22 Aralık 2019 Pazar

AVRUPA BİRLİĞİ’NİN SANAYİ POLİTİKASI VE TÜRK SANAYİSİNE ETKİLERİ., BÖLÜM 1

AVRUPA BİRLİĞİ’NİN SANAYİ POLİTİKASI VE TÜRK SANAYİSİNE ETKİLERİ., BÖLÜM 1


Dr. Pelin ÖGE GÜNEY Dr. Oktay Salih AKBAY 
Hacettepe Üniversitesi Niğde Üniversitesi 
İİBF İktisat Bölümü İİBF İktisat Bölümü 
pelinoge@hacettepe.edu.tr oakbay@nigde.edu.tr 

ÖZET 

Bu çalışmada Avrupa Birliği’nin mevcut sanayi politikası ve bunun Türk sanayisine olan etkileri incelenmektedir. Çalışmanın ana fikri, uygulanan sanayi 
politikaları açısından Türkiye ve AB ekonomilerinin tamamlayıcı niteliklere sahip olduğudur. Geleneksel sanayi dalları açısından AB, Türkiye için giderek büyüyen 
bir pazar oluşturmaktadır. Türkiye’deki ucuz nitelikli emek avantajından faydalanarak AB’deki bazı geleneksel sanayi dallarına ucuz girdi sağlanabilir. 
Avrupa Birliği'nin mevcut sanayi politikasının Türk sanayisi üzerindeki etkilerinin değerlendirilmesi Türkiye’nin gelecek dönemlerde uygulayacağı ekonomik 
politikaların belirlenmesi açısından önem taşımaktadır. 

Anahtar Kelimeler: AB Sanayi Politikası, Gümrük Birliği, Türk Sanayi 
Bu makalenin öncü versiyonu Pamukkale Üniversitesi, Ekonomi Yaz Seminerleri, EYS IV, 2005, Denizli’de sunulmuştur. 

Öge GÜNEY 
Oktay Salih AKBAY 

1. GİRİŞ 

Avrupa Birliği içerisinde ortak kurumları bulunan üç topluluk yer almaktadır. 

Bunların içerisinde ilk kurulanı Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu (1951 tarihli Paris Antlaşması'yla) olmuştur. Daha sonra sırasıyla Avrupa Ekonomik Topluluğu (1957 tarihli Roma Antlaşması'yla) ve Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu kurulmuştur. Topluluklar bu sürecin sonunda üye devletler arasındaki bütün iç sınırları kaldırarak tek bir pazar kurmuşlardır. 1992'de Maastrich'te imzalanan Avrupa Birliği Antlaşması ile ekonomik ve parasal birlik doğrultusunda ilerleyen ve belirli alanlarda hükümetler arası işbirliğini içeren bir Avrupa Birliği kurulmuştur. 

Topluluğun çalışmaları başlangıçta, altı kurucu üyesi (Almanya, Belçika, Fransa, Hollanda, İtalya ve Lüksemburg) arasında bir kömür ve çelik ortak pazarı 
kurulmasıyla sınırlıydı. Sözkonusu ülkeler 1957’de işgücü ile mal ve hizmetlerin serbest dolaşımına dayanan bir ekonomik topluluk kurmaya karar verdiler. 1972 yılında İngiltere, Danimarka ve İrlanda üyeliğe kabul edildi. ABD’nin 1970’lerin başında doların konvertibilitesini askıya almasıyla ekonomik yakınlaşma ve parasal birlik gereksinimleri açıkça ortaya çıktı. 1981’de Yunanistan, 1986 yılında da İspanya ve Portekiz Topluluğa katıldı. 1995’de Avusturya, Finlandiya ve İsveç, 2004’de ise Kıbrıs, Çek Cumhuriyeti, Estonya, Macaristan, Letonya, Litvanya, Malta, Polonya, Slovak Cumhuriyeti ve Slovenya Avrupa Birliği’ne üye oldu. Bulgaristan ve Romanya’nın 2007 yılında üyelikleri sonucunda üye ülke sayısı 27’ye yükselmiştir. Türkiye ve Hırvatistan ise aday ülke konumunda bulunmaktadır. 

Avrupa Birliği, tarım, sanayi, rekabet, dış ticaret gibi bir çok alanda ortak politikalar izlemektedir. Bu çalışmada, Avrupa Birliği’nin mevcut sanayi politikası ana hatlarıyla incelenmeye çalışılmaktadır. Birinci bölümde Avrupa Birliği’nin sanayi politikasının hedefleri ve bu hedeflere ulaşmakta kullanılan araçlar ele alınmaktadır. Bu bağlamda, Gümrük Birliği, AR-GE politikaları, KOBİ desteği, eğitim ve staj politikalarının yanısıra ekonomik ve parasal birlik politikalarına da değinilmektedir. Ayrıca, girişimcilik politikası ve bu kapsamda KOBİ’ler için mali ortamın iyileştirilmesine yönelik uygulanan politikalar ele alınmaktadır. İkinci bölümde ise Türkiye’de izlenen sanayi politikası ve Gümrük Birliği’nin Türk sanayisi üzerindeki etkileri analiz edilmektedir. 

 2.AVRUPA BİRLİĞİ’NİN SANAYİ POLİTİKASI 

Avrupa Birliği’nin nasıl bir sanayi politikası izlediğini ele almadan önce, birliğin karşılaştığı temel ekonomik sorunlar irdelenecektir. Avrupa Birliği’nin 
karşılaştığı temel ekonomik sorunlar aşağıdaki gibi özetlenebilir (Morgil, 2000:248): 

• Avrupa Birliği ülkelerinde giderek artan işsizlik birinci ekonomik sorunu oluşturmaktadır. 1975 yılında yüzde 4,5 olan işsizlik oranı Tablo 1’den 
görüldüğü gibi 2000’li yıllarda yüzde 8-9 civarına yükselmiştir.


Tablo 1. AB’deki İşsizlik Oranları 
Kaynak: Eurostat, Avrupa İstatistik Ofisi, http://epp.eurostat.cec.eu.int, (Erişim tarihi: 09.05.2007). 

• Avrupa Birliği’nde geçmişte uygulanan yanlış yatırım kararları ve özellikle yeni sanayileşen ülkelerin dünya piyasalarında yarattığı şiddetli rekabet 
nedenleriyle geleneksel sanayi dallarında (tekstil, gemi yapımı, demir-çelik gibi) önemli ölçüde atıl kapasite ortaya çıkmıştır. 
Avrupa Birliği ekonomisinde geleneksel sanayi dalları, sanayi sektöründeki toplam istihdamın üçte ikisini sağladığı için bu sanayi dallarının gözden 
çıkarılması mümkün değildir. 
• Avrupa Birliği teknolojik gelişmede Amerika Birleşik Devletleri ve Japonya’nın gerisinde kalmıştır. 
Bu üç temel sorunu göz önüne alarak geliştirilen mevcut AB sanayi politikasının üç temel unsurdan oluştuğu öne sürülebilir: 
• Yüksek teknolojiye dayanan ve gelecekte büyük ölçüde istihdam yaratabilecek yeni sanayi dallarının geliştirilmesi, 
• Geleneksel sanayi sektörlerinin desteklenmesi, korunması ve geliştirilmesi, 
• İşsizliğin azaltılması ve girişimciliğin yaygınlaştırılması için KOBİ’lere özel önem verilmesi, 

Avrupa Birliği’nin sanayi ve KOBİ politikaları uzun yıllar boyunca birbirinden bağımsız politikalar olarak geliştirilmiştir. 2000 yılı başında ise bu alanlardan 
sorumlu Genel Müdürlükler Girişimler Genel Müdürlüğü adı altında birleştirilmiş ve bu konudaki politikalar AB Girişimcilik Politikası adı altında birlikte ele 
alınmaya başlanmıştır (Schmahl ve Koch, 2001:8). Böylece daha etkin bir yapının ortaya çıkması amaçlanmıştır. 

1960’lı yıllarda Topluluğun ortak bir sanayi politikası söz konusu değildir. Üye devletler serbest bir şekilde kendi sanayi politikalarını izlemişlerdir (Soyak, 
2005:63). AB sanayi politikası, ilk olarak 1970 tarihli “AB Sanayi Politikası” başlıklı memorandum ile resmen ele alınmıştır. 1973 yılında Bakanlar Konseyi, 
sanayi politikasına ait ilk eylem programını kabul etmiştir. Bu program, ticarette Topluluk içi engellerin azaltılması, şirketler hukuku ve satın alma kurallarının 
uyumlaştırılması gibi tedbirlerin yanı sıra, havacılık, enformatik, gemi inşa ve kağıt üretim sanayileri gibi sektörel önlemleri de içermektedir (Schmahl ve Koch, 2001:9). Bu dönemde AB, dış ticareti sınırlayıcı tedbirler almış (çelik için kota, tekstil ürünlerine kısıtlama gibi) ayrıca sanayi politikasına yeniden odaklanmaya çalışmıştır. 

1980’li yıllarda AB Komisyonu, bölgelere yönelik yapısal değişiklikleri sektörel politikalarla çözmeye çalışmıştır (örneğin tekstil, çelik, otomotiv, gemi 
inşaa sektörleri). Diğer taraftan, AB şirketlerinin uluslararası rekabet gücü kazanması için gerekli tedbirlere ağırlık verilmeye başlanmıştır. Çünkü bu sırada 
ABD ve Japonya hızla yeni teknolojiler piyasaya sürerek, Güneydoğu Asya’daki gelişmekte olan ülkeler ise geleneksel sanayileri daha ucuza üreterek AB’ye rakip olmuşlardır. Bu çerçevede, Avrupa Tek Pazarı’nın tamamlanması, Avrupa şirketlerinin üçüncü ülke şirketleriyle endüstriyel işbirliğinin desteklenmesi ve 
araştırma geliştirmeye önem verilmesi konularına ağırlık verilmiştir (Schmahl ve Koch, 2001:10). 

1992 tarihli Maastricht Anlaşması’nda endüstriyel rekabet edebilirlik Avrupa Birliği’nin temel amaçlarından biri olarak yeralmıştır. Anlaşmanın 157. maddesinde: 
“Topluluk ve Üye Devletler, Topluluk sanayiinin rekabet gücü kazanması için gerekli şartların oluşmasını sağlayacaklardır” denilmektedir. Bu madde, sanayinin rekabet gücünün artırılması için sorumluluğu AB ve üye devletlere vermektedir. Bu madde aynı zamanda, sanayi politikası uygulamalarının piyasada rekabeti bozucu etkilere yol açmaması gerektiğini de belirtmektedir (Schmahl ve Koch, 2001:11). AB Sanayi Politikasının hedefleri kısaca aşağıdaki gibi özetlenebilir: 

Rekabetin güçlenmesi: AB Sanayi Politikası’nı, sanayinin rekabet gücünü artırma politikası olarak tanımlamak yanlış olmayacaktır. Çalışma verimliliğinin 
artması ile uluslararası rekabete açık pazarlar rekabet gücü kazanacak, bireylerin yaşam kalitesi yükselecek, ayrıca rekabet avantajlarının daha iyi kullanılmasıyla doğal kaynaklar da daha etkin kullanılacaktır. 

İş ortamının iyileştirilmesi: AB Sanayi Politikası şirketler için uygun iş ortamı yaratılması gereği üzerinde durmaktadır ve bu yaklaşım yatay sanayi 
politikası olarak adlandırılmaktadır. Kaynakların etkin kullanımını sağlamak için bütün sektörlerin eşit muamele görmesini öngören yatay yaklaşım öngörülmüştür. 
AB Komisyonu, devletin temel olarak uygun bir iş ortamı yaratmak ve sürdürmekten sorumlu olduğu, endüstriyel rekabet gücü için ana insiyatif ve 
sorumluluğun özel sektörde olduğu yaklaşımını benimsemektedir. 

Endüstriyel değişimin desteklenmesi: Ekonomik değişikliklere uyum sağlamanın ana sorumluluğu reel sektördedir. Ancak devlet de bu uyumu 
kolaylaştıracak ve hızlandıracak tedbirler almak durumundadır. 

2.1. AB Sanayi Politikasının Araçları 

AB Sanayi politikasının başlıca araçları, altı ana başlık altında incelenecektir. 

2.1.1. Gümrük Birliği ve Malların Serbest Dolaşımı 

Gümrük Birlikleri, iki ya da daha fazla ülkenin bir araya gelerek sınırlarda mallara uygulanan her türlü tarife ve engellerin kaldırıldığı ve üçüncü ülkelere karşı ortak gümrük tarifesinin uygulandığı bir serbest ticaret alanıdır. 
Gümrük birliklerinde üçüncü ülkelere karşı uygulanan ortak gümrük tarifesi sonucu elde edilen gümrük vergileri, ithalatın yapıldığı gümrük kapısının bulunduğu ülkeye değil, oluşturulan bir ortak fonda toplanarak birliğin bütçesine aktarılmaktadır. Bu fon, topluluğun ortak giderlerinin karşılanmasında kullanılmaktadır (Çimen, 1996:16). 

Gümrük Birliği ve malların serbest dolaşımına ilişkin AB yasaları Avrupa Tek Pazarı’nın temelini oluşturmaktadır. Tek Pazarın yeni iş imkanları sağlamak, 
üretimi arttırmak, enflasyonu bir ölçüde düşürmek gibi önemli ekonomik etkileri vardır. AB ile Türkiye arasında 1996’da yürürlüğe giren Gümrük Birliği’nden bu 
yana Türk ve AB ekonomileri buna benzer etkilerden yararlanmışlardır. Ancak malların serbest dolaşımına ilişkin AB yasalarının Türkiye’de uygulanmasında 
yaşanan gecikmeler Gümrük Birliği’nin etkilerinin tümüyle ortaya çıkmasını engellemiştir. 

2.1.2. Araştırma ve Geliştirmeye Destek 

AB üyesi ülkelerin çoğu, GSYİH’dan iş dünyasına yönelik AR-GE harcamalarına ayrılan pay açısından halen ABD ve Japonya’nın gerisindedir. AB şirketlerinin AR-GE çabalarını geliştirmek için Komisyon şunları önermiştir (Schmahl ve Koch, 2001:16): 

Araştırmaya yönelik sistemin geliştirilmesi ve sonuçlarının takip edilmesi: Avrupa genelinde sanayiciler, kullanıcılar ve araştırmacılar arasında daha sıkı bir 
işbirliğinin sağlanması, araştırma sonuçlarının kullanımı ve dağıtımının desteklenmesi araştırma verimliliğini arttıracaktır. AB İşbirliği Programı 
kapsamında KOBİ’lerin uluslararası piyasalara açılmalarını sağlamak, rekabet güçlerini arttırmak ve ekonomik krizlere karşı dayanıklı hale getirmek için bir dizi iş ortaklığı programı geliştirmiştir. İşletmeler Arası İşbirliği Merkezi (BRE) programı aracılığı ile KOBİ’lerin teknik, ticari, finansal ve ortak yatırım konularında programa dahil 80 ülkedeki işletmelerle işbirliği kurmaları hedeflenmektedir. 

Dışişleri Bakanlığı ile Avrupa Komisyonu arasındaki görüşmeler sonrasında 1993 yılında KOSGEB ile AB’nin Girişimler Genel Müdürlüğü arasında imzalanan 
anlaşma ile Türkiye’nin de katılımı sağlanmıştır. 

Yenilikçi firmalara risk sermayesinin sağlanması: Topluluğun AR-GE 5. Çerçeve Programı risk sermayesi fonlarının Avrupa’nın sanayi alanındaki rekabet 
gücünün arttırılması, istihdam yaratılması ve Avrupa vatandaşlarının yaşam kalitesinin iyileştirilmesine yardımcı olacak şekilde tasarlanmış yenilikçi 
yatırımların ilk safhalarına yönlendirilmesi görüşünü savunmaktadır. Avrupa Yatırım Fonu AB’deki yenilikçi projeleri aktif olarak desteklemektedir. 

Fikri mülkiyetin korunması sisteminin geliştirilmesi: Patent korumasına daha kolay erişim ve AB patent sistemi işleyişinin yenilenmesi hedeflenmektedir. 

Devlet yardımlarının fikri yatırımlara dönük girişimlere yönlendirilmesi: AB üyeliğinden sonra çok başarılı bir şekilde gelişen İrlanda’nın deneyimleri, devlet 
yardımlarının eğitim, staj, araştırma-geliştirme gibi fikri alanlara yapılmasının, makine-teçhizat gibi somut yatırım alanlarının desteklenmesinden daha akıllıca 
olduğunu göstermiştir. Yapılan yardımların teşvik edici bir etki yaratacak kadar olması öngörülmektedir. 

2.1.3. KOBİ Desteği 

Küçük işletmeler Avrupa ekonomisinin belkemiğini oluşturmaktadır. Bu işletmelerin istihdam yaratma yeteneği yüksektir ve iş dünyasında yeni fikirlerin 
gelişip serpilmesine olanak sağlarlar. Bu nedenle küçük işletmeler ve girişimcilik için mümkün olan en uygun iş ortamının sağlanması yönünde çabalar artmıştır. 
Avrupa Birliği, KOBİ tanımları konusunda ulusal ve birlik bazında karışıklığa neden olmamak üzere ortak bir tanım geliştirmiştir. 7/2/1996 tarihli Konsey Kararı çerçevesinde ortaya konulan KOBİ tanımı işçi sayısı, bilanço büyüklüğü ve bağımsızlık derecesinden oluşan ölçütleri kapsamaktadır. Tanıma göre 250 işçiden az işçi çalıştıran firmaların KOBİ olduğu kabul edilmektedir. Orta ölçekli bir işletme, 50 ila 250 işçi çalıştıran ve yıllık cirosu 40 milyon ECU’nun altında olan, yıllık bilançosu 27 milyon ECU’yu aşmayan işletme olarak tanımlanmak tadır. Küçük işletmeye ilişkin ölçütler ise 50 kişiden az işçi çalıştırmak, 7 milyon ECU’yu aşmayan yıllık ciro veya 5 milyon ECU’nün altında yıllık bilanço değerine sahip olmaktır. 10 kişiden az işçi çalıştıran işletmeler “çok küçük işletme” grubuna dahil edilmektedir. Küçük ve orta boy işletmelerin bir başka ölçütü de sahip oldukları bağımsızlık düzeyi ile ilgilidir. Büyük ölçekli bir işletmenin veya ortaklaşa hareket eden birkaç büyük işletmenin bir KOBİ’de sahip olduğu hissenin yüzde 25’in altında olması koşulu aranmaktadır (Tablo 2). 


Tablo 2. Avrupa Birliği’nde KOBİ Tanımı 
Kaynak: M. Sayın ve M.A. Fazlıoğlu (1997), Avrupa Birliği’nde KOBİ Destekleme Programları ve Diğer Teşvik Araçları, Avrupa Komisyonu Türkiye Temsilciliği, Ankara, s. 11. 

2.1.4. Ticaret Politikası 

AB üyesi ülkeler, uluslararası ticaret görüşmelerinde daha etkili olmak amacıyla Ortak Ticaret Politikası oluşturmuşlardır. Komisyon, AB’ne aday olmayan 
ülkelerle “Karşılıklı Tanıma Anlaşmaları” yapmıştır. Anlaşmalara göre, bu ülkeler tarafından belgelendirme kapsamına alınan ürünleri üreten ve bu ülkelere ihraç eden AB sanayicilerinin, kendi ülkelerindeki test ve belgelendirme kuruluşları tarafından üçüncü ülke teknik kriterlerine göre değerlendirilmesine izin verilmektedir. Karşılıklı Tanıma Anlaşmaları ABD, Kanada, Avustralya, Yeni Zellanda, İsviçre, İsrail ve Japonya ile müzakere edilmiştir. AB ticaret politikasının, sanayi politikası ile bağlantılı bir diğer yönü ise ticaret politikası enstrümanlarıdır. Bunlar anti-damping vergileri ve Ticaret Engelleri Tüzüğü’dür. 

2.1.5. Eğitim ve Staj Politikası 

Sanayi politikası çerçevesinde yürütülen ve üye devletlerde mesleki eğitim politikalarının desteklenmesi ve eksikliklerinin giderilmesini amaçlayan Leonardo 
Programı, işe uygunluk, uyum sağlayabilirlik, yeni teknolojiler ve girişimcilik konularına odaklanmaktadır. Programın ilk aşaması 1995-1999 yılları arasında 
gerçekleştirilmiştir. 1 Ocak 2000 tarihinde yürürlüğe giren Konsey Kararı ile 20002006 yıllarını içeren ikinci aşamanın başlatılması kabul edilmiştir. Aynı Konsey kararı ile program Helsinki Zirvesi ile aday ülkeler kapsamına alınan Türkiye'nin de katılımına açılmıştır. Leonardo Programı II çerçevesinde mesleki alanda bütünleşmenin kolaylaştırılması, eğitim kalitesinin ve eğitime erişimin iyileştirilmesi ve eğitimin yenilikçi faaliyetlere olan katkısının geliştirilmesi hedeflenmektedir. 
Ayrıca kişilerin yetenek ve diploma özelliklerinin daha yaygın olarak tanınması teşvik edilmektedir. 

2.1.6. Ekonomik ve Parasal Politika 

Avrupa Merkez Bankası’nın esas amacı fiyat istikrarının sağlanması ve sürdürülmesidir (Bochicchio, 2003:20). AB’de ekonomi ve para politikaları sanayi politikası hedeflerini desteklemek üzere değil, sanayi için istikrarlı ve güvenilir bir ortam yaratmak için kullanılmaktadır. Kısa vadede sanayiye rekabet avantajı sağlayan kur ayarlamalarına izin verilmemekte, uzun vadede ekonomik performansın artmasının sağlanması amaçlanmaktadır. Sanayi politikası konuları resmi olarak İç Pazar ve Araştırma Konsey Toplantıları ve Sanayi Konseyi Toplantısında yılda iki ile dört kez arasında ele alınmaktadır 
(Schmahl ve Koch, 2001:22). 

Sanayi politikası ile ilgili yetkilerin Avrupa Birliği Komisyonu içindeki dağılımına bakıldığında Girişimler Genel Müdürlüğü’nün yetkilerinin esas olarak 
koordinasyonu sağlamak olduğu görülmektedir. Sanayi politikası ile ilgili diğer uygulama yetkilerinin büyük bölümü diğer Komisyon genel müdürlüklerine aittir. 
Girişimler Genel Müdürlüğü, yukarıda bahsedilen uygulamaları yaparken açık rekabet ve serbest piyasa prensibini güçlendirme ve KOBİ’lerin kurulma ve 
gelişmesini özel destek programları ile teşvik etme ilkelerini gözetmektedir. 

2.2. Girişimcilik Politikası 

Avrupa Komisyonu, 2001 yılından başlamak üzere on yıllık dönem için girişim ve girişimcilik üzerine stratejilerini belirlemiştir. Girişimcilik politikasının temel 
amacı girişimcilerde, girişimcilik ruhu ve risk almanın teşvik edilmesidir. Bu bağlamda Girişimler Genel Müdürlüğü, “Girişimcilik Politikası için Çalışma 
Programı 2000-2005” başlıklı raporunda girişimcilik faaliyetlerini teşvik etmek için çeşitli tedbirler önerilmektedir. Bu tedbirler aşağıdaki şekilde özetlenebilir: 

• Girişimci adaylarının uygun yetenek, eğitim ve motivasyona sahip olmalarının sağlanması, 
• Kredi ve teminatlar, risk ve başlangıç sermayeleri gibi finansman imkanlarına ulaşımın sağlanması, 
• İş ortamını iyileştiren ve adil rekabet imkanı sağlayan politikalar geliştirilmesi, 
• Etkin destek hizmet ağlarının kurulması, 

Girişim politikası AB İç Pazarının işleyişini daha da geliştirmeyi ve AB şirketleri nin dünya pazarlarına daha kolay erişimlerini sağlamayı amaçlamakta dır. 
Girişimcilik politikası çerçevesinde Komisyon, üye ülkelerin birbirleri ile deneyim ve uygulamalarını paylaşabilecekleri mukayese tabloları ve denetleme raporları 
hazırlamaktadır. Avrupa Kurumları arasında koordinasyonun yeni aracı olarak kabul edilen “benchmarking” tekniği’nin, AB’nin araştırma, eğitim, çevre, ekonomi ve girişimcilik politikası konularında seminerler ve konferanslar yoluyla başarılı deneyimleri belirleme ve bunları değişme yöntemi olarak uygulanması planlanmaktadır. 

2. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder