21 Aralık 2019 Cumartesi

DÜNYANIN VE TÜRKİYENİN ENERJİ GÖRÜNÜMÜ., BÖLÜM 4

DÜNYANIN VE TÜRKİYENİN ENERJİ GÖRÜNÜMÜ., BÖLÜM 4





ORTADOGU 

Ortadoğu bugün dünyanın en önemli yer altı zenginliklerine sahip bölgesidir. 

Bölgenin 2035 yılına kadar enerji üretiminde %32’ye varan bir artış göstereceği, enerji tüketiminde ise %69’a çıkacağı öngörülmektedir. 
Bu da bölgede üretilen enerjinin önemli bölümünün yine bölge ihtiyaçları için kullanacağını göstermektedir. 
2035’in sonuna kadar talebin büyük oranda hâlâ fosil yakıtlardan yani kömür, petrol ve doğalgaz gibi enerji kaynaklarından temin edileceği tahmin edilmektedir. Bunların en önemlisi olan petrol üretiminin %19 oranında artması beklenmektedir. 
Ortadoğu’nun 2035’te yine dünyanın en geniş petrol rezervlerine sahip bölgesi olarak kalmaya devam edeceği ve tüm bölgeler arasındaki ihracatın yarısını karşılayacağı belirtilmektedir. 

Öte yandan 2035 yılına kadar petrolün iç kullanım miktarının giderek artan bir eğilim sergileyeceği belirtilmektedir. Bölgesel talebin arzdan daha hızlı bir büyüme gösterecek olması sebebiyle de bölgenin ihraç payının 2035 yılına kadar %70’ten %63’e gerileyeceği tahmin edilmektedir. 

Doğalgaz, hem üretim hem de tüketim bakımından fosil yakıtlar arasında en hızlı büyüme oranına sahip yakıt olmuştur. 2035 yılına kadar da doğalgazın birincil enerji talebindeki miktarının %49’dan %54’e varan bir genişleme göstermesi beklenmektedir. 

2035’e kadar elektrik üretimi için kullanılacak enerjide %77’lik bir artış beklenirken ulaşımda kullanılacak enerji miktarında ise %66’lık bir artış öngörülmektedir. Buna göre, Ortadoğu bölgesinde genel sanayi üretiminin artışıyla paralel olarak enerji ihtiyacı da artacak, bu da elektrik üretimindeki petrol ve gaz kullanımını tetikleyecektir. Öte yandan artan gelir seviyesine bağlı olarak ulaşımdaki yakıt tüketimi de artacaktır.

TÜRKİYE 

Türkiye coğrafi konumu sebebiyle stratejik öneme sahip bir ülkedir. Dünyada son dönemde değişen enerji politikaları göz önüne alındığında, Türkiye’nin öneminin her geçen gün daha da arttığı görülmektedir. 

Türkiye; Ortadoğu, Hazar Bölgesi, Rusya ve Orta Asya gibi petrol ve doğalgaz rezervleri bakımından zengin bölgeler ile Avrupa gibi ithalat bağımlılığı yüksek olan bir coğrafyanın ortasında yer almaktadır. Bu konumu sebebiyle Türkiye, petrolün aktarımında önemli bir geçiş noktası olmasının yanı sıra doğalgazın aktarımında da kritik bir güzergâh olma yolunda ilerlemektedir. Ancak günümüz itibarıyla mevcut doğalgaz boru hatlarının çoğu sadece Türkiye içerisine taşıma yapmaktadır. 

Bugün Türkiye, OECD ülkeleri arasında en yüksek enerji talep artış oranına sahip ülkelerden biridir. Gelişen her ekonomide olduğu gibi Türkiye de son dönemde dünyanın en önemli enerji tüketicileri arasında yer almaktadır. Ancak %72,5 düzeyinde dış kaynaklı enerjiye bağımlı olan Türkiye’nin enerji güvenliğini sağlamada göz önünde bulundurması gereken pek çok unsur söz konusudur. 

Son dönemde doğalgaz, Türkiye’nin birincil derecedeki enerji ihtiyacında petrolün önünde yer almaktadır. Bunun en önemli sebebi, ülkede elektrik 
üretiminde ve birçok sanayi dalında doğalgazın kullanılıyor olmasıdır. Bugün Türkiye’de sanayide enerji kullanım oranı diğer ülkelerin oranlarından yüksektir. 
Ulaştırma gibi enerji dışı alanlarda ise Türkiye dünya genel ortalamasının altındadır. 

Önümüzdeki yıllarda petrol payında büyük bir değişiklik olması beklenmeyen Türkiye’nin doğalgaz tüketimindeki artışın ise süreceği tahmin edilmektedir. 
Bu artışa bağlı olarak da Türkiye’nin doğalgaz üreticisi ülkelere yönelik politik yaklaşımları çok önemli hale gelecektir. 

Türkiye ekonomisi geçtiğimiz on yıllık süre boyunca büyümüş, petrol ve diğer sıvı yakıt tüketimi de büyüyen ekonomisine paralel olarak artmıştır. 
Sınırlı bir iç rezerve sahip olan Türkiye, petrol ihtiyacının neredeyse tamamını ithal etmektedir. Türkiye’nin kendi petrol rezervi toplam 296 milyon varil civarındadır. Türkiye’nin ispatlanmış petrol rezervlerinin çoğu Güneydoğu Anadolu’da Batman ve Adıyaman’da bulunmaktadır. 
2014 yılında Türkiye günlük yaklaşık 61.000 varil petrol ve sıvı yakıt üretmiştir. Bu rakam Türkiye’nin petrol tüketiminin %9’unu ancak karşılamaktadır. 

Kaya gazı rezervleri ileriki dönemlerde Türkiye’nin enerji ihtiyacının büyük bir kısmını karşılayabilme potansiyeline sahip görünmektedir. Yunanistan 
ile süregelen bölgesel tartışmadan dolayı onaylanmamış olsa da Ege Denizi tabanında önemli miktarda rezervin olduğu öngörülmektedir. 
Ayrıca Karadeniz de Türkiye için petrol üretimi açısından umut beslenen bir bölgedir. Toplanan ve değerlendirilen sismik verilere göre Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı-TPAO Ocak 2015’te Karadeniz’de araştırmaya yönelik sondaj çalışmalarına başlamıştır. 
Ayrıca yabancı şirketlerin de petrol arama ve çıkarma çalışmalarına izin verilen Türkiye’de, Shell ve TPAO Diyarbakır’ın Dadaş bölgesinde iki kuyunun sondajında birlikte çalışmaktadır. 

2014’te Türkiye’nin toplam sıvı yakıt tüketimi günlük ortalama 712.000 varil olmuştur. Kullanılan toplam sıvı yakıtın %90’ı ithal edilmektedir. Uluslararası 
Enerji Ajansı’na göre Türkiye’nin ham petrol ithalatının gelecek 10 yılda şimdiki oranın iki katına çıkması beklenmektedir. 2014’te Türkiye ham petrol ithalatının 
çoğunu Irak ve İran’dan yapmıştır. 

Türkiye’nin toplam 6 rafinerisi vardır ve bunlar günlük toplam 663.000 varil petrol işleme kapasitesine sahiptir. TÜPRAŞ Türkiye’nin önde gelen petrol işleme şirketi olup bu 6 rafineriden 4’ünün işletmesini yapmaktadır. Bu da toplam rafineri kapasitesinin %85’ine tekabül etmektedir ve TÜPRAŞ Türkiye’de üretilen toplam petrolün %59’unu eline bulundurmaktadır. 

TÜPRAŞ başlangıçta devlete ait bir kurum iken şu anda %51 hissesi Koç ve Shell’e ait olup geri kalan %49’luk hissesi halka açık hisselerdir. 

< Türkiye, doğalgaz bakımından zengin olan doğu ile dünyanın en büyük ikinci doğalgaz pazarı olan Kıta Avrupa’sı arasında yer alması dolayısıyla doğalgaz geçişinde stratejik bir öneme sahiptir. >

Ayrıca doğalgaz üretiminde çok sınırlı potansiyele sahip olmakla birlikte önemli bir doğalgaz tüketicisi konumunda olan Türkiye, doğalgaz tüketiminin sürekli artış gösterdiği Avrupa’daki sayılı ülkelerden biridir. Türkiye’nin büyüyen doğalgaz tüketimi, ülkede çoklu boru hatlarının geliştirilmesi için teşvik edici bir etkiye sahiptir. 

İç tüketiminin artması sebebiyle giderek daha büyük oranda doğalgaz ithalatına bağımlı hale gelen Türkiye, kullandığı doğalgazın büyük bölümünü Rusya’dan ithal etmekle birlikte İran, Azerbaycan, Türkmenistan gibi ülkeler de önemli tedarik kaynaklarıdır. 
Türkiye’de doğalgaz büyük oranda elektrik üretiminde kullanılmaktadır. 

Örneğin 2012 yılında bu oran toplam tüketiminin %40’ını oluşturmuştur. Geri kalan tüketimin çoğunluğu eşit olarak inşaat ve sanayi sektörleri arasında bölünmüştür. 
Tüketimdeki büyümenin uzun bir süre daha aynı kalması beklenmektedir. Artan elektrik tüketimi doğalgaza olan talebin de aynı oranda artmasına sebep olmaktadır. 

Hızlı talep büyümesinden dolayı Türkiye’nin yıllık doğalgaz tüketimi, ülkenin ithalat altyapısının sınırına yaklaşmış durumdadır. Türkiye’nin doğal gaz talebi yıl içerisinde en fazla kış aylarında artış göstermektedir. Doğalgaz talebi sezona bağlı olarak değişim gösteren Türkiye’nin doğalgaz depolama kapasitesi ise oldukça düşüktür. 

Geçmiş yıllarda Türkiye, her kriz döneminde, ihtiyacını karşılamak için Cezayir, Nijerya, Katar, Norveç, Mısır, Hollanda ve Fransa’dan sıvılaştırılmış doğal gaz ithal etmiş, ancak bu ithalat Türkiye’nin sıvı doğalgaz ihtiyacının sadece %13’ünü karşılamıştır. Boru hatları ile doğalgaz transit geçişinde önemli bir role sahip olan Türkiye, sıvılaştırılmış doğalgaz geçişinde aynı öneme sahip olamamıştır. 

Ukrayna, Romanya ve Bulgaristan gibi ülkeler sıvılaştırılmış doğalgaz ithalatı için Karadeniz kıyısına boru hatları inşa etmeyi planlamışlar, ancak bu projelerini tek başlarına gerçekleştirebilmeleri mümkün olamamıştır; zira sıvılaştırılmış doğalgazın pazara ulaştırılmasındaki tek yol Türk boğazlarıdır. 



Türkiye, doğalgaz bakımından zengin olan doğu ile dünyanın en büyük ikinci doğalgaz pazarı olan Kıta Avrupa’sı arasında yer alması dolayısıyla doğal gaz geçişinde stratejik bir öneme sahiptir. 

Kömür, özellikle linyit, Türkiye’nin kendine has en zengin enerji kaynağıdır ve ülkedeki elektrik üretimi için de büyük önem taşımaktadır. 

Kömür yakıtlı güç terminallerinden Türkiye’nin toplam elektrik üretiminin %28’i sağlanmaktadır; bu üretimin %17’si linyitten, %11’i ise taş kömüründen elde edilmektedir. 

Kömür üretimi Türkiye’nin toplam birincil enerji üretiminin %47’sini oluşturmaktadır. Türkiye’nin kömür rezervlerinin çoğunu linyit rezervleri 
oluşturmaktadır. Ancak bu rezervler, düşük ısı içeriği ile dezavantajlı yakıtlar arasındadır. 

Bir diğer önemli enerji kaynağı, Türkiye için çok daha stratejik hale gelmeye başlayan, nükleer enerjidir. 

Bu amaçla Türkiye üç farklı yerde nükleer enerji reaktörü inşa etmeyi planlamaktadır. Bunlar; Akdeniz kıyısındaki Akkuyu, Karadeniz kıyısındaki 
Sinop ve henüz yerine karar verilmemiş olan üçüncü bir bölgedir. 

Akkuyu’da yapılacak olan nükleer santralin temel atma töreni resmî olarak Nisan 2015’te yapılmıştır. 2010’da Türkiye ve Rusya arasında imzalanan anlaşma doğrultusunda, 

Rusya’nın devlet şirketi olan Rosatom, Akkuyu’da planlanan reaktörün yapımını ve işletmesini üstlenmiştir. Dört adet nükleer reaktörden oluşacak Akkuyu Nükleer Santrali’nde birinci ünitenin 2019 yılında, diğer ünitelerin de birer yıl ara ile üretime başlaması planlanmaktadır. 

Buna göre santral 2022 yılında tam kapasite üretime geçecektir. Her biri 1200 MW kapasiteli dört reaktörden oluşacak Akkuyu Nükleer Santrali 4800 MW kapasiteye ulaştığında yıllık ortalama 35 milyar kilovatsaat elektrik üretecektir. Türkiye’de 2014 yılındaki elektrik tüketimi 255 milyar kilovatsaat olmuştur. Son yıllarda elektrik tüketimindeki artış dikkate alındığında santralin tam kapasite üretime başlayacağı 2022 yılında Türkiye’de yıllık 397 milyar kilovatsaat elektrik tüketimi olacağı öngörülmektedir. Akkuyu santrali tamamlandığında Türkiye’nin enerji ihtiyacının %8,8’ini tek başına karşılayacaktır. Türkiye’nin 2023 yılı hedefleri arasında olan enerji santrallerinin ikincisinin ise Sinop’ta inşa edilmesi kararlaştırılmış tır. Bu santralin de Akkuyu Nükleer Santrali’ne benzer teknoloji ile yapılıp işletilmesi planlanmaktadır. 

5. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder