Atatürk’ün Yurt Gezilerinde Yaptığı Konuşmaların İçerik Analizi., BÖLÜM 1
Atatürk’ün Yurt Gezilerinde Yaptığı Konuşmaların İçerik Analizi:Eğitim Ve Kültür Konusunda Tespitler
Gökçe Süzgün
Uludağ Üniversitesi,
gkcszgn@uludag.edu.tr
Özet
Milli Mücadelenin askeri ve diplomatik alanda kazanılması sonrasında devlet ve toplum hayatının yeniden yapılandırılması sürecine girilmiş; bu süreçte eğitim,
toplumsal kalkınmanın en önemli unsurlarından biri olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti, kurulmasını izleyen ilk yıllardan itibaren, yeni rejimin dayandığı temel esaslar doğrultusunda eğitim politikalarını da belirlemiştir. Şüphesiz bu politikaların belirlenmesi ve yürütülmesinde en büyük katkıyı, Mustafa Kemal Atatürk yapmıştır.
Atatürk’ün eğitime verdiği önem, Onun çeşitli zamanlarda yaptığı konuşmalardan açıkça anlaşılmaktadır. Bu konuşmaların önemli bir kısmını ise, halk ile bir araya geldiği yurt gezilerinde yaptığı açıklamalar teşkil etmiştir. Bu nedenledir ki, kendisinin yaptığı konuşmalar, eğitim konusundaki fikirlerinin, dönemin eğitim politikaları perspektifinde anlaşılmasına olanak sağlamaktadır. Belirtilen amaca ulaşılmasını hedefleyen bu bildiride, içerik analizi yönteminden yararlanılacaktır. Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, dönemin süreli yayınları, yurt gezilerine ilişkin tetkik eserlerde yer alan eğitim ve kültür ile ilgili kavram, terim, söz grupları içerik analizi yöntemiyle tespit edilecektir.
Kullanılan kelimelerin sıklığı, hangi kelimelerle birlikte ve kullanıldığından
hareketle yeni kurulan devletin eğitim politikaları ve devlet kurucusu Mustafa Kemal’in aynı zamanda bir eğitim uygulayıcısı olduğu gerçeği anlaşılmış olacaktır.
Anahtar Kelimeler: içerik analizi, kamuoyu, maarif ordusu, milli terbiye, Türk kadını.
Giriş
Türk Milleti, Milli Mücadelede verdiği zorlu savaştan zaferle çıkmış, emperyalist devletlerin kendisine kurduğu tuzağı boşa çıkararak, parçalanmak üzere olan yurdunu bu güçlerin boyunduruğundan kurtarmıştır. Büyük zafer ardından gerçek kurtuluşu getirecek olan çağdaş uygarlığa ulaşma mücadelesini başlatan Türk Milleti, Atatürk’ün önderliğinde, kaynağını evrensel değerlerden, pozitivizm, rasyonalizm gibi akımlardan alan ve ülke gerçeklerinden hareket eden devrim süreciyle büyük bir dönüşüm projesini uygulayarak uluslararası alanda bağımsızlık ve çağdaşlaşma yolunda bir rol modeli olmuştur.
Devrim hareketleri öncesinde Atatürk, halkla bir araya geldiği, yurt gezilerini başlatmış, bu süreçte halkın tepkisinin ölçülmesi ve devrimlerin halk ile bütünleştirilmesi noktasında, kamuoyu ile doğrudan ve dolaylı etkileşim araçlarından aktif olarak yararlanılmıştır. (Önder, 1975, s.7.) Kamuoyu ile dolaylı etkileşimde, Atatürk’ün dönemin basınında yayınlanan açıklamaları, kamuoyunu aydınlatma açısından büyük önem taşımıştır. Çıktığı yurt gezilerinde Atatürk, yakın arkadaşlarıyla birlikte halkla, yerel yöneticilerle, kendisini karşılamaya gelen heyetlerle doğrudan temasa geçmiştir.(Süzgün, 2015, s.58.) Böylece yeni Türk devletinin inşası için atılacak adımların ve kurulacak yeni düzenin temelleri de halk nazarında meşrulaştırılmıştır.
Hiç şüphesiz eğitim, Türk Milleti’nin uygarlık dünyasında da bağımsızlığını kazanabilmesi, eski yapı ve kurumlardan, çağın gerisinde kalmış geleneklerden sıyrılarak modern, çağdaş bir toplum haline gelebilmesinin en önemli aracı olmuştur. Devrimin, en önemli yönünü oluşturan Türk eğitim sisteminin yeniden inşa edilmesi sürecinde sistemin, laik ve millî bir yapıya oturtulması amaçlanmış tır. oluşturmuştur. Türk Devriminin başarısının eğitimdeki başarıyla bağlantısı bu alana yönelik kararlı ve istikrarlı politikaların takip edilmesini zorunlu kılmıştır.
Bu doğrultuda Atatürk, yurt gezileri sırasında yeni devletin eğitim politikasının; milli eğitim, milli kültür pozitivizm, bilim, gibi temel ilkeler ve çağdaşlaşma hedefiyle yürütüleceğini belirterek, eğitimle ilgili kongrelerde, okul ve öğretmen kuruluşlarına yaptığı ziyaretlerde çeşitli kurumların verdiği davetlerde gerçekleştirdiği konuşmalarda izlenecek eğitim politikaları konusundaki temel
noktaları açıklamıştır. Bu açıklamalardan yola çıkarak Atatürk’ün eğitim konusundaki fikirlerinin, dönemin eğitim politikaları perspektifinde değerlendirilmesi Türkiye’nin değişim ve gelişim sürecinin anlaşılmasında büyük öneme sahiptir. Bu amaca yönelik olarak gerçekleştirilen söz konusu çalışmada içerik analizi yöntemi kullanılmıştır. (Acun, 2005, ss.27-50)
Çalışmada, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, dönemin süreli yayınları ve yurt gezilerine ilişkin tetkik eserler kaynak olarak kullanılmıştır. Bu kaynaklarda Atatürk’ün eğitim konusunda yaptığı konuşmalarda kullandığı metin öğeleri önem dereceleri ve niteliklerine göre kodlama işlemine tabi tutulmuş, böylece dönemin politikalarının özelliklerini içeren temalar oluşturulmuştur.
Bu temalarda yer alan kavram, terim, söz gruplarına içerik analizi yöntemi uygulanarak bunların kullanım sıklığı ve aralarındaki ilişkilere yönelik nitel verilerin sayısal hale getirilmesinde bilgisayar destekli nitel veri analizi programı olan Nvivo11’den yararlanılmıştır. Yine bu programın kullanılmasıyla kodlama
işlemine tabi tutulan kavram, terim, söz grupları ve Atatürk’ün konuşmalarında belirttiği fikir, düşünceleri özel başlıklar altında toplanmıştır. Böylece metin
içerisinde oluşturulan örneklemler yoluyla eğitim politikalarının özelliklerini ve niteliklerini yansıtan pek çok nokta karşılaştırmalı olarak incelenmiş ve
değerlendirilmiştir. İlaveten kodlanan kavramlar ve başlıkların yer aldığı temalar arasında ilişki kurularak metinlerin ayrıntılı analizi gerçekleştirilmiştir.
Elde edilen veriler sayesinde eğitim politikalarının dayandığı temel esaslar, sahip olduğu nitelikler ve içerdiği öğelere yönelik bilgiler yorumlanmıştır.
1. Atatürk Dönemi Eğitim Politikasının Dayandığı Temel Esaslar
1.1. Milli Eğitim
Eğitim, milleti millet yapan temel toplumsal değerlerin sürekliliğini sağlar. Bu bağlamda Atatürk, Türk Milleti’nin içine düştüğü zor durumu kavrayarak işgalci
güçlerin ve emperyalist devletlerin boyunduruğundan gerçek anlamda kurtulabilmesi için öncelikle eğitim alanında millileştirmenin ön plana çıktığı yeni bir yapılanmaya gidilmesini ön görmüştür. (Güler, 2004, s.48.)
Türk Milleti’nin yaşadığı felaketlerin temel sebebini daha önceki dönemlerin milli olmayan eğitimi olarak gören Atatürk, yeni Türk Devleti’nin eğitiminin tamamen
milli olmasını istemiştir. (Akyüz, 2004a, s.184.)
Bu nedenle Atatürk dönemi Türkiye’sinde eğitime yönelik çalışmalar ve yeniden yapılanma süreci, ulusal bağımsızlığın kazanılması amacı doğrultusunda
Milli Mücadele hareketiyle eş zamanlı olarak yürütülmüştür. Bu bağlamda Cumhuriyet eğitiminin temel ilkelerinin belirlenmesi amacıyla gerçekleştirilen
ilk girişim Kurtuluş Savaşı sürecinde 15 Temmuz 1921 tarihinde toplanan I. Maarif Kongresi olmuştur. Atatürk, bu kongrenin hedefini “Milli Eğitim’in işleyişine dair bir program oluşturmak” olarak açıklamış ve ileride kurulacak Cumhuriyetin eğitim hedeflerini ortaya koymuştur.
Bir ülkede Milli eğitim amaçlarının gerçekleştirilmesi, eğitim yoluyla birey davranışlarının milli bir çizgide birleşmesi anlamına gelir. (Varış, 1981, s.21)
Bu doğrultuda dikkat ve özenle milli bir terbiye programı hazırlanarak eğitim teşkilatının gelişmesi ve işler hale gelmesine çalışılmıştır.
Tablo 1: Milli Nitelikli Sözcüklerin Kullanım Sıklığı
Türkiye Cumhuriyeti’nin 1923-1938 yılları arasındaki ilk dönemi Atatürk Devrimleri ile karakterize edilmiştir. Bu dönem eğitim politikaları açısından “Millileştirme” dönemi olarak nitelendirilebilir. Bu bağlamda Atatürk’ün eğitim hakkındaki konuşmaları irdelendiğinde Türk adı, Millilik ve Millet kavramlarıyla ilintili sözcüklerin en yüksek kullanım sıklığına sahip olduğu görülür. Bu durum yeni Türk devletinin kuruluş aşamasında ulusallık kavramının geleceği şekillendirecek ana unsur olacağının göstergesidir. Bu nedenle Atatürk, yaptığı açıklamalarda ulusal nitelikli sözcükleri kullanmayı tercih ederek eğitimin bağımsızlık noktasındaki önemine de vurgu yapmıştır. Dolayısıyla Türk Milleti’nin uygarlık dünyasında bağımsızlığını kazanabilmesi, çağdaş bir toplum haline
gelebilmesine bağlı olduğundan toplumun eğitilmesi noktasında milli eğitim, hayati bir araç haline gelmiştir.
1.1.1. Milli terbiye programı. Cumhuriyetin ilanı ardından Türkiye yeni bir eğitim sistemini kabul etmiştir. Bu durum eğitim sistemine farklı bir yön vermiş, Türk ulusunun kendine özgü bir eğitim ve öğretim ortaya çıkarmasını sağlamıştır. (Binbaşıoğlu, 2009, s.371.) Buna göre eğitimin, geçmiş dönemlerin bakış açısından, Türk Milleti’nin ulusal yapısına uygun olmayan fikirlerden, doğu ve
batıdan gelen etkilerden uzak olan, Milletin karakterine ve tarihi geçmişine uygun bir kültüre dayandırılması amaçlanmıştır. Türk toplumunda milli benliğin ortaya çıkması ve gelişimi, ancak böyle bir kültürün oluşumuyla sağlanabilirdi.
Eğitim politikasının başka kültürlerin etkisine maruz kalması milli bir eğitim anlayışına göre şekillendirilmek istenen Türk toplumunun karakterini etkileyebilirdi.
Tablo 2: Milli Terbiye Kavramına İlişkin Kullanım Sıklığı
Atatürk’ün özellikle Türkiye Cumhuriyetinin kurulduğu ilk yıllarda eğitim konusunda gerçekleştirdiği konuşmalarında “Terbiye” kavramının üzerinde vurguyla durduğu görülmektedir.
Terbiyenin niteliklerini ve özelliklerini açıklayan Atatürk, bu kavramın bir milletin özgür, bağımsız, varlığıyla gurur duyan bir toplum halinde yaşamasında ya da bağımsızlığını kaybetmesindeki en önemli unsur olduğunu belirtmiştir. (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri II, 2006, s.202) Milli Terbiye’ ye dayalı bir eğitim programının benimsenmesi ulusal bütünlüğün sağlanmasında etkili olacaktır.
Dolayısıyla terbiye birliği prensibinin benimsenmesiyle kendi çıkarını toplumsal çıkarların içerisinde gören, topluma sevgi ve özveri duyguları besleyen bireyler yetiştirmek amaçlanırken, ülkesi ve ulusunun ilerlemesi için çalışan bir yurttaş bilincinin içselleştirilmesi hedeflenmiştir. (Binbaşıoğlu, 2009, s.490)
Bir toplumun karakteri kendisinin kültürel değerlerini içerir. Bu noktada toplum, bilinçaltında bu değerleri içselleştirmiştir. Toplum bireylerine verilen eğitim ise bu değerlerin geliştirilmesinde etkilidir. Bu bağlamda kültür kavramının aslında milli bir nitelik taşıdığını söylemek mümkündür. O halde bireylere kültürün benimsetilmesi işlevini üstlenen terbiye de milli bir nitelik taşımalıdır. Bu
nedenle Türk toplumunda milli kültür birliğinin oluşturulması için yapılacaklar Milli Terbiye Programı adı altında uygulamaya konulmuştur. Bunun yanında Atatürk’ün yaptığı pek çok açıklamada Milli Terbiye sözcüğünü özellikle tercih etmesi bu kavramın eğitim programlarını şekillendirecek temel nitelik olarak kabul edildiğinin bir diğer göstergesidir.
Bu doğrultuda Atatürk dönemi Türkiye Cumhuriyeti eğitim politikalarının temeli olan Milli terbiye programı, iki temel üzerine oturtulmuştur:
1. Programın toplumun ihtiyaçlarına yönelik olması
2. Uygar dünyanın gereksinim ve koşullarını içermesi (1922, 30 Ekim, Hâkimiyet-i Milliye Gazetesi, 1; Hikmet, 2008, s.18)
Bu bağlamda Atatürk dönemi Türkiye Cumhuriyeti’nin eğitim politikalarının ihtiyaca dönük, Çağdaş dünyanın şart ve koşullarını takip eden, hedefleri, araçları ve yöntemleri sistemli bir biçimde düzenlenerek; özellikle sonuca ve bu sonucun niceliğine önem verir biçimde oluşturulduğu görülür. Dolayısıyla hiçbir şart ve kayıt olmaksızın yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin genç kuşaklarına vereceği
terbiye türü Milli Terbiye olacaktır.
Milli Terbiye Programı’na göre eğitim programlarında konuşulan dil, kullanılan araç ve uygulanan yöntemler de milli bir nitelik taşıyacak böylece ulusal bir anlayışa dayalı olarak oluşturulan eğitim programlarıyla genç zihinlerin, irdeleme kabiliyetinden uzak, ezberci, hayalperest bir düşünce yapısına sahip olması engellenecektir. Cumhuriyet esasına bağlı yurttaşlar yetiştirme hedefine paralel
olarak okullarda, yeni neslin akıl ve kalbine Cumhuriyet için özveri ilkesinin yerleştirilmesi amaçlanmıştır. (Sakaoğlu, 1992, s.33)
1.1.2. Ulusal kültüre dayalı eğitim. Atatürk, kültürü insana ve yaşama dair bir unsur olarak görmüştür.(İlhan, 2004, s.271.) Bu bağlamda “Kültür, insan eylem ve etkinliklerinin ifadesidir.” diyerek yaşamı ve uygarlığı da birbiriyle ilintili düşündüğünü belirtmiştir. (Tezcan, 1981, s.36.) Dolayısıyla Maddi ve manevi öğelerin bir bütünü olan kültür kavramı ile uygarlık birbirinden ayrılamaz yapıdadır.
Bunun yanında Atatürk, kültür kavramını ulusun karakteriyle bağlantılı olarak değerlendirmiştir. Buna göre toplumun ve ulusun karakteri kültürün oluşumuna zemin hazırlayan önemli bir etkendir. Atatürk, kültür ve eğitimin birbiriyle yakın ilişkisine dikkat çekerek ulusal karakter ve tarihle uyumlu bir yapının Cumhuriyetin eğitim politikalarının başlıca niteliklerinden olmasını sağlamıştır. Kendisi, ulusal kültürün her aşamada Cumhuriyet eğitiminin temel niteliklerinden olacağını vurgulamış, gelişmenin ancak bu kültürün yükseltilmesiyle mümkün olabileceğini belirtmiştir. (İlhan, 2004, s.277)
Bu nedenle Atatürk dönemi eğitim programlarının temel amaçlarından biri de ulusal kültürün yükseltilmesini sağlamak olmuştur. Bu bağlamda 1930’lu yıllarda ulusal kültürü ve bilimsel çalışmaları güçlendirmeye yönelik olarak Türk Tarih Kurumu (1931), Halk Evleri (1932), Türk Dil Kurumu (1932) gibi kurumlar oluşturulmuş, bu kuruluşların faaliyetleri Atatürk tarafından bizzat
teşvik edilmiştir. (Akyüz, 2004b, s.313; Binbaşıoğlu, 2009, s.383)
Tablo-3: Kültür Kavramına İlişkin Kullanım Sıklığı
Gerçekleştirdiği konuşmalarda ve yaptığı açıklamalarda Atatürk, kültür kavramını dünya, medeni, asri, modern gibi sözcük ve sözcük gruplarıyla birlikte sıklıkla kullanmıştır. Bu durum Atatürk’ün kültürü kavram olarak çağdaş uygarlık dünyasıyla bağlantılı görmesiyle alakalıdır. Buna göre kaynağını ulustan alan kültür, içinde yaşanılan çağdaş dünyadan beslenir; ona katkıda bulunur. Milli
kültür anlayışı Atatürk’e göre bir ulusun oluşum ve gelişim sürecinde ortaya çıkarmış olduğu tüm değerlerdir. Dolayısıyla milli kültür ulusal bir yaşam biçiminin yansımasıdır. Milli gelenek ve görenekler bu kavramın içerinde yer alır. Atatürk’ün kültür ve eğitim anlayışında olduğu gibi ulusal kültür ve milli eğitim anlayışı da birbiriyle paralel ve bağlantılıdır. Türk ulusal eğitiminin ana
noktaları aynı zamanda ulusal kültürün başlıca öğeleridir.(Uçan, 2010, s.37) Buna göre eğitim var olduğu toplumun ciddi ve manevi ihtiyaçlarını karşılayabiliyor ve ona güç katabiliyorsa ulusaldır.
Ancak eğitimin ulusal olması demek sadece o milletin milli değerlerine uygun olması demek değildir.(Güler, 2004, s.85) Türk Ulusu, kendi kültürünü yabancı, Batı ve Doğu ülkelerinin etkilerinden korumalı ve daha önceki süreçlerde olduğu gibi milli benliğini yitirme tehlikesiyle karşı karşıya kalmamalıdır. Cumhuriyetin temelini yüksek Türk Kültürü olarak gören Atatürk, Türk Ulusuna takip edeceği uygarlık yolunda hedefini çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkmak, olarak göstermiştir.
2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder