2 Nisan 2015 Perşembe

NATO VE GLADIO 4




NATO VE GLADIO 4


Böyle bir örgütlenme içinde bulunması gereken ki
şiler anılan talimnameye göre şunlardan oluşmaktadır:

1. Yerel Polis Müdürü

2. Okul idaresi ve müdürleri

3. Yargıçlar ve hukuk temsilcileri

4. Sendika lideri veya liderleri

5. Etkili basın yayın organlarının yayımcıları

6. Büyük i
ş ve ticaret kuruluşlarının temsilcileri

7. Di
ğer etkili kişiler


BASIN-CIA-Mossad-Gladio 
İŞBİRLİĞİ

Bazı basın organları ve kontrgerilla, dünya çapındaki önemli eylemlerin fla
ş haber şeklinde yayılması veya örtbas edilmesi, suçluların deşifre edilmeden gizlenmesi ve yalan haber yayılmasında gizli servislerle işbirliği yapar. Eylemi Kontrgerilla, reklamını ise basın yapar. Kontrgerilla bomba patlatır, basın sansasyonunu ayarlar. Suçluyu suçsuz, ahlaklıyı ahlaksız gösterir, uyuşturucu kaçakçısından bahsetmez, bu suçlamaları masum kişilerin üzerine yıkar. Bu telkinler dünyanın önde gelen basın-yayın kuruluşlarında bu şekilde verilerek, kitle propagandası yapılmış, halk bu şekilde bir düşünceye itilmiş olur. Kontra-Basın son derece saldırgandır, kolaylıkla iftira atar, kendilerinin en iyi düşündüğünü en akıllı ve her zaman haklı oldukları imajını verir. Yalan haber yayma aracı olan bu kuruluşların sahiplerine göz attığımızda her şey daha da iyişekillenmektedir.

"Basın Kralı" Mossad ajanı Yahudi Maxwell, bir di
ğer "Basın Kralı" Yahudi Rupert Murdoch, İtalyan basın imparatoru Yahudi Benedetti, CNN'den Yahudi Ted Turner, Yahudi sermayeli NBC, ABC televizyonları, New York Times'dan Yahudi Arthur Sulzberger gibi basın ve televizyon kuruluşlarının önemli isimleri ile gizli servisler arasındaki ilişkiler dikkat edilmesi gereken bir konudur. Ayrıca yalan haberlerle halkı yanıltarak suçluyu masum, suçsuzu suçlu gösterme taktikleri de basın-kontra işbirliğinin güzel bir örneğini teşkil eder. ABD basın-kontrasının ünlü ismi CNN en son Körfez Savaşı'nda CNN-CIA ortaklığının nasıl çalışğını tüm kamuoyuna sunmuştur.

Gladio'nun patronlarından CIA eski ba
şkanı William Colby, CIA'nın gazetecileri kendi servisinde kullandığını açıklıkla ifade etmiştir:

Pek çok dergi ve gazeteyi basan, Foreign Publications Inc. CIA'ya ba
ğlıdır. CIA, kuruluşundan itibaren basımevlerini, ajansları, gazete ve gazetecileri kontrol eder.64

Dünyada CIA hesabına çalı
şan radyo merkezleri vardır. Bunlara bu kuruluşun en önemli dalları gözüyle bakılır. Söz konusu yayın organları genellikle yabancı ülkelerin başkentlerinde bulunan ABD konsolosluklarında faaliyet gösterir. Mesela Batı Almanya'da CIA'nın çalışmaları, Bonn'daki ABD Büyükelçiliği'ndeki radyo merkezinden yönetilmektedir.

CIA, parası CIA tarafından kar
şılanan özel kuruluşların arkasına gizlenerek bir çok faaliyetlerde bulunabilir, bazı işlerini onların aracılığıyla yürütebilir. CIA'nın en ünlü yan kuruluşlarından ikisi 1950 yılında kurulan Hürriyet Radyosu ve Hür Avrupa Radyosu merkezleriydi. En önemli mevkilere CIA'nın ajanları yerleştirilmişti. Radyoların yayınlarını ve programlarını hazırlayanlar da onlardı.65

Washington'daki Çin olaylarını tahlil eden uzmanların raporlar sonucunda yanlı
ş bilgi edindiklerini bilen CIA bu durumdan hiç rahatsız olmuyordu. Durumdan habersiz bazı gazetecilerin FBIS (CIA'nın Dış Yayın Bilgi Servisi) tarafından hazırlanan raporlardaki "gerçek dışı" bilgi ve haberleri değerlendirip makale ve yazılar yazmalarına aldırmıyorlardı.

Bu arada CIA'nın ajanları Çin'de iç karı
şıklığı artırmak amacını güderken yanıltıcı bilgi yaymaya gün geçtikçe daha fazla önem vermeye başladılar.

CIA kadrosunda sosyologlar, psikologlar, tarihçiler, metin uzmanları çalı
şıyordu. Hepsi erişilebilecek hedefler seçmekte ustaydılar. Seçtikleri hedef ise gençlik ve aydın sınıftı. Onların vasıtasıyla istedikleri mesajı iletebilirlerdi.66

CIA sahte dokümanlardan bir hayli faydalanıyordu. Watergate skandalının mimarı E. Howard Hunt, 1973 yılında Kennedy hükümetinin Güney Vietnam Ba
şkanı Ngo Dinh Diem'in öldürülmesiyle doğrudan ilgisi olduğu kanısını uyandıran Dışişleri Bakanlığı'ndan çekilen sahte bir telgraf yüzünden suçlandığında kendini şöyle savunmuştu: "Alt tarafı geçmişte, CIA için çalışğım yıllarda, bu tip şeyler yapmaya alıştım. Bu sahada yetiştirildim... Sahte gazete kupürleri, sahte telgraf dağıtıyorduk".67

Pentagon evrakları CIA'nın propaganda ve yanıltıcı bilgi faaliyetleriyle ilgili bazı örnekler de vermi
şti. CIA'nın propaganda faaliyetlerine kitap ve dergi yayını da dahildi. Kuruluş yıllarca, Doğu Avrupa mülteci organizasyonlarından New York'taki Frederick A. Trager gibi ün salmışyayın evlerine kadar bir sürü dergi ve yayın organlarına maddi yardımda bulunmuştu. Frederick Trager 1967 yılında CIA'nın isteği üzerine 15-16 kitap yazdığını itiraf etti.68

Kontrgerillanın tipik vasfı hem fa
şist gruplara hem de komünist gruplara destek verip yapay terörizm oluşturmaktı. New York komünist gazetesi The Daily Worker'a CIA yıllar boyunca para yardımında bulunmuştu. Worker'de çalışanların bu yardımdan haberi yoktu. CIA bu suretle Amerikan kamuoyuna komünist tehlikesinin gerçekten var olduğunu ispatlamak istiyordu.

Gizli servislerin kullandı
ğı Üç çeşit propaganda vardı: gerçeklerin açıklandığı beyaz propaganda, dinleyici ve okuyucunun fikrini değiştirmek için gerçeklerin biraz değiştirilerek aksettirildiği, gerçekle yalanın birbirine karışğı gri propaganda, ve tamamen yanlış, gerçekten çok uzak bilgilerin verildiği kara propaganda. Aslında yanıltıcı bilgi kara propagandanın bir çeşidiydi. Gizlilik içinde yürütülüyor ve sahte dokümanlarla destekleniyordu.69

1971 yılına kadar CIA'nın en önemli propaganda araçları Hür Avrupa Radyosu (RFE) ve Hür Radyo (RL) idi. Seçkin devlet adamları, emekli askeri liderler ve 
şirket müdürleri tarafından meydana gelen ve New York'da toplanan yönetim kurulunun sağladığı imkanlar sayesinde görevine devam eden bu iki radyonun asıl istasyonları Münih'te idi. Bu iki radyonun bütçesi 30-35 milyon dolardı. Bu bütçenin % 95'i CIA tarafından karşılanırdı. İlk yıllarda RFE ve RL Demir Perde'de karışıklık çıkartmaya çalışıyordu.

CIA tarafından paraca desteklenen ba
şka bir kuruluş da Asya Vakfı'ydı. CIA'nın bu vakfa yardımı yılda 8 milyon doları buluyordu. CIA vakfa soktuğu adamları ve üyeleri vasıtasıyla çeşitli Asya ülkelerindeki muhalif aydınları desteklemek, Asya'da Çin, Kuzey Vietnam, Kuzey Kore'ye karşı menfi bir hava yaratmak ve yabancı ajan bulmaktan geri kalmıyordu.70

Bugün gerek CIA gerekse di
ğer haberalma servisleri, ajanın yanında bir de odalara mikrofon veya telefon dinleme aleti takabilecek teknisyen de aramaktadırlar. Hatta bazı ülkelerdeki telefon telgraf kuruluşları CIA'nın hedefleri haline gelmiştir. CIA ajanları dış işleri ve savunma bakanlarından başka hedef ülkenin haberleşme sistemlerine de sızmaya çalışmaktadırlar. Bu hususta CIA'ya Amerikan şirketleri yardım etmektedir. En önemli yardımcısı ise ITT'dir. Posta servisleri de casusluk amacıyla kullanılmaktadır.71


Gladio: 
İSRAİL'İN GİZLİ ORDUSU...

Mossad'ın kurulu
ş amacı, İsrail'in belirlediği siyonist hedeflerin gerçekleşmesine katkıda bulunmaktır. Bu noktada Mossad'ın işlevi, Yahudi ırkının hegemonyasına bağlı bir dünya oluşturmak, diğer milletlerin ve inançların ise sömürü sistemi içinde kullanılmasını, güçlenmemesini sağlamak olarak kabul edilebilir. Bunun için kullandığı temel yöntem ise, diğer milletleri ve dinleri kaos ve istikrarsızlık içine sürükleyecek olan savaş, karışıklık, terör ortamları hazırlamak, bu ortamları kışkırtmak, "düzensizliğin düzeni"ni kurmaktır. Kontrgerilla ise, bu hedefi gerçekleştirmek için kurulmuş bir alt örgüttür. Yaptığı iş, hedef ülkelerde, temel Mossad yöntemi olan şiddeti, hayat şekli haline getirmiş olan sadist ve saldırgan ruhlu kişileri beslemek, örgütlemek ve yapay ideolojileri de kullanarak eylemlere yöneltmektir.İsrail'in dünyadaki tüm kontrgerilla hareketlerinin eğitimi için kurduğu merkez Mossad Aman Kfar Sirkin, Tel Aviv ve Mossad Aman Beersheba,İsrail'de bulunmaktadır. Ayrıca ikinci merkez olan Jonathan Institute Jerusalem de İsrail'dedir. Buradan yollanan subaylar dünyadaki kontrgerilla hareketlerinin eğitimi ve idaresi görevini alırlar. Ayrıca bu merkezde bazı kontragerilla grupları bizzat eğitim görür. Mossad'ın Inkata şubesi Güney Afrika'daki kontrgerilla hareketlerini, Hindistan'da Sihler, Sri Lanka'da Tamiller, Peru'da Aydınlık Yol, İtalya'da Kızıl Tugaylar, Sırbistan'da Çetnikler ve Sırbistan Yenileme Harekatı, Hırvatistan'da Ustaşa, İspanya'da ETA, Ermenistan'da ASALA gibi birçok kontragerilla hareketinin eğitimini yapar.90

ABD'nin büyük tekellerinden Rockefeller Grubu 1956 yılında ileri sürdü
ğü bir öneriye göre, ABD'nin çıkarlarına uygun düşmeyen herhangi bir durumu düzeltmek için dünyanın neresinde olursa olsun, derhal müdahale edebilecek yeteneklere sahip özel askeri birlikler kurulmalıdır. Bu özel askeri birliklerin çok hareketli olması ve çeşitli lokal harpleri başarıyla sona erdirecek yetenekte bulunması gerekir...

Rockefeller Grubu'nun önerdi
ği özel askeri birlikler Amerikan kontrgerillarının ilk nüvesini meydana getiriyordu. Bu öneri doğrultusunda Stratejik Müdahale Birlikleri kurulmuştur.91

Kontrgerillalarının fikir babalarından bir di
ğeri uluslararası Yahudi Lobiler Bilderberg, Trilateral ve CFR üyesi McNamara'dır. Amerika Eski Savunma Bakanı, Dünya Bankası'nın yıllarca başkanlığını yapmışMcNamara "****** ve anti-****** savaş taktik ve biçimlerini iyice öğrenmiş ve dış müdahaleler de özel silahlarla donatılmış küçük birlikler kullanmak gerekir" demişti.92 Bu yeni kuvvetler McNamara'nın belirttiği gibi kontralardı. Bu örgütlenme tüm dünyada yapıldı.

Rockefeller grubunun bir raporunda kontraların amacı 
şşekilde açıklanmıştır:

Gerek bizim gerek dünya devletlerinin güvenli
ğini sağlamak için mahalli kuvvetler ve akımlar tarafından sıkışık durumda bırakılmış olan dost hükümet ve rejimlere silahlı yardımlar yapmak zorunluluğunu duymalıyız. Bu zorunlulukla yapılacak askeri müdahale, ne klasik askeri stratejiye uymakta ne de geleneksel diplomatik müdahaleye benzemektedir. Bu askeri müdahalenin kendine özgün bir niteliği ve biçimi vardır.93

Bu konuda, Yahudi Lobisi'nin bir numaralı ismi, 40'lar Meclisi'nin Ba
şkanı olan, sınırlı savaş kuramcılarından Kissinger'ın görüşlerini izleyelim:

E
ğer hür dünya, yavaş fakat sürekli bir erozyondan kurtulmak istiyorsa, lokal savunma savaşlarına hazırlanmalı ve bu savaşlar için gerekli önlemleri alıp, gerekli ordular kurulmalıdır. Sömürgeciliğe karşı Ayaklanma Hareketi'nin hemen her tarafı sardığı bir dönemde, Pentagon'daki bazı otoriteler hala toptan-red-yıldırma stratejisinde inatla ayak diretiyorlar. Bir yandan hür dünyanın sosyalist devletlere karşı konvansiyonel bir denge kuramayacağını söylerken, diğer yandan yıldırma stratejisinde ayak diretmek, anlaşılmaz bir tutumdur.

Kissinger, Nuclear Weapons And Foreign Policy adlı kitabında, topyekün sava
ş ile bölgesel savaşın uygulama ve sonuçlarını incelemiştir. Kissinger'a göre, topyekün savaş, ABD için, dolayısıyla kapitalizm için intihardır. Asya, Afrika ve Güney Amerika'daki Ulusal Kurtuluş Savaşları ancak bölgesel-sınırlı savaşlarla önlenebilir. Bu bölgenin sınırı sosyalist blok ülkeleri sınırlarından başlar, Türkiye de sınırlı savaş bölgesi içindedir.94

"Devlet içinde devlet" halinde örgülenmi
ş olan Gladio, NATO çerçevesinde kurulmuştu. ABD'nin güçlü istihbarat birimi CIA, kuruluşta rol oynamıştı.İtalya'daki Gladio ve diğer NATO ülkelerindeki benzer kuruluşlar, sivil ve askeri "yerli" istihbarat örgütleri yanında "gizlilik" esası ile çalışan bazı derneklerin üyelerini de içine almışlardı. Gladio Skandalı, İtalyan P2 Mason Locası ve İtalyan İstihbarat Teşkilatı ile ordunun bazı kesimlerinin yakın işbirliği içerisinde olduğunu ortaya çıkardı.

Skandalın ortaya çıkardı
ğı bir gerçek de, İtalya'yı bir ara kasıp kavuran terör olaylarının büyük bir bölümünün, NATO çerçevesinde kurulmuş"yarı resmi" Gladio örgütünün eseri olduğuydu. Suikastlar, siyasi cinayetler, bombalama ve tedhiş olayları, kökleri devlet içinde olan bu örgüt elamanlarının eseriydi.

Kontrgerilla örgütlenmesinin mimarlarından en ba
şta geleni hiç kuşkusuz Henry Kissinger'dır. Kissenger, 1968 yılından günümüze değin, ABD'nin yürüttüğü sınırlı savaşların, teorik ve pratik planda geliştirilmesinde zaman, emek harcayan uzmanlardan en önemlisi olarak kabul edilmektedir.95 Kissinger'in NATO içindeki gizli örgütlenmenin ABD'deki sinir uçlarından biri olduğu sonradan öğrenilecektir.96 Ayrıca, ABD'ninİkinci Dünya Savaşı sonrasında Almanya'da Nazi artıklarının toparlanarak yeniden örgütlendirilmesi faaliyetinde oynadığı rol artık belgelendirilmiştir.97

Kissinger'in kökeninde özel sava
şçılık, kontrgerillacılık vardır. Kissinger aynı konuda Harvard Üniversitesi'nde bir kurulun üyesi olarak hazırlamasına katıldığı ve Türkiye'de Genelkurmay Basımevi tarafından 1965 yılında tercüme edilerek Türkçeye kazandırılan Ayaklanmaları Bastırma Hareketleri çalışmasıyla da bu özelliğini geliştirmiştir.98


Gladio'nun KAT
İL PROGRAMI PEŞİMİZDE!
Washington'da, Türk Gladiosu ile ili
şkisi saptanan "California Grubu"nun önemli bir davası yürütülmektedir. Görünüşte basit bir bilgisayar programı hırsızlığıdır: Adını İrangate Skandalı'yla duyuran CIA-hükümet bağlantılı çete 1980'lerin başında, elektronik ortamdaki her işlemi bilgi olarak derleyip merkezileştirmeyi amaçlayan Promis adlı programı, sahibinden izinsiz çeşitli ülkelere satmışır. Ama, programa bir de virüs yerleştirir. Böylece programı kullanan her ülkedeki gizli bilgiler ABD istihbaratına da açılmış olacaktır. Ve davaya temel teşkil eden Senato Araştırma Komisyonu raporuna göre, bu program Türkiye'ye de satılmıştır...

10 Mart 1997 günü ABD'deki en yüksek yargı makamı olan US Court of Federal Claims'te önemli bir davaya ba
şlanmıştır. Devlet aleyhine açılan bir tazminat davasıdır bu. Davacı, küçük bir bilgisayar yazılım şirketi olan Inslaw'dır. Tazminat istenen devlet kurumu ise ABD Adalet Bakanlığı'dır. Inslaw bakanlığı bilgisayar yazılımı korsanlığı yapmakla suçlamaktadır.

Davayı fazlasıyla önemli kılan, "Promis" adlı bu yazılımın özelli
ğidir. 80'lerin ortalarından itibaren çeşitli ülkelerin gizli servisleri tarafından suçluların, şüphelilerin, giderek de politik muhaliflerin fişlenmesi, takibi ve hatta "infaz"ı için kullanılan Promis, Orwell'in "1984"ündeki "Büyük Birader"e benzemektedir. Program elektronik ortamlarda bırakılan her izi bir avcı gibi adım adım sürüp hafızasında saklar. Nüfus müdürlükleri, askerlik şubeleri, vergi daireleri, kredi kartı merkezleri, su, elektrik, telefon idareleri bu yazılımın kişilerle ilgili bilgi derlediği yerlerdir...

80'lerin sonlarında patlayan 
İran-Contra Skandalı'nın baş kahramanları bu korsanlık olayında da ön plandadır. Türk kamuoyu tarafından da yakından tanınırlar; Türk Gladiosu ile yakın ilişkileri vardır ve İran-Contra skandalında öne çıkan Oliver North'un en yakın adamlarından Michael Ledeen ve Frank Terpil'in, başta Mehmet Ali Ağca olmak üzere Gladiocular'ı yönlendirdikleri saptanmıştır.

90'ların ba
şlarında, yazılım korsanlığı da dahil bu ekibin marifetleri üstüne araştırmalar yapan veya yargıya bilgi sağlayan dokuz ABD vatandaşı ise şimdi toprağın altında yatmaktadırlar!

Promis'in dokuz cana malolan önemini anlamak için, kronolojik olarak en ba
ştan başlayalım...

Yıl 1982: Inslaw'la ABD Adalet Bakanlı
ğı arasında, firmanın hazırladığı bir yazılım programının ülkedeki savcılık bilgisayarlarına yerleştirilmesine yönelik milyonlarca dolarlık bir anlaşma imzalanır. Açılımı "Prosecutor's Management Information System" (Savcılık Yönetim Bilgi Sistemi) olan Promis adlı yazılımın temel özelliği, farklı veri tabanlarından bilgiler toplayıp bunları birbirleriyle bağlantılı hale getirebilmesidir. Yani suçlular hakkında çeşitli bilgisayarlara dağılmış bölük pörçük bilgileri tek bir dosyada birleştirebilir. Anlaşmanın imzalanmasını izleyen üç yıl içinde yazılım, ülkedeki en büyük 20 savcılığın sistemlerine yerleştirilir.

Yıl 1985: Inslaw'la Adalet Bakanlı
ğı arasındaki pürüzsüz ilişki garip bir biçimde bozulmaya başlar. Bakanlık yetkililerinin adeta düşmanca tavırları, Inslaw'un önüne olmadık bürokratik engeller çıkarmaları, işleri durmadan yokuşa sürmeleri zamanla taraflar arasında ipleri kopma noktasına getirir. Sonunda Promis'in geri kalan savcılıklara yerleştirilmesi işi iptal edilir ve anlaşma bozulur.

Yıl 1990: 80'lerin ortalarından itibaren Inslaw'un bakanlık aleyhine açtı
ğı davalar sürerken, Promis'i geliştiren kişi olan firma sahibi William Hamilton, Kanada'dan gelen bir mektupla sarsılır: Kanada Hükümeti, birçok Bakanlıkta ve Dağ Polisi de dahil pek çok devlet dairesinde zorunlu olarak İngilizce sürümün kullanıldığını belirtip Promis'in Fransızca versiyonunun olup olmadığını sormaktadır. Hamilton şaşırır, çünkü o güne kadar Inslaw Kanada'ya tek bir kopya bile Promis satmamıştır!

Sonra haberler birbirini izler: Promis'in birçok ülkede pek çok kurulu
ştarafından kullanıldığı, yazılımın el altından dünyanın dört bir yanına pazarlandığı ve birilerinin bu işten milyonlarca dolar kazandığı ortaya çıkar. Sonunda CIA de bu isimde bir yazılım kullandığını kabul eder. Bu arada, yazılımın bazı versiyonlarında gizli servis raporlarının işlenmesi ve hafızaya alınmasında yararlanılan özel bir bölümün bulunduğu da anlaşılır.

Derken, ABD'nin teknoloji istihbarat servisi olan ve bir zamanlar Hamilton'ın da programcı olarak çalı
şğı National Security Agency (NSA), Promis ve yeni bir yazılımdan yararlanılmış "melez" bir yazılım üretildiğini açıklar. ABD'nin Narkotik Dairesi DEA de (Drug Enforcement Administration) benzer bir açıklama yapmıştır.

Promis'in 1982'den itibaren çe
şitli gizli servislere, devlet dairelerine veşirketlere pazarlanmasında Earl Brian adlı kişinin kilit rol oynadığı bilinmektedir. O zamanlar ABD Başkanı Ronald Reagan'ın ekibinde milli sağlık politikasıyla ilgili bir görev üstlenen Brian, sahtekarlık suçundan 90 yıl hapis cezasıyla halen cezaevinde yatmaktadır.

Gizli servislerin Promis'i çok tutmasının nedeni ise, bu program aracılı
ğıyla milyonlarca kişi hakkında hem ulusal hem de uluslararası düzeyde araştırma yürütülebilmesi, çeşitli kaynaklardaki kayıtların birleştirilebilmesidir. Programın "örnekleme" taraması denen işlemi yapabilmesi cazibesini daha da arttırmıştır. Gizli servisler çeşitli nitelikleri göz önünde bulundurarak bir "sakıncalı" örneklemi oluştururlar: Protesto eylemlerine katılanlar, bir ortak bildiriyi imzalayanlar ya da yalnızca bu tür eylemlere katılanlarla ilişki içinde olanlar buna dahil edilir.

Tam bir muhalif avlama programı olarak kullanılabilen Promis'in bir ülkede nasıl sonuçlara yol açabildi
ğinin en çarpıcı örneği Guatemala'dır. "Bilgisayar"ın "B"sinden bile habersiz, okur-yazar oranının son derece düşük olduğu bu ülkede 80'lerin ortalarına doğru birden "bilgisayarlaşma" kampanyası başlatılmıştır. Başkan Oscar Mejia Victores basına verdiği demeçlerde, bilgisayar sayesinde yoksulluğun üstesinden gelineceğini vaadeder. Askerlere de bilgisayar eğitimi verilmeye başlanır. Kısa sürede sokaklarda, tren istasyonlarında görev yapan devriye birimleri bile bilgisayarla donatılmıştır. Muhalif olduğundan şüphelenilen herkes elektronik olarak fişlenir. Kampanyanın başlamasını izleyen bir yıl içinde ünlü ölüm mangalarının infazlarında da patlama yaşanır: 20 bin muhalif ya öldürülür ya da ortadan kaybolur.

"TRUVA ATI"YLA DÜNYAYA SIZILMAKTADIR...


Earl Brian, Promis'in dünyaya pazarlanması i
şini tek başına organize etmemişti. Bunu, Reagan'ın Başkan seçilmesiyle birlikte devlet içinde yuvalanan ve "California Ekibi" olarak da bilinen bir grup hükümet ve devlet görevlisinin desteğiyle yaptığı ortaya çıktı. Ama Yarbay Oliver North ve CIA Başkanı William Casey gibi kişilerin başını çektiği bu ekip asıl ününü İran'a gizlice silah satılması ve bu satıştan elde edilen paralarla Nikaragua'daki muhalif Contra gerillalarının finanse edilmesi operasyonuyla kazandığı için Promis Skandalı o dönemde gölgede kaldı. Oysa şimdi anlaşılıyor ki, bu skandalın İran-Contra skandalından geri kalır yanı yoktur. Çünkü yazılım korsanlığında da, para kazanmanın çok ötesinde, "devletin yüce çıkarlarına yönelik" bir hedefi vardı ekibin.

Inslaw'dan habersiz, kaçak olarak satılan kopyaların çok özel bir marifeti vardı. Pazarlayanlar, bunlara bilgisayar dilinde "arka kapı" ya da "Truva Atı" olarak bilinen bir virüs yerle
ştirmişti. "Ön kapı" giriş kodlarışifrelerle ne kadar sağlamlaştırılırsa sağlamlaştırılsın, arka kapının anahtarını elinde bulunduran Amerikalı operatörler sistemlere istedikleri zaman sızabiliyor, bu sistemlerdeki yerel bilgilere rahatça erişebiliyordu. Sovyetler Birliği'ne bile pazarlanmıştı Promis. Ari Ben Menaşe adlı bir Mossad ajanının ifadesine göre, buna ünlü basın imparatoru Robert Maxwell aracılık etmişti.

Promis'in yeni versiyonuna "arka kapı" ilavesi Michael Riconoscuito adlı bir bilgisayar dahisinin eseriydi. Riconoscuito bunu 20 Mart 1991'de, Inslaw'la Amerikan Adalet Bakanlı
ğı arasındaki hukuk savaşının yeni bir aşamasında kurulan Brooks Senato Araştırma Komisyonu'na itiraf ediverdi. Bu arada bir Truva Atı'nın da Mossad tarafından pazarlanan kopyalara yerleştirildiği ortaya çıktı.

Kısacası yeni Promis çift taraflı çalı
şıyordu artık. Bu yazılımı alıp kullanan ülkeler bilgisayar sistemlerindeki gizli bilgileri otomatik olarak ABD veİsrail istihbaratına açmış oluyordu.İşin karanlık yönü, kan dökülünce iyice ortaya çıktı. Daniel Casolaro adlı Amerikalı bir gazeteci, 1991'de bu Promis olayını araştırmaya başladı. Ama olayı yalnızca bir yazılım korsanlığıyla sınırlamamıştı Casolaro. "Ahtapot" diye adlandırdığı devlet çetesinin diğer kirli işlerini de ortaya çıkarmaya çalışıyordu...

Ne yazık ki Casolaro, 10 A
ğustos 1991'de Batı Virginia'da kaldığı otel odasında ölü bulundu. Her iki bileğinde de derin kesikler vardı.

Ba
şlangıçta eyalet polisi olaya "intihar" dedi. Ama mesleğine tutkuyla bağlı Casolaro'nun intihar etmek için hiçbir nedeni yoktu. Sürdürdüğü araştırmada düğümü çözme noktasına gelmiş olduğu pek çok yakını tarafından açıklanınca, cesedi otopsiye alındı. Ama ceset çoktan ilaçlanmış, sağlıklı bir otopsi yapma imkânı ortadan kalkmıştı. Kaldığı oda da bir güzel temizlenmiş, cinayete işaret edecek deliller bilinçli ya da bilinçsiz, ortadan kaldırılmıştı.

Casolaro "i
şi bitirmek üzere olduğu"nu, ölümünden kısa süre önce en az üç yakın dostuna söylemişti. Tehdit telefonları aldığı da biliniyordu. Öte yandan insanın kendi kollarında, bazıları kemiğe kadar dayanan böyle derin yaralar açamayacağını söyleyen bilirkişiler de vardı. Kısacası Casolaro'nun "normal bir intihar"a kurban gitmemiş olması ihtimali çok yüksekti...

Skandalın ba
şka kurbanları da vardı. Casolaro'nun ölümünden birkaç ay önce, 31 Ocak 1991'de, Casolaro'ya araştırmalarında bilgi temin eden NSA görevlisi Alan Standorf, Washington'da kafasına sopayla vurularak öldürülmüştü.

5 Nisan 1991'de Inslaw davasıyla ilgili avukat Dennis Eisman da ölü bulundu. Vurulmu
ştu...

Casolaro'nun ölümünden yakla
şık 15 ay sonra, 1 Kasım 1992'de ise, Büyük Jüri'ye Inslaw davasıyla ilgili belge temin eden Ian Spiro'nun evinde, karısı ve üç çocuğunun cesetleri bulundu. Başlarına pompalı tüfekle ateşedilmişti. Spiro'nun cesedi ise birkaç gün sonra Borego Çölü'nde bir arabanın içindeydi. FBI raporunda Spiro'nun ailesini katlettikten sonra intihar ettiği belirtiliyordu.

Son kurban Paul Wilcher adlı bir avukattı. 23 Temmuz 1993'te O da Washington'daki evinde ölü bulundu. Wilcher, çetenin, Promis korsanlı
ğı yanında silah ve uyuşturucu kaçakçılığını içeren başka işlerini de araştırıyordu. Üstelik bu konuda Casolaro'dan bile ileri bir noktaya geldiği iddia ediliyordu. Ve o da "intihar etmişti."

Brooks Senato Ara
ştırma Komisyonu"nun davaya temel teşkil eden raporunda, eski Amerikan gizli servis ajanı DIA ve DEA Kıbrıs Rum Kesimi görevlisi Lester Coleman'ın 1991'de verdiği bir ifade vardı. Donald Goddard adlı Amerikalı yazarın 1993'te yayımladığı Trail of the Octopus (Ahtapotun İzi) adlı kitapta bu ifadenin hangi nedenle verildiğşöyle anlatılıyordu:

"Yaz ayları boyunca (1986) Coleman Kıbrıs'taki (Rum Kesimi) Narkotik Masası'nın danı
şmanı olarak çalışştı. Bu masaya bağlı memurları iletişim ve izleme konularında eğitmişti. Onlara Birleşmiş Milletler Uyuşturucu Kontrol Fonu (UNFDAC) tarafından finanse edilen çeşitli elektronik cihazları kullanmayı öğretmişti. İlkbaharda Kıbrıs'a döndüğünde, teknolojinin o yokken ne kadar ilerlediğini farketti. Tüm narkotik bilgisayarlarının, ABD hükümeti bağlantılı Link System Ltd. adlı bir şirket tarafından kurulan merkezi veritabanına bağlandığını gördü. Narkotik merkezinde ise, birlikte çalışğı birçok memurun, üzerinde "Promis Ltd. Toronto, Canada" ibaresi bulunan kutular açmakta olduğuna tanık oldu... Coleman biraz araştırma yaptı ve söz konusu yazılımın, içlerinde Kıbrıs, Mısır, Suriye, Pakistan, Türkiye, Kuveyt, İran ve Irak'ın da bulunduğu bir dizi ülkenin emniyet ve askeri kurumlarına da temin edildiğini saptadı...


Gladio K
İMLERİN ELİNDE?

Kontrgerillanın kimlerin emrinde oldu
ğunu New York Times muhabiri James Lemoyne ve eski CIA ajanı Philip Agee şöyle açıklıyorlar:

ABD'nin dı
ş ülkelere ekonomik yardımından daha çok zenginler yararlanmaktadır. Bunlar vergi vermedikleri gibi sürekli olarak ülke dışına para çıkarmaktadırlar. Oğulları askerlik yapmaz. Vergi vermek fakir halkın işidir. Yaşamak zenginlere, ölmek fakirlere düşştür. Ne var ki bu iş bölümünden yoksullar hiç de memnun gözükmemektedirler. Dış yatırımların ancak küçük bir kısmı yoksullara ulaşabilmektedir. Siyasi güç sosyetenin elindedir. Fakirlere siyaset vasıtasıyla da durumlarını düzeltme yolu da tıkanmıştır. Halk polisten ve askerden korkmaktadır. Yasal yollardan haklarını aramak bu insanlar için olacak işlerden değildir. Fakir halk ile zenginler arasında fakirlerin hakkını temsil edecek hakimlerin varlığı hayal bile edilememektedir.99

Eski CIA ajanı Agee ise 
şöyle diyor: "Ben kapitalizmin gizli polislerinden biriydim. Yoksul ülkelerdeki Amerikan şirketlerinin hisse senedi sahiplerinin kaymağını yemelerini sürdürmelerini sağlamak için politik barajın sıkıntılarını Amerikan kapitalizminin gizli polisinden başka bir şey değildir ki. Yoksul ülkelerde CIA başarısının anahtarı, nüfusun kaymağının çoğunu yiyen % 2 ya da % 3'lük kısmının bulunmasıdır. Şimdi çoğu ülkelerde bu sınıfın geliri 1960 dan bu yana daha da artmış ancak bir kenarda bırakılan ve nüfusun % 50 ya da % 70'ini teşkil eden sınıfların gelirleri ise daha da azalmıştır. CIA, karşı sindirme öğretisi, milliyetçilik vatanseverlik kavramlarını ileri sürüp azınlıkta kalan zenginlere karşı gelişen halk hareketlerini Sovyet yayılımıyla ilgili göstererek bu uluslararası çıkarcı sınıflar arasındaki ilişkiyi örtmeye çalışır." 100

Philip Agee'nin ve James Lemoyne'nin tarif etti
ği Kontrgerilla uzantılarının özelliği milliyetçi, vatansever havasına bürünmeleri, gerektiği yerde dindar gözükmeleridir. Ama dinle yakından uzaktan hiçbir ilgileri olmadığı tavırlarıyla ortaya çıkmıştır. Bunların yanısıra Yahudi Lobileri'yle, Yahudi finansörlerle de yakın ilişkiler içindedirler. Yoksa "değirmenin suyu" nereden gelecektir?

Kontrgerilla'nın kullandı
ğı sokak serserilerinin ikiyüzlülüğü her yönden ortadadır. Uyuşturucu kaçakçılığını yapanlar da, çıkar çatışması olduğunda yakalatanlar da onlardır. Fail-i meçhul cinayetlerin faili bu gruplar, fakat sahte failler üretmekte de üstlerine yoktur. Bu "belalı" gruplara, sergiledikleri mafya karakteri nedeniyle kimse "bulaşmak" istemez. Bu gizli hükümranlıktan istifadeyle de bunları örgütleyen kontrgerilla istediği ülkelerde rahatlıkla eylem yapabilir.

Kontrgerillanın kurucusu Yahudi finansör Rockefeller'in Eisenhower'e mektubu, ülke içinde ekonominin kilit noktasını ele geçiren 
şahısların bunu nasıl sağladıklarını açıklıkla ortaya koymaktadır. Bu mektupta bildirildiğine göre, ...ABD ile işbirliğine hazır yerli işadamlarına yardım artırılmalı ve böylece bu işadamlarının ilgili ülke ekonomisinin kilit noktalarını ele geçirmeleri, buna dayanarak politik etkilerinin artması sağlanmalıdır.

Rockefeller'in bu önerisi ABD'nin gizli servislerinden AID tarafından uygulanmı
ştır.

ABD'li senatör Albert J. Beueridge'in 
şu sözleri de anlamlıdır: "...Dünya ticareti bizim olmalı ve olacaktır. Ticaret karakollarımızın çevresinde bizim bayrağımızı dalgalandıran ve bizimle ticaret yapan, kendi hükümetlerine sahip büyük sömürgeler kurulacak, kurumlarımız ticaretin kanatları altında bayrağımızı izleyecektir."

Bu görü
şler çerçevesinde ABD Savunma Bakanı McNamara 1967'de bir konuşmasında "askeri yardımlarımızın asıl amacı, azgelişmiş ülke askerlerini ABD ideolojisine göre yetiştirmek ve onlardan gelecekte gerektiğinde o ülke yönetiminde yararlanmaktır" demekte ve ABD'de eğitim gören subayların, biraz önce adından söz ettiğimiz AID programı çerçevesinde eğitildiklerini ifade etmektedir.

Demokrasi, insan hakları gibi de
ğerler adına ortaya çıktığı söylenen Kontrgerilla hareketi için ünlü Yahudi anti-siyonist yazar Noam Chomsky ise şunları söyler:

Bu arada siyasi teolojinin hemen her terimi gibi demokrasi teriminin de iki manasının oldu
ğu gerçeğini iyi bilmek gerekir. Bunlardan biri sözlük anlamıdır, diğeri ise yapılanlara gerekçe oluşturmak amacıyla demokrasi terimine giydirilmiş bulunan bir anlamdır. Bu ikinci anlamına teknik anlamı diyebiliriz. Teknik anlamda bir yerde demokrasi olması demek, o yerde ABD'li yatırımcıların çıkarlarının emniyet altında olması demektir. Sermayenin yarınından emin olmadığı yerde teknik anlamda demokrasi yoktur.101

ABD'nin 
şartlarına uyan devletlerde demokratik prensipler bir derece uygulanabilir, elle tutulur gözle görülür neticeler de elde edilebilir. Kaynakların askeriyenin, oligarşinin, iş çevrelerinin ve profesyonel seçkinlerin elinde bulunması, gücünü halktan alan organizasyonların sesinin kısılması halinde politik sistemin ve medyanın bütünüyle kontrol altında tutulmasını garanti altına alır. Halkın sesinin bastırılmasının yollarından biri de terördür. Halkın terör yoluyla susturulması ABD'nin tercihidir ve sopayla halkın üzerine yürüyen hükümetlerin Washington'un gözünde itibarı ve kredisi artmaktadır.102

CIA Ba
şkanı William Casey ise şunları söylemektedir: "Küçük bir ülkenin ekonomik istikrarını ve iç barışını bozmak için çok az sayıda insan ve bunlara çıkılacak küçük destekler yeterlidir." 103

CIA'nın komplolarının kayna
ğını Gestapo oluşturmaktadır. Örgüt şemaları karşılaştırıldığında benzerlik görülecektir. Amerika Yeni Dünya Düzeni rolü ardına sığınarak tıpkı Gestapo gibi her türlü kirli işe bulaşmakta sakınca görmemektedir. Nitekim Gestapo'nun servislerinde bulunan "karşı sabotaj", siyasi polis, maddi manevi ve siyasal sabotajlar düzenleme ve yürütme bölümleri CIA'nın (Covert Action) Örtülü Harekat Servisi'nde olduğu gibi yansıtılmıştır.

Amerika ev sahibi ülke diye tanımladı
ğı müttefik ülkelerin bütün istihbarat örgütleri ve bu amaçla kurdurttuğu militer ve para-militer yeraltı örgütlerine her türlü desteği sağlayıp onlara çıkarlarının bekçiliğini yaptırmaktadır.

Ku
şkusuz Amerika ev sahibi ülkenin sadece istihbarat örgütlerine sızmakla yetinmemektedir. Bu anlayışla adı geçen ülkelerin tüm toplumsal kesitlerinden kişilere burs sağlamaktadır. İçlerinden elverişli olanları ayartıp kendi ajanı gibi kullanmakta en azından seçtiği kişilerin Amerikan hayranı olmaları için büyük çaba göstermektedir. Bu hedefe ulaşma için depo saydığı ev sahibi ülkelerin Kapitalist Enternasyonel örgütleriyle kişisel çıkarlarını düzenle özdeşleştirmiş tüm kişilere her türlü desteği vermektedir.104

58 Meydan Larousse, Cilt 8, s. 376.
59 Gonzales Mata, Les Vrais Maitres du Monde, s. 23.
60 Edward S. Herman, The Real Terror Network, s. 23.
61 Ibid., s. 25.
62 Ibid., s. 58.
63 David A. Yallop, Die Verschworung Der Lugner.
64 Gonzales Mata, Les Vrais Maitres du Monde, s. 132.
65 Victor Marchetti, John D. Marks, CIA, The Cult of Intelligence, s. 141.
66 Ibid., s. 164.
67 Ibid., s. 165.
68 Ibid., s. 166.
69 Ibid., ss. 167-168.
70 Ibid., s. 173.
71 Ibid., s. 188.
72 David A. Yallop, Die Verschworung der Lugner, s. 532.
73 Philip Agee, CIA Diary, s. 91.
74 Claude Julian, L
Empire Americaine, s. 301.
75 Ibid., s. 302.
76 Ibid., s. 305.
77 Georges Virebeau, Mais Qui Gouverne L
Amerique, s. 41.
78 Victor Marchetti, John D. Marks, CIA, The Cult of Intelligence, s. 349.
79 Holy Sklar, Trilateralism, The Trilateral Commission and Elite Planning For World Management, s. 39.
80 David A. Yallop, Die Worschworung Der Lunger, s. 537
81 Eustace Mullins, The World Order: A Study in the Hegemony of Parasitism, s. 115.
82 Emin De
ğer, CIA, Kontrgerilla ve Türkiye, ss. 92-95.
83 David Welsh, G. Morris, CIA, Vietnam
da Pasifikasyon ve Dünya İşçi Hareketleri, s. 40.
84 Ibid., s. 151.
85 Talat Turhan, Kontrgerilla Cumhuriyeti, s. 35.
86 David Welsh, G. Morris, CIA, Vietnam
da Pasifikasyon ve Dünya İşçi Hareketleri, s. 155.
87 Noam Chomsky, ABD Terörü, ss. 88-89.
88 Gerçek, 16 Ocak 1993.
89 2000
e Doğru, 18 Ağustos 1991.
90 Halid Özkul, Yeni Dünya Düzeni.
91 Rockefellar Vakfı
nın Raporu, Prospects of America, Amerikan Harp Doktrinleri, s. 271.
92 Ibid., ss. 356-357.
93 Ibid., s. 298.
94 Emin De
ğer, CIA, Kontrgerilla ve Türkiye, s. 125.
95 Süleyman Genç, Bıça
ğın Sırtındaki Türkiye, s. 20.
96 Fehmi Koru, Türkiye
de Laiklik ve Fikir Özgürlüğü, s. 178.
97 Talat Turhan, Kontrgerilla Cumhuriyeti, s. 24.
98 Ibid., s. 56.
99 James Lemoyne, New York Times, 16 
Şubat 1987; 5-7 Nisan 1987.
100 Philip Agee, CIA Günlü
ğü, ss. 760-766.
101 Noam Chomsky, ABD Terörü, s. 148.
102 Ibid., s. 162.
103 
Reagan Versus the Sandinistas, WP, 8 Mayıs 1983.
104 Talat Turhan, Doruk Operasyonu, s. 84.

http://natovegladio.blogspot.com.tr/




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder