29 Mayıs 2019 Çarşamba

IRAK KÜRT MUHALAFET HAREKETİNDE ULUSLARARASI BOYUT BÖLÜM 5

IRAK KÜRT MUHALAFET HAREKETİNDE ULUSLARARASI BOYUT BÖLÜM 5


İran ve İsrail desteğini arkasına alan Barzani Bağdat’la giriştiği pazarlıkta elini ciddi şekilde güçlendirmişti. Nitekim Iran ve İsrail’le tam anlamıyla güvenmeyen ve taktiksel olarak bu güçleri Bağdat’a karşı oynan Molla Mustafa Barzani, 11 Mart 1970 gecesi, Irak Hükümeti’ni temsil eden Saddam Hüseyin ile tarihi anlaşmaya imza atmıştır. 11 Mart 1974’e kadar hükümleri yerine getirilecek anlaşmanın bazı önemli hükümleri şöyleydi:107 

-Anayasal çerçevede ve uygulamada Arapların ve Kürtlerin eşit haklardan yararlanması, 

-Kürt bölgesindeki ekonomik geri kalmışlığın ortadan kaldırılması ve eğitim kurumlarının artırılması için bir plan hazırlanıp uygulanması, 

-Halkın çoğunluğunu Kürtlerin oluşturduğu bölgelerdeki resmi kurumlarda Kürtlerin ya da Kürtçe bilenlerin görevlendirilmesi, 

-Kürtler vali, vali yardımcısı ve emniyet müdürü gibi sorumlu makamlara da tayin edilebilmeleri, 

-Kürtlerin nüfus oranına uygun olarak Irak parlamentosunda temsili, 

-Devlet ve genelkurmay başkan yardımlarının Kürt olması, 

-Örgütlenme özgürlüğü tanınması, 

-Genel af ilan edilmesi, 

-Kürtlerin ve Arapların yaşadıkları bölgelere geri dönmesi, 

-Kürt bölgesinde tarım toprak reformunun hayata geçirilmesi, 

-Çarpışmalarda ölen Kürtlerin ailelerine para yardımı yapılması, 

-Peşmerge birliklerinin dağıtılmaması, sınır güvenliği ve bazı iç güvenlik konularında görevlendirilmeleri, 

-Aralarında Kerkük’ün de olduğu yerlerde resmi nüfus sayımı yapılarak Kürtlerin çoğunlukta olduğu bölgelerin birleştirilmesi. 

-Anlaşmanın yürürlüğe girmesinden 4 yıl sonra otonominin ilan edilmesi. 

Uzlaşmanın ilk yılı bazı altyapı yatırımlarına başlanmasıyla tarafların istediği şekilde geçmiştir. Ancak bir süre sonra Saddam Hüseyin’in Bağdat’taki otoritesini güçlendirmesi ve Kürtlerin de İran ve İsrail’le olan ilişkisinin zayıflaması yeni sorunların ortaya çıkmasına yol açmıştır. 11 Mart 1974’te uygulamaya girecek otonomi için, Kürtlerin çoğunlukta olduğu bölgelerin tespit edilebilmesi amacıyla 1971 baharında yapılması gereken nüfus sayımı Bağdat tarafından iptal edilmesi gerginliğin artmasına yol açmıştır. Söz konusu gelişmeler üzerine Barzani, Bağdat yönetimiyle ilişkileri rayından çıkmaya yüz tutarken dış destek arayışını hızlandırmıştır. 11 Mart 1971’de Barzani’nin temsilcisinin ABD’nin Beyrut Büyükelçiliği’ne giderek yardım talebinde bulunması kriz sonrası çatışma dönemine hazırlık şeklinde değerlendirilebilir.108 Nitekim 29 Eylül 1971’de ve 15 Temmuz 1972’de Barzani’ye düzenlenen başarısız suikast girişimleri artan sıkıntının işaretleridir. Barzani ikinci suikastin hemen ertesi günü Beyrut temsilcisini ABD büyükelçiliğine gönderip destek talebini 
yineleyecek ve ABD ile işbirliğini güzel bir rüyaya benzettiğini bildirecektir.109 Aynı dönemde Barzani’nin son 10 yıldır ABD’den yardım taleplerine aracı olan İran istihbaratı da ABD’yi ikna edebilmek için baskılarını artırmıştır. SAVAK, Irak’ta Baas’a karşı yürütülecek bir mücadelenin sadece ve sadece Barzani etrafında örgütlenebileceğini düşünmüş fakat KDP-Baas anlaşmasının gerek İran gerek ABD için tehdit oluşturduğu konusunda Amerikalıları halen inandıramamış tı.110 

SAVAK’ın yoğun çabaları Baas yönetiminin de dikkatini çekmiştir. Zaten 1970 Anlaşması’nın uygulanma evresinde Baas’ı en fazla rahatsız eden konu, KDP’nin İran ile devam eden ilişkisi olmuştur. Anlaşıldığı kadarıyla, İran Şahı 11 Mart uzlaşmasından derin bir rahatsızlık ve hayal kırıklığı duymuş olsa da, Kürtlere en azından Baas yönetiminden istediği alana kadar işbirliğine devam ettirme politikasına sahipti. 
Baas Partisi’nin 23 Eylül 1972’de KDP’ye verdiği memorandumda devam eden KDP-İran ilişkilerinin detayları belirtilmiş ve Kürt liderliğinden İran’la ilişkilerini bitirmesini talep etmiştir.111 Baas yönetimine göre, ilişkilerin sağlıklı biçimde devam edebilmesi için aşılması gereken ikinci temel sorun, Irak hükümetinin Kürt bölgesinde faaliyet göstermesine izin verilmesiydi. Memoranduma göre halen İran sınırını Kürtler kontrol ediyor, sağlık görevlileri dahil olmak üzere kuzeye alınmıyor, Kürtler kendi yargı mekanizmalarını işletiyor, vergi koyup topluyor, petrol boru hattı ve demiryolu ve hava alanı gibi yerlere saldırılarda bulunabilecek güçlere sahiptiler. 

1970 anlaşmasının geçerliliğini yitirmeye başladığı dönemdeki en önemli gelişmelerden biri de, Kürtler için henüz denenmemiş bir devlet olan ABD’nin kapısının aşındırılmaya başlanmasıdır. SSCB gizli servisi, Molla Mustafa Barzani’yi 4 kez bu girişimlerinden vazgeçirmeye çalışmıştır.112 Nitekim, 1972’de SSCB Irak’a 1000 petrol teknisyeni ve 8 bin askeri danışman göndererek son teknoloji bombardıman ve savaş uçakları satması, ardından Devlet Başkanı Bekir’in Moskova’ya gitmesi ve nihayet 10 Nisan 1972’de 
SSCB ile 15 yıllığına dostluk anlaşması imzalanması,113 ABD’yi pozisyon değiştirmeye mecbur bırakmıştır. Kürt liderliği Bağdat’ın SSCB’ye yanaşmasının ardından istediği desteği Washington’dan almaya başlayacaktır. 

KÜRT MUHALEFETİNİN AMERİKAN ETKİ ALANI İÇİNE GİRMESİ:1972-1975 ARASI DÖNEM 

Irak dış politikasında yaşanan değişimin ABD’ye etkisi, Barzani’nin temsilcilerinin Washington’da 3 Nisan 1972’de (bir otelde de olsa) görüşmeye almasıyla kendisini belli etmiştir. Silah ve para istediğini yineleyen KDP’liler, ABD’nin işini kolaylaştırmak için onların adına yardımı Ürdün Kralı Hüseyin’in ulaştırmasını önermiştir. Kürtler ayrıca, Baas’ın KDP’ye tahsis ettiği aylık 420 bin dolarla 24 bin Peşmerge’nin faydalandığını, ABD’nin gerekli bütçeyi oluşturması halinde silahlı adam sayılarının 50 bine çıkarılabileceğini bildirmiştir. Barzani’nin çabalarına SAVAK’ın ABD’yi ikna uğraşları eklenmiştir.114 Ancak Kürtler İran’dan gelen yardımı yetersiz bulmuş ve onlara güvenmediklerini ABD’lilere açıkça anlatmış,115 Barzani ABD Dışişleri Bakanı’na yeni mektuplar yazmaya devam etmiştir. 

Nihayet ABD 1972 baharında Kürtlere yardım etmeye karar vermiştir. Dönemin ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Henry Kissenger, yıllar sonra Amerikan yönetiminin kararına, “Stratejimizin en açık tarafı, Sovyet etkisine giren tüm ülkeleri zayıflatmaktı. Sovyetlerin Irakla askeri işbirliğine girmelerinden itibaren de, Kürtlere yardıma hazırdık” sözleriyle açıklık getirmiştir.116 Gerçekten de, Irak-SSCB Dostluk ve İşbirliği Andlaşması’nın imzalanmasından bir ay sonra, Mayıs 1972’nin son günlerinde, Moskova’daki SALT I anlaşması müzakerelerinden dönen ABD Başkanı Nikson Tahran’a uğramış ve Irak’taki yönetimi zayıflatmak amacıyla Kürtlere yapılacak yardım için destek vermeyi kabul etmiştir.117 30 Haziran 1972’de Washington’da Barzani’nin temsilcileri ile CIA Başkanı Richard Helms, Albay Richard Kenedy ve bir CIA yetkilisinin daha katımıyla Kürtlere yapılacak yardımın detaylarının kararlaştırıldığı tarihi bir toplantı gerçekleştirilmiştir. Kürtler toplantıda Irak’ın tamamen Sovyet kontrolüne girmesinin önündeki tek engelin “Kürdistan” olduğunu ama dış destek olmaması halinde Sovyet-Baas dayanışmasına ancak 6 ay dayanabileceklerini anlatmış; ABD’nin Kürtlerin otonomi hedefine destek vermesi, gizli ilişkileri sürdürmesi, parasal ve askeri yardım sağlaması istenmiş; bunun karşılığında “Kürt hareketinin mücadelesini ABD politikalarına endekslemeye hazır olunduğu” bildirmiştir. CIA Başkanı Helms de, içeriği daha sonra belirlenecek yardımın İran kanalıyla yapılacağını vurgulamıştır. 118 Hazırlanan raporlarda ise Barzani’nin 25 bin kişilik Peşmerge ordusunun 
yıllık 18 milyon dolar tutarında finasman gerektirdiği belirtilmiş, ABD’den yıllık 60 milyon dolar isteyen Barzani’nin ise bununla 60 bin kişilik bir ordu yaratmayı amaçladığı tahmin edilmiş, fakat bu denli büyük olan ve hareket kabiliyeti azalacak bir hareketin desteklenmesinin örtülü operasyonun sınırlarını aşacağı uyarısında bulunulmuştur. Raporda, mevcut 25 bin kişiye uygun olan 18 milyon dolarlık bütçe esas alınmış, bunun yarısının da İran tarafından karşılanabileceği kaydedilmiş, Barzani’ye yıllık nakit yardım için 3 milyon dolar, mühimmat yardımı için de 2 milyon dolarlık bütçe konulması önerilmiştir.119 5 Ekim 1972’de Kissenger, ABD Başkanı’na, Barzani’ye İran üzerinden yardım yapılmaya devam edildiğini, Temmuz ve Ağustos ayının nakdi yardımlarının teslim edildiğini, ilk partide 500 Kaleşnikov marka AK-47 taarruz silahı, 500 Sovyet yapımı hafif makineli tüfek ve 200 bin mermi bulunduğunun bilgisini vermiştir.120 Mesut Barzani ise, 1972 yılı sonuna doğru başlayan ABD yardımının 6 milyon dolarını nakit olarak alındığını, geri kalan meblağın da 
silah bedeli olarak alıkonduğunu bildirmektedir. ABD’nin devreye girmesi, her şeyden önce, 1970’den ve özellikle 1972’den sonra vaatlerini artıran Şah’a halen güvenmeyen Barzani ve kurmaylarının İran’a bakışlarını değiştirecektir. Fakat Molla Mustafa Barzani, ABD taraf olduğu sürece Şah’ın Kürtler aleyhine dönemeyeceği düşüncesiyle İran’dan gelen yardıma gerektiğinden fazla güvenmeye başlayacaktır.121 

Kürt muhalefetinin hızla ABD-İran-İsrail eksenine kaydığı bu dönemde, Sovyetler de hızla Kürtlerden uzaklaşmıştır. Sovyet politikalarına sıkı sıkıya bağlı olan IKP, Barzani’nin kontrolündeki “gerici” hareketle arasına mesafe koymuş ve “ilerici Baas” yönetiminin politikalarını övmeye başlamıştır. 17 Nisan 1973’te ilan edilen Baas’ın öncülüğündeki İlerici Ulusal Cephe’de IKP de yer almıştır. Bir süre sonra da IKP ile KDP arasında silahlı çatışmalar başlamış, diğer ülkelerdeki komünist partiler IKP’ye destek vererek KDP’yi eleştirmişlerdir.122 Böylece Kürtler için Sovyetlerle işbirliği dönemi kesin olarak kapanmış, Marksist düşünce de zemin kaybetmeye başlamıştır. 

 11 Mart 1970 Anlaşması hükümlerine göre 4 yıl sonunda Kürtlere verilecek otonominin ilan edilmesi gerekiyordu. Bu amaçla 1973 yılının sonlarına doğru, KDP ve Bağdat arasında görüşmelere geçilmesi gerekmiştir. Görüşmede Bağdat yönetimi Kürtleri, can damarları olan İran desteğini kesmekle tehdit etmiştir. Saddam Hüseyin, İdris Barzani’ye, Bağdat’ın önerdiği özerklik paketinin kabul edilmemesi halinde İran’a Şattül Arap suyu konusunda taviz vererek karşılığında Kürtlere verilen desteğin kesilmesini sağlayacaklarını, ardından da Kürtlere karşı büyük bir harekât başlatacaklarını anlatmıştır.123 İsmet Şerif Vanlı’ya göre bu tarihte Barzani’nin Bağdat yönetiminin teklifini hiçbir müzakere taktiği gütmeden ve görüşmeleri sürdürmekte istekli olmadan toptan reddetmesi, hatalı biçimde dış desteğe yatırım yapan Barzani’nin savaşa gitmedeki aceleciliğinin göstergesidir.124 Barzani, o tarihte alternatif bir çözüm paketi açıklamak üzereyken bunun İran tarafından engellendiğini kabul etmiştir.125 Artık Kürt hareketinin en büyük kırılma noktası olarak gösterilen 1975 çöküşüne giden sürecin başlamasına az kalmıştır. 

Anlaşma sağlanamaması üzerine Nisan 1974’de çatışmalar başlamıştır. Irak kuvvetleri için öncelik İran’ın yoğun biçimde yardım ulaştırdığı koridoru kapatmaya çalışmak olmuştur. İran ise Kürtlere verdiği desteği artırmış Revanduz cephesini güçlendirmek için bir topçu taburu ile iki anti tank Rapiyer füzesi bataryasını 2 Kasım 1974’te bölgeye ulaştırmıştır. 

Ancak tüm bu destek Peşmergelerde rehavete neden olmuştur. İran topçusu ve füzeleri ise başlangıçta çok etkili olmasa da daha sonra etkili olmaya başlamış ve Iraklıların övünç kaynağı Sovyet yapımı SU16 gibi uçaklar düşürülmeye başlanmıştır.126 Uçaksavar sistemleri ve tanksavar düzenekleri bu savaşta Kürtlerin ilk olarak kullandıkları silahlardır ve son yıllarda iyice güçlenen Irak ordusuna karşı sergilenen başarılı direnişte belirleyici olan desteklerdir. 

Ancak Kürtler Irak kuvvetlerine karşı ciddi bir başarı kazanmak üzereyken İran’dan gelen yardım azalmış, Kürtler geri çekilmeye hazırlandıkları sırada ise bu yardım artmıştır. 
Tekrarlanan bu döngü, İranlıların Irak ordusunun yenilmesini değil oyalanmasını istediğini göstermiştir ve Kürtler bunu anlamış olmasına rağmen ellerinden hiçbir şey gelmemiştir. 
1976’da yapılan KDP Kongresi’nde İranlıların oyunu şu ifadelerle anlatılacaktır: “…İran askerleri bize gönderilen yardım malzemelerinin bir bölümünü geri götürüyorlardı. 
Kullanılabilir silahları el altından mevziilerin dışına çıkarıyor, bize cephane ve mühimmatı yeterince ulaştırmıyorlardı…”127 Irak ordusunun düzenlediği saldırının o güne kadar gerçekleştirilenlerin en büyüğü olması ve en sofistike silahların cepheye sürülmesi, Baas yönetimi Kürt sorununu kökünden kazıma kararlılığını göstermiştir. Irak birlikleri gerçekten de ilk kez, Kürt bölgesinde daha önce ele geçiremedikleri bölgelere girmiştir ve Ocak 1974’e kadar İran sınırı içine sığınan Kürtlerin sayısı 200 bini bulmuştur.128 

Nisan 1974’te başlayan çatışmalardan sonra Kürtlerin savaşı 1. yılını dolduracaktı fakat Kürt yöneticiler arasında bu başarının neden siyasi bir getirisi olamadığı yani özerkliğin neden ilan edilemediği tartışılmaktaydı. Barzani’ye en yakın isimlerden biri olan Dr. Mahmut Osman bunun nedenini İran Şahı’na bağlamıştır. Gerçekten de Kürt yöneticiler bir yılın sonunda artık kendilerini İran için savaşır gibi hissetmeye başlamıştır.129 

1974 yazında İranlılar ile Iraklılar arasındaki temas trafiği artmıştır. İstanbul’da düzenli olarak yapılmaya başlanan görüşmelerden 1975 yılı başlarındaki bir toplantı sonrasında, anlaşmanın Kürtlerin aleyhine olup olmayacağı sorusuna İranlı yetkililer, “Bir çatışmanın üç tarafından ikisi anlaşmaya varırsa, üçüncü tarafın bundan zarar görmesi kaçınılmazdır” yanıtını vermiştir. KDP önderliği İran-Irak arasındaki anlaşma ihtimalinin güçlendiğini fark etmiştir ancak yapacak fazlaca bir şeyleri yoktu. Barzani İran Şahı ile görüşmek üzere Tahran’a gitmişse de, Şah kendisini 11 Mart 1975’e kadar bekletmiş, adeta 1970 otonomi anlaşmasına “evet” demesinin intikamını almıştır.130 Barzani ve kurmayları, 6 
Mart 1975’te ilan edilen Cezayir Anlaşması ile, Saddam Hüseyin’in “gerekirse Şattül Arap suyundan taviz veririz” tehdidinin blöf olmadığını anlamışlardır. 

6 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder