Uluslararası Terörizm İle Mücadelede Hukuki Önlemler BÖLÜM 1
Uluslararası Terörizm İle Mücadelede Hukuki Önlemler: İngiltere’de Yeni Terörizm Yasası Örneği
Doç. Dr. Sedat Laçiner
6 Ocak 2010, Çarşamba
İnternet Eklenme Tarihi:
6 Ocak 2010, Çarşamba
Not: İlk olarak Nisan 2006 tarihinde yayınlanmıştır
Giriş 2001 Şubat ayında yürürlüğe giren yeni İngiliz terör yasası birçok gözlemci için ‘devrimsel’ bir niteliktedir ve terörle mücadele alanında uluslararası işbirliği
alanında bir çığır açmıştır. Yasa ile bazı dini ve/veya dinci örgütleri de terörist örgütler kapsamına alan İngiltere, terörü internet ve diğer teknolojik gelişmeleri de kapsayacak şekilde tanımlamış ve terörist saydığı örgütlerin sembollerini taşımaktan, bu örgütlere herhangi bir şekilde yardımcı olmaya kadar geniş bir alanda her türlü eylemi ‘terörist faaliyet’ saymış ve güvenlik güçlerine bu kapsama giren kişileri 48 saat gözaltında tutma yetkisini vermiştir. 11 Eylül saldırılarından çok önce gerçekleştirilen yasa terör konusunda önemli bir yönelimi de ortaya koymuştur. 11 Eylül’den sonra ise bir tür panik havasına giren İngiltere kısa sürede çok sayıda değişikliğe gitmeye çalışmıştır. Daha önceki çalışmalardaki titizlik kaybolurken, temel hak ve özgürlükler ile güvenlik arasında bir seçim yapmak gerekip gerekmediği tartışmaları başlamıştır. Bu çerçevede tüm dünyadaki terörle mücadele düzenlemelerini anlamak adına İngiltere örneği oldukça önemlidir. İngiltere örneğinin bir diğer
önemi ise Türkiye’ye ilham verebileceği iddiasından kaynaklanmaktadır. Bu çalışmada öncelikle terörle mücadelenin İngiltere’deki hukuksal boyutu tarihsel gelişimiyle ele alınacak, 2001 ve sonrasındaki düzenlemelere özel bir önem verilecek, ardından da Türkiye’ye ne kadar örnek olabileceği ele alınacaktır.
I. TARİHSEL ARKAPLAN
İngiltere, İrlanda sorunu nedeniyle terör olaylarıyla diğer ülkelere nazaran çok daha erken bir dönemde tanışmıştır. Bu nedenle teröre karşı ilk yasal düzenlemeler daha çok İrlanda sorununa dönük olmuştur. Buna karşın uluslararası terörizm ve diğer ülkelerde yaşanan terör olayları konusunda İngiltere ciddi bir yasal düzenlemeye uzunca bir süre gitmemiştir. Bu örgütlere yönelik olarak karşı–istihbarat çalışmalarına ağırlık verilirken, İngiltere’ye zarar vermediğine kanaat getirilen örgütlerin çalışmalarına adeta göz yumulmuştur. Bunda şüphesiz görece daha liberal olan İngiliz yasal sisteminin ve İngiliz pragmatizminin büyük bir rolü olmuştur.
Ayrıca İrlanda terörüyle boğuşan bir ülke için yeni terör örgütleriyle uğraşmanın zorluğu da ortadadır. Böylece birçok silahlı grup gizli ya da açık olarak İngiltere’yi sınır ötesi hedefleri için üs olarak kullanmıştır. İngiliz güvenlik güçleri bu örgütlerin İngiltere’deki faaliyetlerine izin vermezken, dışa dönük eylemlerine ciddi ölçüde engel olmuş da değildir. Kısacası Soğuk Savaş döneminde asıl üzerinde durulan İrlanda terörü ve NATO konsepti çerçevesinde ‘tehdit’ sayılan sol örgütlerdi.
I. a. 1974 Terörü Önleme Yasası (PTA) ve 1974-1996 Dönemi Yukarıda değinildiği üzere teröre karşı ilk düzenlemeler Kuzey İrlanda’daki terör olaylarına karşı hazırlanmıştır ve bu düzenlemeler zaman içinde ihtiyaca göre geliştirilmiştir. Bunlardan ilki 1974 Kasım’ında bir pubın bombalanması ve sonucunda 21 kişinin hayatını kaybetmesi, 180 kişinin de yaralanmasını takibeden günlerde adeta alelacele çıkarılan yasa (Geçici Terörle Mücadele Yasası – PTA Prevention of Terrorism Act) olmuştur. Geçici olarak düşünülen yasa zaman içinde kalıcı hale gelmiştir. Yasa İrlandalılar’a karşı negatif duyguların doruğa çıktığı bir dönemde hazırlanmıştır.
Öyleki sokakta bazı İrlandalılar taşlanmakta, hakarete uğramakta idi. Bu ortamın da etkisiyle yasa neredeyse hiç bir muhalefetle karşılaşmadan, rekor sayılabilecek bir zaman içinde çıkarılmıştır. Yasa, polisi ve İçişleri Bakanlığı’nı İngiltere’nin daha önce alışık olmadığı derecede geniş yetkiler ile donatmıştır.
Birçok kişi yasaya dayanarak gözaltına alınmış ve günlerce sorgulanmıştır. PTA altında alıkonulan kişilerin tamamına yakını hiçbir ceza görmeksizin serbest bırakılmıştır.
1982 yılı sonuna kadar bu yasaya dayanılarak gözaltına alınan 5.500 kişiden sadece yüzde 2’sinin bir ceza aldığı düşünülürse yasanın cezalandırmadan ya da
yargılamadan çok istihbarat toplama ve sindirme amaçlı olarak kullanıldığı söylenebilir. İstedikleri kişiyi yedi gün süreyle gözaltında tutabilen güvenlik güçlerinin bu yasayı ‘etkin’ bir şekilde kullandıkları da iddia edilemez. Sonuçta İngiltere uygulamadan dolayı ciddi eleştirilere maruz kalırken, geniş kitlelerden de sert tepkiler alınmıştır. Belirtilmesi gereken bir diğer nokta da yasanın geçici olduğu ve sürekli olarak (her yıl) parlamentoca onaylanmasının gerekli olduğudur. 1976 Düzenlemesi 1974 PTA’da ufak tefek değişiklikler yapmıştır, fakat sonuçta 1984 PTA’ya kadar bir terörle mücadele yasasından çok, günlük ihtiyaçlara cevap veren, güvenlik güçlerinin işlerini kolaylaştırmayı hedefleyen bir düzenlemeden bahsetmek daha doğrudur. 1984 Düzenlemesi 1984 PTA ise bu alanda yeni bir yönelimi ortaya koyar.
Buna göre hedef sadece İrlanda terörü değildir. Bu yasayla uluslararası terörün İngiltere uzantıları da ilgi alanına girmiştir. Bunda şüphe yok ki en önemli faktör
yine İrlanda terörünün uluslararası bağlantılarının artması ve SSCB ile Ortadoğu’da bazı devletlerin uluslararası teröre bizzat karıştıkları yönündeki endişelerdir.
Yeni düzenlemeye göre yetkililer uluslararası teröre bir şekilde bulaşmış kişileri tutuklama, gözaltına alma ve sorgulama yetkisine kavuşmuştur. Yasa bu konuda mahkemelere terör fonlarına zorla el koyma gibi yetkiler verdiği gibi daha önce İngiliz yasalarına göre suç dahi kabul edilmeyen faaliyetleri de suç kapsamına almıştır. Ayrıca yasa terörizmle ilgili olduğu tespit edilen faaliyetleri kendiliğinden araştırma yetki ve sorumluluğunu da oluşturmuştur. Fakat tüm bunlara karşın uygulama yine İrlanda odaklı olmuş ve uluslararası terör istisnai durumlar dışında İngiliz güvenlik güçleri ve mahkemelerinin ilgi alanına fazlaca girmemiştir. 1989 Düzenlemesi 1989 PTA da hala ‘geçici olağanüstü’ düzenlemelere sahiptir. 1989 PTA 7 bölümden oluşmaktadır. Bölümler ve getirdiği düzenlemeler şunlardır:
Yasadışı İlan Edilmiş Örgütler (Proscribed Organisations): Yeni düzenleme yetkililere bir örgütü yasa dışı ilan etme ve o örgüte üye olmayı tutuklanma nedeni sayma yetkisini vermiştir. Listelenmiş bu örgütlerden herhangi birine finansal katkı sağlamak da aynı şekilde suç sayılmıştır. Yasadışı örgütü destekleyici kamu açıklamaları ve bu tür işaretler de suç sayılmıştır. Bu tür durumlarda maksimum 10 yıl hapis cezası ve sınırsız para cezası öngörülmüştür.
Bu çerçevede öncelikle IRA ve INLA ile birlikte çok sayıda loyalist grup yasadışı ilan edilmiştir. Dışlama Hükümleri (Exclusion Orders):
Bu tür önlemler Kuzey İrlanda’daki terör olaylarını engellemede bir tür çare olarak görülmüştür. Bu çerçevede gerekli görülen kişilerin Birleşik Krallık’ta,
Kuzey İrlanda’da veya İngiltere’de bulunmasına sınırlama getirilebilecektir. Bu yasaklamaların ihlali halinde ceza ise maksimum 5 yıl hapis ve sınırsız para cezası idi.
Teröre finansal destek (Financial Assisstance for Terrorism): Bu düzenlemede de terörizme finansal destek vermek her anlamıyla suç sayılmıştır.
En üst hapis cezası 14 yıl, para cezası ise limitsizdir. Tutuklama, Gözaltı ve Giriş Kontrolü (Arrest, Detention and Control of Entry): Bu yasa çerçevesinde hakkında suç işlediği yönünde makul şüpheler bulunan kişiler herhangi bir izne gerek olmaksızın tutuklanabilirler. Gözaltı süresi bu bölümde 48 saat olarak belirlenmiştir.
Bu süre İçişleri Bakanlığı tarafından en fazla 5 güne kadar uzatılabilir. Bu bölümler dışında kalan kısımlar daha çok teknik düzenlemeler olduğundan burada ele alınmayacaktır.
I.b. 1996 Düzenlemesi 1996 düzenlemesi ise şu ana kadar sayılan yetkilere ek olarak polise bombalamaya ve terörist saldırılara müsait yerleri
belirleme, terörist faaliyetleri engelleme amacıyla aramalar yapma hakkını tanımıştır. Bu çerçevede polis sokak kontrollerini ve rastlantısal aramalarını
(stop-and-search) arttırma yetkisine kavuşmuştur. Diğer yasalara göre arama yapma hakkı belli bir bölge için, belli bir saatte ve yazılı izinle yapılabilirken,
terör ile ilgili suçlarda araç, yaya ve yolcu aramalarında polisin hareket alanı genişletilmiştir. Ayrıca terör olayları hakkında bilgi toplama kanalları da yasa sayesinde genişletilmiştir. 1996 düzenlemesi terörizmi, ‘siyasi amaçlar için şiddet kullanma’ olarak tanımlamaktadır. Bu yasaya göre terörizmi diğer şiddet kullanma olaylarından ayıran nokta bu şiddet kullanma türünün ‘kamuyu veya kamunun bir kesimini korku içerisinde bırakmak maksadıyla işleniyor olmasıdır.’ Böylesine geniş bir tanım görevlilerin yetkilerini genişletici bir etkide bulunmuştur. Bu tanımlara göre PKK benzeri birçok örgüt de bu kapsama giriyordu, ancak yasanın en büyük sorunu İrlanda sorunu merkezli hazırlanıp, bu çerçevede uygulanması olmuştur. Diğer bir deyişle bu dönemde sıradan bir İngiliz ‘terör’ denince IRA’i (İrlanda Cumhuriyetçi Ordusu – Ireland Republican Army) anlamaktadır, ya da terör olaylarının İngiltere’ye doğrudan bir zararı olup olmadığına bakmaktadır. Sonuçta bu yasa ile ilgili davaların neredeyse tamamına yakını (% 96’sı) Kuzey İrlanda ile ilgili davalar olmuştur. 1996 PTA’nın bir diğer özelliği de terörist saldırılarıyla doğrudan ilgilenmemesidir. Bombalama, saldırı gibi faaliyetler ceza hukukunun konusudur. Yasanın amacı bu tür suçları cezalandırmaktan çok işlenmeden önce polisin ve diğer yetkililerin ellerini kuvvetlendirmektir. PTA altında polis şüphelendiği kişileri ülkenin giriş kapılarında durdurabilir, sorgulayabilir ve ardından tutuklayabilir. Sorgulama yetkisini sadece polis değil, asker, Göçmen Ofisi (Immigration Office) memurları ya da gümrük memurları da kullanabilir. Bu çerçevede kişinin beraberindeki çanta ve diğer bagajları ile üstü aranabilir. Bu aramalarda terör örgütü ile bağlantılı bir kanıtın bulunması tutuklamaya götürebilir.
Bu sorgulamada polis her türlü soruyu sorabilir ve bu sorulara makul çerçevede cevaplar bekler. Tüm bu sorgulamaların sonunda şüpheye götürecek bir belirtiye rastlanmasa dahi 12 saat kadar alıkoyma yetkisi vardır. 1996 PTA: Yasaklanan Örgütler ve Yasaca Suç Sayılan Eylemler Kuzey İrlanda’da terörü destekleyen ya da teşvik eden herhangi bir örgüt yasaklanabilir ve cezalandırılabilir ve başta IRA ve INLA (İrlanda Ulusal Özgürlük Ordusu – Irish National Liberation Army) olmak üzere birçok paramiliter grup bu çerçevede yasaklanmıştır. Bu bağlamda yasaklanmış bir örgüt için para ya da mal toplamak, bağışta bulunmak, örgüt lehine kamuya açık ya da özel bir toplantı veya miting tertiplemek, tertip edilmesine yardımda bulunmak, söz konusu örgütün işaretini, sembolünü ya da örgütün üyesi olduğunu gösterir herhangi bir işaret taşımak, bu yolla toplumda korku salmak cezayı gerektirir suçlardır. 1996 PTA Çerçevesinde Tutuklama ve Sorgulama Bu yasaya göre eğer bir polis memuru bir kişinin hal ve hareketlerinden, yapmış olduğu hareketlerin tamamından, makul veriler ışığında şüphelenir ise onu tutuklayabilmektedir. Buna göre eğer ‘A’ kişisi IRA ya da INLA’yı (ya da yasaklanmış başka bir örgütü) yasada belirtilen eylemleri ile destekler ise, terör ile ilgili bir fondan para alır, para verirse, mal alır, mal verirse, kendisine yasaklanmış bir bölgeye girer, yasaklı bir kişiye barınak sağlayıp yataklık ederse polisin ‘A’ kişisini gözaltına alması için makul zemin oluşmuş demektir. Bir kez gözaltına alma gerçekleştikten sonra polisin ‘A’yı 48 saate kadar tutma yetkisi vardır. İçişleri Bakanlığı’nın izni ile bu süre 45 güne kadar çıkabilir. Bu süre zarfında söz konusu kişi herhangi bir suçla suçlanmadığı gibi, yargılanmak zorunda da değildir.
Yine yasaya göre Kuzey İrlanda’da bulunan bir kişinin, polis ya da asker tarafından istenilmesi durumunda bilgi vermemesi suçtur. Diğer bir deyişle bu ülkede bulunan herkes IRA gibi örgütler ile ilgili bir soru yöneltildiği zaman cevap vermek zorundadır. Bu sebepten dolayı gözaltına alınanların sayısı azsa da polisin bu yönde bir şüphesi olduğunda bu yetkisini kullandığı görülmüştür. PTA’nın diğer bir farkı da diğer tutuklamalarda tutuklunun yararlandığı birçok haktan yararlanamıyor oluşudur.
I.c. Sadece Kuzey İrlanda’ya Dönük Düzenlemeler PTA temelde Kuzey İrlanda’ya dönük olarak hazırlanmış genel bir metin olmasına karşın, PTA dışında sadece
Kuzey İrlanda’daki terör olaylarına dönük olarak hazırlanmış düzenlemeler de vardır. 1991 Kuzey İrlanda Yasası (The Nothern Ireland – Emergency Provisions – Act of 1991, NIA) bunların en önemli örneklerindendir.
Bu yasa 1996’da değişikliklere uğramış ve 1998’de son halini almıştır. Kuzey İrlanda Yasası polis ve askere özel suçlar için çok özel yetkiler vermiştir.
İngiltere’nin İrlanda hükümeti ile 1998’de vardığı Good Friday Uzlaşması bu düzenlemelerin ilgasını öngördüğünden ve bu yetkilerin zaman içinde geri alınmış olmasından dolayı bu konunun detaylarına girmiyoruz. Ancak PTA ile NIA arasında ortak birçok nokta bulunduğundan pratikte birçok yetkinin devam ettiğini söylemek de mümkündür. Bir diğer nokta da bu düzenlemelerin ortadan kalkacak olmasının oluşturduğu hazırlıksız yakalanma endişesi yeni bir terör yasası hazırlanmasının gerekçelerinden biri de olmuştur.
I.d. Yeni PTA İhtiyacı Özetleyecek olursak 1999 yılına kadarki yasal düzenlemeler neredeyse tamamıyla İrlanda sorununa dönük olmuş,
İngiliz yasalarında İngiltere ile doğrudan ilgisi olmayan uluslararası terörizme dönük ciddi düzenlemelere gidilmemiştir.
Fakat bu durum Soğuk Savaş’ın son yıllarında başlayan eğilimle birlikte değişime uğramış ve yasal düzenleme ihtiyacı kendisini şiddetle hissettirmeye başlamıştır.
Bu trendin odak noktasında Ortadoğu kökenli örgütler ve ‘radikal’ İslamcı gruplar bulunmaktadır ve bu konuda İngiltere ve ABD 1990’lar boyunca karşılıklı etkileşim içinde olmuşlardır. Soğuk Savaş’ın ardından ABD Başkanı George W. Bush (Baba Bush) ile birlikte radikal İslam’ı Batı’nın karşısındaki en büyük tehlike ilan edenlerin başında İngiltere Başbakanı Margaret Thatcher gelmiştir. Ona göre aşırı İslam Batılı ülkeleri vurabilecek bir güce erişmiştir. Özellikle ABD üniversitelerinde büyük destek gören bu yaklaşım zaman içerisinde İngiltere’deki etkisini de arttırmıştır. Böylece kendi içinde ciddi bir Müslüman azınlık da bulunduran İngiltere, ABD ile birlikte radikal İslam’ı ve İslamcılığı ciddi bir tehlike olarak görmeye başlarken, bazı yazarlara göre bu korku bir ‘paranoyaya’ kadar varmıştır. İlginç olan nokta, İngiltere’nin dışa yansıttığı bu korkularına rağmen uzunca bir süre diğer ülkelerin terörist ilan ettiği dinci liderleri sınır dışı etmeyi reddetmiş olmasıdır. Fakat bu tablo 1998 yılında Afganistan merkezli Usame Bin Ladin’in ABD’ye meydan okumasıyla tamamıyla değişmiştir. Afrika’da iki Amerikan büyükelçiliğini yerle bir eden Ladin, Batılı ülkelerin de terör eylemlerine ne kadar açık olabileceğini göstermiştir. Ladin olayını takip eden günlerde İngiliz gazeteleri radikal İslam ile terörü bir araya getiren haberler yayınlamaya başlarken, bazı haberlerin yönlendirme amaçlı olarak belli bir kaynaktan hazırlandığı yönündeki ipuçları dikkatlerden kaçmamıştır. Bu çerçevede çok satan ulusal günlük gazetelerden Daily Mail’in ‘Müslüman Fanatikler Batılı Şehirlere Kimyasal Silah İle Saldıracaklar’ manşeti dikkat çekicidir. Aynı gazete bir başka haberinde cihadın İngiliz şehirlerine geldiğini ve İngilizler’in kitleler halinde cihadın kurbanı olacaklarını da iddia etmiştir.
The Express gazetesinin manşeti ise ‘Müslümanların Kötü Niyeti: Londra’yı Bombalamak’ şeklindeydi. Bu ve benzeri haberler İngiltere’de ‘İslami gruplar
kaynaklı terör’e karşı hassasiyeti arttırırken, Amerikan yönetiminin Ladin konusunda saplantısal boyuta ulaşan kaygıları İngiltere üzerinde de yakinen hissedilmiştir.
Bu çerçevede denebilir ki uluslararası terörizmi de kapsayan yeni bir PTA hazırlama ihtiyacında önemli bir faktör yükselen radikal İslamcı gruplar ve onun
algılanması ile ABD’den buna karşı önlem alınması yönünde gelen baskılardır. İkinci önemli faktör ise Londra’nın uluslararası terör gruplarına ‘güvenli bir yuva’
sunduğu yönündeki algılamadır. Diğer Batı Avrupa ülkelerine göre görece daha liberal yasalara sahip olan İngiltere, bu ve benzeri nedenlerden dolayı birçok
siyasi ve silahlı grubun tercih ettiği bir merkez olmuştur. Bu çerçevede bazı yasadışı Türk gruplar da zaman zaman İngiltere’yi tercih etmişler, Almanya,
Fransa gibi ülkelerde sıkıntıya düştüklerinde İngiltere’de saklanmayı yeğlemişlerdir. Türk gruplara ek olarak hemen hemen tüm Ortadoğu ülkelerinden onlarca muhalif grup bu dönemde İngiltere’yi mesken edinmiştir. Bunların en önemlileri İranlı, Iraklı, Mısırlı ve Suudi Arabistanlı rejim muhalifleridir.
Bu gruplardan İngiliz hükümetinin haberi olduğu gibi, İngiliz güvenlik güçleri bu kişi ve grupları yakın takibe de almıştır. Fakat son yıllarda bunların sayısı ve
ilişkileri öyle bir düzeye ulaşmıştır ki hükümet bu konuda ciddi endişeler duymuştur. Dahası bu muhaliflerden bazıları İngiltere ile muhaliflerin geldiği ülkelerin arasını açacak düzeyde sorun olmuş, İngiliz hükümeti kendi yasaları nedeniyle bu kişileri sınır dışı etmekte zorluklarla karşılaşmıştır. Diğer bir deyişle İngiltere artık istediği kişiyi, istediği zaman sınır dışı etmek istemekte, bunun için büyük ekonomik ilişkiler içinde bulunduğu Suudi Arabistan gibi devletlerle çatışmak istememektedir. Hassas sayılabilecek bir diğer gruplaşma da İngiltere’nin en önemli azınlık grubu sayılan Pakistanlılar arasında yaşanmıştır. Ülkenin diğer en önemli azınlık grubu olan Hindular ile Pakistan - Hindistan çekişmesinden dolayı ciddi problemleri olan Pakistanlılar arasında bazı dini grupların etkinlik kazanması ve Keşmir sorununun İngiltere’ye yansımaları güvenlik güçlerinin özenle üzerinde durduğu konular arasındadır. Tüm bu gruplara ek olarak Afrika ve diğer Asya kökenli muhalif ve silahlı gruplar da eklendiğinde İngiliz yetkililere göre İngiltere hızla terör üssü olma tehlikesi ile karşı karşıya kalmaktaydı ve bu gruplardan biri de PKK idi. İngiliz gizli istihbarat servisi MI5 ve diğer polis birimlerinin rakamlarına göre bu örgütün sadece 1993 yılında İngiltere’de topladığı haraçlar 2 milyon İngiliz poundunu buluyordu. Dahası MI5’ın Başkanı Stella Rimington, 1994 yılında açıkça Kürtler’i İngiltere’de potansiyel terör kaynağı olarak nitelendirip, PKK’yı da İngiliz ulusal güvenliği için en tehlikeli gruplardan sayıyordu. Şüphesiz bu yöndeki endişeler Abdullah Öcalan’ın yakalanmasını takip eden günlerde PKK’nın Londra’nın ‘altını üstüne getiren’ eylemleriyle daha bir su yüzüne çıkmış ve süreci hızlandırıcı bir etki yapmıştır.Son olarak yeni bir terör yasasının hazırlanmasında bir başka dış etkenden, yani Avrupa Birliği’nden söz etmek de mümkündür. İrlanda’da son yıllarda yaşanan gelişmelerin doğal bir sonucu olarak durumu normalleştirmeye çalışan İngiliz hükümeti yaptığı antlaşmaların bir yaptırımı olarak Kuzey İrlanda’da olağanüstü hal uygulamalarını sona erdirmiştir. Ayrıca gelişmelere bağlı olarak bu olaylar nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuru yapılmasının yolu da açılmıştır.
Diğer bir deyişle bir yandan teröre dönük yasalar kalkmış, diğer taraftan hükümeti zor durumda bırakabilecek gelişmeler olmuştur. Bu ortamda hazırlıksız yakalanmak istemeyen İngiltere yeni ve yeni olduğu kadar son şartları kapsayıcı bir terör yasasını zorunlu bir ihtiyaç olarak görmüştür.
2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder