13 Nisan 2020 Pazartesi

105. YILINDA ÇANAKKALE SAVAŞI VE TÜRK HAVA HAREKÂTI., BÖLÜM 1

105. YILINDA ÇANAKKALE SAVAŞI VE TÜRK HAVA HAREKÂTI., BÖLÜM 1





105. YILINDA ÇANAKKALE SAVAŞI VE TÜRK HAVA HAREKÂTI

Yazan  Dr. Cengiz Tatar 17 Mart 2020

Çanakkale Savaşı, sadece askeri ve stratejik açıdan değil, siyasal sonuçları bakımından da modern Türk ve dünya siyasal tarihinde önemli bir yer teşkil etmiştir.
Türkiye’nin stratejik konumunun yanında Çanakkale’nin de stratejik olarak özel bir yeri bulunması nedeniyle tarih boyunca güçlü devletler boğazlara egemen olmak istemişler ve bu amaca ulaşabilmek için savaşlar yapmışlardır. Çanakkale boğazının en önemli özelliği, stratejik ve ekonomik önemine paralel olarak Karadeniz ve Akdeniz devletlerinin kısa yoldan bağlantıya geçmesine olanak vermesidir. İngiltere ve Fransa, Rusya ile doğrudan temasa geçip güçlerini arttırmak, Osmanlı Devleti’nin Süveyş Kanalı ve Hint yolu üzerindeki baskısını kaldırmak ve Orta Avrupa’ya sızan Alman-Avusturya ordularını arkadan kuşatmak için bu harekâtı gerekli görmüşlerdir. Bu nedenle, I.Dünya Savaşı’nda boğazlara sahip olmak Akdeniz ve Karadeniz’de harekâtı başarıyla sürdürebilmek için İtilaf Devletleri harekâtının birinci amacı Boğazların deniz yoluyla geçilmesi hedeflenmiştir. Çanakkale Savaşı, savaşın kaderi ve insanlığın geleceği açısından önemli roller üstlenmiş ve İtilâf devletleri tarafından Osmanlı Devleti’ni saf dışı bırakmak için düzenlenmiş en önemli askeri harekât olmuştur. Osmanlı Devleti’nin, Çanakkale Boğazı’nı ele geçirmeye ve İstanbul’u işgal etmeye yönelik İngiliz-Fransız ortak harekâtına karşı yürüttüğü ve Türk Askeri Tarihi’nin en önemli savunma savaşlarından biri olan Çanakkale Savaşı’nda Hava Kuvvetleri tarihte görev aldığı ilk harekât olmuştur. 18 Mart Deniz Harekatı ile 25 Nisan, 9-10 Ağustos Kara Harekatı çok iyi bilinmektedir. Bu harekâtlara göre üstünde durulmayan ve daha az bilinen tarafı ise Hava Harekâtıdır. Makale de hava harekâtının bilinmeyenlerinin irdelenmesi hedeflenmiş ve her ne kadar çok incelenmese de zaferin kazanılmasında önemli bir rol üstlendiği ortaya konulmuştur.
Çanakkale Savaşı’nda hava harekâtı, harekât öncesi ve savaş sonuna kadar varlığını sürdürmüştür. Harekâtın her aşamasında ön alıcı tedbirler kapsamında yapılan hava keşifleri ile istihbarat alanda başarılar elde edilmiş ve harekâta hazırlanma fırsatı sağlanmıştır. Özellikle bilgi toplama ve strateji belirleme açısından son derece değer taşıyan hava harekatı sayesinde deniz ve kara unsurları harekâta yönelik tedbir alırlarken, harekât sonrası İtilaf güçlerinin durumunu keşif yoluyla öğrenmişlerdir. Bu keşiflerin en güzel örneği, dünyanın en güçlü donanması “Nusret Mayın Gemisi”ne verdirdiği zarar ile Churchill; “Nusret Dünyayı Değiştirdi.” diye belirtmiştir. Bu olay gelişme aşamasında olan Türk havacılığının ilk ve önemli başarılarından biri olmuştur. Kara, deniz ve hava savaşının yaşandığı Çanakkale Savaşı’nda, diğer aşamalarda olduğu gibi hava harekâtında da genel anlamda İtilaf Devletleri yenilgiye uğratılmıştır. Düşmanın üstünlüğüne rağmen havada yaşanan savaşlarda da Çanakkale geçilememiştir. Yaklaşık 195 bin askerin yaralı, sakat ve kayıp olduğu, 57 bin askerin şehit düştüğü Çanakkale Savaşı, I.Dünya Savaşı’nın tüm şiddeti ile devam ettiği dönemde, savaşın seyrini değiştirerek önemli sonuçlar doğurmuştur. Savaşta, tarafların havada karşılaşması sınırlı olsa da, gerçekleşen hava muharebelerinde üstünlük sağlanmıştır. Hava unsurları genel olarak keşif ve bombardıman amaçlı olarak görev yapmış, sınırlı olarak yakın destek ve psikolojik harekât amacıyla kullanmıştır. Bu açıdan hava harekâtı, deniz ve kara harekatı öncesinde başlamış, düşmanın kesin olarak çekildiği Ocak 1916 sonrası da yoğun olarak devam etmiş ve düşmana karşı kayda değer bir üstünlük sağlanmıştır.

Bu dönemde, Türk havacılığı henüz emekleme dönemindedir. 1911 yılında temelleri atılan ve o dönemde kişisel çabalarla geliştirilmeye çalışılan Türk Havacılığı, Yeşilköy’de Tayyare Mektebi ve Deniz Tayyare Mekteplerinin kurulması ile havacı personel yetiştirilmeye başlanmıştır. Türk Milleti, Çanakkale Savaşı’nda uçağın bir savaş aleti olarak gelecek dönemler için ne kadar önemli olduğunu anlamıştır. Savaş, daha çok Deniz ve Kara harekâtı ile sürmüş olmasına rağmen, Hava harekâtının göz ardı edilemeyecek başarısına sahne olmuştur. Yeni bir kuvvet çarpanı olan havacılık Çanakkale’de önemli ölçüde harekâtın başlaması öncesi hazırlıkların keşfinin yapılmasına, harekâtın denizde ve karada sürdürülebilirliğine ve sonuçlarına tesir etmiştir. Teknolojik alanında önemli yeniliklerin harp sahasında uygulandığı bir savaş olmuştur. Savaşın başlaması ile beraber havacılık faaliyetlerinin birinci amacı hava keşfi olmuştur. Düşmanın stratejilerini belirleme amacıyla yapılan keşif uçuşları ile düşmanın yer, yön ve nicelik tespitleri yapılmış, hazırlıkların takip edilmesi ile düşmanın gemi hareketleri, sahip olduğu gemi tipleri ve sayıları hakkında detaylı bilgiye edinilmiştir. Kara ve deniz birliklerinin düşmanı çok iyi tanımaları sağlanmış, elindeki silah miktarı ve tipleri, asker sayıları tespit ederek ilgililere aktarılmıştır. Düşman kuvvetlerinin hangi bölgeleri kullandıkları, nereden taarruz edeceği tahminleri ve mayınların mevcut durumu elde edilen istihbarat raporları ile göz önüne alınarak askeri harekâtlar yönlendirilmiştir.  
  
Çanakkale Savaşı’nda; 3 savaş unsuru kara, deniz ve hava birliklerinin ortak ve etkin olarak görev yaptıkları ilk müşterek harekât başarısının olması bakımından tarihi önemi vardır. İtilaf güçlerinin; kara, deniz ve hava kuvvetleri açısından üstünlüğü dikkate alındığında ve savaşın galibine bakıldığında, Türklerin bu 3 unsuru daha neticeli ve etkili kullandıkları görülmüştür. Hava gücünü kullanma konseptinin esaslarının ilk örnekleri uygulanmış, çağının en üstün teknolojileriyle donatılmış ve birbirlerini tamamlayacak şekilde bu birliklerin misyonları belirlenmiştir. Kara, deniz, hava ve sabit balonların kullanıldığı ve dünya havacılık tarihinin ilk önemli büyük savaşlarından birini teşkil etmiştir. Türk havacılığı, savaşın başlarında az sayıdaki uçak, yetersiz donanım ve kısıtlı imkanlar ile gerçekleştirdikleri keşif, taarruz, muharebe ve gözetleme görevlerinde büyük başarılar elde etmiş, istihbarat verilerinin elde edilmesinde ana aktör olmuş ve askeri havacılık tarihinin bir dönüm noktasını oluşturmuştur. Türk havacılık tarihinde en yoğun hava harekâtının yaşandığı ve hava unsurunun görev aldığı ilk harekât olmuştur. İtilaf Devletleri’nin kesin yenilgisi ile sonuçlanan savaşta Türk havacıları; zaferin kazanılmasında önemli görevler üstlenmiş, birçok ilkler yaşanmış ve başarılar kazanılmıştır. Bu harekât süresince günümüz modern hava harekât usullerinden Mukabil Hava Harekâtı, Tecrit, Yakın Destek nevileri ve gözetleme başta olmak üzere başarılı bir şekilde uygulanmıştır. Bu dönemde dünya havacılık teknolojisi henüz oluşmaya başlamıştır. Zamanın teknolojisiyle uçaklar, yaklaşık 70-120 km/saat süratle uçan, en fazla 1000-1500 m.ye kadar yükselebilmiştir. Havadan taarruz silahları 5-15 kg’lık bombalar ve içi çivi dolu kutular olmuş, gözle belirlenen hedefe uçaktan elle atılmıştır. Savaş, sınırsız bir harp için lojistik alanda yeterliliğin önemini ve gerekliliğini göstermiştir. Milli imkân ve kabiliyetlerin önemi ortaya çıkmış ve dışa bağımlı bir ordunun zafer kazansa bile büyük kayıplar vereceği bir tarih laboratuvar olmuştur.
Çanakkale Savaşı’nın başlangıcında, 6 savaş ve 4 eğitim uçağı bulunmuştur. Bu süreçte gösteri amaçlı olarak İstanbul’da bulunan Alman Gustav Bassar’ın Rumpler tipi uçağı ve Fransız Levavassuer’in tecrübe için getirdiği 2 adet Nieuport tipi uçağına el konulmuş ve 13 uçak ile harekata katılmıştır. Türk havacılığı bünyesinde görev yapan; Plt.Dnz.Yzb.Savmi Uçan, Plt.Yzb.Fevzi, Plt.Yzb.Ali Rıza Göker, Plt.Ütğm.Hüseyin Sedat, Plt.Ütğm.Hasan Tahsin Kevenk, Plt.Ütğm. Mehmet Ali Kurçer, Plt.Ütğm.Fazıl,  Plt.Ütğm.Cemal Durusoy, Plt.Tğm. Emin Nihat Sözeri, Rasıt (Gözleyici) Tğm.Şakir Hazım Ergökmen, Rasıt Tğm.Osman Tayyar ve Yedek Tğm.İbrahim Orhan’ın insanüstü gayret ve üstün yetenekleri ile yaptıkları keşif uçuşlarıyla harekâtın başarılmasına büyük katkı sağlamışlardır. Emekli Orgeneral Muzaffer Ergüder anılarında; “Çanakkale semalarında 1 Türk uçağının 5 İngiliz uçağından 4’nü peş peşe düşürmüştür”. Bu başarı, güçlü bir hava filosundan yoksun olmasına rağmen Türk pilotun kişisel cesaret ve uçağının teknik olarak üstünlüğüne bağlanmıştır. Savaşta, Yeşilköy Hava Meydan Komutanı Alman Yzb.Von Serno’nun gözetiminde Çanakkale’de 4 meydan da konuşlanarak hava harekâtı icra etmiştir. 1’nci meydan, Çanakkale’nin kuzeydoğusunda Çanakkale-Karacaören arasında uzanan toprak alan olmuştur. 2’nci meydan, Çanakkale’nin içinden geçen Kocaçay Akarsuyu’nun 1 Km. Güneyi ve Çanakkale - Erenköy arasında uzayan yolun 250 m. Doğusunda yer almıştır. 3’üncü meydan, Gelibolu bölgesinde bir arazi havaalanı olarak düzenlenmiştir. 4’üncü meydan ise Galata beldesinin 2 km. güneybatısında bulunan Sütlüce düzlük alanı olarak belirlenmiştir. İtilaf Devletleri, harekât alanında hava üstünlüğünü devam ettirmek amacıyla uçakları yerde tahrip etmeye büyük çaba harcamıştır. Düşman taarruzlarında uçuşa hazır Türk uçakları alanda dağılma, gizlenme ve aldatma önlemleri alınarak korunmaya çalışılmış ve herhangi bir zayiat verilmemiştir. Türk birliklerinin birlik, silah, cephane ve diğer ihtiyaçları deniz yoluyla yapılmıştır. Savaşın ilerleyen aylarında çok çetin geçen muharebeler nedeniyle Marmara’daki deniz trafiği gittikçe yoğunlaşmıştır. Bu nakliyatın güvenle yapılabilmesi için Marmara’ya giren düşman denizaltılarını tespit etmek amacıyla Müstahkem Mevki Komutanlığı elinde kalan tek uçağı keşif ve bombardıman amacıyla görevlendirilmiştir.           
                                                         
Yeşilköy Tayyare Mektebi’nde askeri göreve uygun uçaklar bulunmamasına rağmen Seferberlik ilân edilmesi üzerine ilk aşamada Boğazın gözetlenmesi amacıyla 2 Ağustos 1914’te, Nieuport deniz uçaklarından 2’si İzmir, 1’i Çanakkale Mevkii Müstahkem Mevzi Komutanlığı emrine verilmiştir.  Türk havacısı Plt.Ütğm.Fazıl, Nieuport tipi uçak ile 17 Ağustos 1914’te Çanakkale-Nara meydanına intikal etmiş ve 5 Eylül’de 1 saat 10 dakika uçarak Bozcaada ve Limni üzerinde ilk keşfini yapmıştır. Bu keşifte; boğazın 10 mil açığında Merkep adası kuzeybatısında Basilic sınıfı 2 torpido, 3 mil ötede İmroz yanında Veymouth Kruvazörü, bu kruvazörün 4 mil açığında Limni istikametinde Defence sınıfı 1 kruvazör tespit edilmiştir. Eylül ve Ekim 1914’te yapılan ilk keşifler, İngiliz kuvvetlerinin Çanakkale’ye karşı bir harekât hazırlığını göstermesi bakımından önemli olmuştur. İngiliz Deniz Kuvvetleri’nin boğazın ortalama 25 mil açığında dolaştığı, Bozcaada’nın batı ve güneyinde 4 muhrip, 1 kruvazör, 1 muharebe kruvazörü, 2 muharebe gemisi, 2 denizaltı, 2 kömür gemisi ve 1 yatın demirlediği; Bozcaada’nın doğusu ve Marmara Burnu dolaylarında 2 İngiliz muhribinin dolaştığı tespit edilmiştir. 19 Ekim 1914’te Dnz.Yzb.Savmi, Nieuport uçağıyla Çanakkale’ye gönderilmiş, uçak yolda arızalandığı için denize inmek zorunda kalmış ve deniz üzerinde 24 saat kaldıktan sonra bir motorbotla çekilerek Çanakkale’ye götürülmüştür. Bu nedenle “Kahire Seferi’nde” İstanbul-İskenderiye uçuşu yapan “Ertuğrul” isimli Bleriot XI-2 uçağı, Ocak 1915’de Çanakkale’ye sevk edilmiştir. Plt.Tğm.Mehmet Cemal, Ertuğrul uçağı ile 20 Ocak 1915’de bölgede ve Çanakkale Boğazı’nda keşif uçuşlar yapmıştır. 1 Şubat’ta yaptığı keşif uçuşunda, Boğaz yakınında düşmanın büyük savaş gemilerine rastlamadığını, 6 Şubat’ta ise Merkep Adası ile Bozcaada arasında 2 torpido, 1 denizaltı gördüğünü ve Bozcaada civarında 1 nakliye gemisi, 11 torpido saydığını ve uçağına bir gemiden ateş açıldığını belirtmiştir. 17 Şubat 1915’de Arc Royal uçak gemisi Bozcaada’ya gelmiştir. Gemide, 2 kara Sopwith uçağı, 3 Short modeli olmak üzere toplam 5 uçak yer almış ve Türk topçu mevzilerini keşif etmek ile görevlendirilmiştir. Ancak hava şartlarının kötüleşmesi nedeniyle uçaklar etkili olamamıştır.
Türk havacılığı; Mart 1915 de Yeşilköy’de 3 Albatros B.I ve Rumpler B.I tipi tayyare ile harekata iştirak etmek zorunda kalmıştır. 1 Mart 1915’de Plt.Tğm.Mehmet Cemal, Karanlık Limanında seyir halindeki İngiliz donanmasına ait Majestic Zırhlısını havadan bombalayarak hasar vermiştir. 3 Mart 1915’de ilk İngiliz uçağı Seddülbahir’de düşürülmüştür. 7/8 Mart 1915 gecesi, Dnz.Yzb.Hakkı Bey komutasında olan Nusret mayın gemisi, sabah saat 05.00’de demir alarak yola çıkmış, sisli ve yağmurlu havanın görüş alanını çok daraltmasından faydalanarak, duman çıkarmaması için makinelerinin dakika devrini 140’da tutmak şartıyla her 15 saniyede bir mayın atarak Erenköy Koyu’na ve bölgeye 26 mayın dökmüştür. Savaşın en hassas unsuru mayınlar ve bataryalar olması nedeniyle bölgedeki bunların tespiti için hava keşfi çok önemli olmuştur. İtilaf Devleti hava güçleri, keşif uçuşu yapamadığı için 18 Mart’ta büyük harekât öncesinde mayınların döşendiğinden haberdar olamamıştır. Bunun sonucu olarak Nusret  mayın gemisinin döşediği mayınlar, Bouvet , Irresistble ve Ocean isimli gemilerin batmasına, Gaulois, Suffren ve Inflexible isimli gemilerin ise büyük hasar almasına sebep olmuştur. 17/18 Mart 1915 gecesi Başkomutanlık karargahı hava müşaviri Plt.Yzb.Serno, Rumpler B.I. isimli uçağı  ile 18 Mart sabahı İtilaf Devletleri’nin deniz gücünü keşif için Çanakkale’ye gelmiştir. Plt.Yzb.Serno ve Rasıt Kurmay Yzb.Shneider, sabah Bozcaada yönünde yaptıkları keşifte; 40 savaş gemisi, 19 ağır zırhlı ve muharebe kruvazör, 3 hafif kruvazör,  2 tamir ve hastane gemisi, 10 mayın tarama balıkçı teknesi, birkaç destroyer ve denizaltı ile savaş düzeninde Çanakkale Boğazı'na doğru yaklaştığını rapor etmiş, böylece düşmanın saldıracağı kesinleşmiştir. Aynı anda,  Plt.Yzb.Hüseyin Sedat Cemal “Ertuğrul” isimli Bleriot XI tayyare ile yapılan keşifte, müttefik donanmasının savaş düzeninde Çanakkale Boğazı'na yaklaştığı raporunu teyit etmiştir. 18 Mart’ta Türk uçakları erken saatlerde yapılan keşifler ile elde edilen bu istihbarat bilgiler boğazın savunulmasından sorumlu Çanakkale Müstahkem Mevkii Komutanlığı’na zamanında bildirerek harekâtın yönlendirilmesi açısından etkili olmuştur. Çanakkale'yi savunan ve bir taarruz bekleyen bütün birlikler gerekli tertibi almak üzere hazırlanmaya başlamıştır. Hava keşfinden gelen mayın olmadığı raporu ile beraber sabah deniz savaşı İtilaf donanmalarının saldırısı ile başlamış, ancak önemli gemilerini bir gün içerisinde kaybetmiştir. İtilaf uçaklarının keşif görevini tam anlamıyla yerine getirememesi ile saldırıların seyrinin bir anda değişmesinde etkili olmuştur. Bu harekat hem savaşın ve hem ülkenin kaderini değiştirmiştir. 18 Mart saat 16.00’da, Plt.Mehmet Cemal ve Rasıt Osman Tayyar, Boğaz dışına ve Plt.Seidler ve Plt.Yzb.Hüseyin Sedat, 80 km. batı yönünde uçarak Limni’de gerçekleştirdikleri keşif ile düşmanın büyük zayiat vererek kesin olarak çekildiğini belirtmişlerdir. 22 Mart’ta Türk topçuları, 1 İngiliz deniz uçağını Saroz Körfezi’ne düşürmüştür. 26 Mart’ta yapılan keşifte, Bozcaada istikametinde birkaç İngiliz gemisi tespit edilmiştir. Plt.Yzb.Eric Serno ve Gözleyici Yzb.Scheider ve aynı günün öğleninde Plt.Seydler ve Rasıt Dnz.Yzb.Hüseyin keşif uçuşunda, Mondros koyunda Queen Elizabeth’in gemisinin demirli olduğunu, ayrıca Limni’de 5 adet İngiliz gemilerinin bulunduğunu tespit etmiş, düşman donanmanın yeniden taarruza geçeceğine dair bir izlenim ve asker çıkaracağına dair bir işaret görmemişlerdir.  
Bu dönemde, Çanakkale’de 3 Alman pilotu, Yeşilköy’de eğitim görmüş 3 Türk subayı ve Alman bakım personelinden oluşan “1’nci Türk Tayyare Bölüğü” teşkil edilmiştir. Tayyare Bölüğündeki Alman sivil pilotlarına Teğmen, makinistlerine Astsubay rütbesi verilmiştir. Bölük Komutanlığı’na Alman Plt.Tğm.Christoph Preussner getirilmiş ve Müstahkem Mevki Komutanlığı emrine verilmiştir. 1’nci Türk Tayyare Bölüğü, 3 uçağı bulunmasına  rağmen  27 Mart-17 Nisan 1915 arasında Çanakkale Boğazı üzerinde keşifler yapmış, İtilaf Devletlerinin gemilerinin çoğunun Mondros Koyu’nda demirli olduğunu ve bir çıkarma için hazırlık içinde olmadığını tespit etmiştir. Bu süreçte ve tüm savaş boyunca hava keşifini yakından etkileyen unsurlardan biri iklim koşulları olmuştur. Çanakkale Boğazı bölgesinde Ocak, Şubat, Mart, Nisan, Kasım ve Aralık aylarında hava 11 gün kapalı ve 6 gün bulutlu geçmiştir. Uçuş ve harekat faaliyetleri havanın müsaade ettiği günlerde yapılmış, en yoğun hava hareketi yaz aylarında gerçekleşmiştir. Uçaklarımız, keşif sırasında İstanbul’da imal edilen bombalarla düşman nakliye gemilerine taarruz etmiştir. Çanakkale Boğazı’nın deniz yoluyla geçilmesinin karadan yardım gelmedikçe başarılamayacağının anlaşılması ve çıkarmanın başlaması ile her iki taraf da havadan bombardıman görevlerini gerçekleştirmiş, ancak uçak kapasitesinin sınırlı olması ve ilkel nişan alma metotları nedeniyle çok az görev başarı ile yapılabilmiştir.

2. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder