20 Aralık 2019 Cuma

Taarruz Helikopterleri BÖLÜM 1

Taarruz Helikopterleri, BÖLÜM 1 





Ercan Caner . 

Özet; 

Bu makalenin amacı, helikopterlerin en gelişmiş modeli olan taarruz helikopterlerinin ilk kullanılmaya başladıkları andan günümüze dek gelişme süreçlerini, modern taarruz helikopterlerinin özelliklerini, kabiliyetlerini, sınırlılıklarını okuyucuya sunmak ve taarruz helikopterlerinin günümüzün karmaşık muharebe ortamındaki etkinliklerini sorgulamaktır. Makalede bugünün modern taarruz helikopterlerinin özellikleri ayrıntılı olarak incelenecek, taarruz helikopterlerinin yüksek tehdit ortamında kendi başlarına harekât icra etme kabiliyetleri sorgulanacak ve alçak orta ve yüksek irtifalarda helikopterlerin muharebe sahasındaki etkinlikleri ortaya koyulmaya çalışılacaktır. 




Giriş 

Yerden dikine olarak havalanabilen ve havada sabit olarak durabilen bir araç düşüncesi, muhtemelen insan uçmayı ilk hayal ettiğinde doğmuştur. 
Igor Ivanovitch Sikorsky 

Gelişmeleri, Otto Lilienthal, Samuel Langley ve motorlu bir uçağın ilk 
kontrollü uçuşunu 1903 yılında gerçekleştiren Orville ve Wilbur Wright’a uzanan 
uçaklarla karşılaştırıldıklarında, başarılı bir helikopter uçuşunun geçmişi nispeten belirsizdir. Bir helikopter basit olarak, havada kalabilmek için gereken kaldırma kuvveti, itme ve kontrol mekanizmasını dönen kanatlar ile sağlayan, havada ileri uçuş olmadan sabit olarak durabilen bir araçtır. Havada sabit durabilme özelliğine ilave olarak helikopter ileri uçabilen, irtifa almak maksadıyla tırmanabilen, irtifada düz uçuş yapabilen ve iniş yapabilmek maksadıyla alçalıp tekrar havada sabit uçuş durumuna gelebilen bir hava aracıdır. 

    Teknolojik gelişmeler sadece bilimsel veri ve anlayışla sınırlı bağımsız bir 
süreç değildirler; tesadüfler dışında olanların tümü kuramsal ya da pratik 
ihtiyaçlardan doğar. Bu nedenle, sivil alanlarda kullanılan pek çok teknolojik 
yenilik öncelikle toplumun en temel ihtiyacı olan güvenlikten kaynaklanmıştır. Bu önermemizin karşıtı olan görüşlere göre ise; askerî kurumlar her zaman diğer sosyal gruplara nazaran daha tutucu bir konumda, nadir olarak teknolojik 
gelişmelere öncülük eden adımları ilk olarak atan bir konumda olmuşlar ve yeni 
silah sistemlerini kabul etme ve benimsemede her zaman çok isteksiz 
davranmışlardır (Towsend,1997:3). Helikopter alanındaki gelişmeler birinci savı 
desteklemektedir. İlk helikopter uçuşu 1935 yılında Louis-Charles Breguet 
tarafından gerçekleştirilmiş, dört yıl sonra Igor Ivanovitch Sikorsky geliştirdiği VS-300, XR-4 ve XR-6 helikopterleri ile Amerikan ordusunun dikkatini çekmeyi 
başarmıştır. Sikorsky’nin çabalarını destekleyen Amerikan ordusu II. Dünya 
Savaşının sonlarına doğru helikopterleri muharebe sahasında kullanmaya 
başlamıştır. 




VS 300 early version
Kaynak: www.fiddlersgreen.net 
Şekil 1. VS-300 helikopteri 


     İlk başarılı uçuşlarından günümüze kadar geçen yaklaşık 70 yıl boyunca 
helikopterler, sadece pilotu taşıyabilen dengesiz ve sarsıntılı araçlardan mükemmel uçuş yetenekleri olan karmaşık ve modern hava araçlarına dönüşmüşlerdir. Sabit kanatlı hava araçlarından farklı olarak havada sabit durma, ileri, geri ve yana uçuş kabiliyetleri olan helikopterler birçok manevrayı da rahatlıkla yapabilmektedirler. 

Günümüzde dünyada yaklaşık olarak 40.000’den fazla helikopter sivil ve askerî 
maksatlı olarak kullanılmaktadır. Sivil maksatlı olarak çoğunlukla hava ambulansı, deniz ve dağlık bölgelerde arama ve kurtarma, zirai ilaçlama, yangınla mücadele, güvenlik hizmetleri ve deniz üstü petrol platformlarına ulaşımda yaygın bir şekilde kullanılmaktadırlar. Helikopterlerin askerî alanda kullanımı da oldukça yaygındır ve ikmal maddeleri ve birliklerin havadan nakli, mayın temizleme, muharebe sahası keşfi, hava hücum harekâtı, yakın hava desteği ve tank avcılığı görevlerini kapsamaktadır. 

Havacılıkta farklı birçok alanda son 40 yıldır aralıksız olarak sürdürülen bilimsel araştırma ve gelişmeler helikopterlerin performanslarını geliştirmiş, ana rotor sistemlerinin kaldırma kapasitelerini artırmış, helikopterlerin mekanik  güvenilirlikleri, süratleri ve havada kalış sürelerinde büyük artışlar meydana 
gelmiştir. Ana rotor sistemlerini geliştirmek maksadıyla yürütülen çalışmalar 
sonucunda helikopterler kendi boş ağırlıklarından daha fazla yükü kaldırabilir hale gelmişler ve düz uçuş süratleri saatte 370 km’ye ulaşmıştır. 

Tarihsel Gelişim 

Savaşın niteliği, karakteri ve kullanılan harp silah araçları tarih boyunca 
değişim göstermiştir. Ekonomik ve teknolojik alanda daha önce gelişme başarısını gösteren ülkeler savaşın niteliğinin değişiminde de öncü rolü oynamışlardır. Muharebede uygulanan strateji, taktik ve tekniklerin yanı sıra silah sistemleri ile harp silah ve araçlarının geliştirilmesi ve muharebe sahasında kullanılmasında da ilk adımları atmışlardır. Avrupa’nın sosyal, ekonomi ve teknoloji alanındaki gelişmeleri onu savaşın niteliği ve karakterini belirlemede de öne çıkarmış ve şiddet, öldürme, ateşli silahların kullanılması ve profesyonel teşkilatlanmayı içeren Avrupa Savaş Modeli tarihsel süreçte hâkim model hale gelmiştir (Childs, 1997: 34). 

18’inci yüzyılda savaş taktik ve tekniklerinde Avrupa’nın öncü rolü 
hâkimdir. Bu yüzyılda teknolojik olarak ve teşkilatlanma anlamında kara ve deniz kuvvetlerinde önemli değişiklikler olmamış savaşın sosyal boyutunda en önemli değişiklik sayılabilecek gelişme ise 1775-1783 yıllarını kapsayan Amerikan Bağımsızlık Savaşı olmuştur (Black, 1997: 35). Savaşın tarihinde 19’uncu yüzyıl, Amerikan ulusunun ortaya çıktığı, Türklerin Avrupa’da üstünlüklerini yitirdiği ve Çin’in diğer uluslara hâkimiyetini hissettirmeye başladığı yüzyıl olmuştur. 

Sayıca çok üstün kuvvetlerle düşman unsurlarını ezmeye dayanan Fransız 
hâkimiyeti ve bu hâkimiyete karşı direniş, İspanya Savaşı’nda düzenli İngiliz 
Ordusu’nun yanı sıra Fransızların karşısına ve muharebe sahasına ilk kez gerilla 
taktik ve teknikleri ile savaşan İspanyolları çıkarmıştır. Düzenli İngiliz ve İspanyol birlikleri de savaşmasına rağmen İspanya Savaşı’nda savaşın kaderini gerilla taktik ve teknikleriyle savaşan İspanyol direnişçileri belirlemiştir. Napolyon’un bu savaşı kazanabilmesi bütün İspanyol ulusunu yenmesini gerektiriyordu ve İspanyol gerillaları ulusal ruhun da dirilişi ve desteğiyle uzun vadede sonucu belirleyen faktör olmuşlardır. Sonuçta zafere İspanyol ve İngiliz düzenli ordularının yanı sıra İspanyol gerillalarının da ortak çabaları ile ulaşılmıştır (Forrest, 1997: 62). 


19’uncu yüzyılda, sanayileşmenin bütün Avrupa’da yayılması ve yaygınlaşması sonucunda muharebe sahası da değişime uğramıştır. Dumansız barutun tüfeklerde kullanılması, süratle ateş edebilen topçu ve makineli tüfekler 
bütün savaş taktik, teknik ve hatta kıyafetlerinin değişmesine neden olmuştur. 
Geride kalan yüzyılın parlak ve gösterişli üniformaları yerlerini bu yüzyılda gri ve kahve renklerin hâkim olduğu kamuflajlı kıyafetlere bırakmışlardır (French, 1997: 80). 

Harp silah araç ve gereçlerindeki teknolojik gelişmeler savaşı çok daha 
korkutucu bir hale getirmiştir. Bunun nedeni sadece makineli tüfekler ve çok 
sayıda insanın ölümüne yol açan güçlü patlayıcıların kullanılması değildir. Bunun 
nedeni zehirli gazların, alev makinelerinin ve tankların da ortaya çıkması değildir. Savaşın 19’uncu yüzyılda bu denli korkunç hale gelmesinin temel nedeni, sivillerin de artık savaşın bir parçası haline gelmiş olması ve sivillerin de moral, sağlık, çalışma istekleri ve nihayetinde savaşma azim ve iradelerinin kırılmasının savaşların kazanılmasında önemli bir rol oynamasıdır (Roberts,1993:716). 

Ekim 1911 ayı sonlarında, Libya’da Türklere karşı savaşan bir avuç İtalyan 
havacıdan biri olan Üsteğmen Giulio Gavotti Avusturya imali Taube modeli uçağı 
ile Taugira ve Ain Zara kasabalarına dört küçük bomba bırakmıştır. Bu uçuş 
modern hava savaşının başlangıcı olarak kabul edilmektedir. Üsteğmen Gavotti’nin küçük katkısının İtalya’nın 1912 yılında kazandığı zafer üzerinde bir etkisi olmamıştır fakat havadan bomba atma hızlı bir şekilde taklit edilmeye başlanmış, bir yıl sonra Fransız havacılar Morocco’da, Sırplar Balkan Savaşlarında ve Meksika Sivil Harbinde her iki taraf da havadan bombalamayı uygulamışlardır (Overy, 1997: 228). 



Technisches Museum Wien, Photo: Peter Sedlaczek 
Kaynak: Technisches Museum Wien, Photo: Peter Sedlaczek 
Şekil 2. Libya’da İtalyanlar tarafından kullanılan Taube modeli uçak 


Bir siper ve topçu savaşı olarak tanımlanabilecek 1’inci Dünya Savaşı 
sonlarında zeki, iyi eğitilmiş ve cesur askerlere dayanan Alman sistemi inisiyatif 
kullanımı, baskın ve sürati öne çıkarmıştır. Özellikle 1918 yılında düşman 
haberleşme hatlarını kesen, komuta-kontrol sistemini çökerten, direniş noktalarını bypass ederek düşman hatlarının derinliklerinde ikmal unsurlarını ve henüz muharebeye girmemiş düşman kuvvetlerini hedef alan taarruzlar çok büyük bir başarı kazanmıştır (Bourne, 1997: 115). 

2’nci Dünya Savaşı, hava gücünün kullanılması açısından bir devrim olmuş, 
yer birliklerinin desteklenmesi maksadıyla hava unsurlarının kullanılmasını 
kapsayan taktik havacılığın geliştirilmesi bu savaşın 1’inci Dünya Savaşı gibi bir 
siper savaşına dönüşmesine engel olmuştur. Savaş süresince çabalar hava 
taarruzlarının hassasiyetini artırma, gece taarruzları ve hava savunma silah 
sistemlerini geliştirme üzerine yoğunlaşmıştır (Overy, 1997: 129). 

Polonya Harbi, hava savaşlarında taktik ve tekniklerin geliştirildiği ve hava 
gücünün bir bütün olarak kullanıldığı kitlesel hava taarruzlarında çok verimli 
sonuçlar alındığını göstermiştir. Almanlar tarafından belirli hedeflere yönlendirilen yoğun hava taarruzları hava unsurları ve yer birlikleri arasındaki muhabere sisteminin de iyi olması nedeniyle düşman kuvvetleri üzerinde çok etkili olmuştur. 

Özellikle Alman hava-yer muhabere sistemlerinin, yer birliklerinin hava 
unsurlarını süratle yardıma çağıracak ve onları düşman hedeflerine yönlendirecek kadar gelişmiş olması yakın hava destek harekâtının temelini oluşturmuştur. İngiliz ve Fransızların 1940 yılında ve Rusların 1941 yılındaki Alman saldırıları karşısında aynı başarıyı gösterememesi, özellikle hava-yer haberleşme sistemlerindeki sorunlardan kaynaklamıştır (Overy, 1997: 235). 

Kore Savaşına kadar helikopterlerin sayısı artmış fakat muharebe sahasında 
icra ettikleri görevler arama kurtarma, sıhhi tahliye gibi destek rolleriyle sınırlı 
kalmış, Amerikan Ordusu ve deniz piyadeleri tarafından bazı lojistik destek 
görevlerinde de kullanılmışlardır. 



http://cdn.historynet.com/wp-content/uploads/2011/01/750x400xMarine_HO3SKorea_1951.jpg.pagespeed.ic.5CTBfa9edJ.jpg 
Kaynak: Otto Kreisher, Aviation History Magazine, January 2007 
Şekil 3. 1950-Kore Harbinde helikopterler 
Bell 207 Sioux Scout 


Kaynak: A.J. Pelleter Bell Aircraft since 1935 
Şekil 4. Bell 207 Sioux Scout 

Helikopterlere silahların takılması ilk olarak Amerikan ordusu tarafından 
1950’li yılların başlarında uygulanmıştır. Bu projenin en belirgin hedefi muharebe sahasında taarruz eden dost unsurlara baskı ateşi ile yakın hava desteği sağlamaktır. 



http://armedforcesmuseum.com/wp-content/uploads/2012/09/Bell-H-13-design.jpg 
Kaynak: Armed Forces History Museum 
Şekil 5. H-13 Helikopteri 

Bir helikopteri silahlı hale getirme denemeleri ilk olarak H-13 helikopteri ile 
başlamış ve üzerine 1950 yılında 3,5 inç çapında M20 roketi atan bir lançer ile 
1953 yılında sonradan bomba atar adını alan el bombası atan bir düzenek 
yerleştirilmiştir. 

Huey 
Kaynak: Mike Fizer 
Şekil 6. UH-1B modeli genel maksat helikopteri 

1962 yılına kadar Huey ailesinin bir üyesi olan UH-1B modeli helikopter 
üzerine birçok silah sistemleri monte edilmiştir. Bunlar arasında 4 adet M-60 
modeli 7,62 mm çaplı makineli tüfek, 40 mm çaplı bomba atar, 24 adet 2,75 inç 
çaplı roket taşıyan podlar ve harici olarak yüklenen 6 adet SS-11 tanksavar füzesi sayılabilir. 

Bell 209 
Kaynak: D.Donald "The Complete Encyclopedia of World Aircraft", 1997 
Şekil 7. 1965-Bell 209 Huey Cobra 

    Vietnam’da silahlı helikopterler yer birliklerini taşıyan helikopterleri eskort 
görevlerinde çok başarılı olmuş ve yerden açılan ateşlerle düşürülen helikopter 
sayısında büyük bir azalma olmuştur. UH-1B’nin başarısına rağmen bu helikopter modifiye edilmiş bir genel maksat helikopteri olmaktan öteye gidememiş, Amerikan ordusu tamamen taarruz maksatlı tasarlanan bir helikoptere olan ihtiyacı görmüş ve 1967 yılında AH-1 Huey Cobra modeli helikopter üretilmiştir. UH-1B genel maksat helikopterindeki teknoloji kullanılarak Bell Firması aşağıdaki silah sistemlerini taşıyabilecek şekilde Cobra helikopterlerini tasarlamıştır; 

• 2 adet 7,63 mm çaplı makineli tüfek, 
• 2 adet 40 mm çaplı M-129 modeli bomba atar, 
• 4 adet 2,75 inç roket podu, 
• 2 adet roket podu ve 2 adet M 18E1 modeli makineli tüfek. 

Makineli tüfek ve bomba atar helikopterin burun bölgesine, diğer silahlar ise 
gövdenin her iki yanında bulunan kanatların altına isteğe ve ihtiyaca bağlı olarak monte edilmişlerdir. 
Kaynak: Choppers in Nam, Matt Leonard 
Şekil 8. Vietnam Kartal Pençesi Harekâtında helikopterler 

Vietnam Savaşında Amerikan Ordusunun ezici teknolojik üstünlüğü zaferi 
getirmemiştir. Helikopterlerin etkin olarak kullanıldıkları 11-28 Şubat 1966 
tarihlerinde Binh Dinh Eyaletinde icra edilen Kartal Pençesi havadan indirme 
harekâtında tabur büyüklüğünde indirilen birlikler de arzu edilen başarıyı 
getirmemiştir. 

Gittikçe karmaşık bir hale gelen günümüz muharebe sahasında hayatta 
kalabilmek ve etkin olarak muharebeye devam edebilmek maksadıyla bütün harp araç ve gereçlerinde meydana gelen değişimler ve gelişmeler taarruz 
helikopterlerinde de görülmüş ve devamlı olarak sürdürülen çabalar özellikle 
taşınan faydalı yükün artırılması, aviyonik ve seyrüsefer sistemlerinin 
geliştirilmesi, gece şartları ile olumsuz hava şartlarında görev yapmalarını 
sağlayacak sistemlerin eklenmesi ve yüksek tehdit ortamında hayatta kalmayı 
sağlayacak karşı koyma sistemlerinin helikopterlere entegrasyonunda 
yoğunlaşmıştır. Çok maksatlı olarak kullanabilen helikopterlerin özellikle zırhlı 
araçlara karşı üstünlükleri sürekli olarak artmıştır. 

   İlk Elektronik Savaş’ olarak adlandırılan 1969-1970 Arap-İsrail Savaşından 
sonra bütün silah sistemlerinin kendilerinden ziyade hedef, mesafe tespit ve güdüm sistemlerini kapsayan elektronik sistemlerinde gelişmeler olmuştur (Creveld, 1997: 307). Benzer durum helikopterleri de kapsayan hava, deniz ve kara silah platformlarında da görülmüştür. Helikopterler üzerindeki silah sistemleri elektronik olarak güdülebilen, elektronik sensörler ve lazer mesafe bulucuları ile donatılmışlardır. 

Helikopterlerin Sınırlılıkları 

1940’lı yıllarda muharebe sahasında görüldükleri andan itibaren 
helikopterlerin muharebe sahasında hayatta kalabilme özellikleri devamlı olarak 
sorgulanmıştır. Kore Harbinde, Vietnam Savaşında ve sonrasında meydana gelen bütün düşük ve yüksek yoğunluklu çatışmalardaki helikopter kayıpları daima dikkati çeken ve tartışılan bir husus olmuştur. Helikopterler hakkındaki gerçek şudur ki, muharebe sahasında alçak irtifalarda uçan düşük süratli, gürültülü ve göreceli olarak yumuşak bir hedef olan bu hava araçları düşmanın elinde bulunan birçok silah için uygun bir hedeftirler (Kopp, 2005:1). 

Vietnam, Kosova, Irak ve Afganistan deneyimleri helikopterlerin hafif silah, 
uçaksavar silahları, RPG ve omuzdan atılan ısı güdümlü füzelere karşı ne kadar 
hassas olduklarını ortaya çıkarmıştır. Bu silah sistemlerine radar güdümlü silah 
sistem tehdidi de eklendiğinde helikopterlerin muharebe sahasındaki hayatta kalma yeteneklerini ve etkinliklerini sorgulamak zorunlu hale gelmiştir. Özellikle taarruz helikopterlerinin muharebe sahasındaki etkinlikleri arttıkça tehditler de artmış ve daha ölümcül hale gelmişlerdir. Bir taarruz helikopterinin hayatta kalması aşağıdaki özelliklere bağlıdır: 

• Tespit edilmeleri zor olmalıdır, 

• Tespit edildiklerinde vurulmaları güç olmalıdır, 

• İsabet aldıklarında görevlerine devam edebilmelidirler ve 

• Düşürüldüklerinde darbeye mukavim olmalıdırlar. 

Bir helikopterin tasarımında önce personel ve helikopterin korunması, 
sonrasında ise vazifenin en iyi şekilde yerine getirilmesi dikkate alınır. Helikopter tasarımında personel ve helikopterin korunması ile vazifenin en iyi şekilde yerine getirilmesi maksadıyla faydalı yükün artırılması arasında hassas bir denge mevcuttur. Irak ve Afganistan deneyimleri, yüksek tehdit ortamı nedeniyle helikopterlerin hayatta kalma donanımına yoğunlaşmalarının etkinliklerini azalttığını ortaya çıkarmıştır. 


Bütün modern hava araçları arasında helikopterler düşük süratleri, alçaktan 
uçmaları ve yüksek akustik ve radar profilleri nedeniyle muharebe sahasında 
düşman etkisine karşı en hassas hava araçlarıdırlar. Belirtilen bu hassasiyetler 
helikopterlere özgüdür ve tasarımlarının doğal sonucu olduklarından giderilmeleri de mümkün değildir. 

Amerikan Ordusu Irak Savaşı verilerine göre, modern helikopterlerin yüksek 
maliyeti ve düşmanın mürettebat ve taşıdıkları yer birliklerini saf dışı bırakma 
arzusu onları teröristler ve düşman unsurları için potansiyel bir hedef haline 
getirmiş ve Vietnam Savaşı’ndan günümüze kadar helikopterler popüler ve faydalı hedef statülerini korumaya devam etmişlerdir. 

Irak işgali ve savaşında kaybedilen helikopter sayısı mevcut riskleri açıkça 
göstermektedir. Kaybedilen helikopterlerin hemen hemen yarısı düşman etkisiyle, geri kalan yarısı ise çeşitli kazalar nedeniyle yitirilmişlerdir. 
Bu istatiksel veriler, Vietnam çağında olduğu gibi helikopter kayıplarının çoğunlukla kaza-kırımlar nedeniyle değil de düşman etkisiyle olduğunu açıkça göstermektedir. 

Mevcut askerî helikopterlere bakıldığında çoğunun personel ve malzeme 
taşıyan genel maksat ve hücum helikopteri olduğu, düşman hedeflerini tespit ve 
imha maksadıyla tek başlarına ya da yer birliklerinin desteğinde kullanılan keşif ve taarruz helikopter sayısının ise daha az olduğu görülmektedir. 

Askerî helikopterlerin klasik rolleri piyade birlikleri ve malzemeleri muharebe sahasına sevk etmek ve emniyete alınmamış bölgelere iniş-kalkış yapmaktır. Vietnam Savaşı ve sonrasındaki çatışmalardaki helikopter kayıplarının birçoğu bu görevleri icra eden genel maksat ve hücum helikopterleri ve onları iniş kalkış bölgelerine eskortlayan taarruz helikopterlerinin yerden açılan AK-47/AKM hafif silah, 50 kalibrelik makineli tüfek, RPG atışları, ZU-23 ve ZSU-23-4P gibi 23 mm’lik silahlar, nadir de olsa 57 mm havan atışları, topçu ve değişik çaptaki diğer silah atışları ile güdümlü/güdümsüz roket atışları sonucunda meydana gelmiştir. İniş bölgelerine yaklaşan ve uzaklaşan helikopterler çoğunlukla hafif silahlar, uçaksavar silahları ve omuzdan atılan kara hava füzeleri ile ateş altına alınmışlardır. 

2. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder