3 Ekim 2017 Salı

ADKF ve TÜRKSOLU'ndan Açıklama - Atatürkçü Gençlere Büyük Tezgah BÖLÜM 1


ADKF ve TÜRKSOLU'ndan Açıklama - Atatürkçü Gençlere Büyük Tezgah BÖLÜM 1


26.05.2003/Sayı:31

ADKF ve TÜRKSOLU'ndan açıklama
Atatürkçü gençlere büyük tezgah

Atatürkçü gençlere PKK saldırısı

PKK önderliğindeki terör örgütlerinin üniversitelerdeki Atatürkçü gençlere yönelik fiili saldırısı, medya organlarına yerleştirilmiş karanlık odakların tetikçilerinin karalama kampanyası ile devam ediyor. Son 15 günün gazete manşetlerine bir bakmak saldırı kampanyasının boyutunu anlamaya yeter. En son Ceviz Kabuğu programında kurulan ama Atatürkçü gençlerin farkına vararak düşmedikleri tezgah, hem Atatürkçü gençler için hem de Türk milleti için bir uyanma çağrısı olmalıdır.

Atatürkçü gençlere saldırı basında “sol içi çatışma” olarak yansıtılmaya, karşılıklı çatışan iki öğrenci grubu varmış gibi gösterilmeye çalışıldı. Gerçi televizyon ekranlarında olayı izleyenler için herşey açıktı; bir tarafta ellerinde satırlar ve döner bıçakları olan 200 kişilik bir güruh, diğer yanda savunmasız otuz kişilik bir grup. Dolayısıyla, bir çatışma değil Atatürkçü gençlere yönelik bir saldırı olduğu kolaylıkla anlaşılabildi.

Ancak burada olayın saldırı boyutunu değil, bu saldırının ardında yatan nedenleri ortaya koymaya çalışacağız.

İşte Atatürkçülere saldıranlar

PKK, DHKP/C, MLKP, TKP/ML-TİKKO, TKP-Kıvılcım, TİKB, TKİP, Kaldıraç, Devrimci Parti Güçleri, Öğrenci Konseyleri, Devrimci Mücadeleci Gençlik: (ortak bildiri)

MGK Uzantısı ADKF Üniversiteden Defol!

İstanbul Üniversitesinde geçen hafta çarşamba günü başlayan ve yaklaşık bir hafta süren çatışmalar üzerine yoğun bir manipülasyon yapılmış ve halen de yapılmaktadır. Devletin ve medyanın gerçeklerle hiçbir alakası olmayan bu karalama kampanyası, üniversitelerdeki devrimci, yurtsever öğrenciler başta olmak üzere, öğrenci hareketimizin bütününe dönük yürütülen MGK güdümlü bir politikadır. Bu politika polis-idare-ADKF işbirliğinde üniversitelerdeki kışla düzenini, polis işgalini ve antidemokratik uygulamaları derinleştirmek amacıyla hayata geçirilmeye çalışılmıştır. Ancak devrimci, yurtsever öğrencilerin kararlı tutumu MGK politikalarını boşa düşürmüş, başta ADKF çetesi olmak üzere, polis ve üniversite idaresi karşısında öğrenci hareketimiz bir bütün olarak net bir tavır almıştır.

Bu açıklama başından sonuna sürecin hem politik hem de pratik olarak sorumluluğunu üstlenmiş, bundan sonra da bu kararlılık içerisinde bulunacak örgütlerin, kurumların ve grupların ortak deklarasyonudur.
(Bu bildiri tüm üniversitelerde dağıtıldı!)

DHKP/C

ADKF, Genelkurmay’ın polisin ve üniversitelerde rektörlerin himayesinde bir çetedir. Devrimci, demokrat, islamcı, muhalif gençlik örgütlenmelerinin karşısına, “devletin gençlik örgütlenmesini” oluşturmak üzere arenaya salınmıştır.

MLKP

Politik amacı bir askeri cunta kurulmasını sağlamak olan, Irak savaşı süresince sıkça Kürt düşmanı bildiriler dağıtan, orduyu Kuzey Irak’ı şgal etmeye çağıran bu şovenist grup, “Atatürkçü Düşünce Kulüpleri Federasyonu” (ADKF) adı altında örgütleniyor ve bulunduğu üniversitelerde rektörlerin yoğun desteğini alıyor.

TİKB

Kesinti vermeden süren kovalamacanın sonucunda Barbaros Bulvarı’na gelindi. Burada devrimcilere taşlarla karşılık vermeleri üzerine devrimciler Mecidiyeköy istikametindeki yolu keserek trafiği durdurdular ve taş ve sopalarla saldırıya geçtiler. Atılan taş, bardaklar vs ile yaralanan ADKF’lilerin başında bekleyen diğerleriyle devrimciler sıcak temasa girdiler. Bu sırada kurtulabilen ADKF’liler kurtuluyor, kurtulamayanlar ise dövülerek cezalandırılıp bir kenara bırakılıyordu. Barbaros Bulvarı’nda 4 kez sıcak temasa girildi. Her seferinde de ADKF çetesi ağır kayıplar vermek zorunda kalarak geri çekildi.

TKP

Olaylar, “Türk Solu” adlı dergiyi çıkaran büyük çoğunluğu okul dışından 60 kişilik milliyetçi bir grubun solcu öğrencilere müdahale etmek amacıyla okula girmek istemesiyle başlamıştır.

Doğu Perinçek:

Olayların patlama noktası Gökçe Fırat Çulhaoğlu’nun liderliğini yaptığı ADKF’li öğrencilerin, devrimcilerin afişlerinin üstüne kendi afişlerini basmasıydı.

ÖDP

Dün olduğu gibi bugün de hedeflenen gelişen, büyüyen, muhalefete set vurmaktır. Bu eylemleri gerçekleştirenlerin kmlikleri bazen İslamcı, bazen Milliyetçi ve bugünlerde yaşandığı gibi bazen de “Solcu” olabiliyor. Bugün yaşananlar zorba bir zihniyetin üniversitelerdeki demokratik muhalefete yaptığı bir saldırıdır. Bilinçli ve maksatlıdır. Gelişen büyüyen üniversite muhalefetine çekilmek istenen setin bugünkü ismi “Türk Solu”dur.

EMEP

Biz Emek Gençliği olarak öğrencilere yöneltilmiş saldırganlığı kınıyor, ADKF-TÜRKSOLU’nun yarattığı terörü, üniversiteye ve bilime yapılan bir saldırı olarak görüyoruz.

Bu Kadar Terör örgütünü kim Birleştirdi?

Saldırgan grubun başını PKK çekiyor. Dev-Sol, MLKP, TİKKO ve adını sayamadığımız irili ufaklı 10’dan fazla terör örgütü onu takip ediyor. TKP, EMEP, SDP ve ÖDP gibi yasal partiler de bu terör koalisyonuna destek veriyor. Topladığımızda tam 20 grup ediyor.

Burada hemen şu soru akla geliyor; Türkiye’de legal görünümlüden illegaline tüm bu örgütleri birleştiren şey ne? Türkiye’deki solu az çok tanıyanlar çok iyi bilir, Türkiye tarihinde bu kadar grubun bir araya geldiği, hele hele birlikte bir saldırı örgütlediği görülmüş şey değildir. Bu tür gruplar, geçmişte ülkücülerle kavga ederken bile bu şekilde birleşmemişlerdi. O halde bunca yıllık tarihte olmamış olayı gerçekleştiren ve tüm bu grupları Atatürkçü gençlere karşı birleştiren kimdir?

İşte bizim açımızdan önemli olan ve cevaplanması gereken soru bu.Fakat burada hemen bir ayrıntı ile olayın gerçek boyutunu da ortaya koymak gerek. Türkiye tarihinde hiç olmamış bir şey daha bu saldırıda gerçekleşti. İlk defa kendine solcuyum diyen bu örgütler, ellerine satır ve döner bıçaklarını aldılar. Daha önce karşılarında satırlı ülkücü gruplar varken dahi eline satır almayan bu gruplara, Atatürkçü gençlere saldırmaları için o satırları kim verdi?

Dahası saldırının boyutunun iyi bilinmesi gerek. Terör örgütleri öldürmek için saldırdı

O gün okula giden Yıldız Teknik Üniversiteli 30 kadar Atatürkçü genç okula girer girmez, hazırlıklı bekleyen yaklaşık elli kişilik bir grubun saldırısına uğruyor. Atatürkçüler saldırıyı püskürtüyor. Olayın hemen ardından polis okula geliyor. Ama buna rağmen bu terör örgütlerinin adamları okula gelmeye başlıyor ve saldırganların sayısı 100’ü geçiyor. Atatürkçü öğrenciler okulu terkederek saldırının hedefi olmak istemiyor ve okuldan çıkıyor.

Ancak okul çıkışında polis tarafından engel olunmayan 100 kişilik saldırgan grup taş atarak saldırmaya başlıyor. Atatürkçü öğrenciler yaklaşık 15 dakika bu saldırganlara direniyor hatta saldırganları kovalıyor.

Fakat o 15 dakika içinde yaklaşık bir 100 kişi daha geliyor ve saldırganların sayısı 200’ü aşıyor. İyice kalabalıklaşan grup yeniden saldırıya geçiyor. Atatürkçü gençler bu 200 kişilik gruba da direniyor. 15 dakika daha süren saldırının en sonunda polis geliyor ve saldırganlar kaçıyor.

Geride dördü satır ve bıçak darbeleriyle ağır almak üzeri 24 yaralı var. Bu, bir saat süren saldırıya direnen Atatürkçü gençlerin bir saat sonraki fotoğrafıdır. Ama bu fotoğrafı iyi okumak gerek. Daha ilk andan itibaren Atatürkçü gençler kendilerini savunmasalar, direnmeseler orada öleceklerdi. Nitekim saldırgan grubun kalabalığı, ellerindeki öldürücü aletler ve o aletleri kullanış biçimleri saldırının öldürme amaçlı olduğunu ortaya koyuyor.

Burada planı bozan bir şey olmuştur. Atatürkçü öğrenciler, saldırgan grubu satır ve döner bıçaklarıyla silahlandıran ve Atatürkçü gençlere saldırtan gücün, hiç hesaba katmadığı bir direniş göstermiş ve canını ortaya koyarak canını kurtarmıştır. Atatürkçü gençler direnmese bu grubu silahlandıranların planı başarıya ulaşmış ve yerde Atatürkçü gençlerin ölüleri olmuş olacaktı.

Atatürkçülere Saldırılacağı önceden biliniyordu

Saldırı sonrası elde edilen bilgiler bunu teyit etmektedir.

Bu 20 örgüt saldırıdan iki gün önce yani 3 Mayıs günü bir araya gelmiş ve bu saldırı kararını oybirliğiyle almıştır. O andan itibaren saldırı aletleri temin edilmiş ve gruplar harekete geçirilmiştir.

Olay Emniyet istihbaratı ve jandarma istihbaratı tarafından izlenmiş ve tespit edilmiştir. 5 Mayıs günü Atatürkçülere saldırı olacaktır, saldırının boyutu ortadadır ve öldürme amaçlıdır hatta yeri bile bellidir: Barbaros Bulvarı!

Ama bu tuzağı bir tek Atatürkçü öğrenciler bilmemektedir, nitekim okula, hergün gittikleri gibi gitmişler ve savunmasız bir şekilde tuzağın ortasında bulmuşlardır kendilerini.

Satırlar üniversitede bir profösörün gözleri önünde dağıtıldı
Olayın hazırlanış boyutunu ortaya koyması açısından iki önemli nokta daha var.

Birincisi, 2 Mayıs Cuma günü, İstanbul Üniversitesi Öğrenci Kültür Merkezi’nde (ÖKM) toplanan bir grup vardır. Bu grup ÖKM olanaklarından faydalanan ama terör örgütlerine bağlı bir gruptur. ÖKM bahçesine gelmiş ve satır torbasını açıp satırları bahçeye sermiştir. Sonra yere serilen satırlar örgüt liderleri tarafından örgüt örgüt paylaştırılmıştır. Ve bu paylaşım üniversite yöneticisi bir profesörün gözleri önünde yapılmıştır. Ve o Cuma günü kullanılamayan satırlar ancak üç gün sonraki saldırıda kullanılabilmiştir.

Önemli noktanın ikincisi ise okulda kimlik kontrolünün yapılmamasıdır. Bilindiği gibi İstanbul Üniversitesi öğrenci olaylarının sık yaşandığı bir üniversitedir. Bu nedenle okula giren öğrenciler kimliklerini göstererek girmektedir. Ama bu olaylar başlamadan hemen önce okulda kimlik kontrolü yapılması kesilmiştir. Hatta saldırı sonrası dahi kimlik kontrolü yapılmamıştır. Ve polisin gözleri önünde satırlı öğrenciler okula girmiş, yeni provokasyonlara girişmişlerdir. Olay okul yetkililerine bildirilmiş, okul yönetimi Emniyet tarafından da uyarılmış buna rağmen okulda kimlik kontrolü yaptırılamamıştır.

Atatürkçülere Satırlarla Saldıranlar İtiraf ediyor

Ali: (İstanbul Üniversitesi, 1981 doğumlu) DEHAP’ın ilçelerden yüzlerce insan geldi. Aynı şekilde İstanbul’un bütün üniversitelerinden ve Beyazıt’ın kendi solcuları Beyazıt’ta toplandı ve yaklaşık 600 kadar solcu olduk. Merkez kampüste beklemeye başladık. Çok kötü bir görüntü vardı, sopalar orta yerde çıkartıldı falan... “Polis koruması olmadan okuldan çıkarlarsa, yolda yakalarız ve yaparız yapacağımızı” dedik.

Haftasonu toplantılar yapıldı, farklı gruplardan temsilciler geldi. Pazartesi günü erken saatte, Edebiyat Fakültesi’ne topluca girilmesi kararı alındı. Şu ünlü “eli sopalı” hikâyesine geleceğim... Böyle dönemlerde, kendi güvenliğinizi sağlayabilmek için yanınıza sopanızı da alıyorsunuz, biber gazını da... Çatışma dönemlerinde toplu giriş ve çıkışlar yapılır. Bizim açımızdan bunun tarifi, can güvenliğini sağlamak ve ADK’lıların okula girmesine engel olmaktı.

Postexpress: Okula Girerken kimlik kontrolü var mıydı?

Ali: Sabah 7’de geldiğinizde her şeyi, yani istediğiniz kadar adamı ve malzemeyi içeriye sokabilirsiniz. Molotof kokteyli de olabilir, satır da olabilir...

Postexpress: Yanınıza ne tür aletler aldınız?

Ali: Tahta sopalar, demir sopalar, birkaç tane satır, biber gazı spreyleri... (ADKF’lilerden bahsederek) Ceketlerini sararak senin sopa hamleni savuruyorlar. Çok eğitimli ve çok azimli adamlar. Adamın kafası yarılıyor, kan revan içinde, hâlâ saldırıyor. Normalde, bu tür çatışmalar iki-üç dakika sürer, dayak yiyeceğini anlayan taraf kaçar. Ama bu adamlar, dayak yiyeceğini anlasa da gelmeye devam ediyor.

Ahmet: (Yıldız Teknik Üniversitesi, 1982 doğumlu) Ben de orada yer aldım. Demir vardı elimde, yüz ifadem sinirli, allak bullak... Orda beni görseniz, “şuna bak, dün ‘savaşa hayır’ diyen biri şimdi nasıl davranıyor” denilebilecek bir hal.

Ayşe: Gazetelere baktığımızda, olay çok korkunç gösteriliyor. Tamam, satırdır, sopadır, günlük hayatta çok elimizde tuttuğumuz şeyler değil ama bu kadar uzak olduğumuz şeyler de değil. Saldırdık ama bu bence normaldi.

Mehmet: Bence de tamamen meşru.

Ayşe: Bu adamların dergilerinin adı TÜRKSOLU ama Deniz Gezmiş’in resmini kullanıyorlar, solun geleneksel değerlerini sahiplenmeye çalışıyorlar ve bunları “ulusal sol” diye bir tanımlamanın içine koyuyorlar. Bizim yarattığımız, bize ait şeyleri sonuna kadar kullanıyorlar. “Sen de solcusun o da solcu. Ulusalcılık kötü mü?” deniyor. Bütün bunları insanlara anlatmak zor.

Mehmet: Bu satır meselesi çok abartılıyor, özellikle medyada çok çıkıyor. Mesela, o çatışmada ya bir tane ya da iki tane vardı...

Hasan: Karşı taraf öyle olunca, sopayla olmuyor. Satırın psikolojik bir etkisi var... Bizde bir kişide olursa, karşı tarafa büyük bir darbe vurur. Bir satırlı elli kişiyi dağıtabilir psikolojik olarak. Çatışmada psikoloji çok önemli. Bunun için elimizde döner bıçağı vardı, satır vardı; vardı yani... Bundan sonra da eğer gerekirse olacak.

Ali: Merak etmeyin, biz eline sopa verdiğimiz adamı da, satır verdiğimiz adamı da çok dikkatli seçiyoruz...

Hasan: Onlara karşı silah kullanmak zorundayız. Bence bu bizim açımızdan çok meşru ve bundan sonra da kullanacağız.

Ahmet: Satır olayına döneceğim. Bu bence insani değildir, ben hümanist bir insanım ve bunu tartışmaya da gerek duymam. Çoğu kişi bence olayların içine girdikten sonra dışarıdan bakamıyor. Son olay da bence kötü oldu. Ama uzun vadede biz kaybettik bence. Savaş sırasında çok meşru bir zeminimiz, geniş bir tabanımız vardı. Eylemlerimiz geniş bir kesimin gözünde çok meşrulaşmıştı ve tam bu sırada mevcut düzen silahlarını çok güzel kullandı. Bir çeşit şah çekti bize. Biz de bir hamle yaptık ve diyelim ki şahı kaçırdık, ama bu bize çok fazla zarar verdi. Vezirimizi yedirdik.

Savaşa karşı gösterilerde politikleşmeye başlayan insanlar gerçekten şu anda korkuyorlar. Tam biz bir alan açmışken, üstümüze çöktü. Arkadaşlarıma savaş kötüdür mötüdür diye anlattığım zaman dinliyorlardı. Ama şimdi arkadaşıma “Olay öyle gelişmedi” dediğimde, “Nasıl gelişirse gelişsin, çok kötüydü” diyor. Artık kesinlikle o insanla bir şey paylaşabilmek mümkün değil.

Çok basit bir şey söyleyeceğim, ben sınıfa gittiğimde, televizyonda görüntümü gören bir arkadaş benim dediğime güvenir mi sizce? Ben kendim gördüm. Hayvan gibi çıkmışım. Elimde sopayla saldırıyorum, yüzüm gerilmiş.

(Postexpress Dergisinden alınmıştır)

Karanlık Gücü ortaya çıkartacak sorular

Şimdi tüm bu noktaları ortaya koyalım ve şu soruları yanıtlayalım:

1- Üniversitelerde Atatürkçü gençlerin faaliyetinden rahatsız olan ve kavga ortamı yaratmaya çalışanlar kimlerdir?

2- Tüm bu legal-illegal örgütleri ortak toplantıya davet eden kimdir?

3- Bu toplantıda neler konuşulmuş, kimler ne önermiştir?

4- Bu toplantıda saldırıda satır kullanılmasını kim önermiştir?

5- Satırları hangi örgüt temin etmiştir?

6- Olaydan önce İstanbul Üniversitesi’nde satır dağıtan hangi örgüttür?

7- İstanbul Üniversitesi’nde bu satır dağıtımını gören ve buna karşı çıkmayan üniversite yöneticisi profesör kimdir?

8- İstanbul Üniversitesi’nde kapıda kimlik kontrolü yapılmasını kaldıran emri hangi üniversite yöneticisi vermiştir?

9- Emniyetin okulda arama yapma önerisini reddeden İstanbul Üniversitesi yöneticisi kimdir?

10- Tüm bu olacakları haber alan Emniyet istihbaratı Atatürkçü öğrencileri neden bilgilendirmemiş ve uyarmamıştır?

11- Saldırıya katılan, elinde satırla görüntülenen ve satırlarda parmak izlerine rastlanan ve terör örgütlerine mensup dört öğrenci nasıl olmuş da serbest bırakılmıştır?

2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder