6 Ocak 2016 Çarşamba

TSK Üst Yönetimi de En Az AKP Kadar Sorumludur




TSK Üst Yönetimi de En Az AKP Kadar Sorumludur
ADD Isparta Şubesi'nden, ADD Genel Yönetim, Disiplin ve Genel Denetleme Kurulu'na hitaben 5.12.2007 tarihinde yapılan

Derneğimizin Çalışmaları - Değerlendirme " konulu çağrıda,

Ülke hızla elden giderken, ' demokratik yöntem'den 'gerilim yarat mama'dan söz etmenin, ADD'nin üzerine aldıgı kritik tarihsel görevle bagdaşmadıgı " belirtilerek,
Toplumsal direnci 'pasifize edecek', agır toplumsal yaralara 'pansuman ' türünden 'sadaka' kültürü ve felsefesini Dernek çalışmalarının 'omurgasıymış' gibi ön plana çıkaracak yayın ve eylemlerin, ADD Genel Merkezi web sitesinde yer alması ne denli isabetli ve yakıcı gündemle örtüşen bir davranıştır? 
diye soruluyor ve bu günkü koþullarda ADD'nin "çok daha yüksek bir profil çizmek zorunda" olduğu vurgulanıyor.
ADD Isparta Şubesi'nin çagrısı yerindedir.

Ne var ki, sadece "ağaçları" görmenin ötesine geçip "ormanı" da görmemiz ve günümüz Türkiye tablosuna daha geniş bir açıdan bakmamız da gerekmektedir.

Eğer bazı önyargılardan sıyrılıp, soruna geniş bir bakış açısı ile yaklaşılırsa, ADD'nin " yüksek bir profil sergileme " niyetinde olup olmadığı da sağlıklı bir şekilde değerlendirilebilir.

Dahası bugünkü koşullarda yüksek bir profil sergilememe tavrının sadece ADD'ye özgü olmadığı, TSK üst yönetiminin de bu tür bir edilgenlik içinde olduğu görülecektir.
Örneğin, ADD Isparta Şubesi'nin çağrısının giriş kısmında AKP iktidarının yaptıkları eleştirilmektedir.

TBMM tarafından " hükümete 1 yıl süreyle sınır ötesi -operasyonu için yetki verilmesini" öngören tezkere'nin, 45 gün gecikmeli olarak, 30 Kasım 2007'de TSK'nin önüne getirildiği, bunun da AB-D güdümündeki PKK terörünün işine yaradığı belirtilmektedir.

Ayrýca AKP iktidarýnýn ABD ve AB'nin desteði ile laik, demokratik cumhuriyeti tasfiye etmeye yöneldiði, cumhurbaþkanlýðý makamý ve Anayasa Mahkemesi'nden sonra yargýnýn da siyasallaþtýrýlmaya çalýþýldýðý belirtilmektedir.
Oysa bugün Türkiye öyle bir dönüm noktasýna gelmiþtir ki, artýk sadece AKP'yi eleþtirmenin somut bir anlamý kalmamýþtýr. AKP'nin ne "mal" olduðu zaten ortadadýr.

AKP doğal olarak bu tür girişimler içinde olacaktır, çünkü işlevi de, malum çevreler tarafından kendisinden beklenen de budur. ABD ve AB, AKP'yi işte bundan ötürü desteklemektedir ve AKP de iktidarın zirvesine bu amaçla getirilmiştir.
Eğer bu gerçeği teslim ediyorsak, dönüp dolaşıp AKP'nin tezkereyi geciktirmesini söylemenin hiç bir anlamı yoktur.

Asıl sorulması gereken soru Şudur: AKP bu tezkereyi geciktirirken, TSK üst yönetimi neden sustu ? 
Açık konuşalım, Genelkurmay Başkaný Org. Yaşar Büyükanıt, çıkıp bu geciktirmenin olumsuz sonuçlar doğuracağı konusunda açık bir çağrı yaptı mı kamuoyuna ?

TSK'nin bu konudaki rahatsızlığını dillendirdi mi ?

Aksine oldukça alçak bir profil sergileyerek görünüşü kurtarma mahiyetinde, "küçük harfle" birkaç şey söylendi belki, o kadar ! 

Diğer bir ifadeyle, yüksek profil çizmeyen sadece ADD değildir !
Hadi bunu geçelim…

Türban denildiğinde hop oturup hop kalkan TSK üst yönetimi, ABDullah Gül'ün Cumhurbaşkanı seçilmesi, Anayasa Mahkemesi'nin başına bir iktisatçının gelmesi ve en sonunda da yargının siyasi iktidarın güdümüne sokulması yönündeki girişimler konusunda neden hala suskundur ?

Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt, Başbakan'ın ABD gezisi öncesinde

"Dışişleri Bakanlığı ile uyum içindeyiz. Başbakan'ın ABD ziyaretinin sonuçlarını bekliyoruz. Artık oyalanmayacağız. Askerle hükümet arasında bir uyumsuzluk varmış gibi gösterilmesi de doğru değil. Devlet bir bütündürdemiyor muydu ?

Bu demecin üzerinden neredeyse bir aydan daha fazla bir zaman geçti ve Başbakan televizyon kameraları karşısına geçip, PKK terörünün sözde etkisiz kılınması için askerle beraber hazırladıkları projelerden bahsediyor, Genelkurmay'dan ve TSK'den çıt yok ! 

"Sükût ikrardan gelir." 

Kısacası sorun, sadece AKP değildir ! 

Türkiye'de çoğu yurtseverin eleştirmekten çekindiği TSK üst yönetimi de en az AKP kadar sorumludur. Bugünkü tablonun ortaya çıkmasında... 

Ama bizim ilericilerimiz, ulusalcılarımız, yurtseverlerimiz hâlâ rüyadan uyanmadılar, uyanmak istemiyorlar. 

Daha kötüsü de şu ki, madalyonun sadece bir yüzünü görerek ve göstererek yarattıkları yanılsama ile toplumu da yanıltıyorlar.

Bütün bunların ADD Genel Merkezi'nin yüksek profil çizme zorunluluğuyla ne ilgisi var peki ?

İlgisi şudur:

ADD üst yönetimi de bugün TSK üst yönetimindeki anlayışın bir uzantısıdır.

Zaten yukarıdan bir operasyonla oraya oturtulmuştur.
Daha somut konuşalım…

Bugüne kadar Genelkurmay Baþkanı Org. Büyükanıt'ın agzından ABD ya da AB'ye karşı çıkan, bu emperyalist odakların artık ayyuka çıkmış Türkiye aleyhine açık ya da örtük girişimlerini eleştiren bir tek söz duydunuz mu ?

Peki, ADD Genel Başkanı'ndan AB karşıtı tek kelime duydunuz mu ?

E. Org. Eruygur'un AB karşı
tı tek bir demecini, " AB'ye hayır " diyen tek bir cümlesi gösterilsin, bütün bu söylediklerimi geri alayım… 

E. Org. Eruygur bugüne kadar bir kez olsun Türkiye'nin AB'ye üye olmasına karşıyımdiyememiştir.

Çünkü TSK'nin üst yönetimi de ADD üst yönetimi de aynı bakış açısına sahiptir.

Onun için 2003 yılında Harp Akademileri'ndeki sempozyumu açış konuşmasýnda, Org. Yaþar Büyükanıt, AB hakkında şu değerlendirmeyi yapıyordu:

... AB konusunda TSK, haksız bir saldırının hedefi durumuna gelmiştir. Ülke içi ve ülke dışı çevrelerde hiçbir haklı nedene dayanmadan TSK'nin AB'ye karşı olduğu konusunda yaygın kanaatler oluşturulmuştur. Açıkça ifade ediyorum, bu tür iddialar doğru değildir. Bu konudaki Silahlı Kuvvetleri'nin görüşlerini büyük harflerle tekrar ifade ediyorum: TSK, AB karşıtı olamaz. Çünkü AB, Mustafa Kemal Atatürk'ün Türk toplumuna gösterdiği çağdaşlaşma hedefinin jeopolitik ve jeostratejik açıdan zorunluluğudur. Bu zorunluluk, aynı zamanda Türkiye'nin sosyal, politik, ekonomik ve güvenlik hedefleriyle de tam olarak örtüşmektedir. Türkiye Avrupa'nın bir parçasıdır ve Avrupa Birliği'ne girecektir. Bu yargı, bazı çevrelerin düşüncesi ile çelişse bile, Türkiye'nin ve TSK'nin kesin kararlılığının açık bir ifadesidir...." (Hürriyet, 29.5.2003)
Bu yetmemiştir, Org. Büyükanıt 2006 yılı Ekim ayı içinde, bu kez de Genelkurmay Baþkanı olarak Harp Akademileri'nin açılýşında yaptığı konuşmada, TSK'ye eleştiriler yönelten AB yetkilisi Kretschemer'i yanıtlarken bile sözlerine şöyle başlamıştır:

Türk Silahlı Kuvvetlerinin ülkemizin Avrupa Birliği üyeliğini tamamen desteklediği daha önce müteaddit defalar beyan edilmiştir. Bu nedenle bu açıklamamın Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliği ile ilişkilendirilmesi yanlış olur… "
O zaman TSK'nin bu anlayışını görmezden gelip sadece AKP'yi eleştirmek, sonra da ADD üst yönetiminden sesini çıkartmasını talep etmek tutarsız bir davranıştır.

Şener Eruygur liderliğindeki ADD yönetimi oraya toplumsal muhalefeti kontrol etsin diye getirilmiştir, öncülük etsin diye değil... Ve bu amaç da sistemin egemenlerinin talebidir ki, TSK üst yönetimi de o egemenlerin önemli bileşenlerinden biridir.
Bugünkü koşullarda yüksek bir profil sergilemeye; halkımızın anlayacağı bir dille söylemek gerekirse artık sesini yükseltmeye davet edilmesi gereken ADD yönetimi değil, öncelikle TSK'nin üst yönetimidir.

Ne diyordu Genelkurmay Başkanı:

"Askerle hükümet arasında bir uyumsuzluk varmış gibi gösterilmesi de doğru değil...
Türkiye'nin bazı ulusalcıları TSK üst yönetimi konusundaki kimi önyargılarını artık sorgulamaya başlarlarsa, belki toplumsal muhalefet için bir kıpırdanma şansı olur.

Yoksa bu tür bildirilerle önce kendimizi, sonra da toplumu oyalar dururuz...
Yazık bu ülkeye, yazık...
Serdar ANT



..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder