29 Mayıs 2019 Çarşamba

28 ŞUBAT TAN BUGÜNE BAKMAK BÖLÜM 7

28 ŞUBAT TAN BUGÜNE BAKMAK BÖLÜM 7




Bakın, terörle mücadelenin dört tane çok önemli boyutu vardır, dört tane. Bu sacayağını kurmazsanız başarılı olmazsınız ve bunların senkronize olması lazım, aynı anda olması lazım. Bunlar nelerdir? Bunların birincisi dış politikadır. Bu çok önemli. 
Dış politikada eğer siz istediğiniz noktaya bütün ülkeleri  getiremiyorsanız… O zamanlar 11 Eylül falan olmuş değil, “September Eleven” denen şey olmuş falan değil. 
Terörle mücadelenin ne olduğunu millet bilmiyor. Birçok ülke bunu kabul etmiyor, ne yaptığımızı anlamıyor. 
Bütün burada giriyorsunuz petrol bölgelerine. Biz binlerce kilometreyle giriyorduk, binlerce askerle giriyorduk. 
Bütün bunların içerisinde dış politika son derece önemli. Ben o dış politikayı yönlendirdim, bu doğru. Almanya ilk defa “Evet, Türkiye’de terör var.” dedi. Kohl zamanı, ilk defa dedi bunu. 
Bütün bunlar doğru. İçişlerinin bütün koordinasyonunu ve asker, istihbarat, jandarma, polis koordinasyonunu Millî Güvenlik Kurulundaki bir istek üzerine, sadece onların isteği üzerine değil, Sayın Menteşe’ye verdim. Doğrudan doğruya İçişleri Bakanlığı bütün bu koordinasyonu yapacaktı. 

Üçüncü sacayak… Bu çok önemli, bu söylediğim çünkü bir de güvenlik güçleri ayağı var; bir dış politika, bir güvenlik güçleri ayağı var. Üçüncü mesele, yöre halkını kucaklayabilmektir, onları memnun edebilmektir. Ben Başbakan olduğum zaman, daha birkaç aylık Başbakanken, Sivas, ondan önceki katliamlar, 
bakın, sanki bütün… 
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Gazi Mahallesi… 
TANSU ÇİLLER – Başbağlar… 33 kişi öldü o gün yani ben güvenoyu alırken. Sivas katliamı… Ondan önce, burada önümde var; Savaş Buldan da burada yazıyor benden önce olan birisi olarak. Ama JİTEM’in kurucuları, Adnan Ersözler, bilmem General Bahtiyar Aydınlar, bunların birçoğunu ben yani bir bölümünü bilip bir bölümünü ismen yeni duyduğum isimler bunlar. Bunlar başlamış, 1992’de tepeye vurmuş faili meçhul, tepeye vurmuş. 93’ün ikinci yarısında ben geliyorum, orada da var; doğru. Ama 94’te düzeliyor, 95’te aşağı iniyor; ben 
oradayım Başbakan olarak. 96’da İçişleri ve Savunma Bakanlığı bizde, 97’de keza en dibe kadar gidiyor. Yani sanki faili meçhuller benle başladı ve ben çekildim bitti. Sanki Susurluk ben çekildim birdenbire halloldu. Ne oldu 
Sayın Önder, bunlar benle mi başladı? Ben bunları bilmem dahi. 

Bakın, Susurluk’u sordunuz. 

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Susurluk’u sormadım. 
TANSU ÇİLLER – Bu da benim içimde bir yerde. Bir de bütün bunlar aslında birbirleriyle bağlantılı şeyler. Bütün bunlar bağlantılı şeyler yani en azından toplumun hafızasının morfik alanına bu işlendi, Tansu Çiller bunların içinde bir biçimde diye. Bundan büyük bir haksızlık olamaz. Ben Başbakan olduğum zaman bölgelere girilemiyordu. Evlatlarımız orada yıllarca doğru dürüst okullara gidememişler, partiler kapalıydı. Sayın Ensarioğlu -çok gelmek istedi, gelemedi- arkadaşlarımdan biriydi orada. Başbakan benden önce orada miting yapmaya girememiş, trenler işlemiyor, otobüsler işlemiyor, partilerin hiçbir oy örgütü kalmamış orada ve biz bütün bu mücadeleden sonda oradan çıkarken son derece büyük oy olarak çıktık onu biliyor musunuz Sayın Önder? Ben oraya gittiğim zaman her defasında birçok şey duyulduğuyla gidiyordum; şu olacak, bu olacak. Ben milletin arasına, milletimin arasına Güneydoğu’da, tam merkezde giriyordum, herkesi iterek giriyordum; öylesine kucaklaştık biz. Öylesine bir dönemden normal hayata gelindiği, çocukların okula gittiği, trenlerin işlediği… Bir fabrika açmaya kalkıyorduk, fabrika bombalanıyordu; maden açmaya kalkıyordum, o bombalanıyordu; öğretmeni gönderiyordum, öğretmen öldürülüyordu. Bütün toplumun tek isteği vardı: “Çiller sen iktisatçısın.” 
Benim isteğim iktisat. Ben iktisat hocasıyım. Ülkeme en iyisini getirmek için oraya gelmişim ama karşımda bunu buldum. Neyi çözdüm? İki ayda ben neyi çözdüm? İki ay sonrası yapılan şeyleri söylüyorsunuz bana. 

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Hayır, hayır. Ben Kürt iş adamlarının listesi ve… 
TANSU ÇİLLER – Ona da geleceğim. Yalnız şunu söyleyeyim… 
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) - …Meclisteki vekillerin yaka paça gözaltına alınması. 
TANSU ÇİLLER – Tamam. 

Sayın Zana ve diğer arkadaşlarımızın yaka paça alınarak götürülmesi beni de çok üzdü ama dokunulmazlıklarının kaldırılmasını isteyendim, doğru. Çünkü gelen istihbarat öyle değildi yani siyaset için değildi onlar. “Şu, şu, şu, şu, şu nedenleri var.” diye önümüze geliyordu devamlı. 

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Neydi o nedenler Sayın Çiller? 
BAŞKAN – Sırrı Bey… 
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Bilmek zorundayım. 
TANSU ÇİLLER – PKK’nın uzantısı olarak gözüküyordu. PKK’nın uzantısı olarak gözüküyordu çok net biçimde. Ve meseleyi adalete bırakmaktan başka bir çare yoktu. Siyasetçinin çözeceği bir olay değildi. Artık o meselenin adalette çözülmesi lazımdı ama onların yaka paça götürüldüğü gün ne kadar rahatsız olduğumu ve ne kadar kızdığımı anlatamam. Üslup son derece önemli, son derece önemli ama yapılacak şey adalete teslim etmekti, yaptığımız doğruydu. 

Şimdi, bütün bunlara rağmen o bölgeden biz çok büyük oy aldık, onu söylemek istiyorum. O bölgedeki insan o zaman bize defalarca teşekkür etmiştir çocukları yeniden… İnsanlar yeniden saat altıda sokağa çıkmaya başladı, yeniden okullar açıldı. 

Ve dördüncü sacayağı da ekonomiktir. Eğer ekonomide bir şey yapılırken… Ve kriz devralmışken biz yapılabilecek her şeyi o bölge için yaptık ama hiç istediğim gibi olmadı. 

Bakın, size bir anımı daha söyleyeceğim. GAP’ın suyunu açmak bize nasip oldu, baypas yaptık. “Harran’da düğünümüz var.” diye açtık. Çok da güzel bir gündü. O gün bütün yöre çocuklarını kucağıma aldım oturuyorum, o sırada da BBC geldi. Dedi ki: “Ne düşünüyorsunuz?” dalmışım böyle. Dedim ki: “Avrupa Birliğini düşünüyorum.” “Niye?” dedi. “Avrupa Birliği evrensel değerleri getirecek bir kere ülkemize ama ikincisi çok daha önemli, bu Gümrük Birliği var ya, biz burada pamuk yetiştireceğiz. Bu sanayi burada kurulacak ve bu sanayide 
bu çocuklar iş bulacak. Bu çocuklarımız, çocuklarım iş bulacaklar. Bütün bunları düşünüyorum.” dedim. BBC defalarca bunu göstermiş. Son derece samimiyim, son derece. Netice itibarıyla söylemek istediğim şey: Benim çetelerle bağdaştırılmam kadar büyük haksızlık olamaz. 
Şimdi, bir de listeleri sordunuz değil mi? 

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Evet. 
TANSU ÇİLLER – Listeler… 
Bu kadar duygulanmamın sebebi… İnsan öldürmek, evlat öldürmek; anasınız. Çok acı. 
Listeler… Şimdi, listelere ilişkin… Evet, böyle bir liste geldi benim önüme. Tahmin ediyorum ki İçişleri Bakanlığından geldi. Millî Güvenlik Kurulunda da bu tarz birtakım iş adamlarının finansman için tehdit edildiği, bakın, tehdit edildiği ve zorla para toplandığı ifade edildi. Bu çerçevede, o gün önüme gelen bir listeydi, hatta o anda önüme gelen bir listeydi. Benim verdiğim mesaj şu idi: “Kimse buna boyun eğmesin, biz bunları koruruz. 
Kim bunu yapıyorsa bunları da önleriz.” Vermek istediğim mesaj buydu. Yani iş adamlarına “Sizi öldürürüz.” değil canım. Yani akıl tutulması lazım, bir başbakan çıkacak ilk önce öldüreceği insanların listesini yapacak, ondan sonra o listeyi ilan edecek, sonra onları tek tek avlayacak; el insaf, el insaf. Benim orada verdiğim mesaj: “Bu iş adamları tehdit ediliyorsa korkmasınlar, bunu yapanlar korksun. Bunu kim yapıyorsa tehdit ederek, bunu kim yapıyorsa onlar korksun.” Verdiğim mesaj buydu. Yani akılla, mantıkla… Bir insanın aklına hakaret bu. Çıkacaksınız, elinizde liste, bunu ilan edeceksiniz, sonra tek tek avlayacaksınız. Sayın Önder… 

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Sayın Çiller, ben size “Siz bunları katlettiniz.” demedim ama böyle tutanaklara geçtim. Soru şu… 

BAŞKAN – Tamamladıktan sonra… 
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Bunda bir mahzur yok ki gayet sıcak yürüyor. 
TANSU ÇİLLER – Ama söylediniz, “Bunlar tek tek avlandı.” dediniz ve bana soruyorsunuz bunu. Yani bunu niye bana soruyorsunuz? 
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Evet size soruyorum. Size soruyorum şu sebepten: Siz normal, hayatın olağan akışında böyle bir listeyi telaffuz ettikten sonra bunlardan haraç toplayanların değil de Kürt iş adamlarının, kendilerinin tek tek öldürülmesi karşısında ne yaptınız Sayın Çiller? Bu kişileri bilmiyor olmanız, önünüzde bulmanız Başbakan olarak sorumluluğunuzu azaltır mı? Ne yaptınız? Çağırıp kimi sordunuz, hangi soruşturmayı açtırdınız? Ne oluyor bu Kürt iş adamlarına? “Ben telaffuz ettim. Bunlar ardından öldürülmeye 
başlandı. “ 

BAŞKAN – Sırrı Bey… 
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Ben “Siz öldürdünüz ya da öldürttünüz.” demedim ki. 
TANSU ÇİLLER – Bütün mekanizmalar neyse, İçişleri Bakanlığı… 
BAŞKAN – Çok özür diliyorum. Gerçekten bir şeye yol açacak, polemik ve bir siyasi tartışmaya yol açacak… Siz sorularınızı sordunuz tam olarak, Sayın Başbakan da bunları cevaplandırıyor. Eğer devreye girip bu şekilde ilerlemeye kalkarsak hiçbir soru-cevap işlemini tamamlayamayız. 

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Efendim, düzeltiyorum Sayın Başkan. Çünkü ben Sayın Çiller’e “Siz bunları öldürdünüz ya da öldürttünüz.” demiyorum. Sayın Çiller öyle cevap verince tutanaklara öyle geçmemesi bakımından. 

BAŞKAN – Sırrı Bey, o da diyor ki: “Böyle bir listenin benim önüme gelme nedeni, bunların tam tersine terör örgütü tarafından finansman sağlamaları yolunda tehdit ve şantaja uğradıkları, dolayısıyla benim müdahale ettiğim kısım budur.” diyor. 

TANSU ÇİLLER – Evet, aynen öyle. 
BAŞKAN – “Onların öldürülmeleri yönünde bir liste değildir.” diyor, izah ediyor. 
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Efendim, ben onu sormuyorum. Diyorum ki: Siz de bunu ilan ettiniz, siz bunu beyan ettiniz. Ardından bu insanlar öldürülmeye başlandı. Ne yaptınız? 
BAŞKAN – Bunlarla ilgili bir soruşturma açtınız mı? 

8. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder