19 Nisan 2020 Pazar

Terörizmin Unsurları., BÖLÜM 2


Terörizmin Unsurları., BÖLÜM 2



Terörist grupların tamamı aynı şekilde hareket etmez ve aynı tarzda saldırılarda bulunmazlar ancak tüm terörist gruplar “devrim” ve “kurtuluş” yolunda engel teşkil eden ne var ise onun feda edilmesi tüm örgütlerin ortak noktalarıdır. Nükleer silahların kullanımında bazı engeller de bulunmaktadır. 

Bu engellerden en önemlisi silahların sıkı bir devlet kontrolü altında tutulması, güvenlik güçlerinin sorumluluklarında olması ve kullanımları aşamasında bazı özel güvenlik şifrelerine ihtiyaç duyulmasıdır. 
Ancak terörist örgütler bu engeller karşısında farklı tepkiler vermekte, nükleer silahlara sahip olmaktansa parçalara sahip olarak, silahlarını kendileri yapma yoluna gitmekte, nükleer silah sanayinden eksiklerini tamamlamaya çalışmaktadırlar 67. 

Terörizm, zayıfın kullandığı bir silah olarak görüldüğü takdirde, nükleer silahların da bu oyunun bir parçası olması çok doğaldır; nükleer silahlar kitleleri imha etmek için son derece uygun bir araç olarak kabul edilmektedir. Terörizmin yalnızca kitle imha amacını değil, aynı zamanda korku verme, tedirginlik 
yaratma gibi amaçlarını da önlemek için yapılan uluslararası antlaşmalar herhangi bir yarar sağlamamış, örgütlerin faaliyetleri devam etmiştir. 

 Terörün Sebepleri., 

Terörün sebeplerini tek bir başlık halinde açıklamak mümkün değildir, konunun anlaşılması açısından sebeplere maddeler halinde değinilecektir. 

Sosyal Sebepler., 

Bilindiği gibi toplumun çekirdeği, temel taşı ailedir. Bireyi topluma ailesi kazandırır. Davranışın referans çerçevesini oluşturan aile hiçbir toplumda vazgeçilmeyen ve korunmak zorunda olan toplumsal bir kurumdur.68 Daha sonra arkadaş çevresi ve okulu ferdin karakterini ve psikolojik yapısını etkilemeye ve şekillendirmeye başlar. Terör örgütü üyeleri de toplumun bir ferdidir. Dolayısıyla yukarıda bahsedilen unsurlar onun hayata tümüyle kötümser bakan, kinle dolu ve psikolojik dengesi bozuk olan bir insan olmasına katkıda bulunur.69 

Bir insan tek başına terörist olamaz. Mutlaka bir grubun veya örgütün içinde bulunması gerekir. 
Belirli bir siyasi ve psikolojik eğitimden geçirilmelidir. Burada çevre faktörü ön plana çıkar. Bireyin siyasi düşüncesinin oluşmasında çevrenin çok büyük bir etkisi vardır. Eğer toplumun içinde de siyasi, dinsel, etnik ve kültürel hizipleşmeler varsa terörün oluşması kaçınılmazdır. Kişiler bir grubun siyasi 
ideolojisini kabullenir ve bu ideolojiye göre yetiştirilir. Çoğu terörist saldırılar, şimdiki seküler gruplar ya da bireylerden çok, etnik ya da dini ilhamlı gruplar tarafından yapılıyor. Bu çatışmalar etnik, dini ve kültürel grupların kimlikleriyle bağlantılı çatışmalar olarak görülmektedir.70 

Ekonomik Sebepler., 

Ağır ekonomik koşullar altında yetişen bir insan, bu durumu istismar edilerek çok rahat kullanılabilir. Terör örgütleri de bu durumda olan insanlardan en iyi şekilde yararlanmaya çalışırlar. 
Özellikle genç yaştaki kişiler çeşitli vaatler verilerek terör örgütünün tuzağına düşürülmektedir. Ekonomik sıkıntılardan dolayı eğitim almamış cahil insanlar da istismar edilmeye çok müsaittirler. Bu şekilde kendine ve topluma yabancılaşan bu insanlar, ilk öğrendikleri ideolojiye kendilerini adapte etmeye çalışırlar. Zorluklarla büyümüş, her türlü sıkıntıyı çekmiş, hayattan hiçbir beklentisi kalmamış insanların, intikam hissiyle topluma savaş açması kaçınılmazdır.71 

Siyasal Sebepler., 

Öncelikle belirtilmelidir ki, terörizmin oluşması için mutlaka bir ideolojinin olması gerekir.72 
Terör örgütlerinin ideolojileri hem teröristleri örgüte daha da yakınlaştırır, hem de motivasyonlarını sağlar. Siyasal unsurlar terör örgütleri için en temel öğelerdir. Terör örgütleri eylemlerini siyasal amaçları doğrultusunda gerçekleştirirler. Eğer bir ülke iyi yönetilmiyorsa, iktidar iyi kullanılmıyor veya otorite boşluğu varsa, bu ülkede terörün olması kaçınılmazdır.73 Çünkü terör siyasetle beslenir. Kendi ideolojisini ön plana çıkarmak için karşı ideolojinin zayıf yönlerini arar. Güçlü devletler, kendilerine rakip olabilecek, jeopolitik öneme sahip ülkeleri zayıflatmak amacıyla çeşitli stratejiler geliştirirler. 

Bu stratejilerden yaygın olanı da terör örgütlerini kullanmalarıdır. 

Psikolojik Sebepler., 

Terörizmle başa çıkabilmek için öncelikle insanların neden terör örgütlerine katıldıklarının cevabını bulmak gerekir. Bu cevabı ararken bu insanların duygu ve düşüncelerini, nasıl bir kişilik yapısına sahip olduklarını tespit etmek önem arz etmektedir.74 Bu durum insan psikolojisiyle direkt olarak ilişkilidir. Saldırganlık eğilimi olan insanları terör örgütlerine çekmek ve onları eylemlerde kullanmak son derece basit bir iştir. Çünkü ruhsal bozukluğu olan bu insanlar, kendi egolarını tatmin etmek için terörü kullanırlar. Yani insanın bir ideolojiye hizmet etmek uğruna terörü bir araç olarak kullanması, onun psikolojik durumu ile ilgilidir.75 Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden adli psikiyatrist Dr. Harold 
J.Bursztajn, insanı yıkıcı ve vahşete tutkun hale getiren özelliğin bireysel psikolojiden ziyade terör örgütlerinin yapı ve isleyişlerinde aranması gerektiğinde ısrar eder. Bursztajn, terör gruplarının otoriteryen bir liderliğe ve hiyerarşik bir yapıya sahip olduğunu; bu yapı içine katılan herkesin bir biçimde duygu, düşünce ve davranışlarında benzerlik ve uygunluk göstermeye zorlandıklarını söylüyor. 
Ona göre, “terörist denilen kimseler de başlangıçta sıradan öfke dolu insanlar; onları vahşetin askerleri haline getiren şeyse ortak kültleri. Bu kült sayesinde kendi amaçlarına, liderlerine ve kendilerine tapınılacak düzeyde anlam atfediyorlar; dünyevi hazlardan vazgeçiyor, hakikatin istisnai bir bilgisine 
eriştikleri inancına kapılıyorlar. Hatta aralarından bazıları, eylemlerinin sonucunda cennete gideceklerine inanacak kadar telkine yatkın ve manipülasyona açık hale gelebiliyorlar. Böyle bir zihinsel isleyiş başlayınca onlar için haz kaynağı, küçümsedikleri ve hiç yerine koydukları diğer insanları aşağılama ve acıya tabi tutmak oluyor. İnançlarını paylaşmayan herkese karşı tahammülsüz hale geliyorlar”.76 

 Terörist eylemlere katılan ve sürdüren bir bireysel psikolojide, yeteri kadar öfke ve adanmayı sağlayacak bir koşullar yumağıyla birlikte şu üç özellikten birinin mutlaka bulunması gerekir. Bunlardan birincisi, belli düzeyde tehlikeye atılma ve risk alma potansiyeline, ikincisi ise yine başkalarını düşünmeme, acımasızlık ve vicdansızlık düzeyine sahip olmaktır. Ölümü ve öldürmeyi böylesine basit bir 
şey haline getiren üçüncü özellik ise, kendisinin bir biçimde böyle bir eylemi yapmaya layık olduğu fikridir. Tüm bu özellikler, kolayca “gözü peklik, korkusuzluk, yiğitlik, fedakârlık” olarak ideolojik dile çevrilmesi mümkün olan nitelikler taşır.77 

Bir terör örgütünün içine çekilmek istenen bireyi, öncelikle kendi kişiliğinin değersiz olduğuna ve hizmet edeceği ideolojinin büyüklüğüne inandırmak gerekir. Daha sonra düşmanı tanıması sağlanır. Bu düşmanı yok ettiği takdirde bütün kötülüklerin yok olacağı düşüncesi hâkim kılınmaktadır. 

Son olarak, yapacağı eylemlerle bir kahraman olacağı ve insanların gözünde yükseleceği fikri benimsetildiğinde, artık bu bireyin terörist olmasının önünde hiçbir engel kalmayacaktır.78 

Terörün Amaçları., 

Genellikle bütün terör örgütlerinin öncelikli amaçları propaganda yaparak davalarının varlığını ortaya çıkarmaktır. Nihai amacı ise terör eylemlerini kitle hareketine dönüştürerek, devlete karşı bir isyan oluşturmaktır.79 

Sosyo-Kültürel Amaçları., 

Toplumlarda farklı kültürel altyapı ve dünya görüşüne sahip grupların karşı karşıya getirilmek suretiyle çatıştırılmaya çalışılmaları, dolayısıyla toplumun birlik ve bütünlüğünü, düzenini bozma terörün dikkati çeken amaçları arasındadır.80 Etnik yapının istismarı, zaman içinde teröre kaynak teşkil 
etmektedir. Yapay veya doğal, oluşan etnik yapı teröre kaynak teşkil ettiğinde bu unsura karşı, toplumda zamanla oluşmaya başlayan tepkiler, yavaş yavaş dışa vurulmaktadır. Terör eylemleri sonucu açığa çıkan toplumsal duyarlılık, toplumun, terörün kaynağını teşkil eden unsura karşı ayrım gözetmeksizin, bilinçsiz bir şekilde tepki duyması sonucunu doğurmaktadır. 

Böylece muhtemel bir iç çatışmanın ilk sinyalleri de verilmeye başlanmış olmaktadır. Terör örgütleri kamuoyunu etkilemek için propaganda faaliyetlerine çok önem verirler. Bu faaliyetlerde kitle iletişim araçları etkin olarak kullanılmaya çalışılır. Örgütsel işlevlerini gündeme getirip halkın duygularını istismar etme amacını güderler. Örneğin; bazı terör örgütü mensuplarının öldürülen teröristlerin cenazelerine sahip çıkması, onları bir kahramanmış gibi göstermeleri en sık başvurulan istismar yöntemlerindendir. 

Ekonomik Amaçları.,

Özellikle ekonomik olarak zayıf olan ülkeler için terör çok büyük bir tehlikedir. Ülkenin kalkınabilmesi için planlanan faaliyetlere harcanması gereken paraların terörle mücadele için kullanılması ekonomiye büyük zararlar vermektedir. 

Terör örgütlerinin saldırı stratejileri arasında ekonomik hedeflerin bulunması, dolayısıyla ülkeyi zarara uğratması en önemli amaçlarındandır. Bu sayede, ekonomik olarak zayıflayan devlete halk büyük bir tepki gösterecek ve ülke kargaşa ortamına sürüklenecek, terör örgütü de bu ortamdan azami derecede istifade edecektir. 

Siyasal Amaçları., 

Terörün esas amacı, hedef alınan rejimi, sistemi, şiddet yoluyla yıkarak, yerine kendi ideolojileri doğrultusunda yeni bir yönetim tesis etmek olarak belirtilebilir. Terör örgütlerinin eylemlerinin birinci aşamadaki temel amaçları, halkın gözünde siyasal iktidarı yıpratmak ve giderek, devletin manevi otoritesinin zayıflamasını sağlamaktır. Böylece devletin başındaki yöneticilerin yeteneksiz olduğu 
gösterilmeye çalışılacak, terör örgütünün alternatifi kamuoyuna sunulacaktır. Başka devletlere göre stratejik önemi olduğu değerlendirilen ülkeleri zayıflatmak amacıyla terörü bir araç olarak kullanan söz konusu devletler, bu ülkeleri terör ortamına çekmeye çalışmaktadırlar. Dolayısıyla terör, bir ülkenin diğer 
bir ülkeye zarar vermesi için bir “siyasi mücadele aracı” 81 olarak da kullanılmaktadır. 

Psikolojik Amaçları., 

Terör örgütlerinin hedef gözetmeksizin şiddet eylemlerinde bulunması toplumun genel huzur ve refahını zedelemekte, bir korku ağı oluşturmaktadır. Böylece toplumun devlete olan güveni sarsılmaktadır. Amacı zaten devletin halkın önündeki otoritesini zayıflatmak olan terör örgütleri, korku, şiddet ve tedhiş yöntemlerini kullanarak halkı baskı altına almaktadır. Baskı altında olan toplumun gözünde devletin güvenilirliği giderek azalır. Sürekli terör baskısı altında ezilen halk, terör örgütlerine çeşitli tepkiler vermektedir. Bu tepkiler bazen çok sert olmakta, bazen de tepkisizliği doğurmaktadır. 

Böyle bir ortamda ne yapacağını tam olarak kestiremeyen halk, çok farklı tepkiler verebildiğinden ülke bir kargaşaya doğru sürüklenebilmekte dir. Terör örgütleri için yaptıkları eylemlerin cinsi veya çeşidi önemli değildir. Onlar için önemli olan unsur, hareketin sonucunda oluşan olaylar, karışıklıklar ve devlet ile halkın gösterdiği tepkidir. Bu durumda terör kendi davası doğrultusunda sesini 
duyurmuş olur. Unutulmamalıdır ki, terör eylemlerinde önemli olan husus, eylemlerin büyüklüğü değil, yarattığı veya yaratacağı etkinin büyüklüğüdür. 

Tarihte İlk Terör Hareketleri ve Terörizmin Gelişimi., 

Terörizm 20. yüzyıla özgü, tarihsel anlamda yeni bir olgu olarak kabul edilmemelidir. İlk örneklerinin incelenmesi halinde M.S. 66–73 tarihleri arasında faaliyette bulunan “Sicarii” Örgütüne kadar uzanılabilecek olan bir terör tarihçesi yazmanın mümkün olduğu da bilinmektedir. Bağnaz bir Yahudi fraksiyonu olan ve bugünkü İsrail topraklarında faaliyet gösteren örgüt, Roma yönetimine karşı 
mücadele etmiş ve kurbanlarını esas olarak ılımlı Yahudiler arasından seçmiştir. Hububat depolarına ve su kanallarına saldırılar da düzenleyen örgüt üyelerinin, “sica” denilen bir silahı kullanmalarından ötürü kendilerine “Sicarii” adı verilmiştir. XI. yüzyıl, Hasan Sabbah’ın liderliğindeki “Haşhaşiler” adı verilen 
grubun eylemleriyle sarsılmıştır. Dinsel motivasyona sahip olan bu grubun üyeleri, haşhaş alışkanlıkları ve uyuşturucu alarak eylem yapmalarıyla ün salmışlardır. İsmailliye Mezhebi’nin bir kolu olan ve İran’da faaliyet gösteren bu grubun özellikle siyasette önemli kişilere suikastlar düzenleme stratejisini 
kullandıkları bilinmektedir. İngilizce ve Fransızcadaki “assasin” kelimesi de bu örgütün adından türemiş ve son derece disiplinli ve sistematik bir gruptan oluşan örgüt, bugünkü dinsel nitelikli terörist örgütlenmelere de ilkel bir model teşkil etmiştir.82 

Modern dönemin terörizm literatürü ise 1793–1794 yılları arasında yaşanan Jakobenler dönemi ile yeni bir veçhe edinmiş ve “terör” kelimesi bu dönemle birlikte, siyasal amaçlı şiddeti tarif eden bir terim olarak Uluslararası terminolojiye girmiştir. Fransa’da terörün egemenliğinin ilan edildiği 5 Eylül 
gününden sonra yaklaşık 300 bin kişi tutuklanmış, 17 bin kişi idam edilmiştir.83 XIX. yüzyıl süresince terörizm literatürü açısından en önemli grup ise Rusya’daki Narodnaya Volya hareketi olmuştur. Sosyal değişmeyi gerçekleştirebilmek adına aydınların köylüye ulaşması gerekliliğine inanan ve bu amaçla 1870’lerde köylere akın eden bu genç aydınlar grubu giderek daha da radikalleşmiştir. 1871’de 
II.Alexander’ın öldürülmesinin sorumluluğunu taşıyan örgüt üyeleri, bu olaydan sonra ülke dışına kaçmak zorunda kalmışlardır. 

Siyasal amaçlı şiddetin tarihinin çok eski dönemlere kadar uzandığını kabul etsek, pek çoklarına göre terörizmin farklı bir olgu olarak ayırt edilebilmesi için, bir modern devlet arka planının bulunması gerekmektedir. Bunun nedeni ise ancak modern devlet oluşumunda ulusal güvenliğin ve sivil düzenin korunması yükümlülüğünün devlete verilmesidir. Modern devlet öncesi siyasal amaçlı mücadelelerin kavimler arası mücadeleler, taht kavgaları, feodal yapının yansımaları çerçevelerinde değerlendirilmesi ve doğal kabul edilmesi, bunun yanı sıra toplumsal güvenlik olgusunun, “insan hayatının değerli olduğu 
fikrinin” ve bunların korunmasında devletin sorumluluğunun bulunduğu düşüncesinin yerleşmemiş olması dolayısıyla, o dönemdeki siyasal şiddet hareketlerinin terörizmin bugünkü tanımlamaları ışığında açıklanamayacağı görülmektedir. Zira terörizmin, onu, adi suçlardan ve küçük çaplı savaş olarak 
adlandırılan çatışmalardan ayırt edilebilmesi, ancak her insanın siyasal ve sosyal birtakım hakları olduğunun, bunların devlet ve hukuk tarafından korunması gerekliliğinin kabul edilerek, siyasal mücadelede kullanılabilecek araçların sınırlandırılması ve dolayısıyla “haklı savaş” doktrinlerinin geçerliliğini yitirmesi gibi birtakım çağdaş değerlerin benimsenmesi ile söz konusu olmuştur. 

 Bu şekilde modern devlet anlayışının getirdiği sınırlamaların dışında kalan siyasal mücadele biçimleri, bir anlamda “terörizm” olarak kabul edilmiş ve hem devlete hem de insanlığa karşı girişilen bir suç olarak nitelendirilmiştir. Ancak her şeye rağmen bu suçun siyasal nitelikli olması dolayısıyla nesnel bir içeriğe sokulamaması ve modern devlet anlayışının ayrılmaz bir parçası olan insan hakları olgusu ile zaman zaman çatışmaya düşmesi, “terörizmin” net olarak kavramsallaştırılmasına olanak vermemektedir. 

Bu nedenle terörizmin insan hakları bağlamında ele alınması, iki ucu keskin kılıç olarak algılanmalıdır. 

Bir tarafta terörizme maruz kalanların hakları, diğer yanda ise terörist olarak adlandırılan ve kimi zaman teröristler kadar sempatizanları, ilgili ya da ilgisiz masum kişileri de kapsayan karşı tarafın hakları. Bu hakların hangisinin daha öncelikli olarak ele alınacağının ise, bugünkü modern devlet anlayışında 
belirlenememiş olması dolayısıyla, terörizmin ve terörizmle mücadele amaçlı eylem ve felsefelerin toplumsal kurumlar üzerindeki etkilerini tarif etmek mümkün olamamaktadır. Bu nedenle modern devletin ortaya çıkışından bu yana devlet yöneticileri tarafından benimsenen genel eğilim, terörün bir felsefe ve eylem olarak nedenleri ya da etki ve sonuçlarını tanımlamaktansa, onun devletin ve egemen otoritenin varlığının sürdürülmesi için bir tehdit olarak değerlendirilmesi ve onunla silahlı mücadele yönteminin seçilmiş olmasıdır.84 

Terörist grupların, siyasal amaçlarının genellikle var olan kurulu düzeni yıkmak ve değiştirmek yönünde şekillenmesine karşın devletlerin politikaları, yapılan eylemlerin düzene karşı değil, topluma karşı girişildiğinin vurgulanması ve teröristin hedeflediğinin aksine, eylemin amacının değil, kurbanının ön plana çıkarılmasıdır. Zira terörizm, iki farklı aşamada faaliyet göstermekte ve bir yandan kurulu düzene karşı bir siyasal felsefe olarak gelişirken, diğer yandan da stratejik ve taktik bir aksiyon biçimi olarak gündeme gelmektedir. Teröristin stratejisi, kullanılan taktiğin, girişilen eylemlerin, kurbanların masum olup olmadığına bakılmaksızın belirli bir etkiyi yaratacak biçimde planlanması ve ortaya çıkan toplumsal reaksiyonun ise kendi savundukları felsefeyi doğrular bir nitelikte olmasının sağlanmasıdır. 

Devlet politikaları açısındansa bunun engellenmesi ve eylem ile amacın mümkün olduğunca ilişkilendirilmesi gerekmektedir. Bu şekilde terörizmin ana ilkelerinden birisi olan hedef ve kurbanın farklılaştırılması bilinçli olarak ortadan kaldırılmaya çalışılmakta ve kurban ön plana çıkarılarak teröristin eylemi, tıpkı bir okun atılmasından sonra hedef tahtasının yerinin değiştirilmesi gibi farklı bir hedefe 
yönlendirilmektedir. Nitekim Uluslararası düzeyde kabul gören bu yaklaşım ile terörizm, Uluslararası platformlarda da bir suç olarak tarif edilmekte ve bir insan hakları ihlali olarak tanımlanmaktadır. 

Böylece terörizm tüm Uluslararası kamuoyunda lanetlenirken, her bireyin onu kendi varlığına yönelik bir tehdit olarak görmesi ve siyasal felsefesi ne olursa olsun, çağdaş toplumun benimseyemeyeceği bir siyasal mücadele biçimi olarak tanımlaması kaçınılmaz hale gelmektedir. Ancak bu değerlendirmenin dahi göreceli olduğu bilinmektedir. 

DİPNOTLAR;

54 Çağlar, Ali, ‘Terör ve Örgütlenme. Amme İdaresi Dergisi’, 30 (3).1997,s.123 
55 Çağlar, Ali, a.g.e , s.124-125 
56 Demirel, Emin. ‘Dünyada Terör’ (3. Baskı). İstanbul: IQ Kültür Sanat Yayıncılık.2000.s.115 
57 Akmaral, Kemal, ‘Anti-Teröristin El Kitabı’ (1. Baskı). İstanbul, Bilge Karınca,2004,s.60 
58 Çağlar, a.g.e, s.128 
59 Çağlar, a.g.e, s.127
60 Deutsch, J. ‘Terörizmi Yeniden Düşünmek’,Strateji 96/4,1996,.s133-135 
61 Demirel Emin,a.g.e,s,103
62 Demirel Emin,a.g.e,s,111
63 Demirel, Emin,a.g.e,s133
64 Demirel, Emin,a.g.e,s136
65 Deutsch, a.g.y.s.133 
66 Deutsch, a.g.y.s.134 
67 Wilkinson, P. ‘Terrorism And The Liberal State’ (2nd ed.). Hong Kong: The Macmillan Press Ltd.1979 s 203-204 
68 Yalvaç, Mehmet, ‘Aile Sosyolojisi - İlkel toplumdan Modern Topluma Aile’, Malatya, 2000, s.1. 
69 Denker, M.Sami, ‘Uluslar arası Terör, Türkiye ve PKK’, Bogaziçi Yayınları, İstanbul, 1997, s.11 
70 Volkan, Vamık, ‘Kanbağı Etnik Gururdan Etnik Teröre’ ,Bağlam Yay., İstanbul, 1999, s.26 
71 Denker, M.Sami, a.g.e., s.10-11. 
72 Zafer, Hamide, ‘Sosyolojik Boyutuyla Terörizm, Beta Basım Yayın’, İstanbul, 1999, s.15 
73 Denker, M.Sami, a.g.e., s.12. 
74 Kongar, Emre, ‘Küresel Terör ve Türkiye’, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2001, s.75. 
75 Denker, M.Sami, a.g.e., s.13. 
76 Göka, Erol, ‘Siyasi Vahset Gruplarının ve İntihar Eylemcisinin Psikolojisi’, 9. Ulusal Sosyal Psikiyatri 
    Kongresi, ‘Küresellesme ve Psikiyatri’, Malatya, 11-14 Haziran 2002, s.204 
77 Göka, Erol, a.g.m., s.204-205 
78 Kongar, Emre, a.g.e., s.75-76. 
79 Zafer, Hamide, a.g.e., s.96 
80 İlhan, Suat, ‘Terör Neden Türkiye?’, Nu-do Yayınevi, Ankara, 2001, s.23. 
81 Kaynak, Mahir, ‘Sil Bastan, Devletler Oyununda Çıkarları Korumak’, Timaş Yay., İstanbul, 2004, s.65 
82 Altuğ Yılmaz, ‘Terörün Anatomisi’, İstanbul, 1995, s.9 
83 Orgun Faruk , ‘Küresel Terör’, İstanbul, 2001, s.60-61 
84 Gilbert, Paul, ‘Terrorism, Security and Nationality’, Routledge, New York, 1994, s.55 


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder