5 Nisan 2020 Pazar

KIBRIS’TA KURULMAK İSTENEN FEDERAL ANAYASAYLA İLGİLİ BAZI KAVRAMLARIN HER İKİ TARAF AÇISINDAN DEĞERLENDİRMESİ, BÖLÜM 2

KIBRIS’TA KURULMAK İSTENEN FEDERAL ANAYASAYLA İLGİLİ BAZI KAVRAMLARIN HER İKİ TARAF AÇISINDAN DEĞERLENDİRMESİ, BÖLÜM 2


Soyalp Tamçelik*
* Dr., Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, soyalp@hotmail.com



KIBRIS’TA KURULMAK İSTENEN FEDERAL ANAYASANIN KAPSAM ANALİZİ

Yaşam alanını olabildiğince genişliğine kapsayan 1992 Gali Fikirler Dizisi, her
ne kadar adadaki toplumların geleneklerini ilgilendiriyorsa da yöntem açısından
doğrudan doğruya hukukla ilişkiliydi. Çünkü Çakır’ın (2000: 163) da dediği gibi
yasalar uyguladığı, haklar ise kullanıldığı sürece bir anlam ifade etmektedirler.
Aslında Kıbrıs’taki demokrasinin gerçek anlamda sorunsuz işleyebilmesi için
hukukun üstünlüğü ilkesine sıkı sıkıya bağlı olmak ve bunu yasalarla güvence
altına almak gerekmektedir. Bu yüzden federal devletteki hukuk sistemi, yasama
organının çıkardığı yasaları gerektiğinde hukukî açıdan inceleyebilmeli ve
gerekiyorsa iptal edilebilmelidir. Dolayısıyla kurulmak istenen yeni devletin
vatandaşları, hukuk karşısında eşit olurken, federal devlet de evrensel hukuk
normlarına uymak zorunda kalacaktır. Bu bağlamda kurulması düşünülen
Federal Devlete ait anayasa, uluslararası hukukun üstünlüğünü kabul edecek
konumda olmalıdır.

Aslında ‘federal anayasa’ deyince, birleşen sözcüklerin zoruyla, öbür yasaların
esası olan, onları doğuran ve onlara kaynaklık eden bir yasa akla gelmektedir.
Özellikle kurulmak istenen federal anayasadaki temel ilkeler, bütün dünyada
olduğu gibi daha çok vatandaşların temel hakları ve özgürlükleriyle (Soysal,
1997: 8) ilgili olmaktadır. Bu yönü ile Kıbrıs’ta kurulmak istenen federal
anayasa, adadaki vatandaşların temel hak ve özgürlüklerini koruyan bir belge
olarak ortaya çıkacaktır.

Gerçekten de bu temel haklar, beraberinde insan haklarını da getirecektir. Zaten
federal anayasada insan hakları deyimi, bu temel hakları içine alacak bir
biçimde, hatta onların ötesinde ve belki de üzerinde bir genel felsefeyi, insana
temel değer olarak bakan bir genel yaklaşımı belirtecektir. Dolayısıyla insan
haklarına dayanan federal devlet, bu inanç üzerine kurulmuş olan, insanı temel
değer olarak kabul eden, kendi var oluş nedenini insan haklarının korunması ya
da gerçekleştirilmesi amacına dayandıran federal bir devlet olacaktır (Soysal,
1997: 127). Yani bir başka deyişle federal devlet anayasası, bu hak ve
hürriyetleri genel bir metodoloji içinde ve üç kısma ayırarak inceleneceği tahmin
edilmektedir. 

Buna göre:

1. Kişinin hakları ve ödevleri
2. Sosyal ve ekonomik haklar ve ödevler
3. Siyasî haklar ve ödevler

Aslında tesis edilmek istenen yeni anayasanın temel hak ve özgürlükleri, ‘ödev’
ve ‘sorumluluk’ kavramlarıyla birlikte ifade ediliyor olması, temel hak ve
hürriyetlere binaen kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve
sorumluluklarını ihtiva ediyor olmasındandır (Tamçelik, 2008: 291). Oysa
Kıbrıs’ta bunun, tam tersi söz konusudur. Daha önceki kargaşa dönemlerine bir
tepki niteliği taşıyan ve otorite beklentisine yanıt olarak ‘yürütmeyi’ güçlendiren
1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Devleti Anayasası, özellikle haklar ve özgürlükler
konusunda çözüm olarak sınırlamalara (derogasyon) ve yasaklamalara ağırlık
vermiştir. Yani bu duruma İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ndeki ilkeler
açısından bakılacak olursa, hak ve ödevler dengesi iyi kurulmamış, hatta
özgürlüğe yeterince ağırlık verilmeden sorumlulukların ağırlığı artırılmıştır.
Bundan hareketle kurulması düşünülen federal anayasada korunacak temel
hususlar, aşağıdaki gibi olması düşünülmektedir:

1. Kıbrıs’ta kurulacak yeni devletin, ülkesi ve vatandaşlarıyla bölünmez bütünlüğünün korunması,
2. Adadaki toplumların millî kültürlerinin korunması,
3. Federal Cumhuriyetin korunması,
4. Adadaki toplumların ve federal devletin millî güvenliğinin korunması,
5. Federal devletin kamu düzeninin korunması,
6. Genel asayişin korunması,
7. Kamu yararının korunması,
8. Siyasal rejimin devamı için Kıbrıs’taki toplumların kendi aralarındaki dengenin korunması.

   Fakat bütünü ile değerlendirildiğinde Kıbrıs meselesi, politik denge ve yapısal
kapasite eksikliği olan bir anayasa ile çözmek mümkün değildir (Gobi, 1989: 34;
Moran, 1998: 78). 

   Zaten meselenin her iki tarafça da kabul edilebilir esaslara
göre çözümleyememesinin ana ekseni işte budur. Çünkü her iki toplum, kalıcı
bir çözüm için ‘çok kültürlülüğe’ (Moran, 1998: 78) karar vermiş değillerdir.
Aslında bu, çözüm için ciddi bir eksikliktir. Özellikle her iki tarafın milliyetçi ve
muhafazakârları, federasyona karşı çıktıkları için federal anayasaya da karşı
çıkmaktadırlar. Aslında her iki tarafın milliyetçi-muhafazakârları farkında
olsalar da olmasalar da, ‘tarih’, ‘ekonomi’, ‘bilim’, ‘hukuk’, ‘nedensellik’,
‘açıklama’, ‘anlama’, ‘devlet’, ‘egemenlik’, ‘milliyetçilik’ gibi analitik
kategorileri, dünyayı algılamalarını etkileyen paradigmalar içinde birbirleriyle
kenetlenmiş bir şekilde kullanmaktadırlar (Tamçelik, 2008: 292). Çünkü bu
kategorilerin Türkler ve Rumlar tarafından kullanılması, önemli bilgi ve bilim
felsefesi sorunlarıyla ilişkilidir. Kaldı ki tarafların tarihî söylemlerinin arkasında,
her zaman için hep bu sorunlar vardır. Mesela, taraflar için ‘egemenlik’
kategorisinin ontolojik statüsü, yani varlık statüsü nedir? Bu sorunun cevabı,
Rumlar tarafında nüfusun çokluğu, Türklerde ise tarihî ve toplumsal denkliğe
göre algılanmaktadır. Yoksa bu algılayış, her iki toplumun için patolojik histeri
midir? İşte bu belli değildir. Zaten Gali Fikirler Dizisi’nin (1992) ve 2002-2004
Annan Plânı’nın müzakeresi için yapılan toplantılarda, federal anayasanın âmir
hükümlerinin uygulanmasında bazı engellerin ortaya çıkması bundandır.
Özellikle Rumlar, bunun için ciddi bir çaba harcamışlardır. Zira Rumlar,
adadaki iki toplumdan birinin, kendi başına veya tek taraflı bir tasarrufla mevcut
sistemi değiştirmesi mümkün olacak bir anayasa istemişlerdir. Ne var ki bu
değişiklikler, Kıbrıs’ta kurulmak istenen anayasal sisteme hem aykırı, hem de
hukuksuz bir dayatma niteliği taşıdığı için doğru değildirler. Türklerin bütün
bunlara karşı çıkmasına rağmen Rum tarafı, bu değişiklikleri uygulamada kararlı
bir tavır sergilemiştir. Dolayısıyla Kıbrıs’taki tüm bu çabalar, üç yıllık bir
ortaklık denemesinden (Başak, 2000: 310) sonra başarısızlıkla sonuçlanması
kaçınılmazdır. Zaten bu durumu yerinde tespit eden Vasiliu da “önerilen
anayasa düzenlemeleri, önümüzdeki bin yıl içerinde, iki toplum arasında hiçbir
yakınlaşmayı sağlamayacaktır”1 demiştir.

1 “Uzlaşmaz Kıbrıslı Türklerdir”, Financial Times Gazetesi, (23 Mart 1988), No:56862, s. 1; Türk Ajansı Kıbrıs [TAK] Arşivi, Rum Basını Özetleri, (23 Mart 1988), No:881, s. 1; Rum Liderlerinin Demeçleri Klerides – 2 (1978-1993), KKTC Cumhurbaşkanlığı Arşivi, Dosya: Rum Liderlerinin Demeçleri, Tarih: 1993, s. 1.

Yine buna ilişkin bir başka ipucu da Cuellar’ın raporunda mevcuttur. 

Bu Raporda, ‘yeni anayasa’ (Soysal, 1992: 34) deyimi kullanmaktan özenle
kaçınılmıştır. Kullandıkları deyim, “zamanında hazırlanan, yeni anayasal
düzenlemeler” (Soysal, 1992: 34) şeklindedir. Oysa toplumlar arası görüşmelerde yapılmak istenen şey, yeni bir anayasanın inşa edilmesidir. Böylece yeni anayasayla birlikte, eski anayasa yürürlükten kalkacaktır. Fakat BM, farklı bir tutum içine girerek, yeni bir anayasa düzenlemeyle, eski devlet anayasasını değiştirerek, sanki Kıbrıs Cumhuriyeti devam ediyormuşçasına bir tavır içerisine girmeyi tercih etmiştir. Böylece Rumların görüşü olan anayasanın gözden geçirilmesi fikri, “aslında bu durum, Kıbrıs’ın bir iç meselesiydi ve güç
kullanımı veya başka yollarla müdahale hakkını vermemekteydi” (Gibbons,
1997: 87; Gibbons, 2003: 88) tezine çok yakındır.

Hâlbuki federalizm, sosyolojik bir çözümlemedir. Kaldı ki bu açıdan bakıldığı
zaman bile federalizm, hukukî ve siyasî olduğu kadar sosyolojik de bir olgudur.
Özellikle federalizmin ‘sürekli gelişme gösteren dinamizmi’ (Kıbrıs Sorunu,
1975: 10), bu açıdan bakıldığında dikkat çekicidir. Bu surette Kıbrıs’ta
kurulmak istenen federasyon, devletler hukukunun oluşturduğu birliklerden biri
değil, anayasa hukuku alanına giren bir birlik olarak vücut bulması daha
gerçekçidir. Çünkü buna göre taraflar arasında ‘Kuruluş Anlaşmasıyla’ ilgili bir
belgenin akdedilmesi ve bu anlaşmanın kendi parlamentolarınca onaylanması
mümkün olacaktır. Aslında bu belge, ister ‘demokratizasyonla’, ister
‘liberalizasyonla’ hazırlanmış olsun, hiç önemli değildir (Tamçelik, 2008: 292- 293). 
Önemli olan taraflar arasında mutabakata varılan Kuruluş Anlaşması’nın
var olmasıdır.

    Ne var ki ‘demokratizasyon’ ve ‘liberalizasyon’ kavramları arasında kesin bir
fark vardır: Demokratizasyon; yetkinin, hakların ve özgürlüklerin yeniden
taksimine ve bağımsız birtakım idarî ve kültürel teşkilâtların kurulmasına izin
vermesidir. Liberalizasyon ise tüm kuruluşların ve yönetim sisteminin daha
ılımlı bir şekle getirilerek muhafazasının sağlanmasıdır. Bu yönü ile
liberalizasyon, sıkılmamış bir yumruk gibidir. Ancak el, yine aynı el olup,
gerektiğinde hemen sıkılmış bir yumruk hâline gelebilecektir (Brzezinski, 1989: 111). 

    Bu yönü ile liberalizasyon, sadece dışarıdan, bazen demokratizasyonmuş
gibi görünebiliyorsa da aslında köklü ve tahammül edilemez bir gasp edicidir.
Bundan hareketle Kıbrıs’ta federasyon anayasası hazırlanırken, ölçünün ne
olması gerektiği ciddi bir tartışma konu olacaktır. Çünkü bütün federasyonlar,
belli haklar ve ihtiyaçlardan doğmuşlardır. Aslında yasa yaparken ya da yürütme
görevini yerine getirirken saklı tutulması gereken bu haklara ve ihtiyaçlara,
hangi durumda olursa olsun, federal devletin bütün organlarınca saygı
gösterilmesi şarttır. Bu bakımdan Kıbrıs’ta kurulmak istenen federal devlet
anayasasında olması gereken temel kriterler, aşağıdaki gibi ifade edilebilecektir:

1. Kurulması düşünülen Federal Kıbrıs’ta yaşama hakkına dokunulmamalıdır.
Fakat bu durum, savaş gereği ve savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana
gelen ölümleri ve mahkemelerce verilmiş ölüm cezalarını kapsamamaktadır.
Aslında burada söz konusu olan, savaşın meşru kıldığı durumlar dışında,
sorgusuz sualsiz, keyfi biçimde adam öldürmenin yasaklanmasıdır (Soysal,
1997: 133). Dolayısıyla adada hiçbir federe devlet veya kümülatif yapıdaki
federal devlet, savaşı, sıkıyönetimi ve olağanüstü bir durumu bahane ederek
insanları rastgele öldürmemelidir.

2. Kurulması düşünülen federal devlette kişinin maddî ve manevî varlığına
dokunulmamalıdır.

Kıbrıs’ta, hangi durumda olursa olsun, mutlaka saklı tutulması gereken bu hak,
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ışığında, kişinin işkenceye, insanlık dışı
faaliyetlere, kısacası insan onuruna bağdaşmayan işlemlere veya cezalara karşı
korunması sağlanmalıdır.

3. Kurulması düşünülen federal devlette hiç kimse din, vicdan, düşünce ve
kanaatini açıklamaya zorlanmamalı ve bunlardan dolayı suçlanmamalıdır.
Aslında düşünce özgürlüğünün en temel ilkesi, düşünce ve inançları açıklayıp
yayma özgürlüğünün olmasıdır. En azından bu, dokunulmaz bir hak olarak,
düşünce ve inançları açıklama özgürlüğünü engellememelidir. Kaldı ki
günümüzde düşünce ve inancın, salt açıklanıp yayılması, tek başına bir suç
teşkil etmemektedir. Dolayısıyla düşüncenin açıklamasını engelleyecek her şey,
federal devlet tarafından mutlaka engellenmelidir.

4. Kurulması tasarlanan federal devlette suç ve ceza, geçmişe şamil
olmamalıdır.

Ceza, evrensel hukukunun temel ilkelerinden olan ‘yasasız ceza olmaz’ (Soysal,
1997: 134) ilkesi, suçların mutlaka yasalarla gösterilmesini ve cezaların yasayla
belirlenmesini zorunlu kılmaktadır. Dolayısıyla kurulması düşünülen federal
devlette yeni suçlar ve cezalar yaratıp, geçmişte bu suçların karşılığı olan
eylemleri yapmış olanları, bugünün cezalarına göre cezalandırmak doğru bir
yaklaşım değildir. Kaldı ki sıkıyönetim gibi olağanüstü bir yönetim biçiminin
ilân edilmiş olması bile, bu ilkenin çiğnenmesi için yeterli bir sebep değildir.
Dolayısıyla Kıbrıs’ta tesis edilecek federal anayasa, böyle bir hukuk ihlâlini
önleyecek konumda olmalıdır.

5. Kurulması istenen federal devlette, hiç kimse, suçluluğu mahkeme kararıyla
sabit olmadığı müddetçe suçlu sayılmamalıdır.
Yine ceza hukukunun temel ilkelerinden olan bu ilke, hangi durumda olursa
olsun, suçluluğu mahkeme kararıyla kesin hükme bağlanmamış kişilerin,
sanıklıktan öteye, suçlu sayılmaları önlenmelidir. Dolayısıyla savaş, seferberlik
ya da sıkıyönetim gibi durumlarda bile, sanıklara suçlu işlemi yapmak, federal
anayasaya ters düşen bir davranış olarak addedilmelidir.

6. Kurulması düşünülen federal devlette, hiç kimse zorla çalıştırılmamalıdır.
Aslında angarya, yani zorla ve ücretsiz çalıştırma konusunun, ekonomik ve
sosyal haklarla birlikte düzenlenmesindeki gerekçe, ülke gereksinmeleri için
vatandaşlara birtakım istisnalar getirebilmektir. Dolayısıyla adanın ihtiyaçlarının
zorunlu kıldığı alanlarda vatandaşlık ödevi niteliği olan beden veya fikir
çalışmalarının, şekil ve şartları demokratik esaslara uygun olarak kanunla
düzenlenmesi şarttır.

7. Kurulması tasarlanan federal devlette herkes, temel hak, hürriyet ve
güvenliğe sahip olmalıdır.


    Aslında Kıbrıs’ta her bir kişi, yöneticilerin keyfine göre rastgele yapılabileceği
yakalama ve tutuklamalara karşı koruyan bazı hükümlerin, anayasa hukukunun
kilit noktalarından birisini oluşturması beklenmektedir. Zira bu haklar kuvvetli
bir şeklide korunmazlarsa, federal anayasayla kurulmaya çalışılan bu sistem,
çökme tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır. Dolayısıyla Kıbrıs’ta federal
anayasaya göre bir kişinin özgürlüğünden yoksun bırakılması, ancak şu şekilde
önlenebilir: Federal Mahkemelerce verilmiş özgürlüğü kısıtlayıcı cezaların ve
güvenlik önlemlerinin yerine getirilmesi, bir mahkeme kararının ya da yasada
öngörülen bir yükümlülüğün gereği olarak ilgilinin yakalanması ya da
tutuklanması, bir küçüğün gözetim altında ıslahı ya da yetkili merci önüne
çıkarılması için verilen bir kararın yerine getirilmesi, toplum için tehlike teşkil
eden bir akıl hastası, uyuşturucu madde ya da alkol tutkunu, bir serseri ya da
hastalık yayabilecek bir kişinin bir kurumda tedavi, eğitim ya da ıslahı için
federal yasada belirtilen esaslara uygun olarak alınan önlemlerin yerine
getirilmesi ve usulüne aykırı biçimde ülkeye girmek isteyen ya da giren ya da
hakkında sınır dışı etme yahut iade kararı verilen bir kişinin yakalanması ya da
tutuklanması buna örnek gösterilebilir.

Bu yönü ile kurulması düşünülen federal devlette, federal anayasanın yakalama
ve tutuklamaya ilişkin kuralları, yorumlama gerektirmeyecek kadar açık
olmalıdır. Aslında ilk bakışta çok ayrıntılı görünen, ama yakın geçmişteki
uygulamaların ışığında önemi bir kez daha anlaşılan bu hükümlere uyulup
uyulmaması, federal Kıbrıs’ta kişi güvenliğinin bulunup bulunmadığını ölçmeye
yarayan en gerçekçi göstergedir.

8. Kurulması istenen federal devlette, federal yetkililerce yapılan soruşturma ve
kovuşturmalar dışında, özel ve aile hayatının gizliliğine dokunulmamalıdır.
Bugünkü evrensel hukukta her bir birey, gerek özel, gerekse aile hayatına saygı
gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Federal Kıbrıs’ta prensip olarak kimsenin
üstü ve özel eşyası aranmamalı ve bunlara el konulmamalıdır. Ancak, yasanın
açıkça gösterdiği durumlarda yargıç kararıyla, gecikmesinde sakınca bulunan
durumlarda, yine yasayla yetkili kılınmış makamın emriyle özel hayatın bu
yönüne dokunulabilmeli ve özel eşyaya el konabilmelidir.
9. Kurulması düşünülen federal devlette, kimsenin konutuna dokunulmamalıdır.

Ne var ki Kıbrıs’taki federal anayasa, tıpkı özel hayatın gizliliği konusunda
olduğu gibi, konuta girme, arama yapma ve oradaki eşyalara el koyma
bakımından ya yargıç kararıyla ya da yetkili kılınmış merci emriyle temel ilke
dışına çıkılabilmesini mümkün kılmalıdır.

10. Kurulması tasarlanan federal devlette herkes, haberleşme özgürlüğüne sahip
olmalıdır.

Kurulması düşünülen federal devlette, özellikle haberleşmenin gizliliği esas
olduğundan, haberleşme engellenmemeli ve gizliliğine dokunulmamalıdır. Ama
yine yargıç kararı ya da gecikmenin sakıncalı olduğu durumlarda, yetkili
kılınmış merci emriyle bu gizlilik göz ardı edilebilmelidir. Bu bakımdan
istisnaların uygulanacağı kamu, kurum ve kuruluşların yasayla gösterilmesi
şarttır.

11. Kıbrıs’ta kurulması düşünülen federal devlette ve onun anayasasında,
yerleşme ve seyahat özgürlüğünün sınırlanabilmesi için Genel Hükümlerde
sayılması gereken ve bütün özgürlükler için geçerli olan nedenler dışında ve bu
konuda doğrudan ilgili nedenler sayılarak ifade edilmelidir. Dolayısıyla federal
Kıbrıs’ta suç işlenmesini önlemek, sosyal ve ekonomik gelişmeyi sağlamak,
sağlıklı ve düzenli kentleşmeyi gerçekleştirmek, iki bölgeliliği korumak
amacıyla ve soruşturma ya da kovuşturma nedeniyle yerleşme ve seyahat
özgürlüğü sınırlandırabilmelidir. Hatta yasayla yapılabilecek olan bu
sınırlamalar dışında, yönetim kararlarıyla, ülkenin ekonomik durumu, adi suç ya
da vergi gibi vatandaşlık ödevi ve ceza soruşturması ya da kovuşturması
nedenlerine dayanılarak vatandaşların yurtdışına çıkma özgürlükleri
sınırlandırılabilmelidir. Ayrıca federal Kıbrıs vatandaşların sınır dışı edilmesi ya
da yurda girişinin yasaklanması gibi yetkiler kimseye verilmemelidir. Çünkü
hiçbir kimse, bir kişiyi vatanından ayrı yaşama hakkından yoksun bırakamaz.

12. Aslında vatandaş olmanın, belirli bir devlet düzeni içinde yaşamanın temel
haklarından birisi de ‘hak arama’ (Soysal, 1997: 141) hakkının bulunmasıdır.
Bu yönü ile Kıbrıs’ta kurulması düşünülen federal anayasada, herkesin, meşru
vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı merci önünde, davacı veya
davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahip olması doğaldır.
Aslında bunun, yargı merci önünde, davacı veya dayalı olarak kullanılabilir bir
hak olduğu düşünülürse, böyle bir hakkın ayrı ve genel bir düzenlemeyle
korunması yararsız değil, bilakis doğru ve gerçekçi bir yaklaşımdır. Ancak
Kıbrıs’ta federal anayasa ile tanınacak hak ve özgürlüklerin ihlâl edilmesiyle
birlikte herkes, geciktirilmeden yetkili makama “başvurma imkânının
sağlanmasını” isteme hakkına da sahip olmalıdır. Böylece çiğnenmiş hak ve
özgürlüklere karşı yalnızca bir başvuru hakkı doğmuş olmaz, bilakis kurulacak
federal devlet için de bu başvurunun gecikmeden yapılabilmesi için gerekli
imkânları sağlama ödevi de doğmaktadır. Kaldı ki “kişinin, resmî görevlilerce
yapılan işlemler sonucunda uğradığı zararın” (Soysal, 1997: 141) ilke olarak
devletçe ödenmesi de bundandır.

13. Kurulması düşünülen federal devletin anayasası, herkesin bilim ve sanatı
serbestçe öğrenmesi, öğretmesi, açıklaması, yayması ve bu alanlarda her türlü
araştırma yapması için bu konuları özellikle yayma hakkı bakımından toplumsal
ve evrensel nitelikte olmalıdır.

14. Kurulması istenilen federal devlette basın, hür olmalıdır ve sansür
edilmemelidir.

Özellikle bunun yapılabilmesi için süreli ya da süresiz yayınlar, yani gazete,
dergi, kitap ve broşürler için de önceden izin alma ve malî teminat yatırma
koşulu konulmamalıdır. Ayrıca kurulması düşünülen federal devlet, basın ve
haber alma özgürlüklerini sağlayacak önlemleri alırken, süreli yayınlar, devletin
ve öbür kamu tüzel kişilerinin veya bunlara bağlı kurumların araç ve
imkânlarından eşitlik esasına göre yararlanmalıdırlar. Başka bir deyişle federal
devlet, Kıbrıs’ta daha önce yaşandığı gibi bir gazetenin ulaşımında ve
dağıtımında ayrıcalık yapmamalı ve herkese eşit davranmalıdır.
Aslında bütün bunlar, ilk bakışta basın özgürlüğünü koruyucu, sağlayıcı, hatta
geliştirici hükümlerdirler. Ancak bunlarla üzerinde bile önemli sınırlamalar da
söz konusu olabilmelidir. Bunların bir bölümü, bütün sistemlerde rastlanan,
doğal sayılabilecek sınırlamalardır. Yani kişilerin onur ve şerefine
dokunanlardan veya kendileriyle ilgili gerçeğe aykırı yayın yapılanlardan,
düzeltme ve cevap hakkı istenmesi her zaman için korunan bir hak olmalıdır.

15. Kurulması düşünülen federal devlette herkesin, mülkiyet ve miras hakkı
olmalıdır.

Ne var ki bu haklar, ancak federal devletin kamu yararı gözetilerek ve sadece
kanunla sınırlandırılabilmelidir. Bu yüzden mülkiyet hakkının kullanılması,
toplum yararına aykırı olmamalıdır. Görüleceği gibi federal anayasada, siyasal
düşüncelerdeki özelliklere ve ilk evrensel metinlere uygun düşen bir düzenleme
söz konusudur. Buna göre kurulması tasarlanan federal Kıbrıs’ta her bir kişi, tek
başına ya da başkalarıyla birlikte mülk sahibi olma hakkına sahip olmalıdır.

SONUÇ

Bütün bu özgürlüklere rağmen Kıbrıs’taki federal anayasada bazı yasaklamalar
veya kısıtlamalar da getirilecektir. Hâlbuki federal anayasada çeşitli
yasaklamalara bel bağlamak yerine, tehlikenin ortaya çıktığı konularda ayrılıkçı
özlemlerin doğmasını önleyici sosyal ve ekonomik önlemler almak daha sağlam
bir çözüm olarak karşımıza çıkmaktadır. Çünkü Kıbrıs’ta federal anayasa ya da
yasalar yoluyla getirilen sınırlamalar, kâğıt üzerinde aldatıcı bir güven duygusu
ve rehavet yaratacağından, özellikle de sorunu yasaklarla çözdüklerini sanan
insanları gerekli sağlam çözümler üzerinde düşünmekten alıkoyabilmektedir.
Bu yönü ile Federal Kıbrıs Devletinin Anayasası, kendi kendini ‘değiştirecek’
kuralları, yine kendisi göstermelidir. Dolayısıyla Kıbrıs’taki federal anayasa,
toplumların ‘mutlak’ mutabakatıyla ‘değiştirilebilirliliğini’ kabul eden bir
anayasa olmalıdır. Gerçi her anayasada olduğu gibi Kıbrıs’taki federal
anayasada da değiştirilemeyecek, hatta değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek
hükümleri bulunacaktır. Aslında bu maddeler, kurulması düşünülen federal
devletin kurucu ve temel unsurlarıdırlar. Dolayısıyla Kıbrıs’taki federal anayasa,
devletin Cumhuriyet’le şekillendiği, Cumhuriyetin nitelikleri ve hükümleri
değiştirilemez ve değiştirilmesi dahi teklif edilemez olduğu hükme
bağlanmalıdır.

Aslında tesis edilmesi amaçlanan federal anayasa, ileride ‘değiştirilmez’ dediği
hükümleri de değiştirme yolunu gidebilecektir (Tamçelik, 2008: 297). Gerçekte
bunun anlamı, anayasa değiştirmek değil, anayasanın birtakım temel
hükümlerini değiştirerek, yepyeni bir anayasa yapmaya girişmektir.
Esasında anayasaya ‘evet’ demiş olan her iki toplum, yine temsilcilerinden
oluşturacağı çoğunlukla, bu anayasayı değiştirmek, onu olağanüstü olmayan
koşullarda yavaş yavaş, parça parça, hüküm hüküm yeniden oluşturmak ya da
toptan değiştirmek imkânına sahiptir. Ancak federal anayasayı ilişilmez,
dokunulmaz ve tartışılmaz kutsal bir metin saymak yerine, serbest tartışmayla
oluşturulan, rahatsız olundukça yeterli çoğunlukla değiştirilebilen bir çeşit
toplum sözleşmesi (Soysal, 1997: 272) olarak görmek, çok daha sağlıklı ve
gerçekçi bir yaklaşımdır.

Aslında Kıbrıs’ta her iki topluma sık sık anayasa modeli biçmek, sanıldığı kadar
iyi bir alışkanlık değildir. Bu yüzden Kıbrıs’taki toplumlar, artık bu alışkanlıktan
kurtulmalıdırlar. Çünkü anayasalar, yaşandıkça canlanır; eskitildikçe yenilenip
değer kazanırlar (Soysal, 1997: 272). Bu görüşe göre en kötü, ama değişikliğe
ve toplumca yenilenip benimsenmeye açık federal bir anayasa, görünüşte en iyi
görünüp ilişilmezliği yüzünden toplumdan soğuyarak taşlaşan ve tarihin tozlu
raflarında kalan bir anayasaya nazaran oldukça iyidir. Zira bu iyimserlik ve
hoşgörü, Kıbrıs’ta kurulmak istenen federal anayasanın yıkımını değil, tam
tersine, dirileşmesini sağlayacaktır.
Görüleceği üzere eleştirilerin ışığında federal anayasaya yeni bir toplum
sözleşmesi niteliği kazandırmak için ondan devralınmış olan sistematiğe, yani
maddeler iskeletine yeni bir ruh ve yeni bir canlılık getirmek gerekecektir.
Aslında Kıbrıs’ta 40 yıldır çizilen çizginin sürekli yükselir bir çizgi olabilmesi
de buna bağlıdır.

Ancak ileride federal anayasayla uğraşmanın, adadaki her iki toplumun sosyal
yapısıyla uğraşmakla aynı manaya gelmemesine özenle dikkat edilmelidir.
Çünkü sorunların gerçek çözümü oradadır. Üzerine çok fazla umut, görev ve
sorumluluk yüklenen bir federal anayasa, aynı zamanda çok çabuk bir hayal
kırıklığına, başarısızlığa ve suçlama simgesine dönüşebilecektir. İşin daha da
kötüsü, Kıbrıs’taki federal anayasadan başarabileceğinden fazlasını beklemek,
bu durumu daha da karışık bir hâle getirecektir. Çünkü başarısızlıklar nedeniyle
federal anayasayı suçlamak, başarısızlığın asıl sorumlusunu gözden
kaçırmamıza neden olacaktır. Zira esas konu veya suçlanması gereken şey,
ekonomik ve sosyal etkenlerdir.

Aslında Kıbrıs’ta tesis edilmeye çalışılan federal anayasayı anlamak demek, onu
yerli yerine, kendi imkânlarının çerçevesine oturttuktan sonra temeldeki
ekonomik ve sosyal etkenleri anlamaya başlamak demektir. Gerçek şu ki bu
etkenlerin anlaşılması, federal anayasayı daha gerçekçi kılacak ve yaşatacaktır.
Çünkü anayasalar, sık sık suçlanıp kurşuna dizilmek için değil, değişen
toplumun gerçekleriyle yenilenip yaşatılmak için vardırlar (Soysal, 1997: 273).
Bu yönü ile Kıbrıs’taki çözüm önerilerine bir isim takmak önemli değildir.
Kimilerine göre bu çözümün ismi federasyondur, kimilerine göre bu
konfederasyondur. Fakat önemli olan çözümün adı değil, içeriğidir. Çünkü Türk
toplumunun istediği çözüm ilkeleri, yukarıda sıralanan kriterlerdir. Zaten bu
ilkeleri göz ardı ederek adil ve kalıcı bir çözüme ulaşmak pek doğru değildir;
hatta mümkün de değildir.

KAYNAKÇA

ALMOND, Gabriel A., Jr. Bingham POWELL: “Comparative Politics: System -
Process and Policy”, Little Brown Press, Boston, 1978.
ARIK, Kemal Fikret: “Türk Medenî Hukuku (Genel Prensipler)”, Balkanoğlu
Matbaacılık, Ankara, 1963.
Kıbrıs’ta Kurulmak İstenen
Federal Anayasayla İlgili Bazı Kavramların Her İki Taraf Açısından Değerlendirmesi
Journal of Strategic Studies 1 125 (3), 2009, 100-12 6
AYDIN, M. Sabir: “Avrupa Topluluğu Entegrasyonu ve Türkiye’nin Ulusal
Yönetimine Tesirleri”, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu
Yönetimi ve Siyasal Bilgiler Anabilim Dalı Yayımlanmamış Doktora Tezi,
Ankara, 1992.
BAŞAK, Cengiz: “Kıbrıs’ta Birleşmiş Milletlerin Polis Misyonu”, Proceedings
of The Third International Congress for Cyprus Studies 13-17 November 2000,
Volume: 3, Eastern Mediterranean University Congress for Cyprus Studies
Publications, Gazimağusa, 2000, s. 309-314.
BRZEZİNSKİ, Zbigniew: “Büyük Çöküş”, Çev. Gül Keskil ve Gülsev Pakkan,
2. Baskı, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara, 1989.
ÇAKIR, Ömer: “Demokrasi ve İnsan Hakları”, Bilge Dergisi, No:27, (Kış
2000), s. 163-165.
GIBBONS, Harry Scott: “The Genocide Files”, Charles Bravos Publishers,
London, 1997.
GIBBONS, Harry Scott: “Kıbrıs’ta Soykırım”, Çev. Erol Fehim, Near East
Publishing, Özyurt Matbaası, Ankara, 2003.
GOBI, Hugo: “Conflict and Negotiation 1960-1980”, London, 1989.
GÖĞER, Erdoğan: “Hukuk Başlangıcı Dersleri”, Şenyuva Matbaacılık, Ankara,
1971.
“Kıbrıs Sorunu”, Türkiye Barolar Birliği Yayınları, Sevinç Matbaaları, Ankara,
1975.
KONUK, Neval: “Demokraside Aldığımız Yol ve Nasıl Bir Demokrasi
İstiyoruz?”, Bilge Dergisi, No:27, (Kış 2000), s. 108-112.
LIJPHART, Arend: “The Politics of Accommodation”, University of California
Press, Berkeley, 1967.
MORAN, Michael: “Sovereignty Divided Essays on The International
Dimensions of The Cyprus Problem”, CYREP, Nicosia, 1998.
POWELL, Jr. G. Bingham: “Contemporary Democracies: Participation,
Stability and Violence”, Harvard University Press, USA, 1982. Soyalp Tamçelik
Stratejik Araştırmalar Dergisi 1 126 (3), 2009,100-126
PRÉLOT, I.: “Institutions Politiques”, Paris, 1961.
RAE, Douglas. “The Political Consequences of Electoral Laws”, Yale
University Press, New Haven, 1967.
ROUSSEAU, Jean Jacques: “Toplumsal Sözleşme”, Tercüme: Alpagut
Erenuluğ, 3. Baskı, Ankara, 1999.
“Rum Liderlerinin Demeçleri Klerides – 2 (1978-1993)”, KKTC
Cumhurbaşkanlığı Arşivi, Dosya: Rum Liderlerinin Demeçleri, Tarih: 1993.
SARICA, Murat. Erdoğan TEZİÇ ve Özer ESKİYURT: “Kıbrıs Sorunu”,
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yay., Fakülteler Matbaası, İstanbul, 1975.
SAVAŞ, Vural: “İrticacılığa ve Demokrasi’ye Karşı Militan Demokrasi”, 8.
Baskı, Bilgi Yayınları, Ankara, 2000.
SOYSAL, Mümtaz: “İkili Görüşmeler, BM ve Uyuşmazlık Noktaları”, Kıbrıs
Uyuşmazlığı ve Yeni Hükûmetten Beklentiler, Kıbrıs Vakfı Yayınları, İstanbul,
1992, s. 31–36.
SOYSAL, Mümtaz: “100 Soruda Anayasanın Anlamı”, 11. Baskı, Gerçek
Yayınevi, İstanbul, 1997.
TAMÇELİK, Soyalp: “Demokrasi ve Muhafazakârlık”, KKTC
Cumhurbaşkanlığı’na Sunulan Rapor, 19 Nisan 1998 / Sayı: 226 – (Resmi Belge).
TAMÇELİK, Soyalp: Kıbrıs Meselesinin Çözüm Plânları (BM’nin 789 Sayılı
Kararına Göre), Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış
Doktora Tezi, Ankara, 2008.
TURAL, Sadık: “Türkiye İçin Cumhuriyet, Değerlere Sahip Çıkmaktır”, Erdem
Dergisi Cumhuriyet Özel Sayısı III, Cilt:11, No:33, (1997), s. 947-960.
Türk Ajansı Kıbrıs [TAK] Arşivi: Rum Basını Özetleri, No:881, (23 Mart 1988), s. 1.
Financial Times Gazetesi, “Uzlaşmaz Kıbrıslı Türklerdir”, No:56862, (23 Mart 1988).


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder