28 ŞUBAT TAN BUGÜNE BAKMAK BÖLÜM 13
Şimdi, Merhum Erbakan istifa gerekçesini sunmuş, demiş ki: “Rahatsızlık var.
Bu rahatsızlık olduğu için ben çekiliyorum.” Doğru, merhum Erbakan “Gerginliği artırmayalım.” dedi ve dedi ki… Erbakan’dan ve o zamanki Refah Partisinden korkuluyor, birlikte karar verdik buna. Bir sıkıntı var. Bizim de yaptığımız bir protokol var ta koalisyon kurulduğunda, o zaman değil; dönüşümlü Başbakanlık olacak. “Bu dönüşümlü Başbakanlık çerçevesinde görevi size verelim.” konuşuyoruz aramızda, ikna oluyor. Ben seçilmiyorum aslında o sırada hâlen,
“Bu Meclisten seçim çıkmaz.” deniyor. Ondan önce turlar atılıyor muhalefet partilerine. Muhalefet partilerinin hiçbir tanesi “Evet, bu konuda demokrasinin yanında tavır almalıyız.” demiyor. Bu Meclisten seçim…
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Ne diyorlar efendim, muhalefet partileri?
TANSUL ÇİLLER – Vallaha, hiçbir şey demiyorlar. Yani hiçbir aleyhte beyan veya herhangi bir şey çıkmıyor o zaman.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Sayın Deniz Baykal’ın beyanları var “Erken seçime gidilsin.” diye.
TANSUL ÇİLLER – Vallaha, efendim, “Seçime gidelim.” falan, biz de söyledik de onları. Yalnız, olayın genelinde, “Bu bir darbedir, dikkat edin. Demokrasi meselesi konusunda hassasiyetimizi ortaya koyalım. Bu nasıl oluyor da demokrasinin ve çoğunluğun üstüne çıkılıyor? Nasıl oluyor da bu “’lla şöyle olacak, böyle olacak.’ şeklinde bir hava yayılıyor, biz bu havaya dahi karşıyız…” Anlatabiliyor muyum? Bunların hiçbir tanesi, yani demokrasi yanında bir söylem o günkü muhalefet partilerinden çıkmadı. Şimdi, hiç kimseyi de suçluyor falan
değilim, sadece bir tespiti sizinle paylaşıyorum.
İstifa gerekçesinde “Gerginlik olmasın.” doğrudur, Sayın merhum Erbakan bunu söylemiştir ama merhum Erbakan bir şey daha söylüyor, diyor ki: “Biz, Refah Partisi olarak Çiller’in Başbakanlığını destekliyoruz ve bizim çoğunlumuz var ve Çiller bu çoğunluğu tescilli, imzalı getiriyor.” Ben de ertesi gün götürüyorum onu ve yayılıyor etrafta: “Buna rağmen, Cumhurbaşkanı görevi vermeyecek. Darbe geliyor, vermeyecek, bakın göreceksiniz.” Ya, imza var, 226 geleneğinden geliyoruz biz. Bu 226’yken… Yani bizim davamızın özünün önemli laflarından biridir bu. Benim siyasete girmemde -ANAP mı, Doğru Yol Partisi mi- önemli laflardan biridir bu. Anlatabiliyor muyum? Şimdi, onunla gidiyorsunuz ve vermiyor.
Peki, vermedi, tercihi, olabilir, hukuken de hâlâ bunların hiçbirinde hiçbir şey yok, doğrudur da belki ama sonra çoğunluğun azınlık yapılmasına kadar bekliyorsunuz. Sonra da sizin önünüze Savcı bir belge koyuyor, diyor ki bu belgede: “Bakın, bunu böyle planlamışlar.” Altında kimin imzası var? O günün en üst komutanlarının. Tek amaç, birinci amaç. E, bu nasıl icra edildi? Böyle icra edildi işte. Evet, bu ezber bozan bir süreç, doğru ama bu sürecin demokrasiyle bağdaşır bir tarafı var mı? Ben size özellikle sormak istiyorum: Yani bu resmi gördüğünüz zaman, “Bu demokrasidir, burada her şey doğal işlemiştir.” diyebilir misiniz?
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Sayın Başbakan, yani ben size sorduğum soruyu benim kendi düşüncelerim olarak söylemiyorum.
TANSUL ÇİLLER – Anladım, ben de şimdi size aynı şeyi sorarak bir biçimde…
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Dolayısıyla, siz kendi düşüncelerinizi bana tasdik ettirmeyin. Ben, Sayın Demirel’in söylediklerini söylüyorum, yani bir tespit açısından söylüyorum. Yoksa ben sizinle “Darbedir.”, “Değildir.” anlamında bir tartışmaya girmiyorum.
TANSUL ÇİLLER – Tamam, ben de o resmi çizmek için birtakım şeyleri vurgulamaya çalışıyorum.
Şimdi, evet, böyle oldu. “Siz hiç yanlış yapmadınız mı? Fail meçhullerin üzerine gitseydiniz, Susurluk’un üzerine gitseydiniz eğer bunlar olur muydu?” Eğer bunlar bir iktidarı götürüyorsa veya getiriyorsa bunu böyle söyleyenler de hiçbir şey yapmadılar, o zaman niye bunlar olmadı? Niye partiler parçalanmadı?
Mesut Yılmaz geldi, Başbakan oldu, Susurluk üzerinden konuşarak geldi, yani “Bunun üzerine gideceğim.” diye, hiçbir şey olmadı. Niye onlarınki parçalanmadı? Yani bu yeterliyse, ben bunu da… Eksik yok demiyorum, eksik
yok demiyorum; o farklı bir olay. Susurluk’ta, ben, sonuna kadar gidelim diyordum ama bazı şeyler de ihsas etmeye çalıştım; gelmediler, yani komisyona dahi, kurulmuş olan araştırma komisyonuna birtakım insanlar gelmediler. Ondan sonraki kişiler de bunun üzerinden daha ileriye gitmediler. Şimdi, demek ki bizimle kısıtlı bir olay, vesaire değil ki “Evet, bundan oldu.” diyelim. Anlatabiliyor muyum?
Peki, Azerbaycan darbesi, Mehmet Ağar vesaire… Yani…
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Susurluktan ceza aldı. Daha evvel MİT raporlarıyla bildirilmiş bir şahıs, Susurluk’tan da bugün cezaevinde hükümlü bir şahıs. Kabinenizin en güçlü insanlarından birisi.
TANSU ÇİLLER – Evet, bütün bunlar doğru, yalnız şunu da söyleyeyim: Bütün bunlar devletin işi ve bir yerde de İçişleri Bakanlığına bağlı olan Menteşe… Yani, Ağar İçişleri Bakanlığına ve Menteşe’ye bağlı olarak çalıştı, o dönemi yargılandı. Onun hep söylediği şey şudur: “Ben, en ufak bir şey görseydim, fark etseydim, bunu görevden alırdım zaten.” dedi. Esasen yargı da bir kararını vermiş, o süreçten geçmiş. Bununla ilgili, Susurlukla ilgili daha ne yapabilirdik, ileri gitmek için her şey daha yapılabilirdi ama söylemek istediğim şey, bundan sonra
da olmadı bunlar. Demek ki bir başka bir şey var bunu durduran, bir başka bir şey var durduran. Ben şunun altını çiziyorum: Doğru Yol Partisi nedeniyle o Susurluk’un daha ileri safhalarda incelenmesi meselesi durdurulmuş katiyen değildir.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Sizin bir milletvekiliniz efendim.
TANSU ÇİLLER – Evet, bizim milletvekilimiz doğru, milletvekili de nihayet yargılandı, yargılandığı zaman da verilen sonuç bu oldu. Yani o yargılama süreci, o adalete teslim edilme süreci sonuçta oldu ve sonuçta da çıkan sonuç bu oldu.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Partinizden ihraç ettiniz mi?
TANSU ÇİLLER – Valla, o konular aslında farklı konular. Onlar konusunda şunu şöyle söyleyeyim: Ben siyasetten çekilmeye karar verdiğim zaman bütün kapıları yeniden açtım partiye. Ve o açtığım zaman yani ben tekrar açmadan önce… Bütün kapıları açtım ve Sayın Ağar tekrar partiye girdi ve sonra da ben çekildim ve Sayın Ağar partinin Genel Başkanı seçildi, demek ki parti tabanında yeri olan bir arkadaştı.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Susurluk olayının içerisinde kazaya uğrayan da sizin milletvekilinizdi.
TANSU ÇİLLER – Efendim?
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Kazaya uğrayan da sanıyorum sizin milletvekilinizdi galiba değil mi? Sedat Bucak…
TANSU ÇİLLER – Evet. Her neyse adalet işledi ve adalet çerçevesinde bunlar ne ise görüldü ve sonuca varıldı yani sonuca varmış bir adalet sürecinin sonunu konuşuyoruz.
Şimdi, bankaya mevduat garantisi… Bunu iyi ki sordunuz. Benim şimdi iktisatçılığım tutarsa sizi çok yorarım.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) - Siyaset kimliğiniz…
TANSU ÇİLLER - Ama, her neyse, size kısaca söyleyeyim.
BAŞKAN – Nasıl biz hukukçu ve siyasetçi kimliğimizi…
TANSU ÇİLLER – Evet, benim şu sıralarda öbür kimliğim daha önde de, onun için ona bir kayıverme eğilimim, bir sevinçli kayıverme eğilimim çok oluyor.
Şimdi, bakın, bugün Avrupa Birliğinde de bir banka krizi var, ilk düşündükleri şeylerden bir tanesi mevduat garantisi vermektir. Bu, son derece önemli bir unsurdur ve biz onu yapmasaydık o çöküş, İspanya’da bugün görülen çöküş Türkiye’de olurdu. Allah’tan ki ben bir iktisat profesörüyüm, Allah’tan. Yalnız, bakın, 1994 yılında alınmış bu karar -biz 1997 yılında çekildik, 2001 yılında oldu kriz- o zamana kadar çoktan… Ve biz kalsaydık, benim tedricî uygulama için kararım vardı o konuda, yani “Tedricen kaldırılma zamanı gelmiştir artık.”
diye. Yani söylemek istediğim şey: Keşke benden sonra gelenler de iktisat profesörü başbakanlar olsaydı çünkü bunu görmemeleri mümkün değil, kaç defa da bunu ifade ettim. Bakın o mevduat garantisi doğru bir karardır ama her şeyin bir zamanı var. Yani, belli bir diyeti uygularsınız gereklidir ama o diyetle devam eder, aç bırakmaya devam ederseniz ölür; yani mesele bundan ibaret.
Şimdi, o dönemde ekonomi konusunda da bir sual sorulmuş. Demişim ki…. Bu hakikaten çok başarılı bir dönem oldu, Refahyol ekonomik olarak çok başarılı bir dönem oldu ama ondan önce, 5 Nisan kararlarının sonuçlarını maalesef Sayın Baykal çok erken seçime gitmek istediği için topluma yansıtamadan 95 seçimlerine girdik, maalesef. Çünkü bakın alınan sonuçların söylüyorum, bu kamuoyunu hiç mâl olmadı, sonradan çıktı. 1994 yılında eksi 6,5’a inmiş bu millî gelir büyümesi, yüzde 8,95’te. 1996’da yüzde 7,5; 97’de yüzde 8. Üç yıl üst
üste yüzde 8 büyüyen bir ekonominin 5 Nisan kararlarıyla doğrudan ilişkisi vardır, doğrudan. Havuzun da var, havuz da çok doğru bir karar. Zaten havuzun de etkilerinin olduğu bir gerçek ama bunlar ondan önce alınan sonuçlar. Ve daha sonra -size göstereyim- 1997 yılında, biz siyasetten, daha doğrusu koalisyondan çekildikten sonra yüzde 8,3 büyümeye devam eden o ekonomi 2001’de eksi 9 küçülüyor. Ve bütün rakamları verebilirim; hepsi felaket bir durumda. Yani bıraktığımız Türkiye 97’de… 2001 krizi… Apayrı bir Türkiye’den bahsediyorsunuz, sadece ekonomik verilere ilişkin değil; cari açıkta da böyle, ihracatta da böyle, bütün o uygulanan politikalarda bu böyle yani topyekun ekonomi göçüyor, çöküyor. Evet, o oranın içerisinde uygulanan sabit kur sisteminin çok büyük etkisi olmuştur. Nitekim, Derviş gelir gelmez… Kaç defa bunu Meclis
konuşmalarında söyledim, kaç defa mevduatlara ilişkin garantinin kalkmasını söyledim, kaç defa bunu ifade ettiğim de var ama maalesef Refahyolun gerçekten bizle başlayan; o, CHP’yle birlikteki koalisyon, ondan önce…
Biliyorsunuz bizim koalisyonlarımız bir de çok zor koalisyonlar oldu. Yani, ilk önce ben İnönü’yle bir koalisyon kurdum, ondan sonra hemen arkasından Murat Karayalçın’la -bunlar hep yeni hükûmetler- ondan sonra Hikmet Çetin’le, ondan sonra Sayın Baykal’la… Yani bütün bu uyguladığımız şeyleri de bu süreçte uyguladık. Ve söylüyorum Sayın Baykal’a “Bir sene daha vaktimiz var, bırakın -hatta bir buçuk sene vaktiniz var- şunların sonuçları ortaya çıksın.” Bir kaç ay, birkaç ay yeterdi çünkü 95’in Aralık ayında biz gittik seçimlere, 96 yılından
itibaren, başından itibaren bu veriler yayınlanmaya başlandı. Şimdi, dolayısıyla, yapılan şeyler bunlardan ibarettir, benim de söyleyeceğim bunlardır.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Başbakan.
14. CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder