10 Ocak 2016 Pazar

TÜRKİYE’Yİ KİMLER SÜRÜKLÜYOR?





 TÜRKİYE’Yİ KİMLER SÜRÜKLÜYOR?



 Prof. Dr. EROL MANİSALI
 NİSAN 2004 - SAYI - 68   

 2000’li yılların başlarındayız ve Türkiye inanılmaz biçimde sürüklenmektedir. 10-12 yıl öncesinde aklımızın ucundan geçmeyen, düşünülemez olaylar gerçekleşmektedir.

- Türkiye, kendi içinde ve çevresinde ulusal inisiyatif alamayacağı, ulusal çıkarlarını koruyamayacağı bir noktaya doğru itiliyor. Yalnız dışarıdan değil, içimizde dış güçlerle işbirliği halinde çalışan gayri milli çevreler tarafından da sürükleniyor.

- Irak’ta Türkiye’nin etkisi kalmamıştır. 1980’li yıllarda ikinci büyük ticaret ortağımız Irak bugün Amerika ve İngiltere’nin müdahale ve işgali sonucu, Türk kamyonlarının giremeyeceği bir duruma sokuldu. Kuzeyde fiilen ayrı bir yönetim, yapay bir biçimde oluşturuldu ve Irak üzerinde “söz sahibi” duruma getirildi.


 Irak, Türkiye’nin siyasi, iktisadi ve askeri etkisi dışına çıkarıldı. Ortadoğu, ile ilişkilerimiz ipotek altına alındı. Bütün bunları ABD, İngiltere ve onları destekleyen Avrupa Birliği ülkeleri yaptı.

- Batı, Türkiye’yi Kafkasya bölgesinden de yavaş yavaş uzaklaştırıyor. Azerbaycan ve diğer Türk cumhuriyetleri ile eskisi kadar yakın değiliz. ABD, Gürcistan üzerinde oynadığı “darbe oyunu” ile Ermenistan - Gürcistan beraberliğini (veya federasyonunu) gerçekleştiriyor.

 Ermenistan Karadeniz’e uzatıldıktan sonra, AB ve ABD’nin güvencesi altına alınacak. Hatta, AB üyesi yapılacak.

- Böylelikle bölgede İsrail-Kürdistan-Ermenistan (ve Gürcistan) hattı, ABD ve Avrupa tarafından kuruluyor. İsrail Kuzey Irak’ta bu yüzden faaliyetlerini yoğunlaştırdı. Bu hat bölgedeki Araplara, Türklere ve İran’a karşı oluşturuluyor. Uzun vadede İsrail’in ve Ermenistan’ın “Kürdistan” üzerinden genişlemeye yönelik politikalar uygulamaya konulacak. Batı kapitalizminin bölgedeki Hıristiyan uzantıları; Müslümanlara karşı bölgede kurulmuş olacak.

- Kıbrıs’tan Türk askerlerinin (ve sivillerinin) çıkarılması ve Türkiye’nin Kıbrıs adasından tasfiye edilmek istenmesi, “ABD ve AB’nin bölge politikalarının bir parçası”. Ortadoğu ve Kafkasya’da ABD’nin ve AB’nin izlediği politikalar ile Kıbrıs politikaları bütünleşiyor.

- İçimizdeki Danimarka, Batı’nın bu projesine karşı çıkmıyor. Hatta, ona yardım ederek Türkiye’nin dağıtılması karşılığında kendisi ayakta kalmak istiyor, “Bölünmüş bir Türkiye’de bile Danimarka’ya yer vardır; çünkü içerdeki Danimarka, Batı’nın buradaki uzantısı ve temsilcisidir; işbirlikçileri olmadan Batı bile işlerini yürütemez” diye değerlendiriyor.

-Hatırlıyorum: İçimizdeki gayri milli çevreler, “Ermenistan ile ABD’nin istekleri doğrultusunda işbirliği yapalım” demediler mi? 1990 sonrasında ASALA destekçilerini bile Ankara’ya getirip bürokrasiye sunmadılar mı? Irak’a, ABD ile birlikte girelim demediler mi? Türki cumhuriyetlere son 10 yılda Amerikalıları yanlarında götürüp Türk cumhuriyetlere yerleştirmediler mi?

         
 Kıbrıs’ta işbirliği yapanlar...

 Batı’daki emperyalist çevrelerin bölgemizdeki politikalarına işbirliği yaparak aracı olan içimizdeki gayri milli işbirlikçiler, Kıbrıs’ta da Brüksel’in ve Washington’un planlarının bir parçası oluyorlar.

-Irak’a ABD’nin yanında girelim, Ermenistan’da ABD’nin dediklerini yapalım diyenler ile “Kıbrıs’ı verelim” diyenler aynı gayri milli çevreler. Yani içimizdeki Danimarka. Bunlar Türkiye içinde de, bölgede de Batı emperyalizminin bir parçası oldular. Şimdi Kıbrıs’ta ve Ege’de Batı’nın taleplerini karşılıyorlar.


- ABD’nin ve AB’nin bölgede soğuk savaş sonrası kurmaya başladıkları İsrail-Kürdistan-Ermenistan cephesinde, Batı’nın yanında yer alıyorlar. Bu cephenin Türkiye’ye, Araplara ve İran’a karşı kurulduğunu görmezlikten geliyorlar ve karşı tarafta yer alıyorlar.

 Batı kapitalizminin ve saldırganlığının bölgemizdeki bir uzantısı oluyorlar.

- Yine bu çevreler, Türkiye’yi AB’ye tek yanlı bağlayıp 6 Mart 1995’te gümrük birliğini, imzalattırmadılar mı? Türkiye’yi ilelebet bekleme odasına hapsettirip AB ipoteği altına sokmadılar mı?

Eğer Verheugen bu kadar küstah ve saldırgan konuşmalar yapabiliyorsa bütün bunları, “içimizdeki işbirlikçilere olan güveni sayesinde” başarabilmektedir. Onlardan destek aldığı için Türkiye’ye saldırmaktadır.

 Türkiye bugün, gelişmelere ulusal bakan büyük çoğunluk ile gayri milli bakan küçük azınlık arasın da bölünmüştür. Ancak bu azınlık, Brüksel ve Washington ile işbirliği halinde bulunduğu için etkili görünmektedir.

 Halkın gerçekleri görmeye başlaması bu gayri milli çevreleri korkutan en önemli faktördür. Terazinin bir kefesinde 70 milyonluk halk vardır; öte yanda da küçük bir işbirlikçi grup, yani ahtapotun içimizdeki uzantıları...

Mustafa Kemal’in “ Ey Türk Gençliği...” diye başlayan sözlerini bir daha okumak ve gerekenleri yapmaktan başka yol kaldı mı?


 http://mudafaai-hukuk.com.tr/arsiv/nisan04_04.htm


..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder