12 Kasım 2018 Pazartesi

ABD Iraktan Çikis Senaryolari HARP AKADEMİSİ RAPORU Olasi Etkileri Tedbirler 2005 BÖLÜM 4

ABD Iraktan Çikis Senaryolari HARP AKADEMİSİ RAPORU Olasi Etkileri Tedbirler 2005 BÖLÜM 4



ABD'NİN IRAK'TAN ÇIKIŞ SENARYOLARININ EKONOMİK AÇIDAN DEĞERLENDİRİLMESİ 

Yazan: Yrd.Doç.Dr. Güler ARAS 


1. Giriş 

Bilindiği gibi ABD’nin Irak’a müdahalesi, siyasi istikrarı sağlamak 
amacını taşımaktadır. Bugüne kadarki gelişmeler, ABD’nin amacına 
rejimi değiştirerek bir ölçüde ulaştığının, ancak hem siyasal hem de 
sosyal açıdan istikrarın sağlanamadığının birer göstergesidir. ABD 
müdahalenin sonrasında hızlı bir siyasi yapılanma ve devlet inşası 
çabası içerisine girmiştir. Bazı görüşlere göre, eğer ABD Irak’ta 
işleyebilir bir demokrasi yaratma ve sürdürme konusunda başarılı olursa, 
bunu tarihsel eğilimlere karşı gerçekleştirmiş olacak; ancak ABD 
başarısız olur ise, Irak halkını Baas şiddeti ve belirsizliğinden daha 
şiddet dolu ve belirsiz bir siyasi geleceğe mahkum edecektir. (Stansfield; 
2004, s. 190). 

Tarihsel sürece bakıldığında, ABD geçtiğimiz on yılda uyguladığı 
bölgesel politikalarla Orta Doğu’yu kendi öncelikleri doğrultusunda 
yeniden düzenlemeye çalışmıştır (Özcan; 2004, s. 349). ABD’nin Irak’a 
müdahaleyi tamamlaması sonrasında yeni sorularla karşı karşıya 
kalınmıştır. Stratejistler, ABD’nin Irak işgali sonrası tutumunun “kendi 
öncelikleri çerçevesinde” bundan sonra ne olacağını ve bunun 
getireceği olası sonuçları tartışmaktadır. Bilindiği gibi, ABD’nin Irak ile 
ilgili planlarında siyasi hedeflerin yanı sıra Irak’ın sahip olduğu petrol 
rezervleri ve bunun getirdiği ekonomik değer de büyük önem 
taşımaktadır. Hatta, ABD–Irak denkleminden petrolü çıkardığımız 
zaman, sonuç neredeyse anlamsızlaşmaktadır. Zira, ABD için Irak’ın 
ekonomik olarak varlığının öncelikle petrole odaklı olduğu öne 
sürülmektedir. Ancak Amerikan toplumunu dahi ikiye bölen bu kadar 
tartışmalı bir müdahalenin arkasında her ne kadar büyük bir ekonomik 
güç olsa da, bu kadar açık ve yalın tek bir faktörün olduğunu düşünmek 
de tedbirsizlik olacaktır. İşgalin sonrasında beliren yeni tablo, halkın 
tutumu ve talebi, müdahalenin amaçları ile çok fazla çakışmamaktadır. 
Bu nedenle, artık ABD sadece petrolü temel almadan yeni stratejiler 
geliştirmek durumundadır. Öte yandan müdahalenin savaş yolu ile 
gerçekleşmesi, savaşın ve sonrasının getirdiği yeni koşullar, sadece 
ABD’nin değil, bölgedeki diğer ülkelerin de bu bölge ile ilgili yeni 
stratejiler geliştirmelerine neden olmuştur. 
Bu denklemde sorgulanması gereken şudur; işgalin 
tamamlanması sonrasında petrolden doğrudan yararlanamayacak bir 

ABD bu durumdan ne tür bir ekonomik çıkar sağlayabilir ve bu çıkarı en 
yükseğe çıkarabilmek için ne tür stratejiler uygulayabilir? Bu çalışmanın 
konusunu, ABD’nin Irak’ı işgali sonrasında ortaya çıkması muhtemel 
yeni durumlar oluşturmaktadır. Bu ana başlık çerçevesinde çalışmanın 
odak noktasını ABD’nin Irak’la ilgili olası senaryolarının ekonomik açıdan 
değerlendirilmesi oluşturmaktadır. Bu amaçla çalışmada öncelikle, Irak 
ekonomisinin genel görünümüne bakılarak, petrol dışındaki ekonomik 
varlığı araştırılmıştır. Ardından, ABD’nin Irak’tan çıkış senaryoları ve 
bunların olası sonuçları ekonomik perspektiften değerlendirilmiştir. 


2. Irak Ekonomisinin Genel Görünümü 

Irak, % 40’ı 0-14 yaşlarındaki çocuk ve gençlerden oluşan 25 
milyonluk bir nüfusa sahiptir. Etnik dağılımına bakıldığında nüfusun; 
%80’inin Arap, %15’inin Kürt ve %5’inin Türkmenlerden oluştuğu 
görülmektedir (Tablo 1). Irak, Osmanlı yönetimi sonrasında İngiliz 
manda yönetimi altına girmiş, 1932 yılında bağımsızlığına kavuşmuş ve 
1958 yılında da cumhuriyet ilan edilmiştir. Ülke, 1979 yılından ABD 
işgaline kadar geçen sürede Saddam Hüseyin’in önderliğini yaptığı Baas 
Partisi tarafından yönetilmiştir. Saddam Hüseyin’in iktidarı ele 
geçirmesinden sonra Irak, 1980-88 yılları arasında İran’la savaşmış, 
1990 yılının Ağustos ayında ise Kuveyt’i işgal etmiştir. Bu işgal Birleşmiş 
Milletler tarafından çok sert bir şekilde karşılanmış ve ABD önderliğinde 
Ocak-Şubat 1991 tarihinde gerçekleştirilen müdahale ile Irak Kuveyt’ten 
çekilmek zorunda bırakılmıştır. Ayrıca, bu dönemde, 661 sayılı Birleşmiş 
Milletler Güvenlik Konseyi kararıyla ambargo uygulanmaya başlanmıştır. 
1997 yılında yürürlüğe giren bu ambargo, “Birleşmiş Milletler Petrol 
Karşılığı Gıda, İlaç ve İnsani İhtiyaç Maddeleri Programı (MOU)” 
kapsamında uygulanmıştır (The World Factbook 2003). ABD’nin Irak’a 
saldırısından sonra, Saddam Hüseyin dönemi sona ermiş ve ekonomik 
durum savaş ortamının getirdiği koşullara göre şekillenmiştir. Koalisyon 
güçlerinin hâlâ varlıklarını devam ettirdiği ve yeni bir rejim yerleştirilmeye 
çalışılan mevcut ortamda, henüz işleyen bir ekonomiden söz etmek 
olanaklı değildir. 


Tablo 1. Temel Sosyal Göstergeler 
Kaynak : The World Factbook 2003, CIA. 
The Economist Intelligence Unit,December 2003 Country Report. 

Bilindiği gibi, Irak ekonomisi petrole dayanmaktadır. 2003 öncesini 
değerlendirdiğimiz zaman, ülkenin döviz gelirlerinin yüzde 95’inin 
petrolden sağlandığı görülmektedir. 1980’li yıllarda petrolden elde edilen 
gelirlerin neredeyse tamamı sekiz yıl süren savaşın finansmanı için 
kullanılmıştır. Bu dönemde aynı zamanda petrol ihracat olanakları da 
büyük ölçüde kısıtlanmıştır. İran ile yapılan savaşın, Irak ekonomisine 
olan maliyeti yaklaşık 100 milyar dolar civarında olmuştur. 1988 yılında 
savaş sona erdiği zaman, petrol gelirleri ülkenin yeniden imarı için 
önemli bir kaynak oluşturmuş ve dış ticaret hacminde önemli bir artış 
gözlenmiştir. Ancak bu dönemde, Kuveyt’in işgal edilmesi sonrasında 
Birleşmiş Milletler müdahalesi ve ambargo kararı Irak ekonomisini ciddi 
olarak etkilemiştir. Savaş ortamı Irak’ın savunma harcamalarını 
arttırmıştır. Askerî harcamaların millî gelire oranı 1991 yılında yüzde 
75’e kadar yükselmiştir. 2001-2002 yıllarında, global ekonomideki 
yavaşlama ve petrol fiyatlarındaki düşüş nedeniyle millî gelirde de bir 
azalma söz konusu olmuştur (The World Factbook 2003). 2003 sonrası 
ekonomideki göstergelerle ilgili tahminlerde önemli yanılma payı olsa da 
temel göstergelerin tamamında önemli bir gerileme ve ekonomide ciddi 
bir tahribat olduğu açıktır. 

Savaş yılları boyunca, Irak savunma harcamalarını karşılamak için 
önemli miktarlarda dış borçlanmaya gitmiştir. Ülkenin dış borç stoku 
2001 yılında 62 milyar dolara, 2002’de ise 120 milyar dolara ulaşmıştır. 
Irak’ın harcama kalemlerinde en önemli yeri tutan savunma 
harcamaları; 2002 tahminî rakamlarına göre 1.3 milyar dolar düzeyinde 
olmuştur (EIU, 2003). 


Tablo 2. Irak Ekonomisinin Temel Göstergeleri 
Kaynak: The Economist Intelligence Unit, December 2001-2003 Country Report. a: EIU tahmini b: Güncel. 

Irak ekonomisi uygulanan ambargonun hafifletilmesi sonrasında 
hızlı bir büyüme sürecine girmiştir. Sağlıklı verilere ulaşılamamakla 
birlikte, GSMH’nın 1999 yılında %18, 2000 yılında % 4 büyüdüğü ve 
ardından 2001 yılında %6, 2002 yılında ise %3 küçüldüğü tahmin 
edilmektedir (EIU; 2003). Bu gelişmeler sonucunda, GSYİH’nın 2000 
yılında 31,8 milyar dolara ulaştığı, 2001 yılında %6 oranında daralarak 
28,5 milyar dolar olarak gerçekleştiği, 2002’de ise 27.6 milyar dolar 
olduğu tahmin edilmektedir. 

Irak ekonomisindeki büyümeye paralel olarak enflasyon oranının 
da istikrarlı bir şekilde düştüğü görülmektedir. 1998 yılında % 90 olan 
enflasyon oranının, 1999 yılında % 80’e, 2000 yılında % 70’e ve 2001 
yılında ise % 60’a düştüğü tahmin edilmektedir. Ancak enflasyon oranı 
2002 yılında tekrar %70’e çıkmıştır (EIU; 2003). 

ABD saldırısı öncesi Irak ekonomisinde yaşanan diğer bir olumlu 
gelişme ise, özel sektörün giderek daha aktif hâle gelmesi olmuştur. 
Saddam Hüseyin 2000 yılı başlarında, özel sektör firmalarının sanayi 
yatırımları yapmaları için teşvik edilmesi için önemli kararlar alınmasını 
sağlamıştır. Bu gelişmeler, uzun yıllardır sosyalist ekonomik politikalar 
uygulayan ve sanayi tesislerinin çok büyük bölümünün kamuya ait 
olduğu Irak'ta daha liberal bir ekonomik düzene geçiş için adımlar olarak 
değerlendirilmiştir. ABD işgali ile birlikte ekonomide bu tür radikal 
dönüşümler de askıya alınmış durumdadır. 

3. Enerji Dışında Irak Ekonomisinin Yapısı 

Bilindiği gibi Irak ekonomisinin çok önemli bir ağırlığı petrol 
gelirlerine dayalıdır. ABD müdahalesi öncesi ülkenin döviz gelirlerinin 
yüzde 95’i petrolden sağlanmaktaydı. Öte yandan Irak’ın en büyük 
giderleri savunma harcamalarından oluşmaktaydı. Uzun yıllardır savaş 
ortamında olan ülkede petrolden elde edilen gelirler büyük ölçüde savaş 
harcamalarının finansmanı için kullanılmıştır. ABD işgalinin de çok ciddi 
bir maliyet yarattığı bilinmektedir. 

Ekonominin önemli gelir kaynağının petrolden sağlanması diğer 
alanların ihmal edilmesine ve son derece yavaş gelişmesine neden 
olmuştur. Ekonominin petrol dışında varlığına bakıldığında, petrolden 
tamamen bağımsız düşünemediğimiz sanayi ve ardından tarım kesimi 
karşımıza çıkmaktadır. Savaş sonrası sağlıklı veriler elde edilemediği 
için, buradaki değerlendirmeler savaşın hemen öncesini içermektedir. Bu 
bölümde mevcut sektörler; sanayi, tarım, enerji, ulaşım alt gruplarında 
ele alınmakta ve bu sektörlerin dış ticaret göstergeleri 
değerlendirilmektedir. Burada petrol dışındaki sektörlerin varlığına 
odaklanılmakla birlikte; enerji sektörü elektrik, doğalgaz ve bunların 
içerisindeki payının görülmesi amacıyla da petrol alt sektörü olarak ele 
alınmıştır. 

 a. Sanayi 

Irak’ta savaş öncesinde gelişmiş sektörler olarak; petrol, kimya, 
tekstil, inşaat malzemeleri ve işlenmiş gıda sanayisi varlık 
göstermektedir. Irak’ta sanayi tesislerinin büyük bir kısmı kamuya ait 
olmakla birlikte, savaş öncesinde özel kesim yatırım için teşvik edilmiştir. 

Körfez Krizi sonrası zarar gören sanayi tesisleri, petro-kimya, 
rafineri, tarım makineleri, kimya, demir-çelik, gıda, ilaç, elektrikli, makine, 
inşaat malzemeleri ve tekstil başta olmak üzere, yedek parça, yarı 
mamul ve hammadde sağlanamaması nedeniyle çok düşük kapasitelerle 
çalıştırılabilmiş ve tesislerin bir kısmı da hammadde sıkıntısı nedeniyle 
kapatılmıştır. Savaş öncesinde kapatılan tesislerin açılması ve işletilmesi 
konusunda BM Petrol Karşılığı Gıda, İlaç ve İnsani İhtiyaç Maddeleri 
Programı (MOU) sonrası, daha çok kaynak ayrılmıştır. Irak Savaşı 
sonrasında ise, sanayi tesislerinde Körfez Krizinden çok daha fazla bir 
tahribatın olduğu tahmin edilmektedir. Şu anda tahrip edilen bu tesislerin 
yeniden yapılması ve işler duruma getirilmesi hem çok ciddi maliyeti, 
hem de oldukça uzun bir zamanı gerektirmektedir. 

b. Enerji 

Elektrik Enerjisi: Körfez Savaşı sırasında Irak’ın elektrik 
şebekesinin yüzde 90’ı yok edilmiştir. 1992 yılı başlarında 20 adet olan 
güç istasyonlarının yüzde 75’i tekrar işler hâle getirilmiştir. 2001 yılı 
rakamlarına göre Irak 36.01 milyar kwh elektrik üretmiştir. Aynı yılın 
tüketimi ise 26,4 milyar kwh olarak gerçekleşmiştir. Enerjinin yaklaşık 
değerlerle yüzde 55’i ulaşımda, yüzde 35-40’ı sanayide, yüzde 10’u ise 
konutlarda kullanılmaktadır (EIU; 2003). 2003 öncesinde Irak; Çin, İsveç, 
Fransa ve Rusya orijinli şirketlerle elektrik üretim istasyonları inşa etmek 
üzere anlaşmalar yapmıştır. 

Petrol: Irak 113.8 milyar varil petrol rezervi ile Suudi 
Arabistan’dan sonra en büyük petrol rezervine sahiptir. Kuveyt Savaşı ile 
birlikte petrol üretimi önemli ölçüde düşmüştür. Üretim 1997 yılında BM 
Petrol Karşılığı Gıda, İlaç ve İnsani İhtiyaç Maddeleri Programının 
yürürlüğe girmesiyle birlikte artmaya başlamış ve 1998 yılında günlük 
2,11 milyon varile, 1999 yılında 2,52 milyon varile yükselmiştir. 2001 yılı 
tahminî verilerine göre petrol üretimi 2,45 milyon varil/gün’e ulaşmış, 460 
bin varil/gün petrol ise yine 2001 yılı tahminî verilerine göre iç tüketimde 
kullanılmıştır. Bu dönemde yapılan hesaplara göre, petrol üretim 
kapasitesinin, ülkeye uygulanan ambargonun tamamen kalkmasından 
itibaren 4 ila 7 yıl arasında günlük 6 milyon varile çıkarılması 
planlanmıştır. Bu dönemde, BM kararları dışında da ihracat 
yapılmaktadır. Söz konusu kararlar dışında Ürdün'e karayolu üzerinden 
100 bin varil/gün, Suriye'ye 30-40 bin varil/gün ve Basra Denizi’nden 50-
60 bin varil/gün Petrol ihracatı gerçekleştirildiği tahmin edilmektedir (EIU; 
2003). 

Doğal Gaz: Irak sahip olduğu doğal gaz rezervi ile dünyada 
onuncu sırada gelmektedir. Irak 2002 tahminî verilerine göre 3,15 trilyon 
kübik feet doğal gaz rezervine sahiptir. Fakat aylık olarak, ancak 300 
milyon kübik feet doğal gaz üretiminde bulunmaktadır. Irak’ta yine 2003 
verilerine göre 1.360 km doğal gaz boru hattına sahiptir. 




















Kaynak:www.globalsecurıty.net 

Irak yönetimi, Birleşmiş Milletler’in ambargoyu kaldırmasından 
itibaren üretimi artırmayı ve ihtiyaç fazlasını ihraç etmeyi planlamıştır. 
1997 yılında Irak, 4,2 milyar dolar tutarındaki doğal gaz projelerine 
yatırım yapmak üzere uluslararası şirketlere davette bulunmuştur. Bu 
şirketler genellikle Irak’a uygulanmakta olan yaptırımların kaldırılması 
yönünde çabalarda bulunan Fransa, Çin ve Rusya Federasyonu gibi 
ülkelere mensuptur. Yönetimin tavrı bu şirketlerin imtiyazlar yoluyla 
ödüllendirilmesi şeklindedir. Türkiye ile Irak arasında 1997 Mayıs ayında 
Mansuriye sahasının geliştirilmesi ve çıkarılacak doğal gazın bir boru 
hattıyla Türkiye'ye naklini öngören bir protokol imzalanmıştır. 

c. Tarım 

Irak’ın topraklarının %12’si ekilebilir araziden oluşmaktadır. Orta 
Doğu Ülkelerine göre önemli bir tarımsal potansiyeli olan Irak tarımsal 
alanlarında; buğday, arpa, pirinç, pamuk, hurma ve çeşitli sebze üretimi 
yapılmaktadır. Savaş sonrası uygulanan ambargo nedeniyle, tarım 
üretiminde hayati öneme haiz gübre, tarımsal ilaçlar ve çeşitli tarım 
aletleri ithalatı gerçekleştirilemediği için, üretim olumsuz etkilenmektedir. 
Bu nedenle buğday, un, kuru gıdalar, yağ, çay ve pirinç gibi temel gıda 
ihtiyacının büyük bir bölümü ithalat yoluyla karşılanmaktadır. Ülke 
topraklarının %9’u mera konumundadır. Meralarda sığır ve koyun 
besiciliği de yapılmaktadır (EIU; 2003). 

Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun, 1 Mart ve 29 Mart 2000 tarihli 
kararlarına göre; “gıda sektörü”,”eğitim malzeme ve teçhizatı”, “tarım 
sektörü” ve “sağlık sektörü” başlıklı listelerde yer alan çok sayıdaki 
ürünün Irak’a ihracatında uygulanan Birleşmiş Milletler’den onay alma 
zorunluluğu kaldırılmıştır. Petrol Karşılığı Gıda, İlaç ve İnsani İhtiyaç 
Maddeleri Programı kapsamında gıda sektörünün rehabilitasyonu 
amacıyla ayrılan kaynaklar da arttırılmıştır. Ancak, ABD işgali 
sonrasında bu uygulamanın günümüze yansıyan etkisini tam olarak 
gözlemlemek olanaklı değildir. 

Ç. Ulaşım 

Irak’ın 2003 savaş öncesinde, oldukça gelişmiş ulaşım ağına 
sahip olduğu bilinmektedir. Bu dönemdeki verilere göre, karayolu 
uzunluğunun yaklaşık 45.550 km civarında olduğu tahmin edilmekte ve 
oldukça iyi bir karayolu altyapısına sahip bulunmaktaydı. Yine 2003 yılı 
verilerine göre, ülkenin 1.963 km demiryolu ağı bulunmaktadır. 1015 km 
olan denizyolu ile ulaşım için ise üç liman bulunmaktadır. Son savaştaki 
tahribat tam olarak bilinmemekle birlikte havaalanı sayısının yaklaşık 
150 tane olduğu tahmin edilmektedir. Ham petrol için 4.350 km, petrol 
ürünleri için 725 km ve doğal gaz için de 1.360 km boru hattı 
bulunmaktadır (The World Factbook 2003). 

d. Dış Ticaret 

Irak’ın dış ticareti içinde petrolün payı, 1950’lerden bu yana 
giderek artmıştır. Petrol gelirlerinin önemli tutarlara ulaşması diğer ihraç 
kalemlerinin ihmal edilmesine neden olmuştur. Petrol ihracatı ve dünya 
petrol fiyatlarındaki dalgalanmalar, Irak’ın ödemeler dengesinin temel 
değişkenleridir. 1990 yılında uygulamaya konan ambargo sonrası 
sadece ham petrol ihracatına izin verilmektedir. 1980’lerin sonlarında 
Irak’ın ihracatının %95’ini petrol oluşturduğu için, ambargo Irak’ın ihracat 
yapısında fazla bir değişikliğe neden olmamıştır. 


Tablo 3 Irak’ın Dış Ticaret Göstergeleri (Milyar $-2002) 
Kaynak: The Economist Intelligence Unit, December 2001-2003 Country Report. 

a EIU tahmini 

 Irak’ın ithalat ürünleri de çok fazla çeşitlilik göstermektedir. Irak’ın 
yerli üretimi sınırlı olduğu için ihtiyaçlarının büyük bir kısmını ithalat 
yoluyla karşılamaktadır. Ancak ithalatın BM Yaptırımlar Komitesi 
tarafından onaya tabi olmasından dolayı, ithalat miktar ve çeşitliliği 
büyük ölçüde sınırlanmıştır. 1997 yılında ambargonun hafifletilmesinden 
sonra, Irak’ın dış ticaret hacmi hızla artmaya başlamıştır. Dış ticaret 
hacmi 1999 yılında 19,5 milyar dolar olmuş, 2000 yılında 31,7 milyar 
dolara yükselmiş, 2001 yılında 27,5 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. 
Dış ticaret dengesi sürekli Irak lehine fazla vermektedir. 1999 yılında 5,9 
milyar dolar olan dış ticaret fazlasının, 2000 yılında 9,5 milyar dolar, 
2001 yılında 5,5 milyar dolar, 2002’de ise 5.2 milyar dolar olarak 
gerçekleştiği tahmin edilmektedir (Tablo 3). 


Tablo 4 Irak’ın Dış Ticaretinde Başlıca Ülkeler (2002) 
Kaynak: The Economist Intelligence Unit, December 2001-2003 Country Report. 
a :Tahmini 

Yıllar itibariyle ihracattaki artış, ithalattaki artışın üzerinde 
gerçekleşmiştir. İhracat 1999 yılında 12,7 milyar dolar iken, 2000 yılında 
yaklaşık % 66 artarak 20,6 milyar dolara yükselmiştir. 2001 yılı ihracat 
miktarının 16,5 milyar dolar olduğu tahmin edilmektedir. Irak’ın 
ihracatının büyük bir bölümü (tahminen yüzde 95’i) ham petrolden 
oluşmaktadır (Tablo 7). Petrol ihracatından elde edilen gelirlerin yüzde 
33’ü, ABD işgaline kadar Birleşmiş Milletler Tazminatlar Fonu ve idari 
giderleri için kesilmiştir. Irak’ın ihracat yaptığı ülkelerin başında ABD, 
İtalya, Fransa, İspanya ve Hollanda gelmektedir (Tablo 4). Bu ülkelere 
ait firmalar Irak’tan ham petrolü alıp, petrol ithal eden ülkelere satmaktadır. 

Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 1284 sayılı kararı ile Irak'ın 
petrol ihracatına getirilen sınırlamanın kaldırılması, petrol üretim 
kapasitesinin artırılması amacıyla önemli kaynak ayrılması ve petrol 
fiyatlarının önceki yıllara göre yükselmesi, 2000’li yılların başında Irak'ın 
ithalatının artmasına neden olmuştur. Irak’ın 2000 ithalatının bir önceki 
yıla göre yüzde 38 artarak 11,1 milyar dolara yükseldiği ve 2001 
ithalatının 11 milyar dolar düzeyinde olduğu tahmin edilmektedir. Bu 
değerlerde 2002 yılında düşüş görülmüş; bu yıl tahminî olarak ithalat 13 
milyar dolar, ihracat ise 7.8 milyar dolar düzeyinde gerçekleşmiştir. 2003 
öncesi verilere göre; Irak’ın ithal ettiği başlıca ürünler temel gıda 
maddeleri, dayanıklı tüketim malları, ilaç ve tıbbi malzeme ve cihazlar, 
ulaşım araçları ve yedek parçaları, demiryolu malzemeleri, makineler, 
elektrik malzemeleri ve teçhizat, içme suyu ve kanalizasyon sistemlerinin 
yenilenmesinde kullanılan malzeme ve teçhizat, tarımsal alet ve 
makineler, iş makineleri, telekomünikasyon malzemeleri, eğitim araç, 
gereç ve malzemeleri, petrol üretiminde kullanılan malzeme ve 
teçhizattır (Tablo 5). İthalatta ilk sıraları alan ülkeler, Fransa, Avustralya, 
İtalya, Almanya, Çin ve Rusya’dır (Tablo 4). 


Tablo 5 Irak’ın Başlıca İthalat Maddeleri 
Kaynak: ITC-Interactive Trade Map 


Tablo 6 Irak’ın Başlıca İhracat Maddeleri
Kaynak: ITC-Interactive Trade Map

Irak 2000’lerin başında, dış ticarette önemli gelişmeler kaydetmiştir. Irak ile Suudi Arabistan arasındaki Arar sınır kapısı, 2001 yılının Ocak ayında açılmıştır. Yine 2001 yılında Suriye ve Mısır’la Serbest Ticaret Anlaşması imzalanmış ve Dubai’ye günde iki kez gemi seferlerine başlanmıştır. Avusturya ise Bağdat’taki Ticaret Müşavirliğini yeniden açmıştır. 

4. ABD’nin Irak'a İlişkin Ekonomik Hesapları 

ABD’nin uluslararası çatışmalarının altında yatan en büyük faktörün ekonomik nedenler olduğunu ifade etmek yanlış olmayacaktır. 

Bu nedenle, ABD’nin dış politika hedeflerinin temellerinin anlaşılabilmesi 
için ekonomik nedenlere dikkati çekmek gereklidir. Ulusal güvenlik 
politikalarının ekonomik sonuçlarının iki temel dayanağı olduğu ileri 
sürülmektedir. Birincisi askerî araçların ekonomik etki yapmak üzere 
kullanılması, ikincisi ise, ekonomik araçların askerî araçları tamamlar bir 
biçimde veya onların yerine kullanılmasıdır. Birinci nedende araştırılması 
gereken, askerî araştırma ve geliştirme çalışmalarının ticari açıdan değer yaratacak hareketlenmeyi nasıl sağlayacağının ortaya konmasıdır. Askerî gruplar, hava ulaşımı, lojistik, mühendislik ve tıbbi hizmetlerin, acil yardım, ekonomik kalkınma veya ulus inşa etmek için kullanılması ilk olarak akla gelen araştırmalardır. ABD askerî üretimi ve ihracat politikaları, diğer ülkelerin tehlikeli silahları üretmesini durdurmak için kullanılması, ABD istihbaratının ekonomik amaçlarla kullanılması gibi hususlar da bu konu kapsamında düşünülmüştür (Köni 2005; s. 400). 

Bir başka açıdan değerlendirdiğimizde; Irak’a müdahalenin de bir parçasını oluşturduğu ABD’nin Büyük Orta Doğu Projesi dâhilinde, ABD’nin ekonomik açıdan büyük bir üstünlük elde edeceği düşünülmektedir (Öztürk; 2005, s. 7). Zira gelişmekte olan ülkelerden oluşan bölgede, henüz ülkelerin yeraltı ve yer üstü kaynakları tam olarak kullanılmamış durumdadır. Üstelik bölge ABD için önemli bir pazar ve projelerini hayata geçirebileceği verimli bir potansiyel alan durumundadır. 

Bütün bunlar dikkate alındığı zaman ABD’nin Irak’a saldırısındaki temel amacın, savaş süresince ve sonrasında ekonomik olarak kendisine bazı çıkarlar sağlayacak ortamı yaratmak olduğu ifade edilebilir. Savaş sırasındaki harcamalar, özellikle silah ve diğer savaş araçları başta olmak üzere, savaş ekonomisinin gelişmesinde önemli bir faktördür. Öte yandan savaşla birlikte ve sonrasında, savaşın tahrip ettiği alanların yeniden inşası da ekonomik açıdan inşaat ve ilişkili sektörler için önemli bir ekonomik yarar vaat etmektedir. 


5. ABD'nin Irak'tan Çıkış Senaryoları 

Irak ekonomisindeki hâkim güç olan enerji kaynaklarını hesaba katmazsak, makro senaryo; “ABD Irak'tan çıkacaktır” şeklinde belirlenebilir. 

Buradaki çıkış noktası şu şekilde ifade edilebilir; ABD’nin Irak’ta 
bulunmasının nedeni, bölgede siyasi istikrarın sağlanması amacını 
taşımaktadır. Ancak bilindiği gibi, işgale ilişkin diğer yorumlar büyük 
ölçüde ABD’nin bu bölgedeki petrol kaynaklarını kontrol etmek amacında 
olduğu yönündedir. Eğer bu olanaktan söz etmezsek, ABD’nin Irak’tan 
çıkmasına yönelik görüşler geliştirmek anlamlı hâle gelmektedir. Ancak 
bu durumda, ABD’nin hiçbir ekonomik çıkar gözetmeksizin buradan 
ayrılmasını düşünmek de çok akıllıca olmayacaktır. Bu durumda ana 
senaryo; ABD’nin Irak’tan çıkacağı ve çıkarken de kendisine ekonomik 
olanaklar yaratarak bunu yapacağı şeklinde olabilir. Burada ABD Irak 
üzerinden kendisine yeni ekonomik olanaklar yaratırken, Irak da, çöken 
ekonomisini yeniden ayağa kaldırmak için yıllarca uğraş verecektir. 
Bölgede güçlü bir Irak ihtimali de böylece uzun yıllar ertelenmiş olacaktır. 

ABD’nin Irak'tan çıkacağı varsayımına yönelik olarak geliştirilebilecek mikro senaryolar aşağıdaki şekildedir. 

Senaryo 1. ABD, Irak ekonomisini bir daha düzelemeyecek duruma getirerek çıkabilir. 

Bu Mikro Senaryo kapsamında : 

. ABD tarafından Irak ekonomisinin yapı taşları olan üretim birimleri (fabrikalar, sanayi işletmeleri ve ticaret birimleri) çökertilecektir. 
. Öte yandan ekonominin işleyişine olanak sağlayan, ulaşım ağları, enerji tesisleri, elektrik santralleri, doğal gaz hatları, petrol aktarım tesislerinin tahrip edilmesi sonrasında hem üretimin, hem de ticaretin önü tamamen kesilecektir. 

Şu an Irak’ta görünen durum, bu tanımlamadan çok farklı değildir. 
ABD ekonomik birimleri fark gözetmeksizin büyük ölçüde tahrip etmiş 
durumdadır. Bu senaryo ise, mevcut durumda kalanların da tamamen 
yok edilmesi üzerine geliştirilebilir. Bu mikro senaryo bağlamında; Eğer 
ABD Irak’tan çıkarsa büyük ihtimalle kalan ekonomik birimler de tamamen tahrip edilecektir. 

Senaryo 2. Bu ekonomik çöküşten yarar sağlamak isteyecek olan ABD, 
çöken Irak ekonomisini tekrar iyileştirmek için, kendi olanaklarını 
kullanabileceği bir ortam yaratabilir. 

Irak ekonomisini düzeltme yollarının ABD için ne tür getirisi 
olacağına bakıldığında şu olasılıklar kaşımıza çıkmaktadır: 

. Öncelikle yenilenecek ortamların yeni mimarı kendisi olacaktır. 
Tamamen tahrip edilen şehirlerin yeniden inşası için harekete geçecek 
olan ABD’nin, inşaat ve yan sanayiden önemli bir çıkar sağlayacağı son 
derece açıktır. 
. ABD müttefiklerini Irak’ın yeniden inşasında bu olanaktan 
yararlandırarak, aynı zamanda dolaylı çıkar da sağlayacaktır. 
. Komşu devletlere sunacağı bazı olanaklarla onların üzerinde 
ilave bir kontrol sağlayacaktır. Örneğin bazı işleri taşeron olarak 
yaptırabileceği gibi, geçici iş gücünü buralardan sağlamayı da tercih 
edecektir. 

Senaryo 3. ABD, Irak ekonomisini İsrail ile birlikte ortaklaşa onarma 
girişiminde bulunabilir. 

ABD’nin İsrail’le bu tür bir iş birliğini gerektiren nedenler ve bunun 
ABD ve İsrail’e sağlayacağı olası avantajlar şunlardır: 

. Öncelikle, ABD’nin Orta Doğu’daki en önemli müttefiki İsrail 
buradan mutlaka bir pay almak isteyecektir. ABD her zamanki klasik 
fonksiyonunu yerine getirerek, dışarıya bu dayanışma ve koruyuculuk 
mesajını yineleyecektir. ABD destekli bir İsrail daha güçlü bir imaja 
sahip olacaktır. 
. Diğer taraftan ABD’nin İsrail’e sağlayacağı bu olanak karşılıklı iş 
birliğini ekonomik katkı ile de kuvvetlendirecek yeni bir unsur olacaktır. 
. Bu yolla bölge ülkelerine ve bölgedeki etken güçlere ilişkin yeni 
bir mesaj daha verilmiş olacaktır. 
. Bölgede hem siyasi hem de ekonomik olarak güçlü bir İsrail, 
bölgenin gelecek stratejilerinin birinci aktörü olmaya devam edecektir. 
. Böyle bir gelişme bölgedeki diğer ülkelerin rahatsız olmalarına 
neden olacaktır. 

Senaryo 4. ABD çöken ekonomiyi düzeltmek için stratejik öneme sahip 
silah sektörünü devreye sokabilir. 

. ABD’nin Irak ekonomisini yeniden yapılandırmak için silah 
sektörünü kullanması girişiminin ABD için kısa dönemde olumlu, uzun 
dönemde ise olumsuz sonuçları olabilecektir. ABD Irak’a bu yolla yaptığı 
desteğin karşılığında, bu bölgede kontrolü elinde tutmaya ve bunu silah 
sektörünü kontrol ederek yapmaya devam edebilir. Ancak, bölge 
ülkelerinin bu tür bir gelişmeden rahatsızlıkları kaçınılmazdır. Bu gerçek 
bölgede sürekli bir risk unsuru yaratacak faktör olacaktır. 
. Irak ekonomisinin yeniden canlandırılmasının bir yolu olarak 
Irak’ın silah üretimi konusunda faaliyetlerini sürdürmesi sağlanabilir. 
Silah sektörünün canlanması kısa dönemde buradan çıkar sağlayacak 
Irak ekonomisi için de fayda sağlayabilir ve Irak bundan hoşnut kalabilir. 
Ancak orta ve uzun dönemde yukarıda bahsettiğimiz bu girişim bölgede 
dengeleri sarsacaktır. 

. Aynı şekilde Orta Doğu’nun geleceği ve bölgedeki dengeler 
açısından gelişmiş bir silah sektörüne sahip Irak bölgede sıkıntı ve 
istikrarsızlık yaratabilir. Bu olasılık sözü edilen gerekçelerle, bölge 
ülkeleri tarafından dikkatle izlenecektir. 

Senaryo 5. Uyuşturucu trafiğinde; PKK, İran, Pakistan, Afganistan 
duraklarından biri yer değiştirip Irak bu duraklardan biri ve hatta en 
başlıcası olabilir. 

Böyle bir girişim; Irak, ABD ve Orta Doğu için bazı getiriler 
sağlayacağı gibi, sakıncaları da beraberinde getirecektir. Bunlar; 

. Irak bu trafikten yararlanarak örtülü büyük bir ekonomik çıkar 
sağlayacaktır. Böylece savaş sonrası ekonomisini düzeltebilecek ve 
şehirlerini çok daha ucuza yeniden inşa edecektir. 

. ABD kontrolünün devam ettiği bir ülkenin bu tür bir ticari trafikte 
yer alması, ABD’nin bu sektör üzerinde de kontrolünü sağlaması 
anlamına gelmektedir. 

. Bu durum uyuşturucu ticaretinden ciddi ekonomik yarar sağlayan 
diğer bölge ülkeleri tarafından hoş karşılanmayacaktır. 
. Bölgedeki terörist örgütlerin bu kanalla besleniyor olmaları, bu 
durumdan zarar gören ülkelerin (örneğin Türkiye) bu trafikte önder 
olacak bir ülke ile ilişkilerini olumsuz olarak etkileyecektir. 
. Öte yandan, bu yolla ekonomik güç elde eden bir ülke olarak Irak, 
hiçbir zaman gerçek ekonomik performansını kullanmayacak ve kontrol 
edilen ülke konumundan hiçbir zaman kurtulamayacaktır. Bu da ABD’nin 
arzuladığı bir sonuç olacaktır. 

Senaryo 6. Çöken Irak ekonomisinin telafisi için ABD, Arap Orta 
Doğusu’ndan Suriye ve İran gibi ülkeleri Irak’ı yeniden yapılandırmak 
için birer aracı olarak kullanabilir. 

Irak’ın yeniden yapılandırılmasında doğrudan ya da dolaylı rol 
verilecek bölge ülkeleri İran ve Suriye için bu durumun kısa ve uzun 
vadelerde getirisi ve dezavantajının neler olacağı ve ABD için olası 
sonuçları söz konusu olacaktır. Bunlar; 

. Irak ekonomisinin inşası için ABD’nin bölge ülkelerine vereceği 
ihaleler, bu ülkelerin bu durumdan sağlayacakları çıkar nedeniyle kısa 
vadede, ABD kontrolünde bir Arap bölgesi ortaya çıkaracaktır. 
. Bu gelişmenin olumlu tarafı; yeniden yapılanmada yakın ülkelerin 
katkılarının Irak için olumlu ekonomik sonuçlar ortaya çıkarması ve bu 
ülkelerin de bu durumdan önemli bir yarar sağlamalarıdır. 
. Öte yandan, yeniden yapılanmada sadece bu ülkelerle sınırlı bir 
girişim, ABD’nin sadece bu ülkeleri aracı olarak kullanması, bölgedeki 
diğer ülkeleri rahatsız edecektir. 

Senaryo 7. Irak ekonomisini çökerten ABD; Orta Doğu coğrafyası ile 
tarihî bağlantıda bulunan ve hâlen bu coğrafyada yer alan bazı 
ülkelerden maksimum ekonomik fayda elde etmeyi amaçlayan ve AB 
bağlamında ABD ile iyi ilişkiler kurmanın faydalı olacağını düşünen, 
bölge dışından Almanya, Fransa ve İngiltere'yi çöken Irak ekonomisini 
tamir etmek üzere destekçi dış güçler olarak yanına çekmek isteyebilir. 

Bu olasılığın gerçekleşmesinin ABD, Fransa ve İngiltere için kısa 
ve uzun vadelerde doğuracağı sonuçları şu şekilde sıralamak olanaklıdır. 

. Tarih boyunca bu bölgede bir şekilde var olmak isteyen AB 
ülkeleri ile birlikte bu bölgeyi yeniden yapılandırmak isteyen ABD, bu 
ülkelerin geçmiş yıllardaki emellerini yeniden gündeme getirmiş 
olacaktır. 
. Orta Doğu ülkeleri bu gelişmeden rahatsız olacak ve bu konudaki 
tepkilerini muhtemelen ciddi olarak belirteceklerdir. 
. Bu durumdan fayda sağlayacak olanlar, doğal olarak kendisine 
rol verilen Fransa ve İngiltere olacaktır. Bu hem ekonomik çıkar, hem de 
bölgede yeni bir hâkim güç pozisyonu sağlamak şeklinde olacaktır. 

6. Senaryoların Olası Sonuçları 

Mikro senaryoların gerçekleşmesi hâlinde, karşılaşılacak olası 
sonuçları aşağıdaki gibi sıralamak olanaklıdır: 

a. ABD tarafından çökertilen Irak ekonomisi tekrar ABD 
önderliğinde inşa edilmeye başlayıncaya kadar, Irak halkı ekonomik 
açıdan büyük bir çıkmazda olacaktır. Bu çıkmaz beraberinde bir halk 
hareketini de getirebilir. 

b. ABD Irak ekonomisinin merkezini Bağdat'tan Kuzey Irak'a 
kaydırabilir. Böylece Kuzey Irak ekonomik açıdan öncelikli olur. 
Ekonomik açıdan güçlü bir Kuzey Irak ise, siyasi olarak Irak'ın Sünni ve 
Şii Arap kesimleri üzerindeki hâkimiyetini geliştirir. Nüfustaki 
çoğunluklarına karşın, azınlık teşkil eden Kürtler nezdinde siyasi ve 
ekonomik açılardan baskı altına alınacak Sünni ve Şii Araplar ile Kürtler 
arasında Irak genelinde sıcak çatışmalar yaşanabilecektir. Ayrıca 
güçlenen Kuzey Irak Kürtlerinin, İran'da yerleşik Kürtlere ve Türkiye'de 
süre gelen ayrılıkçı Kürt hareketine olası desteği ve bunun getireceği 
olası olumsuzluklar da değerlendirilmelidir. 

c. Çöken ekonomi yine ABD'nin mali gücü ile inşa edilirse 
ekonomideki tüm sektörlerin denetimi ABD'ye geçer. Böylelikle ekonomik 
öncelik ABD'de olur. Yani ABD, hem Irak özelinde hem de Orta Doğu 
genelinde dengeleri belirleyici bir dış güç olmaya devam eder. Bu 
durum, Batılı bir dış gücün denetimine dinsel ve siyasal nedenlerle hep 
soğuk baka gelmiş olan Orta Doğulu devletleri ve Irak'ı iç karışıklığa 
sürükleyebilir. 

ç. Irak Orta Doğu genelinde uzun dönemde başa çıkılamayacak 
bir silah gücüne dönüşebilir. Bu durum istikrarsız olan Orta Doğu'yu iyice 
istikrarsızlaştırabilir. 

d. Uyuşturucu trafiğinin merkezinin Irak'a kayması, Irak'ı 
kontrolsüz bir güce dönüştürecektir. 

e. Irak ekonomisini yükseltmek için İsrail ile iş birliği geliştirecek 
olan ABD, İsrail'i sadece Filistin sorunu üzerinde güçlendirmekle 
kalmayacak, aynı zamanda Irak üzerinde de söz sahibi olacak bir 
konuma taşıyacaktır. İsrail'in Arap Orta Doğusu üzerinde bu denli etki 
genişletmesinin olası olumsuz sonuçları değerlendirilmelidir. 

f. Irak ekonomisini yeniden yapılandırmak için ABD'nin Suriye ve 
İran gibi devletleri devreye sokması ve görüntüde de olsa birer aracı gibi 
kullanması Orta Doğu dengelerini bozabilir. 

g. Irak ekonomisini İngiltere, Fransa ve Almanya desteği ile 
yeniden imar çabasına giren bir ABD, dış güçlerin hâkimiyetini tekrar bu 
coğrafyaya çekmiş olacaktır. Sömürge olma türünden bir acı tecrübesi 
bulunan Orta Doğu devletlerinin bu üç ülkenin tekrar Orta Doğu 
coğrafyasına girmeleri karşısında alacağı tavır ve olası olumsuz 
yansımalar da değerlendirilmelidir. 

7. Sonuç ve Değerlendirme 

Bu çalışmada, Irak ekonomisindeki hâkim güç aracı olan enerji 
kaynaklarının ana gösterge olmaktan çıkarılması durumunda ve ABD’nin 
Irak’tan çıkacağı varsayımı altında geliştirilen senaryolar tartışılmış ve 
bunların olası sonuçları değerlendirilmiştir. 

Geliştirilen senaryoların ortak noktasını; büyük ölçüde tahrip 
edilen Irak’ın yeniden inşasının nasıl paylaşılacağı ve ekonominin 
yeniden canlandırılması için hangi yolların ve yöntemlerin izleneceği 
oluşturmaktadır. ABD’nin Irak’ın yeniden yapılanmasının kendi kontrolü 
dışında gerçekleştirilmesine izin vermeyeceği düşünülürse, senaryolar 
Irak’ın ABD’nin inisiyatifi ve kontrolünde yeniden inşası üzerine 
geliştirilmiştir. Ancak bunun gerçekleştirilmesi sırasında ABD’nin kimlere 
pay vereceği ve sonrasında ortaya çıkacak durumun Irak’ı kontrolünde 
ne kadar etken olacağı sorusu önem taşımaktadır. ABD müdahalesi, 
Orta Doğu’da yeni stratejilerin oluşturulmasını beraberinde getirmekle 
birlikte, bundan sonra verilecek kararlar da Orta Doğu’daki dengeleri 
etkileyebilecektir. 

Irak’a siyasi istikrarı sağlamak üzere müdahale eden ABD, bu 
amacına bir şekilde ulaşmış gibi görünse de, Irak ekonomisini ciddi 
şekilde tahribata uğratmış ve en önemlisi de sosyal istikrarı 
sağlayamamış durumdadır. Bu aşamada ortak düşünce şudur ki; ABD 
mevcut tabloya göre, ileride kendisine çıkar sağlayacak en uygun 
çözümün arayışı içindedir. Kamuoyunun bütün tepkilerine rağmen 
müdahalede ısrarcı olan ABD’nin bu bölgedeki stratejik hedeflerinin yanı 
sıra, ekonomik kazanç elde etmeden çıkmayacağı düşünülebilir. 


5 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder