4 Nisan 2020 Cumartesi

SIRTIMDAKİ SEMER..

SIRTIMDAKİ SEMER..


Serendip Altındal

Herhalde, son Balyoz kararlarından sonra ülkeyi aslında kimin yönettiğine, kimsenin itirazı kalmamıştır artık. Bu da ne Erdoğan ne de AKP hükümetidir. Semer gibi sırtımıza vurulan ve yeni yaşam statümüz haline gelen hukuksuzluk kaosunun tek mimarı, Erdoğan, AKP ve Gülen cemaatini açık Lejyoner olarak kullanan ABD&AB Gladyosudur aslında. Şimdi ise yediğimiz gaspın ve şakilerinin adını açıkça yazmak ve bundan sonra ki stratejiyi de çok açık ortaya koymak zorunluluğu hâsıl olmuştur artık. Düşmanımız deşifre kimliğiyle ortaya çıktığına göre de, demek oluyor ki milli cepheyi açmak ve hattı savunmayı İstiklal döneminde olduğu gibi, yine satıh bazında uygulamak da farz olmuştur bize.
Yaşamakta olduğumuz milli sıkıntıdan çıkış yolu ise şimdilik, şayet Türk'ün önceden hesaplanamaz özelliği devreye girmezse, önce yerel, sonra da genel seçimler olacakmış gibi duruyor. Her ne kadar Balyoz davasının hukuksal yanını, bir hukukçu gibi irdeleyemesek de, görüp yaşadıklarımızın yorumunu yapamayacak kadar da ümmi değiliz herhalde. Balyoz kararları da dâhil olmak üzere, sona erdirmek zorunda olduğu Siyonist projenin anayasal maddelerini topluma yedirirken, ne kadar zorlanacağını iyi bilen Erdoğan, kendisine tanınan en son döneminde, işte bu misyonunu ya bitirecek ya da bitirecektir. O sebeple de bu maddeleri, zamanlanmış paket postaları halinde yollamaktadır. Sen hele bir paketin tamamını yedir, gerisini biz hallederiz diye düşünüyordurlar herhalde patronları.

Buna göre, önünde sayılı günleri olduğu ve çıkmaz yolda olduğunun kendisi de çok iyi farkındadır. Türkiye haricinde, ne Doğuda ne de Batıda kıymık kadar ciddiye alınmayan Erdoğan’ın, sağında solunda oturan, en güvendiği Türkiyeli(!) nemadaşları bile durumunun farkında oldukları için, bunu kendisiyle paylaşmadan, onu idare ederek kendisinden en son dakikaya kadar da istifade etmek zorundadırlar. Zira başka bir alternatifleri de yoktur. Çünkü en kötü ihtimalle tası tarağı toplayıp yurt dışına kaçmadan önce, küplerini azami doldurmaya mecbur olduklarının da bilincindedirler artık. Bunların yurt dışında ki yatırımlarını mercek altına alırsanız, herhalde ne demek istediğimiz daha iyi anlaşılır. Yerlerinde de kendi hamurlarından kim olsa, herhalde aynı şeyi yapardı. Zira aklın yolu birdir.

Yine güncele dönersek; herkesin neredeyse ezbere bildiği hukuk ihlallerinin, statiksel rakamlarını dökmeye de gerek yok, bir şeyler bildiğimizi göstermek için. Ayrıca siyahın üstünde bembeyaz sırıtan gerçekleri de görüp anlamak içinse, doktora filan da yapması gerekmiyor vatandaşın. Hepsinden öte, bilmesi gerekenleri öğrenmek için, aslında okuma yazma bilmeye bile ihtiyacı yoktur, öğrenmeye müsait normal bir insan beyninin.

Yalnız sağlıklı bir karar verebilmesi için doktora filan yapması beklenmeyen; ama yurdunun biran önce düzlüğe çıkmasını arzu eden her vatandaşın, yine de yapması gerekenler vardır. Bunların en başında gelen de, seçimlere, vicdan ve akıl süzgecinden geçirdiği oyu ile ağırlığını koyarak, çocuklarının da geleceğine ambargo koymuş emperyalistin, başında ki iktidar yaftalı sırtlanlarını deliğe süpürmek olacaktır.

Yoksa dikey kalkışla polis devletine geçilirken, içimizde ki bazı safdiller, özellikle bize karşı "tavşana kaç" siyaseti uygulayan küreselci BD insan hakları kuruluşlarından, hala medet mi umuyorlar acaba. Diğer yanda Siyonist projelere bölgemizde ulus devletler birer birer kurban ediliyorken, acaba içerde ki Atatürkçü komutanlarımızın, aydınlarımızın beraat ettirileceğini mi sanıyorlar.
Tüm vatan hainlerini tek sıra halinde Ulusal mahkeme duvarının önüne dizecek bir milli devrimsiz, bu bataktan çıkış olduğunu ve bağımsızlığın sağlanabileceğini hala safiyane düşünüyorlarsa, serçeler yesin çitlembik beyinlerini onların!!..


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder