16 Nisan 2015 Perşembe

TÜRKER ERTÜRK’ÜN İSTİFASI VE “BİRİSİ”…





TÜRKER ERTÜRK’ÜN İSTİFASI VE “BİRİSİ”…

Serdar Ant


“Anadolu Partisi MKYK üyesi, Aydınlık yazarı TÜRKER ERTÜRK kurucusu olduğu Anadolu Partisi'nden istifa etti.

Ertürk’ün istifasını duyururken yaptığı açıklamanın tamamı ODA TV adlı internet sitesinden okunabilir. (http://www.odatv.com/n.php?n=istifa-etti-1803151200)

Böylece Türker Ertürk’ün yaklaşık 4 ay süren Anadolu Partisi macerası da son bulmuş oldu. Sanırım yakında Ertürk’ün Vatan Partisi’ne katıldığını da öğreniriz!  Vatan Partisi’nde bir Genel Başkan Yardımcılığı da Türker Ertürk’e tahsis edilir.

Türker Ertürk’ün istifasıyla ilgili olarak yaptığı açıklamada bir nokta dikkatimi çekti. Şöyle diyor:

Bu sorunları ve yapılması gerekenleri Sayın Tarhan ile çok konuştum. Her seferinde tamam diyor, anlıyor gibi gözüküyor ama iş eyleme dökülmüyordu. Çok çok yakınında Atatürk’e tereddütlü yaklaşan, Cumhuriyetimizin kurucu ideolojisine şüphe ile bakan ve 'ikinci cumhuriyetçi' STK’larda görev almış birisini tutmaya devam ediyordu. Son olarak uyarı niteliğinde elektronik posta gönderdim, endişelerimi anlattım ve eğer düzelme olmaz ise yolumu ayıracağımı söyledim. Yanıt yok ve sessizlik. Artık yapabileceğim tek şey kalmıştı. Sayın Emine Ülker Tarhan etrafındaki kuşatmayı yarabilecek liderliği gösterememişti. Bu nedenle Anadolu Partisi’ndeki görevlerimden istifa ediyorum. Bana inan insanları daha fazla hayal kırıklığına uğratmak istemiyorum."

İnsan bu satırları okuyunca merak ediyor. Türker Ertürk’ün ifadesiyle Emine Ülker Tarhan’ın “Çok çok yakınında, Atatürk’e tereddütlü yaklaşan, Cumhuriyetimizin kurucu ideolojisine şüphe ile bakan ve 'ikinci cumhuriyetçi' STK’larda görev almış” olan o “BİRİSİ” kimdir?

Türker Ertürk, “kızım sana söylüyorum, gelinim sen anlama” tarzında bir söylemle konuşmak yerine, bu bahsettiği kişinin kim olduğunu kamuoyuna neden açıklamıyor? Ertürk’ün sözlerinden anlaşıldığı kadarıyla Anadolu Partisi Genel Başkanı Emine Ülker Tarhan kuşatma altındadır, ama dahası “etrafındaki kuşatmayı yaracak liderliği de gösterememiştir.” Ve anlaşıldığı kadarıyla Türker Ertürk en sonunda kurucusu olduğu partiden istifa etmeyi bu “kuşatmayı yarmanın” tek yolu olarak görmüştür!

İyi de Türker Ertürk bu “liderliği” sergilerken neden açık değil? Madem “Atatürk’e tereddütlü yaklaşan, Cumhuriyetimizin kurucu ideolojisine şüphe ile bakan ve 'ikinci cumhuriyetçi' STK’larda görev almış birisi”, Anadolu Partisi’nin Genel Başkanı’nın kararlarını etkileyecek kadar etkili durumdadır ve Türker Ertürk bile en nihayetinde kurucusu olduğu partiden istifa etmekten başka bir çare görememiştir, o zaman bu “BİRİSİNİN” kim olduğunu adıyla sanıyla açıklayıp kamuoyunu bilgilendirmek gerçek liderliğin gereği değil midir?

Siyasette herhangi birini “Atatürk’e tereddütlü yaklaşan”, “Cumhuriyetimizin kurucu ideolojisine şüphe ile bakan” ve 'ikinci cumhuriyetçi' STK’larda görev almış” şeklinde nitelemek yasal olarak suç değil ki… O zaman Türker Ertürk neden açık olmayıp üstü kapalı bir şekilde konuşmayı yeğliyor?

Lider gibi davranmak böyle mi oluyor?  

18.3.2015

-- 
"Ya istiklal ya ölüm... İşte halâs-ı hakiki isteyenlerin parolası bu olacaktır."
Mustafa Kemal ATATÜRK


..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder