9 Haziran 2019 Pazar

Zabit ve Kumandan ile Hasbihal., Mustafa Kemal, BÖLÜM 21

Zabit ve Kumandan ile Hasbihal.,  Mustafa Kemal,   BÖLÜM 21



Gözü kanlanmış, benzi sararmış, dili paslanmış erlerle derhal tıpkı babaları gibi konuşulmalı, bu durumun nedenleri aranmalıdır. Subay, erleri her sabah 
bu suretle bir kere yoklamaya mecburdur. Hastalığını saklayan veya ona önem vermeyen erler bulunur. Bunlar derhal hastaneye gönderilir. 

Bu gibi durumlar diğerlerine ders olur. Hastanelere gönderilen erler orada unutulmaz. Her hafta bir onbaşı veya çavuş ve bir iki er, hastanedeki erlerin 
yüzbaşı adına hatırını sorar ve yüzbaşının selamını bunlara götürür. Hastanede yatışı uzayan erler varsa, ara sıra subaylardan biri veya bizzat yüzbaşı da gider ve gitmelidir. 
Bu sırada bir iki portakalcık veya bir paket tütüncük de götürülürse, erlerin dağlar kadar gönlü olur. Subaya olan bağlılığı çok güçlenir. Subay erin yemeğine yatağına, arkadaşlarıyla geçinmesine, çokça parası geliyorsa ne yolda harcadığına ve dışarıda kimlerle görüştüğüne, memleketteki işine ve ekmek kapısına, aile üyelerine, çamaşırına, temizliğine, saçına, tırnağına; kısacası her şeyine, her türlü haline bakacak, gerekenler hakkında öğütler verecek, yol gösterecek ve onları düzeltecektir. 

Subayın Ere karşı davranışları da erde insani onuru ve kişisel şerefini uyandıracak yolda olmalıdır. Bu yönteme, en ince noktalarına uymak 
koşuluyla devam edilir ve bunda ısrar edilecek olursa; en kaba duygulu olanlar üzerinde bile etkili olunur ve sonuç alınır. Hakaretten ve aşağılamadan bütünüyle sakınılmalıdır. Azarlama da seyrek olmalıdır ki, etkisini kaybetmesin. Erleri hor ve aşağı görmemelidir. Öncelikle er, bir insandır. İkincisi bu millete olan kan vergisini vermek için eğitiminize ve talimimize emanet edilmiş bir yurttaş ve bir hemşehridir. Onun da onuru büyüktür. Belki bunlar içinde gelecekte doktor, mühendis, öğretmen, vali, büyük tacir ve belki bakan olacaklar vardır. 

Üstlerin emir ve nüfuzlarının erler üzerinde oluşturacağı durumu gösteren aşağıdaki diğer bir Seferiye maddesini tartışarak bu bölümü de bitirmiş olalım: 

< Seferi Hizmetleri Kanunu - Madde 5: 

Subayların tavır ve hareketlerinin asker üzerinde pek büyük etkisi ve önemi vardır. 

Çünkü, ön saflarda bulunan subayın soğukkanlılığı ve dayanıklılığı erleri etkileyeceğinden, onlar da buna uyarlar. Yalnız emir vermek, hatta doğru emir vermek bile yeterli olmayıp emrin verilme biçiminin ve gereken kararlılıkta verilmesinin, ast üzerinde etkileyici gücü vardır. Subayın tavır ve hareketi ve göstereceği iyi örnek, kuşatmalarda ve gereksinildiği zamanlarda askeri disiplinin en önemli dayanağı olan emniyet ve güveni güçlendirerek, askeri cesaret isteyen işlerin uygulanmasına yöneltir. >

Bilindiği gibi gevşek verilen komutlar, yerine gevşek biçimde getirilir. Sert ve keskin komutlar da keskin ve seri hareketler yaptırır. Emirler de böyledir. 

Emir veren subayın ağzından çıkan sözler, subayın o işin mutlaka yapılması kararlılığında olduğu etkisini, emri alanlarda yaratmalıdır. Yavaş ve kesik ifadelerle ve havadan sudan konuşulur gibi verilen emirler ast üzerinde ‘yapılsa da olur yapılmasa da olur’ gibi bir anlam yaratabilir. Ve astta dikkat 
uyandırmaz. 

Yalnız bu da yeterli değil, emrin verilmesinde de askerlik ciddiyeti bulunmalı. Emir veren subay, emrini gergin bir vücut ve dik bir kafayla ve kusursuz bir durumda vermelidir. Her halde eller cepte veya bacak bacak üstünde kahve içerken veya elindeki bir şeyle oynayarak veya açık baş veya açık elbise ile; ve emri alan bir kıta ise kıtanın burnuna sokularak yalnız birkaç er işitecek kadar baştan savarcasına verilen emirler, çoğunlukla verilmiş olmaktan fazla bir sonuç doğurmazlar. Emir veren subay bir kez tavır ve duruşuyla emri vermeden önce kıtanın veya astın dikkatini çekmeli; hepsinin gözlerini kendi gözüne çekmeli; onları emir almaya hazır, dikkatli duruma getirmeli; ondan sonra söze başlamalıdır. Nitekim komut verirken de bu konu her zaman göz önüne alınmalıdır. Bazı erler burnunu veya terini siler. Veya bir teçhizatını düzeltirken verilecek komut uygulanamaz. 

Çünkü kıta henüz o komutu uygulamaya hazır değildir ve dikkati çekilmemiştir. 
Subay kıtasına avucu içinde imiş gibi sahip ve hâkim olmalıdır. Ağır hava koşulları ve savaş sıkıntıları anlarında ise subayın tavır ve duruşundaki 
ciddiyeti, dayanıklılık ve soğukkanlılıkla da perçinlenecektir. Bu sırada subay daha etkin ve daha ciddi ve daha sert olacaktır ki, bu olağanüstü durumun 
astlar üzerinde yaratacağı kötü etkiler ortadan kalksın ve kıta elden çıkmasın. Şu yolla bu maddenin kendisinden istediği örneğe ulaşmak, subay için pek ge-
rekli; ve emniyet ve güven sağlamak için pek etkilidir. Buna dair Piyade Talimnamesi’nin 266’ncı {...subay askerlerinin sevinç ve keder ve bütün 
yoksunluklarına katılan sadık bir yol gösterici olmalıdır. Askerin tam olarak güveni bu yolla kazanılır. Bu kutsal ve yüce görevleri için subay daha barış 
zamanında kendisini eğiterek güçlendirmeli ve hazırlamalıdır.) maddesi büyük bir dikkatle okunmaya gerçekten layıktır. 

Örnek olarak erlerin sırf ekmekten ibaret olan gıdası geç kalmış veya gelmemiş olabilir. Biz o sırada onların karınlarını doyurmaya koyulmadan önce, yine onlara taşıttırdığımız katıklı ekmeğimizi gözleri önünde yemeye koyulur veya yine onlara, etraftan bulmak üzere yemek ısmarlamaya kalkışırsak; 

Aynı biçimde yorgun yorgun bir köye veya ordugâha varıldığında, öncelikle kendi dinlenmemiz için hazırlıklara girişirsek; 

Aynı biçimde şiddetli bir yağmura yakalanıldığında onları açıkta bırakıp da kendimizi yakınlardaki bir sığınağa atar veya bir sığınak aramaya hız verirsek; 
Aynı biçimde soğuktan etkilenerek kaputumuzun yakasını kaldırarak, kulak ve burnumuzu sararak, ellerimizi cebimize sokarak onların karşısında büzüşecek ve tahammülsüzlük gösterecek olursak; ve barışta ve seferde ya da benzer durumlara denk geldiğimizde kendimizi onlardan daha üstün tutar ve öne çıkarırsak emin olmalıyız ki, erlerimizin kalplerini kazanamayız. 

Kendimizi onlara sevdirmiş olamayız. Gizliden onları bir dinleyecek olursak, hakkımızda neler söylemekte olduklarını duyarız. Aramızdaki bağ, göstermelik olmaktan ve hızla çözülmekten kurtulamaz. Kalp kazanmak, kalbe girmek kolay değildir. Talimnamelerde iki üç satırla emredilen ve anlatılan bu psikolojik konuların uygulama ve öğretilmesi yöntemine çok emek harcamak ve önem vermek gerekir. Başka şekilde bir insan kütlesi yönledirilemez ve yönetilemez. Sıkıntılı ve tehlikeli görevlere sokulamaz; çabucak elden çıkar, biz de yapacağımızı ne kadar iyi bilsek, yaptıracak kimse bulamayız. 

22. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder