DÜNYANIN VE TÜRKİYENİN ENERJİ GÖRÜNÜMÜ., BÖLÜM 6
SİYASİ KİRİZLER VE ENERJİ
Dünyada ve ülkemizde enerjinin görünümü hem bugün hem de gelecekte ülkelerin enerji politikalarını anlamada önemli ipuçları sunmaktadır.
Bu ipuçları genellikle belirli krizler üzerinden kolayca görülebilirken, çoğu zaman enerji politikaları ile siyasi krizler arasındaki bağlantı gözlerden
kaçabilmektedir. Enerji ile siyasi krizler arasındaki ilişki oldukça karmaşık bir arka planda yaşandığından, hangisinin diğerini tetiklediği
konusu genellikle ucu açık kalan izahatlara dayanmaktadır.
Dünya tarihinin son 50 yılında özellikle Ortadoğu’daki siyasi gelişmelerle enerji rekabeti arasında yakın bir ilişki olduğuna kuşku yoktur.
Dünyadaki tüm petrol kaynaklarının üçte ikisine sahip olan bir bölgenin böyle bir unsurdan hali olduğunu düşünmek mümkün değildir. Ancak bu ilişki sürecinde bölgesel politikaları belirleyen etnik ve mezhebî farklı unsurların da bulunması, enerjiyi tek başına tüm sorunların sebebi olarak göstermeye yetmemektedir.
Son 50 yıllık süreç dikkate alındığında Ortadoğu bölgesindeki hemen her olay ya önemli bir enerji krizinin ardından yaşanmış ya da tam tersine bir süreçle, ciddi bir gelişme sonrasında enerji krizleri ortaya çıkmıştır. Örneğin; İran’da 1953 yılında Muhammed Musaddık’ın ABD destekli bir askerî darbeyle iktidardan indirilmesi ve ülkenin uzun vadeli bir istikrarsızlığa itilmesi ardında İran’ın petrol kaynaklarını millileştirmesi kararı bulunmaktadır. Bu karardan rahatsızlık duyan İngiltere ve ABD, milliyetçi bir lideri görevden uzaklaştırmak için askerî darbeyi desteklemiş ve ülke 1979 yılına kadar sürecek bir kaosa sürüklenmiştir. Benzer şekilde Soğuk Savaş yıllarının acımasız rekabet koşullarında Doğu Bloku’nu
ekonomik anlamda çökertmeye çalışan ABD’nin dünyadaki petrol fiyatları üzerinden spekülasyonlar yaparak kriz çıkarmaya çalışması, enerji ile siyasi krizler arasındaki ilişkinin farklı bir örneğidir. Dünya siyaset literatürüne “Yedi Kız Kardeşler” (Seven Sisters) olarak geçen Batılı büyük petrol şirketlerinin çevirmiş olduğu entrikalar da geçen yüzyılın tarih kitaplarında geniş yer tutmaktadır.
Osmanlı’nın dağılmasında dahi payı bulunan bu enerji rekabetinin bölgesel siyaseti etkileyen büyük bir koz olma rolü bugün de kendini hissettirmektedir.
1970’li ve 80’li yılların enerji krizlerinde adı sıklıkla geçen ülkeler ve bunların oluşturduğu Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC), zihinlerde derin izler bırakan diğer bir aktör olmuştur. 1960’ta İran, Irak, Kuveyt, Suudi Arabistan ve Venezuela’dan oluşan beş üye tarafından kurulan örgüt, 1971 sonuna kadar Katar, Endonezya, Libya, Birleşik Arap Emirlikleri, Cezayir ve Nijerya gibi ülkeleri de bünyesine katmıştır. 1971’e kadar petrol fiyatlarını ABD kontrol ederken bu yıldan itibaren ham petrol fiyatlarını kontrol etme gücü neredeyse bütünüyle OPEC’e geçmiştir.
Özellikle 1973 Arap-İsrail Savaşı sonrası dönemde petrolün Batı’nın sanayileşmesinde daha hayati bir rol oynamasıyla birlikte arz-talep dengesi
bozulmuş ve varil bazında satın alma gücü %40 oranında azalmıştır. Bu savaşta ABD ve Batılı ülkelerin İsrail’e destek vermesi üzerine petrol ihraç eden Arap ülkeleri üretimi günde 5 milyon varil azaltarak İsrail’i destekleyen ülkelere ambargo uygulamıştır. Ambargonun uygulanmaya başladığı ilk altı ay içinde fiyatlar %400 artmış ve Batılı ülkelerde ciddi bir ekonomik belirsizlik ortaya çıkmıştır. Nitekim bu enerji krizinin ardından Batılı ülkeler kendi aralarında yeni bir ittifak geliştirmiş ve G-7’yi kurmuşlardır. O tarihten itibaren G-7 oluşumu zengin Batılı ülkelerin dünya siyasetine yön vermek üzere kullandıkları yeni bir platforma dönüşmüştür.
< Son 50 yıllık süreç dikkate alındığında Ortadoğu bölgesindeki hemen her olay ya önemli bir enerji krizinin ardından yaşanmış ya da tam tersine bir süreçle, ciddi bir gelişme sonrasında enerji krizleri ortaya çıkmıştır. >
Irak’ın 1980’de İran’a saldırmasıyla yaşanan sekiz yıllık savaş, iki ülkenin de petrol üretimine ve dolayısıyla dünya petrol fiyatlarına büyük oranda yansımıştır. İran ve Irak’ın toplam üretimi günde 6,5 milyon varilden savaşın ilk aylarında 1 milyon varile gerilemiştir. Üretimin düşmesi sadece savaşan ülkelerin ve bölgenin değil, küresel ekonomik dengelerin de sarsılmasını tetiklemiştir.
Birçok ülkede ekonomik kriz baş gösterirken, yaşam kalitesi düşmeye başlamış; yükselen fiyatlar sanayileşmiş ülkelerdeki maliyetleri etkilerken, kalkınmakta olan ülkelerdeki dış borç yükünü arttırmış ve bunun doğrudan etkisiyle birçok ülkede ekonomik krizler siyasi kaosu beslemiştir.
Nitekim doğrudan sebebi olmamakla birlikte, 1990 yılında Sovyetler Birliği’nin çöküşünü ve dolayısıyla Soğuk Savaş’ın bitişini getiren unsurlardan biri de 1980’li yıllarda yaşanan enerji fiyatlarındaki bu istikrarsızlık ve Moskova yönetiminin ekonomik rekabeti daha fazla devam ettirememesidir.
Enerji fiyatlarındaki dalgalanma ile siyasi krizler arasındaki bağlantıyı gösteren önemli detaylardan biri de hemen her kriz öncesinde veya ertesinde
yaşanan fiyat değişimleridir.
Örneğin; 1990’da Irak’ın Kuveyt’i işgali sadece bölgesel değil, tüm küresel dengeleri de değiştirmiştir. Kendisi de bir petrol üreticisi olan Irak’ın diğer bir büyük petrol üreticisi olan Kuveyt’i işgali ve bu işgalin ardından başlayan Körfez Savaşı’nın yol açtığı belirsizlik, ham petrolün 20 dolarlık varil fiyatında %50 artışla ani bir yükseliş getirmiş, bu yüksek fiyatlar savaştan sonra 1994’e kadar ancak istikrara kavuşmuştur. Başta Türkiye olmak üzere, bu fiyat istikrarsızlığı birçok ülkede derin ekonomik krizlere sebep olmuştur. 1990’dan 1997’ye kadar dünya petrol tüketimi günde 6,2 milyon varil seviyesinde artmış, aynı dönemde ABD ekonomisi güçlenmiş, Asya Pasifik bölgesi ciddi bir gelişme kaydetmiştir. Ancak çok geçmeden bu kez Asya’da patlak veren ekonomik kriz birçok ülkede iktidar değişimlerini getirmiş, 11 Eylül 2001 saldırılarından itibaren de petrol fiyatları yeniden hızlı bir şekilde artış trendine girmiştir.
TÜRKİYE HARİTA PETROL BORU HATTI EKLE
Bugün de benzer şekilde mevcut enerji kaynakları ile köklü siyasi krizler arasında doğrudan bir ilişki bulunmaktadır. Hatta Türkiye özelinde düşünüldüğünde son yıllarda devletlerin yanı sıra silahlı grupların da enerji odaklı bir politika izlemeye başladıkları görülmektedir. Yaşanan çatışmaların ve uluslararası krizlerin arkasında yatan asıl sebebin bölgede faal halde bulunan enerji kaynakları ve bu kaynakların geçtiği güzergâhların güvenliğini sağlamak olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
Ortadoğu, Orta Asya ve Hazar Havzası bölgelerindeki enerji kaynaklarının uluslararası pazarlara ulaştırıldığı petrol ve doğalgaz hatları üzerindeki
gerilimler; artık enerji ile güvenlik politikaları arasında doğrudan bağlar kurulmasını getirmiştir.
Kafkasya bölgesinde Gürcistan, Ermenistan, Dağıstan ve Azerbaycan gibi ülkelerin yaşadıkları gerilim ve çatışmaların bu bölgeden geçen petrol ve doğalgaz boru hatları ile bağlantılı olduğuna kuşku yoktur. Veya Türkiye’nin Kuzey Irak’a ilişkin politikaları ve PKK terörünün Kerkük-Musul petrolleri ile bağlantısı da zannedilenin aksine oldukça ilgilidir.
Irak’ta DAEŞ’in ortaya çıkış sebebi büyük oranda Sünni-Şii çatışması özelinde gözükse de Kuzey Irak Kürt Yönetimi, merkezî hükümet ve DAEŞ arasında petrol konusunda gelinen nokta itibarıyla yaşanan gerilimin arkasında enerji kaynakları nın kontrolünün önemli rolü olduğu çok açık şekilde görülmektedir.2 150 milyar varillik rezerv bulunduran Irak’ta Musul’u ve Beyci rafinerisini, ardından da ülkenin doğusundaki bazı alanları ele geçiren DAEŞ, Irak petrol rezervlerinin %17’lik bölümünü kontrol altında tutmaktadır.3 Suriye’de de Rakka ve el-Ömer gibi ülkenin önemli petrol alanlarını ele geçiren DAEŞ, bölgede tamamen enerji odaklı bir strateji izlemektedir.
Irak petrolünün dünya pazarına ulaşmasında önemli bir yere sahip olan Kerkük-Yumurtalık boru hattı, şu an DAEŞ’in bölgedeki saldırıları sebebiyle tehdit altında dır. DAEŞ’in bölgede bir aktör olarak varlık kazanması, buradan yapılan petrol sevkiyatının da önemli derecede aksamasına neden olmaktadır. Bunun da ister istemez başta Türkiye ve Irak ekonomisi olmak üzere bölgesel ve küresel enerji politikalarına yansımaları bulunmaktadır.
Enerji rezervlerinin olduğu yerlerin çatışma alanı ya da devletler arasında sorunlu ve üzerinde mutabık kalınamayan alanlar olmasına bir diğer örnek ise Kıbrıs Adası ve Doğu Akdeniz’dir. Doğu Akdeniz, KKTC’nin varlığından dolayı Türkiye için bir “ulusal güvenlik meselesi” olmasının yanı sıra, doğu-batı yönlü ticari hareketliliğin merkezi ve keşfedilen petrol/doğalgaz rezervleri ile birlikte küresel/ bölgesel güç mücadelesinin kavşağı olması beklenen bir coğrafya olmaya adaydır.
2003 yılında GKRY adanın çevresinde petrol ve doğalgaz arama çalışmalarına başlamıştır. Rum yönetimi,
AB’nin de desteğini alarak 2 Nisan 2004 tarihinde BM’ye, KKTC ve Türkiye’nin uluslararası hukukta var olan haklarını yok sayarak “Kıbrıs Cumhuriyeti”
adına 21 Mart 2003 tarihinden geçerli olmak üzere 200 millik bir Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) ilanı gerçekleştirmiştir. MEB ilanının ardından GKRY, 26 Ocak 2007 tarihinde Kıbrıs Adası’nın güneyinde 13 adet petrol arama ruhsat sahası ilan ederek bu sahaları ihale etmiştir. İhale edilen sahalardan 12 numaralı sahaya ait haklar, İsrail menşeli Delek Grup ile ABD menşeli Noble Energy şirketleri tarafından alınmıştır.
Kasım 2014’te Türkiye’nin ikili ilişkilerde sorun yaşadığı Rum Yönetimi, Yunanistan ve Mısır hükümet başkanları Kahire’de bir araya gelerek Doğu Akdeniz’de enerji sondajı, üretimi ve pazarlanması konularında iş birliği yapılması başta olmak üzere, bölgesel güvenlik meselelerinde iş birliğine giden bir anlaşma imzalamışlardır.4
İsrail’in 20. yüzyılın ortalarından itibaren işgal altında tuttuğu toprakları tüm uluslararası hukuk kurallarını hiçe sayar şekilde genişletme uygulamaları, deniz yetki alanlarında da devam etmektedir. İsrail ile GKRY arasında yapılan MEB anlaşması sonrasında İsrail, diğer sahildar devletlerle hiçbir anlaşma imzalamaksızın, 12 Temmuz 2011 tarihinde MEB sınırlarını gösteren koordinat listesini BM Genel Sekreteri’ne bildirerek MEB ilanında bulunmuştur. Ayrıca İsrail, aynı sularda hakkı bulunan Filistin’in bağımsızlığını tanımamakta ısrar ederek Gazze Şeridi’ne ait Gaza Marine 1 ve Gaza Marine 2 alanlarında tespit edilmiş olan doğalgaz yataklarını kullanabilmek için sürekli olarak Gazze’ye yönelik askerî saldırılar düzenlemektedir.5
Bölgesel olarak enerji geçiş noktalarında yer alan ülkeler arasında yaşanan bir diğer önemli problem kaynağı ise Azerbaycan-Ermenistan arasındaki askerî çatışmalardır. Dağlık Karabağ’ın da dâhil olduğu Azerbaycan topraklarının %20’sini işgal etmesi sebebiyle Türkiye ve Azerbaycan, 1993 yılından itibaren kara sınırlarını Ermenistan’a kapatmıştır. Bu durum İran’ı Gürcistan’la birlikte Erivan’ın dünyaya açılabileceği iki kapıdan biri haline getirmiştir. Ayrıca, Karabağ Savaşı sırasında bile Ermenistan’a mal akışını kesmemesi ve Karabağ meselesinde tarafsızlık politikası benimsemesi, İran’ı Ermenistan nezdinde diplomatik ve ekonomik alanda stratejik bir ortak konumuna getirmiştir.6
Bugün bölgemizde devam eden gerilimlerin büyük bölümü var olan enerji kaynaklarının paylaşımı veya bu kaynakların uluslararası pazarlara
ulaştırıldığı hatlar üzerinde bulunmaktadır. Dolayısıyla dünyanın enerji konusundaki geleceği planlanırken, sahada yaşanan sıcak çatışmaların
da bunlara göre azalıp artma eğilimi göstereceğini söylemek yanlış olmayacaktır.
Enerji bağlamında yeni bir çatışma noktası olarak Doğu ve Güney Çin Denizi’nden de bahsetmek gerekmektedir. Zira Güney Çin Denizi’nin
zengin petrol, doğalgaz ve deniz ürünleri kaynakları, bu bölgede egemenlik tartışmalarını körükleyen en önemli unsurlardan biridir. Güney Çin Denizi üzerindeki bu tartışmalar, aslında Soğuk Savaş öncesi döneme dayanmaktadır. Stratejik bir bölge olan Güney Çin Denizi Malakka Boğazı, Hint Okyanusu, Körfez Bölgesi ve Doğu Afrika sahillerini Çin’e açar durumdadır. Uzun zamandır belirsizliğe itilen bu sorunun gün yüzüne çıkmasında, Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle birlikte hızlı bir kalkınma sürecine giren Güneydoğu Asya Uluslar Birliği ülkelerinin Güney Çin Denizi’ne önem vermeye başlamaları belirleyici olmuştur. Özellikle son 20 yıldır Çin’in bölgeyi ve küresel pazarı etkileyen kalkınması ile birlikte bu bölge küresel dengeleri etkileyecek şekilde ön plana çıkmıştır. Büyük Okyanus ile Hint Okyanusu arasındaki önemli uluslararası nakliye güzergâhını barındırmasıbakımından başta ABD olmak üzere Batılı devletler ve Avustralya da bu bölge üzerindeki tartışmalara dâhil olmuştur.
7-11 milyar varil petrol ve 5,3 trilyon metreküp doğalgaz potansiyeline sahip olduğu tahmin edilen Güney Çin Denizi, bölge petrol ve doğalgaz rezervlerinin
%70’ini barındırmaktadır.
SONUÇ
Önemi giderek artan enerji, son dönemde uluslararası sistemde ülkelerin refahı ve kalkınması açısından en stratejik araçlardan biri haline gelmiştir. Bugün dünya liderliği ile enerji kaynakları arasında doğrudan bir ilişki vardır. 1. Dünya Savaşı’ndan itibaren dünya üzerinde yaşanan çatışmaların görünürdeki sebepleri bir yana, arka planlarında gelişmiş devletlerin enerji rezervlerine sahip olma yahut enerji nakil güzergâhlarını kontrol altında tutma isteklerinin olduğu görülmektedir. İnsanların ihtiyacının karşılanmasında ve kalkınmadaki rolü göz önüne alındığında, devletler arasında yaşanan siyasi krizlerin ve devlet dışı silahlı aktörler arasındaki çatışmaların enerji kaynaklarının bulunduğu bölgelerde yoğunlaştığı gözlenmektedir. Petrol ve doğalgaz, ticari değer taşımaya başladıklarından bu yana yaşanan politik çatışmaların temel sebebi
haline gelmiştir. Çatışma bölgelerinin enerji kaynakları ile doğrudan veya dolaylı olarak bağlantılı olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Suriye, Irak ve bölgedeki diğer çatışmalar, Doğu Akdeniz’de bulunan ve dünya enerji rezervlerinin büyük kısmını içinde barındıran doğalgaz rezervlerini kimin kontrol edeceği meselesinden kaynaklanmaktadır.
Ortadoğu petrolleri ve Doğu Akdeniz’deki doğalgaz rezervlerinin yanı sıra yeni bir küresel çatışma alanı olarak Doğu ve Güney Çin Denizi de ön plana çıkmakta dır. Güney Çin Denizi’ndeki zengin petrol, doğalgaz ve deniz ürünleri kaynakları, bölge ülkelerinin hak iddialarını gündeme getiren önemli unsurlardan birini oluşturmaktadır.
Enerji politikaları siyasi krizlere yol açtığı gibi, enerjide karşılıklı bağımlılık da devletlerin birbirleri ile olan ilişkilerini düzenleyen bir faktör olarak uluslararası sistemde önemli bir yere sahiptir. Türkiye’nin Rusya ile yaşadığı uçak krizinin kısa sürede atlatılmasının en temel sebebi, Türkiye ve Rusya arasındaki Türk Akımı ile Akkuyu Nükleer Güç Santrali projeleridir.
Genel olarak bakıldığında ise, fosil yakıtlar, dünya enerji görünümünde sıralamadaki yerlerini yenilenebilir enerjiye bırakmaktadır. 2014’te yenilenebilir
kaynaklar dünyanın yeni enerji yatırımlarının neredeyse yarısını oluşturmaktadır. 2030 yılında yenilenebilir enerjinin kömürü geçerek elektrik üretiminde öncü rol oynayacağı tahmin edilmektedir. World Economic Outlook/WEO 2015 verilerine göre, 2040 yılında özellikle Hindistan, Çin, Afrika, Ortadoğu ve Güneydoğu Asya kaynaklı olarak küresel enerji kullanımının üçte bir oranında artacağı öngörülmektedir.
SON NOTLAR
1 T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, “Petrol”, http://www.enerji.gov.tr/tr-TR/Sayfalar/Petrol
2 http://aa.com.tr/tr/dunya/isid-enerji-depoluyor/145232
3 http://aa.com.tr/tr/dunya/isid-enerji-depoluyor/145232
4 http://politikaakademisi.org/2014/11/16/dogu-akdenizde-turkiye-karsiti-bir-ittifak-mi/
5 Mısır ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Arasında Münhasır Ekonomik Bölge Sınırlandırması Anlaşması, 17 Şubat 2003,
http://www.un.org/dep-ts/los/LEGISLATIONANDTREATIES/PDFFILES/TREATIES/EGY-CYP2003EZ.pdf;
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile Lübnan Arasında Münhasır Ekonomik Bölge Sınırlandırma Anlaşması, 17 Ocak 2007; Güney Kıbrıs
Rum Yönetimi ile İsrail ile Münhasır Ekonomik Bölge Sınırlandırma Anlaşması, 17 Aralık 2010.
6 http://www.bilgesam.org/incele/162/-iran-ermenistan-iliskileri--tecri-de-karsi-dayanisma/#.V772F5iLTIV
KAYNAKÇA
An Annotated History of Oil Prices Since 1861,
http://www.businessinsider.com/annotated-history-crude-oil-prices-since-1861-2014-12
Annual Energy Outlook 2015 with projections to 2040, U.S. Energy Information
Administration, DOE/ EIA- 0383 (2015), Nisan 2015.
“BP Energy Outlook 2016 edition Outlook to 2035”,
http://www.bp.com/content/dam/bp/pdf/energy-economics/energy-outlook-2016/bp-energy-outlook-2016.pdf
“BP Energy Outlook 2035 Country and Regional Insights-Global”, http://
www.bp.com/en/global/corporate/energy-economics/statistical-review-of-world-energy/downloads.html
“Dünya ve Ülkemiz Enerji ve Tabii Kaynaklar Görünümü”, T.C. Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığı, 1 Temmuz 2016, http://www.enerji.gov.tr/File/?path=
ROOT%2f1%2fDocuments%2fEnerji%20ve%20Tabii%20Kaynaklar%
20G%C3%B6r%C3%BCn%C3%BCm%C3%BC%2fSayi_13.pdf
“Enerji Diplomasisi”,
http://www.enerji.gov.tr/tr-TR/Sayfalar/Enerji-Diplomasisi
“Energy Efficiency Market Report 2015”,
http://www.iea.org/publications/freepublications/publication/energy-efficiency-market-report-2015-.html
“Ham Petrol ve Doğalgaz Sektör Raporu, Türkiye Petrolleri”, Mayıs 2016,
http://www.enerji.gov.tr/File/?path=ROOT%2f1%2fDocuments%2fSekt%C3%B6r%20Raporu%2fTP_HAM_PETROL-DOGAL_GAZ_SEKTOR_RAPORU__2015.pdf
James D. Hamilton, Historical Oil Shocks, Department of Economics University of California, San Diego, February 2011,
http://econweb.ucsd. edu/~jhamilton/oil_history.pdf
“Key Natural Gas Trends, Excerpt Gas Natural Gas Information (2015)”, International Energy Agency, https://www.iea.org/
“Technology Roadmap Nuclear Energy (2015)”, Nuclear Energy Agency & International Energy Agency,
https://www.iea.org/media/freepublications/technologyroadmaps/TechnologyRoadmapNuclearEnergy.pdf
Turkey International Energy Data and Analysis, U.S. Energy Information Administration August 6, 2015.
Turkey, U.S. Energy Information Administration, August 6, 2015,
https://www.eia.gov/beta/international/analysis_includes/countries_long/Turkey/turkey.pdf
“Uluslararası Boru Hatları ve Boru Hattı Projeleri”,
http://www.enerji.gov.tr/tr-TR/Sayfalar/Uluslararasi-Boru-Hatlari-ve-Boru-Hatti-Projeleri
“World Energy Outlook 2015”, International Energy Agency,
http://www.worldenergyoutlook.org/weo2015/
..............
Karagümrük Mh. Kaleboyu Cd. Muhtar Muhittin Sk.No:6 PK.34091 Fatih / İstanbul - TÜRKİYE
www.insamer.com info@insamer.com
ARKA KAPAK KAPANIŞ BİLĞİSİ
Önemi giderek artan enerji, son dönemde uluslararası sistemde ülkelerin refahı ve kalkınması açısından en stratejik araçlardan biri haline geldi. Bugün dünya liderliği ile enerji kaynaklarına sahip olma arasında doğrudan bir ilişki söz konusu. 1. Dünya Savaşı’ndan itibaren dünya üzerinde yaşanan çatışmaların görünürdeki sebepleri bir yana, bu çatışmaların arka planlarında gelişmiş devletlerin enerji rezervlerine sahip olma yahut enerji nakil güzergâhlarını kontrol altında tutma isteklerinin olduğu görülüyor.
Günümüzde Suriye, Irak ve bölgedeki diğer çatışmalar, Doğu Akdeniz’de bulunan ve dünya enerji rezervlerinin büyük kısmını içinde barındıran doğalgaz rezervlerini kimin kontrol edeceği meselesinden kaynaklanıyor.
Ortadoğu petrolleri ve Doğu Akdeniz’deki doğal gaz rezervlerinin yanı sıra yeni bir küresel çatışma alanı olarak son dönemde keşfedilen zengin petrol, doğal gaz ve deniz ürünleri kaynakları, Doğu ve Güney Çin Denizi’ni yeni bir gerilim bölgesi olarak gündeme getiriyor.
www.insamer.com
info@insamer.com
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder