Matematik öğreniyoruz; 50+1 nasıl toplanır?
Selcan TAŞÇI HAMŞİOĞLU
2019 seçimlerinin matematiği hunharca çarpıtılıyor.
Daha önce de yazmıştım; İYİ Parti'nin resmen kuruluşundan sonra yapılan "nasıl yüzde 50+1 alacak da tek başına Cumhurbaşkanı çıkartabilecek" yanıltması almış başını giderken yeniden yazayım.
2019'da, evet seçim aynı gün yapılacak ama siyasi partilerin TBMM'ye sokacakları milletvekillerini belirleyecek olan genel seçim için ayrı, Cumhurbaşkanlığı seçimi ayrı oy kullanacağız.
*
Bu "seçimi kazanacak parti tek başına yüzde 50+1 almak zorunda" algısını yerleştirmeye çalışan kafaya göre, AKP hangi genel seçimde "yüzde 50+1" aldı ki, onun için garanti olsun 2019 seçimleri?
16 Nisan referandumunda bile, MHP'nin, Barzani'nin, YSK'nın filan da desteğiyle zor geçmemiş miydi yüzde 50 eşiğini?
*
2019'da...
Bugünkü şartlar mevcut olursa, görünen o ki Tayyip Erdoğan, Meral Akşener, CHP'nin çıkaracağı bir aday, ülkücü bir cumhurbaşkanı" vaadi olduğuna göre MHP de kendi adayını çıkaracaktır herhalde HDP'nin çıkaracağı bir aday ve Doğu Perinçek arasından "aday olma koşullarını yerine getirebilenler" yarışacak gibi duruyor ilk turda... Bu adayların herhangi birinin yüzde 50'yi geçememesi durumunda, ki herkesin kendi adayıyla girdiği bir yarışta mümkün değil geçebilmesi bu defa "en çok oyu alan iki aday" yeniden halkın oyuna sunulacak.
En çok oyu Erdoğan ve CHP'nin adayı, yahut Erdoğan ve Akşener mi aldı; ikinci turda seçim sadece bu ikisi arasında yapılacak. Her siyasi görüşten seçmen, partilerinden bağımsız olarak, bu iki aday arasında oy kullanacak. Dolayısıyla da, genel seçimde o adayın partisine oy vermese de, Cumhurbaşkanlığı için oyunu partisinden olmayan bir adaya emanet etmek durumunda kalacak.
Velhasıl, genel seçimde yüzde 20'lerde kalmış bir partinin adayı, yüzde 20'lerde kalmış bir başka partinin, veya yüzde 30'ları zorlayan bir partinin, siyasi iddiası olmayan ama bu +1'le kazanılan seçimlerde belirleyiciliği tekraren kanıtlanmış yüzde 3'lük, 5'Lik partilerin desteğiyle, yahut hepsinden amade rakibinden daha sempatik, daha temiz, daha adil, daha samimi fotoğraf verebildiği için sadece pekala çıkabilir yüzde 50'nin üzerine...
Demem o ki; şu "seçimi yüzde 50+1 oy alan parti kazanacak" meselesi, kafa bulandırmak için yayılan bir düzmece...
*
Gölge etmeyin yeter...
Bir Dışişleri Bakanlığı'nın, dış temsilciliklere gönderdiği "29 Ekim, kısıtlı imkânlar dahilinde kutlanabilecek" şeklindeki tasarruf talimatına da, bir de İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin günlerdir duyurmaya çalıştığı coşkulu kutlama programına bakıyorum;
Bir belediyenin, üstelik de bir muhalefet belediyesinin bütçesi, koskoca Türkiye Cumhuriyeti bütçesinden daha mı büyük ki, devletin yapamadığını bir belediye başkanı yapabiliyor tek başına?
Kaldı ki, kimsenin devleti yönetenlerden, öyle işlerine gelen resepsiyonlarda yaptıkları gibi, ucube sunumlu eksantrik menülerle kendilerini yedirip içirmesini, gökleri ışıklandırmasını filan beklediği de yok Cumhuriyeti kutlamak için. Gölge etmesinler; sokakları, alanları, meydanları millete geri versinler, barikatlarla heyecanlarını yarmaya kalkmasınlar kafi!
Bu devletin itibarını "cumhuriyet"e borçlu olduğunu çok iyi bilen Türk Milleti, sesinden de tasarruf etmez, sözünden de tasarruf etmez, emek-gayretinden de tasarruf etmez, cömertçe haykırarak kutlar 29 Ekim'i!
Ha, ille de parasız olmaz mı diyorsunuz?
Siz, "samimiyetle kutlamak istediğinizi" beyan edin, yıkın toplumun önündeki korku duvarlarını; merak etmeyin o yapmaya alıştığınız şölenlerdeki gibi "rant fırsatı" olarak görmez hiçbir Cumhuriyet insanı 29 Ekim'i! Ücretsiz sahne alacak sanatçısı da çıkar, ücretsiz bayrak basacak tekstilcisi de, yeri göğü kırmızı-beyaz yapacak boyacısı da, ışıkçısı da; gösteri için uçuracağınız uçağın benzinini koyacak iş adamı da...
*
Güneşine göre değişir mi(!)
Anlamadığım bir şey var; İYİ Parti kullanınca "maklube" dedikleri "güneş", AKP'li Menderes Türel kullanınca nasıl "makbul(e)" dönüşüyor ki!
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder