MÜKEMMEL İNSAN TANIMI.,
Erdem Akça.,
Ahlak,
sanatın en güzel ve en mükemmel hâlidir. İnsan iradesinin, kendi yapısını bilgi
ile formatlamasıdır. Ahlak ile hakka ve kutsallığa bağlı bir hayatı yaşayan her
insan, manevi bir güneş gibi olur. Bu yüce hedefin gerçekleşmesinin ilk adımı
gerçekçi bir insan tarifidir. İlk peygamberden beri bilinen ve Aristo
tarafından formüle edilerek kaleme alınan, gerçekçi insan tarifi şudur: “İnsan
zihinsel, duygusal ve fiziksel kuvvetler sahibi bir canlıdır.”[1]
Bu
formülü daha sonra şöyle açıklar: Her sağlıklı insan vehmetme, hayal kurma,
düşünme, araştırma, keşfetme, anlama, fark etme, idrak etme, ezberleme ve
benzeri onlarca aklî güç ve yetenekler sahibidir. Hem öfkelenme, sevme, acıma,
şefkat etme, memnun olma, sevinme, minnettar olma, hayranlık duyma, aşk, şevk,
heyecan gibi binlerce duygu ve özelliklerin sahibidir. Hem yeme, içme, uyuma,
görme, konuşma, üreme gibi yüzlerce fiziksel güçlere mâliktir.
İnsanın
bu güçleri, mecrası olmayan sel gibidirler. Bu halleriyle dengeli ve
dengesizce, yararlı ve zararlıca kullanılmaya açık ham bir malzemeye benzerler.
Her bir insan bu güçleri ifrat-vasat-tefrit şeklinde, aşırı-dengeli-geri tarzda
yaşar ve binlerce yıldır da yaşıyor.
Mesela
aklî güçlerin aşırılığı, “Cerbeze”
denilen aldatıcı zekâ seviyesidir. Öyle ki yalanı gerçek, gerçeği yalan
gösterebilir. Bu seviye materyalist, natüralist, müşrik (deist), agnostik
vesaire anlayışları meyve verir. Aklın geriliği ise, gerçek ve yalanı
anlayamayacak ve fark edemeyecek bir durumdur. Ki, “Gabâvet” diye
isimlendirilen aptallıktır. Bu seviyedeki akıl, çölde bulutun gölgesine hazine
saklayan Hebenneka gibileri meyve verir. Vasat ve dengeli bir zihin ise,
“Hikmet” olarak isimlendirilir. Ki, hakkı hak olarak, bâtılı bâtıl olarak;
doğruyu doğru, eğriyi eğri olarak görür ve gösterir. Bu seviyedeki akıl
peygamberler, sıddıklar, evliyalar, bilgeler, âlimleri yetiştirir. Hikmet,
insanlara gerçeği olduğu gibi gösteren yönüyle, gerçekler üzerine kurulmuş bu
kâinatı her akıl sahibi için manevi bir sofra haline getirir, istifade ettirir.
Allahu Teala, hikmet hakkında şöyle der: “Her
kime hikmet verilmişse ona sonsuz ve sınırsız hayırlar verilmiştir.”
(Bakara Sûresi, 269) Hem yine Rabbimiz der ki: “Lokman’a hikmet verdik. Tâ ki İlahlığımın gereği olan hastalıklar ve
musibetlerin manalarını anlasın ve şükretsin.” (Lokman Suresi, 12) Hz.
Peygamber (ASM), hikmet talebini Allah’a şöyle sunar: “Allah’ım! Bana hakkı hak olarak göster ve beni hakka tâbi olmakla
rızıklandır. Hem bana bâtıl ve kof şeyi bâtıl olarak göster ve beni ondan
kaçınmakla rızıklandır.”[2]
Mesela
duygusal güçlerin, özellikle
canlılığın korunması ve devamı için zaruri olan öfke güçlerinin aşırılığı
“Tehevvür” dür. Ki, her şeye karşı tepkili, saldırgan ve zarar verici olma
halidir. Despotlar, firavunlar, nemrudlar, Neronlar, gaddarları meyve veren bu
aşırılıktır. Öfke güçlerinin geri seviyesiyse, “Cebânet” denilen korkaklıktır.
Ki, kendi hayatını ve yavrularını da korumaktan âciz, zavallı bir haldir. Bütün
alçaklar, ezikler, teröristler ve hâinlerde olduğu gibi… Vasat ve dengeli hal
ise, “Cesâret” tir. Ki, saldırı ve tecavüz ânında öfkelenip müdafaa yapma,
diğer zamanlarda şefkat ve merhamet üzere bulunmaktır. Cesâret, kahramanları,
gâzileri ve hak uğrunda ölen milyarlarca şehidleri doğuran yüce bir duygu
seviyesidir. Allah, cesâret konusunda şöyle der: “Size savaş açanlarla siz de, Allah yolunda olarak, hak için savaşın.
Fakat haddi aşıp zulmetmeyin.” (Bakara Sûresi, 190) Hz. Peygamber (ASM) ise
der ki: “Allah’ım! Korkaklıktan,
cimrilikten ve tembellikten sana sığınırım.”[3] Hz. Peygamber’in
cesâretini ve Allah’a imanının gücünü, hayatından bir küçük kesit ile okuyan
Arthur Schopenhauer der ki: “Bu nasıl bir cesâret ve imandır ki, başımı
döndürüyor.”
Fiziksel
güçlerin
aşırılığı ise “Fısk” ve “Fücur” dur. Ki, haram-helal, pis-temiz demeden her
şeye ulaşmaya, bulaşmaya ve istifadeye çalışır. Zina, kumar, içki müptelaları
bu aşırılığın esirleri ve zehirli meyveleridirler… Fiziksel güçlerin geriliği
ise “Humud” denilen, sönüklük ve isteksizliktir. Ki, helal olan şeylere bile
bir iştah ve bir istek hissetmez. Vücud mekanizmasını düzgün işletemeyen
veyahut kendi dengelerini bozan bazı kadın ve erkeklerde olduğu gibi… Vasat ve
dengeli hal ise, helale ve helaline karşı iştah duyar, yönelir; haramlardan
ise, tiksinir ve uzak durur. Bu mukaddes ve güzel seviyeye, “İffet” denilir.
Allah mal mülk konusundaki iffet hakkında der ki: “Sen o iffet sahibi kişileri yüzlerinden tanırsın. Onlar fakirlik ve
ihtiyaç içinde olsalar da bunu, hırsla, mal-mülk talebiyle göstermezler.”
(Bakara Sûresi, 273) Hz. Peygamber (ASM) ise şöyle der: “Ey gençler topluluğu! İffetli olun! İffetinizi koruyamayacaksanız,
evlenin. Eğer evlenmeye gücünüz yetmiyorsa oruç tutun. Oruç sizi, İblis’in
zehirli okları olan haram bakışlardan koruyan bir kalkandır.”[4]
Aristo
bu hakka uygun modeli hocası Eflatun’dan; Eflatun ise, hocası Sokrat’tan;
Sokrat ise bu modeli Apollon isimli Yunanlı bir peygamberden ders almıştır.
Rene Guenon bu silsileyi kitaplarında anlatır.[5]
Peygamberler
ve özellikle resuller, insanlığın ahlak mimarlarıdır. Allah, kâinatta ahlak
güzelliği namına ne yaratmışsa, insan denilen minyatür kâinatta bu
güzelliklerin görünmesini istiyor. Bunu da gönderdiği elçilerle gösteriyor.
Resuller de, bu İlahî maksadı sağlayacak şekilde insan fıtratlarını hikmetin
mukaddes feyziyle hamur gibi yoğuruyor, sevgi ve sabır ateşinde pişiriyorlar.
Evet,
her insanda şahsa zimmetli olarak bulunan ve sınırsız olan bu 3 yön
peygamberlik müessesesini zorunlu kılmıştır. Çünkü bu güçler aşırılık ve
gerilikleriyle kişisel canlılığı sonlandırmaya yol açtığı gibi başka canlılara
da zarar verebiliyorlar. Bıçak gibi keskin yapılarıyla insanların % 90’ı belki
daha fazlası için zararlı düşüyorlar. Peygamberler, Allah tarafından sonsuz bir
merhamet olarak, insan türüne gönderilirler. Tâ ki her bir insana önce bu
güçlerin yapısını tanıtsınlar. Sonra da bu yapının nasıl terbiye edileceğini ve
terbiye edilince nasıl bir güzellik ve muhteşem bir karakter ortaya çıkacağını
bizzat kendi hayat modelleri üstünde göstersinler.
YAZAR
HAKKINDA;
Erdem Akça.,
- Erdem Akça
Bir kamu kurumunda Mali Hizmetler Uzmanı
olarak görev yapmaktayım. İstanbul Üniversitesi İngilizce İktisat ve İlahiyat
bölümlerinden mezunum.
Şu an Marmara Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi İslam Tarihi bölümünde yüksek lisans öğrencisiyim.
Saadet Çiçekleri, Kutup Yıldızı, Yeşeren
Duygular, Kutsal Bahçe ve Ümitsizlik isimli kitapların yazarlarından birisiyim.
Youtube'da Rüyaların Dili isimli bir
kanalım var. Bu kanalda rüya konusunu bilimsel, fizikî, dinî ve tasavvufî çok
açılardan ele alıp geçmiş ve günümüzden yüzlerce rüyayı ilmî disiplinler
dahilinde ele aldım ve işliyorum. 33 program yayınladım.
TAVSİYE
YAZILARI;
Zorluklarıyla Helal Kazanç
Sosyalizm, Kapitalizm ve İslam Ekonomisi
Allah'ın Varlık ve Birlik Delili Olarak Evrensel Faaliyetler
Örnek Rüya Tabir ve Tevilleriyle Rüya Konusuna Kuşatıcı Bir Bakış
Mükemmel İnsan Tanımı..,
Sosyalizm, Kapitalizm ve İslam Ekonomisi
Allah'ın Varlık ve Birlik Delili Olarak Evrensel Faaliyetler
Örnek Rüya Tabir ve Tevilleriyle Rüya Konusuna Kuşatıcı Bir Bakış
Mükemmel İnsan Tanımı..,
AKEDEMİK WEB ADRESİ;
[1]
Detaylar için TDV İslam Ansiklopedisi 22. Cilt, 151.
Sayfadaki “İlmü’n-Nefs” maddesine bakabilirsiniz.
[2]
Bu dua Hz. Ebû Bekir (R. Anhuma) başta olmak üzere çok
sayıda sahabe tarafından hem rivayet edilmiş
ve de kendi dua listelerine eklenmiştir. Nakşibendî tarikatinin 2.
Büyüğü ve asrının müceddidi olan İmam-ı Rabbânî Hz.leri de Mektûbât kitabında
bu duayı müridlerine tavsiye eder.
[3]
Buhârî, Daavât, 38, 40, 41; Tirmizî, Daavât, 71 ve saire…
[4] Müslim, 2485.
[5]
Mesela, Kadim Bilimler ve Bazı Modern Yanılgılar.
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder