23 Ekim 2017 Pazartesi

AKP Hükümeti Dönemi Türkiye-Yunanistan İlişkilerinde Kıbrıs Sorunu BÖLÜM 5


AKP Hükümeti Dönemi Türkiye-Yunanistan İlişkilerinde Kıbrıs Sorunu BÖLÜM 5



5.REFERANDUM SONRASI VE GÜNEY KIBRIS’IN AB ÜYELİĞİNİN ARDINDAN ADADAKİ DURUM

Referandumun ardından Türk tarafına yönelik “çözümsüzlük yanlısı”  algılamaları yön değiştirmiş, Rum tarafının uluslararası alanda psikolojik olarak eli zayıflamıştır. Fakat yine de bu değişim Türk tarafının üzerindeki izolasyonların kaldırılmasını ya da KKTC’nin tanınmasını sağlayamamıştır. Aksine referandum sonrası süreçte Rum tarafı AB üyeliği ile beraber rehavete kapılarak çözüm girişimlerine olumlu yaklaşmamıştır. 
Türkiye ise yaptığı açıklamada 1 Mayıs 2004’te Rumların, adanın tamamını temsil etmeye yetkili olmadıkları gibi, adanın tamamı üzerinde yetki ve egemenliklerinin de bulunmadığını, bundan sonra da Türkiye'nin KKTC'yi tanımaya devam edeceğini açıklamıştır. Aynı şekilde Güney Kıbrıs'ın AB'ye girişinin Türkiye'nin 1960 Anlaşmalarına dayanan Kıbrıs üzerindeki hak ve yükümlülüklerine hiçbir şekilde halel getiremeyeceği vurgulanmıştır. 
Türkiye ise referandum sonrası uzlaşılmaz taraf olmadığını göstermiş ve referandumda çıkan sonucu özellikle Türkiye-AB ilişkileri konusunda kendi yararına kullanmak istemiştir. Fakat bu konuda bir derece rahatlama görülse bile istenen ölçüde başarı sağlanamamıştır.
3 Haziran 2004 tarihinde BM Genel Sekreteri İyi Niyet Misyonu ve müzakere sürecine ilişkin 28 Mayıs’ta hazırladığı raporu sunmuştur. Raporda referandum sonrası Kıbrıs Türklerinin durumunun uluslararası camia tarafından ele alınmasının gerekliliği ve onları dünyadan tecrit etmenin yanlış olduğu belirtilmiştir. Genel Sekreter Kıbrıs Türklerine yönelik ambargo ve kısıtlamaların sona erdirilmesi için uluslararası camiaya ve Güvenlik Konseyi’ne çağrıda bulunmuştur. Raporda ayrıca Kıbrıs’ta kalıcı bir çözümün siyasi eşitlik ve ortaklı temeline dayalı olması gerektiği belirtilmiş, planın başarısız olma nedeni Rum tarafına yüklenmiştir. Kısacası Genel Sekreter raporuyla Rum tarafının Annan Planına değil, çözüme karşı olduklarını dile getirmiştir.  Buna karşı Türkiye’nin “çözüm istemeyen taraf” olarak görülen rolü Rum tarafına geçmiştir. Fakat Rusya zaten önceden de veto kullanacağı uyarısında bulunmuş ve rapor etkili olamamıştır.

16-17 Aralık 2004'teki AB Brüksel Zirvesine gelindiğinde zirvenin sonuç bildirgesinde Türkiye ile müzakerelerin 3 Ekim 2005’te başlaması kararlaştırılmıştır. Referandumdaki tutumu nedeniyle AB üyesi ülkelerle ilişkileri olumsuz olan Papadopulus ise müzakere tarihi konusunda Türkiye’yi engelleyememiştir. Türkiye,  yeni üyelerle Gümrük Birliği Uyum Protokolü imzalamayı kabul etmiş, ancak bunun GKRY'ni tanındığı anlamına gelmediğini belirtmiştir. Türkiye'nin bu açıklamasının üzerine ise AB karşı bildiri yayınlamış ve Türk limanlarının GKRY gemilerine açılmadıkça müzakerelerin ilerlemeyeceğini açıklamıştır. Bu baskılar üzerine Türkiye Dışişleri Bakanlığı kararlı bir şekilde Türklere yönelik baskılar kalkmadıkça ve çözüm bulunmadıkça limanların açılmayacağını ve GKRY'nin tanınamayacağını belirtmiştir. 
Referandum sonrası AK Parti hükümeti, İslam Konferansı Örgütünde Kıbrıs konusunda girişimlerde bulunmuştur. Mayıs 2004’te Erdoğan KKTC’nin statüsünün yükseltilebileceği mesajını vermiştir. Türkiye’nin bu diplomatik girişimleri sonucu Haziran 2004’te olumlu sonuç vererek, KKTC’nin İKÖ toplantılarına KKTC yerine Annan Planı’na da uyumlu olan “Kıbrıs Türk Devleti” sıfatıyla katılması kararlaştırılmıştır. Fakat yine de İKÖ üyeliği söz konusu olmamaktadır. Diplomatik başarı olarak kamuoyuna sunulan bu gelişme diplomatik bir krize neden olmuş, AB Dönem Başkanı Hollanda KKTC’nin yeni adıyla temsil edileceği AB-İKÖ Forumuna katılamayacağını açıklamış, diğer AB üyelerinin de katılmamalarını önermiştir. Kriz yaşamak istemeyen Türkiye ise İKÖ toplantısının iptal edilmesini sağlamıştır.  Bu gelişme ise Türkiye’nin Kıbrıs sorunun da pek fazla hareket edemediğini göstermektedir. 
Bu arada 20 Şubat 2005’te gerçekleşen KKTC’de genel seçimlerine göz atarsak; CTP %44.45 oy ile 24 milletvekili ile birinci parti olmuş, UBP %31.71 oyla 19 milletvekili, DP %13.49 oyla 6 milletvekili, BDH ise %5.81 oy ile 1 milletvekili çıkarmıştır. DP-CTP koalisyonu oluşturulmuş, 17 Nisan 2005'te ki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ise koalisyon lideri Mehmet Ali Talat cumhurbaşkanı olmuştur. 1976’dan beri aday olan Rauf Denktaş ise 17 Nisan seçimlerine katılmamıştır. 9 Mayıs’ta ise Başbakan Ferdi Sabit Soyer’in kurduğu yeni hükümet göreve başlamıştır.  

29 Temmuz 2005 tarihine gelindiğinde, Türkiye’nin Aralık 2004’te ki AB Brüksel Zirvesinde imzalamayı taahhüt ettiği 1963 Ankara Anlaşması’nı tüm AB ülkelerine genişleten “Uyum Protokolü” imzalanmıştır. Ayrıca bu protokol imzalanırken GKRY’nin tanınmadığı da kayda geçirilmiştir. Fakat Türkiye’nin protokolü imzalarken yaptığı deklarasyona cevaben AB karşı bir deklarasyona yayınlamıştır. 

Referandum sonrası yapılan bir diğer girişim ise adaya “doğrudan uçuşlar” konusundadır. Kıbrıs ekonomisinde turizm önemli yer tutmaktadır. Adaya uçuş süre ve mesafesinin uzun olması ve ücretlerinde fazla olmasından dolayı soruna çözüm bulunmak istenmiştir. Kıbrıs’a Türkiye dışında başka bir ülkeden doğrudan uçuş yapılamamaktadır, bu da izolasyonların kaldırılmasını gerektirmektedir. Bu konuda ABD’li yetkililer Ekim 2004’te Ercan Havaalanına incelemeler yapmış ama bu faaliyetleri doğrudan uçuşların başlaması sonucunu vermemiştir. Bu yönde Azerbaycan Ağustos 2005’te somut bir adım atmış Ercan-Bakü arası tek bir doğrudan uçuş gerçekleştirmiştir. Bu uçuşla 31 yıl aradan sonra ilk kez Türkiye dışından bir ülkeden Kuzey Kıbrıs'a doğrudan uçuş gerçekleştirilmiştir. Rum kesimi ise bu olaya yasadışı olduğu gerekçesini göstererek tepki göstermiştir.    Fakat AB, Avrupa Komşuluk Politikası çerçevesinde ilişki kurduğu Azerbaycan’ın bu programa katılmasını ertelemiş ve Azerbaycan vazgeçmiştir. Öte yandan referandum sonuçları hakkında Aliyev’in KKTC’yi tanımada ön sıralarda yer alma vaadi sonraları, Yukarı Karabağ konusunda örnek olabileceği düşüncesiyle rafa kaldırılmıştır. 

Doğrudan uçuşlar ile ilgili diğer bir girişimde Aralık 2006’da İngiltere Başbakanı Blair’den Ankara ziyareti sırasında gelmiştir. Blair, uluslararası hukuk çerçevesinde mümkün olduğu kadar Kuzey Kıbrıs’a doğrudan uçuşlar gerçekleştirmeye çalışacaklarını belirtmiş, ancak somut adımlar atılmamıştır. Bunun üzerine Kıbrıs Türk Hava Yolları İngiliz Sivil Havacılık Otoritesine doğrudan uçuşlar başvurusu yaptıysa da bu başvuru uluslararası hukuka aykırılık gerekçesi ile reddedilmiştir. Kısacası doğrudan uçuşlar ile ilgili Türklerin hiçbir talebi karşılık bulamamış, Kıbrıs Türklerinin mağduriyetleri çözülememiştir.
Bir diğer girişim 24 Ocak 2006’da ise dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün girişimiyle sorunun çözümüne yönelik bir Eylem Planı ile yeni bir girişim başlamıştır. 10 maddeden oluşan bu planda Türkleri üzerindeki kısıtlama ve ambargoların kaldırılması amacıyla Türklerin limanlarını ve hava alanlarını Kıbrıs Rum bandıralı gemi ve uçaklara açılmasını öngörmekteydi. Uluslararası toplum tarafından destek gören bu plan Rum tarafınca hemen reddedildi. 
15 Haziran 2006'da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Kuzey Kıbrıs'a yönelik ambargolar kaldırılmadıkça Türkiye'nin AB baskılarına boyun eğmeyeceğini ve Kıbrıs'a limanlarını açmayacağını belirterek kararlı bir tutum sergilemiştir.
8 Temmuz 2006'da Cumhurbaşkanı Talat ile GKRY lideri Papadopulos, BM Genel Sekreter Siyasi İşler Yardımcısı İbrahim Gambari'nin eşliğinde görüşme gerçekleştirmiş, bu mutabakat sonunda varılmış olan karar ve "İlkeler Dizisi" kabul edilmiştir. Fakat sorunun özünü ilgilendiren bu kararlar GKRY'nin engellemeleri nedeniyle ilerleme kaydedilmemiştir. 

KKTC’nin kapsamlı bir çözüme yönelik girişimlerinde biri de 5 Eylül 2007’de Talat-Papadopulos görüşmesidir. İki lider bu tarihte BM gözetiminde ilk kez bir araya gelmiş, görüşmelerin en kısa zamanda başlaması gerektiği konusunda uzlaşmıştır.  

Sonuç olarak referandum esnasında adada dünyaya entegre olmak, ticaret yapmak isteyen çevreler “evet” oyu vermiş, ancak referandum sonrası bu istekler gerçekleşememiştir. Rum ve Yunan yetkililerin açıklamaları ve AB’nin takındığı tavırların gösterdiği üzere amaç KKTC’nin tanınması, izolasyonların kaldırılması, ambargoların hafifletilmesi değil, Kıbrıs Türklerini ekonomik olarak zor durumda bırakarak teslim olmaya zorlamak ve egemenlik haklarını elinden almaktır. Böylelikle Rum, Yunan ve AB adada ambargoları sürdürerek Kıbrıslı Türklerin Türkiye ile bağlantılıları koparmak, adanın Yunanistan’a yakınlaşmasını sağlamak ve de adadaki Türkleri Batı Trakya’da olduğu gibi azınlık durumuna düşürmek istemişlerdir.

6.TARİHTEN GÜNÜMÜZE KIBRIS SORUNUNUN “AVRUPALILAŞMASI” VE BU BAĞLAMDA YUNANİSTAN İLE İLİŞKİLER:

Yunanistan, 1981 yılında Avrupa Topluluğu’na üye olmuş, Kıbrıs Sorunu AB/AT’nin iç sorunlarından biri hâline gelmiştir. Bunun nedeni ise 1981’den itibaren Yunanistan’ın üyeliği sayesinde AB kurumlarını Rum tarafı lehine karar almaya zorlaması olmuştur. Kıbrıs Rum Kesimi’nin topluluğa üyelik başvurusu ise 1990’da gerçekleşmiş, üyeliğin 1993’te olumlu karşılanması ile Kıbrıs Sorunu nitelik değiştirmiştir. 1950’lerden beri Türk-Yunan ve belirli ölçüde İngiliz ilişkilerinin bir konusu olan Kıbrıs Sorunu Rum tarafının tam üyelik başvurusuyla beraber “Avrupalılaşma” ya başlamıştır. “Avrupalılaşma” 1990’lı yıllarda başlayan AB Devlet ve Hükümet Başkanları Zirve kararları ile adım adım Türkiye-AB İlişkilerinin kilit noktası hâline gelmesiyle mümkün olmuştur. Bununla birlikte Rum tarafını çözüme teşvik eden bir unsur kalmamıştır.
Türkiye ise 1987’de AT’ na tam üyelik başvurusunda bulunmuştur. 1989 yılında AT Komisyonu, Türkiye’nin üyeliği konusunda Kıbrıs sorununa bir çözümün ilk şart olduğunu açıklamıştır. Bu tarihten itibaren Kıbrıs sorununa dair her türlü belgede ya da Zirve sonuç belgelerinde sorununun sorumlusu olarak Türkiye gösterilmiştir. 

4 Temmuz 1990’da ise Rum tarafı Kıbrıs adasının tamamı adına AB’ye üyelik başvurusunda bulunmuş, Türkiye’nin itirazlarına rağmen AB Komisyonu 17 Ekim 1993’te ise Rumları tam üyeliğe uygun bulunmuş ve üyelik süreci başlamıştır. Güney Kıbrıs’ın tam üyelik başvurusunun ardından 1994 Korfu Zirvesi’nde Kıbrıs sorununda Rumları çözüm yönünde eylemsizliğe sürükleyen ilk karar alınmıştır. Zirvede Kıbrıs sorununun çözümü Kıbrıs için müzakerelere başlama şartı olmaktan çıkarılma kararı alınmıştır. Ayrıca Türkiye Gümrük Birliği müzakereleri bu zirvede pazarlık unsuru olarak kullanılmıştır. Yunanistan’ın veto tehdidi ışığında gerçekleşen zirvede Yunanistan, Kıbrıs ile müzakerelere başlaması için kabul edilebilir bir tarih vermedikçe Türkiye’nin Gümrük Birliği üyeliğine onay vermeyeceğini açıklamıştır. Sonraki yıllarda gerçekleşen 1996 Dublin Zirvesi’nde, 1997 gerçekleşen Gündem 2000’de, 1997 Lüksemburg Zirvesi’nde yine soruna yönelik kararlar alınmıştır. 

10-11 Aralık 1999 tarihli Helsinki Zirvesi ise Türk-Yunan ilişkilerindeki yumuşamanın ilk somut sonucu olmuştur.  Zirve sürecinin sonundaki bildiride Türkiye aday ülkeler arasında sayılmış, Yunanistan'da buna karşı çıkmamıştır. Kıbrıs konusunda ise AB Konseyi, politik bir çözümün Kıbrıs'ın AB'ye katılımını kolaylaştıracağının altı çizilmiştir. Üyelik müzakerelerinin tamamlanmasına kadar kapsamlı bir çözüme ulaşılamamış olursa, Konsey'in üyelik konusundaki kararı bir ön şart olmaksızın verileceği belirtilmiştir. Yani Helsinki'de bölünmüşlük sorununa çözüm bulunmadan Kıbrıs'ın AB'ye üye olabileceği açıklanmıştır. Ayrıca Kıbrıs’ta çözümün Türkiye’nin AB üyeliği için bir önkoşul olmadığı belirtilmiş, diğer yandan üstü kapalı biçimde de olsa Türkiye'nin üyelik sürecinin Ege ve Kıbrıs sorunlarında kaydedilecek ilerlemelerden etkileneceği belirtilmiştir.  Bununla beraber 2004’te gerçekleşen Annan Planı referandumuna Rumlar Helsinki Zirve kararlarının rahatlığıyla girmiş ve çözümden yana bir tutum sergilememiştir.

7.DOĞU AKDENİZDEKİ YETKİ ALANI SORUNLARI

2001 yılından itibaren Yunanistan ve GKRY basınında Doğu Akdeniz'de özellikle Kıbrıs'ın güneyinde zengin petrol ve doğalgaz yatakları bulunduğu belirtilmiş ve beraberinde kıta sahanlığı sınırlandırılması uyuşmazlıkları süregelmiştir. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, AB adına rant elde etmeye çalışarak yaptığı girişimler sonucunda Doğu Akdeniz bölgesinde Mısır, Lübnan, Suriye ve İsrail ile bazı deniz alanları üzerine anlaşma yapma aşamasına gelinmiştir. Güney Rum Yönetimi Münhasır Ekonomik Bölge Anlaşması yaparak Rum Yönetimi tüm ada adına hareket etmiştir. Bu antlaşma Annan Planına dahil edilmiş, ancak Türkiye’nin bunu kabul etmediği kayıtlara geçmiştir. Ve Türkiye 2004’ten 2010’a kadar MEB Anlaşmasını kabul etmediğini BM’e de belirtmiştir. Türkiye’de tedbir için Güney Kıbrıs’a nota vermiştir. Şubat 2007’de Güney Kıbrıs 13 adet arama ruhsatı satışa çıkarmasıyla Türkiye ile ilişkileri gerilmiştir. Amerikalı şirketlerde belirtilen sahalarda arama yapmak için teklif vermişlerdir. Türkiye söz konusu Petrol ve doğalgaz araştırmalarına tepkisi savaş gemilerini belirtilen sahalarda sismik araştırma yapan gemilere müdahale ederek bölgeyi terk etmelerini sağlamak olmuştur. Ağustos 2007’de ise Türkiye, Kıbrıs’ın batısından bir bölgede TPAO’ya arama ruhsatı vererek burasının kendi kıta sahanlığının bir parçası olarak gördüğünü üstü kapalı olarak ortaya koymuştur. Kasım 2008’de ise Türkiye, Yunan savaş gemilerine rağmen bölgede jeofizik araştırmalar yapmış, ardından gerginlikler artarak sürmüştür. 

17 Aralık 2010'de Rum Yönetimi ile MEB imzalayan bir diğer ülke İsrail olmuştur. Bu esnada GKRY'nin açtığı ihale sonucu ABD'de bulunan Noble şirketi 18 Eylül 2011'de sondaj çalışmalarına başlamıştır. Bu olay Türkiye tarafından oldukça tepki almıştır. Bir diğer Türkiye'nin tepkisini çeken olay ise 11 Şubat 2012'de ise AB Resmi gazetesinde yayımlanan duyuruda GKRY'nin sözde münhasır ekonomik bölgesinde yeni bir uluslararası hidrokarbon arama ruhsat ihalesine çıktığının öğrenilmesi olmuştur. Türk Dışişleri Bakanlığı basın açıklaması ile Rumları bu sorumsuz adımlarından ötürü protesto ettiğini açıklamıştır. Diğer bir önemi gelişme 21 Eylül 2011'de Türkiye-KKTC arasında imzalanan Kıta Sahanlığı Anlaşması olmuştur.  Rum Yönetiminin Doğu Akdeniz’deki bencil politikalarını Yunanistan’da destek vermiş, bu da Türk-Yunan ilişkilerinde daha da çatlaklara neden olmuştur.

Eylül 2011’de Ban Ki-moon deniz zenginliklerinin kullanılması konusunda bir öneri yapmıştır. Kaynakların birlikte çıkarılmasını, daha sonra oluşturulacak bir komite tarafından alınan kararlarla da taraflar arasında paylaşılmasını önermiştir. Fakat bu öneri Rum Yönetimi tarafından Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenlik haklarına halel getirdiği gerekçesi ile reddedilmiştir.
Türkiye ise kıta sahanlığının ihlâl ediliyor olmasından ötürü olaylara sessiz kalmamış, Doğu Akdeniz’de etkinliğini göstermek istemiştir. KKTC ise deniz yetki alanlarındaki sorunların ve zenginliklerin paylaşımının müzakereler sonucu bir çözüm bulunduktan sonraya bırakılmasını savunmaktadır. Ayrıca süregelen gelişmeler sonucu Ortadoğu devletleri de işin içine girerek deniz yetki alanları konusu oldukça karmaşık bir hâle gelmiştir.

8.KKTC’DE LİDER DEĞİŞİKLİĞİ: DERVİŞ EROĞLU DÖNEMİ

Seçimleri uluslararası kamuoyu da dikkatle izlemiştir, Eroğlu'nun seçilmesi hâlinde çözüm yönündeki çalışmaları sekteye uğratacağı düşünülmüştür. Hatta adaya uzun süre uğramayan BM Genel Sekreteri Ban'da seçimlere az bir süre kala adayı ziyaret etmiştir. Türkiye'de çözümü destekleyen AK Parti hükümeti ise adadaki taraflara eşit mesafede duruş sergilese bile, süreçte mevcut yönetimin sürmesi ve müzakerelerin devam etmesini istemiştir. Türkiye, Avrupa Birliği sürecinde önemli gördüğü Kıbrıs Sorununda, Rum tarafı, Yunanistan ve uluslararası aktörler de Talat'ı çözüm yönünde daha tavizkâr tutumda olduğu için desteklemektedir.
CTP’nin başarısızlıklarından etkilenen Cumhurbaşkanı Talat olumsuz yönde etkilenmiş ve adada sağ-milliyetçi siyaset yeniden yükselişe geçmeye başlamıştır. 2009 genel seçimlerinde görülen durum 2010’da Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de görülmüştür. Ve %50.38 oy alan Derviş Eroğlu ilk turda seçilerek Cumhurbaşkanı olmuştur. Seçim sonrası Yunan ve Rum medyaları ise "seçimleri yeni Denktaş kazandı", "çözüm isteyen tek lider Talat kaybetti" şeklinde yorumlamıştır. Eroğlu ise seçilmesinin ardından müzakerelerin devam edeceğini açıklamış, ama 1974 şartlarından geriye dönüş olmayacağını vurgulamış, her fırsatta iki devletin olduğu konfederal çözümü savunmuştur. Talat ve Hristofyas'ın ise müzakere masasında ulaşmaya çalıştıkları çözüm siyasi eşitliğe sahip iki toplumlu tek olarak federasyondur. Yani 1960'ta kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti'ne geri dönüş söz konusudur.
13 Aralık 2013’e gelindiğinde Atina'da Başbakan Andonis Samaras ardından da Yunan Dışişleri Bakanı Evangelos Venizelos ile görüşen Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, mevkidaşı ile beraber Türkiye'nin Kıbrıs için müzakerelerin kısa sürede başlaması konusundaki isteğini ve çözüm yönündeki iradesini göstermiştir. Davutoğlu bu görüşmede Türk-Yunan ilişkilerinin son yıllarda dünyaya örnek olacak ilerlemeler kaydettiğini belirtmiştir. Venizelos ise Kıbrıs halkının kabul edebileceği bir çözümü desteklediklerini belirtmiştir. Türkiye ile Yunanistan müzakerelere cesaret vermek konusunda anlaşmıştır.
Aynı zamanda mevcut hükümetteki AK Parti 2023 açıkladığı 2023 vizyonunda adada eşit ve adil birliktelik istediğini açıkça dile getirmiştir. Türkiye bu zamana kadar Annan Planını onaylayarak barışçıl şekilde üzerine düşen görevi yapmışlardır, ancak Rum tarafı uzlaşmayı tercih etmemiştir. Ardından uzlaşmadan kaçarak BM planını reddeden Rum tarafı ödüllendirilmiştir. Ve Türkiye bu olanların farkındadır. Türkiye hala çözümden yanadır. Kıbrıs Türkleri yalnız değildir. Ayrıca Türkiye, Kıbrıs’ın ekonomik ve yapısal değişimlerine katkı verecek, mali desteğiniz sürdürecektir. Türkiye’nin ada ve çevresinde petrol ve doğalgaz aramaları sürdürülecektir. 

SONUÇ

Yunanistan tarihsel geçmişinin Eski Yunan ve Bizans İmparatorluğu’na dayandığını ileri sürmektedir. Osmanlı İmparatorluğu egemenliği içerisinde geçen yaklaşık 500 küsur yıl kimi tarihçiler için kara dönem, kimi tarihçiler için ise Osmanlı hoşgörüsü ve iki toplumun barış içinde yaşadığı dönem olarak tanımlanmaktadır.
1923 Lozan Barış Antlaşması'ndan kalan sorunlarının çözülmesinin ardından Türkiye ve Yunanistan kalkınma sorunları ile ilgilenmiş, dış tehditler karşısında bir yakınlaşma dönemine girilmiştir. Ancak Atatürk-Venizelos dönemi sorunların çözülmesiyle başlayan bu yakınlaşmanın olduğu tarihlerde Kıbrıs ve Ege gibi belirgin bir sorun bulunmayışından dolayı ilişkiler sorunsuz şekilde sağlanabilmiştir.  II. Dünya Savaşı sırasında Yunanistan'ın işgal edilmesiyle kesintiye uğrasa da 1950'li yılların ortalarına kadar bu yakınlaşma dönemi sürebilmiştir.
Türkiye ve Yunanistan arasındaki temel meseleler içinde Kıbrıs'ın önemli bir yeri bulunmaktadır. Kıbrıs, Doğu Akdeniz'in ortasında bulunması ve Ortadoğu'ya yakınlığı ile askeri üs niteliğinde olması nedeniyle tarihsel süreçte büyük güçlerin oyun alanı hâline gelmiştir. 
Yunanistan, adada yaşayan Rum nüfusunu kullanarak Kıbrıs'ın Yunanistan'a ilhakını gerçekleştirmek için girişimlerde bulunmuştur. Yunanistan'ın bu girişimleri adada kanlı olaylara, darbelere, katliamlara neden olan bir noktadadır. 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı ile Türkiye adaya müdahale ederek Kıbrıs’ın Yunanistan'a ilhakını engellemiştir. Atina, Türkiye’nin garantörlük temelinde adaya müdahalesini kabul etmeyerek, adanın Türkiye tarafından işgal edildiğini öne sürmektedir. Yunanistan bunun sonucu Türkiye ile Kıbrıs konusunda baş edemeyeceğini kavrayınca farklı destek arayışlarına girmiştir. Bu destek ise Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin 2004'te AB'ne girmesi ile sağlanmıştır. GKRY' nin AB üyeliğinin ardından ise sorun Türk-Yunan sorunu olmaktan çıkıp Türkiye-AB meselesi hâline gelmiştir.

Türkiye uzun yıllar Kıbrıs Sorunu karşısında geleneksel politikasını korumuştur. 1950’lerden 2000’lere kadar sorun “milli dava” olarak görülmüş ve buna bağlı olarak politika üretilmiştir. Türkiye bu geleneksel Kıbrıs politikası gereği her zaman sorunun iki tarafında siyasi ve hukuki açıdan eşitliğine dayalı olarak çözülmesini istemiştir. Bu çerçevede sorunun BM çatısı altında ve “karşılıklılık” esasına göre çözülmesi amaçlanmıştır. AK Parti hükümetinin Kıbrıs politikasında da bu dalgalanmaya şahit olunmuştur. 1999 Helsinki kararları ve AB süreci ile beraber çözüm politikasında farklı bir dönem başlamıştır. Helsinki Zirvesi sonunda Kıbrıs sorunu üstü kapalı şekilde Türkiye’nin üyelik süreci ile ilişkilendirilmiştir. Hükümetlerin değişmesiyle beraber Kıbrıs politikası zamanla farklılaşsa bile belirli aşamalara gelindiğinde sonra geleneksel politikaya dönülmüştür. AK Parti hükümeti ile beraber ise sorunun çözümü konusunda daha radikal davranılmış, Yunanistan ile ilişkilerde de proaktif bir dış politika seyredilmiş ve de Annan Planı çerçevesinde soruna çözüm bulma arayışlarına girilmiştir. Bu çerçevede uzun yıllar süren Denktaş'ın konfederasyon tezinden uzaklaşarak, Belçika'daki gibi iki toplumlu devlet yönetiminin kurulmasını istemiştir. Ancak Rum kesiminin AB üyeliğini elde etmesi, peşi sıra Türk tarafının aksine Rum tarafının Annan planını reddetmesi Rum tarafının uzlaşılmaz taraf olduğunu tescil etmiştir. Ayrıca AK Parti adada kendi Kıbrıs politikasına paralellik gösteren partileri desteklemiştir. Planın reddi de adadaki siyasette dengeleri değiştirmiştir. AK Parti hükümetinin Kıbrıs politikasını Annan öncesi ve sonrası olarak iki ayaklı düşünülebilir. İlk dört yıllık süreçte AB odaklı olarak plan desteklenmiştir. Ancak referandum sonrası Rum tarafının ikiyüzlülüğü ve çözümden yana olmadığı açıkça tescil edilmiştir. Ayrıca uluslararası kamuoyu ve AB nezdinde Türkiye’nin lehine puan kazanılmıştır.  2009 seçimlerini UBP kazandı ve Derviş Eroğlu Cumhurbaşkanı olmuştur. Eroğlu döneminde de Rum tarafı ile görüşmeler sürdürülmüştür. Günümüze gelindiğimizde ise Türk tarafı ve Rum tarafı hâlâ çözüme yönelik görüşmelere devam etmektedir.
Ancak unutulmaması gereken şey hükümetlerin geçici, ülke dış politika ve duruşlarının kalıcı olduğudur. Hangi iktidar yönetime gelirse gelsin, Kıbrıs ile Türkiye’nin tarihsel geçmişi ve kültürel bağları unutulmamalı, stratejik açıdan da önemli olan bu ada ihmal edilmemeli, iki taraf için en uygun ve barışçı çözüm yöntemi bulunmalıdır.


Efendiler; Kıbrıs düşman elinde bulunduğu sürece bu bölgenin ikmal yolları tıkanmıştır. Kıbrıs'a dikkat ediniz. Bu ada bizim için önemlidir.        
1937 Mustafa Kemal ATATÜRK..,


KAYNAKÇA

Kitaplar:

Denktaş Rauf R, Son Çağrı, Ankara: Remzi Kitâbevi, Mart 2007
Erol Mütercimler Erol, Satılık Ada Kıbrıs: Barış Harekâtı’nın Bilinmeyen Öyküsü, İstanbul: Toplumsal Dönüşüm Yay. Kasım.
Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı, Türk-Yunan İlişkileri ve Megali İdea, Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yay. , Haziran 1985.
İkizer Hasan, Kıbrıs: İki Ulus İki Devlet, Ankara: Kıbrıs Türk Kültür Derneği Yayınları, Mayıs 2007 
İsmail Sabahattin, Kıbrıs’ta Yunan Sorunu (1821-200) , Kıbrıs: Akdeniz Haber Ajansı Yayınları, 2000
İsmail Sabahattin, 150 Soruda Kıbrıs Sorunu, İstanbul: Kastaş Yay. , 1998.
İşyar Ömer Göksel, Karşılaştırmalı dış politikalar: yöntemler-modeller-örnekler ve karşılaştırmalı Türk dış politikası, Bursa: Dora Yayıncılık, Ekim 2009.
Kıbrıs Sorunu ( Haz. Av. Mehmet Cengiz, Av. Uğur Uzel) , Ankara: Ankara Barosu Yay. , 2001.
Manisalı Erol, Avrupa Kıskacında Kıbrıs, İstanbul: Derin Yayınevi, Nisan 2004
Oran Baskın, Türk Dış Politikası(2001-2012)Kurtuluş Savaşından Bugüne, Olgular Belgeler, Yorumlar),  İstanbul: İletişim Yay. , 2013.
Örmeci Ozan, Bir Türk Sosyal Demokratı: İsmail Cem, Uşak: AKY Basım Yayın, Mayıs 2011
Özmen Süleyman, Avrasya’nın Kırılma Noktası: Kıbrıs, İstanbul: IQ Yay. , Mayıs 2005. 
Sönmezoğlu Faruk, Türkiye-Yunanistan İlişkileri ve Büyük Güçler: Kıbrıs, Ege ve Diğer Sorunlar, İstanbul: Der Yayınevi, 2000.
Tuncer Hünel, Kıbrıs Sarmalı, Ankara: Ümit Yayıncılık, Şubat 2005.
Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu, Kıbrıs Sorununa Alternatif Yaklaşımlar: Çok Bileşenli Adım Modeli, USAK Raporları, No: 08-02Ankara: Nisan 2008, 

Makaleler:

Akgün, Sibel, Atatürk Dönemi Türkiye ve Kıbrıs Türk Toplumu İlişkileri (1923-1938), XVI. Türk Tarih Kongresi Bildirisi, Şubat 2012.
Boncukçu Emine, Doğu Akdeniz Kıta Sahanlığı Çerçevesinde Türkiye’nin Kıbrıs Sorunu,http://www.academia.edu/5119810/DOGU_AKDENIZ_KITA_SAHANLIGI_CERCEVESINDE_TURKIYENIN_KIBRIS_SORUNU , (e.t.14.12.2013)
Çakmak Zafer, Venizelos’un Atatürk’ü Nobel Barış Ödülüne Aday Göstermesi, http://perweb.firat.edu.tr/personel/yayinlar/fua_715/715_47877.pdf 2008.
Çolak Yılmaz, KKTC Siyaseti ve Kıbrıs Sorunu, http://www.sde.org.tr/userfiles/file/SDE_Analiz-Kibris.pdf (e.t.27.11.2013)
Demirtaş Bagdonas Özden , Türkiye’nin Vazgeçilmez İki Davası: AB ve Kıbrıs, Uluslararası Hukuk ve Politika (DERGİ), Cilt 3, No:11,  ss.17-40, 2007, http://www.usakgundem.com/makale/39/t%C3%BCrkiye%E2%80%99nin-%E2%80%98vazge%C3%A7ilmez%E2%80%99-%C4%B0ki-davas%C4%B1-k%C4%B1br%C4%B1s-ve-%E2%80%98bat%C4%B1%E2%80%99-%E2%80%98avrupa%E2%80%99ya-y%C3%B6nelim-.html  (e.t.08.12.2013)
Duran Hasan, BM ve AB Çerçevesinde Kıbrıs Sorununa Güncel Bir Bakış, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Ağustos 2008, Sayı:21 http://sbe.dumlupinar.edu.tr/21/8-hasan%20duran.pdf, (e.t.04.12.2013)
Göktürk, Turgay Bülent, Rumlar’ın Kıbrıs'taki Enosis İsteklerinin Şiddete Dönüşmesi: 1931 İsyanı; Öncesi ve Sonrası, Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, Cilt VI, Sayı 16-17, Bahar-Güz 2008.
Güler Yavuz, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Kuruluşuna Kadar Kıbrıs Meselesi, G.Ü. Kırşehir Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt 5, Sayı 1, 2004
Günay Necla, Filik-i Eterya Cemiyeti, Gazi Üniversitesi Kırşehir Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt 6, Sayı 1, 2005.
Hülagü Metin, Türkiye, Yunanistan ve Avrupa İlişkilerinde Kıbrıs, http://www.metinhulagu.com/images/dosyalar/20120229230708_0.pdf (e.t.19.05.2013)
Kalelioğlu Oğuz, Türk-Yunan İlişkileri ve Megali İdea, Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, Sayı 41, Mayıs 2008.
Keser Ulvi, 2004 Referandum Döneminde Kıbrıs ve Yaşanan Gelişmeler, http://web.deu.edu.tr/ataturkilkeleri/pdf/13ncusonhali/12-S13_ulvikeser_173-188.pdf (e.t 04.12.2013)
Melek M. Fırat, Helsinki Zirvesinden Günümüze Türkiye-AB İlişkileri, http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/16/1121/13203.pdf ,  (e.t.14.12.2013)
Meral Ömer Ertuğrul, Türk-Yunan İlişkileri ve Kıbrıs,  http://www.scribd.com/%C3%96mer_meral (e.t. 10.05.2013) 
Pirinççi Ferhat, Annan Planı Tarihi Bir Fırsat mı? Çözüm ve çözümsüzlüğün Karşılaştırmalı Analizi, http://www.ferhatpirincci.com/eserler/Annan_uludag.pdf, (e.t.27.11.2013)
Sarıkoyuncu, Esra, Demokrat Parti Döneminde Türkiye'nin Kıbrıs Politikası (1950-1960), Gazi Akademik Bakış Dergisi, Cilt6 Sayı11, Kış 2012
Toprak Serap, 1821 Mora İsyanı, Tarihin Peşinde Uluslararası Tarih ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, , Sayı 6, Yıl 2011.
Turan Aslıhan, Kıbrıs Sorununun Türkiye-AB İlişkilerine Etkisi, http://www.bilgesam.org/tr/index.php?option=com_content&view=article&id=553:kbrs-sorununun-tuerkiye-ab-likilerine-etkisi&catid=70:ab-analizler&Itemid=134 , (e.t. 04.12.2013)
Ünay Bora, Türkiye-Yunanistan İlişkilerinde Temel Sorunlar ve 1999 Sonrası Yumuşama Dönemi, http://acikarsiv.atilim.edu.tr/browse/185, (e.t.17.10.2013) 
Vatansever Müge, Kıbrıs Sorunu’nun Tarihsel Gelişimi, http://web.deu.edu.tr/hukuk/dergiler/dergimiz-12-ozel/3-kamu/9-mugevatansever.pdf, (e.t.27.11.2013)
Yalım Burak, Derviş Eroğlu: KKTC’de Yeni Dönem, s.1 http://www.academia.edu/230203/Dervis_Eroglu_KKTCde_Yeni_Donem, (e.t.13.12.2013) 
Yavuz Celalettin, Kıbrıslı Türkler Besleme Oldular. , 07.02.2011 , http://www.turksam.org/tr/yazdir2322.html , (e.t.06.06.2013)

Elektronik Kaynaklar:

AK Parti 2023 Siyasi Vizyonu, http://www.akparti.org.tr/site/akparti/2023-siyasi-vizyon, (e.t.04.01.2014)
AK Parti 3 Kasım 2002 Seçim Beyannamesi, http://www.akparti.org.tr/tbmm/tbmmgrup/SE%C3%87%C4%B0M%20beyanname-KISALTILMI%C5%9E.doc, (e.t.28.11.2013)
Anadolu’dan Kıbrıs Can suyu , http://ekonomiekibi.com/haber/detay/1798/anadoludan_kibris_cansuyu , 13.10.2012 , (e.t.06.06.2013)
Bravo Komşu, http://arsiv.sabah.com.tr/1999/08/23/d01.html , 23.08.1999 , (e.t.17.20.2013)
Denktaş: Annan Planı’nın Görüşülecek Bir Yanı Yok,  22.12.2003, http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=99767 , (e.t.05.06.2013)
Denktaş’tan Klerides’e Yüz yüze Görüşme Çağrısı, 08.11.2001, http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=20415 , (e.t.20.10.2013)
Dünden Bugüne Kıbrıs Tarihi ve Kıbrıs Sorunu_ I  http://akaum.atilim.edu.tr/pdfs/KibrisTarihiveKibrisSorunu_I.pdf (e.t.18.05.2013)
Dünden Bugüne Kıbrıs Tarihi ve Kıbrıs Sorunu_ III , http://akaum.atilim.edu.tr/pdfs/KibrisTarihiveKibrisSorunu_III.pdf  (e.t.24.05.2013)
Dünden Bugüne Kıbrıs Tarihi ve Kıbrıs Sorunu IV, http://crc.atilim.edu.tr/sorun/57-kbrs-tarihi-  , (e.t.06.06.2013)
İki Liderin Üzerinde Mutabakata Varmış Olduğu Karar ve İlkeler Dizisi için BKZ: http://akaum.atilim.edu.tr/pdfs/%C4%B0lkelerDizisi.pdf , (e.t.06.06.2013)
Kıbrıs Buluşması 5 Eylül’de , http://www.dw.de/k%C4%B1br%C4%B1s-bulu%C5%9Fmas%C4%B1-5-eyl%C3%BClde/a-2746773 , 21.08.2007, (e.t. 08.12.2013)
Kuzey Kıbrıs’a Doğrudan Uçuş, http://www.dw.de/kuzey-k%C4%B1br%C4%B1sa-do%C4%9Frudan-u%C3%A7u%C5%9F/a-2524266 , 28.05.2007, (e.t.05.12.2013)
Kıbrıs Konusundaki Son Gelişmeler , http://www.mfa.gov.tr/kibris-konusundaki-son-gelismeler.tr.mfa , 
Kıbrıs Kronolojisi, http://arsiv.ntvmsnbc.com/news/118205.asp?cp1=1 , (e.t.25.05.2013)
Kıbrıs Tarihçe, http://www.mfa.gov.tr/kibris-tarihce.tr.mfa, 
Kıbrıs’ta Tarihi Referandum, http://dosyalar.hurriyet.com.tr/almanak2004/almanak_details.asp?sid=4&nid=90 , (e.t.27.11.2013)
Kıbrıs’ın Yarısı Bankazede Oldu , http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/ShowNew.aspx?id=-133135, 13.02.2000,  (e.t.20.10.2013) 
Mehmet Bacaksız, Ak Parti’nin Dış Politika Karnesi ,  http://www.haberiniz.com.tr/yazilar/koseyazisi28927-AKPnin_Dis_Politika_Karnesi_1.html , 19.04.2011 , (e.t.05.06.2013)
MFA 2002-2008 Arası Gelişmeler, http://www.mfa.gov.tr/2002-2008-yillarindaki-gelismeler.tr.mfa, (e.t.26.11.2013)
Rauf  Denktaş 6. Kez Yemin Etti,  http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/ShowNew.aspx?id=-149733, 25.04.2000, (e.t.20.10.2013) 
Talat: Denktaş Ekibiyle Birlikte Görüşmeden Çekilmelidir, http://yenisafak.com.tr/arsiv/2003/aralik/20/p03.html, 20.12.2003, (e.t.27.11.2013)
Türkiye ve Yunanistan Müzakerelere Cesaret Verilmesi Konusunda Anlaştı. http://www.hurriyet.com.tr/dunya/25350067.asp, 13.12.2013, (e.t.04.01.2014)
1 Mayıs 2004 GKRY' nin AB'ye Katılımı Hakkında Açıklama, No:73,  http://www.mfa.gov.tr/no_73---1-mayis_-2004_-gkry_nin-ab_ye-katilimi-hk_.tr.mfa, (e.t. 04.12.2013) 


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder