11 EYLÜL SALDIRILARI SONRASI ABD DIŞ POLİTİKASINDA ORTADOĞU VE TÜRKİYE ABD İLİŞKİLERİ BÖLÜM 9
3.3.1.2. Süleymaniye Krizi
Bu dönemdeki Türk-Amerikan ilişkilerindeki en önemli gerginlik 4 Temmuz 2003 tarihinde Amerikan birliklerinin Kuzey Irak’taki Türk Özel Harekât Dairesine
baskın düzenleyerek, özel kuvvet timinin gözaltına alınması ve başlarına çuval geçirilerek tutuklanmaları olayı olmuştur.322
Olaydan sonra ilk açıklama dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Yaşar Büyükanıt’tan gelmiştir. Büyükanıt şu açıklamayı yapmıştır:
“ Amerikalılar kapıyı çalmışlar. Bizimkiler de dost kuvvet geldi diye içeri buyur etmişler. Amerikalılar Kerkük Vadisine suikast girişiminde bulunacaklarını
iddia ederek bizimkileri göz altına almışlar ardından Kerkük’e götürmüşler….” 323
Türk Dışişleri Bakanlığı’ndan 9 Temmuz 2003 tarihinde yapılan açıklamada, geçen hafta sonunda Süleymaniye’de meydana gelen olay hakkında ön temasta
bulunmak üzere NATO Müttefik Kuvvetler Başkomutanı ve Avrupa’daki ABD Kuvvetleri Komutanı Orgeneral James Jones’un dün Ankara’yı ziyaret ederek,
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök ile görüştüğü hatırlatılmış, açıklamada Orgeneral Jones’un, “Türkiye-ABD ilişkileri ve Türkiye’ye verdikleri
önemi vurgulamak için bu kısa ziyareti yapma ihtiyacını duyduğunu” vurguladığı belirtilmiştir.
Orgeneral Jones’un dün sabah Kuzey Irak’ta toplanması öngörülen
teknik düzeydeki ortak araştırma komisyonunun korgeneral düzeyine yükseltilerek, değerlendirmelerin Ankara’da yapılmasını önerdiğinin belirtildiği açıklamada, “Bu öneri, Genelkurmay Başkanımız Orgeneral Hilmi Özkök tarafından uygun bulunmuştur” denilmiştir. Bakanlık açıklamasında, komisyon çalışmalarının süratle sonuçlanarak, olayın aydınlığa kavuşturulmasının büyük önem taşıdığına da dikkat çekilmiştir.324 Yaşananlar karşısında Türkiye’den en sert tepki dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök’ten gelmiştir. Olayın iki ülke ilişkilerinde ve iki ordu arasında bir güven bunalımına dönüştüğünü söylemiştir.325
Olay basına yansıdığında kamuoyunda büyük tepki uyandırmış, Türkiye’de
Amerikan karşıtlığını tarihinin en yüksek seviyesine ulaştırmıştır.326
3.3.1.3.PKK Krizi
2006 yılı yaz aylarından itibaren PKK terör örgütü Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)’ne karşı yine silahlı eylemlerde bulunmaya başlamış, 2007’nin bahar
aylarından başlayarak bu eylemlerin şiddeti artmıştır. Eylül 2007’nin son günlerinde iki büyük terörist saldırı gerçekleştiren PKK’nın ilk operasyonunda 7 Ekim 2007’de Şırnak’ta 13 asker teröristlerce öldürülmüştür. Hemen arkasından Genel Kurmay Başkanlığı’nın açıklaması şu şekilde olmuştur: Terör örgütü mensupları, yurt içerisinde operasyon birliklerimizle, yurtdışına kaçış noktalarında ise ateş destek vasıtalarıyla takip edilmektedir. Ortaya çıkan bu tablo, mücadele azmimizi ve kararlılığımızı daha da artırmıştır”.327
Suriye Devlet Başkanı, Türkiye’de terör olayları yaşanırken Ekim 2007 ayı içinde Türkiye’yi ziyaret etmiştir. Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, Türk
Hükümeti’nin teröre ve terör faaliyetlerine karşı gündemine aldığı kararları desteklediklerini söylemiştir. Esad, ülkesinin, Irak'ın toprak bütünlüğü ve siyasi
birliğinden yana olduğunu, Irak'ın bölünmesi girişimlerine kayıtsız kalmayacaklarını söylemiştir.328
Suriye, teröre karşı “Türkiye’nin yanındayız” mesajını verdikten sonra bir hafta içinde PKK tarafından bir büyük eylem daha yapılmıştır. 21 Ekim 2007
tarihinde Hakkâri’nin Yüksekova İlçesi Dağlıca Köyü’nde 12 asker öldürülmüş, 16 asker yaralanmış ve 8 asker de kaçırılmıştır. Saldırı sırasında 32 PKK’lı da ölü ele geçirilmiştir.329
Türkiye’nin PKK ve Irak’a yönelik tepkisi büyük olmuştur. Türkiye’nin Kuzey Irak’a olası bir müdahalesine karşı bölge liderleri sınıra daha fazla peşmerge
yerleştirmiştir. Talabani; PKK’nın bu olay tarihinin akşamı tek taraflı ateşkes ilan edeceğini, Barzani de PKK’nın silahlı çatışmaya devam etmek niyetinde olması
durumunda Irak’ı terk etmesi gerektiğini söylemiştir.330
Irak Cumhurbaşkanı Talabani PKK’nın silah bırakacağını açıklarken,Condoleezza Rice’dan gelen bir telefon sonrasında Barzani de PKK’nın ateşkes ilan
edeceğini açıklamıştır. Bu açıklamalara rağmen PKK silah bırakmayacağını bildirmiş, Irak Başbakanı Nuri El Maliki ise, PKK bürolarının kapatılacağını ve
PKK’nın saldırıları için Irak toprağını kullanmasının engelleneceğini söylemiştir.331
Hakkâri’deki terör saldırısının ardından Genel Kurmay Başkanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı, Başbakanlık ve İçişleri Bakanlığında hareketli saatler
yaşanmıştır. Sınır ötesi operasyonla ilgili tüm plan ve hazırlıklar masaya yatırılmıştır.332
Türk kamuoyundan gelen tepkiler üzerine Hükümet, TSK’ya kullanmak üzere “sınır ötesi harekât” tezkeresini çıkarmıştır. Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)
unsurlarını, Irak’ın kuzeyinden Türkiye’ye yönelik terör tehdidi ve saldırılarının yok edilmesi amacıyla sınır ötesi harekât ve müdahalede bulunmak üzere bu bölgeye göndermek için Hükümete verilen yetki süresinin, 17 Ekim 2008’den itibaren 1 yıl daha uzatılmasını öngören Başbakanlık Tezkeresi, 497 evet oyuyla TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilmiştir. Tezkere’nin süresi bir yıl ile sınırlandırılmıştır.333
3.3.2.Nükleer Kriz, İran ve Türkiye-ABD İlişkileri
İran’da Haziran 2005 Cumhurbaşkanlığı seçimlerini Mahmut Ahmedinejad kazanmıştır. Ahmedinejad döneminin en önemli özelliği İran’ın dış politika
açıklamalarında sert söylemlerin yer alması, başka bir deyişle İran dış politikasının sertleşmesidir.334
İran gibi Batı dünyası ile çeşitli sorunları olan bir ülkenin, Batı karşısında sürekli taviz vererek rejiminin kalıcılığını sağlaması mümkün değildir. İran’ın
tehlikeli olduğu konusunda uluslararası toplumda fikir birliği oluşmaya başlamıştır. Nükleer çalışmaları bağlamında Atom Enerji Ajansı ile ilişkileri gerginleşmiştir.
Ayrıca, İsrail ve insan hakları konusunda BM’de iki defa İran aleyhinde karar çıkmıştır.335 İran’a yakın ülkeler kendisinden uzaklaşmakta ve bölge devletlerinin İran’ın nükleer çalışmalarından duydukları tedirginlik artarken 11 Nisan 2006’da İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad büyük bir basın toplantısı yaparak İran’ın uranyum zenginleştirmeyi “başardığını” açıklamıştır.336 Ahmedinejad: “İran artık nükleer enerjiye sahip ülkelerden birisidir. İran halkının direncinin sonucu olan bu çalışmalarımıza uluslararası anlaşmalar çerçevesinde devam edeceğiz” açıklamasını yapmıştır.337 İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney de ABD’nin İran’a saldırması halinde sert bir şekilde karşılığını bulacağını ve İran’ın bu karşılığı, dünyanın mümkün olan her köşesinde verebilecek kapasitede olduğunu söylemiştir.338
İran, Batıya, kendisine yapılacak bir saldırı karşısında Irak ve Afganistan gibi
olmayacağını ve bu saldırının sonuçlarının Batı için çok ağır olabileceği mesajını her ortamda dile getirmektedir. İran’ın bu etkinliği başta ABD olmak üzere Batı
dünyasını ciddi şekilde tedirgin etmektedir. Batı, güvenliği açısından tehdit olarak gördüğü unsurları barındıran Ortadoğu bölgesinde nüfuza sahip olan bir İran’ın nükleer çalışmalar yapmasını istememektedir. Batılılar için nükleer silaha sahip bir İran büyük bir tehdit olarak algılanmaktadır.339 Nükleer silahların herhangi bir şekilde bölgedeki terörist grupların eline geçebileceği ihtimali ve İran’ın adeta meydan okuma halini alan açıklamaları Batının da sertleşmesine yol açmaktadır.
3.3.3.Lübnan-İsrail Krizi ve Türkiye-ABD İlişkileri
İki askeri Lübnan’da üslenmiş olan Hizbullah tarafından kaçırılan İsrail, 12 Temmuz 2006 tarihinde Lübnan’ı bombalamıştır. Tüm dünyanın, şiddetin Suriye’ye sıçramasından kaygılandığı bir sırada ABD, bir yandan BM’den İsrail aleyhine bir karar çıkmasını vetosuyla engellemiş, ardından ise Lübnan Başbakanı Fuad Sinyora’yı arayıp, “saldırıları durdurmak için İsrail’e baskı yapacağı” sözü vermiştir. ABD’nin bu tutumu kafalarda soru işaretleri oluşturmuştur.340
28 Temmuz’da uluslararası haber kanalı CNN’de “Larry King Show”a katılan Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Tayyip Erdoğan Ortadoğu krizi konusunda, “Şu
anda suçlu arama durumunda değiliz. Şimdi yapmamız gereken ateşkesi sağlamaktır” demiştir. Başbakan Erdoğan, Ortadoğu’dan, Türkiye-ABD ilişkilerine varıncaya kadar bir dizi konuda görüşlerini açıklamış ve Larry King’in sorularını cevaplamıştır.
Erdoğan, Türkiye’nin ancak ateşkes sağlandıktan sonra Lübnan’da oluşturulması planlanan istikrar gücüne katılabileceğini söyleyerek, şöyle konuşmuştur:
“ABD, Türkiye’yi bu yönde sorumluluk almaya davet etti. Mevcut duruma bakarsak elbette bu görevi yerine getirmemiz gerektiğini hissediyoruz. Mevcut
şartlarda orantısız bir güç kullanımına tanık oluyoruz. İnanıyoruz ki, bir istikrar gücünün varlığı çok önemli olacak. Ancak Türkiye ateşkes sağlandıktan sonra böyle bir güce katkıda bulunabilir.” 341
King’in Ortadoğu’daki krizde kimin sorumlu olduğu yönündeki sorusuna ise Erdoğan şu cevabı vermiştir:
”Şunu çok açık, net ifade etmeliyim ki, şu anda suçlu arama durumunda
değiliz, çünkü suçlayacak birisini ararsak bu süreci daha da tehlikeye sokarız ve
daha duygusallaşırız. Şimdi yapmamız gereken ateşkesi sağlamaktır ve barış sürecini nasıl başlatacağımıza bakmaktır. Bardağın dolu tarafını görmeliyiz. Suçlu ararsak çözümsüzlüğe doğru ilerleriz. Kimin haklı kimin yanlış olduğu, kimin suçlanması gerektiğine tarih karar verecektir. Bunu tarihe bırakmalıyız.” 342
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İsrail’in Lübnan’ı bombalamasının
ardından yayımladığı mesajda, barışın korunması ve kalıcı hale getirilmesi için bütün ülkelere, toplumlara ve bireylere önemli sorumluluklar düştüğünü, "Bu sebeple, barışı talep etmek; yeri geldiğinde onu korumak için harekete geçmek ve gerekli iradeyi ortaya koyabilmek demektir" demiştir. Erdoğan ayrıca, Türkiye'nin dünyada barış düzeninin korunması yolunda etkin rol oynamaya devam edeceğini ifade etmiştir.343
Dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer gelişmelerle ilgili olarak,
“Lübnan’a asker yollanmasına karşıyım, başka ülkelerin ulusal çıkarlarını korumak görevimiz değil” sözleriyle yorumda bulunmuştur.344
Ağustos ayında ise ateşkes baskıları tüm dünyada artmıştır. Bunun üzerine
BM’nin ateşkes girişimi çabaları neticesinde 11 Ağustos’ta Güvenlik Konseyi
çatışmaların sona erdirilmesine ilişkin 1701 Sayılı kararı oy birliğiyle kabul etmiştir. Karar 12 Ağustos’ta Lübnan Kabinesi tarafından onaylanmıştır. 14 Ağustos’ta taraflar arası ateşkes yürürlüğe girmiştir. Ateşkesin ardından Lübnanlı mülteciler evlerine dönmüşlerdir. Lübnan ordusu Güney Lübnan’a yerleştikçe İsrail birlikleri bölgeyi kademeli olarak terk etmişlerdir. Lübnan’a asker göndermenin doğru bir karar olduğunu söyleyen uzmanlar ise böylece Türkiye’nin Ortadoğu’daki gelişmeler karşısında seyirci kalmayacağını belirtmişler ve Lübnan’a asker göndermek ile bölgede aktif rol alınabileceğini ifade etmişlerdir. Emekli Tümgeneral Cihangir Dumanlı’ya göre Türkiye’nin böyle bir barış gücüne katılmakla sağlamayı düşündüğü en önemli fayda, “teröre karşı savaşta” ABD’nin ve İsrail’in yanında yer almak olmuştur. Dumanlı, böyle bir hareketin Türkiye’nin bölgedeki rolünü güçlendireceğini ifade etmiştir.345
3.4.Obama Dönemi Türkiye-ABD İlişkileri
3.4.1.Obama’nın Türkiye Ziyareti
ABD’nin Ocak 2009’da görevine yeni başlayan Başkanı Barack Hussein Obama, 5-7 Nisan 2009 tarihinde Türkiye’ye resmi bir ziyarette bulunmuştur. 346
Amerikan Başkanı’nın Türkiye ziyareti Türk basınında ve yabancı basında
ilgiyle karşılanmıştır. Hürriyet Gazetesi yazarı Cüneyt Ülsever’e göre Obama’nın
ziyaretinin arkasında, Bush döneminde bozulan ABD imajının düzeltilmesi yatmıştır. Türkiye’nin Batı ittifakının en güçlü ülkesi olduğunu belirten Ülsever yazısında ayrıca ABD’nin Türkiye ile işbirliği yapmasının gerekli olduğundan bahsetmiştir.347
ABD Başkanı Barack Obama ziyaretinin ilk gününde Başbakan Erdoğan ile
gerçekleştirdiği görüşmesinde PKK’yı terör örgütü olarak nitelendirmiş; “PKK
konusunda çok hassasız. Bu hassasiyetimiz benim Başkanlığım döneminde de devam edecektir” mesajını vermiştir. Obama-Erdoğan görüşmesinde, Ortadoğu sorunu da ele alınmıştır. Obama, Başbakan Erdoğan’dan İsrail ile Suriye arasında, Türkiye’nin arabuluculuğunda yapılan görüşmelerin yeniden başlamasını istemiştir. ABD Başkanı, “bu görüşmelerin Türkiye’nin arabuluculuğunda yeniden başlaması gerektiğine inanıyoruz. Bu faydalı olacaktır. Biz de tarafları bu konuda cesaretlendireceğiz” demiş, Türkiye ile ABD’nin NATO içindeki işbirliğine de işaret ederek, “bu işbirliğinin devam ettirilmesini bekliyoruz. Türkiye’nin NATO’ya katkısı çok büyük” diye konuşmuştur.348
Obama, TBMM’de de bir konuşma yapmıştır. Bu konuşmasında Obama,
Türk dış politikasını ilgilendiren çeşitli konulara değinmiştir. Ortadoğu’daki
gelişmeler çerçevesinde Obama’nın konuşmasında:
“…Önümüzdeki zorlukları konu olarak ele aldığımızda ortak hedefler için
çalıştığımızı görüyoruz. Ortadoğu’da barışı hedefliyoruz. Hem İsrailliler hem de
Filistinliler her ikisi de taahhütlerine uymalıdırlar. Her iki tarafta sorunları
çözmelidirler. ABD ve Türkiye Filistinlilere ve İsraillilere yardımcı olabilir. Türkiye, Suriye ve İsrail arasındaki görüşmelere aracılık etmiştir bu eli Filistinlilere de uzatmalıyız. Bölgenin barışı tabiî ki İran’ın nükleer silah hevesinden vazgeçmesiyle sonlanabilir. Hiç kimse nükleer silahların yaygınlaşmasından yarar görmez. Nükleer silahlar bölgenin güvenliği için tehdit oluşturur. Ayrıca İslam Cumhuriyeti’nin İran’ın liderlerine de açıkça söyledim ki, ABD’nin oynayacağı bir rol vardır ve İran’ın da yapmak zorunda olduğu sorumluluklar vardır. Biz onların ekonomik ve politik birleşme sürecine girmelerini istiyoruz. Ama İran seçimini yapacak tabi ki.
Daha iyi bir gelecek mi oluşturmak istiyorlar, yoksa silahlara mı sarılmak istiyorlar.Irak’ın güvenliği bölgenin güvenliği açısından da önemlidir…” 349 ifadeleri yer almıştır.
Obama, Türkiye’nin yaşamış olduğu terör problemi hakkında “bir NATO
müttefiki olarak ne PKK’yı nede başka bir örgütü desteklemiyorum” diyerek
Türkiye’ye PKK konusunda destek olacaklarına dair bir tutum takınmıştır. Gazeteci-yazar Oktay Ekşi Obama’nın Türkiye gezisini ve TBMM’de yapmış olduğu konuşmayı olumlu bulmuş ve Türk-Amerika ilişkilerine katkısı olacağını ifade ederken,350 bir diğer köşe yazarı Yılmaz Özdil ise Obama’nın ziyaretinin ve açıklamalarının Türkiye’de son dönemde oluşan Amerikan aleyhtarlığını aşmada yararlı olduğunun altını çizmiştir.351
3.4.2.Irak Sorunu Çerçevesinde Obama Dönemi Türkiye-ABD İlişkilerinin Geleceği Üzerine
“Değişimin Lideri” olmak üzere352 Başkanlık seçimlerine girmiş ve seçimleri
kazanmış olan Barack Obama’ya Türkiye, Türk-Amerikan ilişkilerinin yıpranmış
çerçevesinin Obama dönemiyle birlikte yeniden düzeleceği, ilişkilerin hayal
kırıklıkları ve gerginliklerin ötesinde olumlu bir zemine oturacağı algısıyla
yaklaşmaktadır. Bu durum, Obama’nın Türkiye’ye gelişinde de yoğun derecede
hissedilmiştir.
“Değişimin Lideri” olarak yola çıkan Obama selefi Bush’tan farklı olarak dış
politikada sert güç uygulamalarından ziyade yumuşak güce yönelik politikaları
uygulayacağının işaret ve izlenimlerini vermektedir. Ancak uygulamanın şeklindeki farklılık bir yana bırakılacak olursa, ABD’nin dış politikasında gerek Cumhuriyetçi Partinin, gerekse Demokrat Partinin, tarihsel perspektiften bakıldığında aynı temel değerleri savundukları ve bu değerler ekseninde politika yürüttükleri yadsınamaz. Bu temel değerlerin başında ABD’nin dünya üzerindeki gücünün muhafaza edilmesi gelmektedir. Bu açıdan değerlendirildiğinde Obama’nın öncüllerinden hedefler bağlamında çok da farklı bir politika izlemesi beklenmemelidir.
Obama’nın Cumhuriyetçi Parti’den farklı olarak Irak’tan stratejik, siyasi ve
ekonomik nedenlerle çekilmek istediği söylenebilir.353 Fakat bunu yaparken de
temkinli davranması muhtemeldir. Zaten çekilme için takvim de belirten Obama’nın tümüyle Amerikan askerini bölgeden geri çağırmayacağı da kesinleşmiştir. Yani Obama’nın Irak’taki Amerikan askeri varlığını tamamen bitirmek değilse bile önemli ölçüde azaltma yönünde çaba harcayacağı ve kamuoyunun kendisinden beklediği değişimi biraz da olsa yerine getireceği öngörülebilir. Dolayısıyla, ABD kendi isteği ile ayrılmadığı sürece Irak’ta konuşlanacak ve Ortadoğu’da önemli bir üs elde edecektir.
Obama dönemi ile birlikte ABD-Türkiye ilişkilerinin yöneliminin hangi
aşamalardan geçeceği ile ilgili ileriye yönelik öngörülerde bulunabilmek için şu an henüz erkendir. ABD’nin Dış Politikasında özellikle Türkiye’nin yakın coğrafyasına yönelik tutum ve uygulamalar kuşkusuz ki Türkiye-ABD ilişkilerinin biçimlenmesini etkileyecektir. Yine denilebilir ki Türkiye’nin jeopolitik konumu, bugünden bakıldığında ilerisi içinde ABD’nin bölgesel ve küresel politikalarında önem taşıyacaktır.
BÖLÜM DİPNOTLARI;
322 M. Ali Kışlalı (2005), “Çuval Olayı Unutulur Mu?”,
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=158071, (28.12.2009).
323 Sedat Ergin, (2006). “Sülaymaniye Baskını”, Yazarların Kaleminden Manşetlerin Öyküsü (der.) T.
Türenç, S. Kaplan, Doğan Kitap, İstanbul: s.290.
324 http://dunyagazetesi.com.tr/haberArsiv.asp?id=133809, (21.12.2009).
325 Murat Yetkin (2007), “Süleymaniye’de Gerçekte Neler Oldu?”,
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=213510, (28.12.2009). Ayrıca, Yavuz, 2006: 221.
326 “Portre: Türk-Amerikan İlişkileri”, http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=155626,
(31.12.2009).
327 “Şırnak’ta 13 Şehit”, Cumhuriyet Gazetesi, 8 Ekim 2007, s.8.
328 Uğur Ergan, Ümit Çetin (2007), “Beşar Esad’a Yemek Dışişleri Konutu’nda”,
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=7499198&tarih=2007-10-17, (28.12.2009). 329 Tolga Şardan Barkın (2007), “PKK’dan Dağlıca Baskını: 12 Şehit”,
http://www.milliyet.com.tr/2007/10/22/guncel/agun.html, (28.12.2009).
330 “PKK Savaşacaksa Irak’ı
Terk Etmeli”, Hürriyet Gazetesi, 22 Ekim 2007, s.20.
331 “Barzani’den Operasyon Tehdidi”, http://www.hurriyet.com.tr/dunya/7889717.asp, (18.12.2009).
332 “Bedel Neyse Ödenir”, Cumhuriyet Gazetesi, 22 Ekim 2007, s.9.
333 “Sınır Ötesi Tezkere Meclis’te Kabul Edildi”, http://arsiv.ntvmsnbc.com/news/461631.asp, (28.12.2009).
334 İran dünya kamuoyunun tepkilerine rağmen nükleer çalışmalarına hız vermiştir. Arif Keskin (2005), “İran’ın Nükleer Çabaları: Hedefler, Tartışmalar, Sonuçlar”,
http://www.turksam.org/tr/a77.html, (28.12.2009).
335 Kararlar için bk “Security Council Demands Iran Suspend Uranium Enrichment By 31 August
http://www.un.org/News/Press/docs/2006/sc8792.doc.htm (18.12.2009).
336 Ahmedinejad’ın basın toplantısı hakkında bk. Nerdun Hacıoğlu, “İran Tokamak Yapmış”,
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=4241302&tarih=2006-04-12 (18.12.2009). İran’ın
nükleer çalışmaları için Bkz. Zbigniew Brzezinski ve Robert M. Gates, (2006): İran’ın Zamanı Geldi,
Çev. Sermin Karakale, Profil Yayıncılık, İstanbul: ss. 39-46.
337Nerdun Hacıoğlu, “İran Tokamak Yapmış”,
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=4241302&tarih=2006-04-12 (18.12.2009).
338 Gökhan Çetinsaya, Talha Köse, (2006): İran Dosyası, SETA Vakfı Yayınları, Rapor No: ST2-706, Ankara: s.39.
339 Arif Keskin (2005), “İran’ın Nükleer Çabaları: Hedefler, Tartışmalar, Sonuçlar”,
http://www.turksam.org/tr/a77.html, (28.12.2009). 340 “Dünya Dur Diyor İsrail Vuruyor”, Hürriyet Gazetesi, 15Temmuz 2006,s.22.
341 “Suçlu Arama Zamanı Değil”, Hürriyet Gazetesi, 29Temmuz 2006, s.26.
342 “Suçlu Arama Zamanı Değil”, Hürriyet Gazetesi, 29Temmuz 2006, s.26.
343 “Barış Gününe Lübnan’a Asker Gönderme Kararı Damgasını Vurdu”,
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=197566, (28.12.2009).
344 Enis Berberoğlu (2006), “Sezer: Lübnan’a Asker Yollanmasına Karşıyım”,
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/4982142.asp, (28.12.2009).
345 Cihangir Dumanlı, (2006a): “Barış Gücü Ne Yapacak”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:112, s.7.
346 “Obama Türkiye’de”, http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=11370337&tarih=200904-342 “Suçlu Arama Zamanı Değil”, Hürriyet Gazetesi, 29Temmuz 2006, s.26.
343 “Barış Gününe Lübnan’a Asker Gönderme Kararı Damgasını Vurdu”,
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=197566, (28.12.2009).
344 Enis Berberoğlu (2006), “Sezer: Lübnan’a Asker Yollanmasına Karşıyım”,
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/4982142.asp, (28.12.2009).
345 Cihangir Dumanlı, (2006a): “Barış Gücü Ne Yapacak”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:112, s.7.
05, (28.12.2009).
347 Cüneyt Ülsever, “Yönetim Kurulu Başkanı Obama”, Hürriyet Gazetesi, 05 Nisan 2009, s.9.
348 Zeynep Gürcanlı, “Obama’dan Erdoğan’a Jest”, Hürriyet Gazetesi, 07 Nisan 2009, s.11.
349 Başkan Obama’nın TBMM’de yaptığı konuşmanın tamamı için bk.
http://www.tbmm.gov.tr/tutanak/donem23/yil3/bas/b072m.htm, (28.12.2009).
350 Oktay Ekşi, “O Bile Yeterdi”, Hürriyet Gazetesi, 07 Nisan 2009, s.9.
351 Yılmaz Özdil, “Dear Obama”, Hürriyet Gazetesi, 07 Nisan 2009, s.9.
352 Obama’yı Değişimin Lideri olarak gören yazılar için örnek olarak bk.
http://www.thepracticeofleadership.net/2009/02/15/four-change-leadership-practices-from-presidentobama/ (18.12.2009).353 Şanlı Bahadır Koç, (2008): “Yeni ABD Başkanı Barack Obama ve Türk Amerikan İlişkileri”, Stratejik Analiz Dergisi, Cilt: 9, Sayı: 104, s. 28.
10 CU BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder