15 Ekim 2018 Pazartesi

MHP, AKP'nin Koltuk Değneği mi?

MHP, AKP'nin Koltuk Değneği mi? 


Alaettin Parmaksız 
21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü  
Politik-Sosyal-Kültürel Araştırmalar Merkezi
26 Ağustos 2007 Pazar

İtiraf etmeliyim ki bu başlığı atarken kendi kendime çok düşündüm. Hatta başlığı birkaç defa değiştirdim. Ancak yaşanan süreci göz önüne getirdiğim zaman da 
farklı bir başlık seçemedim. Bu yazıyı okuyan ve MHP’ye oy veren birçok kişi de bana kızacak

Ancak MHP'nin politikalarını ve sonuçlarını objektif olarak göz önünde bulundurursa lar sanırım onlarda bana hak vereceklerdir.

 22 Temmuz öncesi Türkiye'nin karşı karşıya bulunduğu durum karşısında hayatında hiç MHP'ye oy vermemiş belki de bir daha asla vermeyecek insanlar MHP'nin Meclise girmesi için çalıştılar. Onları MHP'ye destek olmaya iten ana düşünce artık sağ sol kavramlarının kalmadığı, küreselleşmeden Türkiye'yi korumanın tek yolunun kendilerini Milliyetçi ve Ulusalcı olarak tanımlayan partilerin parlamentoda yer almalarıydı. Bunun için ortak noktaları ise ülkenin ve milletin bölünmez bütünlüğü, anayasada esasları belirlenmiş Cumhuriyetin korunması, Kıbrıs gibi, Sözde Ermeni Soykırımı gibi, Amerika ile ilişkiler gibi, Kuzey Irakta bir Kürt Devletinin kurulması gibi, Türkmenlerin asgari insan haklarına sahip olarak güvenlik içinde yaşamaları gibi, AB'nin ikiyüzlü dayatmalarına karşı olma gibi, ABD'nin BOP politikasına karşı olmak gibi dış konularda, bölücü terör örgütüne karşı yapılacak mücadele gibi, Cumhuriyet karşıtlarının devleti ele geçirilmesinin önlenmesi gibi, Türk ekonomisinin borç batağından kurtarılması gibi temel iç konularda ki öngörülen tutumlarıydı. 

22 Temmuz seçimleri öncesi yapılan propaganda döneminde AKP yaptığı propagandalarda DTP ile MHP'yi aynı kefeye koymuş, hatta DTP' in Meclise 
girmesine itiraz etmezken MHP için bunlar meclise girerse kavga olur bunlara oy vermeyin diye propaganda yapmış ve saldırıyı o kadar ileri götürmüştür ki MHP 
için bunlara Mecliste selam bile vermeye değmez diyecek kadar haddini aşmıştı.

Seçim günü akşamı ERDOĞAN tek başına iktidarı kazanmasına rağmen Cumhurbaşkanlığında istediği sonucu alamadığını görünce bildiği en iyi şeyi 
yaparak eski fikirlerinden çark ederek Cumhurbaşkanlığı için bütün partileri kapsayacak şekilde diyalog geliştireceğini açıklamış, parti liderlerini arayarak 
en kısa zamanda kendileri ile görüşeceklerini belirterek uzlaşma ortamı yaratmıştır. Hatta haklı olarak Bahçeli Erdoğan'la telefonla dahi görüşmemiştir.

 AKP de GÜL aday olduğu takdirde uzlaşmanın sağlanamayacağını gören başta Erdoğan olmak üzere bazı partililer ve onların güdümündeki medya Gül'ün 
adaylıktan çekilmesi kampanyasını başlatmak üzereyken MHP'nin açıklaması gelmiştir. Biz meclise gireceğiz. AKP kimi isterse Cumhurbaşkanı seçsin. 
Şüphesiz Siyasi Partilerin asli görevleri meclise girip ülke yararları doğrultusunda politikalar üretilmesine katkıda bulunmaktır. Ancak bu ne olursa olsun biz meclise gireriz demek yerine bazen de girmeyerek te sağlanabilir.

 MHP Meclise girmekle Gül'ün Cumhurbaşkanı olmasına koltuk değneği olmuştur. Oy vermemek bir şey ifade etmez. Çünkü onların ihtiyacı olan MHP nin oyları 
değildi. Şimdi MHP oy vermese bile meclise girerek Gül'ün Cumhurbaşkanı olmasının yolunu açmış, Bahçeli'nin açıklamasından sonra Başbakan bir daha 
uzlaşma lafını ağzına almamış, yine en iyi bildiği şeyi yapmış millet önünde verdiği sözden çark etmiştir.

 MHP Meclise girerek Gülün izlediği AB politikalarına, Irak politikalarına, Annan planına, ABD karşısında izlenen teslimiyetçiliğe, Kuzey Irak ta bir Kürt 
Devletinin kurulmasına, PKK ya karşı izlenen politikalara dolaylı destek vermiştir. Şimdi televizyonlarda çıkıp bizim ilkelerimiz var diye yaptıkları hatayı telafi etmeye çalışıyorlar. Aynı hatayı 2002 öncesi idam cezasının kaldırılmasında da yapmışlardı. Biz idamın kaldırılmasına oy vermeyiz siz istiyorsanız kaldırın. Kaldırdılar. Günahı kime kaldı? MHP'ne. Hâlbuki milliyetçiliği kendisine şiar edinmiş parti kurum ve kişiler ben oy vermedim diyerek sorumluluktan kurtulamazlar. Ülke ve millet yararına olmayan konularda sadece oy vermemek yetmez onun gerçekleşmemesi için de gerekli çabaları göstermek zorundadır.

 Aslında Gül veya başka AKP linin seçilmesinin sistemin çalışması açısından pek bir farkı olmayacaktı. Köksal Toptan Meclis Başkanı seçildi de ne oldu? 
Cumhurbaşkanı kabineyi onaylamayınca Meclis Başkanlık Divanın Cumhurbaşkanını ziyaret programını iptal etti.Felsefe aynı oyuncular farklı. Ama burada Gül'ün durumu biraz farklıydı. Bu farkı yaratan yaklaşık 1970'lerden beri yürütülen karşı devrimin içinde ve öncü kuvvet olarak bulunan Gül'ün Cumhurbaşkanı olmasının onlar açısından bütün kalelerin zapt edilmesi ve son kalenin fethedilmesi anlamı taşıyordu. İşte MHP bunu sağladı. Yarın seçim meydanlarında yine karşısına çıkarılacaktır. Tıpkı idam cezasının kaldırılması gibi.

 Benim Milliyetçilikten veya ulusalcılıktan anladığım ilk şey ülke ve millet menfaatleri söz konusu olduğu zaman bireysel menfaatler veya kurumsal 
menfaatlerin göz önüne alınmamasıdır.Devlet Bahçeli gerek 2002 seçimlerine giderken, gerekse Meclise girme konusunda hiçbir yetkili kurulları toplamadan 
kendisi karar alıp açıklamakta ve beyni özgür diye düşündüğümüz ve milliyetçiliği siyasal anlamda temsil etmekle sorumlu Milletvekilleri ve parti 
yöneticileri aynen uygulamaktadırlar. Yoksa ben mi milliyetçiliği anlamadım? 

Örneklerimi yanlış zaman gösterecek. 

Sayın Bahçeli Çiçek Bahçesini Sever, Gül' Hayırlı olsun iyi Kokar.

http://www.21yyte.org/tr/arastirma/politik-sosyal-kulturel-arastirmalar-merkezi/2007/08/26/907/mhp-akpnin-koltuk-degnegi-mi
..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder