21 Aralık 2019 Cumartesi

DÜNYANIN VE TÜRKİYENİN ENERJİ GÖRÜNÜMÜ., BÖLÜM 2

DÜNYANIN VE TÜRKİYENİN ENERJİ GÖRÜNÜMÜ., BÖLÜM 2




Sanayinin doğalgaz, güneş enerjisi vb. farklı kaynaklara yönelmesi sebebiyle günümüzde petrol daha çok ulaşım ve taşıma sektörü tarafından talep edilmektedir. 
Fakat ilerleyen yıllarda güneş enerjisinin daha yoğun kullanımı ile ulaşımda ve ulaşım için kullanılan enerji miktarında düşüş yaşanması da beklenmelidir. 
Günümüz itibarıyla dünyada kullanımı gittikçe artan doğalgaz, kullanım miktarı ve yoğunluğu bakımından petrolden sonra ikinci sırada gelmektedir. 

Genel olarak bakıldığında küresel doğalgaz üretimi rekor seviyeye ulaşarak yıllık yaklaşık 3,5 trilyon metreküpü bulmuştur. 1994’ten itibaren küresel doğalgaz üretiminin büyük çoğunluğu OECD üyesi olmayan yani sanayileşmemiş ülkeler tarafından yapılmaktadır ve bu oran zaman içerisinde %20,3’ten %40’a yükselmiştir. 2010 yılından bu yana ise bu ülkelerin yıllık doğalgaz üretimi, OECD ülkelerinin yıllık üretiminden 100 milyon metreküp daha fazla bir oranda seyretmektedir. 

Dünyadaki doğalgaz rezervleri dikkate alındığında İran ve Rusya, sektörün en büyük üreticileri olarak öne çıkmaktadır. Bu ülkelerdeki rezervlerin diğer tüm dünya toplam rezervlerinin üçte birini oluşturduğu görülmektedir. Tıpkı petrolde olduğu gibi, doğalgaz rezerv tabloları da önümüzdeki dönemde dünya enerji politikalarının belirlenmesinde hangi ülkelerin öne çıkacağının göstergesi olarak kabul edilebilir. Buna göre Rusya ve İran’ın baskın ağırlığı, sadece üretimde değil, bu ülkelerden diğer ülkelere yapılan nakliye hatlarının güzergâhlarının belirlenmesinde de hissedilecektir. 

Doğalgaz üretimindeki inişli çıkışlı görünüm, üretici ülkeler sıralamasında önemli değişikliklere sebep olmaktadır. 

Örneğin, son dönemlerde İsrail, Doğu Akdeniz’deki Tamar bölgesinden pazara ortalama yıllık 5 milyon metreküpten fazla doğalgaz sokarak doğalgaz üreten ülkeler arasına girmiştir. Öte yandan Fransa, 2014 yılında doğalgaz üretimini durdurarak üretici ülkeler sıralamasından çıkmıştır. 

Doğalgaz tüketimine bakıldığında ise, en büyük ilk 10 tüketici ülkenin ABD, Rusya, Çin, İran, Japonya, Suudi Arabistan, Kanada, Almanya, İtalya ve Hindistan olduğu görülmektedir. 
Doğalgaz ithalatı özellikle OECD üyesi olmayan ülkelerde artmıştır. Ortadoğu’da ithalat %41,1 oranında bir artış gösterirken, Asya’da ve OECD üyesi olmayan Amerika kıtası ülkelerinde büyüme yaklaşık olarak %9 civarlarında seyretmiştir. Bunun yanında Kuzey ve Güney Amerika ile Avrupa’da bu oran aşağı yukarı sabit kalmıştır. Havaların sıcak gitmesi gibi mevsimsel faktörlerin yanı sıra küresel durgunluğun yol açtığı ihtiyatlı politikalar da doğalgaz tüketimini etkilemiştir. 


Ülke  Rezervleri*  Dünyadaki Payı 
(*) Rezerv değerleri trilyon metreküptür. Doğalgaz Üreticisi Ülkeler ve Rezervleri

Genel olarak bakıldığında küresel ölçekte doğalgaz talebinde küçük bir düşüş yaşanmasına rağmen talepteki oran hâlâ 3,5 trilyon metreküp dolaylarındadır. 
Geçmiş yıllarla karşılaştırıldığında özellikle OECD üyesi ülkelerde doğalgaz talebinde dikkat çekici bir düşüş yaşandığı gözlenmektedir. 
Öte yandan bilhassa son dönemde gelişmekte olan ülkelerden gelen enerji talebinin Batılı ülkelerden gelen talebin epeyce üzerinde olduğu görülmektedir. 
Bunun en büyük sebebi, gelişen ekonomilerin enerjiye olan bağımlılığı ve birçok Asya ülkesinin doğalgaz kullanımına getirdiği sınırlamadır. 
Doğalgaz talep artışının en önemli nedeni ise, İran ve Çin’in doğalgaz kullanımındaki oranlarının artmasıdır. 
Önümüzdeki dönemde bu iki ülkenin sanayi tüketimlerine bağlı olarak doğalgaz taleplerindeki artışın da süreceği anlaşılmaktadır. 

Doğalgaz taleplerindeki en önemli düşüşlerden biri Ukrayna’da gözlenmiştir. Rusya ve Ukrayna arasında yükselen çatışma ortamı, bu durumun en temel sebebidir. Rusya’nın Avrupa’nın en büyük doğalgaz tedarikçisi olduğu göz önüne alınırsa, iki ülke arasındaki çatışma ortamının doğalgaz talebine ve gazı pazara ulaştırma konusuna doğrudan yansıdığı görülecektir. 

Gelişmekte olan ülkelerde doğalgaz talebinin artmasının ana nedeni, elektrik üretimine olan ihtiyacın artmasıdır. OECD üyesi ülkelerde ise, elektrik üretimi için doğalgaz talebi büyük oranda düşüş göstermiştir. Bu düşüşte elektrik üretiminde yenilenebilir enerji kaynaklarına olan yönelimin artması yanı sıra, Avrupa ülkelerinin siyasi kriz dönemlerinde -Ukrayna krizinde olduğu gibi- sıkıntı yaşamamak için alternatif kaynaklara yönelmeleri de etkili olmuştur. 

Birincil enerji kaynağı olarak kömür tüketimi son 10 yılda toplamda %30 oranında bir düşüş göstermiştir. Bunun en önemli sebebi ise, son yıllarda petrolün birincil tüketim enerji kaynağı (primary energy consumption) olarak ön plana çıkmasıdır. Buna karşın gelişmekte olan ülkelerde kömür tüketiminde %1,1 oranında bir büyüme gözlenmiştir fakat bu oran 1998’den beri süregelen en zayıf büyüme oranıdır. 
Avrupa’da kömür kullanımında görülen %6,5’lik düşüşe OECD ülkelerinin kömür kullanımındaki düşüş neden olmuştur. Kömürün küresel tüketimdeki payının düşmesine en büyük katkı ise Çin ve Ukrayna’dan gelmiştir. Öte yandan küresel olarak kömürün düşüşte olduğu bu dönemde, Hindistan ve Avustralya’da kömür üretimi artmıştır. Kömürdeki bu oransal değişimler, önümüzdeki yıllarda çevreci baskılarla birleştiğinde, kömür kullanımındaki düşüşün devam edeceğine ve ülkelerin kendi kömür kaynaklarıyla yetinmek durumunda kalacaklarına işaret etmektedir. 

Ancak Türkiye gibi büyük oranda kömür potansiyeli bulunan ülkeler, daha ucuz enerji kaynakları bulamadıkları sürece ellerindeki kömür kaynaklarını geliştirmeyi sürdürecektir. 



Küresel nükleer enerji üretimi ise %1,8’lik oran ile diğer enerji kaynaklarının üzerinde bir büyüme göstererek 2009’dan bu yana ilk defa küresel bir pazar 
payı elde etmiştir. 

Nükleer enerjinin gelişme kaydettiği ülkeler arasında Kuzey Kore, Çin ve Fransa başı çekmektedir. Japonya, İngiltere ve Belçika’da ise nükleer üretimde düşüş yaşanmıştır. 

Küresel hidroelektrik üretimine, yani su gücünden elektrik üretim değerlerine bakıldığında ise %2’lik bir büyüme gözlenmektedir. Çin’in hidroelektrik üretimi %15,7 oranında büyüme göstermiş ve bu oran küresel üretimindeki net artışın büyük bir parçasını oluşturmuştur. Sonuç olarak, hidroelektrik enerji üretiminin küresel birincil enerji tüketiminin %6,8’lik kısmını oluşturduğu görülmektedir. 

Öte yandan günümüzde özellikle elektrik üretiminde kullanılan rüzgâr ve güneş gibi doğal kaynakları ifade eden ve insanlığın geleceği açısından hayati önemi olan yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı istikrarlı bir şekilde artmaya devam etmektedir. Bu artış küresel enerji tüketiminin %3’lük, enerji üretiminin ise %6’lık bir bölümüne tekabül etmektedir. 

Son beş yılda elektrik üretiminde kullanılan yenilenebilir enerjideki en büyük artış Çin’de kaydedilmiştir. Küresel olarak rüzgâr enerjisi son 10 yılda Afrika, güney ve merkez Amerika hariç, tüm bölgelerde ortalamanın altında bir artış göstermiştir. 
2014 yılındaki güneş enerjisi üretimine bakıldığında %38,2 gibi yüksek oranda bir büyüme göze çarpmaktadır. 
Küresel biyoyakıt üretiminde ise %7,4 ile ortalamanın altında bir büyüme yaşanmıştır. 

Günümüzde enerji tüketiminin arttığı bölgeler geçmişe göre farklılık göstermektedir. 

Bunun temel sebebi, gelişen ekonomilerden gelen enerji talebinin değişken yapısıdır. 2035’e kadar küresel enerji tüketiminin %37 oranında artış göstermesi beklenmektedir. 

Bu artışın neredeyse tamamının (%96) OECD üyesi olmayan ülkelerden yani Batı dışı gelişmekte olan ülkelerden ve özellikle Çin ve Hindistan’dan 
geleceği tahmin edilmektedir. 

Dünyadaki en önemli tüketicilerinden biri olan ABD’nin 2021’e kadar enerji konusunda kendi kendine yeten bir profile sahip olduğu görülmektedir. 
Bu durumu daha net ortaya koyması açısından ABD’nin 2035’e kadar, sahip olduğu toplam enerji stoklarının %9’unu ihraç edebilecek seviyede olduğunu söylemek yeterli olacaktır. Fakat ABD, var olan enerji kaynaklarının tamamını kullanıma açmayıp 2025’e kadar dünyanın en büyük enerji ithalatçısı olarak AB’nin önünde yer almaya devam edecektir. 

Rusya’nın 2035’e kadar dünya enerji talebinin %4’ünü sağlayarak dünyanın en büyük enerji ihracatçısı olmaya devam edeceği, bunun yanında Çin’in dünyanın en büyük petrol ithalatçısı olarak kalacağı, Avrupa’nın ise dünyanın en büyük doğalgaz ithalatçısı olacağı tahmin edilmektedir. 
Bugün toplam enerji tüketiminin %3’üne denk gelen yenilenebilir enerji (biyoyakıt dâhil) tüketiminin 2035’e kadar ihtiyaç duyulan enerjinin %8’ini 
karşılaması beklenmektedir. Güneş, rüzgâr, jeotermal, biyokütle, dalga ve hidroelektrik gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına yapılan yatırımlar dünya 
genelinde gün geçtikçe artmaktadır. 2015 yılı yenilenebilir enerji yatırımlarında adeta bir rekor yılı olmuştur. 2016 BP Enerji İstatistikleri Raporu’na göre, elektrik üretiminde kullanılan yenilenebilir enerji %15,2 artarken yenilenebilir enerji kaynakları da küresel üretimin %6,7’sine ulaşmıştır. 
Son yıllarda dünya enerji tüketiminde yenilenebilir enerjinin payı ciddi oranda artarak %2,8’e ulaşmıştır. 
Geçtiğimiz birkaç yılda global elektrik üretimi büyük oranda yenilenebilir enerjiden karşılanmıştır. 

En büyük yakıt büyümesi, yenilenebilir enerjide görülmektedir (kişi başına %6,3). Nükleer ve hidroelektrik enerji, toplam enerjiden daha hızlı bir 
büyüme göstermektedir. Fosil yakıtlardan olan doğalgaz, petrol ile birlikte en hızlı büyümeyi gösteren yakıtlar arasındadır. Sıvı yakıtların (petrol, 
biyoyakıt ve diğer yakıtlar) tüketiminin 2035 yılına kadar günlük 111 milyon varile yükseleceği ve bu yükselişin de OECD üyesi olmayan ülkelerdeki 
ulaşım ve sanayideki talep artışı sebebiyle olacağı tahmin edilmektedir. 

Bu ise -enerji talebine paralel olarak- bu ülkelerdeki ekonomik gelişme ve refah seviyesinin artacağı anlamına gelmektedir. 

2035’e kadar dünyanın küresel sıvı yakıt üretiminin %75’inin ABD, Rusya ve Suudi Arabistan tarafından temin edileceği, bu süreçte OPEC ülkelerinin 
de küresel sıvı yakıt pazarının %40’ını oluşturmayı sürdüreceği öngörülmekte dir. 

Bu da enerji politikalarında söz konusu ülkelerin öncelikli söz sahibi olacakları tahminini güçlendirmektedir.. 

3. CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder