Survivor İstanbul
MURAT MURATOĞLU
“İstanbul'a ihanet ettik, bundan ben de sorumluyum” deyiverdi Erdoğan… Haklı!
Bakın, İstanbul'un bu yıl için belirlenen bütçesi 42 milyar lira… Büyük para… Tam 18 bakanlığın bütçesinden fazla… Yine de yetmiyor İstanbul'a… İki katı bile yetmez!
Nasıl yetsin? Doldurmuşun 15 milyon kişiyi uzun ince şehre… Yanında yüz binlerce Suriyeli, Afgan, bilumum milletten insan…
* * *
Size 145 ülkenin nüfusunun İstanbul'da yaşayanlardan daha az olduğunu söylesem… Bir İstanbul kalabalığı 4 Berlin, 7 Paris ediyor.
İstanbul'un alt yapısı nüfusa yetecek kapasitede değil… Olamaz da! Yine de her yerde kule, alışveriş merkezi, gökdelen, rezidans inşaatı devam ediyor.
* * *
İstiklal Caddesi için İstanbul'un çekim merkezi, göz bebeği falan denirdi ya… Gidin görün… Alabildiğine beton denizi, Arap yurdu… Yollar yarılmış, insanlar üst üste… Üstüne para verseler bir daha gitmek istemeyeceğiniz bir yer. Yeşilin tek bir tonu yok!
İstanbul'da yeşil kaldı mı? Kentsel dönüşüme 50 milyar liranın harcandığı şehirde çiçeğin, böceğin gözünün yaşına bakarlar mı? Her yeri duvarlarla örüp, duvarların saksı çiçekler ile kaplanması yeşilse, hah işte o kadar… Bir de kolajyapıyorlar ki! Kız Kulesi, uç uç böceği… Şaka gibi…
* * *
Trafik zaten bitik… Son model Ferrari ile çıksan yola, gidemiyorsun… Bekliyorsun beton mikserinin yanında… Damperli kamyon arkanda…
Toplu taşıma desen abartmasız sardalye konservesi… 15 milyonu aşan nüfusu olan bir şehri körüklü otobüslerle taşımaya çalışırsanız eninde sonunda o sizi taşıyamaz.
Reklamlara bakın yeter. Metroya 3, Metrobüs'e sadece 2 dakika uzaklıkta kaç bina yapıldı ve satıldı haberiniz var mı?
Metrobüs insanları
Hele metrobüs… Survivor'ı gerçekten yaşamak isteyenler için biçilmiş kaftan. Toplu işkence aracı… Fazlası var, azı yok! Hele bir de iş saatlerine denk getirirseniz unutulmaz bir deneyim yaşatıyor insana… Tabii metrobüse binmekiçin önce üst geçidin kalabalığı yarıp, turnikelere ulaşabilmeniz gerekiyor. Turnikeden geçtiniz diyelim… Sizi metrobüs kapılarının açıldığı yere götürecek zorlu bir etap bekliyor… Kapının nerede açılacağını bilecek kadar da deneyimli olmanız şart. Bunu yarım saatten önce yapıp binene madalya veriliyor.
* * *
Metrobüste acıma yoktur. Ortama bir kez girmişseniz içgüdülerinizle hareket etmelisiniz. Yanınızda duran takım elbiseli hanımefendiler, beyefendiler birkaç dakika sonra acımasız mücadeledeki rakipleriniz olacak. O nasıl koşmaktır, kendini içeri atmaktır? Pes!
Belgesel kanallarında Serengeti'de büyük bizon göçünü izlemişseniz şansınız diğerlerinden biraz daha fazla…
* * *
Hadi bindiniz, içeride yaşamak için oksijen moleküllerini yakalamanız şart… Duygularınız köreltilmiş, paketlenmiş biçimde koyun gibi taşınıyorsunuz… Klima? Bozuk!
Peki, kalabalık seni körüğe sürükledi… Nasıl ineceksin? Kapıya ulaşman en az iki durak sürer… İşin inceliği de orada zaten… Niceleri binmenin zafer sarhoşluğu ile durağını kaçırıp acınacak hallere düştü bu yollarda. İstanbul'a ihanetin özetidir metrobüs!
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder