Eylemsizlik kararı ve beklentiler,
Armağan KULOĞLU
oakuloglu@gmail.com
25 Eylül 2010
PKK, 20 Eylül’e kadar eylemsizlik kararı aldı. Bu eylemsizlik kararı ile birlikte bazı isteklerini de dile getirdi. Önce isteklerinin yerine getirileceğine dair söz verilmesi halinde, BDP tarafından açıklanan referandumdaki boykot kararının “evet” e dönüşebileceğini, bu gerçekleşmeyince de, en azından müzakere sürecinin başlayabileceğinin sağlanması halinde eylemsizlik kararının uzatılabileceğini, hatta müzakere sürecinin başlaması durumunda, eylemsizliğin kalıcı olabileceğini üstü kapalı bir şekilde ima etti.
Bölücü siyaset yapanlar ve bölücü terör örgütünün arzusu, eylemsizlik kararını bir pazarlık malzemesi yaparak devlet ve hükümet yetkilileri ile müzakere masasına oturmaktır. Müzakerede de terörü, bir baskı aracı olarak kullanarak tavizler koparmaktır. Bu konuda İmralı avukatları, İmralı’dan aldıkları eylemsizlik kararını uzatma tavsiyesini, bölücü terör örgütüne ulaştırmış, bölücü terör örgütü de bir hafta sonra bu konuda alacakları kararı açıklayacaklarını duyurmuştur.
İmralı siyaset sahnesinde!
Medyaya intikal eden haberlerden, terörün sona erdirilmesi için hükümetin bölücü siyaset yapanlarla doğrudan görüşmeler yapacağı anlaşılmıştır. Milletvekillerinin ve siyasi partilerin hükümetle de olsa karşılıklı görüşmesi doğal karşılanabilir. Ancak İmralı ile devletin organlarının ihtiyaç duyması halinde dolaylı olarak görüşmeler yapılabilmesine bir anlam verilememektedir. Hatta sivil bir heyetin İmralı’da görüşmeler yapmakta olduğuna ilişkin haberler de vardır. Bu durum, İmralı’nın siyaset sahnesinde rol alması demektir. Can ve konforu uluslararası garanti altında olan bir terörist başından neyin karşılığında neyin istenebileceği anlaşılamamıştır. Ondan medet ummak, devletin onuru ile bağdaşmaz. Terörist başı ile bazı görüşmelerin, hatta işbirliğinin yapılabileceği, bundan sonuç alınabileceği, hatta şartların elverişli duruma gelmesi halinde af bile çıkarılabileceği yolunda, halkı bazı konulara alıştırmaya veya yanıltmaya yönelik beyanlar, doğru bir yaklaşım tarzı değildir. Bölücü başına itibar edilmemeli, ona önem verilmemelidir. Bu konuda, halkı doğru bilgiyle aydınlatmaya yönelik açıklamalar yapılmadığı ve önlemler alınmadığı takdirde yönetim ve dolayısı ile ülke zor durumda kalabilir.
Halen Kürt kökenli vatandaşlarımıza, bireysel hak olarak adlandırılabilecek tüm kolaylıklar sağlanmış durumdadır. Bundan daha öteye bir yaklaşım, terörle bir noktaya gelindiğini gösterir ki, bu da Türkiye Cumhuriyeti’nin savunduğu ilkelere ters düşer. Aksi bir durum terörün, siyasetin önünü açacak ve devletle müzakere edilebilecek bir platform olarak kullanılmasına imkân yaratacaktır. Eylemsizlik kararının devam ettirilmesine yönelik çabalar da, bir yol olarak kullanılacaktır.
Terör can yaktığından dikkat çekmektedir. Bu nedenle yönetim, doğal olarak bütün dikkat ve gayretini PKK bölücü terör örgütünün eylemlerinin önlenmesine yönlendirmektedir. Hâlbuki terör eylemleri, bölücülük faaliyetlerinin iç ve dış kamuoyuna taşınmasını sağlamak, toplumda bezginlik, bıkkınlık, korku, endişe ve ümitsizlik yaratmak ve bu konuda dikkat çekmek maksadıyla yapılır. Bu nedenle sadece terörün önlenmesine yönelik yaklaşım tarzı, bölücü siyaset kapsamında faaliyet gösteren BDP’nin, İmralı’nın, DTK’nın, bazı uluslararası STK ve örgütlerin, dış güçlerin, bunların propagandasını yapan yazarların, diğer yazılı, sesli ve görsel medya sözcülerinin bölücülük faaliyeti yapmalarının önünü açar. Maalesef özellikle görsel medya, tarafsız habercilik adına, bölücü siyaset yapanlara programlarında yer vermekte, böylece bölücü siyaset yapan ve bunları savunanların, ülkenin varlığı, bütünlüğü, güvenliği ve ülkenin kuruluş ve varoluş felsefesi olan ulus-devlet ve üniter-devlet anlayışı aleyhinde propaganda yapmalarına imkân sağlamaktadır.
Bölücü faaliyetler engellenmeli
Siyasetçilerden beklenti, sadece terörle mücadeleyi ön planda tutmak değil, bölücü terörle birlikte, hatta ondan da önce, bölücü siyaset ve her türlü bölücü akımla mücadeleyi de dikkate almaları ve söylemlerinde bunu da vurgulamalarıdır. Bölücü faaliyetlerin engellenmesi, terörün de ortadan kalkmasını sağlar. Devlet ve hükümet yetkililerinin gerekli zaman ve yerlerde tek devlet, tek bayrak, tek vatan, tek millet kavramından vazgeçilmeyeceğini ısrarla vurgulamaları olumlu ve kararlı bir yaklaşımdır. Ancak her şeyden önce bölücü terör örgütünün askeri anlamda tam bir yenilgiye uğratılması ve onun bölücü siyasetin önünü açan bir vasıta olarak kullanılmasına fırsat yaratılmaması gerekir. Bu konuda ulusal, uluslararası ve sınır ötesi tedbirler alınmalı, ısrarla takip edilmeli, bu konu iç ve dış politikanın esasını teşkil etmelidir. Ülkenin halen en önemli konusu budur. Başka şekildeki çözüm arayışları ülke çıkarları ile bağdaşmaz.
Bölücü siyaset yapanlar ve bölücü terör örgütünün arzusu, eylemsizlik kararını bir pazarlık malzemesi yaparak devlet ve hükümet yetkilileri ile müzakere masasına oturmaktır. Müzakerede de terörü, bir baskı aracı olarak kullanarak tavizler koparmaktır. Bu konuda İmralı avukatları, İmralı’dan aldıkları eylemsizlik kararını uzatma tavsiyesini, bölücü terör örgütüne ulaştırmış, bölücü terör örgütü de bir hafta sonra bu konuda alacakları kararı açıklayacaklarını duyurmuştur.
İmralı siyaset sahnesinde!
Medyaya intikal eden haberlerden, terörün sona erdirilmesi için hükümetin bölücü siyaset yapanlarla doğrudan görüşmeler yapacağı anlaşılmıştır. Milletvekillerinin ve siyasi partilerin hükümetle de olsa karşılıklı görüşmesi doğal karşılanabilir. Ancak İmralı ile devletin organlarının ihtiyaç duyması halinde dolaylı olarak görüşmeler yapılabilmesine bir anlam verilememektedir. Hatta sivil bir heyetin İmralı’da görüşmeler yapmakta olduğuna ilişkin haberler de vardır. Bu durum, İmralı’nın siyaset sahnesinde rol alması demektir. Can ve konforu uluslararası garanti altında olan bir terörist başından neyin karşılığında neyin istenebileceği anlaşılamamıştır. Ondan medet ummak, devletin onuru ile bağdaşmaz. Terörist başı ile bazı görüşmelerin, hatta işbirliğinin yapılabileceği, bundan sonuç alınabileceği, hatta şartların elverişli duruma gelmesi halinde af bile çıkarılabileceği yolunda, halkı bazı konulara alıştırmaya veya yanıltmaya yönelik beyanlar, doğru bir yaklaşım tarzı değildir. Bölücü başına itibar edilmemeli, ona önem verilmemelidir. Bu konuda, halkı doğru bilgiyle aydınlatmaya yönelik açıklamalar yapılmadığı ve önlemler alınmadığı takdirde yönetim ve dolayısı ile ülke zor durumda kalabilir.
Halen Kürt kökenli vatandaşlarımıza, bireysel hak olarak adlandırılabilecek tüm kolaylıklar sağlanmış durumdadır. Bundan daha öteye bir yaklaşım, terörle bir noktaya gelindiğini gösterir ki, bu da Türkiye Cumhuriyeti’nin savunduğu ilkelere ters düşer. Aksi bir durum terörün, siyasetin önünü açacak ve devletle müzakere edilebilecek bir platform olarak kullanılmasına imkân yaratacaktır. Eylemsizlik kararının devam ettirilmesine yönelik çabalar da, bir yol olarak kullanılacaktır.
Terör can yaktığından dikkat çekmektedir. Bu nedenle yönetim, doğal olarak bütün dikkat ve gayretini PKK bölücü terör örgütünün eylemlerinin önlenmesine yönlendirmektedir. Hâlbuki terör eylemleri, bölücülük faaliyetlerinin iç ve dış kamuoyuna taşınmasını sağlamak, toplumda bezginlik, bıkkınlık, korku, endişe ve ümitsizlik yaratmak ve bu konuda dikkat çekmek maksadıyla yapılır. Bu nedenle sadece terörün önlenmesine yönelik yaklaşım tarzı, bölücü siyaset kapsamında faaliyet gösteren BDP’nin, İmralı’nın, DTK’nın, bazı uluslararası STK ve örgütlerin, dış güçlerin, bunların propagandasını yapan yazarların, diğer yazılı, sesli ve görsel medya sözcülerinin bölücülük faaliyeti yapmalarının önünü açar. Maalesef özellikle görsel medya, tarafsız habercilik adına, bölücü siyaset yapanlara programlarında yer vermekte, böylece bölücü siyaset yapan ve bunları savunanların, ülkenin varlığı, bütünlüğü, güvenliği ve ülkenin kuruluş ve varoluş felsefesi olan ulus-devlet ve üniter-devlet anlayışı aleyhinde propaganda yapmalarına imkân sağlamaktadır.
Bölücü faaliyetler engellenmeli
Siyasetçilerden beklenti, sadece terörle mücadeleyi ön planda tutmak değil, bölücü terörle birlikte, hatta ondan da önce, bölücü siyaset ve her türlü bölücü akımla mücadeleyi de dikkate almaları ve söylemlerinde bunu da vurgulamalarıdır. Bölücü faaliyetlerin engellenmesi, terörün de ortadan kalkmasını sağlar. Devlet ve hükümet yetkililerinin gerekli zaman ve yerlerde tek devlet, tek bayrak, tek vatan, tek millet kavramından vazgeçilmeyeceğini ısrarla vurgulamaları olumlu ve kararlı bir yaklaşımdır. Ancak her şeyden önce bölücü terör örgütünün askeri anlamda tam bir yenilgiye uğratılması ve onun bölücü siyasetin önünü açan bir vasıta olarak kullanılmasına fırsat yaratılmaması gerekir. Bu konuda ulusal, uluslararası ve sınır ötesi tedbirler alınmalı, ısrarla takip edilmeli, bu konu iç ve dış politikanın esasını teşkil etmelidir. Ülkenin halen en önemli konusu budur. Başka şekildeki çözüm arayışları ülke çıkarları ile bağdaşmaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder