TANZİMAT SONRASI OSMANLI DEVLETİNDE KAZA., İlçe YÖNETİMİ BELEN ÖRNEĞİ BÖLÜM 2
Belen, Müracaatlar doğrultusunda, 1878 yılında birinci sınıf bir kaymakamlık merkezliğinden ikinci sınıf bir kaymakamlık merkezine tahvil edilmiş
(BOA, İ. DH: 770/62757) ve 13 Mart 1879 (1 Mart 1295) tarihinde de İskenderun; Aşkarbeyli, Güvgüb ve Akçay köyleriyle birlikte Belen’den ayrılarak
müstakil bir kazaya dönüştürülmüştü. Yapılan bu idarî düzenleme bir kısım Belen ahalisini mağdur etmişti (Ürkmez, 2012: 32). Bunlardan bazılarının haneleri
Belen’de olduğu halde, arazileri, İskenderun’a bırakılan köylerin sınırları içerisinde kalmıştı.
Bu nedenle 48 kişi, 4 Mart 1881 tarihli bir dilekçe ile Adliye Nezaretine müracaatta bulunmuşlardır. Dilekçelerinde, İskenderun kazası sınırları içerisinde
kalan mülkleri hususunda haklarını arayabilmeleri için İskenderun İdare Meclisi ve Bidayet Mahkemesinde Belen ahalisinden iki üyenin bulunmasını talep
etmişlerdi (BOA, ŞD: 2217/22).
Ancak bu talep Şura-yı Devlet tarafından mevcut usule aykırı olduğu gerekçesiyle reddedilmişti (BOA, ŞD: 2217/22; Ürkmez, 2012: 34).
Belenliler yeni düzenlemeyi tarihi de referans göstererek hoş karşılamadıklarını ifade etmişlerdir. Çünkü İskenderun, 3-4 yüzyıldır Belen’e tâbi bir yerdir.
Onlara göre büyüklük olarak diğer kazaların bir nahiyesi derecesinde olmayan bir kazanın ahali ve emlaki iki kazaya ayrılmamalıydı. Ayrıca eskisi gibi bu
yerlerin Belen’e bağlanması, hazineye senelik 200.000 kuruştan fazla tasarruf sağlayacaktır (BOA, ŞD: 2217/9)7. Belenlilerin talebine rağmen İskenderun,
Osmanlı Devleti’nin hakimiyetinden çıkıncaya kadar kaza statüsünü devam ettirmiş, Belen ise sürekli güç kaybederek, ekonomik olarak zayıflamıştır. Ticarî
faaliyetlerin tamamına yakını İskenderun İskelesi’nde cereyan ettiği için Belen’in sadece geçit ve güvenlik açısından ehemmiyetini koruduğunu söylemek
mümkündür.
Bu güç kaybı farklı zamanlarda Belen’in idarî olarak aleyhine tekliflerin ileri sürülmesine neden olacaktı. 1877-1878 Osmanlı Rus Harbi’nden sonra Ermeni
meselesinin uluslararası bir sorun olması ve Ermenilerin çetecilik faaliyetlerine başlaması üzerine, İskenderun Körfezi’nde bulunan bazı noktalar,
çetecilik yapan Ermeniler tarafından ikmal noktası olarak kullanılmaktaydı (Ürkmez, 2013: 903-904). Bu sebeple Halep valileri, zaman zaman bölgelerinde
cereyan eden yasa dışı hadiseleri engellemek için askerî ve idarî tedbirler almaktaydılar. 1882 yılında ehemmiyetli bir nokta ve kaçakçıların mühimmat ve
zararlı evrak naklettikleri bir muhit olması nedeniyle Süveydiye’nin müdürlük yapılarak, buraya muktedir ve dolgun maaşlı bir müdürün atanması talep edilmişti (BOA, ŞD: 2218/19).
Ancak böyle bir idarî düzenleme, öncelikli olarak ilave malî kaynak gerektirmekteydi. Vali, kaynak olarak lüzumu olmayan Belen kazasının
nahiyeye tahvil edilerek İskenderun kazasına bağlanmasını, açığa çıkacak meblağın da Süveydiye’ye tahsis edilmesini önermişti.8
Benzer bir teklif, 1886 senesinde de yinelenmişti. Cebel-i Seman nahiyesinin gelişip büyümesinden dolayı kazaya tahvil edilmesi düşünüldüğü sırada
(BOA, DH. MKT: 1408/1)9 yine malî kaynak olarak, Belen’in nahiyeye tahvil edilerek müdürlükle idaresi gündeme gelmişti.
Ancak Cebel-i Seman, üçüncü sınıf bir kaza yapılmasına rağmen, her iki teklif de Belen’in stratejik konumundan dolayı, güvenlik sorunlarına yol açacağı gerekçesiyle reddedilmişti (BOA, DH. MKT: 1408/1; BOA, DH. MKT: 1418/76).
Kaza statüsünün ortadan kalkma korkusu Belen’in peşini bırakmıyordu. Belen’in idarî yapısıyla ilgili çeşitli teklifler yapılmaktaydı. Mesela Halep Valisi Osman
Paşa’nın, Belen’deki kaymakamlığın lağvıyla, Hamam tarafında yeni bir kazanın teşkil edilmesi yönünde müracaatta bulunduğu, Belen ahalisi tarafından
öğrenilmişti. Belen ileri gelenleri, 1887 yılında Sadarete bir mahzarla müracaat ederek Belen’in statüsünün korunmasını talep etmişlerdi (BOA, ŞD: 2221/11)10.
Aynı dönemde Halep Vilayeti İdare Meclisi, Belen’in eski önemini kaybettiğine binaen oranın İskenderun’a ilhak edilerek müdürlüğe tahvil edilmesini istiyordu.
Ortaya çıkacak gelir ve kadro ile de Halep-İskenderun arasında bulunan Ömerağa köyünde bir hükümet konağı inşa edilecek, Belen’deki kaymakamlık heyeti de oraya nakledilecekti. Ancak Halep Valisinin bölgeye yaptığı gezi sonrasında, Belen’in kaza statüsünün ortadan kaldırılmasının güvenlik, ahalinin itirazı ve o yıl yaşanan kuraklığın yol açtığı malî bunalım nedeniyle mümkün olamayacağını belirtmesi üzerine bu fikirden vazgeçilmiştir (BOA, ŞD, 2221/15).
Belen sakinleri, yaşadıkları yer hususunda yapılacak idarî düzenlemelere kayıtsız kalmamış, itirazlarını anında yerel yönetime veya İstanbul’a iletmişlerdir.
İtirazlarının, etkili olduğu yukarıdaki örnekten de anlaşılmaktadır.
Halep vilayet yönetimi, bu talepten beş yıl sonra 1891 senesinde Dahiliye Nezaretinden, ticareti ve ziraatı gün geçtikçe gelişmekte olan Antakya’nın
mutasarrıflık yapılarak Cebel-i Seman, Menbic ve Belen kazalarının müdüriyete çevrilmesini talep etmiştir. Bu sayede bölgede gelişme sağlanacağını iddia
etmiştir.
Ancak Halep vilayetinin bu talebi Şura-yı Devlet tarafından uygun bulunmamıştı (BOA, ŞD: 2230/14; BOA, DH. MKT: 1890/38; BOA, ŞD: 2230/14).
Aslında her idarî düzenleme Belen’in aleyhine gelişmemekteydi. 6 Eylül 1896 (28 Ra 1314) tarihinde yapılan idarî düzenlemede, Dereçınar, Bozhöyük,
Karayapu, Pırtılı, Basıyurt, Belenkoz, Zengi, Çamsarı, Tosun Höyüğü, Karamankaş ve Güzelce isimli 11 köy Harim ve Hassa kazalarından ayrılarak Belen kazasına bağlanmıştı (BOA, İ. DH: 1338/23).
Bu değişiklik hem askerî hem de mülkî açıdan gerekli görülmüştü.
Bundan önce bahsi geçen köylerin ahalisi devlete ödemekle yükümlü oldukları vergileri (tekâlif-i emiriye) Harim kazasına, şer’i vergileri (aşar ve ağnam)
ise Hassa kazasına ödemekteydiler. Ancak tamamı mesafe olarak Belen’e daha yakındı. Aslında Halep İdare Meclisi, Dereçınar köyünün ve diğerlerinin tekâlif-i
emiriyyelerinin, aynı şer’i vergilerde olduğu gibi Hassa kazasına bağlanmasını düşünmüştü. Ancak Çınar köyünün ileri gelenlerinin itirazı ve şikâyeti üzerine
bu köylerin Belen’e bağlanması yönünde görüş beyan edilmiştir (BOA, İ. DH: 1338/23). Belen İdare Meclisinin aynı husustaki tutanağı da kararın bu şekilde
sonuçlanmasında etkili olmuştur denilebilir. Belen yönetiminin hazırladığı tutanağa göre; Bozhöyük köyü Harim’e 18, Belen’e 6; Karayapu köyü Harim’e 18, Belen’e 7, Dereçınar köyü Harim’e 18, Belen’e 6, Pırtılı köyü Harim’e 18, Belen’e 6, Yassıyurt ve Belankoz Harim’e 10, Belen’e 6, Zengi köyü Harim’e 12,
Belen’e 6 saat mesafedeydi. Çamsarı köyü (BOA, İ. DH: 1338/23)11 Hassa’ya 6,5, Belen’e yarım saat, Tosunhöyük (Hassa’ya bağlı) Hassa’ya 6,5,
Belen’e 5,5, Karamankaş12 köyü Hassa’ya 6, Belen’e 5, Güzelce (BOA, İ. DH: 1338/23)13 köyü Hassa’ya 9,5, Belen’e 4,5 saat mesafeydi (BOA, İ. DH: 1338/23).
Belen’e 3 ve Antakya kazasına 9 saat mesafede olan, vergileri Belen kazası tarafından tahsil edilip, yalnız nüfusça olan muamelatı Antakya’da yapılan
Kömürçukuru ve Gölbaşı köylerinin nüfus işlemleri de 2 Ağustos 1898 (14 Ra 1316) tarihinde Belen kazasına bağlanmıştır.
Bu ikili yapı özellikle askerî işlemleri zorlaştırmaktaydı, zaten ahalinin talebi de bu yöndeydi (BOA, İ. DH: 1356/34). Ancak Hassa kazasından ayrılarak Belen’e bağlanmış olan Çöşlü nahiyesi köylerinden bazılarının Hassa’ya bağlanmasına dair Adana vilayeti tarafından Dahiliye Nezaretine müracaatta bulunulmuştur (BOA, DH. TMIK. S: 59/42). Meşrutiyetin ilanından yirmi gün önce, Belen’in müdüriyete dönüştürülerek, kaymakamlığın, 12 saat mesafede olan Mursal-zâde Mustafa Paşa (Efe, 2013a: 155-169) ile Genç Ağa’nın oğullarının çiftliğinin merkezi olan Hamam köyüne nakledileceği Belen ahalisi tarafından işitilmişti. Bunun üzerine Belen’in Muhlisali, Bakras, Şembük, Kilise ve Hamar mahallelerinin muhtarları öncülüğünde hazırlanan bir dilekçede, Suriye ve Irak topraklarının kilidi, Arabistan’ın ana yolu, Gavur Dağının en mühim geçiş noktası olup doğal bir müstahkem kale görünümünde olan Kanuni’nin 960 (1552-1553) yılında bina ettiği cami, hamam, han, imaret, dükkân, bünyad inşa ederek vakıf bağladığı, hâl-i hazırda 5 mahalle ve 50 köyden oluşan bu yerdeki hükümetin naklinin, ahalinin dağılmasına ve 100.000 lira kıymetinde bulunan Kanunî vakıflarının yok olmasına sebep olacağı ifade edilerek kazanın statüsünün korunması talep edilmiştir (BOA, DH. TMIK. S: 74/41)14. Geçiş noktası olması hasebiyle güvenlik açısından önemi ve bu mahzarın da etkisiyle Belen’in idarî yapısında bir küçülmeye gidilmeyip, kaza konumu devam ettirilmiştir.
1907-1908 (Rumî 1323)’de, Rumeli muhacirlerinden olup, Belen kazasına getirilmiş olan 28 hane muhacire, Belen’in Karadurmuşlu köyü yakınında 2.000
dönüm arazi verilmiş ve 15 hane inşa edilmiştir. 28 Hane nüfusun kayıt ve tescil işlemleri yapıldıktan sonra bu mevki, 1 Eylül 1913’te bağlı olduğu
Karadurmuşlu köyünden ayrılarak Belen’e bağlı müstakil bir köye dönüştürülmüştür. Köye, Sultan Mehmed Reşad’a izafeten Reşadiye15 ismi verilmiştir (BOA, İ. DH: 1500/64). Bu köy Hatay’ın Türkiye Cumhuriyeti’ne ilhakından sonra Kırıkhan kazasının teşkiliyle Kırıkhan’ın Acemli köyüne mahalle muhtarlığı olarakbağlanmıştır (Şaşmaz, 2014: 191).
1910 yılında Halep vilayeti dahiline bir teftiş gezisi düzenleyen Halep Valisi Hüseyin Kâmil, Belen kasabasının ne için bir kaza merkezi ittihaz idilmiş
olduğunu anlayamadığını ifade etmiştir. Ona göre burasının büyükçe bir köyden farkı yoktu. İskenderun’un Belen’e bir buçuk- iki saat mesafede olması, orada
bir kaza merkezini gereksiz kılmaktaydı. Vali, Belen kazasının hiçbir açıdan bir ehemmiyete sahip olmadığını, ve Belen’in nahiyeye tahvil edilmesi gerektiğini
düşünmekteydi (BOA, DH. İD: 44.1/30).
I. Dünya Savaşı sırasında Belen’in kaza statüsünün sonlandırılmasına ve yeni teşkil edilecek Kırıkhan kazasına bağlanmasına dair bir kanun hazırlanmışsa da
1 Mart 1919 tarihinden sonra yürürlüğe girmesi kararlaştırılan kanunun uygulanması, Fransız işgalinden dolayı mümkün olmamıştır (Meclis-i Mebusan Zabıt Ceridesi, 1334: 589-593). Belen, I. Dünya Savaşı’nı nihayete erdiren Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan sonra 6 Kasım 1918’de geçici olarak Halep vilayetinden ayrılarak Adana vilayetine bağlanmıştır (BOA, HR. SYS: 2460/94).
Ancak kısa bir süre sonra Fransızlar tarafından işgal edilmiş ve yeni bir idarî düzenlemeye tâbi tutulmuştur. Fransa Yüksek Komiserliği tarafından hazırlanan,
27 Kasım 1919 tarihli kararnameye göre Belen; Antakya, Harim, Reyhaniye ve İskenderun kazalarıyla birlikte özerk İskenderun sancağının bir parçası olmuştur.
İskenderun sancağı, özelliğini kaybetmeden 1 Eylül 1920’de de Halep Hükümetine bağlanmıştır (Ada, 2005:83).
Daha sonra yapılan idarî düzenlemede, özerk sancaktaki kaza sayısı Antakya, Kırıkhan ve İskenderun olmak üzere üçe düşürülmüştü.
Bu düzenlemede Belen, Kırıkhan kazasına bağlı bir nahiye idi (Yorulmaz, 2001: 238). İskenderun sancağının Hatay vilayeti olarak Türkiye Cumhuriyetine
bağlandığı tarih olan 1939 yılına kadar Belen’in idarî yapısı bu şekildeydi.
Hatay’ın Türkiye Cumhuriyeti sınırlarına dahil olmasından sonra 7 Aralık 1953’te ülke genelinde mevcut nahiyelerden kırkının tam teşkilatlı nahiye haline
getirilmesi kararlaştırılmıştır. Bu kanunun tatbik edildiği yerlerden biri de Hatay vilayetinin İskenderun kazasına tâbi Belen’di. Kanunla, Belen nahiyesini
teşkil eden köyler şöyleydi: Belen (bu muhtarlığa mahalle halinde bağlanmış Atık, Halilbeyyaylası), Benlideresi, Müftüler (bu muhtarlığa mahalle halinde
bağlanmış, Kaşmer, Kökçekli), Şenbük (bu muhtarlığa mahalle halinde bağlanmış, Kanlıdereyaylası, Ballıkastalyaylası), Çakallı, Kıcı, Soğukoluk, Çerçikaya, Sekerek, Kömürçukuru, Bakras. Tahtaköprü köyü de bir ara Belen’e bağlanmışsa da buraya uzak oluşundan dolayı 27 Eylül 1956’da aynı vilayetin merkez kazasının Bedirge nahiyesine bağlanmıştır (Şaşmaz, 2014: 177, 189, 190).
9 Mayıs 1990’da İskenderun ilçesine bağlı Belen bucağı, çıkarılan bir kanunla kendine bağlı 10 köyü ihtiva edecek şekilde ilçeye tahvil edilmiştir.
Belen’in ilçe yapıldıktan sonra sınırları içerisinde kalan köyler şunlardır: Benlidere, Çakallı, Çerçikaya, Karapelit, Kıcı, Kömürçukuru, Müftüler, Ötençay,
Güzelyayla, Şenbük (Şaşmaz, 2014: 210-215). 12 Kasım 2012’de yayınlanan Büyükşehir Yasası ile Hatay’ın Belen ilçesine bağlı köyler Belen’in mahalleleri
olmuştur (Resmî Gazete, 6 Aralık 2012: 28489).
3 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder