9 Mart 2019 Cumartesi

ÜÇ KERE BÜYÜK HERMES İDRİS PEYGAMBER, BÖLÜM 1

ÜÇ KERE BÜYÜK HERMES İDRİS PEYGAMBER, BÖLÜM 1





Prof.Dr. Sait YILMAZ 
09 Ekim 2018 


 GİRİŞ 

 “ Akıl, Hayat ve Nur (kaynağı) olan Tanrı’nın üç çocuğu vardır. Bunlar, Tanrı’nın 
ikinci aklı, insanı ve insan dışı varlıkları yaratmadaki araçlarıdır. Yüce Akıl (Tanrı), kendisine benzeyen bir yaratık olan (gayr-i cismani) insanı yaratır. Sonra toprak ve su, akılsız canlıları doğurur. (CH I; 11-b). 

 İnsan, felekler âlemine iner ve yedi feleğin her birinin özelliklerinden bir şeyler alır. Sonra gökyüzünün en alt katından kesafet âlemine inerek cismani bir tabiata bürünür. (CH I; 12-14). İşte bu insan, her ne kadar hakiki mahiyeti itibarıyla gayri cismani ve ölümsüz ise de bu parçasıyla cismani ve ölümlüdür. (CH I; 15) Bu insandan her biri (CH I; 16-17); 

1. Toprak ve sudan mamul bir kesif beden, 
2. Ateş ve havadan mamul bir hayati ruh (pneuma), 
3. Cismani olmayan bir nefs ve akıldan mürekkeptir. 

Ruh (nefs) bedendedir, akıl ruhtadır, Tanrı akıldadır. Tanrı her şeyin üzerinde faaldir. 
Akıl, ruhun üzerinde faaldir. Ruh, havanın üzerinde faaldir. Hava da kesif maddeler üzerinde faaldir. ( CH XI; 13b, 14a). 

 İyi (hayr), ışık (nur) ve hayat; Tanrı’nın cevherleridir, hakiki insan da işte bunlardan gelir ve tekrar onlara döner. (Hermetica, C.II, 36).” 

Yukarıdaki sözler Hermes’e atfedilen Corpus Hermeticum’dan (CH) seçilmiştir1. 
Hermes, Kadim Mısır teolojisinde Kral Toth, Yunan mitolojisinde Hermes, İslamiyet’te ise İdris Peygamber olarak bilinir. Bununla beraber, tarih boyunca onunla ilgili efsanelerin atif yapıldığı daha pek çok Hermes figürü ortaya çıkmıştır. Hermes’in İdris olarak hikâyesi önce Âdem’in yedinci kuşak torunu olarak Nuh Tufanı öncesinde başlar. Daha sonra Mısır’a uzanır ve kabaca M.Ö.1000 - M.S.1000 yılları arasındaki bir süreçte, Mısır’dan Yunanistan ve Ön 
Asya’ya dek uzanan coğrafyada, Hermes motifi antik Grek inancından İslam’ın söylemine (İdris) aktarılır. Sadece Yunanistan’a değil Mezopotamya kanalıyla Hint ve Çin’e de Hermes’in hikmetinin (Tanrı bilgisinin) buradan yayıldığı rivayet edilir. İslam coğrafyasında ise Arapça’dan tercüme edilerek ile Hıristiyan dünyasına geçer. Hermes’e indirilen 30 sayfalık kitap çeşitli din ve bilim adamları tarafından zaman içinde pek çok kez tahrif edilmiştir. Hermes (Trismegistos), üç kez büyük diye anılır çünkü filozofların, din adamlarının ve kralların en büyüğüdür 2. Hermes’i binlerce yıldır cazip kılan Tanrı bilgisine (hikmet) ulaşmak için öngördüğü akıl yolculuğu ve yaratılış kozmolojisi oldu. Hermetik 
öğreti İslamiyet içinde Bâtınilik, çeşitli tarikatlar, tasavvuf ve en önemlisi Anadolu’nun (heterodoks) İslam anlayışına çok önemli etkiler bıraktı. Tanrı bilgisine yani hikmete, gerçeğin bilgisine ulaşmak, hala insanlığın en büyük merak konusu olduğuna göre, Hermes’in günümüze kadar olan hikâyesini bilmemiz sadece bizim için değil, tüm insanlık için kaçınılmaz bir gerekliliktir. 

HERMES ve HERMETİZM 




Kadim Mısır teolojisi ve Hermes.. 

 Hermetik öğretinin ilk durağı Kadim Mısır oldu. Eski Mısır (M.Ö. 3000-333) tarihinde 23 firavun sülalesi bulunmaktadır. Büyük İskender’in 333 yılında Mısır’ı ilhak etmesiyle Eski Mısır tarihi son bulmuştur. Eski Mısır; yaklaşık üç bin yıl kendine ait medeniyetini dış müdahalelere pek maruz kalmadan sürdürmüş ve korumuştur. Efsaneye göre; Thoth (Hermes), İsis ve Osiris’in oğlu olan güneş tanrısı Horos’un oğludur. Ölümsüz yaşam için diriliş tanrısı; kural koyucu, koruyucu, ölülerin yargıcıdır. Osiris’in öğrencisi olarak bilinen Thoth, Mısır’da bir Atlantis kolonisi kurarak Osiris dinini yaymaya başlamıştır. Efsaneye göre, Batık Krallık Mu’dan göçün Güney Amerika’dan Atlas Okyanusunaa daha sonra batan yine efsanevi bir kıta Atlantis’e de ulaştığı sanılmaktadır3. Manethon’un Mısır Tarihi Kronolojisi’nde Thoth’un hâkimiyetiyle başlayan döneme “Tanrıların Hâkimiyeti Devri” denilir. Papirüslerde sembolik olarak ibis kuşu (balıkçıl kuşu) kafalı ve bir elinde kutsal asa (Hermes’i iki yılan motifli, sihirli asası şeklinde Yunan mitolojisinde geçer) bir elinde hokka ve kalem tutan bir insan suretinde tasvir edilmektedir. Kadim Mısır teolojisine göre, “Tanrı Ptah’ın çoğalma (tekessür) organları “dil ve kalp”ti4. Sonra o ilk kaostan sular ve âlem meydana geldi. Hiyeroglif yazıtlara göre Thoth, Tanrı’nın kalbi ve dilidir. Onun haberlerinin taşıyıcısıdır. Ayrıca Thoth’un insanların amellerini tartma görevi de vardı. Terazinin bir kefesinde ahlaki vicdanın yeri olan kalp, diğerinde hakikatin sembolü olan bir tüy bulunurdu. Kalbi doğru olan insanın kalbi tüyden hafif gelirdi. 

Tanrı Thoth gizli bilgilere sahipti ve bu bilgileri Atlantis’ten getirmişti. Bu ”Gizli 
Bilgiler”in özü hiçbir zaman tapınak dışına yayılmamış ve rahiplerce titizlikle korunmuştu. Kutsal emanetler olarak saklanan bu bilgilere sadece rahiplerin seçtikleri çok az sayıdaki inisiyeler ulaşabilmiştir. Sais tapınağı binlerce yıl önce Atlantis’ten gelen yüksek rahiplerin bilgilerinin ilk kez seçilmiş ve elenen adaylara aktarıldığı yer olarak biliniyordu, diğer tüm tapınaklar daha sonra yapılarak buradaki bilgi ve bilgelik oralara taşınmıştı. Yedi bağımsız bilimi (Gramer, Mantık, Hitabet, Aritmetik, Geometri, Müzik, Astronomi) daha sonra tüm bilimlerin kaynağını oluşturur. Thoth’dan daima yazıyı bulan tanrı olarak söz edilir. Bulduğu bu yazı ile kitabını yazmış ve zaman içinde kitap kaybolmuş, tüm tarih boyunca birçok kişi kitabın peşine düşmüştür. Firavun, Thoth’un kitabını yaktırmış. Ancak bu kitabın daha sonra Mısır tarihinde II. Ramses’in oğlu Khaunas’ın ellerinde tekrar bir kez daha sahneye çıktığı biliniyor. 

Platon’un Atlantis konusundaki görüşlerinde ve Hesiodos’a ait altın çağ ve kutsallar adası fikirlerinde karşımıza çıkar. Aynı konu, İncil’de Tufan ile bağlantılı olarak işlenir çünkü “Yaradılış”, eski zamanda insanların zengin ve sağlıklı olduklarını, uzun yaşadıklarını aktarır. Davut’dan (Samuel) İbrahim’e kadar geçen zamanı kapsayan soyağacına göre; Davut 602, Eber ise 464 yıl yaşamıştır. Tufandan önce insanların daha yaşlı olduğu ifade edilir. 
Soyağacının bildirdiğine göre Âdem 930, Nuh ise 969 yaşında ölmüştür5. Hermetik metinlerde anlatılan öykülerin doğruluğundan yola çıkarak, eski geçmiş bilgilerinin insanlara uzun ve mutlu bir yaşam sağladığını söylemek mümkündür. Sıradan insanlar yoldan sapmasın diye bunlar gizli bilgi olarak saklandı ve (hem insanların hem hayvanları okuyabileceği bir dil olan) hiyeroglif (resimli) olarak kaydedildi. Grek ve Roma dünyalarında Mısırlıların ilk formel dinsel kültü örgütleyen kişiler olduğu inancı yaygındır. Herodotos, daha M.Ö. 5. 
yüzyılda şöyle yazmaktadır6; “İnsanlar arasında mevsimleri on iki bölüme ayırıp, ilk olarak yılı bulanlar Mısırlılardır; ayları ise yıldızlara bakıp hesaplayarak bulmuşlardır. Gene bana demişlerdir ki, büyük tanrılar için on iki adı ilk olarak Mısırlılar kullanmışlardır ve Yunanlılar da onlardan almışlardır.” M.Ö. 3. yüzyılda daha öncesinin birikmiş bilgileri Grekçeye çevrilmiş ve tasnif edilmiştir. Eflatun (Platon), Atlantis efsanesini kaleme alan ilk kişiydi. Eflatun bilgilerini “Diyaloglar” adıyla yazdı. Birinci diyalog Timaeus, ikinci diyalog, Critias ya da Atlantis’tir. Eflatun bu iki yazıda Atlantis kıtasını ve gelişimini sonuna dek ayrıntıları ile açıklar. 

 Hermetik Metinler, 

İdris’in (Hermes/Toth) kitabında Tanrı’nın sırları ve tüm varlık bilgisi olduğu 
bulunmaktadır. Thoth’un kitabının Mısır medeniyetinden mukaddem olan tüm ilimleri içerdiği, on ya da yirmi bin yıllık bir mazisi olduğu söylenir. Thoth’un kitabından cümleler tarih boyunca birçok yerde kullanılmış, yeni versiyonları ortaya çıkmıştır. Hermetik metinler üzerinde önemli çalışmalar yapan A.J.Festugiere, bu metinleri iki döneme ayırır. Birinci ve ikinci dönem, M.S.400’lü yıllarda yaşamış olan Zosimos ile ayrılır. M.S.400’den sonra ise şerhler dönemi başlar ve bu dönem 7. yüzyılın sonlarına kadar sürer7. M.Ö. 3. yüzyıl ile M.S. 
3.yüzyıl arasında meydana getirildiği sanılan onyedi kitaptan müteşekkil bu eserler, içerikleri bakımından ikiye ayrılırlar. Birinci tip eserler, popüler Hermetizmi oluşturur ki bunlar astroloji, maji8, okült9 bilimler ve simya üzerinedir. İkinci tip eserler ise ilk tipteki popüler kitaplar ile irtibatlı ama daha çok dini ve felsefi yapıdaki ilmi Hermetik kitaplardır. Her iki tip külliyat, Hermetik düşüncenin ameli ve nazari yanlarını oluşturur10. Dağınık ve ayrı ayrı olan 
bu risalelerin kim ve tam olarak hangi tarihte külliyat haline getirildiği belli değildir. Metinler, Platon’un diyalogları tarzında yazılmıştır. Dil olarak Grekçe, bazıları Latincedir. Pomandres (CH I) ise “Tekvin” babı ile hayli benzer bir üslupla, dünyanın yaratışından bahseder. Diğer metinler, ruhların nasıl felekleri aşarak ilahi sahaya ulaşmaya çalıştıklarından ve ruhun bu yükselişine engel olan beden ve madde bağlarından nasıl kurtulunacağından bahsederler. 

Görüldüğü gibi, Corpus Hermeticum muhteva olarak içerisinde birçok Mısır dini 
motifini, Tevrati, Zerdüşt, Stoacı, Platoncu, Yeni-Platoncu, Pythagorasçı ve Gnostik temaları taşımaktadır. Ancak, kahramanlar, mekân ve mitler, bu külliyatın Mısırlı bir ürün olduğunu göstermektedir. Batı Orta Çağ’daki engizisyon döneminde kitabın otuzdan fazla defa yakıldığı görülür. Bu sert tepkiler karşısında kitabın fişlenerek gizlenmesi yoluna gidildiği ve buradan bugün adına Tarot Kartları denilen kartların ortaya çıktığı söylenir. Sürekli yakıldığından söz 
edilen kitap, sanki küllerinden tekrar doğarak çeşitli zamanlarda yine ortaya çıkmıştır. Sonuç olarak, bu kitap ya da kitaba ait parça metinler, ya da kopyaları elden ele dolaşmış ve kitabın yüksek enerjili bilgilerini anlamayan, yanlış yorumlayan veya kendi inancına uydurmak için 
yeniden yazanlar ile oldukça tartışmalı hale gelmiştir. 

Hermetik Kozmoloji.. 

Hermetik kozmolojiye göre, uzayın en altında ölümlülük yeri olan dünya vardır. En üstünde ise ölümsüzlük yeri olan Zuhal yıldızı yani Satürn bulunur. Zuhal yıldızı ilk aklın bütün sırlarını taşır, yedinci ve son kattır, ölümsüzlüğe orada erişilir. Zuhal, parlak bir ışık içindedir. Ruhlar, oradan koparak dünyaya doğru düşmeye başlarlar. Bu düşme bir imtihandır ve büyük ışıktan inildikçe yavaş yavaş koyulaşan karanlığa doğrudur. Ruh, kısa bir zaman için yeryüzüne inecek, maddeyle birleşecek ama maddeye boyun eğmeyecektir. İnsan ruhu, 
külli ruhun (Tanrı) parçasıdır. İmtihanı kazanamazsa o ruhta bulunan ilahi nur sönecek ve ruhu yalnız başına karanlık içerisinde bırakıp yukarıya doğru gidecektir. Ruh da ışıksız kalınca, karanlığın içinde eriyip tükenecektir. Uzay inen, çıkan ve bu arada eriyip tükenen sayısız ruhların kasırgasıyla kavrulmaktadır. İmtihanı kazanan ruhlar, yedi kata göğe başarıyla yükselip ölümsüzlüğe kavuşurlar. Yedinci ve son kat ise ölümsüzlüğe kavuşulan, büyük 
aydınlık ve külli aklın sırlarını taşıyan Zuhal feleğinin katıdır11. 

Âlemin muhtelif katları birbirine bağlıdır. Bir hiyerarşi vardır. Bu muhtelif katlar 
arasında irtibatlar bulunur. Bu karşılıkları bulabilmek için astroloji, simya ve maji gibi dini amellere bağlı ve onun yönlendirmesi altındaki pratik ilimler devreye girer12. 

(CH’nin ilk bölümü olan) Poimandres’e göre, İlk Tanrı, ikinci akılı doğurur. O da 
felekleri ve beşerin onlardan doğacağı yedi ‘androgynos’ (cinsiyeti henüz belli olmayan) Anthropos’u yaratır. Bu yüzden, insanın bedeni yönü, astrolojik kadere tabidir ve ruhu bağlar. 

Kâinat, ruhlarla (nefslerle) doludur. Kosmos’un gövdesi bir ruh tarafından 
canlandırılır (diri tutulur). Semavi cirimler, kendilerinde değişime tabi olmadan bulunan ruhlarla canlandırılır. Her dünyevi organizma ise onlarda bir müddet için bulunan bir ruh tarafından canlandırılır (CH XI; 46). 

“.. Ve Tanrı, Kosmos’un (evren) idaresinde (araçları olarak) kaderi, zorunluluğu, 
takdiri ve tabiatı kullanır (CH XII; 14b).” 

“Hayat, bir organizmadan diğerine yer değiştirir. Ve her bir organizmada şuurun bir başlangıcı ve sonu vardır. 
Fakat hayatın bir başlangıcı ve sonu yoktur. Her canlı organizma, kesif madde, hayati nefs ve ruhtan mürekkeptir ve bu üç birleşen parçanın her biri ölümsüzdür (CH XII; 15b-18). 

Hermetik Öğreti., 

Hermetizm, Eski Mısır’da Hermes’in ardından kurulmuş öğretiye denildiği gibi bu 
öğretinin verildiği ezoterik vasıftaki ekollerin çalışma sistemlerine de denilir. Bu öğretinin çıkış noktası hakikatin araştırılmasıdır. Hermetizmin temel öğretisine göre, madde karanlık ile özdeştir, ışık ise ruhtur ve aydınlık ruhtadır. Yeryüzü hayatı, ruhun maddeyle mücadelesinden oluşan bir imtihan sürecidir. Hakikate erebilmek, bu imtihandan başarılı olmaya bağlıdır. Eğer ruh, maddeye yenilip imtihanı kaybedecek olursa, karanlığa tutsak olacak ve varlığını 
kaybedecektir. İmtihanı kazanan ruh ise ölümsüzlük nuruna doğru yükselir. Hermetizmin bu “nur-zulmet” diyalektiği daha sonra başta Zerdüştlük olmak üzere birçok sistemde görülecektir. Ruhları ölümsüz kılacak olan, bu dünya imtihanında iradelerini kullanarak iradelerini kullanarak ve acı çekerek elde edecekleri aydınlanmadır. 

Hermetizme göre, kâinatın gerçeklerini anlayabilmek için aklı gelişmiş ya da 
gelişmeye müsait ve erdemli bir ruh hali sahibi olmak şarttır. Hermetizmin dünyası, ruhani ve maddesel iki kutuptan oluşur. Dünya ve insan bu zıtlıklar içinde yaşar. Çok belirgin bir hiyerarşi içinde, tanrı ve tanrısal ruh iyi ve saftır. Buna karşın maddeler ve onlara isnat edilen eğilim, kötü olarak nitelenmese bile iyi ve saf sayılmazlar. Bir canlının içindeki ruh oranının artması, Tanrıya daha fazla yakınlaşmak anlamına gelir. Bedensel arzularının ve eğilimlerinin 
esiri olan kişi için tanrıdan uzaklaşma tehlikesi büyüktür. Bunun anlamı, insanın iki yol arasında bir seçim yapmak zorunda olduğudur. 

Nitekim Bouset’e göre ise Hermetica’lar bir de iyimser ve kötümser olarak iki 
doktrine sahiptir. İyimser olan monistik ve panteisttir. Buna göre âlem iyidir, güzeldir. Çünkü o, Tanrı’yı indimaç (iç içe) eder. Onunla “görülmez Tanrı” kendisini tezahür eder (CH 8.1/5.2) Âlemin güzelliğini müşahede ve murakabe eden ilahiliğe varır. Bir olan Tanrı (CH 11.11), her şeyi yaratandır. Tanrı’dan ve âlemden sonra insan, üçgenin üçüncü köşesini oluşturur. 

İnsan dünyevi işlerle ilgilenmelidir çünkü o, Tanrı tarafından yaratılmıştır ve bu 
nedenle gücünü ve bedensel yeteneklerini kullanmak zorundadır. Dünyayı yaşamaya değer bir alan olarak korumak, ona bakmak ve türünün devamını sağlamakla yükümlüdür. Bu bağlamda dünya, cinselliğin mekânıdır; cinsellik ise kullanılması gereken bir haktır çünkü insan üremek zorundadır ve bir canlı türü olarak (şartlı) ölümsüzlüğünü sürdürmelidir. Cinsel ilişki, tanrının yaratma eyleminin kopyasıdır ve bu nedenle kutsanır. Erkek ile kadının birleşmesi tanrının çift cinsiyetliliğine işaret eder13. 

BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

1 Brian P. Copenhaver, Hermetica: The Greek Corpus Hermeticum and the Latin Asclepius in a New English 
Translation, Cambridge University, (1995). A.N. Dock, A.J. Festugiere, Corpus Hermeticum, Paris, (1954). 
Corpus Hermeticum’un Türkçe metni için bakınız; Mahmud Erol Kılıç, Hermeslerin Hermesi, Sufi Kitap, 
(İstanbul, 2018), 70-98. 
2 Floarian Ebeling, Hermes Trismegistos’un Gizemi, Çev.M.A.Erbak, Omega Yayınları, (İstanbul, 2017), 99. 
3 Batık Mu Kıtası ile ilgili iddialar, ilk kez İngiliz albay ve gezgin James Churchward’ın Hindukuş Dağlarında ve 
Tibet’te yaptığı araştırmalara dayanarak yazdığı altı kitapta ortaya atıldı. İddialara göre; Mu (Güneş 
İmparatorluğu), eski çağlardan günümüze ulaşan tabletlere göre ilk insanın da anavatanı olduğu, Pasifik 
Okyanusu’nda, günümüzden yaklaşık 12.000 yıl önce şiddetli yer sarsıntıları sonucu battığı sanılan kıtadır 
(Bakınız; James Churchward, The Lost Continent of Mu: The Motherland of Men, Literary Licensing, (2013). 
Mu’lular batmadan önce diğer kıtalarda koloniler oluşturmaya başlamışlardı. Dünya üzerinde çıkan 3 büyük 
kültürün, Mısır, Maya-Aztek, Hint-Tibet kültürlerinin 26. paralel civarında olduğu görülür. Agarta Uygarlığı da 
Atlantis’ten göç eden Mu rahipleri tarafından kurulmuş, yeraltı uygarlığıdır. Agartalılar, Amerika kıtasında 
ortaya çıkmıştır. En önemlileri Mayalar ve Azteklerdir. Bu uygarlığın yöneticisi rahip ‘Ra Mu’, Mısır’da da 
Güneş Tanrısı ‘Ra’ olarak yer aldı. Kadim Mısırlıların yeraltı tanrısı ise Osiris’dir. 
4 E.W.F. Tomlin, Philapsophers of East and West, Harper and Row, (New York, 1963), 22. 
atlantis lemurya mu haritası eski mısır aden bahçesi Harita: Atlantis’ten Mısır’a 
5 Ursula Weisser, Yaratılışın Gizemi, De Gruyter, (Berlin&New York, 2010), 23. Aktaran, Ebeling, ibid, (2017), 79. 
6 Herodotos, Herodot Tarihi, Çev.M.Ökmen, Remzi Kitabevi, (İstanbul, 1993), 104. 
7 Fuat Sezgin, Geschicte der Arabischen Schrifttums, C.IV, (Leiden, 1967), 31. 
8 İnsanlığın en eski öğretisi, hatta dinlerin ve inançların kökeni kabul edilen Maji sanatı ve onun çocuğu olan 
büyü, her çağda var olan ve etkinliğini sürdüren bir olaydır. 
9 Okült, “bilimsel yöntem dışındaki yollar ile gizli bilginin araştırılması” demektir. 
10 “Hermetica”, The Interpreter’s Dictionary of the Bible, (Supplementary Volume), 408. 
11 Ruhun bu aslına doğru yükselişine Latinler Ortaçağ’da “Itinerarium mentis in Deum “Aklın Tanrı’ya doğru 
yolculuğu” derlerdi. 
12 Louis Massignon, Inventarire e la Litterature Hermetique Arabe, C.I, Opera Minora, Daru’l-Maarif, (Beyrut, 
1963), 654. 
13 Garth Fowden, The Aegyptian Hermes, V.IV, (Cambridge, 1986), 514. 


2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder