9 Ocak 2016 Cumartesi

Kıbrıs AB kıskacına Nasıl girdi?







Kıbrıs AB kıskacına Nasıl girdi? 

Erol Manisalı

TÜRKSOLU: AB Kıskacındaki Kıbrıs kitabınızda kıskacın anlamı nedir? AB’nin son Atina Zirvesi sonrası Türkiye-Batı ilişkilerini de ele aldığımızda kitap nasıl bir anlam kazanıyor?

EROL MANİSALI: Türkiye AB kıskacına 1989’da sokulurken, Kıbrıs da bunun bir parçası oldu. Bu kıskacı daha iyi anlayabilmek için 1993’ten itibaren Avrupa Parlementosu’ndan çıkan kararları sıralayalım.

* Kıbrıs; Hemen her yıl Kıbrıs’la ilgili karar alındı.

* Ege; çok sayıda karar çıktı.

* Güneydoğu Anadolu; bu konuda alınan kararların sayısı Kıbrıs’la başbaşa gidiyor. Belki de daha çok.

* Fener Patrikhanesi; bir kaç tane.

* Ermeni Soykırımı; Bu konuda alınınan kararların sayısı az ama çok etkili. Bir Fransız mahkemesi bu kararlara dayanarak Türkiye aleyhinde karar verdi.

TÜRKSOLU: Kıbrıs’ta taraflar kim?

EROL MANİSALI: Bir tarafta Rumlar ve Türkler; ancak bunlar tarafların bir kısmı;

* Ulusçular - Gayri Milliciler

* Kemalistler - Mandacılar

* Ulusalcılar - Emperyalistler

* Türkiyeciler- Kozmopolit çevreler

* Yerliler- Yabancılar

* Ankara - Brüksel

Taraflar bu şekilde sınıflandırılabilir. Ancak, temelde iki taraf var; sorunlara bu topraklardan bakanlar - sorunlara Brüksel ve Washington’dan bakanlar.

TÜRKSOLU: AB Kıskacındaki Kıbrıs kitabının özgün yanı ne?

EROL MANİSALI: Az yazılmış veya hiç yazılmamış gerçekler var kitapta. Kıbrıs meselesinin aslında, bir Kıbrıs meselesi olmadığı; AB’nin ve ABD’nin, “Türkiye meselesinin bir parçası olduğu” tahlil ediliyor.

TÜRKSOLU: Kıskacın tüm sorumlusu dış unsurlar mı?

EROL MANİSALI: Kesinlikle hayır. Türkiye’yi tek taraflı bağlamak isteyen “iç çıkar grupları”nın Kıbrıs’ta nasıl bir rol aldıkları da anlatılıyor. Bu grupların içinde,

- Bazı büyük sermaye çevereleri var.

- Bazı siyasiler var.

- Bazı bürokratlar var.

- Ve tabii medya mensupları var. Bazı akademisyenleri de unutmamak gerekiyor.

TÜRKSOLU: Kitabınızda Karen Fogg dosyası da ele alındı mı?

EROL MANİSALI: Onlar belgelerdi. Ben kitabımda daha çok “tahlillere” yer verdim. Yıllardır, AB’nin Kıbrıs konularında yaşadığım deneyimler bana ışık tuttu. Başbakanlarla, bakanlarla, diplomatlarla, uzmanlarla tartışmalarım oldu. Kıbrıs’a “ Nasıl baktıklarını ” gördüm.

Daha önemlisi, Türkiye’ye “nasıl baktıklarını” anladım. Zaten, Batı’nın Kıbrıs politikası, “Onların Türkiye politikasını, bir turnusol kağıdı gibi ortaya çıkarır.”

AB’nin Kıbrıs’a bakışında, Brüksel’in Türkiye gözlüğünü görürüz.

TÜRKSOLU: Tek yanlı bağımlılık Kıbrıs’ı nasıl etkilemiş.

EROL MANİSALI: Türkiye tek yanlı bağlanarak köşeye sıkıştırılırken “Kıbrıs” isteniyor. Batı’nın Soğuk Savaş sonrası yeni politikaları bunlar.

- Irak’ın ABD tarafından işgali

- Kıbrıs’ı, uluslararası anlaşmalara rağmen, AB tarafından işgale kalkılması, aynı şeyler.

TÜRKSOLU: Yarın ne olur?

EROL MANİSALI: Herşey bize bağlı; Türkiye, kendi ulusal çıkarlarını koruyabilecek mi? “AB Kıskacındaki Kıbrıs” kitabında, bütün bunlar tartışılıyor.

TÜRKSOLU: AB kıskacında Kıbrıs diyorsunuz. Son yaşadığımız süreçte ABD’nin de Kıbrıs kıskacından bahesedebilir miyiz? ABD Temsilciler Meclisi, Kıbrıs konusunda Denktaş’ı ve Türk tarafını suçlayan bir karar aldı. Hemen ardından BM Güvenlik Konseyi’nden de Türk tarafı aleyhine bir karar çıktı. Irak’ta Türkiye’den istediğini alamayan Amerika Kıbrıs’ta Türkiye’yi kıstırmaya mı çalışıyor?

EROL MANİSALI: Batı kıskacında Türkiye demek lâzım. Çok ilginç bir şekilde 1992 yılından itibaren ABD Irak’a ambargo uygulatmaya başladı. 1994 yılından itibaren de KKTC’ye ambargo uygulatmaya başladı. Aynı plan uygulanıyor. Önce zayıflatma, muhtaç hale getirip, sonra da işgal etme. Irak’ta silah zoruyla, silah yoluyla işgal yapıldı. Kıbrıs’ta ise şimdilik işgal diplomasi ve siyaset yoluyla yapılmaya çalışılmaktadır.

Bugün Irak ve Kıbrıs arasında tam bir uyum söz konusudur. Soğuk Savaş sonrası Batı’nın bölgeye ve özellikle Türkiye’ye bakışında tam bir uyum, örtüşme görülmektedir. Kıbrıs’a da ambargo uygulanmıştır, Irak’a da ambargo uygulanmıştır. Her ikisi de işgal edilmiştir, birisi ABD’nin silahlı müdahlesiyle tam işgal edilmiştir, diğeri ise AB’nin siyasi müdahalesiyle yarım işgal edilmiştir. Birine silahlı işgal yapılmıştır, diğerine ise uluslararası hukuk ayaklar altına alınarak diplomasi ve siyaset oyunlarıyla işgal yapılmıştır. Bu anlamda tam bir örtüşme söz konusudur.

TÜRKSOLU: Kıbrıs Rum Kesimi’nin AB’ye alındığı Atina Zirvesi’ne Türk Büyükelçisi resmen katıldı, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ise akşam yemeğine katıldı. Türkiye böylelikle AB’nin Kuzey Kıbrıs’ı ilhak ettiğini açıkladığı resmi toplantıya katılmış oldu.

EROL MANİSALI: Türkiye’nin tek yanlı bağımlılığının en somut belgesi budur. Türkiye Batıyla ilişkilerini karşılıklılık ilişkisi çerçevesinde kurmamıştır. Türkiye iktisaden, siyaseten, askeri açıdan tek yanlı olarak Batı’ya bağlanmıştır. Atina’daki törende bunu göstermektedir. Atina’daki tören ne yazık ki Türk toprağının işgal ve ilhak kutlamasıdır. Hükümetin dışişleri bu zirveye katıldı. Ama 70 milyon Türk halkı buna tamamen karşıdır. Bu toplantılara katılanlar halkı temsil etmeyen çevrelerdir.

TÜRKSOLU: Kıbrıs Rum tarafı herhalde bu kadar katılımı bile yeterli bulmamış ki, Türkiye’nin tavrını AB’ye saygısızlık olarak nitelendirmiş.

EROL MANİSALI: Zaten Kıbrıs’ta Smitis’in Türk tarafına çağrısı bile tamamen emperyalist bir çağrıdır. “Ben senin içini oyarım. Türkiye’yi de tanımıyorum KKTC’yi de tanımıyorum. Sizin içinizi oyarım” diyor. Kitabımda bahsettiğim Kıbrıs ve Türkiye üstündeki kıskaç AB ve ABD’nin oluşturduğu Batı kampı tarafından her geçen gün daraltılıyor.


http://www.turksolu.com.tr/28/manisali28.htm


..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder