9 Haziran 2019 Pazar

Zabit ve Kumandan ile Hasbihal., Mustafa Kemal, BÖLÜM 3

Zabit ve Kumandan ile Hasbihal.,  Mustafa Kemal,   BÖLÜM 3



Hattâ Ankara’ya kısa bir müddet vali ve kumandan vekili oluşunun, Atatürk, Selânik’te hep beraber konuştukları zamanki vazife taksimi ile ilgili olduğunu, kendisine daima hatırlatırdı. 

1908’in kış aylarından bir gece, Selânik’te Beyazkule karşısında askerî kulüpte bir konferansı dinleyen bir grup subay aralarında konuşuyorlar. 

Atatürk 1937 yılında bu olayı bana şöyle anlatmıştı: İnkılâbı ikmâl etmek [tamamlamak] lâzımdır. Biz bunu yapabiliriz. Ben, bunu yapacağım. 0 zaman için, düşündüklerimi size kısaca anlatayım: Bugünkü, Osmanlıİmparatorluğu’nun yüksek sayılan kumandanları, benim için yoktur. 
Ordu kumanda sicilleri için, ben son limit olarak, binbaşıyı kabul ediyorum. Geleceğin büyük kumandanları bunlar olmak gerektir. 
Sicil defterlerinin binbaşıya kadar olanlarını muhafaza edeceğim, üst tarafını yaktıracağım.” 

Arkadaşlarından biri, bu söz üzerine buna itiraz ediyor ve bu büyük tasfiye işinin nasıl yapılabileceğini anlamak istiyor. Mustafa Kemal’in cevabı şudur: 

- Evet binbaşıdan yüksek olanlar aybaşında, benim teşkil edeceğim bürolara gelip maaşlarını istedikleri zaman, büro şefleri defterleri tetkik ettikten sonra, 

“Efendim defterde sizin isminiz yoktur, sizi tanımıyorum” diyeceklerdir. 

Mustafa Kemal’in arkadaşlarından biri soruyor: 

- Bundan sonrası ne olacak? 

Mustafa Kemal, tereddüt etmeden, şu cevabı vermiştir: 
- Bundan sonra ne olacağını, yapacağımız inkılâp gösterecektir. 

Ve sözlerine devam ederek bana kât’i bir ifade ile: 
- Evet inkılâp yapacağız. Bugüne kadar yapılan inkılâp, kâfi sayılmaz. Fazlasını yapacağız. Memleketi binbir akılsızın eline ve keyfine bırakamam. 
Bu çok adamların yerine, birkaç kafa ile iktifa edebilirim : Mesela Kâzım (Özalp) Köp- rülü’yü Harbiye nâzırı yapacağım. Nuri'yi (Conker) Kumandan ve idare şefi yaparım. Fethi’yi (Okyar) yeni inkılâpçı Türkiye’nin mümessili sıfatıyla Avrupa’ya gönderirim... 

Sofrada hazır bulunan öteki arkadaşları, derhal soruyorlar: 
-Ya bizleri efendim? 
Mustafa Kemal şu Cevabı veriyor: 

- Sizler de göstereceğiniz değer, faaliyet nisbetinde birer vazife alırsınız. 

Sofradaki arkadaşlarından biri, Nuri (Conker), M. Kemal’in istikbali ku- 
caklıyan bu sözlerine, ahenkli bir kahkaha ile gülüyordu. Mustafa Kemal, kahkahasını bir türlü yenemiyen, bu arkadaşının sükûnet bulmasına intizar etti [bekledi] ve sonra ona sordu: 

- Niçin gülüyorsun? 

Gülen arkadaşı cevaben: 

- Seni düşünüyorum da, onun için... Bütün bu işler içinde sen ne olacaksın? 

Mustafa Kemal, bu suale sarih cevap vermeden, yalnız şu umumî cümle ile 
karşılık vermiştir: 

- Ben mi? Ben de sizleri o makamlara koyabilen olacağım.1 

1 Belleten, Cilt XVIII. Sayı 72, S. 429 - 439, Ankara: 1954.

İşte Nuri Conker’le Atatürk’ün mahalle, okul ve meslek arkadaşlıklarının kısa izahı budur. 

Şimdi asıl bu iki kitap üzerinde biraz durmak isterim. 

Binbaşı Mehmet Nuri imzasıyla çıkan kitap Zâbit ve Kumandan adını taşır ve “1329 [1913] senesi kış devresinde Birinci Fırka ümera ve zâbitanına verilmiş konferansların” toplanması ve genişletilmesi ile meydana getirilmiştir. 

İstanbul’da Nisan 1330’da [1914] basılmıştır. 

101 sahifedir. Harita, kroki ve resim yoktur. 

Kitabın gayesi, çeşitli derecelerdeki “Kumanda ve salâhiyet erbabının” zafer ve galibiyet temin edebilecek surette vazife yapmaları için lüzumlu olan ilmî hasletlerden ve meziyetlerden başka askerî karakterden bahsetmektedir. 

Nuri Conker kitabın mukaddemesinde “Önümüzde, acılıklarını gözümüzle gördüğümüz ve kalbimizle hissettiğimiz, felâketle neticelenmiş bir harp vardır” (s. 5) [bu baskıda s. 29] diyor. Asıl fikir olarak da sulh zamanında harpte imiş gibi hazırlanmak icabettiğine şu cümlelerle işaret etmektedir: 

“Biz kendimizi daima hal-i harpte bilmeliyiz. Böyle bilirsek bilfiil harp zuhur ettiği zaman hazırlık devri ile asıl icraat devri arasında çok fark görmeyiz, şaşırmayız, kaybetmeyiz. En çok prova edilen oyunlar, sahne-i temâşada en muvaffakiyetle verilir. Bu daha ziyade sene-i ted- risiyedeki mesai ile hitamındaki imtihana benzer. Harp, vakt-i hazar mesaisinin bir imtihanıdır.” (s. 10) [bu baskıda s. 32 ] 

Kitap, “ Maksada başlamazdan evvel ” ve mukaddemeden sonra şu fasılları içine alıyor. 

1) İstihkar-ı nefs ve hiss-i fedakârî, s. 17 - 51 [36-56]. 
2) Zâbitanın, neferlerin celb-ı kulüp ve itimadına mazhariyetleri ve kuvve-i mâneviyelerini takviye, s. 52 - 67 [57-66]. 
3) Fikr-i taarruz, s. 67 - 78 [67-73]. 
4) Kendiliğinden iş görme (bidat-ı zâtiye) ve mesuliyeti deruhte etmek. s. 78 - 101 [74-87], 

Nuri Conker bu fasıllarda askerî kanunnameler ve çeşitli talimnamelerin maddelerini alarak üzerlerinde durmuş ve onlara dayanarak 
açıklamalar yapmıştır. 

Bu, Nuri Conker’in hayatında yazdığı tek eser olmakla beraber, Atatürk’e bir kitap yazdırmaya sebep olduğu için çok değerlidir. Kitap, açık ifadelerle yazılmış ve her mesele üzerinde hassasiyetle durulmuştur. 

4. CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder