9 Haziran 2019 Pazar

Zabit ve Kumandan ile Hasbihal., Mustafa Kemal, BÖLÜM 20

Zabit ve Kumandan ile Hasbihal.,  Mustafa Kemal,   BÖLÜM 20



Hele bizi kuşatan düşmanları, er, isimleriyle daha ilk günlerde öğrenmelidir. Ve er bunları, bütün askerliği süresince daima duymalı ve tekrarlamalıdır. Alaya gelen acemi erler kışlaya girer girmez kışlanın camlan kırık, en karanlık ve en döşenmemiş koğuşuna konulup bırakılı vermemeli. 

İlk görülenin ve öğrenilenin etkisi büyüktür. Bunların geldiği gün alay için bir bayram olmalıdır. Alayın tüm subayları hazır ve hatta tören üniformalarını giyinmiş olmalı. Özel bir tören ile alayın sancağı çıkarılarak bütün acemiler sancağın etrafına dizilir. Sancağın altındaki yeşil çuhalı bir masa üzerine Kuran-ı Kerim de konularak acemiler birer birer bu kitaba el basmak ve alayın sancağını hürmetle öpmek şartıyla din ve millet ve ülke uğrunda gerekirse canlarını feda edeceklerine dair yemin ettirilirler. 

Alay ve tabur imamları da bu törende elbette ki hazırdırlar. Yemin töreni bir dua ile son bulur. Törenden sonra yeni gelenler eskileriyle beraber sancağın önünde bir geçit töreni yapar. Bu suretle er, askerlik görevine sancağı tanımak, onu yüceltme ve saygı göstermekle başlamış olur. Bu törenin başlangıcında [sancağın] ne olduğu, üzerindeki ay yıldız ve ayetler, ulusal ve askeri renkler ayrıntısıyla açıklanır ve gösterilir. Er bu sırada alayın numarasını ve varsa ismini de beller. Alayın eski erlerinin sancağın şeref ve namusunu korumak üzere hangi çarpışmalarda düşman üzerine nasıl aslanlar gibi atıldıkları ve bu uğurda şehit olarak Tanrı’larına kavuştukları anlatılır. Yeşil masa üzerindeki Kuran’ın da insanlara, askerlere bunu emrettiği ve bu kitabın nitelikleri ve büyüklüğü hakkında birkaç söz eklenir. 

Almanya’da acemilere bir de eski muharebelerde canını feda eden alay erlerinin isimleri işlenerek avluya dikilmiş sütun da gösterilerek bunların hikâyeleri de sayılıp dökülür. Bu açıklamalardan, her alayın bir tarihinin olmasının gereği ortaya çıkar. 

Piyade Talimnamesi, Madde 470 (Eskilerinin yaptıkları, talim ve eği-timinin değişmez olması ve tüm subaylarının tek vücut bulunması...) gereğince alay, kurmayları ve diğer bireyleri kaynaşmış ve dost olmuş, saygı dolu bir aile demektir. Savaşlarda savaş tutanakları tutulduğu gibi, alayın ilk kuruluşundan beri geçirdiği evreler ve muharebeler, harekâtlar vs. eklenip kaydedilerek alayda şimdi ve geçmişteki bütün üstlerin ve subayların özgeçmişleri ve resimleri eklenmek üzere pek özen ve emekle hazırlanmış bir deftere alayın bir genel tutanağı, bir tarihi yazılmalıdır. Alay hayatı, alay sevgisi ortaya çıkarılmalı ve canlandırılmalıdır. 

Bu hayat ne denli canlandırılır, ne denli saygıyla tanıtılırsa, askerler arasında bağlılık ve birbirine sahip çıkma duyguları da o oranda artar. 

Memleketimizde sancağın önemi ve kutsallığı pek az bilinir ve başka şeylerle çok karıştırılır. Sancağa saygı ve sevgi herkesin boynunun borcudur. 

Bütün halk daha küçükten bunu tanımalı. Bunu kutsal görmeli ve buna saygı göstermelidir. Bazı alayların sancaklarıyla beraber şehir içinden geçtikleri 
sırada insanlar buna karşı pek umursamaz ve bundan etkilenmemiş görünmektedir.

Sancağın anlamı ve hak ettiği şöhret herkesçe bilinmelidir. Ve herkes sancağın geçerken onu ululayarak ve saygıyla selamlamalıdır. Çünkü, herkes bir gün bu birleştirici kutsal sembolün cesaret vericiliğinin altında toplanacaktır. Sancak her alayın şan ve şeref sembolüdür. 

Düşmanın Çatalca kapılarına kadar dayandığı zamanlarda İstanbul hayatının hiç savaş yokmuş gibi devam etmesi, İstanbul’da birçok gencin bu esnada baston sallama ve cüppe uçuşturma gibisinden aymazlık ve gevşeklikler göstermesi, İslam milletinde bir daha görülmemelidir. Vatanı savunma kaygısı herkesin ruhunda büyük bir yer tutmalıdır. Saldırıyı püskürtmek için herkes zamanında hazırlanmalıdır. 

İşte böylelikle ilk askerlik dersini almış olan erlerle subaylar kesintisiz temas ve ilişkide bulunarak, er için bir şekilden ve bir düşten ibaret olan bu dersin bütün yönleriyle erin zihnine kazınması için emek harcanır ve dil dökülür. Erlerimiz gayet bilgisiz ve basittir. Bu hal subaylarımızın onlara daha çok, gereğinden fazla konuşmalarını gerekli kılar. 

< Sefer Hizmetleri Kanunu - Madde 21: 
Uygulamalı eğitim ve talim, kuramsal dersleriyle birlikte icra edilmeli ve kuramsal derslere de büyük önem verilmelidir. Kuramsal konuların erlere 
öğretilmesi daima onların bilgi ve zekâlarıyla orantılı olmalı; ve erlerin bilgilerini artırmalarına, şevk ve heveslerinin çoğalmasına hizmet etmelidir. 

Kuramsal dersler sırasında üst, astını daha yakından tanıyacağı gibi, onun emniyet ve güvenini kazanır; ve böylece de erin doğası ve duygulan 
üzerinde etki yaratmaya imkan bulur. >

Er ne kadar kalın kafalı ve yeteneksiz olursa olsun, madem ki insandır; aklını ve bilinci kaybetmediği sürece, ere bir şey belletmek, erde bir fikir oluşturmak için hiç durmadan harcanan çabalar mutlaka bir sonuca ulaşır. 

Bunların çeşitlerini gördüm. Ve ilişki kurdum ve uğraştım. Kesin deneyimlerime dayanarak derim ki, istenilen şeyin olanaksızlığından söz etmek; işin basite indirgenmesinden, düzenli olarak ya- pılmamasından, yorulmayı göze almamaktan başka bir şey değildir. 

Er, Subayından ne kadar çok söz ve nasihat duyar ve ders alırsa subayını o kadar tanır. Ve tanıdıkça da gönül bağı artar. Karşılıklı olarak subay da aynı 
şekilde erin düşünme kapasitesini ve çeşitli yeteneklerini öğrenir. Gerektiğinde de eri ona göre görevlendirir ve iş verir. Erleri tanımak her şeyden önce bölük komutanlarıyla teğmenlerin görevidir. Yüzhaşı ve teğmenler kendi erleri üzerine titremelidir. 

Erlerin, çoktan beri ailesinden mektup alamama yahut ailesinden birinin kaybı yüzünden üzülmek ya da herhangi bir nedenden bir sıkıntıya kapılmak gibi olası durumları, subayın gözünden kaçmamalıdır. Derhal bu durumun nedenini sorup açıklama istemek ve bunu gidermeye çalışmak gerekir. 

Er çoktan beri memlekete gitmemişse, böyle bir durum karşısında, kendisi istemeden üç beş gün izin verilir. 


21. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder