7 Aralık 2019 Cumartesi

TÜRKİYE’NİN LATİN AMERİKA POLİTİKASI 2009, BÖLÜM 1

TÜRKİYE’NİN LATİN AMERİKA  POLİTİKASI 2009, BÖLÜM 1 




Ayşe Aslıhan Çelenk*

* Yrd. Doç. Dr., Erciyes Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü, Kayseri.



ÖNSÖZ

“Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmaya” son verme konusunda üzerimize düşeni yapmak kaygısıyla serüvenine başlayan Türk Dış Politikası Yıllığı ülkemizde uluslararası ilişkiler literatüründe halen daha var olmaya devam eden büyük boşluğu doldurma konusunda katkı sunmayı amaçlamaktadır. Gelişmiş ülkelerle karşılaştırıldığında Türkiye’de, özellikle Türkçe yazılmış uluslararası ilişkiler konulu eserlerin gerek sayı ve gerekse içerik olarak ciddi eksiklikleri olduğu ilgili alanın uzmanları tarafından sürekli olarak dile getirilmektedir. 
Mevcut eserlerin nicelik olarak yetersiz olmalarının yanında uluslararası ilişkiler alanında Türkiye’nin yaşadığı en temel problem, konunun uzmanları tarafından yazılmamış, bilgi üzerine inşa edilmeyen, dayanaksız analiz ve yorumlar ile komplo teorileri ve spekülatif varsayımlardan oluşan kitapların sayısının her geçen gün artmasıdır. 

Türk Dış Politikası Yıllığı, Türkiye’nin dış politikasının değişik alanlarına ilişkin verilerin, konunun uzmanları tarafından belirli bir sistematik içerisinde ve olayların anlaşılmasını kolaylaştırıcı bir biçimde okuyucuya aktarılmasını sağlamayı hedeflemektedir. Aktarılan bu verilerin analizi konusunda okuyucuya yol gösterilmekte, ancak aktarılan bilgilerden okuyucunun kendi analizini yapmasına da fırsat tanınmaktadır. Bunun yanında, yıllığın ikinci bölümünde yer alacak olan Türk dış politikasına ilişkin bağımsız makaleler daha çok analiz ağırlıklı olacaktır.

Türkiye gibi, giderek artan bir şekilde bölgesinde önemli roller üstlenen bir ülkenin dış politikasını inceleyen düzenli bir yıllık çalışmasının bugüne kadar yapılmamış olmasının ciddi bir eksiklik olduğu düşüncesiyle 2009 yıllığıyla başlayan bu projenin sürekli olacağını, her yılın ortasında, bir önceki yıla ilişkin Türk dış politikası gelişmelerinin inceleneceği yeni bir kitabın yayınlanmasının planlandığını ifade etmek istiyoruz. Bu şekilde, Türk dış politikasına ilgi duyan okuyucuların, öğrencilerin ve araştırmacıların faydalanacağı bir çalışmanın Türk uluslararası ilişkiler literatürüne kazandırılması temel amacımızdır.

Söz konusu olan bir yıllık olduğu için, atıflar ve kaynakça konularında farklı bir yöntem izlenmiştir. Okuyucuyu sıkmamak amacıyla, yararlanılan gazetelerin ve haber ajanslarının önemli bir kısmı internetten alınmasına rağmen, internet adresleri verilmemiş, sadece haberin ismi, hangi gazete ya da haber ajansından alındığı ve haberin yayınlandığı tarih bilgileri yazılmıştır. Söz konusu haberlerin asıllarına ulaşmak isteyen okuyucuların, ilgili gazete ya da haber ajanslarının internet sitelerinden, haber başlığı ve tarihini yazmak suretiyle arama yapmaları yeterli olacaktır.

Bu kitabın ve Türk Dış Politikası Yıllığı’nın bundan sonraki sayılarının okuyucuya faydalı olmasını diliyoruz.

Burhanettin Duran
Kemal İnat
Muhittin Ataman


Giriş

Siyasal ilişkilerin boyutu ve ideolojik değerlendirmelere bağlı olarak, tarih boyunca bir bölge olarak Latin Amerika, farklı coğrafi alanlara işaret etmiştir. Amerika Birleşik Devletleri’nin güneyi, Amerika kıtasının güneyi, İspanyolca ve Portekizce konuşulan eski Avrupa kolonileri gibi bu farklı tanımlamaların yerini bugün ise, Birleşmiş Milletler’in sınıflandırması almıştır. Arjantin, Bolivya, 
Şili, Kosta Rica, Brezilya, Kolombiya, Küba, Dominik Cumhuriyeti,   Ekvador, El Salvador, Guatemala, Honduras, Meksika, Nikaragua,   Panama, Paraguay, Peru, Porto Riko, Uruguay ve Venezüella ile Bahamalar, Barbados, Dominik Cumhuriyeti gibi küçük ülkeleri kapsayan bu sınıflandırma bölgeyi Latin Amerika ve Karayipler olarak tanımlamakta ve Latinceden türeyen dillerin konuşulduğu ülkeleri gruplandırmaktadır.1

570 milyonun üzerindeki nüfusu ve büyük ticaret potansiyeli ile Latin Amerika ve Karayipler; Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği, Çin ve Rusya başta olmak üzere, dünyanın birçok ülkesi ve bölgesi için önemli bir konuma sahiptir. Tarih boyunca, Avrupa devletleri arasındaki kolonileşme mücadeleleri, Soğuk Savaş ve rejimlere dair önemli iç mücadelelere sahne olan bölge, 2009 yılı itibarı ile, kendi içinde gerçekleştirdiği ekonomik bütünleşme sonucunda, önemli bir ticari ve siyasi blok haline gelmiştir. Ekvador, Venezülla, Kolombiya ve Bolivya’dan oluşan AND Birliği ile Brezilya, Arjantin, Uruguay, Paraguay, Bolivya, Şili ve Venezüella’dan oluşan Güney Ortak Pazarı MERCOSUR, bölgeyi dünyada ABD ve AB’nin ticari işbirliği önceliği tanıdığı bir ekonomik blok haline getirmiştir. 

Ekonomik, kültürel ve siyasal potansiyeli ile Latin Amerika ve Karayipler dünya siyasetinde ve ekonomisinde karar alma mekanizmalarında yer almak isteyen ülkeler için oldukça büyük bir öneme sahiptir. Son dönemde Çin ve İran’ın bölge ülkeleri ile artan ticari ve diplomatik ilişkileri bu durumun bir göstergesidir.

Bu potansiyelin yanı sıra, bölge ülkeleri, küresel güvenlik açısından tehdit oluşturabilecek önemli sorunları da bünyelerinde taşımaktadır. 
Siyasal istikrarsızlık, yoksulluk, yolsuzluk, uyuşturucu ve insan kaçakçılığı gibi güvenliğe ve barışa büyük tehdit oluşturan sorunlar bölgenin geleceğini etkilemektedir. 

Ekonomik potansiyeli ve küresel güvenlik açısından taşıdığı önem sebebiyle, Latin Amerika ve Karayipler son dönemde Türk dış politikası açısından da önem kazanmaya başlamıştır. Kendi coğrafyası dışında da faaliyet göstererek etkin bir uluslararası güç olmayı amaçlayan Türkiye, Latin Amerika ile son dönemde daha yakın ilişkiler kurma yoluna gitmiştir. 
Var olan ekonomik ilişkilerin derinleştirilmesi ve siyasal ilişkilerin güçlendirilmesi yoluyla uzun vadede bölgenin Türkiye için stratejik bir ortak olması ve ekonomik ve siyasal kazançlar sağlanması hedeflenmektedir. 

Latin Amerika ile ilk ilişkiler 19. yüzyıl sonlarında Osmanlı Devleti topraklarından Latin Amerika’ya göç eden Araplar vasıtası ile başlamıştır.2 

Bu dönemde başlayan diplomatik ilişkiler daha çok kültürel işbirliği ve dostluk antlaşmaları boyutunda kalmıştır. 1927 yılında Brezilya ile imzalanan Dostluk Antlaşması ve 1929’da Arjantin ile imzalanan Kültürel İşbirliği Antlaşması 3 gibi diplomasi girişimleri, yeni kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti’nin dış politika öncelikleri içerisinde bölgeyi ön sıralara taşımaya yeterli olmamıştır. 

Cumhuriyetin ilk yıllarında son derece sınırlı olan ilişkiler Soğuk Savaş döneminde oldukça azalmıştır. Soğuk Savaş sırasında Batı Bloğu içinde 
yer alan Türkiye için, o dönemde siyasal istikrarsızlığın simgesi olan Latin Amerika diplomatik ilişkiler açısından öncelikli bir bölge olmaktan uzak olmuştur. Bu durumun başlıca sebeplerinden bir tanesi Türkiye’nin kendi güvenlik endişelerini gidermeye yönelik ve bulunduğu bölge üzerine yoğunlaşan tek boyutlu bir dış politika izlemesidir. 

Soğuk Savaş’ın sona ermesi ile birlikte değişen dünya dengeleri Türkiye’yi de dış politikada yeni arayışlara itmiş ve ülkenin dış politika önceliklerini ve stratejilerini yeniden değerlendirmesine yol açmıştır. 

Bu dönemde ortaya çıkan dış politikayı çok boyutlu hale getirme ve çeşitlendir me anlayışı Türkiye’nin kendi coğrafyası dışındaki ekonomik, siyasal ve sosyal ilişkilerini geliştirmeye yönelik yeni adımlara öncülük etmiştir. Bu bağlamda; Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği, Çin ve Rusya gibi dünya güçleri için tarihi, ekonomik ve siyasi açıdan büyük önem taşıyan Latin Amerika, Türkiye 
açısından da önem kazanmaya başlamıştır.

Bu çalışma; coğrafi uzaklık ve temas azlığı gibi sebeplerle bugüne dek Türk Dış Politikası’nın öncelikli alanlarından biri olmayan Latin Amerika’nın özellikle son 10 yıllık dönemde Türkiye açısından önem kazanmasının sebeplerini ve bu bağlamda 2009 yılında Türkiye-Latin Amerika ilişkilerinde yaşanan gelişmeleri incelemektedir. Çalışmanın sonuç bölümünde ise; ilişkilerin genel bir değerlendirmesi yapılmakta ve Türkiye-Latin Amerika ilişkilerinin geliştirilmesi 
ve çeşitlendirilmesine dair çıkarımlara yer verilmektedir.

Türkiye-Latin Amerika İlişkilerinin Canlılık Kazanması: 1990-2009

Latin Amerika’nın Türk Dış Politikası içerisinde önem kazanmaya başlamasının ve bölge ülkeleri ile ilişkilerin canlılık kazanmasının sebeplerini ekonomik ve siyasi sebepler olarak sınıflandırmak mümkündür. 
Bölgenin doğal kaynaklar açısından zenginliği, büyüme potansiyeli, tüketici pazarının büyüme eğilimi, bölgedeki artan politik ve ekonomik bütünleşme adımları, kişi başına milli gelirde gözlenen artış ve Avrupa Birliği ile ABD’nin bölge ile yoğunlaşan ekonomik ilişkileri 4; Türkiye’nin bölge ile kültürel ilişkilere ve dostluk temellerine dayanan politikasına ekonomik boyutu da eklemiştir. Latin Amerika’da yaşanan demokratikleşme süreci ve siyasal istikrarın 
sağlanması yönünde atılan olumlu adımlar, bölge ülkelerinin AB ve ABD ile geliştirdiği siyasal işbirliği ve uluslararası örgütlerde artmaya başlayan rolleri 5 de bölgenin Türkiye açısından siyasal bir ortak olarak önem kazanmasına yol açmıştır. 

Bu yeni anlayışın bir sonucu olarak, Türkiye, 1990’larda bölge ülkeleri 
ile ekonomik ve ticari işbirliği, turizm işbirliği, sağlık, bilim ve teknik alanlarında işbirliği, tarım, kültür ve sanat alanlarında işbirliği gibi bir dizi antlaşmaya imza atmıştır.6 Bu antlaşmaların yanı sıra, 1995 yılında, dönemin cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in Brezilya, Şili ve Arjantin’e gerçekleştirdiği ziyaret, cumhuriyet tarihinde Latin Amerika’ya devlet başkanı düzeyinde gerçekleştirilen ilk ziyaret olarak, 7 bölgenin Türkiye açısından artan önemini göstermiştir. 
Demirel’in ziyaretinden sonra ivme kazanan Türkiye-Latin Amerika ilişkileri 1998 yılında Dışişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan “Latin Amerika ve Karayipler Eylem Planı” 8 ile pekiştirilmeye çalışılmıştır. İşadamları, bölgede görev yapan diplomatlar ve bölge siyaseti konusundaki uzmanların katılımı ile hazırlanan bu eylem planı ile Türkiye’nin bölgede etkin bir ekonomik ve siyasal ortak olması 
amaçlanmıştır. Ancak 1990’ların sonunda Türkiye-AB ilişkilerinde yaşanan gerilimler ve iç politikadaki dengelerde yaşanan değişimler Latin Amerika politikasını yeniden ülkenin dış politika gündeminde arka sıralara itmiştir. İç politikada ve AB ile olan ilişkilerde istikrarın sağlanması ile birlikte, Türkiye yeniden dış politikasını çeşitlendirme stratejisine dönmüş ve Latin Amerika politikasının geliştirilmesi için de özellikle 2006 yılından itibaren daha somut adımlar atılmaya başlanmıştır. 

1998 yılında hazırlanan planın güncellenmesi ile oluşturulan “Eylem Planı 2006”9 çerçevesinde, 2006 yılı Türkiye’de Latin Amerika ve Karayipler yılı ilan edilmiş ve bu çerçevede bölge ile ilişkileri geliştirmeye ve yeni bağlantılar kurmaya yönelik çeşitli sosyal, kültürel etkinlikler ve geniş katılımlı ve ekonomik ve siyasi işbirliği konulu birçok toplantı düzenlenmiştir. İş adamları, diplomatlar, akademisyenler 
ve siyasilerin katılımıyla gerçekleşen bu toplantılar bir takım sonuçlar vermiş ve özellikle 2008 yılından itibaren bölge ile ilişkilerde gözle görülür somut adımlar atılmıştır. 2008 yılında, dünyanın dördüncü büyük ekonomik örgütü olan Güney Amerika Ortak Pazarı (MERCOSUR) ile imzalanan Serbest Ticaret Alanı kurulmasına yönelik antlaşma 10 bölgenin Türk ekonomisine olan katkısını artırmak açısından büyük bir adım olarak görülebilir. Buna ek olarak; Türkiye 
Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) Kolombiya, Ekvador ve Venezüella ile işbirliği yapmak amacıyla Bogota’da yerleşik bir büro açmış 11 ve Brezilya ve Meksika ile ikili iş konseyleri oluşturulmuştur.12 
Ayrıca, Arjantin, Küba, Şili, Venezüella ve Brezilya’da büyükelçilik düzeyinde temsil edilen Türkiye, bölgedeki diplomatik temsilciliklerinin sayısını da 2009 yılından itibaren artırma kararı almıştır.13

Bölgedeki siyasal ilişkilerin geliştirilmesi konusunda 2000’li yıllarda Türkiye, bölgesel örgütlerdeki gözlemci statüsünden yararlanmıştır. Türkiye, Amerikan Devletleri Örgütü ve Karayip Devletleri Birliği’nin toplantılarına gözlemci ülke olarak düzenli bir şekilde katılmaktadır.14 İlişkilerin siyasi boyutunun geliştirilmesi amacıyla, Türkiye; Brezilya, Venezüella, Şili, Meksika, Küba, Kosta Rika, Uruguay, Jamaika, Kolombiya ve Panama gibi bölge ülkeleri ile parlamentolar arası dostluk grupları oluşturmuştur.15

Latin Amerika’da önemli bir konuma sahip olan Brezilya, Meksika ve Arjantin’e Türkiye’nin 2000’li yıllardaki Latin Amerika açılımında özel bir önem verildiğini söylemek mümkündür. 19 Ocak 2006 tarihinde Türkiye ile Brezilya arasında imzalanan Yüksek Düzeyli İşbirliği Komisyonu Kurulmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası, 16 Türkiye’nin bu ülke ile olan, özellikle ticari, ilişkilerine ivme 
kazandırma çabasının bir göstergesidir. Türkiye ile Meksika arasındaki 
diplomatik ilişkilerin kurulmasının 80. yıldönümü çerçevesinde 2008 yılında Türkiye’den Meksika’ya Dışişleri Bakanlığı düzeyinde gerçekleştirilen ziyaretle birlikte iki ülke arasındaki işbirliği hız kazanmış ve bu ziyaret sonrasında Türkiye-Meksika İş Konseyi kurulmuştur.17 

Brezilya ve Meksika ile ekonomik işbirliği ekseninde gelişen ilişkilerin aksine, Arjantin ile olan ilişkilerde 2000’li yıllarda siyasal boyut da tartışma konusu olmuştur. Türkiye-Arjantin ilişkilerinin siyasal boyutunun tartışma konusu olması Arjantin’in 2006 yılında sözde Ermeni soykırımı iddialarını kabul ederek 24 Nisan tarihini ulusal tatil günü ilan etmesi ile başlamıştır. Bu karardan bir yıl sonra 
Arjantin, 2007 yılında 24 Nisan gününü “Ermeni soykırımı anısına halklar arası hoşgörü ve saygı için eylem günü” ilan etmiştir.18 Bu durum, Türkiye’nin Arjantin ile olan ilişkilerini gözden geçirmesine yol açmıştır. 2000’li yıllarda ayrıca, üç Latin Amerika ülkesi daha Ermeni soykırımı iddialarını kabul eden yasalar çıkarmıştır. Bu iddiaları kabul eden Uruguay, Venezuella ve Şili ile olan ikili ilişkiler de söz konusu yasalardan etkilenmiştir.

Bu üç ülkeye ek olarak, Küba da Türkiye’nin Latin Amerika’daki potansiyel stratejik ortaklarından biri olarak önemsenen bir ülkedir. Küba ile Türkiye arasında tarih boyunca geliştirilmiş iyi ilişkiler ve iki ülke halklarının sahip olduğu olumlu imaj da son dönemde Türkiye-Küba ilişkilerinin ivme kazanmasını kolaylaştırmaktadır. 

2009 Yılında Türkiye-Latin Amerika İlişkilerinde Yaşanan Gelişmeler

Özellikle 2006 yılından itibaren hukuksal ve siyasal temelleri atılan Türkiye-Latin Amerika ilişkilerinin 2009 yılında özellikle devlet ve hükümet başkanları düzeyinde gerçekleştirilen karşılıklı ziyaretler, kültürel faaliyetler, eğitim faaliyetleri ve ekonomik ve siyasal işbirliği adımları ile yoğunlaştığını savunmak mümkündür. Başka bir deyişle, son dönemde, Türk dış politikasında yaşanan değişimin ve izlenmeye başlanan aktif ve çok boyutlu politikanın yansımalarını 
Türkiye’nin Latin Amerika ülkelerine ve bölgenin geneline karşı yürüttüğü  politikalarda gözlemlemek imkânı vardır. 

MERCOSUR Ülkeleri ile İlişkiler,

Kısa adı MERCOSUR olan Güney Amerika Ortak Pazarı, Latin Amerika’da ekonomik entegrasyon sürecinin başarılı bir örneğini teşkil etmektedir. 1991 yılında Brezilya, Arjantin, Uruguay ve Paraguay tarafından kurulan MERCOSUR, dünyada Avrupa Birliği ve NAFTA’nın yanında önemli bir ekonomik Pazar oluşturmaktadır ve Türkiye’nin Latin Amerika açılımı açısından önemli bir fırsat 
kapısıdır. Türkiye’nin bölgeye açılmak için en önemli kapılardan biri olarak gördüğü Brezilya ile 2009 yılında imzalanan antlaşmalar ve atılan somut adımlar Türkiye için Latin Amerika’nın artan önemini göstermesi açısından oldukça önemlidir. 20–23 Mayıs 2009 tarihleri arasında Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inacio Lula da Silva’nın ülkesinin Kalkınma, Dışişleri ve Sanayi ve Ticaret Bakanları ile birlikte Türkiye’ye gerçekleştirdiği ziyaret 19 iki ülke ilişkileri açısından bir milat oluşturmaktadır. Başkan Lula da Silva’nın gerçekleştirdiği 
bu ziyaret iki ülke arasında devlet başkanı düzeyinde gerçekleşen ilk ziyaret olması açısından önem taşımaktadır. Böyle bir ziyaretin ilk kez 2009 yılında gerçekleşmesi, uzun yıllardır sürmekte olan ilişkileri derinleştirme çabasının son dönemde sonuç verdiğine ve Türkiye’nin de Latin Amerika ülkeleri tarafından önemli bir ortak olarak görülmeye başlandığına işaret etmektedir. Bu ziyaretin sonucunda; İstanbul-Sao Paolo arasında direkt karşılıklı uçak seferlerinin 
başlaması, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) ile Brezilya Devlet Petrolleri Şirketi PETROBRAS arasında Karadeniz’de petrol aranması konusunda 800 milyon dolarlık işbirliği ve Güney Amerika Ortak Pazarı MERCOSUR ile Türkiye arasında serbest ticaret antlaşması imzalanması gibi konular ele alınmış ve bu konularda antlaşmalar imzalanmıştır.20 Bu antlaşmalarla, işbirliğinin geliştirilmesi planlanan alanların başında; organik tarım, alternatif enerji kaynakları, inşaat, tekstil ve otomotiv-yedek parça sektörleri gelmektedir.21

Özellikle küresel mali kriz sonrasında yeni pazar arayışına giren 
Türkiye için, MERCOSUR antlaşması büyük önem taşımaktadır. 

Bu sebeple, 2009 yılının Temmuz ayında Devlet Bakanı Zafer Çağlayan başkanlığındaki bir heyet; MERCOSUR ile imzalanacak serbest ticaret antlaşmasının ayrıntılarını görüşmek üzere Brezilya ve Şili’ye bir ziyaret düzenlemiştir.22 Ancak, bu konuda yapılan görüşmelerden istenilen verim alınamamış 23 ve antlaşma sonuçlandırılamamıştır. 

Buna karşın, iki ülke ile diğer konularda yapılan görüşmelerin olumlu sonuçlar verdiğini söylemek mümkündür. Şili’de altı bakan ve devlet başkanı ile görüşmeler yürüten heyet bu ülkeyle bir serbest ticaret antlaşmasına imza atmış ve heyette bulunan on beş firma temsilcisi 53 milyon dolarlık iş bağlantısı gerçekleştirmiştir.24 
Brezilya’daki temaslarda ise, MERCOSUR konusuna ek olarak; PETROBRAS-TPAO işbirliği ve Karadeniz’de yürütülen petrol arama çalışmaları görüşülmüştür. Ayrıca, ekonomik işbirliğinin geliştirilmesi amacıyla iki ülke arasında bir çalışma grubu oluşturulmuş ve özellikle, savunma ve havacılık konularında işbirliği olanakları ele alınmıştır.25 

2009 yılında geliştirilen ilişkiler sonucunda ayrıca, Mayıs ayında Brezilya Devlet Başkanı Lula da Silva’nın Türkiye ziyareti sırasında, Brezilya’da 2014 yılında düzenlenecek olan Dünya Futbol Şampiyonası ile 2016 yılındaki Olimpiyat Oyunları için yapılacak alt yapı ve üst yapı çalışmalarında Türk müteahhitlerinin de yer alabilmeleri için bir takım antlaşmalar yapılmıştır.

30 Mayıs 2009 tarihinde TPAO ile PETROBRAS arasında İstanbul’da imzalanan anlaşma ile PETROBRAS’ın Karadeniz’de petrol arama çalışmaları başlatması ve TPAO ile kule paylaşımı yoluna gitmesinin önü açılmıştır. Kule Paylaşım Anlaşması ile, PETROBRAS tarafından denizde petrol arama amacıyla inşa edilecek platformun Türkiye Petrolleri tarafından Karadeniz’deki başka alanlarda 
kullanılmasının yolu açılmış olacaktır. Ayrıca, iki ülke anlaşmanın kapsamının ileride genişletilebileceğini de kabul etmiştir.26 
Bu anlaşmanın Türkiye açısından en büyük kazanımı, TPAO için derin deniz 
ortamında bizzat operatörlük yaparak petrol arama tecrübesi kazandıracak 
olmasıdır. Denizde yapılacak sondaj çalışmalarının 150 milyon doları bulması beklenen maliyeti Brezilya şirketi PETROBRAS tarafından karşılanacak ve petrolün yanı sıra, Karadeniz’de doğalgaz arama çalışmaları da iki ülke arasında ki ortaklık çerçevesinde sürdürülecektir.27

Türkiye açısından önemli bir pazar olanağı oluşturan MERCOSUR ile serbest ticaret anlaşması yapılmasının temelleri 30 Haziran 2008 tarihinde MERCOSUR üyesi ülkeler olan, Arjantin, Brezilya, Paraguay ve Uruguay ile Türkiye Cumhuriyeti arasında imzalanan Serbest Ticaret Alanı Oluşturulması Anlaşması ile atılmıştır. Bu anlaşmaya göre; taraf ülkeler arasında bir müzakere komitesi oluşturulacak, taraflar arasında ticaret politikaları, sağlık ve teknik standartlar 
ile özel gümrük rejimleri gibi konularda bilgi değişimi yapılacaktır. 28 

Bunun yanı sıra, taraflar arasında seminerler, fuarlar, heyet faaliyetleri ve sergiler gibi ticaret artırıcı faaliyetlerin düzenlenmesi ve eğitim programları da bu anlaşma ile karara bağlanmıştır. Üç yıl süre ile geçerli olacak bu hazırlayıcı anlaşmanın, taraflar aksini dilemediği sürece otomatik olarak uzatılması öngörülmüştür.29 Serbest Ticaret Alanı’na geçiş için somut bir süre öngörülme mesi ve sürecin belirsizliği, MERCOSUR ile yapılan bu antlaşmanın henüz istenilen amacı getirmemiş olmasını açıklayabilecek bir sebep olarak ortaya çıkmaktadır. 

Türkiye ile MERCOSUR ülkeleri arasında gerçekleşen ticaretin son 3 yıllık rakamlarına bakıldığında, Türkiye’nin ticaret açığı verdiği ve bölge ülkeleri ile yapılacak bir Serbest Ticaret Alanı anlaşmasının Türkiye açısından önemli bir başarı olacağı görülebilir. İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi’nin rakamlarına göre son üç yılda Türkiye’nin bölge ülkeleriyle ticareti şu şekilde gerçekleşmiştir:




Tablo 1. Türkiye’nin MERCOSUR ülkelerine yaptığı ihracat 
(1000 dolar)30
Tablo 2. Türkiye’nin MERCOSUR ülkelerinden yaptığı ithalat 
(1000 dolar)31

Türkiye’nin 2009 yılında bu ülkelere ihraç ettiği başlıca mallar; Otomobil ve parçaları, makine, demir ve çelik levha, dış lastik, tütün, gübre, fındık, çamaşır makinesi, buzdolabı, traktör, metal işleme makineleri olurken; ithal ettiği başlıca ürünler ise, demir cevheri, kahve, pamuk, yağlı tohum ve meyveler, hayvansal yağlar, soya fasulyesi ve yağı, petrol yağları, mısır, yün ve pirinç olmuştur.32 

Yukarıdaki rakamlara bakıldığında, Türkiye’nin MERCOSUR ülkeleri ile 2009 yılında ticaret hacmini artırdığı görülmektedir. Ticaret hacminin en yüksek olduğu ve artış eğilimi gösterdiği ülke Brezilya olurken, Arjantin ile yürütülen ticari ilişkilerde önemli bir düşüş olduğu göze çarpmaktadır. Türkiye tüm MERCOSUR ülkeleri ile olan ticari ilişkilerinde dış ticaret açığı vermektedir. 

Bu durumun en önemli sebeplerinden birisi, bölge ülkeleri tarafından üçüncü ülkelerle yürütülen ticari ilişkilerde uygulanan yüksek vergiler ve kota    uygulamaları  dır. Dolayısıyla, Serbest Ticaret Alanı anlaşmasının ivedilikle hayata geçirilmesi, Türkiye’nin dış ticaret açığının giderilmesi açısından önemli ve faydalı bir adım olacaktır.

2009 yılında Türkiye Latin Amerika’daki açılımına Arjantin ile derinleştirilen ilişkiler ile devam etmiştir. Özellikle Arjantin ile bu yıl içerisinde geliştirilen ilişkiler Türkiye’nin bölgedeki geleceği açısından önem taşımaktadır. Arjantin ile geliştirilecek olumlu ekonomik ve diplomatik ilişkiler; Türkiye’nin bölgedeki diğer ülkelere ulaşması konusunda önemli bir adımdır. 2010 yılından itibaren Arjantin, MERCOSUR’un üçüncü ülkelerle olan ilişkilerinin müzakerecisi konumuna geçmiştir 33 ve bu durum MERCOSUR ile Serbest Ticaret Antlaşması yapma amacı taşıyan Türkiye açısından da göz önünde bulundurulması gereken bir gelişmedir. Bu sebeple, 2009 yılı içinde Türkiye ile Arjantin arasındaki ilişkileri geliştirmek amacıyla kurulmuş olan Karma Ekonomik Komisyon’un çalışmaları yoğunlaşmıştır.

2. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder