AB MUHİPLERİ’NİN SEVR RÜYASI MI?
Prof. Dr. EROL MANİSALI
EKİM 2003 - SAYI 62
Mondros’tan sonra Sevr’i hazırlayan Avrupa devletleri, Anadolu’yu İngiliz, Fransız, İtalyan, Yunan, Ermeni, Kürt diye bölmüşler, kendilerine göre masa başında bir harita çizmişler.
Ancak, bu masa başındaki işgal i sonuçlandıramamışlardı. Anadolu’yu işgale kalkan Avrupalılar, Yunanlılar ve Ermeniler, geldikleri gibi gitmek zorunda kaldılar.
Attila İlhan, ısrarla bana hep şunu tekrarlar; “Anadolu’da halkın tepkisini en çok, Yunanın İzmir’i işgali çekmiştir, bu bir dönüm noktası olmuştur” der.
Tarihin tozlu sayfalarındaki eski Sevr haritalarına baktığım zaman, üzerinde İngiliz, Fransız, İtalyan ve uzantıları olan Yunan bayraklarını görürüm. Gel zaman git zaman, Avrupalılar aralarında anlaşmaya karar vermişler. Hele Berlin Duvarı 1989’da yıkılıp, soğuk savaş sona erince, Amerika’ya inat “ Avrupa Birleşik Devletleri”ni kurmaya Maastricht’te karar kıldılar.
Birinci ve İkinci Dünya savaşlarının “ Mağlubu ” Almanya, bu sefer aralarında, hem de en başta, en tepede göründü.
İngiliz, Fransız, Alman, İtalyan ve diğer “ Avrupalılar ” kendi bayraklarının yanına, 12 yıldızlı Avrupa Birliği bayrağını koymuşlar, İngiliz’in, Almanın, Fransızın, İtalyanın dünya karşısındaki “çıkarları” artık bu 12 yıldızlı Avrupa Birliği bayrağı altında savunulacak demişler. Açıkça söylemeseler bile bunu kafalarının içine Grek ve Latin harfleri ile kazımışlar. Halkın hatırlaması için de paraları olan Euro’nun üzerine ve içine “nakşetmişler”.
Ya Truva Atları!
Her şey çok iyi de niçin “Bize ne deyip geçemiyoruz”. Nasıl geçiştirebiliriz ki! Adamlar eski dönemlerde topla, tüfekle kalkıştıkları işgali bu sefer topsuz tüfeksiz bir biçimde sessizce yürütüyorlar. Türkiye’yi AB kapısında içeri almadan oyalarken eski işgal planlarını gündeme getirdiler.
Bölgemiz çok eskilerden beri “ Truva Atları ” ile ünlüdür. Eski hesapların bu sefer en eski alışkanlıklarla yürütülmesini kafalarına koymuşlar. Ancak yeni yöntemleri uygulamakta kusur etmiyorlar. Aynen Karen Fogg’un e-postalarında görüldüğü gibi.
Birinci Dünya Savaşı sonrasında, İngiliz Muhipleri’nin, Fransız sevenlerin, Amerika ya da Alman yandaşlarının yerini bu sefer Avrupa muhipleri ve Amerika muhipleri almış. Türkiye’yi Sevr haritasında olduğu gibi İngiliz, Fransız, İtalyan, Yunan bölgeleri diye ayırmaya gerek kalmamış. Haritalar üzerinde 12 yıldızlı AB bayraklarının İzmir’de, Kars’ta, Samsun’da dalgalandırılması, halkta tepki yaratmasın diye işler alttan alta yürütülmüş. Nasıl mı?
- Bazı gazete patronları ve bazı gazeteciler resmen satın alınmış; belgelerle ortaya çıktı.
- Televizyonlara “el atılmış”, hatta kendileri için özel televizyon kurmuşlar.
- Büyük sermaye çevrelerinin bir kısmı, “ Muhipleri olarak ” AB ve ABD’ye ortak yapılmış. Bu çevreler artık tam bir Truva Atı durumuna gelmişler. Dış çıkarların Türkiye’deki savunucusu olmuşlar.
- Siyasiler satın alınmış; “hem iktidara çıkabilmek, hem de iktidarda kalabilmek” için Truva Atı lisansı şart olmuştur.
- Üniversitelerde hocaların ve öğrencilerin maddi olarak AB imkanlarından yararlanabilmesi için AB muhipleri derneklerine dahil olmaları, onlara sazlı-sözlü destek vermeleri gerekir hale gelmiş. Öyle ya, Sokrates bursu almak için Atina’nın Truva’daki atı olacaksın; “ Ne kadar ekmek, o kadar köfte ”. Fullbright ya da Soroz bursu alacaksan, Türkiye’de Yunanistan’ı sempatik gösterecek bir konu seçeceksin. Yani; psikolojik savaşın Truva Atı olacaksın.
Aynen tarihteki gibi, “Sizle dostuz, size armağan veriyoruz” deyip Truva Atı’nın içine askerlerin, yerleştirilmesi gibi. Cephede yenemedikleri Türkleri ‘Truva Atları aracılığı ile” yenmek istiyorlar.“ Küçük Sahne ” Kıbrıs’ta kurulmuş. Oyunun adı ise, “Satılık İnsan Manzaraları”!
Sevr ve yeni ‘ Muhipleri ’
Dün Avrupa bizi silahla işgale kalkmıştı. Bugün, yöntem değişti, işgal iktisadi, siyasi, kültürel ve medyatik silahlarla yapılıyor.
- Bazı sermaye çevrelerinin kendilerine bağlanması,
- Bazı siyasi çevrelerin ve adamların kendilerine hizmet vermek için iktidara getirilmesi,;
- Kültürel, dini ve etnik öğelerin en etkin biçimde emperyalizmin araçları olarak kullanılması.
Türkiye gizli bir İşgalin altına yavaş yavaş sokulmaktadır.
Ekonominin işgali ve yaratılan krizlerle çökertilen altyapı üzerine siyasi ve kültürel öğeler oturtulmaya başlanmıştır. Bunlar, Lozan’dan Sevr’e gidişin ayak sesleridir. Hâlâ görmemekte ve duymamakta direnecek miyiz? Nereye kadar?
http://mudafaai-hukuk.com.tr/arsiv/ekim03_07.htm
..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder