22 Aralık 2019 Pazar

AVRUPA BİRLİĞİ’NİN SANAYİ POLİTİKASI VE TÜRK SANAYİSİNE ETKİLERİ., BÖLÜM 2

AVRUPA BİRLİĞİ’NİN SANAYİ POLİTİKASI VE TÜRK SANAYİSİNE ETKİLERİ., BÖLÜM 2


2.2.1. Girişim ve Girişimcilik için Çok Yıllı Program 

2001-2005 dönemindeki belli başlı hedeflere ulaşmada gelişme kaydetmek üzere, “Girişim ve Girişimcilik için Çok Yıllı Program” ortaya koyulmuştur. 
KOBİ’ler geniş Avrupa Bilgi Merkezleri ağından ve daha sonraki aşamalarda KOBİ’ler için finansmanı kolaylaştıran programlardan yararlanacaklardır. 
Programın mali portresi 450 milyon Euro’dur (Schmahl ve Koch, 2001:26). 

2.2.1.1. Avrupa Bilgi Merkezleri (Euro Info Centres) 

Avrupa Bilgi Merkezleri, KOBİ’lerin AB ve Tek Pazar’a adaptasyonunu hızlandırmak için Avrupa Komisyonu, Girişimler Genel Müdürlüğü’nün 1987 
yılında oluşturmaya başladığı KOBİ bilgi ağıdır. KOBİ'lerle doğrudan bağlantı içinde olan kamu, özel veya karma yapıya sahip ticaret odaları, kalkınma ajansları vb. kurumlardan oluşan bir ağ çerçevesinde yapılanan Avrupa Bilgi Merkezleri, işletmeleri Birlik programları ve politikalarına ilişkin alanlarda bilgilendirme, yönlendirme, danışmanlık sağlama ve destek verme işlevlerini yürütmektedir. Böylece, ihracat fırsatları, AB bütçesinden finanse edilen projelere katılım gibi AB’nin sağladığı imkanlara KOBİ’lerin daha kolay erişimine yardımcı olmaktadır. Bu bağlamda broşür, bilgi bültenleri gibi çeşitli dokümanlar işletmelerin kullanımına sunulmakta; ayrıca seminer ve konferanslar düzenlenmektedir. Ortak arayışında işletmelere yardımcı olunması da Avrupa Bilgi Merkezlerinin faaliyet alanı içine girmektedir. 

Avrupa Bilgi Merkezleri Projesi, 35 ülkede kurulu 325 Avrupa Bilgi Merkezi tarafından yürütülmektedir. Ankara’da da 1994 yılında bir Avrupa Bilgi Değişim 
Merkezi kurulmuştur (KOSGEB Avrupa Bilgi Değişim Merkezi). Türkiye’nin Çok Yıllı Programa katılımı çerçevesinde bu merkezin tam anlamıyla bir Avrupa Bilgi 
Merkezi konumuna getirilmesi öngörülmektedir. 

2.2.1.2. KOBİ’ler için Mali Ortamın İyileştirilmesi 

1958 yılında kurulan ve 15 AB üyesi ülkenin hissedar olduğu Avrupa Yatırım Bankası ve 1994 yılında kurulan Avrupa Yatırım Fonu Avrupa’daki KOBİ’lere 
finansman desteği sağlanmasında önemli rol oynamışlardır. Avrupa Birliği'nde dengeli kalkınmayı ve Avrupa entegrasyonunu teşvik edici yatırımlara fon 
sağlamayı kolaylaştırmak amacıyla kurulan Avrupa Yatırım Bankası (AYB), ulusal, bölgesel veya yerel mali aracı kurumlar aracılığıyla finansman sağlamaktadır. 
Bu çerçevede AYB'nin 1990'dan bu yana sanayi ve hizmet sektörlerine sağladığı kredilerin yaklaşık % 45'inden KOBİ'ler yararlanmıştır. AB'nin istihdam yaratmaya ve yenilikçi faaliyetlere verdiği özel önem karşısında AYB, KOBİ'lere sağladığı yatırım finansmanını artırmış; 1999 yılında 11.500 KOBİ için verilen kredi 2.8 milyar Euro'ya yükselmiştir. Lizbon Avrupa Konseyi, Avrupa Yatırım Bankası ve Avrupa Yatırım Fonunun KOBİ’ler için gelecekteki ana finans kaynağı olma rolünü güçlendirmiştir. Haziran 2000 itibari ile AYB ve AYF birlikte yeni AYB Grubunu kurmuşlardır. Yeni yapılanmada AYB, AYF’nun çoğunluk hissedarı ve işleticisi olup, grup içindeki borç verme ve girişim sermayesi işlemlerinin şekillenmesini sağlamaktadır. AYB, 2000'li yıllarda KOBİ'lerin ve girişimciliğin geliştirilmesi amacıyla "Yenilikçi 2000 İnisiyatifi" çerçevesinde finansman sağlamayı öngörmüştür. Buna göre finansman hacmini arttırmaktansa AYB Grubunun faaliyetlerini, geleceğin teknolojik katma değeri yüksek sektörlerine doğru kaydırılması öngörülmektedir. 

Türkiye, AB üyesi olmadığı için doğrudan AYB’dan kredi alamamakta, AB tarafından oluşturulan bazı programlar çerçevesinde kredi temin etmektedir. AYB, Temmuz 2001 ile Nisan 2003’te imzalanmış kredi anlaşmaları ile Türkiye’deki sanayi sektörüne sırasıyla 200 milyon Euro ile 125 milyon Euro tutarında kredi sağlamıştır. 4 Nisan 2004’te imzalanan kredi anlaşması ile ise AYB, Türkiye'deki özel sektörü desteklemek amacıyla 250 milyon Euro tutarında kredi vermektedir. 
AYB fonları, Türkiye’deki beş banka (Türkiye Sınai Kalkınma Bankası, Vakıflar Bankası, Türkiye Kalkınma Bankası, Halk Bankası ve Ziraat Bankası) aracılığıyla 
sanayi, hizmet ve turizm sektöründe faaliyet gösteren küçük ve orta ölçekli özel sektör projelerine aktarılmaktadır. Diğer aday ülkelerle karşılaştırıldığında 
Türkiye’ye yapılan yardımın yetersiz olduğu görülmektedir. 


Tablo 3. Türkiye’ye Yapılan ve Öngörülen* Mali Yardımlar 
Kaynak: Avrupa Birliği Genel Sekreterliği, http://www.abgs.gov.tr, (Erişim tarihi: 11.04. 2007). 


Tablo 4. Diğer Aday Ülkelere Yapılan Mali Yardımlar 
Romanya Bulgaristan Polonya Türkiye 2004-2006 dönemi (milyar Euro) 2.4 1.6 13.5 1.0 
Kaynak: Avrupa Birliği Genel Sekreterliği, http://www.abgs.gov.tr, (Erişim tarihi: 11.04. 2007). 

2.3. Genişleme Çerçevesinde Girişim Politikası Açısından Türkiye ile İlişkiler 

AB üyeliğine aday ülke konumundaki ülkelerin yeni Çok Yıllık Program faaliyetlerine katılımı sayesinde ülkelerin müteşebbisleri ile işletmelerinin üyeliğe hazırlanma prosedürüne katkıda bulunulması düşünülmektedir. Bu bağlamda Girişim ve Girişimcilik için Çok Yıllı Program’ına 6 Ocak 2003'ten itibaren Türkiye de katılmaktadır. Çok Yıllı Program projelerine katılım KOSGEB koordinasyonunda yürütülmektedir. Ayrıca, AB yasal düzenlemelerine uyum sağlamak üzere Aday Ülkelere teknik destek sağlayan Teknik Destek Bilgi Değişimi TAIEX (Technical Assistance Information Exchange) programına Türkiye 15 Mart 2002 tarihi itibarı ile dahil edilmiştir. Türkiye’de KOBİ politikalarının, AB’nin politikalarıyla paralel bir şekilde yeniden belirlenmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Söz konusu paralellik sayesinde tam üyelik sürecinde yerine getirilmesi gereken müktesebat uyumu konusunda daha hızlı yol katedilebileceği düşünülmektedir (Sayın, 2000:5). 

3. TÜRKİYE’NİN SANAYİ POLİTİKASI VE GÜMRÜK BİRLİĞİ 

3.1. Türkiye’de Sanayi Politikası ve Mevcut Durum 

Türkiye’de izlenen sanayi politikasını tarihsel süreç içinde altı dönemde ele alabiliriz (Kepenek ve Yentürk, 2001): 

• 1923-1929: Sanayileşmede özel girişimciye öncelik tanınmış, devlet tarafından teşvik ve himaye edilmiştir. 
• 1930-1945: Dünya ekonomik bunalımı sonrasında ekonomide korumacı ve devletçi eğilim benimsenmiştir. 1933-1945 yıllarında Birinci ve İkinci 
Sanayi Planları yapılmıştır. 
• 1946-1953: Serbest rekabet politikaları benimsenmiş, devalüasyon, yabancı sermayenin özendirilmesi, ithalatın serbest bırakılması gibi uygulamalarla 
dışa açılma çabası gösterilmiştir. 
• 1954-1961: Devletin ekonomiye müdahalesi geri gelmiş, dış ticaret kısıtlanmıştır. Sayıları ve sermayeleri artan KİT’ler sayesinde sanayileşme 
sürdürülmüştür. İç pazarın canlanmasıyla devlet desteği ile özel sanayiye geçiş dönemi başlamıştır. 
• 1962-1977: Bu dönemde üç kalkınma programı uygulanmıştır. 
   Bu programlarda ekonomik dengenin kurulması, sanayileşmeye önem    verilmesi, ekonomik ve toplumsal kalkınmanın birlikte sağlanması, belirli bir hızda büyüme (%7) gibi uzun vadeli hedefler benimsenmiştir. 
• 1977-1979: Bu dönemde dış borç yükü artmış, hammadde sıkıntısı çekilmiştir. Ekonomik durgunluktan kurtulmak için dış denetimli istikrar programları uygulanmıştır. 

1974 yılında dünya ekonomisi birinci petrol krizine girmiş ve petrol fiyatları bir anda dört misli artmıştır. Türkiye bu gelişmeleri gözönüne alarak para, maliye, döviz kuru ve teşvik politikalarında gerekli düzenlemeleri yapamamıştır. Bunun sonucunda enflasyon hızlanmaya başlamış ve döviz darboğazı ortaya çıkmıştır. Bu dönemde Türkiye’de yapılan bir diğer hata ithal ikamesine dayalı sanayileşme politikasının giderek sınırlarına gelindiğinin anlaşılmamasıdır. 1963 yılından 
itibaren izlenen ithal ikameci sanayileşme politikası belirli ölçüde başarılı olmuş ve Türkiye’de sanayi sektörü gelişmiştir. Ancak 1975 yılına gelindiğinde sanayileşme sektöründe darboğazlar ortaya çıkmaya başlamış ve 1974 yılındaki petrol krizi de bu süreci hızlandırmıştır. Tüm bu gelişmeler karşısında Türkiye ihracata yönelik bir sanayi politikasına geçme eğilimi gösterememiştir ve ancak 1980 yılından itibaren dışa açık, ihracata dayalı sanayileşme politikası uygulamaya başlamıştır (Morgil, 2003:105). Devletin liberal dış ticaret politikası, esnek döviz kuru politikası, giderek serbestleşen kambiyo sistemi ve yapısal düzenleme tedbirleriyle Türkiye ekonomisinde olumlu gelişmeler görülmüştür. Ekonominin hızla dış rekabete açılmasıyla birlikte ihracatın geliştirilmesi ve ödemeler bilançosu dengesinin sağlanması Türk ekonomisinin rekabet gücü kazandığı görüşünü kuvvetlendirmiştir. 

Günümüzde Türk sanayisi ağırlıklı olarak özel sektör faaliyetlerinden oluşmaktadır. İmalat sanayinde üretimin % 80’inden fazlası ve sabit sermaye 
yatırımlarının yaklaşık % 95’i özel sektör tarafından gerçekleştirilmektedir (DPT, 2003: 6). Kamu yatırımları ağırlıklı olarak yenileme ve modernizasyon niteliklidir. 
Sanayi genel olarak önemli oranda KOBİ ağırlıklıdır. 2000 yılında, 250’ye kadar çalışanı olan KOBİ’ler tüm işletmelerin % 99,6’sını oluşturmuş, toplam istihdamda % 63,8, katma değerde ise % 36 paya sahip olmuştur.Sanayinin teknoloji üretim kapasitesi düşük düzeydedir. 2000 yılında imalat sanayinde düşük teknolojili ürünlerin üretimdeki payı Tablo 5’den görüldüğü gibi %72.2, ihracattaki payı ise %63.2’dir (DPT, 2003:7). 


Tablo 5. OECD Sınıflandırmasına Göre AR-GE Yoğunluğu Bakımından Türk İmalat Sanayinin Üretim ve İhracat Yapısı 

Kaynak: DPT (2003), Türkiye Sanayi Politikası: AB Üyeliğine Doğru, 
http://ekutup.dpt.gov.tr/sanayi/tr2003ab.pdf, (Erişim tarihi: 12.03. 2005). 

İmalat sanayi üretiminde en fazla paya sahip olan sektörler gıda ve tekstil-giyim sektörleridir (Tablo 6). 


Tablo 6. Üretimdeki Paylar 
Kaynak: DPT (2003), Türkiye Sanayi Politikası: AB Üyeliğine Doğru, 
http://ekutup.dpt.gov.tr/sanayi/tr2003ab.pdf, (Erişim tarihi: 12.03. 2005). 

İmalat sanayi ihracatı ağırlıklı olarak tekstil-giyim, demir-çelik, otomotiv ve gıda ürünlerinden oluşmaktadır (Tablo 7). 

Tablo 7. İmalat Sanayi İhracatı 

Kaynak: DPT (2003), Türkiye Sanayi Politikası: AB Üyeliğine Doğru, 
http://ekutup.dpt.gov.tr/ sanayi/tr2003ab.pdf, (Erişim tarihi: 12.03. 2005). 

Türkiye’de sanayi politikasından sorumlu kurumlar; Sanayi ve Dış Ticaret Bakanlığı, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı, Hazine Müsteşarlığı, Dış Ticaret Müsteşarlığı, Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı (KOSGEB), Rekabet Kurumu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı olarak sıralanabilir. 

3.2. Türkiye – AB Gümrük Birliği 

AB-Türkiye ortaklığını kuran 1963 Ankara Anlaşması’nda öngörüldüğü gibi, Gümrük Birliği 1 Ocak 1996 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Ankara Anlaşması 
uyarınca kurulan Türkiye-AB ortaklık ilişkisinin nihai hedefi Türkiye'nin Topluluğa tam üyeliğidir. 1 Ocak 1996 tarihinden itibaren, Türkiye ile AB arasında kurulan 
Gümrük Birliği'nin, Türk ekonomisi üzerindeki etkisinin incelenmesi büyük önem taşımaktadır. Gümrük birliğinin Türk sanayisi ve genel olarak Türk ekonomisi 
üzerindeki etkilerine geçmeden önce kapsamının kısaca incelenmesi gereklidir. 

Özetlemek gerekirse: 

Türkiye AB’den ithal ettiği sanayi ürünlerinde ve işlenmiş tarım ürünlerinde gümrük vergilerini, fonları ve miktar kısıtlamalarını kaldırmıştır. Buna karşılık 
Gümrük Birliğinin uygulamaya girmesiyle AB, Türkiye’ye uyguladığı bütün kotaları kaldırmıştır. Bu uygulama Türkiye açısından AB’nin kota uyguladığı tekstil ve konfeksiyon sanayii sektörü için çok önemli olmuştur. 

Türkiye Gümrük Birliği çerçevesinde AB’nin ortak dış ticaret politikasını uygulamaktadır 1. Bu çerçevede Türkiye üçüncü ülkelere uyguladığı koruma oranını %18’den AB’nin ortalama koruma oranı olan %5’e çekmiştir. Ayrıca AB’nin serbest ticaret anlaşması yaptığı ülkelerle Türkiye de serbest ticaret anlaşması yapmıştır. Bu bağlamda AB ile anlaşması bulunan tüm Merkez ve Doğu Avrupa Ülkeleri ve İsrail ile anlaşmalar yürürlüğe konmuştur (Schmahl ve Koch, 2001:42). 
Bu anlaşmalarla amaçlananların dış rekabete açık sanayiinin güçlenmesi, ihracatın madde ve ülke bazında güçlenmesi ve sanayiye ucuz girdi temin edilmesi olarak özetlenebilir. 

Türkiye, Gümrük Birliği çerçevesinde AB ortak rekabet politikasını uygulamakta dır 2. Bu çerçevede rekabetin korunması, tüketicinin korunması, sanayi ve fikri mülkiyet haklarının korunması ile ilgili yasa ve yönetmelikler çıkarılmıştır. 
Ayrıca teşvik sistemi AB teşvik sistemine uyumlandırılmıştır. AB’de araştırma ve teknolojik gelişme, çevrenin korunması, sektörlerin yeniden yapılandırılması, 
bölgesel gelişmenin sağlanması ve KOBİ’lerin gelişmesinin sağlanması için teşvikler verilmektedir. 

Türkiye, AB ortak standartlar politikasını uygulamaktadır. Ortak standartlar politikası, sanayi ürünlerinin standartlarının belirlenmesini, test edilmesini ve 
belgelendirilmesini kapsamaktadır. Türkiye, AB ortak standartlar politikası çerçevesinde gerekli yasa ve yönetmelikleri çıkarmış ve 1999 yılında Türkiye 
Akreditasyon Kurumu kurulmuştur. Teknik mevzuat uyumu ile ilgili yapılan düzenlemelerden biri CE uygunluk işareti ile ilgili çıkarılan yönetmeliktir.

CE işareti, Avrupa Birliği’nin, teknik mevzuat uyumu çerçevesinde 1985 yılında benimsediği Yeni Yaklaşım Politikası kapsamında hazırlanan Yeni Yaklaşım 
Direktifleri kapsamına giren ürünlerin bu direktiflere uygun olduğunu ve gerekli bütün uygunluk değerlendirme faaliyetlerinden geçtiğini gösteren bir Birlik 
işaretidir. CE işareti, ürünlerin, amacına uygun kullanılması halinde insan can ve mal güvenliği, bitki ve hayvan varlığı ile çevreye zarar vermeyeceğini, diğer bir 
ifadeyle ürünün güvenli bir ürün olduğunu gösteren bir işarettir. “CE işareti”, Avrupa Birliği’nin uyulması mecburi olan birtakım Yeni Yaklaşım Direktifleri 
kapsamında yer alan ürünlere iliştirilen bir işaret olduğu için, söz konusu mevzuat kapsamına giren ve AB üyesi ülkelerde piyasaya arz edilecek olan ürünlerin bu işareti taşıması zorunludur. Diğer bir ifadeyle, bu işaret, ürünlerin, AB üyesi ülkelerde serbest dolaşıma çıkabilmesi için bir çeşit pasaport işlevi görmektedir. CE işaretini taşıyan bir ürün AB’de herhangi bir teknik engelle karşılaşmadan serbest dolaşım imkanına sahiptir (Dotto, 2002:22). 

Gümrük birliğinin sanayi sektörü açısından olumlu etkisi, gümrük birliğinin yarattığı pozitif bekleyişlerin firmaların yatırımlarını arttırmalarını sağlamasıdır. 
Buna bağlı olarak 1996 ve 1997 yıllarında Türkiye ortalama %8 gibi yüksek bir oranda büyümüştür. Gümrük birliği ile Türk sanayii geniş ölçüde dış rekabete 
açılmıştır. Böylece, çeşitli sanayi sektörlerinde verimlilik ve kalite arttırılmış ve uluslararası piyasalarda rekabet gücü kazanılmıştır. Özellikle otomotiv ana ve yan sanayi sektörü gümrük birliğinin yarattığı artan rekabet şartlarına uyum sağlayarak kalite ve etkinliğini arttırmıştır. Bugün otomotiv ana ve yan sanayi sektörleri başta Avrupa Birliği piyasaları olmak üzere dünya piyasalarına önemli ölçüde ihracat yapmaktadır. Demir-çelik sanayi sektörü de gümrük birliğine uyum sağlayarak AB’ne yaptıkları ihracatlarını büyük ölçüde arttırmışlardır. 

AB’ne tam üyelik için gerekli siyasi, ekonomik ve birlik mevzuatına ilişkin şartlardan oluşan Kopenhag kriterlerinin ekonomik kriterleri iki hususu 
kapsamaktadır. Birincisi tam adaylık sürecinde bulunan ülkenin işleyen bir piyasa ekonomisine sahip olmasıdır. Türkiye bu açıdan işleyen bir piyasa ekonomisidir Kopenhag ekonomik kriterlerinin ikincisi tam adaylık sürecinde bulunan ülkenin AB tek pazarında rekabet gücüne sahip olmasıdır. Türkiye’de gümrük birliğinden bu yana bütün sanayi sektörleri gümrük birliğine uyum çalışmaları yapmış ve birçok sektörde verimlilik ve kalite artışı sağlanmıştır. Dolayısıyla Türk sanayisi AB Tek Pazarında rekabet gücüne sahiptir. Ancak, bu rekabet gücünün arttırılması için altyapı tesislerinin ve insan sermayesinin geliştirilmesi kaçınılmazdır. 

Gümrük birliği, ileri düzeyde bir entegrasyon için sağlam bir temel oluşturmakta dır. Gümrük birliği olmadan ortak ticaret ve kalkınma, ortak tarım, ekonomik ve parasal politikaların uygulanması ve bunlara uyum sağlanması oldukça zor görünmektedir. Avrupa Birliği, 27 üye devleti, 460 milyona yaklaşan nüfusu ve 

20.000Euro civarındaki kişi başına düşen milli gelir düzeyi ile dünyanın en büyük ve dinamik pazarlarından bir tanesidir. 
Türkiye coğrafi yakınlığı nedeniyle Batı Avrupa ile mal ve hizmet ticaretinin akışı bağlamında ekonomik bütünleşme içerisindedir. AB’nin, dünya ticareti içerisinde yüksek payı (% 43) ve bölgesel ticaretin büyüklüğü, Türkiye’nin AB ile gümrük birliği kapsamındaki ekonomik entegrasyon hedefini haklı kılmaktadır. 

4. SONUÇ VE ÖNERİLER 

Yapılan analiz sonucunda uygulanan sanayi politikaları açısından Türkiye ve AB ekonomilerinin tamamlayıcı niteliklere sahip olduğu söylenebilir. AB’de 
uygulanan mevcut sanayi politikasının temel unsurlarından biri uzay sanayi, uçak sanayi, genetik, hücre mühendisliği gibi yüksek teknolojiye dayanan ve nitelikli istihdam yaratacak modern sanayi dallarının geliştirilmesidir. Türkiye’nin bu alanlarda bugünkü yapısı itibariyle AB ile rekabet etmesi söz konusu değildir. Bu sanayi dallarında Türkiye, AB için giderek büyüyen bir pazar niteliğindedir. Diğer taraftan silah ve elektronik sanayi gibi bazı modern sanayi dallarında Türk firmaları ile AB firmalarının Türkiye’de ortak yatırım imkanları bulunmaktadır. 

Demir-çelik, gemi yapımı, gıda, tekstil ve konfeksiyon gibi geleneksel sanayi dallarında ise,Türkiye’nin AB ile rekabet gücü yüksektir ve bu alanlarda AB, 
Türkiye için giderek büyüyen bir pazar niteliğindedir. Bu alanlarda Türkiye ile AB teknoloji geliştirme konusunda işbirliği yapabilirler. Ayrıca, Türkiye’deki ucuz 
nitelikli emek avantajından faydalanarak çeşitli sanayi sektörleriyle ilgili yan sanayi ürünleri Türkiye’de düşük maliyetle üretilerek AB’deki bazı geleneksel sanayi dallarına ucuz girdi sağlayabilir. Diğer taraftan Türk ve AB firmaları Türk Cumhuriyetleri ve Orta Doğu ülkelerine yönelik ortak yatırımlarda bulunabilirler. 

Türkiye, özellikle Gümrük Birliği’nin yürürlüğe girişi ertesinde dış ticaret, gümrükler, rekabet, fikri ve sınai haklar, devlet yardımları, sınai mevzuat, 
tüketicinin korunması gibi pek çok alanda Avrupa Birliği mevzuatına uygun düzenlemeleri yürürlüğe koymuştur. Türk sanayisi, rekabet konusunda oldukça yol almakla birlikte hala bazı temel sıkıntıları aşamamıştır. 

Uygulanan sanayi politikaları açısından birbirlerini tamamlayıcı niteliklere sahip Türkiye ve Avrupa Birliği ekonomileri arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerin gelişme potansiyeli yüksektir. Bu potansiyeli hayat geçirmek için Türkiye’nin tam üyelik sürecinin hızlandırılması ve Gümrük Birliğinin hizmet sektörünü de kapsayacak şekilde genişletilmesi gereklidir. 

DİPNOTLAR;

1 Ayrıntılı bilgi için bkz. Dotto, S., (2002), “Avrupa Birliği’nin Gümrük Birliği, Malların Serbest Dolaşımı, Ortak Dış Ticaret Politikaları ve Türkiye’nin Uyumu”, 
İktisadi Kalkınma Vakfı Yayınları, İstanbul. 
2 Ayrıntılı bilgi için bkz. Gert Verhellen, M.C.J., T. Köksal, (2002), “Avrupa Birliği’nin Rekabet Politikası ve Türkiye’nin Uyumu”, İktisadi Kalkınma Vakfı Yayınları, İstanbul. 

KAYNAKÇA 

Avrupa Birliği Genel Sekreterliği, http://www.abgs.gov.tr, (Erişim tarihi: 11.04. 2007). 

Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu, http://www.deltur.cec.eu.int, (Erişim tarihi: 21.04. 2007). 

Bochicchio, G. (2003), Avrupa Birliği’nin Ekonomik ve Parasal Birlik Politikası ve Türkiye’nin Uyumu, İktisadi Kalkınma Vakfı Yayınları, İstanbul. 

Çimen, A. (1996), Gümrük Birliği ve Avrupa Topluluğu Türkiye İlişkileri, Merkez Bankası Yayınları, Ankara. 

Dotto, S. (2002), Avrupa Birliği’nin Gümrük Birliği, Malların Serbest Dolaşımı, Ortak Dış Ticaret Politikaları ve Türkiye’nin Uyumu, İktisadi Kalkınma 
Vakfı Yayınları, İstanbul. 

DPT (2003), Türkiye Sanayi Politikası: AB Üyeliğine Doğru, 
http://ekutup.dpt.gov.tr/sanayi/tr2003ab.pdf , (Erişim tarihi: 12.03. 2005). 

Eurostat, Avrupa İstatistik Ofisi, http://epp.eurostat.cec.eu.int, (Erişim tarihi: 09.05. 2007). 

Gert Verhellen, M.C.J. ve T. Köksal (2002), Avrupa Birliği’nin Rekabet Politikası ve Türkiye’nin Uyumu, İktisadi Kalkınma Vakfı Yayınları, İstanbul. 

Kepenek, Y. ve N. Yentürk (2001), Türkiye Ekonomisi, Remzi Kitabevi, 12. Baskı, İstanbul. 

Morgil, O. (2000), “Avrupa Birliği’nde Sanayi Politikası ve KOBİ’ler”, H.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Cilt 18, Sayı 
1 , ss. 245-256. 

Morgil, O. (2003), “Türkiye Avrupa Birliği İlişkileri”, Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 5, Sayı 1, ss. 103-116. 

Sayın, M. ve M.A. Fazlıoğlu (1997), Avrupa Birliği’nde KOBİ Destekleme Programları ve Diğer Teşvik Araçları, Avrupa Komisyonu Türkiye 
Temsilciliği, Ankara. 

Sayın, M. (2000), “Avrupa Komisyonu Bilgi Ekonomisinde KOBİ Politikalarını Belirledi”, Avrupa Birliği Bülteni, Sayı 21, Kasım. 

Schmahl, M. ve M. Koch (2001), Avrupa Birliği’nin Girişimcilik Politikası ve Türkiye’nin Uyumu: Sanayi Politikası ve KOBİ’ler, İktisadi Kalkınma 
Vakfı Yayınları, İstanbul. 

Soyak, A. (2005), “Avrupa Birliği Sürecinde Türkiye Sanayi Politikası Üzerine Eleştirel bir Yaklaşım”, TMMOB Ölçü Dergisi, Aralık, ss. 61-69. 

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder