9 Haziran 2019 Pazar

Zabit ve Kumandan ile Hasbihal., Mustafa Kemal, BÖLÜM 9

Zabit ve Kumandan ile Hasbihal.,  Mustafa Kemal,   BÖLÜM 9



 Olağanüstü ve ansızın ortaya çıkan durumlara ilk temas eden, bir birliğin en büyük komutanı değildir. 

 Büyük küçük her birliğin içinde, her subay ve her astsubay ve hatta her er, nasıl hareket edeceğine dair, üstünden hiçbir emir ve hiçbir fikir almadığı durumlar karşısında kalabilir. 

 İşte bu nedenledir ki, gerek komutanların ve gerek erlerin, bizzat düşünce üreterek kendiliklerinden iş görebilecek nitelikte yetiştirilmiş olduklarına 
ikna olmadan; bir askeri birliğin, bir ordunun güvenilir ve destek verebilir bir güç olarak tanınması gaflettir, felakettir. 

 Bir kuvveti oluşturan insanlar, genel hayatları, düşünceleri, hareket serbestlikleri ezilmemiş sağlıklı, neşeli erlerden ve subaylardan oluşursa; 
böyle bir askeri birlikte düşünce üreterek “kendiliğinden iş görme” özelliği fazlasıyla ortaya çıkar. 

 İtalya Muharebesinde Derne kuvvetlerine komuta ettiğimiz sürece, her gün bu gerçeği kanıtlayacak birçok örnek gördük. 

 Gerçekte Derne kuvvetlerini oluşturan Bedeviler, yukarıda nitelendirdiğim türden insanlar oldukları gibi, onların başlarına geçen subaylar da her şeye rağmen düşüncelerini, hareket serbestliklerini Gelişmemiş gençlerdi. 

İtalyanların şu veya bu yönde bir hareketleri, bir çıkışları haber ılınır alınmaz, emir beklemeksizin her savaşçı tüfeğini kaparak toplanma yerine koşar ve orada, emir verilmesi gecikirse yine kendiliğinden düşman yönünde yola koyulur ve bu hareketini şöyle bir akıl yürütmeye dayandırır: 

Madem ki düşmanın bir hareketi sezilmiş tir, çatışma ihtimali var demektir. Savaşmak için düşmanı ordugâhımız da beklemek olmaz; onu uzakta karşılamak daha doğrudur. Düşman az ise yetişebilenleri miz onu durdurur veya püskürtür. Çok ise bütün savaşçılar yetişince- ye kadar düşmana ateş ederek onu oyalar ve gerekirse biraz geriye çekiliriz. Fakat ileri gitmek, beklemekten iyidir. Hiçbir şey yapamazsak düşmanı görür, kuvvetini anlar, merak etmekten kurtuluruz. 

Bunların her biri, ileri veya geri harekette nereden ve nasıl gitmek, nerede ve nasıl durup ateşe başlamak gerektiğini emir beklemeksizin kendiliklerinden belirleyip uygularlar. Yeter ki onlara genel yön ve düşünceler, doğru olarak gösterilmiş olsun... 

Denilebilir ki -başka yerlerde olduğu gibi- Derne’de de bir yıl İtalyanları yenen ve Derne’nin üç kilometre çevresi üzerinde kurdukları tahkimatlarda onları hapseden güç, Osmanlı kuvvetini oluşturanların kendiliğinden, İtalya ordusunu oluşturanlardan daha olgun, gelişkin olmasındadır. Yoksa sayı, top, tüfek, savaş malzemesi ve tekniğin verdiği üstünlükler dikkate alınırsa, Ortaçağdan kalma bir örnek olan Derne’deki küçük birliğin, son yüzyıldaki bütün ilerlemelerin sonuçlarından payını almış olan bir ordunun karşısında bir gün bile durmaması gerektiğini kabul etmek gerekirdi. 

Görülüyor ki, eldeki araç Ortaçağ’dan kalma olsa da; bunu oluşturan bireyler, görülecek iş için adım başında bir emre, bir uyarıya ihtiyaç göstermeden kendiliğinden hareket etme olgunluğuna ulaşmış bulunursa, karşısındaki bu özellikten yoksun kaldıkça ilerlemeler dünyasının en büyük kazanımlarına sahip olsa bile- zafere ulaşamaz!... 

Tarih bile diyor ki, ordular, hemen hepsi gönüllü olan sağlam yapılı ve yetenekli askerlerden oluştuğu zamanlarda, yani eski askerlik yönteminin geçerli olduğu dönemlerde, ordularda inisiyatif o derece belirgindi ki; üstler bu özelliğin yokluğundan değil, tersine aşırılığından kaygılanırlardı. 
İşin doğrusu, bir orduyu oluşturan bireylerin her birinin bizzat her işi düşünmekte ve kendiliğinden yapıvermekte aşırıya kaçarsa, gerçekten endişeye değer. Çünkü kendiliğinden görülen işler olumlu olduğu sürece, ne kadar istenir ve beğeniyi hak ederse, amaca uymadığı durumda da o ölçüde kınanmayı hak eder. 

Oysa her hareketin amaca uygunluğu, her türlü durum ve koşullar içinde amacı açık şekilde görebilmesine bağlıdır ki; bu konuda kolordulara, tümenlere komuta edenlerle bir tabur, bir bölük kadrosu içinde ve avcı hattı içinde bulunup görüş alanı dar olanların yargılarında ve kavrayışlarında elbette fark olması gerekir. 

Bu nedenle, talimname kendiliğinden harekete bazı sınırlar çizer ve der ki, “Astların hareket özgürlükleri gelişigüzel eylem halini almamalıdır. 

Savaşta büyük başarıların esaslarının birincisi olan bağımsız hareket, gereken sınırlar içinde olanıdır. ” 

Kendiliğinden hareket özelliği ile kendilerine komutanlık etmiş olanları memnun eden ve düşmanlarını pek ümitsiz düşüren Bedevi savaşçıları da bu konuda aşırıya kaçtıkça, sonuçlar olumsuz olmuştur. 

Her hareketin iyisini ve kötüsünü takdir için, bizzat düşünmeyi ve akla vurmayı; vardığı sonucu ancak uygun bulduğunda iş görmeyi alışkanlık edinmek, çoğunlukla kötü olmayabilir. Ancak orduda daha üst makama yükselenlerin o makam için yaşı, deneyimi ve rütbesi henüz uygun olmayanlardan genellikle daha geniş, kapsamlı ve bilgili kavrayışa sahip bulunmaları kabul edilmesi gerektiğinden; astın, üstün emrettiği konuları özüne akıl erdiremese de uygulamaya zorunlu tutulması, ordunun disiplin ruhunun asıl gereklerindendir. 

İnisiyatifin sınırını bilmeme noktasına varılmış bir orduda herkes kendi başına buyruk olur. Üst, ast yoktur. O nedenle [emre] itaat ve disiplin bile sağlanamaz. 

Son yüzyılın ordularım oluşturan askerler, eskiden olduğu gibi hemen hepsi gönüllü askerlik hizmetine girmiş kişilerden olmayıp milletin bütün bireyleri, askerlik hizmetiyle yükümlüdür. Arzusu olan da, olmayan da vatani görevini yerine getirmekle yükümlü tutulmuştur ve tutulmalıdır. 

Bu yolda kurulmuş günümüz ordularında, eski zamanın ordularında olduğu gibi, üstler aşırı derecedeki inisiyatifi ılımlı bir noktaya indirmek, onu disiplin ve yönetim altında bulundurmak düşüncelerinden kurtulmuştur. Çünkü bugünkü ordularda barış zamanında uzun yıllardır uygulanan şiddetli disiplin bir çoklarında kendiliğinden hareket etme yeteneğini boğuyor. Bu nedenle bugünkü üstler, astlarda inisiyatif uyandırmak için, onları uyarmak, özellikle de savaşta şevk ve arzu uyandırmak zorundadırlar. 

Daha düne kadar Osmanlı ordusunun komutanlarında, subaylarında, erlerinde inisiyatife karşılık düşünce tembelliği görülürdü. 

10. CU BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder