BULGAR BASININDA ATATÜRK VE TÜRK HALKININ ULUSAL KURTULUŞ SAVAŞI (1919-1938) BÖLÜM 2
Türk halkının Ulusal Kurtuluş Savaşına “Zora” gazetesi hayli yer ayırmaktadır. Gazete, 3 Temmuz 1920 tarihli sayısında “Küçük Asya’da Askeri Savaş” başlığı altında bir yazıya yer vermektedir. Yazıda şunlar dikkati çekiyor: “Yunanlılar Alaşehir ve İzmir yörelerindeki başarılarını ilan etmeye acele ettiler, bunu da pek tabii Venizelos’a konferans önünde itibar, saygınlık kazandırmaktı niyetleri.
Yunanlıların önünde duran güçlükleri yabancı muhabirlerin Kemalistlerin güç ve araçlarına ilişkin verdikleri haberlerden algılıyoruz.”, deniyor gazete sayfalarında ve şöyle devam ediyor: “23 Haziran sayısında “Nev York Herald” Fransız - Türk Antlaşmasının süresinin sona ermesiyle ortaya çıkan durumun tahlilini yaparak gazete şunları yazıyor: “Fransa’nın Suriye komutanı general Guro’nun Mustafa Kemal ile yaptığı üç haftalık ateşkes süresi 30 Mayıs’ta sona erdi. Kemalistler görüşmeleri yenileme tecrübesinde bulunmadan Adana’yı Bağdat demiryolu hattına Kilikya limanı bağlayan Mersin’e saldırdılar. Böylece Fransız askerî güçsüz hale düştü.” Gazete devamla: “Nev York Herald” gazetesine göre Fransız
-Türk Müzakerelerinin nedenleri şunlar: “Mustafa Kemal’in ordusu ilkbaharda Kilikya’daki Fransız işgal ordusuna saldırıda bulundu.
Maraş, Antep ve Urfa’da Fransızlar tamamen hezimete uğradı. Kemalistler bu zaferle tüm Kilikya’yı ele geçirdi...
...Kemal’in bu ateşkes süresinin devamına razılık göstereceği zannediliyordu, lakin hiç de öyle olmadı. Kemal’in ordusu zaferden zafere koşuyordu. Türk ordusu tüm Anadolu’yu geri aldı. İngilizlerin elinde ise ancak Boğazlar etrafında birkaç kilometrelik bir mesafe kalmıştı. O da güç bela... İngiliz subayları Kemal’in askerlerinin en yakın zamanda İstanbul’a hücum edeceklerini kabulleniyorlardı.” diye yazıyor sözü geçen gazetede.
Makale devamında Kemal’in askerlerinin Sultan, itilafçılar ve Yunan güçleri karşısındaki galibiyetlerini dile getiriyordu. Gebze, İzmit, Alemdağ vs. gibi kent ve kasabalar için yürütülen cenkler hakkında ayrıntılara gidiyordu. “Öyle, çünkü bugün artık Trabzon’dan İzmir’e kadar tüm Küçük Asya sahilleri Kemalistlerin elinde bulunuyordu...” diyor “Zora” gazetesi.
Yine “Zora” Gazetesi iki gün sonra, 5 Temmuz 1920 tarihinde, “Türkiye’den Mektuplar” başlığı altında bir başka makale yayımlıyor.
Yunan ordusunun Doğu Trakya’daki mevkilerini ayrıntılarıyla dile getirerek gazete yazısını şöyle sürdürüyor: “Burada Türkler yüksek halet-i ruhiyeye, yüksek morale sahip. Aydın Türkler gerçek bir Avrupa ülkesi olarak kalacaklarını umarak kendilerini aldatmıyorlar, lakin İstanbul ve Edirne vasıtasıyla Avrupa ile ilişkilerini her ne pahasına olursa olsun korumak istiyorlar.”
Bu makalede Trakya Hak Savunması Komutanı Cafer Tayyar’ın resmi beyannamesine de yer veriliyor. Beyanname şu ifadelerle dikkati çekiyor: “Yunan ordusu kendini güçlü hissedeceği ve Doğu Trakya sınırlarını geçmek isteyeceği, bir günde iyi örgütlenmiş ve son damla kana kadar özgürlüğünü savunmaya kararlı olan bir halk ordusu ile göğüs göğüse gelecektir....Türkler ve Bulgarlar tek bir Yunan köyüne saldırmış değillerdir. Onlar, kardeşlerinin derin ağrı ve ıstıraplarını hissedip içlerinde yaşatmalarına rağmen ölçülü davranıyorlar ve soğukkanlılığını layıkıyla koruyabiliyorlardı. Ki bura ahalisi Batı Trakya’daki evini, barkını, topraklarını terkedip Bulgaristan’da sığınak bulmuşlardı.”
“Zora” gazetesi Türk ordusunun umum ilerleyişini dikkatle izliyor ve ayrıntılarıyla yansıtıyor. Gazetenin sayfalarında “İstanbul Dolaylarında” (8 Ağustos 1922), “İstanbul Önlerinde” (9 Ağustos 1922), “Savaş veya Macera” (3 Ağustos 1922), “İstanbul Önlerinde Neler Oluyor” (5 Ağustos 1922), “Yunanistan Teslim Bayrağını Kaldırdı” (10 Ağustos 1922) gibi makalelere yer verilir.
Yazıların büyük bir kısmında “Zora” gazetesi “Politika” ve “Katimerini” Yunan gazetelerine, “Deyli Meyl”, “Nev York Herald’, “Tayms”, “Tan”, “Berliner Tagebalt”, “Deyli Telegraf’ gibi İngiliz, Fransız ve Alman gazetelerinden yararlanmaktadır.
“Zora” gazetesi 4 ve 6 Ağustos 1922 tarihlerinde “Yunan Macerası” umum başlığı altında geniş bir makale basıyor. Bu yazıda Yunan iddiaları dile getiriliyor, büyük güçlerin Türkiye politikası, Yunan ordusunun yenilgisi, İngiltere ve Fransa’nın Barış Konferansı düzenlenmesi için razılığı dile getiriliyor. Bundan sonra da bir yandan Türkiye ile Antant ülkeleri ve öte yandan da Yunanistan’la savaşkes
antlaşması imzalanacaktır deniyor.
“Ulusal Gücün Orta Direği” 25 Haziran 1923 tarihli “Pryaporets” (Bayrak) gazetesinin en önemli yazısıdır. O yazıda şunlar dikkat çekmektedir: “Türkler büyük zafer sevinci yaşıyorlar. Lozan Barışı onlara istediklerini verdi. Türkiye bugün bağımsız bir devlettir.
Utanç verici kapitülasyon rejimi ortadan kaldırıldı. Türkiye bu büyük zaferi halkının olanca varlığını kurban etmeye hazırlığı sayesinde elde etti. Bu hususta Ankara Millet Meclisi büyük ve halledici rol oynadı. Meclis, tüm Türk halkının etrafında tek vücut olduğu bir bayraktan farksızdı. Zaferin örgütleyicileri ve galipleri ancak bu Meclis saflarından çıktı. Mustafa Kemal yalnız yetenekli bir asker gibi değil, aynı zamanda fevkalade bir teşkilatçı ve birinci mevkili diplomat olarak sahnede yer aldı. O bir fikir dehasıydı, ilham kaynağıydı ve son derece yararlı bir dava peşinde koşuyordu. Mustafa Kemal, Türkiye varolmazdan önce aşağılanıp küçümsendiği ve savaşta yok edildiği hesap edilen bir anda bir Millet Meclisi oluşturmayı başardı.
Mustafa Kemal, Meclisi İstanbul’dan uzak, Ankara şehrinde meydana getirdi ve ondan sonra da Türkiye’nin savunmasına girişti. Türk halkı Ankara Millet Meclisi etrafına toplandı, parçalanmış ve bölünmüş Türk illeri keza bu Meclis etrafında birleşti, yine bu Meclis vasıtasıyla kitlelerde teşkilat ve zafer iktisadi ve kültürel kalkınma ruhu aşılandı. Politik yönde geri kalmış Türkiye’nin tarihi dersi
başka halklar için de değerlidir. Türk halkı hemen hemen her şeyini kaybetmiş, hatta ölüm döşeğine yatırılmış bir halkın nasıl yeniden dirilebileceğini gösterdi.”
Türk halkının savaşlarına “Rabotniçeski Vestnik” gazetesi de ilgi göstermektedir. Gazetenin 23 Kasım 1922 tarihli sayısının başyazısında şunları okuyoruz: “Mudanya mütarekesinden bu yana çok kısa bir zaman geçti. Ama tarih büyük devletlere acı bir lokma hazırladı, bu lokmayı büyük devletler ister istemez Lozan’da yutmaya mecbur kaldılar. Bu acı lokma, Türkiye’de düzenlenen Cumhuriyet Devrimci Darbedir. Türk halkı tarihin tekerleğinin General Harington’un kılıcı ile döndürülmesini beklemek istemiyordu.
Bundan üç yıl önce Ankara’da başlayan Devrimci Ulusal Hareket, İstanbul’a ulaşmalı ve o yuvadan, zayıf ve müstemleke halkların üzerinde kırbaç oynatan zalimleri silah gücüyle diplomatik girişimler yardım etmeyince kovmalıydı. Türkiye’deki darbe yalnız Türkiye’deki Avrupa emperyalist hâkimiyetinin değil, bütün Asya müstemlekelerindeki hâkimiyetin temellerini sarstı.”
Bulgar gazetelerinin büyük bir kısmı sayfalarında 29 Kasım 1923 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti’nin ilan edilmesine de gereken yeri ayırmış oldular. Gazeteler hemen hemen aynı görüşü paylaşıyordu, ki bu olay tarihin vekayinamesinde yer alacaktır. Gazetelerin belirttiklerine göre, bir imparatorluğun yıkıntılarından yepyeni, bağımsız bir Türk devleti doğdu.
Böylece Türk halkının sosyal-politik ve ekonomik hayatında temelli değişiklikler meydana geldiğini gazeteler hem fikir olarak dile getirmişlerdir.
Ben burada yorumlara meydan vermeden Bulgar gazetelerinin sayfalarında yer verdikleri yazıları olduğu gibi aktarıyorum. Bu, Bulgar halkı, Bulgar toplumu Türk halkının Ulusal Kurtuluş Savaşı’na büyük bir ilgi göstermekte, özgürlük ve bağımsızlık savaşında ona maddi ve manevi destek veriyor demektir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün ömrünün son nefesine dek Bulgaristan’a ve Bulgar halkına en iyi duygular beslediğini kanıtlayan örnekler bir değil, beş değil. Kemal Atatürk hayata gözlerini yumduğu 10 Kasım 1938 tarihine kadar Bulgaristan ile Türkiye arasında dostluk ve iyi komşuluğun galebe çalması için tüm gayretlerini esirgemeden mücadele vermiştir.
Kemal Atatürk’ün ölümü zamanın bütün basım araçlarında geniş çapta yansıtılmıştır. Kemal Atatürk’ün ölümü münasebetiyle “Slovo” gazetesinin Başyazarı Meçkarov: “Mustafa Kemal Osmanlı İmparatorluğunun vücudunu acımasızca ameliyat eden bir cerrahtır.” diye yazmıştır.
“Zora” gazetesinde ise Danail Krapçev: “Atatürk’ün davasının varlığını sürdüreceğinde hiç kimsenin asla kuşkusu olamaz. Fakat onunla birlikte ortadan üç şey kaybolacaktır: ateşin karakter, güçlü ve tükenmez enerji, fikir ve metin irade;” diye yazmıştır.
“Slovo” gazetesinin Müdürü ve aynı zamanda milletvekili Todor Kojuharov 1938 yılında şunları kaleme almıştır: “Atatürk’ün şanlı ve şerefli adı Ankara karşısında ki kayalarda unutulmaz bir anı ve gelecek kuşaklar için bir ibadet dersi olarak ebedi yazılı kalacaktır.
Bu yüce adam dünyamızda, bu topraklarda çağdaşımızcasına yaşadı. 0, yabancı askerlerin saldırılarını yıldırım darbesiyle geri itiyor, sanki keskin bir kılıçla yürütülen müzakerelere, imzalanan mukavelelere çözüm getiriyordu.
Bir hamlede halifenin çelenk ve tahtını ortadan kaldırdı. Ülkesini kurtardı, umutsuzluğa kapılmış halkının ulusal ihtiraslarını uyandırdı ve modern sivil bir toplum yarattı.
İşte, gözlerimizin önünde yoğrulan Atatürk mucizesi bundan ibarettir. Böyle bir eşsiz kişinin ölümünden sonra dünya artık o kadar ilginç değil.”
Bulgar devletinin taziye arzları, başsağlıkları “Zora” gazetesinin 10 Kasım 1938 tarihinde “Haşmetli Çarın Atatürk’ün Ölümü Münasebetiyle Başsağlıkları” beyannamesinde umumileştirilmiştir. Başlık altı olarak da “Diğer Taziyeler” ifadesini görüyoruz.
Mustafa Kemal’in ölüm haberini alır almaz saray önündeki bayrak yarıya indirilmiştir. Çar Hazretleri Türk Meclisi Başkanı Abdülhalik Renda’ya başsağlığı telgrafı göndermiştir. Dahası var. Haşmetli Çarın emri üzerine Yaveri General Tsanev ve Kançelarya Müdürü Popov Sofya’daki Türk Sefiri Sn. Berker’i ziyaret ederek, kendilerine Çar Hazretlerinin taziyelerini bildirmişlerdir. Bundan başka
Başbakan Dr. Köseivanov, Halk Meclisi Başkanı Sn. S. Moşanov, aynı zamanda diplomatik misyon yöneticileri de başsağlıklarında bulunmuşlardır.
Gazetenin aynı sayısında daha birkaç makale yer almıştır. İngiliz gazetesi “Voyd Prays” anı ve kişisel izlenimler biçiminde şunları kaleme almıştır: “Eski Türkiye’yi tanıyanlar için, onun getirdiği yenilikler asla inanılası değildir. Bunlar büyük davanın bir başlangıcı oldu, ortaçağ Türkiye’si yepyeni bir devlet halini aldı. Kemal Atatürk halkını ardıcıl bir surette, tüm gayretleriyle modern bir halka
dönüştürdü. Kısa kısa buyruklarla bin yıllık müessese ve gelenekleri ortadan kaldırdı, yok etti.”
“Zora” gazetesi 13 Kasım 1938 tarihli sayısında Atatürk’ün cenaze törenine katılan Bulgar heyetine ilişkin aynntılı bilgi vermektedir.
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanının ölüm münasebetiyle defın merasiminde Bulgaristan’ı temsil edecek olan resmi heyet tesbit edilmiştir.
Heyeti oluşturanlar:
Çar Hazretleri temsilcisi General Panov, Bulgar hükûmet temsilcisi - Savunma Bakanı General Teodosi Daskalov ve Bulgar Ordusu temsilcisi Başkent Garnizon Amiri General Konstantin Lukaş. Yine bu münasebetle cenaze merasimine
72 Bulgar askerî gönderilecektir.
“Zora” gazetesi aynı yılın 17 Kasım sayısında Bulgar heyetinin ve Bulgar fahri bölüğünün Türkiye’de bulunmasına ilişkin bir yazı yazmıştır 20 Kasım sayında. General Daskalov, Türkiye Dışişleri Bakanı Sn. Saraçoğlu ile görüşmesi esnasında şöyle bir beyanatta bulunmuştur: “Ben sizlere Çar Hazretlerimizin, Bulgar hükûmetinin ve bütün Bulgar halkının Türkiye’nin kurtarıcısı ve yenilikçisi
Atatürk’ün ölüm sonucu dost Türk halkının uğradığı büyük kayıp münasebetiyle taziyelerini bildirerek bir memuriyet görevimi yerine getirmiş oluyorum. Biz onun mezarı önünde büyük saygıyla derinden başeğmeye ve Türk halkına kaybını metanetle karşılaması dileklerinde bulunmaya geliyoruz. Atatürk öldü. Fakat biz Türkiye’nin O’nun çizdiği yoldan ayrılmayacağına eminiz.” demektedir.
Bakan Saraçoğlu’nun cevabı şöyledir: “Bulgaristan’ın Türk hükûmeti ve Türk halkının büyük kederi paylaşmasından büyük bir memnuniyet duymaktadır.”
“Zora” gazetesi 22 Kasım 1938 tarihli sayısında “Sofya’da Kemal Atatürk’ü Anma Toplantısı” başlığında bir yazıya yer vermiştir.
(Toplantıda nutuklar irad edilmiştir.) “Geçen akşam Bilimler Akademisi Salonunda saat 6 buçukta Türkiye Cumhuriyeti Başkanı Kemal Atatürk anısına Bulgar-Türk Derneği girişimiyle bir anma toplantısı düzenlendi. Toplantıda Başbakan Sn. Köseivanov, bakanlardan Prof. Filov, İ. Kojuharov, İ. Nedev, Pavel Gruev, başta Sefir Sn. Berker olmak üzere Türk elçiliğinin tüm personeli, generaller, Yunanistan Sefıri Diamontopulos, yüksek düzeyde Dışişleri Bakanlığı memurlan, sabık bakan ve daha bir sıra seçkin kimseler hazır bulundular...
İlk konuşmacı Bulgar-Türk Derneği Başkanı Prof. Petko Stoyanov: “Kemal Atatürk Türk halkının bütün dönemlerde yetiştirmiş olduğu en büyük şahıstır!” diyerek, bütün katılımcıları ayağa kalkmaya ve Atatürk’ün anısına saygı duruşunda bulunmaya davet etti.
Sn. Stoyanov’dan sonra sabık Ankara Sefiri Sn. Todor Pavlov bir konuşma yaptı. O, konuşmasmda: “Türkiye halkı büyük evladı için yas tutmaktadır. Atatürk kimdir? 0, 1923 yılında Cumhuriyeti ilan ederek, egemenlik halka aittir, yasal ve icra kuvveti halkın elindedir, Türkiye Cumhuriyeti laik bir cumhuriyettir, din işleri tamamen devlet işlerinden ayrıdır, kadının haysiyet kırıcı durumdan kurtarılması
gibi ilkeler esasına dayanan yeni bir Anayasa kabul ettirdi. O, sivil vatandaşlık cesaretine gelince Büyük Petro denen başka bir büyük şahısla mukayese edilebilir. Atatürk fesleri ve feraceleri şahsen yırtıp atıyordu, bu da Büyük Petro’nun boyarlarının sakallarını şahsen kesip attığı gibi. Ben onun bahçesinde, Atatürk Orman Çiftliğinde 25 Bulgar bahçıvanının çalışmalarını gayet yakından izlemesine tanık oldum. Bu bahçıvanlar özel olarak Bulgaristan’dan davet edilmişlerdi. Sık sık Bulgarların dünyada en güzel bahçıvan olduğunu tekrarlıyordu. Bakanlarına ve yüksek düzeydeki devlet memurlarına uzağa gitmeden bazı etkinliklerin Bulgaristan’da nasıl gerçekleştirildiğine dikkat etmelerini ve onlardan örnek almalarını hatırlatıyordu.” diyordu.
Üçüncü söz alan kişi sabık Genelkurmay Başkanı Yedek General Jekov idi. O, Sofya’da ataşemiliterlik görevi esnasında Atatürk’le görüşüp konuştuğu anılarından bazı anlar dile getirdi. “Yıl 1914, mevsim sonbahardı. Ordunun genel kurmayına binbaşı Kemal de gelmişti. Onunla ilk görüşmemdi bu görüşme. Daha sonra birkaç defa daha görüşüp konuştuk... O, Bulgar askerinin çevikliğinden
ve ahlaksal gücünden gurur duyduğunu belirtiyordu. Bulgar askerî bunu en iyi biçimde Balkan Savaşı esnasında göstermişti. Görüşmelerimizde dinsel, tarihsel ve politik olmak üzere türlü konulara değiniyorduk. Onun düşüncelerinde derin bir içerik vardı. Bugün onun büyük davasının meyvelerini görünce, tek iktidar için iktidara geldiğini asla düşünemeyiz. Hayır, o ancak davasının esiriydi, davasıyla büyülenmişti. O, açık görüşlüydü, o yüzden de iktidar olması ancak emellerinin gerçekleşmesine olanaklar yarattı.
Onun yeniden doğan güçlü Türkiye’ye ilişkin planları dünden değildi. Bu plan onun tüm düşüncelerindeydi, onu çoktandır heyecanlandırıyor ve endişelendiriyordu.
O, Bulgaristan’da bulunduğu esnada Bulgaristan’dan çok şeyler öğrenmişti. Atatürk bunu asla gizlemiyor ve görüşüp konuştuğu nice Bulgarlar önünde paylaşmaktan da çekinmiyordu.”
Anma törenine gelen resmi katılımcılar Türkiye Cumhuriyeti Sefiri Sn. Berker’e başsağlığı dileklerinde bulundular.”
Mustafa Kemal Atatürk’ün iç dünyasını, karakter ve ahlakını çizerken vatan ve ulusuna olan sonsuz sevgisini olduğu gibi, alelade insanlara olan sevgi ve saygısını da dile getirirken “Deyli Telegraf’ın Ankara muhabiri “Kemal Atatürk’ün Vasiyeti” başlığını taşıyan yazısından şu alıntıları anımsatmak isteriz. Alıntılar “Zora” gazetesinin 22 Kasım 1938 tarihli sayısında verilmektedir. Orada şunları
okuyoruz: “Anlıyorum ki, diyor İngiliz gazetecisi, Kemal Atatürk ölmezden önce 4 milyon İngiliz lirası tutarında olan servetinin üçe taksim edilmesini vasiyet etmiştir. Üçte biri onun savaş arkadaşı, halen dava devamcısı İsmet İnönü’nün üç evladının eğitimine, çünkü İnönü’nün hiçbir serveti olmadığını belirtmektedir. İkinci kısmı halen uçman olan, edinme kızı Sabiha Gökçen’e ve geri kalanı da
Atatürk’ün hizmetinde bulunan kişilere dağıtılmıştır” demiştir.
“Zora” gazetesi 11 Kasım 1938 tarihinde, Cuma günü, Basın Müdürü Danail Krapçev’in “Kemal Atatürk” başlığı altındaki yazısına yer vermektedir.
Müellif yazısında:
“Kemal Atatürk etrafa ışıl ışıl saçan gözlerini hayata yumdu. Politik sahneden kudretli, nttfuzlu, tükenmek bilmeyen enerjiye sahip bir şahıs iniyor. Türk yenilikçisinin davası paha biçilemeyecek boyuttadır. O, Birinci Dünya Savaşı esnasında param parça edilen Türkiye’yi bir araya toplayıp bir bütün oluşturduktan sonra durgunluk içindeki Türk kitlelerini harekete geçirdi ve sivil bir hayata davet etti. Etrafındaki dava arkadaşları ile hep birlikte Kuran-ı Kerim’de yazdığı gibi teokratik değil, laik bir devlet örgütü oluşturdu.
...Kemal Atatürk damgasını yalnız Türkiye Cumhuriyeti temelleri üzerine değil, güncel Türk politikası üzerine de vuruyordu. O, Türkiye’yi ilgilendiren her olaya derhal münasebet alıyor ve coşkuyla çözüm getirmeye çalışıyordu.”
Adı geçen gazete (“Zora”) iki gün sonra (11 Kasım 1938)
“Atatürk’ün Vasiyeti” başlığı altında yeni bir yazı neşretti. “...Vefat etmiş olan Kemal Atatürk’ün şöyle bir vasiyeti vardır, ki Türkiye bundan böyle dünyaya süngüleriyle değil, süngülerin de dayanağı olan ekonomisiyle poz verecektir.... Yeni Türkiye geçmişte olduğu gibi istilacı bir devlet değil, iktisadi bakımdan güçlü bir devlet oluşturmalıdır. Ordumuz vasıtasıyla eriştiğimiz, elde ettiğimiz zaferler, ancak gelecek zaferlerimizin zeminini hazırlamışlardır.... Yeni yeni ekonomik ve bilimsel zaferlere hazır olalım” diyerek sözünü tamamlamıştır.
DİPNOTLAR;
1 Radev Stoyân, Balkanskite Voys ki bili Tsarigrat “Literaturen Forum” Gazetesi, 09.11.1998
2 Andreev Stoyan, Kemal Atatürki, Balkonite Dnes
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder