Zabit ve Kumandan ile Hasbihal., Mustafa Kemal, BÖLÜM 24
Orduların ve savaş usullerinin bugünkü mevcut haline göre, düşmanı yenme mutluluğuna ulaşması yine bu yüce sıfata, ortak hedef dahilindeki uygulamalar için kendiliğinden harekete geçmeye bağlıdır. İşin doğrusu, türlü Talimnameler ile Seferiye Kanunnamesi’nin bu konuya ilişkin maddelerini teğmenden mareşale kadar bütün komutanların her şeyden çok önem vererek araştırmaları, üzerinde düşünmeleri ve bunun gereğine uygun hareket edebilme yetkinliğinin barış varken edinilmesini ve pekiştirilmesini kesin bir zorunluluk olarak kabul etmeleri sanatlarının en birinci gereğidir.
Piyade Talimnamesi - Madde 304:
Sorumluluğu üstlenmekten çekinmemek, bir komutanın edinmesi gereken yüksek bir niteliktir...
Piyade Talimnamesi - Madde 251:
Talim ve eğitimin genelinde, gerek komutanların ve gerek tek tek avcı erlerinin kendiliklerinden iş görmeleri konusu için sonuç verici çalışmalarda bulunulmalı dır...
Piyade Talimnamesi - Madde 2:
Savaş, sıkı bir inzibatın vücudunu, bütün maddi ve manevi kuvvetlerini tüketmeyi ve kullanmayı gerektirir. Özellikle muharebede zafere ulaşmak ve galibiyet, bütün subay ve askerlerin vatan ve millet uğrunda büyük bir istekle canlarını feda etmelerine; ve en küçüğe kadar bütün rütbe sahiplerinin bizzat düşünce üreterek durumun gereğine göre kendi kendine önlemler almaya alışmış olmalarına; ve erlerin dahi zafer kazanmaya yönelik kesin kararlılığa sahip; ve üstlerinin yaralanmaları veya şehit olmaları halinde bile, bu kararlılığı bozmama nitelikleriyle donanmış olmalarıyla uyum içinde yürür.
Seferiye Kanunnamesi - Madde 4:
... Her bir subay tüm durumlarda -hatta olağanüstü durumlarda bile sorumluluktan çekinmeyerek olanca maddi ve manevi gücünü harcamak ve kullanmakla yükümlüdür...
Süvari Talimnamesi - Madde 47:
Kendiliğinden iş görmek, komutanlık için en ayırıcı nitelik olup kuvvetlerin toplu halde bulundurulması da zaferin en kesin aracıdır.
Süvari Talimnamesi - Madde 409:
Muharebeden önce ve muharebe sırasında bütün araçlara başvurarak düşmanın durumu hakkında bilgi toplamaya ve düşmanın hareket ve önlemlerinden daima
haberdar olmaya çaba gösterilmelidir. Koşullara göre yaya keşif kolları gönderilmesi de gözden uzak tutulmamalıdır. Düşman hakkında elde edilen yeterli bilgi, verilecek kararı kolaylaştıracağı gibi, amaca uygun önlemler almakta esas teşkil eder.
‘‘Düşman hakkındaki eksik bilgi hiçbir zaman kendiliğinden iş görmekten caymaya yol açmamalıdır. ”
Topçu Talimnamesi - Madde 275:
Komutanlığın en yüksek niteliği sorumluluk alma aşkıdır...
Çeşitli sınıfların talimnamelerinin, muharebe bölümlerinin ve Sefer Hizmetleri Kanunnamesinin, yukarıda aktarılan önemli maddelerini okurken bizim şimdiye kadar bunların hükümlerine ne derece uyduğumuzu bir düşünelim... Bir savaşı iyi yönetmek ve yürütebilmek için savaş kurallarının komuta sahiplerinden ısrarla ve büyük önem vererek istediği bu özellik, ordumuzda henüz tanınmamış ve bu nedenle bununla bilinen ve donanmış hemen hemen hiçbir komutan ve subay yetişmemiş olduğunu iddia edersem; bu düşüncemde ve kararımda insafsızlıkla suçlanamayacağımı sanırım.
Ülkemizde altı yıl öncesine kadar sözü geçen o bilinen yönetimin, özellikle ordudaki kişisel yetki duygu ve düşüncesini geçersiz kılarak yok etmiş, hiç
kimsede kendi verdiği karara göre hareket özgürlüğü bırakmamış olmasının; en ufak ve önemsizine varıncaya kadar her şeyi, o zamanın politikasına göre
gerek görülen, üstlerden izne bağlamak gibi hastalıklı ve sakat bir yöntemi koyması ve bunu pekiştirmesinin, bunda zorlayıcı etken gibi olduğunu kabul
etmek lazımdır.
Zaten ancak bilimsel birikim ve yetkinlikle kaynaşabilen kendiliğinden iş görebilme yeteneğinin, görev aşkı ve sorumluluğunun; o zamanın cahil ve
aciz yüksek askeri makam sahiplerinin çoğu tarafından terk edilmiş ve unutulmuş olacağı pek doğaldır. Ve o zamanın sorumlulukları da bilindiği
gibi büsbütün başka şeylere harcanıyordu.
Mesleğinin gerçek görevlerini yerine getiremediğinden veya kötü yerine getirdiğinden dolayı sorumlu tutulmuş hemen hiçbir kimse gösterilemezdi.
Fakat şimdi görev ve sorumluluğun hakkıyla yapılmaya ve uygulanmaya, çalışmanın hararetle devam etmeye ve her rütbe sahibine ait sorumluluğun
serbestçe yürütülmesine başladığı çalışma devresine girdiğimizden; ordumuzun esenliğine karşı en büyük verimsizlik ve zarar kaynağı olan şu ‘yetkinin sınırlandırılması’ndan kurtulmak için hiçbir engel kalmamıştır.
Elverir ki, ilerlememiz için en büyük eksik ve engelin bu olduğunu keşfedebilelim, bunun bilincine varabilelim.
Geçmişe ait zararlı alışkanlıklardan olmak üzere, kendi kendimize yapacağımız birçok işler için hâlâ üstlerden izin istediğimizi ve nasıl davranılacağı hakkında üstlerin yazılı emrine gereksinim duyduğumuzu bilir ve itiraf edersek ve bunun da savaşta ne büyük zararlara ve başarısızlıklara neden olduğunu ve olacağını düşünürsek; artık bu beceriksizlik ve düşkünlüğe mahkûm olmaktan kendimizi kurtarma zamanının çoktan gelmiş olduğunu kolayca anlarız. Her rütbe sahibine kendi yetki ve sorumluluk sınırları dahilinde davranma özgürlüğü tanınmıştır.
Piyade Talimnamesi - Madde 454:
... Fakat bölüğe varıncaya kadar her birliğin, belirlenen görev ve sınırları çer-çevesinde kalmak şartıyla, yetki ve sorumluluğu büyüktür...
Bir ordunun savaştaki hareket kabiliyeti, barış zamanında görevlerin uygulama biçimlerine ve çalışmaların sonuçlarına göre belli olur.
Barış zamanı, savaş zamanının aynasıdır. Onun için biz barış zamanını savaşın ateşsiz olarak devamı şeklinde tanımlamıştık. Bundan dolayı yukarıdaki 454. maddenin anlamı yalnız savaşa özgüymüş gibi yorumlanmamalıdır. Savaşı yapacak olanlar, savaş için barışta çalışmış olanlardır. Savaştan önce nasıl çalışırsak ve neler biriktirirsek, savaşta ortaya koyacağımız şeyler bunların ürünlerinden başka bir şey değildir.
O halde her görevi, her davranışı savaş durumuna göre, savaşta yapmaya zorunlu olacağımız şekle benzeterek yapmalıyız.
25. CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder