomik açıdan büyük bir üstünlük elde edeceği düşünülmektedir (Öztürk; 2005, s. 7). Zira gelişmekte olan ülkelerden oluşan bölgede, henüz ülkelerin yeraltı ve yer üstü kaynakları tam olarak kullanılmamış durumdadır. Üstelik bölge ABD için önemli bir pazar ve projelerini hayata geçirebileceği verimli bir potansiyel alan durumundadır.
Bütün bunlar dikkate alındığı zaman ABD’nin Irak’a saldırısındaki temel amacın, savaş süresince ve sonrasında ekonomik olarak kendisine bazı çıkarlar sağlayacak ortamı yaratmak olduğu ifade edilebilir. Savaş sırasındaki harcamalar, özellikle silah ve diğer savaş araçları başta olmak üzere, savaş ekonomisinin gelişmesinde önemli bir faktördür. Öte yandan savaşla birlikte ve sonrasında, savaşın tahrip ettiği alanların yeniden inşası da ekonomik açıdan inşaat ve ilişkili sektörler için önemli bir ekonomik yarar vaat etmektedir.
5. ABD'nin Irak'tan Çıkış Senaryoları
Irak ekonomisindeki hâkim güç olan enerji kaynaklarını hesaba katmazsak, makro senaryo; “ABD Irak'tan çıkacaktır” şeklinde belirlenebilir.
Buradaki çıkış noktası şu şekilde ifade edilebilir; ABD’nin Irak’ta
bulunmasının nedeni, bölgede siyasi istikrarın sağlanması amacını
taşımaktadır. Ancak bilindiği gibi, işgale ilişkin diğer yorumlar büyük
ölçüde ABD’nin bu bölgedeki petrol kaynaklarını kontrol etmek amacında
olduğu yönündedir. Eğer bu olanaktan söz etmezsek, ABD’nin Irak’tan
çıkmasına yönelik görüşler geliştirmek anlamlı hâle gelmektedir. Ancak
bu durumda, ABD’nin hiçbir ekonomik çıkar gözetmeksizin buradan
ayrılmasını düşünmek de çok akıllıca olmayacaktır. Bu durumda ana
senaryo; ABD’nin Irak’tan çıkacağı ve çıkarken de kendisine ekonomik
olanaklar yaratarak bunu yapacağı şeklinde olabilir. Burada ABD Irak
üzerinden kendisine yeni ekonomik olanaklar yaratırken, Irak da, çöken
ekonomisini yeniden ayağa kaldırmak için yıllarca uğraş verecektir.
Bölgede güçlü bir Irak ihtimali de böylece uzun yıllar ertelenmiş olacaktır.
ABD’nin Irak'tan çıkacağı varsayımına yönelik olarak geliştirilebilecek mikro senaryolar aşağıdaki şekildedir.
Senaryo 1. ABD, Irak ekonomisini bir daha düzelemeyecek duruma getirerek çıkabilir.
Bu Mikro Senaryo kapsamında :
. ABD tarafından Irak ekonomisinin yapı taşları olan üretim birimleri (fabrikalar, sanayi işletmeleri ve ticaret birimleri) çökertilecektir.
. Öte yandan ekonominin işleyişine olanak sağlayan, ulaşım ağları, enerji tesisleri, elektrik santralleri, doğal gaz hatları, petrol aktarım tesislerinin tahrip edilmesi sonrasında hem üretimin, hem de ticaretin önü tamamen kesilecektir.
Şu an Irak’ta görünen durum, bu tanımlamadan çok farklı değildir.
ABD ekonomik birimleri fark gözetmeksizin büyük ölçüde tahrip etmiş
durumdadır. Bu senaryo ise, mevcut durumda kalanların da tamamen
yok edilmesi üzerine geliştirilebilir. Bu mikro senaryo bağlamında; Eğer
ABD Irak’tan çıkarsa büyük ihtimalle kalan ekonomik birimler de tamamen tahrip edilecektir.
Senaryo 2. Bu ekonomik çöküşten yarar sağlamak isteyecek olan ABD,
çöken Irak ekonomisini tekrar iyileştirmek için, kendi olanaklarını
kullanabileceği bir ortam yaratabilir.
Irak ekonomisini düzeltme yollarının ABD için ne tür getirisi
olacağına bakıldığında şu olasılıklar kaşımıza çıkmaktadır:
. Öncelikle yenilenecek ortamların yeni mimarı kendisi olacaktır.
Tamamen tahrip edilen şehirlerin yeniden inşası için harekete geçecek
olan ABD’nin, inşaat ve yan sanayiden önemli bir çıkar sağlayacağı son
derece açıktır.
. ABD müttefiklerini Irak’ın yeniden inşasında bu olanaktan
yararlandırarak, aynı zamanda dolaylı çıkar da sağlayacaktır.
. Komşu devletlere sunacağı bazı olanaklarla onların üzerinde
ilave bir kontrol sağlayacaktır. Örneğin bazı işleri taşeron olarak
yaptırabileceği gibi, geçici iş gücünü buralardan sağlamayı da tercih
edecektir.
Senaryo 3. ABD, Irak ekonomisini İsrail ile birlikte ortaklaşa onarma
girişiminde bulunabilir.
ABD’nin İsrail’le bu tür bir iş birliğini gerektiren nedenler ve bunun
ABD ve İsrail’e sağlayacağı olası avantajlar şunlardır:
. Öncelikle, ABD’nin Orta Doğu’daki en önemli müttefiki İsrail
buradan mutlaka bir pay almak isteyecektir. ABD her zamanki klasik
fonksiyonunu yerine getirerek, dışarıya bu dayanışma ve koruyuculuk
mesajını yineleyecektir. ABD destekli bir İsrail daha güçlü bir imaja
sahip olacaktır.
. Diğer taraftan ABD’nin İsrail’e sağlayacağı bu olanak karşılıklı iş
birliğini ekonomik katkı ile de kuvvetlendirecek yeni bir unsur olacaktır.
. Bu yolla bölge ülkelerine ve bölgedeki etken güçlere ilişkin yeni
bir mesaj daha verilmiş olacaktır.
. Bölgede hem siyasi hem de ekonomik olarak güçlü bir İsrail,
bölgenin gelecek stratejilerinin birinci aktörü olmaya devam edecektir.
. Böyle bir gelişme bölgedeki diğer ülkelerin rahatsız olmalarına
neden olacaktır.
Senaryo 4. ABD çöken ekonomiyi düzeltmek için stratejik öneme sahip
silah sektörünü devreye sokabilir.
. ABD’nin Irak ekonomisini yeniden yapılandırmak için silah
sektörünü kullanması girişiminin ABD için kısa dönemde olumlu, uzun
dönemde ise olumsuz sonuçları olabilecektir. ABD Irak’a bu yolla yaptığı
desteğin karşılığında, bu bölgede kontrolü elinde tutmaya ve bunu silah
sektörünü kontrol ederek yapmaya devam edebilir. Ancak, bölge
ülkelerinin bu tür bir gelişmeden rahatsızlıkları kaçınılmazdır. Bu gerçek
bölgede sürekli bir risk unsuru yaratacak faktör olacaktır.
. Irak ekonomisinin yeniden canlandırılmasının bir yolu olarak
Irak’ın silah üretimi konusunda faaliyetlerini sürdürmesi sağlanabilir.
Silah sektörünün canlanması kısa dönemde buradan çıkar sağlayacak
Irak ekonomisi için de fayda sağlayabilir ve Irak bundan hoşnut kalabilir.
Ancak orta ve uzun dönemde yukarıda bahsettiğimiz bu girişim bölgede
dengeleri sarsacaktır.
. Aynı şekilde Orta Doğu’nun geleceği ve bölgedeki dengeler
açısından gelişmiş bir silah sektörüne sahip Irak bölgede sıkıntı ve
istikrarsızlık yaratabilir. Bu olasılık sözü edilen gerekçelerle, bölge
ülkeleri tarafından dikkatle izlenecektir.
Senaryo 5. Uyuşturucu trafiğinde; PKK, İran, Pakistan, Afganistan
duraklarından biri yer değiştirip Irak bu duraklardan biri ve hatta en
başlıcası olabilir.
Böyle bir girişim; Irak, ABD ve Orta Doğu için bazı getiriler
sağlayacağı gibi, sakıncaları da beraberinde getirecektir. Bunlar;
. Irak bu trafikten yararlanarak örtülü büyük bir ekonomik çıkar
sağlayacaktır. Böylece savaş sonrası ekonomisini düzeltebilecek ve
şehirlerini çok daha ucuza yeniden inşa edecektir.
. ABD kontrolünün devam ettiği bir ülkenin bu tür bir ticari trafikte
yer alması, ABD’nin bu sektör üzerinde de kontrolünü sağlaması
anlamına gelmektedir.
. Bu durum uyuşturucu ticaretinden ciddi ekonomik yarar sağlayan
diğer bölge ülkeleri tarafından hoş karşılanmayacaktır.
. Bölgedeki terörist örgütlerin bu kanalla besleniyor olmaları, bu
durumdan zarar gören ülkelerin (örneğin Türkiye) bu trafikte önder
olacak bir ülke ile ilişkilerini olumsuz olarak etkileyecektir.
. Öte yandan, bu yolla ekonomik güç elde eden bir ülke olarak Irak,
hiçbir zaman gerçek ekonomik performansını kullanmayacak ve kontrol
edilen ülke konumundan hiçbir zaman kurtulamayacaktır. Bu da ABD’nin
arzuladığı bir sonuç olacaktır.
Senaryo 6. Çöken Irak ekonomisinin telafisi için ABD, Arap Orta
Doğusu’ndan Suriye ve İran gibi ülkeleri Irak’ı yeniden yapılandırmak
için birer aracı olarak kullanabilir.
Irak’ın yeniden yapılandırılmasında doğrudan ya da dolaylı rol
verilecek bölge ülkeleri İran ve Suriye için bu durumun kısa ve uzun
vadelerde getirisi ve dezavantajının neler olacağı ve ABD için olası
sonuçları söz konusu olacaktır. Bunlar;
. Irak ekonomisinin inşası için ABD’nin bölge ülkelerine vereceği
ihaleler, bu ülkelerin bu durumdan sağlayacakları çıkar nedeniyle kısa
vadede, ABD kontrolünde bir Arap bölgesi ortaya çıkaracaktır.
. Bu gelişmenin olumlu tarafı; yeniden yapılanmada yakın ülkelerin
katkılarının Irak için olumlu ekonomik sonuçlar ortaya çıkarması ve bu
ülkelerin de bu durumdan önemli bir yarar sağlamalarıdır.
. Öte yandan, yeniden yapılanmada sadece bu ülkelerle sınırlı bir
girişim, ABD’nin sadece bu ülkeleri aracı olarak kullanması, bölgedeki
diğer ülkeleri rahatsız edecektir.
Senaryo 7. Irak ekonomisini çökerten ABD; Orta Doğu coğrafyası ile
tarihî bağlantıda bulunan ve hâlen bu coğrafyada yer alan bazı
ülkelerden maksimum ekonomik fayda elde etmeyi amaçlayan ve AB
bağlamında ABD ile iyi ilişkiler kurmanın faydalı olacağını düşünen,
bölge dışından Almanya, Fransa ve İngiltere'yi çöken Irak ekonomisini
tamir etmek üzere destekçi dış güçler olarak yanına çekmek isteyebilir.
Bu olasılığın gerçekleşmesinin ABD, Fransa ve İngiltere için kısa
ve uzun vadelerde doğuracağı sonuçları şu şekilde sıralamak olanaklıdır.
. Tarih boyunca bu bölgede bir şekilde var olmak isteyen AB
ülkeleri ile birlikte bu bölgeyi yeniden yapılandırmak isteyen ABD, bu
ülkelerin geçmiş yıllardaki emellerini yeniden gündeme getirmiş
olacaktır.
. Orta Doğu ülkeleri bu gelişmeden rahatsız olacak ve bu konudaki
tepkilerini muhtemelen ciddi olarak belirteceklerdir.
. Bu durumdan fayda sağlayacak olanlar, doğal olarak kendisine
rol verilen Fransa ve İngiltere olacaktır. Bu hem ekonomik çıkar, hem de
bölgede yeni bir hâkim güç pozisyonu sağlamak şeklinde olacaktır.
6. Senaryoların Olası Sonuçları
Mikro senaryoların gerçekleşmesi hâlinde, karşılaşılacak olası
sonuçları aşağıdaki gibi sıralamak olanaklıdır:
a. ABD tarafından çökertilen Irak ekonomisi tekrar ABD
önderliğinde inşa edilmeye başlayıncaya kadar, Irak halkı ekonomik
açıdan büyük bir çıkmazda olacaktır. Bu çıkmaz beraberinde bir halk
hareketini de getirebilir.
b. ABD Irak ekonomisinin merkezini Bağdat'tan Kuzey Irak'a
kaydırabilir. Böylece Kuzey Irak ekonomik açıdan öncelikli olur.
Ekonomik açıdan güçlü bir Kuzey Irak ise, siyasi olarak Irak'ın Sünni ve
Şii Arap kesimleri üzerindeki hâkimiyetini geliştirir. Nüfustaki
çoğunluklarına karşın, azınlık teşkil eden Kürtler nezdinde siyasi ve
ekonomik açılardan baskı altına alınacak Sünni ve Şii Araplar ile Kürtler
arasında Irak genelinde sıcak çatışmalar yaşanabilecektir. Ayrıca
güçlenen Kuzey Irak Kürtlerinin, İran'da yerleşik Kürtlere ve Türkiye'de
süre gelen ayrılıkçı Kürt hareketine olası desteği ve bunun getireceği
olası olumsuzluklar da değerlendirilmelidir.
c. Çöken ekonomi yine ABD'nin mali gücü ile inşa edilirse
ekonomideki tüm sektörlerin denetimi ABD'ye geçer. Böylelikle ekonomik
öncelik ABD'de olur. Yani ABD, hem Irak özelinde hem de Orta Doğu
genelinde dengeleri belirleyici bir dış güç olmaya devam eder. Bu
durum, Batılı bir dış gücün denetimine dinsel ve siyasal nedenlerle hep
soğuk baka gelmiş olan Orta Doğulu devletleri ve Irak'ı iç karışıklığa
sürükleyebilir.
ç. Irak Orta Doğu genelinde uzun dönemde başa çıkılamayacak
bir silah gücüne dönüşebilir. Bu durum istikrarsız olan Orta Doğu'yu iyice
istikrarsızlaştırabilir.
d. Uyuşturucu trafiğinin merkezinin Irak'a kayması, Irak'ı
kontrolsüz bir güce dönüştürecektir.
e. Irak ekonomisini yükseltmek için İsrail ile iş birliği geliştirecek
olan ABD, İsrail'i sadece Filistin sorunu üzerinde güçlendirmekle
kalmayacak, aynı zamanda Irak üzerinde de söz sahibi olacak bir
konuma taşıyacaktır. İsrail'in Arap Orta Doğusu üzerinde bu denli etki
genişletmesinin olası olumsuz sonuçları değerlendirilmelidir.
f. Irak ekonomisini yeniden yapılandırmak için ABD'nin Suriye ve
İran gibi devletleri devreye sokması ve görüntüde de olsa birer aracı gibi
kullanması Orta Doğu dengelerini bozabilir.
g. Irak ekonomisini İngiltere, Fransa ve Almanya desteği ile
yeniden imar çabasına giren bir ABD, dış güçlerin hâkimiyetini tekrar bu
coğrafyaya çekmiş olacaktır. Sömürge olma türünden bir acı tecrübesi
bulunan Orta Doğu devletlerinin bu üç ülkenin tekrar Orta Doğu
coğrafyasına girmeleri karşısında alacağı tavır ve olası olumsuz
yansımalar da değerlendirilmelidir.
7. Sonuç ve Değerlendirme
Bu çalışmada, Irak ekonomisindeki hâkim güç aracı olan enerji
kaynaklarının ana gösterge olmaktan çıkarılması durumunda ve ABD’nin
Irak’tan çıkacağı varsayımı altında geliştirilen senaryolar tartışılmış ve
bunların olası sonuçları değerlendirilmiştir.
Geliştirilen senaryoların ortak noktasını; büyük ölçüde tahrip
edilen Irak’ın yeniden inşasının nasıl paylaşılacağı ve ekonominin
yeniden canlandırılması için hangi yolların ve yöntemlerin izleneceği
oluşturmaktadır. ABD’nin Irak’ın yeniden yapılanmasının kendi kontrolü
dışında gerçekleştirilmesine izin vermeyeceği düşünülürse, senaryolar
Irak’ın ABD’nin inisiyatifi ve kontrolünde yeniden inşası üzerine
geliştirilmiştir. Ancak bunun gerçekleştirilmesi sırasında ABD’nin kimlere
pay vereceği ve sonrasında ortaya çıkacak durumun Irak’ı kontrolünde
ne kadar etken olacağı sorusu önem taşımaktadır. ABD müdahalesi,
Orta Doğu’da yeni stratejilerin oluşturulmasını beraberinde getirmekle
birlikte, bundan sonra verilecek kararlar da Orta Doğu’daki dengeleri
etkileyebilecektir.
Irak’a siyasi istikrarı sağlamak üzere müdahale eden ABD, bu
amacına bir şekilde ulaşmış gibi görünse de, Irak ekonomisini ciddi
şekilde tahribata uğratmış ve en önemlisi de sosyal istikrarı
sağlayamamış durumdadır. Bu aşamada ortak düşünce şudur ki; ABD
mevcut tabloya göre, ileride kendisine çıkar sağlayacak en uygun
çözümün arayışı içindedir. Kamuoyunun bütün tepkilerine rağmen
müdahalede ısrarcı olan ABD’nin bu bölgedeki stratejik hedeflerinin yanı
sıra, ekonomik kazanç elde etmeden çıkmayacağı düşünülebilir.
5 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder