9 Haziran 2019 Pazar

Zabit ve Kumandan ile Hasbihal., Mustafa Kemal, BÖLÜM 26

Zabit ve Kumandan ile Hasbihal.,  Mustafa Kemal,   BÖLÜM 26



Eğer bu Binbaşı harekete geçmek için mutlaka üstünden bir emir gelmesini bekleseydi ya da kendisini, yedekte duruyor diye, savaşın genel gidişi hakkında düşünce ve görüş sahibi olmaktan geri bırakarak, böyle bir harekete girişme zamanı gelmiş olduğunu anlamasaydı; kısa süre sonra kendi taburu da düşman karşısında geriye çekilen taburlara katılmak zorunda kalacaktı. Ve bu yolla kendisi de, ancak emir ve işaretle harekete geçen ve kendi yetkisinin sınırını kavrayamayan, başarısız bir varlık olup kalırdı. 

Oysa o, savaşın geçirdiği durumları araştırmaktan ve izlemekten bir başkomutan kadar geri durmamış; ve kendisine acaba ne zaman ve ne gibi bir fırsat belirdiğinde işe karışmak zamanı geleceğini saptamak için bedensel olduğu gibi düşünsel olarak da her an hazır beklediğini işte bu hareketiyle kanıtlamıştır. 

Balkan seferimizin ikinci savaşının başlarında, yedekte bulunan bazı tabur komutanlarımızın hal ve tavırlarını bu binbaşının hareketiyle kıyaslayınca, aradaki farkın Almanların o zamanki başarılarıyla bizim bu seferki yenilgimiz kadar veya bunlar arasındaki fark kadar büyük olduğu gün gibi görülür. 

Bizim tabur komutanları yedekte bulunan taburların başında, taburun sıradan bir bireyi gibi hiçbir izleme zorunluluğuna ve hiç kafa yormaya gerek yokmuşçası na; olup bitecekleri ve kendilerine verilecek emri gözleyerek ve kaderine razı bir halde bekliyorlardı. Cephane götürenler, geri dönenler ve diğerleri ara vermeden gidip gelmekteydi. Bunlardan savaşın nasıl ilerlediğine ilişkin bilgiler alınabildiği gibi, bizzat dürbünle gözlemek veya uygun noktalarda gözcü subaylar görevlendirmek yoluyla da çarpışma hakkında dakikası dakikasına bilgi edinmeye zorunluydular. 

Yukarıda sözü edilen Alman binbaşısı emrin gelmesini bekleseydi, zaten emir alacağı yoktu. Çünkü, kendisine emir verecek olan alay ve tugay komutanlarının her ikisi de az önce vurulmuştu. Vurulmasalar- dı da o sırada kimbilir nerede bulunacaklardı. Büyük olasılıkla mücadele alanına adı geçen taburdan daha yakın bulunmayacaklardı. 

O halde bu taburun harekete geçmesinin gereğine ilişkin haberin önce geriye ve ardından buradan tekrar tabura emredilip bildirilmesi anma kadar ne kadar zaman geçeceği ve ne büyük fırsatın elden kaçırılacağı düşünülmelidir. 

Piyade Talimnamesi - Madde 455: 

Geriden emir gelinceye kadar durum kolayca değişebilir. Tam vaktinde eyleme geçmek, genellikle ancak kendiliğinden bir karar almakla mümkündür. 
Bununla birlikte muharebe görevlerini başkomutanın düşüncesi çerçevesinde yerine getirmeleri gerekeceğini bütün birliklerin astları hatırdan çıkarmamalıdır. 

Zamanımızın savaşları madem ki geniş bir cephede ve dağınık bir düzende yapılıyor, bu geniş savaş bölgesinin her noktasını görebilmek üstlerce mümkün değildir. Herkes kendi görüş alanı ve uygulamaları çerçevesinde görmeye ve gördüğüne göre kendi başına çekinmeden harekete zorunludur. Bu da el birliği ve eylem ve hareket ortaklığı yaratır. Başarı da böyle kazanılır, fırsatlar böylece kaçırılma- mış olur. 

Bu uygulama özgürlüğü yanlış hareketlere yol açabilir. Fakat bundan doğacak zararın, hiç hareket göstermemenin yanında önemsiz olduğunu ve bundan kaynaklanacak sorumluluğun eylemsiz ve hareketsiz kalmaya göre pek hafif olduğunu, yukarıya yazdığımız maddeler açıkça ispat ediyor. 

Bir komutan, bir subay, emirsiz ve bağımsız hareket yüzünden sor-gulanıp azarlanmakla övünmelidir. Bağımsız harekette hata edilmiş olabilir. 

Ve bunun da sorumluluk doğurması pek doğaldır. 

Astları kendiliklerinden hareket edebilmeye alıştırmak için her yaptığını hoş görmek de elbette ki kabul edilemez. Ast, bu sorumluluk kaygısıyla bağlı 
bulunacak ki, yanlış hareketten kaçınması mümkün olabilsin. Ve, zaten bu sorumluluk kaygısı mevcut olmazsa bu türlü hareketin bir onuru ve erdemi de 
kalmaz ki! 

Astların hareket serbestliklerinin uygulama biçimleri ve sınırları aşağıda açıklanacaktır. 

Şimdiki savaşlar, değil subay ve komutanlardan, hatta erlerden bile hareket özgürlüğü istemektedir. Bu konuda şimdiye kadar aktarılan maddelerde işaretler bulunduğu gibi: 

Sefer Hizmetleri Kanunu - Madde 25: 

Erlerin kendiliklerinden düşünüp hareket etmeye alıştırılmaları da çok önemlidir. Kendiliğinden hareket yeteneği ve göreve bağlılığı sayesinde erler, üstlerinin 
gözleri kendi üzerlerinde olmadığı durumlarda bile görevlerini en iyi şekilde yerine getirmeyi başarırlar. 

Savaşanlar arasında erden bile bu kadar kişisel önlem beklenirse, teğmenden mareşale kadar her rütbedeki subayların düşünmeye ve bunun sonucunda verilecek karara göre kendi kendine harekete ne kadar zorunlu bulundukları anlaşılmış olur. Düşünülecek şey ise düşmanı yenebilmek için nasıl hareket etmek gerektiğini saptamaktan başka bir şey değildir. Genel harekâtta astların bağımsız ve özgür davranmaları zorunlu olmakla beraber, üstlerin emirleri de büsbütün göz ardı edilemeyeceğinden bu bağımsızlık ve özgürlüğün üstlerin emri ve isteğiyle uyumlu ve eşgüdümlü olması çok önemlidir. 

Elbette astların kendiliklerinden hareket etmekteki kişisel kararlarının da bir sınırı olacaktır. Bunu da saptamak gereklidir. 

Bunun için öncelikle emirler hakkındaki maddeleri inceleyelim: 

Seferi Hizmetleri Kanunu - Madde 49: 

Emirlerin, astın amaca ulaşmak için kendiliğinden hareket edebilmek üzere bilmesi gereken maddelerin tümünü kapsaması, ancak bundan başka bir şey 
içermemesi genel bir kuraldır. 

Piyade Talimnamesi - Madde 275: 

Büyük komutanlar kendileri tarafından emredilmesi gereken konulardan fazla şeyleri emretmemeli dir. Ayrıntılara girmekten kaçınıp uygulama için önlemler alma konusunu düşük rütbeli komutanlara terk etmelidir... 

Aynı konuya ilişkin olup birbirini açıklayarak yorumlayan şu iki maddeden anlaşılıyor ki, nasıl hareket edeceği hakkında üstten emir almış olmak bile astı hareket serbestliğinden, işi nasıl ve hangi araçlarla yapacağını belirlemekten alıkoyamaz. Çünkü üst, asta kendisinin yapacağı bütün işlerin nasıl yapılacağını ayrıntılı bir şekilde anlatmayacaktır. 

İşin yapılış tarzlarının ve araçlarının belirlenmesi ve ne yönde hareket edileceği hususunda astın görüşü saklı kalacaktır. Büyük komutanların emirleri hakkında yazılmış olan şu maddeler daha küçük komutanlarınkiler hakkında da aynıdır. 
Yalnız ölçeği küçülür. 

Söz gelimi : 

Piyade Talimnamesi - Madde 456 

Muharebede bütün kıtaların aynı kuralları uygulamalarına hiçbir değer ve önem verilmemelidir. Her komutan sorumluluğu üstlenerek uygun ve elverişli kuralı 
doğrudan kendisi seçmelidir. sözü, bölük komutanının bile tabur komutanından emir aldıktan sonra önlemler alma konusunda durumun gereğine göre serbest 
bulunması anlamına gelir. 

Şimdi gerek üstünden emir alan ve gerekse duruma göre kendiliğinden harekete geçen astların hareketlerinin üstlerin istek ve amaçlarına uygun düşmesi ve bu hareketlerinin genel duruma aykırı düşmemesi gibi önemli konular kalıyor. 

Bundan dolayı, içinde bulunulan duruma ve genel amaca dair düşük rütbeli komutanların yeterli bilgilerinin olması gerekir ki; bunun gereklilik derecesi üst makamlardan bildirilirse de; üstlerin yeterli olmayan bu bilgilerine dayanarak genel durumu anlayıp kavrama konusunda asta rehberlik edecek esas, kendi yorumlama ve karar verme yeteneğidir. Bundan dolayı emir alan veya almayan her kıta komutanı kendi üzerine düşen veya düşebilecek görevleri belirlemek ve incelemek üzere, akıl yürütmek ve öneriler getirmek için kendisine gereken bilgileri sürekli olarak toplamaya zorunludur ki, zamanı geldiğinde daha önceden olabilirliğini düşündüğü uygulama biçimini, aynen veya değiştirerek hayata geçirmekte başarılı olabilsin. 

İşte bu akıl yürütmeler sırasında ve bunun sonucunda girişeceği eylem sırasında astın en fazla düşüneceği şey, kendi hareketinin, genel hareketi sekteye uğratmayacak bir sonuç vermemesi ve bu hareketten yarar yerine zarar doğurmaması dır. 

Bu noktada yanılmaması, astı sorumluluktan kurtaracağı gibi ayrıca orduya yararlı olur ve kendisine de şeref kazandırır. 

Bunun için şu maddeler de bize bunun sınırlarını belirlemekte temel oluştururlar: 

Piyade Talimnamesi - Madde 276: 

Düşük rütbeli komutanların hareket özgürlükleri keyfi davranış rengini almamalıdır. 
Her komutanın gerekli sınırlar içinde kalan bağımsız eylemleri, savaşta 
büyük başarıların temelidir. 

Piyade Talimnamesi - Madde 304: 

...Ancak bu üstün nitelik, geneli göz önünde bulundurmayarak keyfi kararlar almak, verilen emirlere tam anlamıyla uymamak ve itaat yerine bilgiçlik taslamak şeklinde kabul edilmemelidir. Yine de üstlerin, araçlarının azlığından veya uygulama alanında bulunamamaktan dolayı, durumu yeteri kadar anlayamamış olduğuna astlar inanır ve çekinmeden muharebeye katılmaktan sakınmaz, korkmaz; ya da herhangi bir emrin uygulamasından önce durum değişirse alınan emirleri ya hiç uygulamamak ya da gereken değişikliklerle uygulamak ve üste de bu konuyu haber vermek, astın görevleri arasındadır. 

Emrin uygulanmamasındaki sorumluluk, tamamen asta aittir. Sorumluluktan çekinmemek niteliğine sahip bir komutan muharebenin sonucundan kuşkulandığı yerde bile kıtası nı duraksamadan savaşa sokmaktan çekinmez. 

Topçu Talimnamesi - Madde 275: 

...Ancak bu özellik, genel durumu dikkate almaksızın kişisel kararlar almakta ya da büyük bir dikkatle verilmiş emirlere tam anlamıyla uymamakta ve bilgiçliği, 
buyruğa uyma yerine koymakta aranılırsa yanlış anlaşılmış olur. 
Ancak ast, görevi veren amirin durumu iyice anlayamadığına ya da verilen emrin uygulanmasının, durumun değişmesinden dolayı mümkün olmadığına inanırsa; o halde aldığı emirleri uygulamamak ve durumu üste haber vermek astın görevidir. Emri uygulamamaktan doğacak sorumluluk tamamen asta aittir. 
Sorumluluğu seven bir komutan kıtasını çarpışma sonucunun şüpheli olduğu yerde de... 

Görülüyor ki, ast aldığı emri körü körüne, noktası noktasına yapacak değildir. 
Bu konuda astlara verilen yetki pek büyüktür. Ast, her işte üstlerin her emrini olduğu gibi ve başka hiçbir şey düşünmeksizin uygulayacak olursa, başarının temeli olan kendiliğinden iş görmek ortadan kalkmış ve ortak amaca hizmet düşüncesi ihmal edilmiş olur. Ast, üstün verdiği emirden onun amacının ne olduğunu ve emir aynen uygulanacak olursa istenilenin elde edilip edilmeyeceğini düşünecektir. Yani ast, bir kolun kaldırılıp indirilmesiyle harekete geçen bir makine değildir. Kendi kendine düşünebilmelidir. 
Fakat bunda da bilgiçlik taslanamayacaktır. 

Talimname, asta bazı durumlarda üstlerin emrinin uygulanmaması ya da değiştirerek uygulanması yetkisini bile veriyor. Ve hatta bunu görevleri 
arasında sayıyor. 

Bu noktada, yaptığı değişikliğin sonucunun iyi ya da kötü olmasından, astın kendisi sorumlu olacağından; o da bunu dikkatle ve çekinerek uygulamalıdır. Buradaki hareket sınırı kesinlikle belirlenemez. Bunu içinde bulunulan hal ve durum gösterecektir ki, bu da sayılamayacak derecede çeşitlidir. Yalnız her komutan ve subay şu önemli konuları bilmelidir. Böyle durumlarda hatasız hareket ve buna yönelik geçerli ve kabul görmüş bir alışkanlık, pek çok uygulama ve deneyimle kazanılır. 

Üstlerin bu noktadaki etkileri pek büyüktür. 

Her emri aynen uygulamak gibi mantıksız bir yola sapmış olanlara, ortaya çıkan örneklerin incelenmesi ve tartışılması ile yanlış kanıları düzelttirilmeli; ve aynı biçimde kendi düşüncesini daima öne çıkaranların aşırıya kaçan hareketleri de ılımlı bir düzeye çekilmelidir. Bunun için barış zamanında birçok fırsatlar ortaya çıkacaktır. 

Hele kendiliğinden iş görmeyi ileri götürenlerin birden bire önünü kesmek hiç doğru değildir. Astlarla üstler arasında bu sorun her zaman bir sınanma ve çalışma fırsatı olmalıdır. 

Bu konular üzerinde çok çalışmalıdır. 

Bu maddelerin incelenmesiyle ortaya çıkan diğer bir konu da, durumun değişmesinden dolayı verilen emrin uygulanmaz hale gelmesidir. İşte bu 
durum astların emir beklemeden harekete geçmesini zorunlu kılar. Çünkü emrin verildiği an, durumun henüz değişmediği andı. 

Ve o anda yapılacak iş, emirden beklenenden ibaret olduğuna göre emrin ulaştığı dakikaya kadar olan değişiklikten dolayı uygulanmaması zorunluluğunun doğması, fırsat ve başarıyı kaçırmaktan başka bir şey olmaz. 

Ama ast, emrin yazıldığı saatteki durumu kavrayarak, durum daha değişmeden, üstlerin vereceği emrin biçimini de iyice anlayarak hemen uygulayacak olursa; emrin daha sonra başarısızlıkla sonuçlanma tehlikesi de ortadan kalkmış olur. 

Ast bunda hata etmiş olsa bile bu, bekleyip de sonunda uygulama olanağı ortadan kalkmış emirler almasından ve sonuç olarak hiçbir şey yapamamasından yararlı ve iyidir. 

Bu bölümün asıl amacı da her komutanda, işte bu kendiliğinden iş görmek erdeminin edinilmesinin zorunluluğu konusudur. 

https://groups.google.com/forum/#!topic/bagimsizcumhuriyetciler/JccZ-29Qq8w

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder