29 Mayıs 2019 Çarşamba

IRAK KÜRT MUHALAFET HAREKETİNDE ULUSLARARASI BOYUT BÖLÜM 3

IRAK KÜRT MUHALAFET HAREKETİNDE ULUSLARARASI BOYUT BÖLÜM 3



Irak Kürt Hareketinin SSCB ile İlk Teması: Barzaniler ve Mahabad Dönemi 

SSCB’nin Irak Kürtlüğüyle ilişkileri tarihsel olarak Çarlık Rusya’sına dayanmakla birlikte ilk ciddi ilişki boyutu II. Dünya Savaşı sonrası İran’da Sovyet desteğiyle kurulan Mahabad Kürt Devleti yoluyla olmuştur. Böyle bir dönemde, Irak’ta Molla Mustafa Barzani’nin Sovyetlerin desteğini arkasına alıp İngiliz etkisindeki merkezi hükümetle çatışmaya girmesi ve Barzani’nin İngiliz-Sovyet rekabetinin yaşandığı İran’a geçmiş olması, büyük devletlerin Kürtler üzerindeki mücadelesi ni kızıştırmıştır. Daha doğru bir deyimle, Sovyetler Kürtler üzerinden İngiliz hakimiyetinin altını oymaya çalışmıştır. 

II. Dünya Savaşı’nın başında, Eylül 1941’de İngilizlere başvurarak birleşik bir “Kürdistan” statüsü için himaye elde etmeyi uman ve aralarında Kadı Muhammed’in de olduğu İranlı Kürt önde gelenlerini,57 Sovyet yetkililer Bakü’de bir görüşme gerçekleştirmişti. Görüşmede Kürtler özerklik-bağımsızlık arası bazı taleplerde bulunmuşlar fakat Sovyetler bölgedeki olayları kontrolden çıkarabilecek bu isteklere olumlu yanıt vermekten imtina etmişti.58 
Nisan 1945’te Mahabatlı Kürt muhalifler daha geniş kitlelere ulaşmak için liderlik arayışına girmiş ve Sovyetler bu süreci kendi kontrollerinde tutmak istemiştir. İran’ın en güçlü 3 Kürt aşireti Mamiş, Şikak ve Dehbokri aşiretinin reislerine teklif götüren Sovyetlerin olumsuz yanıt alması üzerine, örgütün liderliğine Kadı Muhammed getirilmiştir. Sovyetler dört yıl aradan sonra Eylül 1945’te İranlı Kürt önde gelenleri ikinci kez Bakü’ye davet etmişlerdir. Bakü’deki görüşmelerde Kürtler bir kez daha özerklik talebini gündeme getirmişlerdir. Bu arada ikinci Bakü ziyaretinde Kürt muhalefeti Kürdistan Demokrat Partisi’ni kurmuştur.59 KDP’nin kuruluş çalışmaları son aşamaya geldiği sırada, Anglo-Irak birliklerinden ağır darbe yiyen Barzani, İranlı Kürt önde gelenlerin ikinci Bakü ziyaretinden dönüşünden ve KDP’yi kurmalarından hemen sonra, İran’a giriş yapmıştır. 

Barzanilerin 

İran’a girişi pek tabii Sovyetlerin bilgisi ve izni dâhilinde olmuştur. Sovyetler, Barzani’nin savaş deneyimi kazanmış güçlerinden, İran’daki siyasal Kürt milliyetçiliğinin desteklenmesi için istifade edilebileceğini düşünmüş olmalıdır. Nihayet Ekim 1945’de bölgeye yerleşen Barzaniler, İngilizlerin baskısını dikkate alan Sovyet yetkililerin uyarılarıyla bir süreliğine gözlerden uzak bir yerde yaşamıştır.60 

İran’a geldiklerinde bölgedeki aşiret kuvvetleri içinde en donanımlı ve eğitimli güç durumunda olan Barzanilerin, İran birlikleriyle girdikleri küçük çarpışmalarda başarı kazanmaları ünlerini artırmıştır. Ayrıca, düzensizliklere neden olan bazı aşiretleri kontrol altına almışlar ve Mahabad çevresinde düzen sağlanmasında önemli rol üstlenmişlerdir.61 

Diğer taraftan Kadı Muhammed ile Barzani hiçbir zaman büyük bir gerginlik yaşamamıştır. Zaten Mahabad’da gözler Sovyetlere ve dış dünyaya çevrilmişti ve yarı tedirgin yarı heyecanlı bir bekleyiş vardı. Böyle bir ortamda, (İran) KDP’nin kuruluşunu (12 Aralık 1945’te Azeri bölgesinde özerklik ilan edilmesinden sonra), yine Sovyet yetkililerin bilgisi dâhilinde 22 Ocak 1946’da özerk Mahabad Cumhuriyeti’nin ilanı izlemiştir.62 Tam adı, Kürdistan Cumhuriyeti Devleti (Devleti Cumhuri Kurdistan) idi. Savaş ve dışişleri bakanı dahil olmak üzere 13 bakanlı bir kabine oluşturulmuştu ve ulusal bayrağı ile marşı vardı.63 

Örgütlenme tarzı, bağımsız devlet arasında bir yapıyı çağrıştırıyordu. Diğer taraftan, yerel şartlar dikkate alınarak toprak reformu gibi uygulamalara gidilmesi düşünülmemiş, köylüler toprak ağaları karşısında biraz güçlendirilmek le yetinilmiştir. Yönetsel teşvikler sonucu Kürtçe yayınların artmış, tiyatro oyunu sahnelenmesi ve kadınların kültürel siyasi alanda rol üstlenebilmesi gibi bazı ilkler görülmüştür.64 

Tüm bu gelişmeler Sovyetlerin askeri, siyasi ve kültürel desteğiyle gelmiştir. Fakat Sovyetlerin İran’ı işgal ederken İngiltere ile yaptıkları anlaşma çerçevesinde birliklerini savaşın bitiminden en geç 6 ay içinde çekmeleri gerekmekteydi. Süre 2 Mart 1946’da dolmuş lakin Sovyetlerin çekilmesi yönünde hiçbir belirti görülmemiştir. Bunun üzerine İngiltere ve özellikle de ABD, Sovyetler üzerinde ağır baskı kurmuştur. Çekileceklerini Mart ayı başında açıklayan Sovyetler, karşılığında Tahran yönetiminden petrol imtiyazı verilmesi sözü almışlardır.65 

Sovyetler, çekilmeyi kabul ettikten sonra arkada bırakacağı yönetimlerin direnebilmesi için onları güçlendirmek istemiştir. Mahabad yönetimine, Mart ayında 10 Sovyet askeri kamyonu, 10 Amerikan yapımı eski kamyon, 10 tane de cip vermiştir. Mahabad yönetimi deordu çalışmalarına hız vermiş, Genelkurmay Başkanlığı’na Cafer Kerimi isimli genç bir subay getirilmiştir.66 31 Mart 1946’da aralarında Molla Mustafa Barzani’nin de olduğu dört kişi generalliğe terfi ettirilmiştir. Sovyetler, Nisan 1946’da Barzani’nin 1500 adamına dönemin 
efsane tüfekleri Brunoları dağıtmış ve Barzani kuvvetleri ilk kez modern anlamda askeri bir eğitim programına tabi tutulmuştur.67 

1946 Nisanı’nda Kürt ve Azeri yönetimleri Sovyet desteğinin sona ermesinin bedelini ödemeye hazırlanırken, Sovyetlerin bir araya getirmek için onca çaba harcadığı iki grup, kendi aralarında gerginlik yaşıyordu. Sınır anlaşmazlığı sorunu iki yönetimi savaşın eşiğine getirmişti. Ancak Sovyetler devreye girerek gerginliğe son vermiş ve hatta taraflara bir ittifak antlaşması imzalattırmıştır. 

Bu ittifak antlaşması, Kürt bölgelerinin özerk bir “Kürdistan eyaleti” altında toplanması önerisini getiren Tahran yönetiminin teklifini kabul etmek isteyen 
Kadı Muhammed’e ayak bağı olacaktır. Sovyetlerin Tahran Büyükelçisi, İran yönetimiyle görüşmeden çıkıp büyükelçiliğe gelen Kadı Muhammed’i Azerilere ihanet edemeyeceği konusunda uyarmış, Muhammed de Sovyet desteğinin kesilmesini göze alamamıştır.68 Ama zaten Mayıs 1946’da artık Sovyet birlikleri İran’dan çekilmeyi tamamlayacak ve Aralık ayında da İran birlikleri Azeri ve Kürt bölgesine girip her iki fiili yönetimi de ortadan kaldıracaktır. 

Irak’ta SSCB’nin Kürt Politikası: Kürt Muhalefetinde Sovyet Dönemi 

Sovyetlerin Mart 1946’da ilk kez İran’dan çekilecekleri sinyalini vermesiyle, Molla Mustafa Barzani de Irak Kürt hareketini yeniden canlandırma üzerine bazı girişimlerde bulunmaya başlamış ve bu yönde Irak –KDP’sini kurmuştur. (Irak) KDP’nin önemi, Irak Kürt hareketinin dinamik unsurları olan Soreş, Rızgari ve Hevi gibi gerek solun gerek sağın milliyetçi unsurlarını (örgütlerin kongre kararıyla) kendi çatısı altında toplayabilmeyi başarmış olmasıdır. 16 Ağustos 1946’da Bağdat’ta gizlice birinci kongresini yapan (Irak) KDP’sinde önemli kararlar alınmıştır. Molla Mustafa Barzani genel başkan, Şeyh Mahmut Berzenci’nin oğlu Şeyh Latif birinci başkanvekili, Hamza Abdullah genel sekreter olmuştur.69 KDP, Sovyet Komünist Partisi’nin örgütlenmesini model almış, polütbüro ve merkez komite gibi organlar oluşturulmuştur. Parti programı büyük ölçüde Marksist düşünce şablonlarıyla yazılmıştı: Toprak reformu, işçi sınıfının yaşam koşullarının iyileştirilmesi, ekonomik ve sosyal reformlar, doğal kaynakların millileştirilmesi, devlet ve din işlerinin ayrılması vs. Ama 
ulusal hak olarak tabir edilen özerklik talebi unutulmamıştır. (Irak) KDP bu programıyla IKP’ye oldukça yakın bir duruş benimsemiştir.70 

Ancak Mahabad Cumhuriyetinin çökmesinden sonra Barzani ilk etapta Irak’a geçmiş, İngiltere ve Irak hükümetinin sert muhalefeti gündeme gelince de SSCB’ne sığınmak zorunda kalmıştır. Barzani Sovyetlerde bulunduğu bir tarihte KDP-I’nın 1953’teki kongresinde monarşinin yerine kurulacak demokratik halk cumhuriyeti için sosyalist güçlerle işbirliği kararı almıştı. Stalin’in ölümünün ardından başa geçen Kruşçev yönetimi ile iyi ilişkiler kurmaya başaran Barzani Moskova’da hem Siyaset Akademisi’ne hem de71 askeri formasyon bilgisi almıştır.72 Ayrıca, Barzani’nin adamları da Moskova, Taşkent, Beyaz Rusya’daki üniversitelerde öğrenime başlamıştır.73 Molla Mustafa Barzani yıllar sonra Sovyetler Birliği macerasını anlatırken, Rusça’yı iyi derecede öğrenmeleriyle birlikte ülkenin insanlarına ve atmosferine ısındıklarını, adamlarının Gürcü ve Özbek kızlarla evlenip aile kurduklarını,74 toprak sahibi olup çiftçilik dahi yaptıklarını, fakat bunun bir uyku dönemi değil, düşünsel gelişim süreci olduğuna dikkat çekecektir.75 

Barzani için indoktrinasyon dönemi diyebileceğimiz bu evre, 1958’de Irak’ta monarşinin devrildiği darbeye kadar sürmüştür. SSCB Barzani’yi Sovyet topraklarında, partisini ise Irak topraklarında etkisi altına almıştı ve artık Barzani’nin Bağdat’ta Sovyetlere dostça yaklaşan yeni rejimle ilişki kurması gerekiyordu. 11 yıl boyunca Barzani’nin doğrudan bir ilişkisinin olmadığı partisi KDP, 1958’de darbenin olduğu sıralarda, İngilizlerin etkisindeki monarşiye karşı elindeki 500 savaşçıyla gerilla savaşı başlattığını ilan etmeye hazırlanıyordu. Fakat Merkez Komite’nin harekete geçmek için belirlediği tarih olan 19 Temmuz 1958’in 4 gün öncesinde Bağdat’ta bir darbe gerçekleşmiştir.76 Darbeyle birlikte Barzani’nin SSCB’den dönüş serüveni de hayata geçecektir. 

Iraklı milliyetçiler tarafından İngiliz destekli rejimin bir darbe ile devrilmesinden sonra kurulan Irak hükümetinde Kürtleri temsilen Şeyh Mahmut Berzenci’nin oğlu Baba Ali (Ulaştırma Bakanı olarak) alınmıştır. Ayrıca bir Sünni Arap, bir Şii Arap ve bir Sünni Kürt’ten (Halid Nakşibendi) meydana gelen Egemenlik Konseyi kurulmuştur.77 Bu durum Kürt hareketinin Bağdat’ta resmi düzeyde ilişki kurmaya başladığının göstergeleriydi. 

Bağdat’ta ise darbeden hemen sonra yeni iktidar Pan Arabizm ile sol elit arasında ciddi bir iktidar savaşına tanık olmaktaydı. Darbenin ikinci adamı Abdüsselam Arif, General Kasım ile kişisel ve ideolojik rekabetinde Panarabizmi bayrak haline getirmiş ve Irak’ın Mısır ile birleşmesini savunmuştur. General Kasım milliyetçilere karşı dışarından SSCB’nin ve içerden de sol grupların desteğini almaya çalışmıştır. Barzani’nin Sovyetlerle ilişkisi Kasım’ın Kürt muhalefetiyle farklı bir diyalog geliştirmesini de beraberinde getirmiştir. 
Nitekim darbeden kısa bir süre sonra Bağdat’a ulaşan Barzani milli kahraman gibi karşılanmış, Başkan Kasım kendisine geniş imkânlar tahsis etmiştir. Barzani’nin ilk işi, Başkan Kasım’a “antiemperyalist yönetiminin askeri olacağı” iletmek olmuştur ve Türkiye ile İran’ın Kürtlere verilecek haklar konusunda Irak’ı örnek almalarını istemiştir.78 Böylelikle Irak’ta SSCB’nin etkin olduğu bir döneme işaret etmiştir. 

1959 Ekiminde yapılan KDP’nin 4. parti kongresinde 23 maddelik bir program kabul edilerek Parti bir anlamda siyasi mücadelede Marksizm -Leninizm’den esinlenildiği, dünya barışının sağlanmasının Bandung Konferansı ve Afro -Asya bloğunun izlediği yoldan mümkün olduğu, Irak’ın birliği çerçevesinde Kürtlere otonomi verilmesini, Irak ile diğer ülkelerdeki komünistlerle ilişkilerin güçlendirilmesi gerektiği gibi maddeleri kabul ettiğini ilan etmiştir. Ancak aynı yıl Başkan Kasım ile Barzani arasında otonomi talebi yüzünden sorunlar yaşanmaya başlanmıştır. 

Krizin derinleşmesi üzerine Molla Mustafa Barzani, Bağdat yönetimi tarafından tasfiye edilmek üzere olduğunu fark etmiş ve bunun üzerine, bir kez daha dış dünyanın desteğine başvurmuştur. İlk olarak SSCB’ye yönelen Barzani Eylül 1960’da Ekim devriminin yıldönümünü izlemek üzere Moskova’ya giderek Sovyetlerden Irak’taki krize müdahale edilmesini gündeme getirmiştir. Moskova yönetimi Kasım-Barzani soğukluğuna karışmak yerine Kürtler ile IKP arasındaki sorunları çözmüş, ama daha da önemlisi silah yardımı yapmayı kabul etmiştir. Mesut Barzani Sovyet yardımını şöyle anlatmaktadır:79 

..İlke olarak Barzani’ye verdikleri sözlerden biri Barzani’nin belirleyeceği yere uçaklar aracılığıyla yeterli miktarda silah ve mühimmat indirmeleriydi. Bu yerin Dolehori vadisi olması kararlaştırıldı. Burası Şirin Dağı’nın arkasında Barzan’ın kuzeyine ve Silki köyünün güneyine düşen bir vadiydi. Ancak siyasal ve teknik nedenlerle bu operasyon gerçekleştirilemedi. Bunun üzerine başka bir yola başvurmaya karar verildi. Sovyetler silah alınması için yeterli miktarda para yardımında bulunacaktı. Barzani, Barzan’da karargâhını kurduktan sonra silah alımı için bir program hazırlandı. Moskova ile Barzani arasındaki irtibatı Sovyet Elçiliği sağlıyordu. Sovyet Elçiliği’ne para gönderiliyor ve oradan da Barzan’a ulaştırılıyordu. Bu alışverişi doğrudan yapan elçilik birinci sekreteri Nasikov’du… Alınan silahlar, İkinci Dünya Savaşı sırasında kullanılan Çek ve İngiliz malı silahlardı. Ancak bu silahlar sağlam ve kullanılır haldeydi… Haziran ve Eylül ayları arasında 3 bin parça silah alımı gerçekleştirildi… 

Nitekim 1961 yılında Bağdat ile Kürt hareketi arasındaki kriz yerine çatışmalara bırakırken KDP, SSCB’den aldığı destekle otonomi talebini daha güçlü bir şekilde dile getirmeye başlamıştır. Bağdat yönetiminin silah bırakma çağrılarına verilen yanıtta “Kürt bölgesine gönderilen askeri birliklerin geri çekilmesi; Kürtçe’nin Kürt bölgesinde resmi dil olarak kullanılması; Kürtlerin sosyal ve ekonomik durumlarının düzeltilmesi, Geçici Anayasa’nın 3. maddesindeki “Kürtler ve Araplar Irak cumhuriyetinde eşit kardeştir” hükmünün tatbikini dile getirmiştir.80 

Sovyetlerin 1961 yazında Barzani’nin silahlanmasına yardım etmeye başlaması SSCB’nin Bağdat üzerindeki baskılarını artırdığı şekilde yorumlanmıştır. Bağdat’taki otoritesi zayıflayan Kasım yönetimi ise 8 Şubat 1963’te Abdüsselam Arif liderliğinde bir grup asker tarafından gerçekleştirilen darbeyle devrilmiştir. Pan Arabizm döneminin başladığı Arif kardeşler döneminde Kürt hareketi varlığını sürdürmek için bir kez daha dış desteğe başvurmak zorunda kalacaktır. 

1963 darbesi sonrası Bağdat’ta etkili olan en önemli aktörlerin başında Baasçılar ve Pan Arabistler gelmekteydi. 17 Nisan 1963’te Irak, Mısır ve Suriye arasında Federal Arap Cumhuriyeti kurulacağının ilan edilmesi, Kürtler için otonomi ya da federe birliğin eşit üyesi gibi haklardan bahsedilmemesi, Kürtlerin Panarabizm korkusunu doruk noktasına taşımıştır. 

Anlaşma çerçevesinde askeri, siyasi, ekonomik ve kültürel bütünleşmeye ilişkin programların adım adım uygulanmaya başlanması, Kürt hareketinin karşısında bundan sonra en az üç ülke olacağını ve düşmanın büyüyerek güçleneceği şeklinde algılanmıştır.81 

Nitekim Bağdat yönetimi, Kürtler ile Nisan 1963’de yapılan son görüşmelerde de anlaşmaya varılamaması üzerine 10 Haziran’dan itibaren askeri harekâtın başlayacağını ilan etmiş, Kürtlerden 24 saat içinde silahlarını teslim etmesini istemiş ve devrim düşmanı ilan ettiği Molla Mustafa Barzani’nin başına 500 bin sterlin ödül koymuştur.82 

Operasyonlar 10 Haziran’da Süleymaniye’de 5 bin Kürt’ün tutuklanmasıyla başlamış ve Kasım ayına kadar sürmüştür.83 Operasyon sırasında Suriye’deki Baas yönetimi Arap dayanışması çerçevesinde İsrail cephesinden çektiği 5 bin kişilik birliği Kürtlerle savaşması için Irak yönetiminin yardımına göndermiştir. 841963 yazındaki operasyonlarda Kürtlerin en yakın destekçisi SSCB idi.  
SSCB, son gelişmeler karşısında bölge ülkelerini uyararak Irak’ın kuzeyindeki Kürt ayaklanmasına müdahalede bulunmamaları için tehdit etmiştir. SSCB basını “Kürt ulusal hareketini” destekleyen ve Bağdat yönetimini ağır biçimde eleştiren yayınlar yapmıştır. Baasçıların tasfiye edildiği 1963 sonbaharına kadar SSCB’nin Irak’a askeri yardımlarını askıda tutacak olması, Irak’ı silah ihtiyacını karşılamak için İngiltere’ye yöneltecektir.85 Irak birliklerinin saldırıları başlayınca Bağdat’ı Kürtlere karşı Hitler’in yöntemlerini kullanmakla suçlayan Sovyetler, kısa süre sonra Moğolistan Hükümeti üzerinden BM Genel Kurulu’na Kürt soykırımının tanınması amacıyla önerge verdirmiştir.86 

Sovyet tehditlerine rağmen devam eden Irak güçlerinin operasyonları, yönetimdeki Baas kanadını tasfiye etmeye çalışan Mareşal Arif’in 18 Kasım 1963’te yapacağı darbe için kuzeydeki askeri birlikleri çekmesiyle yavaşlamıştır.87 Arif’in Baasçıları tasfiye etmesinin ardından Sovyetlerin ve ABD’nin Bağdat’ta nüfuz kurma mücadelesi kızışmıştır. Her iki taraf 
da yüzlerce milyon dolarlık askeri yardım paketleri açmışlardır. ABD bir taraftan da Kürtlere barışçıl çözüm telkin etmeye devam edecektir. Irak-Suriye ilişkileri ise bozulmuştur. 
Suriye’de yönetimde olan Baasçılar, Irak Baası’nın tasfiyesinden rahatsız olup Kürtlerle savaşmak üzere gönderdiği birlikleri geri çekmiştir.88 Arap milliyetçilerinin Irak’ı bölgenin güçlü bir ülkesi yapma politikasına öncelik vermesi ise en başta Kürt muhalefeti ardından da İran ve İsrail gibi ülkeleri kaygılandıracaktır. 

4 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder