23 Ekim 2018 Salı

ABD NİN IRAKTAN ÇEKİLMESİ VE TÜRKİYEYE ETKİLERİ BÖLÜM 1

ABD NİN IRAKTAN ÇEKİLMESİ VE TÜRKİYEYE ETKİLERİ  BÖLÜM 1


Doç. Dr. Cenap ÇAKMAK 
Fadime Gözde ÇOLAK 
RAPOR NO: 29 
İSTANBUL 
2011 
BİLGESAM YAYINLARI 

Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi 
Mecidiyeköy Yolu Caddesi (Trump Towers Yanı) 
No:10 Celil Ağa İş Merkezi Kat:9 Daire:36-38 
Mecidiyeköy / İstanbul / Türkiye 
Tel: +90 212 217 65 91 Faks: +90 212 217 65 93 

Atatürk Bulvarı Havuzlu Sok. No:4/6 
A.Ayrancı / Çankaya / Ankara / Türkiye 
Tel : +90 312 425 32 90 Faks: +90 312 425 32 90 
www.bilgesam.org 
bilgesam@bilgesam.org 
Copyright © ŞUBAT 2011 

Bu yayının tüm hakları saklıdır. Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin izni olmadan elektronik veya mekanik yollarla çoğaltılamaz. 

SUNUŞ 

Dünya’daki ve yurt içindeki gelişmeleri takip ederek geleceğe yönelik öngörülerde bulunmak; Türkiye’nin ikili ve çok taraflı uluslararası ilişkilerine ve güvenlik stratejilerine, yurt içindeki siyasi, ekonomik, teknolojik, çevresel ve sosyo-kültürel problemlerine yönelik bilimsel araştırmalar yapmak; karar alıcılara milli menfaatler doğrultusunda gerçekçi, dinamik çözüm önerileri, karar seçenekleri ve politikalar sunmak Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi (BİLGESAM)’nin kuruluş amaçları arasında yer almaktadır. BİLGESAM, Bilge Adamlar Kurulu’nun ilk toplantısında alınan kararlar doğrultusunda, yukarıda aktarılan amaçları gerçekleştirmek üzere, çeşitli konularda raporlar hazırlamaktadır. 

ABD’nin 2003’te Irak’ı işgaliyle farklı bir döneme giren Ortadoğu bölgesinin, Amerikalı muharip güçlerin 2011 yılı sonunda bu ülkeden çekilmesiyle yeni bir sürece gireceği beklenmektedir. ABD’nin Irak’tan çekilmesi gerek ülke içindeki dinamikleri gerekse bölge genelindeki dengeleri etkileyebilecek bir gelişmedir. Irak’ta yaşanabilecek siyasi istikrarsızlık, güç boşluğu ve kuzeydeki özerk yapının gelecekte bağımsız olma ihtimali Ortadoğu siyaseti açısından önemli sonuçlar doğurabilir. Sürecin özellikle Kuzey Irak açısından doğurabileceği sonuçları, çekilmenin Türkiye için önemine işaret etmektedir. 

“ABD’nin Irak’tan Çekilmesi ve Türkiye’ye Etkileri” raporu; ABD’yi 2011 sonunda Irak’tan çekilmeye sevk eden sebepleri, çekilmenin Kuzey Irak üzerinden Türkiye’yi etkileyebilecek muhtemel sonuçlarını incelemekte ve kuzeydeki özerk yapının self determinasyon ilkesini uygulama olasılığını uluslararası hukuk perspektifinden değerlendirmektedir. 

Raporu, ABD sonrası Irak’ın doğuracağı sonuçların Türkiye’deki karar alıcılar tarafından iyi tahlil edilmesine ve milli menfaatler doğrultusunda isabetli kararlar alınmasına hizmet edeceği ümidiyle dikkatlerinize sunar, raporu hazırlayan Doç. Dr. Cenap Çakmak ve Fadime Gözde Çolak’a ve yayına hazırlık sürecinde katkı sağlayan BİLGESAM personeline teşekkür ederim. 

Doç. Dr. Atilla SANDIKLI 
BİLGESAM Başkanı 


ABD’NİN IRAK’TAN ÇEKİLMESİ VE TÜRKİYE’YE ETKİLERİ 

ÖZET 

Irak’ın 2003’ten beri devam eden işgalinin ABD’nin muharip güçlerini çekmesiyle 2012’de son bulması bekleniyor. ABD’nin Irak’taki varlığı bölgede bir denge oluşturmuş, ancak bu dengenin ABD’nin çekilmesinin ardından hangi yönde ve nasıl bir değişiklik geçireceği kaygıları doğmuştur. Konuyla ilgili en büyük kaygı ABD’den sonra oluşabilecek sorunların önce Irak’ın, ardından da bölgenin geleceğini etkileyebilecek olmasıdır. Sürecin daha anlaşılır bir hal alabilmesi adına ABD’yi 2011 sonrası Irak’tan çekilmeye zorlayan sebepler ele alınmalı; Irak’ın iç dinamiklerinin bu süreci nasıl etkileyebileceği ve muhtemel sonuçları değerlendirilmeli; bu sonuçların özellikle Kuzey Irak konusunda Türkiye’yi etkileyebilecek tarafları ortaya konmalı ve tüm bu sürecin uluslararası hukuk adına ne ifade ettiği incelenmelidir. 

ABD Irak’tan Neden Çekiliyor? 

2008 yılında imzalanan SOFA (Status of Forces Agreement) anlaşmasına göre, ABD 31 Aralık 2011 tarihinde askerlerinin tamamını Irak’tan çekmiş olacaktır. Bu anlaşmanın ABD tarafınca yerine getirilmeyeceğine dair şüpheler bulunmaktadır. Ancak, Obama yönetimi anlaşma maddelerinde bulunmamasına rağmen muharip unsur bırakmama ve mevcut asker sayısını da azaltma kararı almıştır. ABD’yi Irak’tan çekilmek için bu kadar istekli davranmaya sevk eden nedenler şu şekilde sıralanabilir: 

. Uluslararası ortamın işgalin sürdürülebilirliğine daha fazla müsaade etmemesi ve bu durumun ABD’nin hareket kabiliyetini kısıtlaması ve yükümlülüklerini artırması; 
. Irak’ta 2007’den bu yana iyileşmenin söz konusu olması, güvenlik sorununun yönetilebilir bir hal alması; 
. İşgalin meşruiyetinin Amerikan kamuoyunda zayıflaması, somut sonuçların elde edilemediğinin düşünülmeye başlanması, kitle imha silahlarının bulunmaması, 
  ABD’nin askeri kayıpları, 11 Eylül’ün psikolojik etkisini yitirmesi; 
. Obama’nın seçimlerden önce Irak sorununu çözeceğini belirtmesi; 
. ABD ekonomisinin işgalin maliyetinden ötürü oldukça etkilenmiş olması. 

ABD’nin Irak’tan Çekilmesi ve Muhtemel Etkileri 

ABD’nin Irak’tan çekilmesi ABD’nin Irak’tan tamamen vazgeçtiği anlamına gelmemekte, aksine değişen koşulların etkisiyle bölgede üstlendiği rolün mahiyetinin değiştiğini ifade etmektedir. Irak’ta kalmaya devam edecek Amerikan askerinin destek amaçlı bir görevi olacağı ve bir yandan da ABD çıkarlarını korumaya devam edeceği açıktır. Ancak ABD tamamen bölgeden çekilmese de 2012 yılından itibaren Irak’ın karşılaşabileceği pek çok sorun bulunmaktadır. 

. Muhtemel bir güç boşluğu yaşanacaktır. Hiçbir ABD askerinin bulunmadığı bölgelerde silahlı grupların cesaret kazanması muhtemeldir. Özellikle kısa vadede Irak’ta siyasi istikrarın sağlanması yönünde umut olabilecek işaretlerin olmaması güç boşluğu ihtimalini kuvvetlendirmektedir. 
. Nuri el Maliki gibi liderlerin totaliter eğilimlere sahip olması ve Irak’ın ABD’den sonra nelerle karşılaşabileceğinin muğlâk olması gibi bir durum da söz konusudur. 
. Kuzey Irak işgalin başlamasından bu yana geçen süreçte otonom bir yapıya ulaşmıştır. 

Bu sürecin bağımsızlıkla sonuçlanması kısa ve orta vadede mümkün görünmemektedir. Uzun vadede ise bağımsızlığın gerçekleşme ihtimali ABD’nin 
çekilmesinden sonra oluşan güç boşluğunun bir sonucu olarak ortaya çıkabilir. 

Kuzey Irak’ta Bir Kürt Devleti Kurulabilir mi? 

Irak’ı gelecekte neyin beklediği konusunda Türkiye’yi en çok etkileyebilecek dinamik bu ülkenin kuzeyindeki siyasal oluşumun ne yönde gideceğidir. ABD’nin işgali ile birlikte otonom bir statü kazanan Kuzey Irak için sorulan sorular bu oluşumun bağımsız bir devlet olup olamayacağı yönündedir. Bu sorular, iç politikasında yaşadığı sorunlardan ötürü Türkiye için özel bir anlam ifade etmektedir. Türkiye, Kuzey Irak’ta otonom bir Kürt yönetimin kurulmasının ardından yaşanacak değişimin anayasal düzlemde gerçekleşmesi sonucunda alacağı şekle saygı göstereceğini ima etmişti. Öte yandan Türkiye’nin bu tutumunun sınırları da bilinememektedir. 

. Bağımsız bir Kürt devletinin kurulmasının kısa vadede mümkün olmadığı, Kürt yönetiminin böyle bir hedefinin bulunmadığını belirtmesi bu süreçte en önemli 
noktalardan biridir. Öte yandan, özerk bir yapı ile sınırlı olduğu anlaşılan mevcut hedefin uzun vadeli olmadığı ve bağımsız bir Kürt devleti fikrinden tamamen 
vazgeçtiklerini gösterir bir durumun da söz konusu olmadığı açıktır. 
. Uluslararası ortamın ve kimi yapısal engellerin varlıkları dikkate alındığında, Barzani’nin self determinasyon ilkesine yaptığı vurgular kısa dönem için bağımsızlık isteğine işaret etmemektedir. Bu engeller temelde bölünmüş bir Irak devletinin ABD ulusal çıkarlarına uymayacağı, özellikle İran’ın bölgedeki etkisini artırabilecek bir ortam oluşturması sebebiyle mümkün olamayacağı açıktır. 
. Siyasi duruma ek olarak, self determinasyon ilkesi bölge için telaffuz edilmeye başlansa da, uluslararası hukuku ilgilendiren teknik yönü açısından bu ilkenin ne 
ölçüde gerçekleşebileceği tartışmalıdır. 

Türkiye’nin Bölünme Riski Nedir? 

Irak’ta bağımsız bir Kürt devleti kurulması özellikle güvenlik ve PKK terör örgütü bağlamında ilave sorunlara neden olabilir ki bu da akıllara Türkiye’nin bölünme riskini getirmektedir. Ancak bu ihtimalin oldukça düşük olduğunu da göz önünde tutmak gerekir. 

. Bu ihtimallerin gerçekleşebilmesi konusunda öncelikle Kuzey Irak’ta kurulacak Kürt devletinin Türkiye Kürtleri için bir cazibe merkezi haline gelmesi ve PKK terör örgütünün silahlı mücadeleye bu durum üzerine yeniden başlaması ihtimali bulunmaktadır. 

Temel Uluslararası Hukuk İlkeleri 

. Devletlerin egemenlik haklarına saygı ve iç işlerine karışmama ilkesi konuyla ilgili temel ilkeler arasındadır. 
. Self determinasyon ilkesi de 20. yüzyıla damgasını vurmuş olmasına rağmen yukarıdaki ilkeleri ihlal edecek biçimde uygulanmamıştır. Ancak 2. Dünya Savaşı’ndan itibaren özellikle insan hakları, hukukun üstünlüğü ve demokrasi rejiminin öneminin artmasıyla devletlerin egemenliği ile ilgili bu kavramlar daha fazla sorgulanmaya başlamıştır. Yine de self determinasyon ilkesi ile ilgili net sınırlar bulunmamaktadır. Özellikle “iyi tanımlanmış ulusal istekler” gibi muğlâk kavramlar vasıtasıyla bu ilkenin çerçevesinin çizilmeye çalışılması oldukça sıkıntılıdır. 

. Kendi kendine yönetme becerisi, azınlığın haklarına karşı çoğunluğun haklarının ne derece zarar göreceği gibi konular self determinasyon ilkesinin diğer tartışmalı konularıdır. 
. Tüm bu ilkeler ışığında Kuzey Irak’ta bağımsız bir Kürt devleti kurulması durumunda Türkiye’nin bölünmesi ihtimalinin söz konusu olmadığı gözlemlenmektedir. Bu durumun Türkiye aleyhine dönmesini yine Türkiye’nin yürüteceği politikaların belirleyeceğini göz önünde tutmak gerekir. 

GİRİŞ 

2003 yılında başlayan ABD’nin Irak işgali 2011 yılı sonunda tamamen sona erecek midir? Bu konuda dile getirilen önemli tereddütler olmakla birlikte şu an için görünen Obama’nın bu çerçevede verdiği sözleri tutacağı ve ABD’nin Irak’taki askeri varlığını tamamen sona erdireceği yönündedir. Belirtmek gerekir ki bu çekilmenin gerçekleşmesinin ilk işaretleri de verilmiş durumdadır. Amerikan yönetimi, planlanandan daha önce hareket ederek Irak’taki muharip askerlerini sessiz sayılabilecek bir şekilde ülkeden çekmiştir. 

ABD’nin Irak’tan çekilmesinin önemli etkilerinin olacağı öngörülmektedir. 2003 yılından beri devam eden işgal ülkede ve bölgede belirgin bir dengenin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Bu dengenin ne kadar istikrarlı olduğu tartışmalı olmakla birlikte Amerikan askeri varlığının bölgede önemli değişikliklere neden olduğu açıktır. Şimdi de bu değişikliklere neden olan temel aktörün ülkedeki askeri varlığını sona erdirmesinin ne tür değişikliklere sebep olacağı büyük önem kazanmaktadır. 

Irak’taki Amerikan askeri varlığı bu ülkede ve bölge genelinde oluşan dengenin temel belirleyenlerinden biridir. Amerikan askeri varlığının sona ermesi ile birlikte Irak’ta bir güç boşluğunun doğması tehlikesinden söz edilebilmektedir. Güç boşluğunun oluşması tek başına önemli bir olgudur ve sonuçları itibariyle değerlendirildiğinde Türkiye’nin dikkate alması gereken önemli gelişmeleri beraberinde getirebilecektir. Bu gelişmelerin başında ülke içinde meydana gelebilecek etnik ve mezhepsel çatışmalar, ülke petrollerinin paylaşılmasında yaşanabilecek güçlükler, siyasi sistemin şekli ve yapısı ve en önemlisi de Irak’ın bütünlüğünün korunup korunamayacağıdır. 

Bütün bunlar Türkiye’nin yakından takip etmesi ve dikkat etmesi gereken konular olarak öne çıkmaktadır. 3. Büyükelçiler Toplantısı’nda Dışişleri Bakanı’nın ana hatları ile çerçevesini çizdiği vizyoner dış politika yaklaşımını benimseyen Türkiye açısından, ABD’nin çekilmesi sonrası Irak büyük önem taşımaktadır. Türkiye’nin bölgesel ve küresel gelişme ve krizlere ilgisiz kalmayacağını ve söz konusu sorunlara karşı aktif bir tutum sergileyeceğinin altını çizen Davutoğlu, Türkiye’nin sorunlar karşısında dinamik, yatıştırıcı ve çözüm sağlayıcı bir fonksiyon üstleneceğini hatırlatmıştır. Irak özelinde ortaya çıkması muhtemel sorunların bu çerçeveye dâhil olacağına şüphe yoktur. 

Bu çalışma ABD’nin Irak’tan neden çekildiği üzerinde durmakta ve özellikle çekilmenin Türkiye üzerindeki muhtemel etkilerini tartışmaktadır. Bu bağlamda öne çıkan temel hususlar, askeri çekilmenin ülkede doğurabileceği kaos ve siyasi güç boşluğu, Kuzey Irak’a konuşlandırılabilecek BM askeri misyonu ve uzun vadede anayasal düzenlemelere bağlı olarak Irak’ın ikiye ve hatta üçe bölünmesidir. Söz konusu bölünme ihtimali Türkiye açısından özellikle Kürt sorunu nedeniyle büyük bir önem taşımakta, bölgesel istikrar açısından ise İran’ın nüfuz alanının belirgin bir biçimde genişlemesi bakımından dikkatle incelenmesi gereken bir konu haline gelmektedir. 

Irak’ın bölünmesine bağlı olarak İran’ın ülke üzerinde ve bölge genelindeki nüfuzunun artması sadece Türkiye için değil ABD için de önemli bir endişe kaynağıdır. Bunun Türkiye ile ABD arasında bir yakınlaşmayı gerektirip gerektirmediği ayrıca önemle üzerinde durulması gereken bir noktadır. Türkiye’nin İran ile geliştirdiği yakın ilişkiler ve ABD’nin bölge ile ilgili vizyonu birlikte değerlendirildiğinde konunun daha da karmaşık hale geleceğini öngörmek mümkündür. 

Bunun yanı sıra Irak’ın bölünmesi ile ortaya çıkabilecek bir Kürt devletinin Türkiye Kürtleri üzerindeki etkisinin değerlendirilmesi de önem kazanmaktadır. Böylesi bir senaryonun gerçekleşmesi halinde Türkiye’nin nasıl bir tutum takınması gerektiği şimdiden üzerinde düşünülmesi gereken bir noktadır. 

1. ABD IRAK'TAN NEDEN ÇEKİLİYOR? 

2008 yılında Irak hükümeti ile ABD arasında imzalanan SOFA (Status of Forces Agreement) anlaşmasına göre ülkedeki Amerikan askerlerinin tamamı 31 Aralık 2011 tarihine kadar çekilmiş olacaktır. Çekilmenin gerçekten gerçekleşmeyeceği ile ilgili şüpheler ve kötümser senaryolar en azından şimdilik sürecin belirlenen takvime göre sorunsuz bir şekilde ilerlemesi nedeniyle pek fazla itibar görmemektedir. 

Söz konusu anlaşma hükümleri ve yükümlülükleri arasında olmamasına rağmen, Obama yönetimi ülkede muharip unsur bırakmama ve mevcut asker sayısını belirgin ölçüde azaltma kararı almıştır. Obama’nın tam çekilme tarihini bir kez daha teyit etmesi çekilme sürecinin Amerika tarafından ciddiye alındığını ve bu konuda bir kararlılığın olduğunu göstermektedir. 

1.1. ABD'yi Irak’tan Çekilmeye Sevk Eden Faktörler 

Her şeyden evvel işgalci bir gücün bu konumunu sürdürmesi modern uluslararası siyasi ortamda neredeyse imkân dışıdır. İşgalin sürdürülebilirliği mümkün olmadığı gibi uzayan işgal süreci, işgalci güç için bile artık bir noktadan sonra ciddi bir yük haline gelebilmektedir. Güvenliği adına Filistin topraklarının önemli bir kısmını işgal eden İsrail'in hem de aşırı sağcı bir hükümet döneminde askerlerini bazı işgal bölgelerinden çekmesinin en temel nedeni de budur. Kaldı ki işgalci statüsü işgal eden ülkeye uluslararası hukuka göre önemli  yükümlülükler getirmektedir. İşgalci ülkenin zannedilenin aksine hareket sahasının çok fazla geniş olmaması ve kendi gündemini uygulama konusunda tasarruf yetkisinin kısıtlı olması işgalci statüsünün pek de cazip olmadığını göstermektedir. 

İkinci önemli neden ise işlerin Irak'ta işgalin ilk dönemlerine göre oldukça iyiye gitmesidir. Özellikle 2007 yılından itibaren, işgalin ilk yıllarında en önemli problem olan güvenlik sorunu artık yönetilebilir bir hale gelmiş ve bu durum farklı rapor ve resmi görüşlerle teyit edilmiştir. Böylece Obama yönetimi çekilme konusunda kararlı bir tavır edinmiştir. Irak gerçeklerine vâkıf olmaya başlayan ve bu bağlamda kabilecilik bağlarının önemini kavrayan ABD yönetimi 
kabile ve grupların el Kaide karşısında etkin bir tavır takınmaları yönünde önemli çabalar göstermiştir. Bu çabalar büyük ölçüde sonuç vermiştir; bugün el Kaide ve benzeri gruplara Anbar gibi kale konumundaki bölgelerde bile eskisi gibi destek verilmemektedir. 

Bir başka önemli faktör de Irak işgalinin artık Amerikan halkı nezdindeki meşruiyetinin iyiden iyiye zayıflamış olmasıdır. İşgalin ilk yıllarında yüzde 70’lere varan destek bugün yüzde 30’lar seviyesine inmiş durumdadır. Somut sonuçların elde edilemediği kanaati, işgalin gerekçesi olarak gösterilen kitle imha silahları konusundaki iddiaların asılsız olduğunun ortaya çıkması, 11 Eylül'ün psikolojik etkisinin azalmaya başlaması ve daha da önemlisi çatışmalarda verilen 
askeri kayıplar Amerikan halkının işgale yönelik düşüncelerini önemli ölçüde etkilemiş durumdadır. İşgalin bütün yükünün Amerikan halkının vergileri ile karşılandığı şeklindeki -pek de yanlış olmayan- kanaat de Amerikan halkının öfkesine neden olmaktadır. Bütün bunların bir sonucu olarak gittikçe artan sayıda Amerikalı, işgalin bir an önce sona ermesini istemektedir. Nitekim aslında Obama'ya seçimde verilen desteğin bir anlamı da budur. 

Tahminlerin aksine Amerikan dış politikası ve dışişleri halkın algılarına ve tepkilerine son derece duyarlıdır. Normalde Amerikan halkının dış politika konularına ilgisiz ve yabancı olduğu bir gerçektir. Ancak halkın dikkatini çekebilmiş konularda halkın ne düşündüğü ve ne tepki verdiği dış politika yapım sürecinde önemli bir etkiye sahiptir. Irak işgali de bu konulardan birisidir. 

Son olarak işgalin maliyetinin büyüklüğü ve Amerikan ekonomisinin son dönemlerde önemli krizler ve problemlerle boğuşması işgalin bir an önce sona erdirilmek istenmesinin arkasındaki temel nedenlerden bir tanesi olarak gösterilebilir. Elbette işgal harcamalarının doğrudan krizler üzerinde belirleyici etkisi olmayabilir. Ancak Irak'taki Amerikan askeri harcamalarının son derece büyük miktarlarda olduğu dikkate alındığında, işgalin finansal boyutunun belirgin bir etkisi olmayacağını söylemek oldukça zordur. 


2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder